512

By cheesepeake

1.3M 69.3K 4.9K

''Adın ne?'' ''Ceylan yazıyor dosyada'' ''Onu demiyorum kızım gerçek adın ne?'' ''Gerçek adım yok benim kodum... More

512
Hot Mexico
Ramada part-1
Ramada part2(İHANET)
HUNTER
Jackass
Tekinsiz
Hunted
Kızıl
One night stand!
Şahin
Ölü İkizler
Aile
Honeytrap
Stalker
Kurtarma Operasyonu
O şimdi asker
Psikolojik Tahribat
Yalanlar Üstüne
Ceylan
Samanta
Kazı Asker!
Ateş
Güven Atışı
Siktir Lan
Keşif
Bir ihtimal daha var
Dağ
Pusu
İkimizi de öldüreceksin asker
Huzur
Devlet
Eski
Karanlık
Taş
Geri bas!
His
Dağ Ceylanı
Çatal
Sevda
Sivil
Delta Force
Koruma
The GodFather
Karar
Ada
Yemek
Baba
Test
Ekip
Oda
Karakol
Komutan
Madalya
Nişan
Oldu
Bayrak
Tanışma
Bitmediniz
Ölüler
Eski Defterler
Düşük
Bir
Her şey
Bilet
Dosya
Beklenmeyen
Yüzleşme
Boşver
Bu da mı gol değil?
İlk kavga
Tatil
Hazırlık
Görev
Gizemli Kadın.
Açılışa Doğru
Bay X
Acı aşk
Son akşam yemeği
Solo vs MrX
İz
Güç Savaşları
İstihbarat
İki kadın.İki adam.iki savaş.başlıyor.
Kasa
Hüküm
Ceylan vs Cateline
Hoşgeldin
Oyun Kurucu
Vegas'ta olan Vegas'ta kalır.
Açığa çıktık.
Gül
Beklenen.
Al bir de buradan yak.
Ava giden avlanmayı göze alsın.
Eski Dost Düşman Olmaz
Kasa-tura
Yüz 100
Güven kaybı
Biz bitti demeden bitmez
Adsız Bölüm 103
Arap baharı
:)
Manipülasyon
İlla gel beni öldür diyor bu kız
İran
Hazır mısın?
Alev aldı buralar
Şehidan
Kartal
Jerma Betkar
Fena kesiğim sana
Ateş hattında bir ceylan.
Çözüldükçe düğümlendik.
117
Deniz taşkını
Geçiş

Her Şey Vatan İçin

8.5K 471 49
By cheesepeake


selam.

Bölümlerim artık fazlalaştığı için ikinci kitaba geçeceğim.

Kitabın ilk bölümü yayınlandığında mutlaka duyuracağım ve linkini de atacağım bir şekilde.

Yeni kitabın adı Ceylan olacak.

Sevgiyle kalın..

---------------------------------------------------------


Babam beni salonunda bırakıp gittiğinde doğruca odama geçip orada bulunan kamuflajlarımı üstüme geçirdim.

Ben hala bir komutandım ve askerlerimin başında olmak zorundaydım.

Son olarak palaskamı taktığımda Gül odaya geldi.


''Ne yapıyorsun Ceylan?'' dedi soğuk gözleriyle.


''Gördüğün şeyi yapıyorum.

Sen de hazırlansan iyi olur.

Görevimizin başına dönüyoruz'' dedim son derece ciddi olduğumu gösterir bir ifadeyle.


Küçük buz gibi bir gülüş attı.


''İkimizi gördükleri yerde vururlar.

Ajan gibi davranmadan önce düşünecektin.''


Bu sefer ben ona soğuk bir sesle bağırdım.


''Barış'ı kaybettiğini düşündüğünü biliyorum Gül.

Bunun sorumlusu ben değilim 

Yaptığın iş.

Şimdi sorumlulukların olduğunu unutma.

O bölgede çatışma devam ediyor ve sen de doktor kıvamında bir hemşiresin.

Ya da onlar seni öyle biliyorlar önemi yok.

Şimdi ikimiz de gidiyoruz ve işimizin başına dönüyoruz!'' dedim 


Ellerini göğsünde birleştirdi.


''Ben hiç bir yere gidemiyorum.

Yarın baban beni operasyona gönderiyor.''dedi isteksizce.


Gülümsedim.


''İyi ya!

Daha yarına çok var.

Eminim yaralarını saracağın bir sürü asker olacak.

Mesela Barış komutan gibi.''


İşaret parmağını bana doğrulttu ve sert bir sesle söylendi.


''Şu Barış saçmalığını kapat önce.

Benden çok role siz kendinizi kaptırmışsınız.

Ayrıca geliyorsam doktorluğu çok sevdiğimden.

Babana da söyle beni hemşirelikten doktorluğa terfi ettirsin

O kadar sene boşuna tıp eğitimlerine katılmadım'' dedi


Bu kızın da rolü dışındaki kişiliği buydu.

Fazlasıyla hırçın.

Gerçi bunu Barış fazlasıyla keşfetmişti.

Ama istemediği bir şeyi yaptığında etrafındaki herkese karşı biraz sinirli olabiliyordu.

Bana ne kadar bağlı olduğunu sanırım belirtmeme gerek yok.

Benim emirlerim yüzünden şuan Barış'la arası yoktu.

Yani bozuk falan değil.

Sıfır da değil.

Eksi.


Gül'ü analiz etmeyi bırakıp odadan  çıktım ve babamın helikopterlerinden birini ayarlamaya çalıştım.


Sonunda Gül'de geldiğinde pilot istemeyerek de olsa

(Beyefendinin haberi olmadan ayrılamam Ceylan hanım

Sizin güvenliğiniz için efendim.

Tabii efendim fakat.

Emredersiniz efendim)


Tugay'a vardığımızda ortalık fazlasıyla kalabalıktı.

Boş alanların hepsi helikopterlerle doluydu.


Gül

''Seninki gene işleri karıştırmış Ceylan'' dedi.


Şaşırmamıştım.

Konu Oğuz olunca..


Helikopter durduğunda ikimiz de atladık.


Gül


''Ben bir revirin durumuna bakayım'' diyerek yanımdan uzaklaştı.


Kapının önünde o kadar çok rütbeli vardı ki!

Siyah giyinmiş adamlar.

Komutanlar bana göz ucuyla bakıyorlardı.

Siyah giyinmiş adamlar ise kulaklıklarıyla konuştular.

Bir süre sonra içeriden koşarak Orhan komutan geldi.

Koluma sıkıca yapıştı.


''Senin ne işin var burada Ceylan

Siz Hepiniz kafayı yemişsiniz!'' dedi gür sesiyle bana bağırarak.

Ona tam cevap verecektim ki gözüm iki kişiye takıldı

Arkasından iki tane yaşça Orhan komutan akranında adam geldi.


''Ceylan komutan siz misiniz?'' dedi birisi bana dönüp.

Orhan komutan sıkıntıyla çenesini kaşıdı.


''Onlara senin hakkında bir şey söylemedim.

Biliyorsun,

Kimin sana dost düşman olacağını bilmiyorum'' dedi.


Haklıydı 

şimdi babam hakkında birine bir şey söylemesi ya beni öldürecekleri ya da yüceltecekleri anlamına gelebilirdi.


Kafamı salladım.


Adamlar benim Ceylan olduğumu idrak ettiğinde iki siyahlı adama gözleriyle beni işaret etti.


Adamlar yanımıza geldiğinde 


''Hanımefendiye sorgu odasına kadar eşlik edin lütfen ''dedi az önce konuşan.


Bu işlerin böyle yürüyeceğini biliyordum.

Adamlar bana hamle yapmaya kalkıştığında.


''Yerinizde olsam bunu denemezdim

Gidebiliriz'' dedim ve önlerinden yürüyerek tugaya girdim


Tugay'da askerden çok siviller vardı.

Telefon trafiği sessiz konuşmalar

Bağırışmaların duyulduğu odalar.


Sonunda kendimi sorguya çektirebileceğim uygun bir oda bulduğumda içeriye girdim.

Burası birinin makam odasıydı belli ki.

Hangi komutanın olduğunu bilmesem de gidip komutanın boş  koltuğuna oturdum.

Diğerlerine de önümdeki boş yerleri göstererek


''Buyurun

Sorguya başlayabiliriz'' dedim.


Adamlar birbirlerine baktılar fakat çok fazla sorun çıkarma eğiliminde değillerdi 

Bendeki bilgilerin kıymetli olduğunu biliyor olmalılardı.

İkisi karşıma oturdu diğer iki siyah giyinmiş adamsa ayakta ellerini önüne birleştirmiş bana bakıyorlardı.


''Ceylan hanım'' dedi birisi yarım ağız gülümseyerek

Sanırım benim sorguda olduğumu onların da beni sorgulayacağını söyleyecekti.


''Komutan!

Ceylan komutan'' dedim 


Adamın gülümsemesi daha da genişledi.

Bir şey söylemeye hazırlanacaktı ki.


''Kimsiniz?'' dedim ikisine de çatık kaşlarla bakarak.


Sürekli konuşup duran adam,ki kendisi daha yetkiliydi sanırım diğerine göre,elini masanın üzerine koydu.


Ve dikkatlice gözlerimin içine bakarak tane tane konuştu.


''Oyun oynayamayacağınız birisiyim''dedi son derece ciddiyetle.


Küçük bir gülümseme yolladım.


''Benim oyun anlayışım da zaten bu değildir.

Şimdi siz bana kim olduğunuzu ne istediğinizi söyleyin işi kolayca çözelim''dedim.


Adam sıkıntıyla iç geçirdi.


''Nato'nun Türkiye gözlemcisiyiz'' dedi kısaca.


Gülümsemem genişledi.


''Ah şu mesele.

Şimdi neyi araştırıyorsunuz?

Savaş suçu işleniyor mu?

Kimyasal silah kullanıyor  muyuz  Pkk itlerine karşı?

Ya da onları öldürüyor muyuz diye kontrole geldiniz sanırım?''


Adam konuşmak için ağzını açacaktı ki daha yüksek ve gülen gözlerle devam ettim.


''Aa lütfen

Biraz daha geniş düşüneyim 

Bu kasada örgütün çatışmalarda ölen adamlarının da isimleri var.

Yeni girenlerin de isimleri var.

Hangi uyruktan olduklarının da isimleri var,

Özellikle keskin nişancılarının kürt asıllı olmadıklarını biliyoruz

Sonra..yapılan saldırı planları da  mevcut.

Şimdi sizin yok Türk askeri Doğu'da soykırım yapıp onları kuyulara gömüyor yalanlarınız da suya düşecek.

Sonra bu örgüte katılırken devletin verdiği nufus cüzdanlarını alıp onlara verdiğiniz kod adları vardı ya!

Onlar da deşifre olacak.

Ve pek tabii onların aileleri de bulunacak ve geniş bir operasyon yürütülecek.

Ve şu sizin terör adı altında sürekli iç işlerimize karışmalarınız da sona erecek.

Terör bitince neye başlayacaksınız?

Ah bunu da düşünecek zamanınız kalmamıştır.

Ne de olsa otuz yıldır bu değirmenin suyu bir şekilde dönüyordu''


Adam donmuş bir halde bana bakıyordu.

Sonra dudakları kasılmış bir halde konuştu.


''Bu sizin komplo teoriniz .

Biz burada insanlık suçu işlenip işlenmediğine bakıyoruz.'' dedi ezbere konuşarak.


Koltuktan öne atılarak masaya iki elimi de koyup yüzüme adama yaklaştırdım.


''İnsanlık ve savaş suçu!

Burada 35 bin kişi şehit oldu.

Bu dağlarda !

Hiç onları araştırdınız mı?

Ağlamayan il ilçe değil köy bile kalmadı.

Şehit mezarı olmayan bir karış vatan toprağımız kalmadı.

Bunları araştırdınız mı?

Kaçının çocuğu kaçının eşi ailesi var araştırdınız mı?

'' dedim gerilen sinirlerimi bastırmaya çalışarak.


Sonra yavaşça ayağa kalktım.Ve adamlara parmağımla işaret ettiğim fotoğrafı  gösterdim.


''Bu adamı tanıyor musunuz?

O adamın askerleri daha ölmedi.

Bu kadarı size yeter!

Şimdi

Size Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir subayı olarak değil.

Bu vatanın bir çocuğu olarak emrediyorum.

Siktirip gidin bu topraklardan!'' dedim işaret parmağımı kapıya doğrultarak.


Adamlar ayaklandılar.

Adam yüzümü yüzüne iyice yaklaştırdı.

Suratından nefret okunuyordu.

Bir şey diyecekti ki.

Siyah giyinen adamlardan biri kulağına bir şeyler fısıldadı.


Adam yüzünü tekrar bana çevirdi.


Tekrar bir şey söylemeye niyetlenmişti ki.


''Eğer on dakika içinde şu dışarıdaki köpeklerinizi de alıp gitmezseniz 

Askerlerime vur emri vereceğim''dedim gözlerimi adama dikerek.


Adam afallamış,sinirlenmiş ağzına bir sürü kelime gelmiş fakat homurdanarak hepsini yutmuştu.


Hızlıca odadan çıktı

Peşinden de adamları çıktı.

Odada kendi başıma kaldığımda tam anlamıyla sinirden yorgun düşmüştüm.



Pencereden bakıp az önceki adamların helikopterlere doluşarak yavaş yavaş tugay'ı boşaltmasını izledim.

Fakat bu sırada kapı  kırılmışçasına bir gürültüyle açıldı.


Karşımda duran adam apoletlerinde bir çok madalya taşıyan çok çok çok üst birisiydi.

Bu adamı biliyordum.

Bu adam Genel Kurmay başkanıydı.

Arkasında bir sürü kurmayı ve büyük ihtimalle İçişlerinden bir kaç üst düzey insanla odaya girmişti.

Odada adım atacak yer kalmamıştı.

Ayağa kalkmamıştım.

Şaşırmamıştım da.

Bu kadar önemli bir konu söz konusuyken onların burada olmaması imkansızdı.


''ASKER!''dedi olanca gür sesiyle.

İstifimi bozmadım.


''Sen ne yaptığını sanıyorsun?

Sen hangi rütbene dayanarak bizim uluslar arası itibarımızı yerle bir edersin.

Çocuk bu senin haddine mi?

Komutanın geldi AYAĞA KALK!!'' dedi bağırarak.


Sinirle ayağa fırladım.

Önce kolumdaki rütbeleri hışımla söküp masanın üstüne attım.

Odadakiler şaşkınca beni izliyordu.

Açıkcası bunları yaptığıma şaşkın değildim fakat bu kadar ileriye gidebileceğini işlerin düşünmemiştim.


''Birincisi siz benim komutanımsanız  ben asker falan değilim!

Hala itibarımızı düşündüğünüzü söylüyorsunuz.

HANGİ İTİBAR?'' dedim bağırarak.


''Askerlerimiz şehit olurken İTİBARIMIZ NEREDEYDİ?

Vatan topraklarında 30 yıldır teröristler yuva yaparken 

İTİBARIMIZ NEREDEYDİ?

Bu adamlar utanmadan meclise girerken

İTİBARIMIZ NEREDEYDİ?

ya da daha kolay bir soru sorayım.

''TÜM BUNLAR OLURKEN SİZ NEREDEYDİNİZ?

SİZ !

HEPİNİZ?''


Adamlar şaşkınca birbirlerine bakıyorlardı.

Sanırım buradan beni alıp götürüp Maltaya falan süreceklerdi.

Sonra da bir açıklama ile özür dileyeceklerdi.


Genel Kurmay Başkanı sanırım konunun gidişatından hoşlanmamıştı


''Sen gözlemcileri def edince bu iş bitecek mi sanıyorsun Çocuk!

Bu işin içinde kaç devlet var senin haberin var mı?

Senin şımarıklıkların yüzünden ülkeyi tehlikeye mı atacağız?''


Bu sefer ses tonum ya da önümde parlayan rütbelerin bir önemi kalmamıştı.


''Kimi bekliyorsunuz 

İkinci bir Atatürk'ün gelmesini mi?

Öyle bir şey olmayacak!

Koltuğunuza yaslanıp biri bizi bir gün kurtarır diye beklemekten vazgeçin artık.

Büyük devletler mi?

Kurtuluş Savaşından daha kötü bir halde miyiz?

Bu vatanın evlatları siz ne zaman gelin dediniz de gelmediler?

35bin kişi şehit oldu.


Şehit cenazelerine gidip saf tutmaktan başka ne işe yarıyorsunuz?

Milli Güvenlik Kurulunda evet şuraya bin asker yollayalım demek daha kolay!

Korkmayın daha fazla

İnsan bir kere ölür.

Ve bizim askerlerimiz ölmekten hiç korkmadılar.

Bence sizin benimle konuşmanıza gerek yok.

Hazır bütün devletin başı bir odadayken ben sizi yalnız bırakayım.

Belki içinizden bazıları rütbelerinin ne anlama geldiğini biliyordur!


Diyerek kapıyı kapattım ve çıktım.


Elim ayağım zangır zangır titriyordu.

Nereye gideceğimi  bilmez bir halde kendimi revirde buldum.


Halimi görür görmez Gül geldi.

Konuşacak halim yoktu.


''Gül bana serum tak'' diyebildim.


Gül koşturarak gerekli malzemeleri almaya gitti.


''En son ne zaman yemek yedin?

Su içtin?'' 


Bunlar verebileceğim cevaplar değildi.

Gözlerimi kapatıp bir süre öylece uzandım.


-------------

''Bunların hepsini Ceylan mı dedi?'' dedim gözlerimi Orhan komutana açarak.


''Aynen öyle aslanım.

Orada olmasaydım hayatta inanmazdım.

Ama gözleri kimseyi görmüyordu.

Karşısında Genel Kurmay başkanı

Kara kuvvetleri Komutanı

Jandarma Genel Komutanı ve İç işleri bakanı vardı.

Bir insan bunları bir arada gördüğünde bırak bağırmayı esas duruşunu bile bozamazdı.

Sözleriyle beni bile utandırdı'' dedi gözlerini bir noktaya dikmişti.


Bütün tim şaşkınca kalmıştık.

Tunceliden gelen bordo timi olaya fransız kalsa da az çok neler döndüğünü anlamıştı.


''Eee sonuç?'' dedim 

Bir sonuç çıkmayacağı belliyd


Orhan komutan kaşlarını yukarıya kaldırdı.


''Vallahi bilmiyorum.

Bir sürü adam geldi.

Odadan dışarıya bile çıkmadılar.

Tam üç saattir içerideler.

Birazdan yemekhaneyi hazırlatacaklar.

Orada devam edecekler.'' dedi şaşkınca.


Operasyon için gelmiştik.

23 kişiyi alacak ve gidecektik.

Fakat şuan her şey sarpa sarmıştı.


''Ne olacak şimdi her şey bombok durumda''dedim 

Bu durumu açıklamaya yarayacak farklı bir sözcük yoktu.


''Bilmiyorumi

Bildiğim tek şey su bulanmadan durulmaz.''


Orhan komutanın odasında çıktığımda yanımda Barış vardı.

Beynimiz yanmış durumdaydı.

Ben işlerin bu boyuta taşınacağını düşünemiyordum.

Aklımın ucundan geçmezdi.


Ceylan yapmıştı yapacağını.

Yaptığı şeye söylenecek söz bulamıyordum.


İnsanın düşündükçe gururdan gözleri doluyordu.


Tugay'ın bahçesine çıktığımızda Barış bana sigara uzattı.

Sigara içilecek bir gündü.

Kesinlikle.


''Şu helikopterlere bak.

MGK burada toplandı bu hafta.''dedi yarım bir gülümseyişle.


Haklıydı gelmeyen kalmamıştı gibiydi.


''Ne çıkar bu toplantıdan?'' dedi Barış bana bakarak.


''Bilmiyorum komutan

Ama iyi bir şeyler çıkması için aklımda bir fikir var.''dedim yarım bir gülümseyişle.


Yaklaşık yirmi dakika sonra Tugayda bulunan bütün askerleri bahçeye toplamıştım.

Hepsi nizami bir şekilde dizilmişti.

Bahçe biraz önce yemekhaneye taşınan toplantının tam karşısında kalıyordu.


Onlara unuttukları bir şeyi hatırlatmanın vakti gelmişti.

Askerler emrimle marşa başladılar.


''HER TÜRK ASKER DOĞAR!''






Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 104K 79
"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer mi? Tüm acıların diner mi?" İlk görüşte...
7.5K 622 11
"Sana kırgınım papatya.Tüm yapraklarına bir 'seviyorum' sığdıramadın..." Çok isterdim mutlu olmak.Lâkin kader doğduğumdan beri yüzüme gülmemiş. Bir i...
19.2K 2.4K 39
Tekin Alaca, ailesinin bakıcısı olmak için doğmuş ve ailesine mahkum bir çocuktu. Ailesinden habersiz girdiği Milli Savunma Üniversitesi sınavında ta...
361K 19.3K 53
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.