Ceylan.
Oğuzun gitmesiyle yatağın ucunda oturur halde buldum kendimi.
Evet oldukça fazla ileriye gitmiştim.
Hayat arkadaşımdan saklamam gereken şeyleri saklamıştım.
Bu saklama da değildi aslında.
Böyle alışmıştım.
Sanki kendi başıma hareket etmek beni daha da güvende hissettiriyordu.
Her şeye daha hazırlıklı oluyordum.
Kimsenin bilmediği şeyleri bilmek hiç bir zaman yük olmamıştı aksine
Beni her şey için daha da hazırlıklı yapıyordu.
Bilirsen, bir adım öndesindir.
Bugün de tam olarak böyle olmuştu.
Fakat etik olmayan şeyler ytapmıştım.
Barış'ın ve Gül'ün duygularıyla oynamıştım.
Hadi Gül robotiktir.
Barış
Bunu bilmiyorum
Birazdan Oğuz durumu açıkladığında ya da açıklarsa ne olacağını da bilmiyorum.
Kapı iki kere tıklatıldı.
''Benim komutanım,
Selim''
Beklediğim ya da en azından görmek istediğim kişi o değildi.
''Gir Selim '' dedim sakince.
Selim girdiğinde oldukça ciddi bir surat ifadesine bürünmüştü.
''Sizi hazırlamak için geldim komutanım.
Lütfen bunları giyin.
Oğuz komutanın kesin talimatı var.''
Hiç bir şey anlamamıştım.
Selim cümlesini bitirdiğinde arkasında Gül'ü gördüm.
Tuhaf bir surat ifadesiyle bana bakıyordu.
''Giyseniz iyi olur komutanım'' dedi.
Kendisi de giymişti.
Neler döndüğünü anlayamıyordum fakat yakında anlardım.
''Emir Oğuz beyden olunca bize söz düşmez değil mi ''
Dedim kinayeli bir sesle.
Fakat Selim'in yüzü daha da kasıldı.
''Oğuz komutan demek istediniz sanırım'' dedi.
Bu sefer kafamı kaldırıp gözlerimi Selim'e diktim.
''İyi misin Asker?''
Selim omuz silkti.
''Hazırsanız çıkalım komutanım'' dedi ve arkasını dönerek kapıya yöneldi.
Getirdiği kıyafeti üzerime geçirdim ve Gül'ile birlikte Selim i takip etmeye başladım.
Ne Gül ne de Ben konuşacak durumdaydık.
Resmen infaza götürülen hükümlüler gibiydik.
Çok geçmeden Selim bir odanın önünde durdu.
Kapıyı açarak geçmemizi işaret etti.
Oda son derece karanlıktı.
Uçağın hangi bölümüydü kim bilir.
Tereddütsüz girdim odaya.
Gül de girince kapıyı kapattı
Gül'ün o karanlıkta bana ufak bir adım attığını duymuştum.
Fakat aniden yer ikiye bölündü
Ve biz hızla Dünya'ya düşmeye başladık.
------------------------------------------
Oğuz.
Odaya girdiğimde Barış bıkkın bir halde kendini koltuğa koymuş gözlerini yere dikmişti.
Beni görünce hafif toparlanır gibi oldu.
Geçip karşısına oturdum.
''Barış,
Sana söyleyeceklerimi sonuna kadar dinle
Sakin ol demiyorum çünkü ben şuan hiç sakin değilim aslanım.''
Barış'ın gözlerinde merak kıpırtısı bile oluşmadan hemen ateş saçmaya başlamıştı.
''Bana sakın şu kızla ilgili..''
Elimle sözünü kestim.
''Her şeyden ikisinin de haberi varmış.
Yusuftan bile.''
Dedim.
Sonra gerginliğimi ve az önce yaşadığım hayal kırıklığını atmaya çalışarak derin bir nefes aldım.
Bu nefes arasını Barış boş geçmedi.
''Nasıl oluyor lan bunlar?'' dedi sinirle.
''Bilmiyorum.
Herkes mi işin içinde olur?
Kimseye güvenemeyecek miyiz bilmiyorum.
Fakat bildiğim tek şey biraz ayıklama yapmamız lazım kardeşim''
Barış yerinden fırladı.
''Hala ayıklama diyorsun ya Oğuz sana bir şey demiyorum.
Yusuf hain de
Ceylan'la Gül çok mu masum?
Asıl onlar Yusuf itinden bin kat daha rezil bir durumdalar.
Ne demek her şeyi biliyorlarmış.
Şimdi sorsan operasyonun gereği cart curt bir sürü şey zırvalarlar''
İkinci kere Barış'ı durdurdum fakat bu sefer bağırarak.
''Ben bunları düşünmedim mi sanıyorsun sen?
Lan ben kıza evlenme teklifi ettim.
Bunu da mı biliyordu diyorum.
Lan tuzağa mı düştük diyorum.
Her şey şu siktiğimin kasası yüzünden kurulan bi tuzak mıydı diyorum.
Arabada konuşulanları duydun.
Bizi istiyorlar.
Hepimizi.
Nasıl başaracaklardı bunu.
Çağırsalar gelmezdik.
İki kız yolladılar hemen düştük tuzağa.
Ben neler düşünüyorum biliyor musun lan sen?''
Nefes nefese kalmış ve susmuştum.
Barış'ın da yüz ifadesi çok farklı değildi benimkinden.
Ellerim belimde hışımla arkamı döndüğümde bana bakan bir asker vardı.
Selim.
Duydukları karşısında şok olmuştu.
Onu görmek daha da canımı sıktı.
En azından onların Ceylanı bu şekilde görmelerini istemiyordum.
Ya da bizi bu kadar salak.
Ordunun en has adamları iki hatun tarafından kandırılmıştı.
Şimdi gel bu adamların sözlerini dinle.
Emirlerine itaat et.
Bunu şimdi yapmak istemezdim fakat isteksizce Selim'i önümdeki koltuğa çağırdım.
''Otur asker'' dedim.
Fakat bu isteğimi yerine getirmeden önce konuşmaya başladı.
Bir yandan da koltuğa doğru harekete geçti.
''Komutanım,
Düşüncelerinizde haklılık payı olabilir.
Ceylan komutanımın geçmişini biliyoruz fakat
Samimiyet her yerde kendini belli eder.
Çok zeki biri sayılmam belki ama duygusal olarak da aptal değilim.
Birisi gerçekten size gülümsediğinde o hissi anlayabilirim.
Komutanım ihanet etmiş olamaz.''
Dedi.
Diyecek bir şey bulamadım.
Ne ben ne de Barış.
Bir müddet iç çektikten sonra Selim çekinerek devam etti.
''Ne yapacaksınız komutanım?''dedi.
Ah bir de ben bilsem asker...
Barış'a baktım.
Atıp tutma konusunda iyiydik ama mevzu bahis bizim hatunlar olunca apışıp kalmıştık.
''İkisine de birer paraşüt ver.
Atlama odasına götür ve at'' dedim sakince.
İkisi de anlamaz bakışlarla beni süzdü.
''Emri aldın asker'' dedim sertçe.
Selim yerinden fırlayarak çıktı.
Barışla baş başa kaldığımızda konuşacak gibi oldu.
''Sakın ikisini de savunacağım deme bana Barış.
Merak etme Gül'e bir şey olmaz.
Seni kandıracak kadar bile eğitimli.'' dedim sinirle.
Söylediklerim Barış'ı bam telinden vurmuştu.
Atış sırası ona gelmişti ki o da tam ciğerime isabet ettirdi.
''Sen de merak etme kardeşim
Seninkine de bir şey olmaz.
Babası havada kapar.
Tabii zaten onları atacağını bilmiyorsa''
Dişlerimizi sıkarak yerlerimize oturduk.
Ne birbirimize bakıyor ne de tek laf ediyorduk.
Kızlar tarafından uyutulan iki salak bordo.
Ne diyecektik komutana.
Komutanım kusura bakmayın kızlar aslında ajanmış.
Yok zaten biliyorduk da ne bilelim sevdik güvendik.
Alın bu da Yusuf komutan.
Aslında o da işin içindeymiş.
Yani birlikte çalışmıyorlarmış Ceylan'ın söylediğine göre
Hatta aslında Ceylan bize yardım ediyormuş.
O yüzden yapmış bunları.
Hepsini saklamış bu operasyondaki bilgilerin.
Evet komutanım hepsini vatan millet sevgisinden yapmış.
Tabiki komutanım biz de bordo olarak uyumadık.
Uyutulduk.
Düşündükçe sinirlerim geriliyordu.
Ben bunları düşünürken uçak hafifçe sarsıldı.
Kızlar atılmış olmalıydı.
''SELİM!!''diye kükredim.
Selim apar topar kapıyı açtı.
''Ekibi çağır!
Hemen!''
Selim çıkınca Barış bana döndü.
Sormasına fırsat vermeden konuştum.
''Pislikleri temizleyeceğiz kardeşim.
Biz bitti demeden bitmez''