BEDEN

By saturnluinsan

1.1M 19.2K 3.6K

Bedenim benim değildi artık. Bu tanıyamadığım vücûd benim olamazdı. Peki sahibi kimdi? (+18) (19.01.2016 tari... More

Kimim ben?
Giden
Hissiz
Esmer Tehlikeli Çocuk
Tanışma
Tesadüf
Tecavüz
Değişik tecrübeler
Merak
Kız Kardeş
Neden?
Neden 2 (devam)
Düşüş
Karışık
Güç
Melek?
Sessizlik
Özür
Nerdesin
Taburcu
Sert
Ön bölüm
Gece
Acıyor.
Mezar
Gerçek abi
Devam etme çabaları
Siyah
Şeytan
Şeytana teslimiyet
Teker Teker Gidenler.
Acıt.
Şeytanla Dans
Kayıp
Son Kez
Eskisi gibi
ANNEM
Uzaklaşacağım
Ateş
Güneş kokulu
Ön bölüm
Seviyorum...
Erimiş çikolata
Film karesi
Sevilen
İçindekileri Kusmak
Tatil?
Cosmos
Geçmişin prensesi
Üvey
Üvey Bölümünü göremeyenler için
Üç kız.
Küçük Cosmos
Okyanus
Şapşal Aşık Çocuk
Galata'yı Sevmek.
Bedel
Ağır kayıplar
Bekliyorum
Günaydın Cosmos
duyuru
Mavi ve Siyah
Akıl karışıklıkları
Duyuru
YARI FİNAL
FİNAL
Yeni Kitap
RUH

Karanlık

21.7K 404 102
By saturnluinsan

"Siktir, siktir, siktir!" Diye kükreyerek kendimi geri çektim Masal'ın üstünden.

"Allah belamı versin!" Nefret ediyorum kendimden. Tiksiniyorum. Lan beş paralık adam değilim ulan. Baksırımı giyerken bana ne oluyor diye bakan mavileri gördüm.

Bu kızı ilk gördüğüm andan beri istiyordum ve daha demin bir saat boyunca aralıksız sevişmiştik.

Hissettiğim bu zevki şuana kadar hiç bir kızın vermemesi ne kadar ironi!

Hayır hayır hayır. Bu kızdan uzak durmalıyım. Bu kızı kendi karanlığıma da çekemem. Fakat her baktığımda onu öpmek istiyordum nalet olsun!

"Ne oluyor?" dedi fısıldayarak. Ah o sesi, ah o sesin döküldüğü bal dudakları.. Nasıl bu kadar kanıma işledin ulan hatun? Ben kendimle çelişirken onu kendimden uzaklaştırmak için

"Giyin ve odalardan birine çık." dedim. Düşüncelerimin aksine sesim istediğim kusursuzlukta ve pürüzsüzlükte çıkmıştı.

Hiçbir zaman duygularını belli etmeyen ben bu kıza karşı tüm gardımı indirmiştim ve şimdi oda benim iğrenç karanlıklarıma karışacaktı. Hiç düşünmeden onunda kalbini kıracaktım yoksa daha sonra canı çok yanacaktı.

"Ne demek giyin ve odalardan birine çık? İşin bitti ve şimdi defol mu diyorsun?" diye bağırdı bana yerinde doğrularak.

Ah o vücudu yok mu. Altımda kıvranışı. Pantolonumu giydikten sonra yerdeki tşörtü alıp omzuma attım, ona baktım ve olabildiğince en umursamaz yüz ifademi takındım. Üzgünüm...

"Başka ne bekliyordun ki?" ve gözlerindeki o hayal kırıklığı ve yıkılışı gördüm. Gözlerinin dolduğunu gördüm.

Ah hadi ama ağlayacaktı biliyorum. Sadece kafasını onaylar anlamda aşağı yukarı salladı ve bağdaş kurup hemen koltuğun yanındaki çantasından sigara paketini aldı ve bir sigara yaktı. Bu tepkisine oldukça şaşırmıştım ki olduğum yerde kalıp ne yaptığına baktım.

Sigara içen kızlardan nefret ederdim net. Ama Masal o kızların tamamen dışındaydı.Masal tüm kızların dışındaydı. Dumanı içine çekince beliren elmacık kemikleri ve gözlerini kapayıp o belirginleşen huzuru.

Şuan ne düşünüyor? Yüzünde ki belirsizlik ve donukluk. Tanrım kendimden nefret ediyorum bir kızı bu kadar kırdığım için. Neden lanet olası kendime sahip çıkamadım ki? Aptal! Aptal! Aptal kafam.

Telefonumun çalmasıyla bende bir sigara yakıp karşısındaki koltuğa geçip telefonu açtım. Yine lanet olası uyuşturucu işiydi. Güvendiğim bir adama emanet edip vaktimi Masal'a ayırmak istemiştim ama bensiz hiç bir bok yapamıyorlardı. Kısa kısa cevap vererek biran önce telefonu kapamaya çalışırken Masal'a baktım.

Kimle konuştuğumu bile merak etmiyor gibi görünüyordu. Telefon çalınca bile kafasını çevirmemişti. O saçlarının arasına kafamı sokasım geliyordu. Boyun girintisine burnumu sürtmek.. Telefonu kapadığımda bakışlarımı hiç kaçırmadım. Sigarasının sonuna yaklaşırken her zamanki gibi sigarasına hüzünle bakmasını bekledim ama bu sefer donuk gözlerle bakıp sadece

"Hıh" diye küçümser bi gülüş atıp sertçe söndürdü. Ayağa kalkıp yerdeki askılısını üstüne geçirdi. O güzel kalçalarının başında bitiyordu. Diğer eşyalarını da elinde top yapıp sigara paketini tekrar çantanın içine attı ve çantasını da koluna taktı bana döndü ona göre sert olan ve ondan daha önce hiç duymadığım bir ses tonuyla ifadesizce

"İyi akşamlar." dedi ve cevap beklemeden salondan çıkıp merdivenlerden yukarı çıktı.

Yıkmıştım onu. Emre denen şerefsizden bir farkım yoktu gözünde. Peki bu beni nasıl etkiliyordu? Neden azıcık bile olsun ifade beklemiştim gözlerinde?

Kırgınlık bile olsa ifade beklemiştim ama yoktu. Sadece boş gözlerle bakıp gitmişti. İçime büyük bir yumru oturtarak. Yukarıdan su sesi geldiğinde duşa girdiğini anladım.

Ne hissediyordu acaba? Pişmanlık? Kirli? Öfke? Kızgınlık? Nefret? Kirletmiştim onu kendi kirimle işte. Bu yüzden değer vermiyordum belki de kimseye.

"Kız kardeşini unutuyorsun.." dedi acımasız iç sesim. Ne yani ben hiç mi hak etmiyordum sevgiyi? Kız kardeşime bile olsun değer vermemeli miydim? Haklıydı. Ben kardeşimden başka hiçbir şeyi önemsemezdim. Lanet olsun bu kızı neden önemsiyordum peki? Hızla kalkıp sehpanın üstündeki viski şişesini kafama dikerek büyük bir yudum aldım. Eskiden içimi yakan sıvı artık hiçbir etki yapmıyordu.Yukarıda ki odama çıkıp kendimi soğuk suya bıraktım.

Şuan onu kollarıma alıp simsiyah saç tellerini koklayarak aynı suyun altında duş alıyor olabilirdik. Sanki ona dokunabilecekmişim gibi duvara elimi koydum. Yan tarafımdan gelen hıçkırık sesi ile canım yandı. Ağlıyordu ve ben onun yarasını saramıyordum. Bunu yaparsam daha çok canını yakacağımı biliyordum çünkü. Benden nefret etmesi ve uzak durması en iyisiydi.

Zaten korumam gereken ve değer verdiğim bir kişi varken başka birini daha benim gibi karanlığa bulaştıramazdım. Oda azıcık aklı varsa benden kaçardı.

Duştan çıkıp rastgele pantolon ve tşört giydikten sonra saçımı havluyla kurulayıp odadan çıktım. Gitmek en iyisi olacaktı. Salona inip sehpanın üstündeki telefonumu ve sigara paketimi alıp arkama dönmemle Masal'ın merdivenden indiğini gördüm.

Islak saçlarını at kuyruğu yapmış, siyah deri ceketin altına beyaz bir bluz ve altına bir jean giymişti. Gözlerini belirginleştiren eyelinerı gözlerinden başka bir yere bakmanıza olanak bırakmıyordu. Nereye gidiyordu bu kız ıslak ıslak? Üşütecek aptal. 

"Nereye gidiyorsun?" diye sert bir şekilde seslendim. Önce bir şey söylemek istemedi sonra bana kaşları çatık bir şekilde döndü.

"Sana ne?" dedi. Ciddi miydi bu? Emre piçine yaptığını şimdi bana mı yapacaktı? İstemsiz bir şekilde sesimi yükselterek

"Sana nereye gittiğini sordum Masal!" diye kükredim. Her zamanki gibi yerinde sıçramasını veya gözlerini yummasını veya irkilmesini bekledim ama tam tersi hiçbir tepki vermeyerek son merdiveni de indi.

"Sana hesap vermek zorunda olduğumu hatırlamıyorum?" dedi tek kaşını kaldırarak ve cevap beklemeden kapıya yöneldi. Gözlerinin içindeki kızarıklığı gördüm. Vicdan azabım artsa da şuan karşımdaki Masal'a karşı yumuşak davranabileceğimi sanmıyordum. Sertçe bileğinden yakaladım ve canını acıtıp acıtmamayı önemsemeyerek

"Ne demek hesap vermek zorunda değilim lan? Hiçbir siktiğim yerine gitmiyorsun!" diye bağırdım.

"Dokunma bana!" diye bağırarak geri kaçmaya çalıştı ama elim ona engel olduğundan dolayı elimden kayarak kalça üstü yere düştü ve sürünerek geri kaçtı. Sanki ona tecavüz etmişim de benden tiksiniyormuş gibi bakıyordu. Bu tepkisine şaşırmıştım. Ellerinden destek alarak ayağa kalktı

"Eve gidiyorum rahat bırak beni." dedi ve arkasına döndü. Gidemezdi. Böyle gitmesine göz yumamazdım...


~~~Masaldan~~~

Ne istiyordu daha benden? İstediğini almamış mıydı? Bende çekip gidiyordum işte. Niye daha bana karışıp nereye gideceğimi önemsiyordu ki? Hayır hayır hayır. Ağlamayacaktım. Ben Masal'ım diye içten içe kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Nerdesin sürtük ses ha? Demir'in altında inlerken susmak bilmiyordun? diye iç sesime bağırıyordum. Tanrım daha ne kadar iğrenç hissedebilirdim ki? Daha ne kadar kafayı yeme raddesine gelebilirim?

"Olsun buna da şükür daha kötüsü de olabilirdi." dedi kalbim. Fakat aklım affetmiyordu beni. Aklım kalbimden ağır basıyordu ve hiçbir şey hissetmememi sağlıyordu. Kapıya doğru yürürken arkamda duyduğum patırtıyla durdum ve arkama döndüm. Demir yumruk yaptığı elini duvara geçirmişti ve kanıyordu.

"Ne isterse yapabilir seni ilgilendirmiyor bu saatten sonra. Sen sadece zevkini alıp bıraktığı kızsın önemsemenin anlamı yok." dedi aklım ve hiçbir tepki vermeden arkama döndüm tam adım atacaktım ki sertçe bileğimden çekilerek duvara sırtımı çarpmam bir oldu. Acı ile inlerken Demir'in ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum.

"Hiçbir yere gitmiyorsun dedim sana!" diye bağırdı işaret parmağını bana doğru sallayarak.

"Anladın mı beni. Bu siktiğimin evinden dışarı adımını atmayacaksın.!" diye devam etti. Ne konuşmama izin veriyor nede cevap bekliyordu. Şuan sinir krizi geçiriyordu ve eğer ters hareket etmeye devam edersem canımı yaktığını umursamayacaktı bile.

"Dokunma bana dedim! Dokunma anladın mı sakın bana bir daha dokunma!" Çok güzel ters hareket yapmıyorum değil mi?

"Bana sana tecavüz etmişim gibi muamele yapmayı kes!" diye bağırdı şimdi hem o hem ben karşılıklı olarak bağırıyorduk birbirimize. Ama benim dezavantajlı olduğum bir konu vardı. Sinirlendiğimde direk ağlıyordum.

"Ağlamayacaksın!" diye bağırdı aklım bana. Haklıydı bu sefer yenilmek yoktu.

"Tecavüze uğrasam daha iyi hissederdim emin ol!" diye bağırarak kollarımı kendime sardım.

"Kendi isteğinle yattın ulan benimle!" dedi ellerini saçlarından geçirerek

"Haklısın" dedim fısıldayarak ve bakışlarımı yere indirdim. Ne diyebilirdim ki? O kazanmıştı işte bağırma yarışını. Ama ben Masal'dım.

"Şimdi de kendi isteğimle bu evden gitmek istiyorum. İşimiz bitti nasıl olsa." dedim ve küçümser bir bakış atıp, bakışlarına meydan okudum. Şaşırdığını aralanan dudaklarından ve kavis şeklini alan kaşlarından anlamıştım.

"Aptalın tekisin. Salaksın! Gerizekalısın!" diye bağırarak yumruk yaptığı elini hemen başımın yanındaki duvara geçirdi. Bu sadece filmlerde felan olmuyor muydu lan?


İrkilerek olabildiğince duvara yapıştım.

"Aklın varsa uzak durursun benden Masal!" aptal mı bu çocuk? Anlama kıtlığı felan mı var?

"Zaten uzak durmaya çalışıyorum. Gitmeye çalışıyorum farkında mısın sen ya? Bırak gideyim def olayım bunu istemiyor musun? Hem uzak dur deyip hemde bu evden çıkmayacaksın diyorsun anormal misin sen? " diye bağırarak tüm gücümle ellerimi göğsünden onu ittirmeye çalıştım. Tabi ki milim yerinden kıpırdamadı.

"Benim için fazla temizsin" dedi fısıldayarak başını boynuma koydu. Şaşırmıştım. Bana bağırıp çağırıyor, tek gecelik olduğumu belli ediyor ve şimdi sarılıyordu. Utanmadan beni düşünüyormuş gibi davranıyordu.

"Uzak dur benden. Anladın mı uzak dur. Sakın şimdi karşıma geçip beni düşünerek kendinden uzaklaştırıyormuş ayağı yapma. Çünkü ben o diğer salak kızlardan değilim. Bu dünyada kimse simsiyah değildir ve sen beni kendinden korumak için çok geç kaldın Demir." dedim onu biraz iterek. En azından böyle durumlarda soğukkanlılığını koruyan ve yılmayan ve kalbine söz söyletmeyen bir gururum vardı. Tabi artık ne gururuysa bu.

"Aynı Emre'de de olduğu gibi değil mi?" dedi benden tiksinen aklım. Bende istemeyerek hak verdim.

"Ama ben gerçekten seni kendimden korumak için yapıyorum bunu." dedi pişmanlık dolu sesiyle.

"Şuan ki yaptıklarım için bile kızacağım kendime Masal. İnan bana ben sandığın gibi biri değilim."

"Nasıl biri olduğunu önemsiyor muyum sence? Ben senin nasıl biri olduğunu düşünmeden kabul ettim. Ne kadar berbat bir insan olabilirsin ki?"diye bağırdım. Ben onunla nasıl biri olduğunu önemsemeden yatmıştım. Ondan etkilenerek yatmıştım. Ne yapmış olabilir ki onu affedemeyeceğim?Hayır neden hem uzak tutmaya çalışıp hem de bırakamıyor, beni önemsiyor gibi davranıyordu anlamıyordum. Sinirlenmişti tekrar ve beni kolumdan çekerek merdivenin yan tarafında daha önce hiç görmediğim kapı gibi şeye doğru çekiştirdi.

"Ne kadar kötü olabilirim görmek ister misin? Ne kadar karanlık olabilirim gel kendin gör o zaman. Ama gördüklerinden sonra kaçamayacaksın Masal. Bu evden bu gece adımını atmayacaksın!" diye bağırdı.

Bileğimi çok acıtıyordu ve ben onun adımlarına yetişemiyordum. Cidden dediği kadar kötü bir insan mıydı? Hadi ama en fazla ne yapmış olabilirdi ki? Kapıyı açtığında depo gibi bir yere inen merdivenler vardı. Demir hemen sağda ki düğme ile ışığı açtı ama yine de oda tam aydınlanmamıştı. Cılız, loş, sarı bir ışık belirmişti o kadar.

Beni gene kolumdan sürükleyerek aşağı indirdi ve ortasında demir sandalye bulunan geniş alana doğru fırlattı. Ama dengemi sağlayabilmiştim. Etrafıma bakındığımda sandalyenin sağında yere sabitlenmiş demir bir masa ve üzerinde ne olduklarını anlamadığım yığınlarca alet vardı. İçlerinden sadece tanıdık gelen neşter ve pensti.

Etrafıma baktığımda bir duvarda boylu boyunca farklı kişilerin olduğu resimler vardı. Kızlı erkekli.Ama tam olarak görünmediklerinden dolayı algılayamıyordum.Küçük pencereden gecenin karanlığı sızıyordu. Diğer duvarlarda sıralanmış üç dolap vardı kilitli. Demir kollarını iki yana açarak

"İşte benim karanlığım Masal. Tanımadığın Demir Arslan'ın gerçek yüzü!" diye bağırdı ve ses odada yankılandı. Ona baktığımda gözlerindeki karanlık bu sefer beni kendine çekmek yerine korkutuyordu. Bana yaklaşıp bileğimi tekrar tuttu ve dolapların tekinin önüne getirdi.

"Bak bu dolapta uyuşturucu var. İsteyerek gelen veya hayatını mahvetmek istediğim herkese başlatıyorum ve veriyorum kim olduğunu önemsemeden ve kimse bunu önleyemiyor." dedi. Hayatını mahvetmek istediğim herkes derken? Ne yani zorla mı başlatıyordu? Beni yandaki dolaba doğru yaklaştırarak.

"Bak burada bok gibi parası olan adamların tüm servetlerini kaybetmesini sağlayacak dosyalar var ve hepsi şuan köpek gibi elime bakıyor ve hiçbirinin ailesini önemsemeden üzerindeki iç çamaşırlarına kadar her şeylerini alabilirim!" diye bağırdı. Diğer yana geçerken

"Bak burada organ mafyalarına önderlik ettiğim ve organlarını çaldığım kişilerin dosyaları ve hesabıma aktardığım paraların makbuzları var." biraz daha çektiğinde ve bağırdığında sesi beni tamamen korkutuyordu. Nasıl hepsini yapmış olabilirdi? Nasıl bu kadar pislik içinde olabilirdi ki? Korkudan titriyordum.

Beni resimlerle dolu olan duvara yaklaştırdı ve resimleri yakından görünce çığlık atmamak için diğer elimle ağzımı kapadım. Göz yaşlarım artık aklımı dinlemeyip kontrolüm dışı akıyordu. Resimlere baktığımda kanlar içinde çırılçıplak eziyet edilmiş kişileri gördüm. Bakmak istemeyerek gözlerimi sımsıkı kapadım. Duyduğum korkutucu kahkaha ile irkildim ve bileğimi bırakmasıyla kollarımı etrafıma sardım. Gözlerimi açmaya korkuyordum. Kahkaha sesi kesildiğinde çenemin sertçe tutulduğunu hissettim ve acıyla inledim.

"Aç gözlerini" diye kükredi ve sanki kontrol tamamen onun ellerindeymiş gibi hemen açtım. Karşımda gördüğüm siyah gözler altında zevkle inlediğim adama ait olamazdı. Hayır bana yardım eden ve sarılan Demir bu değildi. Küçümser bi gülümseme takınıp

"Bunlar kim biliyor musun?" dedi çenemi sertçe bırakıp. Beni tehdit eder gibi işaret parmağını doğrultarak her bir kelimeye baskı yapa yapa

"Bunlar adamlarımın kadın, erkek, yaşlı, bebek, genç, çocuk demeden kim olduklarını ayırt etmeden işkence ederek tecavüz ede ede öldürdükleri kişilerin son resimleri." dedi. Bense duyduklarımı hazmedemeyerek sanki ben yapmışım gibi geri geri kaçmak istercesine ilerledim. Gözlerimi kanlar içindeki bebekten ayıramıyordum.

Kim bu kadar acımasız olabilirdi ki? Kim bunları kaldırabilirdi? Ben geriledikçe karanlık gözlerle Demir bana yaklaşıyordu. Ayağım demir sandalyeye çarpınca durmak zorunda kaldım. Demir dibime gelip ifadesiz bir şekilde direk gözlerime bakıyordu ve karanlık gözlerinde saf nefret vardı. Beni omuzlarımdan bastırarak demir sandalyeye oturttu. Soğuk demir tenime değdiğinde ürperdim. Bana yukarıdan bakarak ve sesi düz ama içinde tamamen tehlikeyi barındırarak yabancı olduğum sesiyle

"Ve şuan oturduğun sandalye de sayısız kişiye bağırta bağırta işkence ettim. Göz yaşlarına bakmadan." Sonra bir ara gözlerinde beni sorgular gibi bir bakış vardı en sonunda tekrar duvarlarını çekerek o tanımadığım Demir oldu ve en son darbeyi vurdu

"Ama hepsinin yanında önemsiz kaldığı tek konu ne biliyor musun Masal?"

"O oturduğun sandalye de hiç acımadan öz annem vebabamı kendi ellerimle vurdum."

Continue Reading

You'll Also Like

414K 19.9K 19
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
2.2M 56.1K 26
YETIŞKIN IÇERIK +18 Parmakları eteğim altından ince çamaşırıma dokunduğunda başını boynuma yaslayıp hırıltılı nefesini kulağıma üfledi. "Ne renk?" be...
560K 38K 52
"Savaşın ortasında doğan kaç çocuğun seçim şansı vardır ki?" İki düşman aile, iki düşman ülke: Zirakov ve Senteria. Ve şimdi, savaşın kazananı belli...
171K 1.1K 8
Bir kız düşünün; doğduğu ilk andan itibaren her istediği kucağına bırakılmış, hiçbir şey için çabalamak zorunda kalmamış, 'hayır' kelimesini duymamış...