Kız Kaçıran |Askeri Texting|

By felaketyazar

1.3M 53.6K 18.2K

0536***: ulan bak ben dayanamıyorum çabuk gel beni kaçır 0536***: çabuk gel camın altına atlıycam çabuk lan ç... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9(Yeni Bölüm)
1.0
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0 (yeni bölüm)
3.1 (Yeni Bölüm)
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8

1.1

42.5K 1.7K 1.3K
By felaketyazar

Herkese merabaa.

Geçen bölüm iyi yorum geldi hemen bölüm atayım dedim. Uzun oldu.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın.

İyi okumalar...

✔✔✔

İyice aydınlanan hava ile etrafa bakınırken içim bir sıkıntılıydı. Hem kendim için hem de onun için. Kendi açımdan eminim birazdan konakta zılgıtlar ve feryadlar kopacaktı. Sonra büyük bir kaos çıkacaktı. Anneme bir şey olmasın diye dualar edip durdum.

Onun açısından ise mesleki bir sıkıntı yaşamasını istemiyordum.

"Şey bundan indiğimizde beni yanında görürlerse sorun çıkmaz mı senin için?"diye sordum endişeyle. Tabiri caizse şu an iş aracıyla adam kaçırıyordu ve bunun pek de hoş karşılanmayacağını düşünüyordum. Kim varsa uyarmıştı fakat gittiğimiz yer başka bir yerdi. Yetki alanına giriyor muydu bilmiyorum ama sorun çıkabilirdi.

"Çıkar. Hem de büyük sorun çıkar"diyen ses başka bir sesti. Ve tanıştığım kadarıyla Hakan'ın sesiydi. Kulaklık mikrofonuyla konuştuğum için sesimi duymaları normaldi.

Dedikleri beni iyicene gererken farkında olmadan iki elimle tutunduğum kolu sıkmaya başlamışım.

"Ne yapacağız? En iyisi beni Bitlis tarafında indir"dedim telaşla. Sorgulayıcı bakışları anında yüzümü buldu. Emin miyim diye baktı hatta. Emindim. Eğer sorun çıkacaksa beni indirebilirdi.

"Dolmuş mu bu indi bindi yapıyorsun kızım?"diye sinirle sordu. Kulağıma doluşan gülme sesleri ile adamın ne kastettiğini yeni yeni anlamıştım. Helikopteri öyle indirim tekrar kaldırmak zor olmalıydı anlaşılan. Benimki laftı işte.

"Abim de orada görev yapıyor. Yardımcı olacaktır bize. Sen kalacak yer düşündün mü?"

"Şey..bir otelde  ya pansiyonda kalırım birkaç gün. İdareten. Sonra bakarım başımın çaresine. Düşünme sen beni"dedim içi rahat etsin diye gülümseyerek. Bakışları yüzümde gezinirken bakışlarında mevcud olan sıkıntı nüksetti yine.

"Otel,pansiyon...zor olmaz mı?"diye sordu kısık bir sesle.

"Yok ya olmaz. Ne olacak ki?"dedim gülümsememe devam ederken. Bu rahatlığım nereden geliyordu bilmiyorum fakat rahat değildim zaten. Hiç ev dışında bir yerde yatmadığım için bilmiyordum nasıl olacağını ama bunu dert edinip sıkıntı yaşamasını istemedim daha fazla. Yeterince sıkıntıya sokmuştum adamı.

"Kalamaz komutanım. Peşine iti kopuğu düşer. Tek başına kalamaz"diye başka bir ses duydum. Kesin bir tavırla konuşan bu kişi Pakdem'di. O da diğer askerdi.

"Kalırım ya niye kalmayayım. İnsanlar kalıyor o kadar"dedim onlara doğru. Ama pek tatmin olmuş gibi değillerdi. Neden böyle yaptıklarını anlamıyordum. Birkaç gün kalacaktım sadece.

"Sen yapamazsın"diye reddederek mırıldanan adam ile ardımı döndüm. Sıkıntıyla başını iki yana sallıyor ve kalamayacağımı söylüyordu.

"Kalırım. Valla kalırım. Daşünme sen"

"Nasıl düşünmeyeyim!"diye yükselince sindim yerime. Bağırırcasına konuşması burukluk oluşturmuştu içimde. Yine de ters gitmedim. Kollarına tutundum tekrar dikkatini çekmek için. 

"Sadece benim yüzümden sıkıntı yaşamanı istemiyorum"dedim kısık bir sesle.

"Bu yaşamamış halim mi? Sıkıntılarım daha yeni başlıyor oysa!"diye tersleyince duraksadım. Kollarını tutan ellerim gevşedi bir an için. Suçlayıcı bakışlarına bakmamak adına başımı eğdim önüme. Muhtaç olduğum insanın böylesine tersleyerek konuşması canımı yakmıştı. Çünkü bin tane laf etse de ondan şu an için gidemezdim. Ona muhtaçtım. Onca lafına rağmen yine bir sözüne bakmak zorundaydım. Nemlenen gözlerimi kırpıştırıp ellerimi çözdüm ve yerime geçmek için hamle yaptım. Fakat belime dolanan kol kalkmama izin vermeden beni geri yanına oturttu.

"Çıkarın lan şu kulaklıkları iki dakika!"diye bağırması ile irkildim. Belime sardığı koluna elimi koyup çözmeye çalıştım. Kim bilir daha ne laf edecekti. İçinde tutmayacaktı. Uzağına gitmek istiyordum sadece. Ama bırakmıyordu.

"Ama komutanım birazdan iniş yapac-"

"Çıkar!"

"Emredersiniz"dedi sadece anons sırasında duyduğum ses ve herkes çıkardı kulaklığını. Ben de korkuyla yutkunup elimi kulaklığıma attım fakat

"Sen çıkarma"demesiyle ellerim kulaklıklarda sabit kaldı. Biraz sessizlikten sonra konuştu tekrar.

"Kusura bakma. İşim gereği kişiliğim de sert benim ve hata kabul edemiyorum. Yoluma çıkan en ufak pürüze bile öfkeyle yaklaşırım. Engel kabul edemiyorum hiç. Bu sinirim bundan kaynaklanıyor. Seni incitmek istemedim"diye sakin bir tonda kendini ifade eden adam ile bakışlarımı yüzüne kaldırdım.

Nemli gözlerle yüzüne bakarken sorun değil dercesine gülümsemeye çalıştım. Onu anlayabiliyordum. Sinirli bir yapısı olduğunu da anlamıştım hatta. Ama bunun benim yüzünden olduğunu sanıyordum. Meğersem işi yüzündenmiş. Bu bilgilendirme rahatlatmıştı beni. Yine de içim buruktu. Beni pürüz olarak görmesi canımı sıkmıştı.

"Şey...endişelenme. Helikopter toprağa inince 'o pürüz'de kalkacak yolundan. Söz veriyorum abilerin abisi. Valla bak"dedim içini ferah tutması adına. Ama sanki bu onu daha da germişti. Gözlerini yumup derin bir nefes çekti. Uzun parmaklarıyla alnını kaşırken bir şeyler söyledi ama anlayamadım. Zaten sonra konuşmadık daha da.

"Söz verme abisi. Tutmana engel olacağım sözler verme"

•~•~•~•

"Kimi bekliyoruz?"diye sordum ardında durduğum komutana. Helikopterden indikten sonra herkes dağılmış bir biz kalmıştık dışarıda. Komutan oradan oraya yürürken düşünceli görünüyordu. Yüzündeki sıkıntı yine nüksederken olduğu yerde durup bana baktı. Bir süre düşünceli düşünceli bana bakarken omuz silktim ne var dercesine. İndiğimizden beri konuşmamış dolanıp durmuştu.

"Sen şimdilik bi arkamda dursana"deyip önüme geçen adam ile geriye sendeledim. Ne yaptığını soracaktım fakat bizim dışımızda yakından gelen adım sesleri duydum. Sanırım biri bize doğru geliyordu.

"Hoşgeldin Yüzbaşı"diye duyduğum ses ile merakla geleni görmek istedim fakat eğdiğim kafamı eliyle geri iten adam görmeme izin vermedi. Bir eli ile geri durmamı işaret ederken oflayıp bekledim ardında. Ne olurdu sanki gelene baksaydım. Zaten artık karanlıkta değildi. Korkutmazdım ki.

"Hoşbulduk abi."dedi hoşnut bir sesle. Ondan bu tonda bir ses duymak şaşırtmıştı beni. Ama en çok şaşırdığım abi demesiydi. Bu kadar erken karşılaşmayı beklemiyordum. Sanırım beni geri itmesi bu yüzdendi.

"Sen de hoş geldin. Görev iyi geçmiş"dedi komutan hemen sonra. Sanırım abisi de bir göreve gitmişti. Görevden dönmüş olması cüsseli adamı mutlu etmiş olmalıydı. Kendimce çıkarımlar yapıyordum işte. En azından boş durmuyordum canım.

Ardına sindiğim beden ortaya çıkmama müsaade etmezken yan dönüp omuzumu sırtına dayadım başımla beraber ve etrafa bakındım. O direkmiş gibi ona yaslanıp etrafı seyrediyordum. Yok sayılmamın bir karşılığı olmalıydı. Bakışlarım etrafta gezinirken sakin sakin nefesler almaya çalıştım. Sonunda alabilirdim değil mi? Van'a gelmiştik çünkü. Çok güzel bir yerdi. Ki eminim evimin dışındaki her yer güzeldi zaten. Nitekim ben hiç dışarı görmemiştim ama bahçeye çıkınca bile az buçuk dışarının güzelliğinin tahmin edebiliyordum. Ve şimdi resmen başka bir ildeydim. Sanki yurt dışına çıkmış gibi hissediyordum. Benimle aynı dili konuşan insanlar bana yedi yabancı gibi geliyordu.

Ama yine de güzeldi. Hele o üzerinden geçtiğimiz göl o kadar güzeldi ki keşke yakından bakabilseydim. Hiç görmemiştim ki böyle büyük sular. Normalde taş çatlasın gördüğüm bi su birikintisi olurdu en fazla ama az önce kocaman bir göl görmüştüm. Masmaviydi.

"Geldik çok şükür. İyi geçti tabi. Ne sandın lan! İşimiz bu!"diye övünç dolu sesle konuşan adama nedense tebessüm edesim geldi. Tavrı komik gelmişti. Yüzüme yerleşen gülümseme ile bakınmaya devam ettim.

"Ee niye içeri gelmiyorsun? Göreve gitmeden bir çay içelim"diye teklif sunan abisini alnından öpecektim. Çay! Çaysızlıktan ölmesem iyiydi. Hiç uyumamıştım ve çay içmemiştim. Normalde bu kadar uyanık kalınca bi demlik çay içerdim ama bu sefer içememiştim ve mideme kadar kurumuştu içim.

"Aslında sana bir şey diyecektim"diye konuştu Şahap abi kişisi. Ona böyle diyecektim. Beni yoksayıyordu hâlâ. Kendimce tavırlıydım ama onun bilmesine gerek yoktu.

Sesindeki sıkıntıyı duyunca benden bahsedeceğini anladım. Benden bahsederken ya da benimle konuşurken hep sıkıntılı çıkıyordu sesi. Varlığım adama ciddi ciddi sıkıntıydı. Kulak kesilip dinlemeye başladım.

"Söyle abicim? Bir sorun yok İnşallah"

"Var abi var"

"Ne oldu?"diye telaşla soran abisi ile cevap olarak aniden yana kaydı ve beni ortaya çıkarıp gösterdi. Beni görüp dumura uğrayan adama elimi kaldırıp selam verdim ve gülümsedim şirince. Başka ne yapayım bilmiyorum çünkü. Dan diye ortada kalmıştım. Önce biraz bahsetseydi bari. İkimizi de dumura uğratmıştı. Sinirli bakışlarım anlık ona kaydı ama bana bakmıyordu.

"Bu veled kim?"diye şaşkınlıkla soran adam ile kaşlarım çatıldı. Veled mi? Ben artık evini terketmiş ve mecburen büyümek zorunda kılmış biriydim. Yani veled değildim. Yani en azından bugünden sonra artık büyük olmuştum.

"Veled değilim ben. Gayet de büyüğüm"dedim savunmaya geçerek. Anlamsız bakışlarla beni süzerken cevap bekliyordu. Keskin bakışları üzerimde gezinen adam ile dilimi ısırıp sindim yerime. Tamam konuşmamak daha iyiydi şu an.

"Şey oldu abi"diye gergince konuşan adama döndüm. Bence durumu abisine söyleyebilirdi. O da anlayışla karşılardı. Karşılamasa bile en azından doğruyu bilse belki onun da bir yardımı dokunurdu. Sonuçta beni kaçırmıştı ve bu bir şekilde açıklaması gereken bir durumdu. Bu yüzden birbirimize bakarken gülümseyerek onay verdim. Bu sırrımızı abisiyle paylaşmasına izin vermiştim yani. Ona güveniyorsam abisine de güveniyordum. Dolaylı olarak.

"Kız kaçırdım"

"Ha?"

"Ne?!"

Aynı anda dediklerine şaşkınlıkla bakakaldık. Abisi eminim benden büyük şok yaşıyordu ama benimki de az değildi. Çünkü kız kaçırdım biraz farklı bir anlam içeriyordu. Daha çok şey demesi lazımdı 'bu kızı buraya getirdim. Kendi hayatını kuracak'falan demesini beklerdim. Kız kaçırdım ne be!

"Ne yaptın abim?"diye soran adamla aynı sıralarda konuştuk.

"Sen çok yanlış yaptın abim"dedim yaptığı şeye dem vurarak. Şimdi bir de bunu açıklayacaktı uzun uzun. Neyse tasası bana kalmadı ya. Beni bi otele bıraksalar yeterdi. Keş paramla bir kaç gün kalırdım bu sırada altınlarımdan birini bozardım. Sonra ev arayışına girerdim. Artık dönülmez ufkun akşamındaydım. Geri dönüşü yoktu. Ayaklarım üzerinde duracaktım.

"Kaçırdım işte."diye geçiştiren adama çatık kaşlarla bakarken ne yaptığını anlayamıyordum. Cidden aklından ne geçtiğine anlam veremiyordum.

"Oğlum kız kaçırmak ne? Reşit mi bari? Ulan benimki de sorumu liseli birini kaçırmış. Hükümeti peşimize mi düşüreceksin abim! Yakarsın bizi!"diye telaşla konuşan adama baktım. Sanırım reşit olmadığımı düşünüp bunun derdine düşmüştü. Haklı bir korkuydu ama korkmasına gerek yoktu. Tabii eğer abilerin abisi olayı düzgün anlatsaydı...Neden böyle yapıyor anlamıyordum ki zaten!

"Reşit. Gördüm sevdim kaçırdım işte. Hem kendisi de istedi. Aldım getirdim buraya. Yanına getirdim"diyen adam ile nutkum tutuldu adeta. Rol mü kesiyordu gerçek miydi dedikleri anlayamadız. Çok ciddi duruyordu. Beni seviyor muydu? Mümkün değildi! Beni sevmiyordu ki. Neden böyle bir yalan atmıştı şimdi.

"Hocam sen olayı karıştırdın galiba. Türk dizisi çekmiyoruz ha"diye seslendim ardından. Bakışları bana dönünce tuhaf yüz hareketleri yaptı. Anlamadığımı belirtircesine bakışlar attım fakat o sanki susmamı ister gibi hareketler yapıyordu.

"Lan madem reşit niye kaçırıyon! Ailesinden git iste. Gerçi vermezler bu...bu küçük lan bu!"diye iki eliyle beni gösteren adama baktım tekrar. Kabullenemediği ikinci bir şey de yaş olmuştu. Eh görünür olarak küçüktüm ondan ama sorun değildi çünkü ona kaçmamıştım onunla kaçmıştım sadece.

"Vermezdi ailesi. Abi sen diyorsun işte küçük diye. Vermezlerdi bana!"diye hüzünle konuşan adam beni iyice allak bullak etmişti fakat yanlış bildiği bir nokta vardı. Düzeltmem şarttı.

"Yanlışın var abisi. Otuz yaş ve üzerine veriyolar. Daha aşağısı sıkar ama"dedim alayla. Ailem burada olsaydı da şu alayımı dinleyip utansalardı. Ama onlar utanır mıydı? Sanmam.

Bana çatık kaşlarla bakan siyahlara omuz silkip önüme döndüm.

"Geçin içeri. Doğru düzgün konuşalım. Giderayak yanlış şeyler yapma!"diye uyaran abisi içeriye doğru gitmeye başlayınca baktım ardından. Gitsem mi gitmesem mi bilemedim ama. Bu yüzden Şahap abi kişisine döndüm. İki eliyle yüzünü sıvazlayıp sıkıntılı nefesler çekti. İçinden çıkamayacak duruma getiriyordu bu işi. Nedenini sormak istiyordum ama çok gergin ve sinirli durduğu için çekinmiştim biraz. Ama olayın bir ucunda ben vardım. Yine de sordum bu yüzden.

"Neden yalan söyledin?"diye seslendim. Yüzünü sıvazlayan ellerini çekip bana döndü. Koyu gözleri yüzümde gezinirken vereceği cevabı bekliyordum. Bir açıklaması olması lazımdı.

"Olması gereken buydu"

"Değildi. Konuştuk ya o kadar"

"Daha hiç bilmediğin bir şehirde seni bir başına bırakamam. Elinde oyuncağınla gelmiş başka şehirde yaşama planı yapıyorsun. Nasıl bırakayım seni! Kaçırırken borumluyuk almğştım zaten"diye sinirle konuşmasına karşın kaşlarım çatıldı.

"Bu oyuncak anamın hediyesi. Yanımdan ayırmam. Hem beni burada bırakacaktın öyle anlaştık!"dedim sinirle.

"Bıraksam ne yapacaksın?"

"Bir otele giderim. Kalırım birkaç gün ev bulana kadar. Sonra zaten iş de bulurum. Pem kuzenime haber vericem gelip beni bulsun diye"dedim omuz silkerek. Ne kadar zor olabilirdi ki zaten. İlla ki iş de bulurdum. Hem bir süre sonra Sencer'e haber verip beni almasını da isteyecektim. Ona haber edene kadar bir iş bulsam yeterdi.

"Para nereden? Ah doğru bir dolu altının var. Onları bozdurmaya giderken yiyeceğin kazıklarda yanında olmayı da çok isterdim doğrusu"diye sinirle gülerek konuşan adama anlamsız bakışlar atıp yanına adımladım.

"Ne kazığı?"diye sordum anlamayarak.

"Şu tipinle hangi kuyumcuya gitsen o altınların yarı fiyatını bile zor alırsın. Sana gerçek fiyatını verirler mi sanıyorsun? Bir de ev tutacak! Lan bize ev vermiyolar maaşımız var sana mı verecekler? İş de bulacak küçük hanım! Kim veriyor bu işi belediye mi? Hem madem kuzenine diyecektin niye onunla kaçmadın ki!"diye öfkeyle parlayan adama bakarken bazı şeylerin ağırlığı omuzlarıma yüklendi. Bu bazı şeyler de gerçeklerdi.

Haberlerde bazen ev bulma sorunlarını duyuyordum ama onlar hep büyük şehirlerde oluyor sanıyordum ben. Kuyumcuların altını olduğu gibi bozacaklarını düşünmem çok normaldi çünkü insanların iş ahlakıyla yaklaşacaklarını düşünüyordum. Ama sanırım bunda da yanılmışım. Ve iş bulma kısmı...kim verirdi artık bilmiyorum ama biri illa ki verirdi.

"Onunla kaçacaktım zaten! Ama kaçamadım. Ulaşamadım bir türlü. Mecbur olduğmu için seninle kaçtım! Ona haber verene kadar bir iş bulsam yeter!"dedim sinirle.

"Lise diploman bile yok! Ne işi?"diye sinirle konuşan adam sırtıma bir yük daha bindirdi. İyice küçüldüm karşısında. Aptallığım ve eğitimsizliğimi yüzüme böyle çarpması beni küçücük yapmıştı. Utanç doluydum. Yine de dik durmaya çalıştım.

"Verirler bir iş. Biri acır halime verir belki"dedim burnumu havaya kaldırarak. Bana ciddi misin dercesine güldü ve etrafa bakındı. Konuştukça sinirlendiriyordum adamı. Ama susasım gelmiyordu. Buraya kadar getirmişti eyvallah ama bundan sonarsında ona yük olmak istemiyordum. Bakardım başımın çaresine.

"Düşersin beş para etmezlerin eline görürsün o zaman işi. Üniversite okuyana acıyıp(!)iş vermeyen sana mı verecek! Nesin sen özel seçim mi? Sana bilmediğin bu topraklarda aklının hayalinin almayacağı bir iş verirler. Mahvolup gidersin. Anlıyorsun değil mi neyden bahsettiğimi?"diye soran adam sırtıma koyduğu son yükle beni yere sermişti resmen. Anlamıştım neyden bahsettiğini. Kötü yola düşüren insanlardan bahsediyordu. O insanlar her an her yerde olabiliyorlardı ve bunun tam şu an yüzüme çarpması beni fena patlatmıştı. Taşıyamadığım yüklerim canımı acıtırken doldu gözlerim. Bunları düşünmeden kaçıp gelmiştim ve şimdi ortada kalmıştım. Eğer bunları düşünseydim kaçmazdım belki...o adamın hizmetçi karısı olur yaşardım. Kötü yola düşmekten iyiydi.

Burnumu çekip baktım yüzüne.

"Ne yapacağım peki?"diye sordum. Ama o da bilmiyordu ne yapacağımı. Zaten nereden bilebilirdi ki.  Bu benim meselemdi. Ben kaçıp gelmiştim benim düşünmem lazımdı.

"Şimdilik benim dediğmi şekimde olacak olay. Ben görevden gelene kadar abim sana bakar. Ama seni tutup geri yollamasını istemiyorsan eğer dediklerime uyman lazım. Sonra kuzeninle gidersin zaten"diye uyaran adama baş salladım yaşlı gözlerle. O görevden dönene kadar bekleyebilirdim. Yapabilecek başka bir şey gelmiyordu aklıma. Otelde kalsam ne kadar kalacaktım? Ben birkaç gün içinde ev bulurum düşüncesiyle başta oteli dert etmemiştim ama sanırım evi birkaç gün içinde bok bulurdum. Otelde o kadar uzun kalamazdım. O kadar nakitim yoktu ki. 450 tl'm vardı. Bu parayla otelde ne kadar kalırdım o da meçhuldü.

"Tamam ne istersen yapacağım. Yeter ki yardım et"dedim dolu gözlerle. Yine bilmem kaçıncı kez çaresizce sığındığım adama baktım utançla. Aslında utanmaya mecalim de kalmamıştı. Çaresizdim ve ondan gidecek kimsem yoktu başka. Utancımı gururumu bir kenara bırakmak zorundaysam bırakırdım. Başka çarem de yoktu zaten.

•~•~•~•

Odada oturmuş bizim kendi çapımızda uydurduğumuz aşk hikayemizi dinleyen Çelebi abi-adı buydu-her defasında şaşırıp kalıyordu. Kardeşinin aşk dolu hikayesi aklını kaçırtacak diye ödümü koparmadı değil. Adam normalden daha fazla tepki veriyordu.

"Yani sen şimdi bu kıza mı sevdalısın?"diye soran abisi bilmem kaçıncı kez tekrar ediyordu bu soruyu. İnanamıyordu anladığım kadarıyla. E iyi de insan değil mi bu adam? İlla birine aşık olacak ha ben ha başkası. Yani ben değil de elbette işte yani başkası olur illa ki niye şaşırıyor anlamadım.

"Evet abi"diye sıkıntıyla konuşan adama baktım. Bilmem kaçıncı kez aynı cevabı vermekten canı sıkılmıştı artık.

"Ulan sen demedin mi 'benim varım yoğum işimdir. Ne kadın görür gözüm ne de başka bir şey' demedin mi lan? Duru ile bu yüzden görüşmeyi reddetmedin mi"diye öfkeyle soran adamın derdini şimdi anlamıştım. Şahap abi kişisi hayatına kimseyi almak istemediği için bir and içmiş ve şimdi bu andı çiğniyor olması sorun çıkarıyordu. Sanırım buna pek inanmadığı için çıkarıyordu bu sorunu. Hatta bir kadın da varmış işin içinde. Umarım benden taraf sorun çıkmazdı da kadın da yanlış anlaşılma yüzünden üzülmezdi.

"Duru diyip durmasana! Allah Allah! İstemiyorum Duru'yu falan! Al işte bu da kız"deyip beni tanıtan adam ile ağzım aralandı şaşkınlıkla. Gerçekten cinsiyetimi kendi lehine kullanması nutkumu tutmuştu.

"Görüyorum kız olduğunu!"diye terslendi abisi.

Onlar birbirlerine öfkeyle bakarken bakışlarım Çelebi abiyi incelemeye aldı. Kardeşine benzeyen adam biraz daha kalıplı ve yetişkindi. Yani Şahap abi kişisi kaç yaşında bilmiyorum fakat genç duruyordu ama Çelebi abi öyle değildi. Tam yetişkin denecek insandı. Olgun ve yetişkin. Yüzünde hafif kirli sakal vardı. Saçları uzayıp kıvrılmıştı. Askerler uzun saç bırakabiliyor mu emin değilim ama o bırakmıştı. Gerçi uzun dediğimde iki parmak boğumu kadar bir şeydi. Diğerler askerlere kıyasla uzundu yani. Belki de rütbesi gereği böyle bir hakkı vardı. Ya da başka bir şey ama anlamadım. Buna neden takıldığımı da anlamadım zaten. Üzerinde gezinen meraklı bakışlarıma karşılık verince irkildim. Göz göze gelmeyi beklemiyordum. Sert bakışları yüzümde gezindi ve

"Sen de bu adamı seviyormuşsun?"

"Öyleymiş"diye saçma bir şekilde cevaplamamla sert siyahlar üzerime döndü.

"Yaaani ben de farkettiğim zaman şaşırdım sizin gibi ama öyleymiş işte seviyormuşum. Gönlüm ferman dinlemedi"

"Ferman kim lan?"

"Ha?"

"Ferman kim diyorum ne söyledi sana"

"Hocam dinlemedim ki bilmiyorum"diye dünyanın en saçma konuşmasını ciddiyetle gerçekleştirirken olayın absürdlüğünün farkına varamamıştım. Çünkü Şahap abi kişisi Ferman kim diye sorunca şahıs olarak biri gelmişti aklıma ve ona göre demiştik bir şeyler.

"Şu muhabbetinizi...tövbe tövbe! Kızım sen bu adamı seviyor musun yoksa seni zorla mı kaçırdı?"diye soran adam ile az önceki muhabbete gülesim geldi fakat kendimi tutup sorusuna odaklandım.

"Yok ben kendisine zorla kaçmaya çalıştım"dedim ve 'Nasıl?'dercesine bakışlarımı siyah gözlere çevirdim. İyi dedim mi tarzı bir bakğştı benimkisi. Onun ifadesi ise daha çok ' afferim gerizekalı affferiiim!'şeklindeydi. Eyvallah.

"Yok ben anlamıyorum. Biri daha düne kadan kadınlardan kaçıyordu. Öteki elinde oyuncağıyla kendinden büyük adama kaçmış...töre dizisi mi lan bu! Küçük gelin mi çekiyoruz!"diye aniden bağıran adam ile irkilip koltuğa sindim.

"Abi! Çok yükselmeye başladın inişin fena olur. Bağırma kızı korkutuyorsun!"diye tehditvari bir şekilde konuşan kımutanın bakışları ettiği tehdide teminat verir cinstendi. Artık ne planlıyordu bilmiyorum fakat bakışlarındaki ciddiyet planlarını gerçeğe dökeceğinin kanıtıydı. Biraz korkmuştum bu tavrından.

"Göreve gideceksin. Bu kız ne olacak peki?"

"Seninle kalsın?"

"Yok artık! Kaçırdığın kızı evime mi alayım? Ulan ya sen görevdeyken ailesi çıkıp gelirse!"

"Abim dua et gelmesin"dedim korkuyla. Öfkeli bakışları bana dönüp ifademi inceledi.

"Çok mu kötü olur?"diye sordu kısık bir sesle.

"Sorma abim. Bitirirler beni. Şahap ab-aa-aş-aşığım...evet evet. Şey bitirirler abi. Aşiret,  biliyor musun?"diye toparlamaya çalışarak konuşmama alkış çaldım içimden. Sevdalanıp kaçtığım adama abi demem beni nasıl sonuma götürüyordu az kalsın öğrenecektik.

"Sen aşiretten kız mı kaçırdın? Sen benimle taşşak mı geçiyorsun lan!"

"Abim sen çok ayıplı konuşuyorsun?"

"Sen sus kız!"

"Bağırma kıza abi. Topla ağzını dağıtmayayım!"

"Abine saygılı olmalısın bence. Ayıp"

"Örnek al kızı. Saygı öğretir belki sana"

"Bu veledden ne saygısı öğreneceğim!"

"Aynen veled sen niye kavgaya karışıyorsun hem?"diye sonunda bana patlayan olay ile şaşkınlıkla bakakaldım. Bana hesap sorarcasına bakan gözler üzerimdeyken alkış tutmak istedim. Olan bana olmuştu resmen.

"Sevdiğin kadına veled diyemezsin!"dedim sinirle ve sanki lafım bitmemiş gibi bir boşluk oluştu. Sonuna bir laf gerekiyormuş gibi geldi. Hatta Çelebi abinin devamını bekleyen bakışları üzerimdeydi. Eliyle devam etmem için hareket bile yapmıştı.

"Iı-şey-ıı...Aha! Hırbo!"deyip oldu mu bakışları attım Çelebi abiye. Baş parmağını kaldırıp oldu dercesine baş salladı. Rahatlamıştım. Ancak hemen sonra merakla dizi izler gibi beklemesi beni biraz germişti. Neden öyle meraklı ve heyecanlı baktığını anlamaya çalışırken Şahap abi kişisi yükseldi anında.

"Ne dedin sen"diye aniden ayaklanan adam ile bende ayaklanıp koltuğun gerisine kaçtım. Korkuyla ona bakarken o bana öldürücü bakışlar atıyordu. Şimdi anlamıştım Çelebi abinin neden heyecanla beklediğini. Bu kavgayı bekliyordu sanırım. Yazıklar olsun bir de aferin demişti hakaretime.

"Bir daha söyle!"deyip üzerime gelince koltuğun arasından çıkıp geriye adımladım.

"Söylemeyim ayıp olur...sanki"dedim titrek bir sesle. Öfkeyle üzerime gelirken yardım isteyen bakışlarım abi kişisine çevrildi. Fakat o film izliyormuş gibi elini çenesine yaslamış bize bakıyordu.

"Ayıplığı şimdi mi aklına geldi"diye sorup üzerime gelen adam ile sırtım duvara yapıştı. Korkuyla ona bakarken ne diyeceğimi bilemedim. Tek çare özür dilemek geldi aklıma.

"Özür diler-"

"Sakın!"diye uyarıp çenemden tuttu ve başımı kendine kaldırdı. Yüzüme eğilip sıktığı dişleriyle baktı. Hakaret etmem cidden hoş olmamıştı. Elin yabancısından laf işitmek kimin hoşuna giderdi ki? Dikkat etmem lazımdı bu konuya.

"Özür dileyecek şeyler yapma. Sakın. Affetmem. Bu ilk ve son olsun. Ağzından bir daha hakaret tarzı laf çıkmasın"dedi kısık bir sesle. Onaylamaya çalıştım hızla. Çenemi tutan elinin izin verdiği kadarıyla sallayabildim başımı.

"Aferin"deyip eğildi ve yanağıma tüy kadar öpücük bırakıp geri çekildi. Tenime hafifçe temas eden dudakların şokuyla ona bakarken o geri çekildi ve elimi tutup abisine baktı.

"Bu kızı seviyorum. İster inan ister inanma. Ya burada kalır ya da benimle göreve gelir. Sen karar ver. Üst olan sensin!"dediğini duydum. Bir elimi öptüğü yanağıma götürdüm ve parmak uçlarımla dokundum oraya. İlk defa biri beni öpmüştü. Yanağıma ilk defa yabancı dudaklar değmişti. Yani değmiş gibiydi. Erkek kuzenlerimle değil yanak yanağa öpmek el ile tokalaşamazdık bile ama şimdi bir yabancı öpmüştü.

"Tamam inanıyorum sana. Kız hakaret etti sen ise masum masum yanağından öptün resmen. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim! Normalde burayı başımıza yıkman lazımdı. Delirmediysen iyi"

"Abi!"

"Tamam tamam dellenme. Alışık olmadığımızdan önlem alıyoruz kendimizce. Sen git göreve ben eve götürürüm kızı"dedi abisi kabullenerek. Böyle kabullenmesi beni rahatlatmıştı. Daha fazla uzasın istemedim bu olay. Çünkü az önce adam yanağımı öpmüştü. Uzayıp gitse kim bilir neler olacakt- tövbe estağfurullah!

"Sana emanet. Bir şey olmasın abi. Gözün üzerinde olsun evden tek başına dışarı gönderme sakın. Yemek yediğinden emin ol. Soru sorup sıkıştırma"diye sıralayan adama bakmak istedim fakat bakamadım. Çünkü utanıyordum. Zaten yanaklarım hafif pembeleşmişti ve şimdi ona bakarsam utançtan ölürdüm. Yalandan öptüğünü anlamıştım elbette fakat yine de utanmıştım. Abi olarak görüyordum onu. Bu fazla kaçmış gibi geldi bu yüzden. Aklım karıncalanmıştı.

"Ulan! Harbi bitmişsin sen..tamam tamam gözün arkada kalmasın. Hadi vakit geldi git artık. Artık dönüşte Duru ile konuşursun meseleyi"diyen adam bana döndü hemen sonra. Beklentili bakışları üzerimdeyken ne istediğini anlayamadım. Kaş gözle kardeşini gösteriyordu fakat ne dediğin anlamadığım için kafa salladım merakla.

"Sevdalın göreve gidiyor. Bir helallik al. Bir uğurla. Ohoo çok işimiz var çok"diye yakınan adam ile anladım sonunda derdini. Şahap abi kişisi gideceği için onu uğurlamamı istiyordu.

"Yolun açık olsun paşam"deyip el salladım gülümseyerek.

"Ne? Bu mu? Bu kadar mı? Siz...beni mi koparıyorsunuz lan!"diye çatık kaşlarla soran adama baktım merakla. Uğurluyordum işte! Daha ne yapayım.

Meraklı bakışlarım Şahap abi kişisine dönünce güldüğünü gördüm. Yüzünde ufak bir gülümseme ile bana ve abisine bakıyordu. Sanırım halimiz onu eğlendiriyordu. Maşallah! Halimiz itten beter keyfimiz paşada yok!

"Utanıyor sen varsın diye. Çıkarsan eğer"diye mırıldandı yumuşak bir sesle. Abisi kısık gözlerle yüzümüze baktı sırayla ve onaylayıp kapıya adımladı.

"Kıza yanlış bir şey yapma. Evli bile değilsiniz. Yanlış yaparsan seni nikah masasına gömerim!"diye uyarıp çıktı odadan. Yaptığı tehdide elimde olmadan güldüm.

Kapanan kapı hemen sonra tekrar açıldı ve başını içeriye uzatıp bana döndü.

"Abim adın neydi senin?"

"Şifa"

"Şifa mesafen iyi kardeşim. Hiç bozma. Bu mesafeden vedalaşın. Hadi abisi"deyip tekrar çıktı odadan. Ardından gülerken bakışlarım Şahap abi kişisine döndü. O da zaten bana bakıyormuş.

"Şey..abin komik geldi ondan güldüm. Yoksa mutlu değilim hiç. İçim kan ağlıyo"dedim yanlış anlamaması için. Şimdi olduğumuz durumdan eğlendiğimi falan sansın istemiyordum. Tekrar eski gerginliğine döndü bakışları. Oyun bitmişti. 

"Şifa boşver abimi şimdi"deyip yanıma adımladı hızla. Ellerini kaldırıp yanaklarımı tuttu ve başımı hafifçe kaldırdı kendine doğru. Bu ani hareketi ile afallerken gözlerim açıldı kocaman. Tutuşu sıradandı aslında. Sanırım direkt olarak göz teması kurmak adına başımı kaldırmıştı. Çünkü tavrı ve ifadeleri asla yakınlık besleyen biri gibi değildi. İş öğretir cinstendi.

"Söz ver bana. Ben gelene kadar bir yere gitmek yok. Abim seni korur zaten sakın korkma. Güvende olacaksın. Ben gelince halledeceğiz her şeyi tamam mı? Kuzenine de ben gledikten bonra haber vereceksin. Söz mü abisi?"diye sordu. Benden cevap bekleyen ifadesine bakarken böyle koruyucu olması hoşuma gitmişti. Nedensizce hep böyle koruyucu olsun istediğimi hissettim fakat kendime gelmem uzun sürmedi.

Başımı salladım ama yetmemiş olacak ki sorarcasına göz kırptı.

"Söz abilerin abisi söz"dedim kabul ederek. Başka şansım yoktu zaten. Reddedip ne yapacaktım? Sokakta yatamazdım ya. Hem gelince halledecektik her şeyi. Biraz dişimi sıksam yeterdi. Ona daha fazla yük olmayacak ve yoluma bakacaktım. Sadece biraz daha dişimi sıksam tamamdı.

"Çok kalma gel hemen ama tamam mı?"diye sordum bozuk bir sesle. Ondan başka kimsem yoktu. Tamam abisi de iyi biriydi ama benim çoğu şeyimi o biliyordu. Yanımda olması güven veriyordu bana. Hemen gelsin istedim o yüzden.

"Geleceğim yavru. Bekle beni"dedi onaylayarak. Ellerini yanaklarımdan indirince derin bir nefes aldım. Şanımdan uzaklaşmadan önce bir eliyle kardeş sever gibi saçlarımı okşayıp ufak bir gülümseme gönderdi ve geri çekilip kapıya adımladı. O acele acele hareketler yaparken ben kafamın üzerinde hissettiğim elini düşünüyordum.

Kapıyı açıp son kez bana baktı ve çıktı odadan. O gidince bir elim saçlarıma dokundu. Onun dokunduğu yere dokunup güldüm elimde olmadan. Saçlarım bile sevilmek istiyormuş. Bunu farketmiştim

"Umarım hemen gelirsin. Çok beklemek istemiyorum"diye mırıldandım kapıya doğru. Doğrusu hemen böyle gitmesi içimi huzursuz etmişti. Yine kimsesiz kalmış gibi hissediyordum. Umarım tez dönerdi.

Kapı aralanıp içeriye Çelebi abi girdi. Bakışları kenarda duran bana ulaşınca göz kırptı ufak bir gülümseme ile. Tamamen babacan tavırlıydı. Masasının üzerinden eşyalarını toparlarken konuştu.

"Bak eğer polise gitmek istersen hiç çekinme. Ben arkandayım. Beraber gideriz. Alsınlar bunu biraz içeri. Aklı başına gelsin. Hm?"diye ciddiyetle sormasına güldüm elimde olmadan.

"Yok. Gitmeyeceğim"dedim gülümseyerek. Yıkılmış ifadesiyle bana baktı. Beklediği cevap bu değildi sanırım. Yaptığı bu oyunculuk gerçekten komikti. Alay ettiği barizdi ama ciddi olması insanı güldürüyordu.

"Gidelim o zaman. Belki yolda aklın başına gelir polise gidersin. Kim bilir..."

Kapıya adımlarken bakışları elime kaydı. Bakışlarıyla elimi işaret edip

"O tavşanı da mı kaçırdı?"diye sordu alayla.

"Haa yok. O annemin hediyesi. Öyle aldım gelirken yanıma"dedim omuz silkerek. Kafa salladı ve kapıyı açtı.

"İyi yapmışsın. Gel bakalım gidelim"

•○•○•

Bol bol yorum yapın. Oy da verin.

Selametle...

Büyük abimiz

Continue Reading

You'll Also Like

557K 36.3K 28
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
2.9M 184K 56
Adelya: Kötü çocuklar iyi kızlara aşık olur Adelya: ama bir problem var Adelya: benim iyi hiçbir tarafım yok amk ebu cehilin premium üyesiyim
431K 29.1K 37
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
452K 20.4K 15
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...