Solotürk bize takip edilmememiz için destek vermişti.
Güvenli bir alana araçla indiğimizde ülkeye dönmemiz için ayarlanmış jet hazır bekliyordu.
''Nasıl?
Bunu da mı düşünmüştün?'' dedi Yusuf hayretle.
O kadar sinirliydim ki bu ite çenesini kırmamak için kendimi zor tutuyordum.
Ondan tarafa bakmadım.
Uçağa geçip oturdum.
Bu Ceylanın babasının ayarladığı uçan saraylardan biriydi.
Bütün tim ve Ceylanın askerleri oradaydı.
İçlerinden Selim'i ve Cüneyt'in askeri Kartal'ı Yusufun başına bıraktım.
Uçağın odalarından birine kapatmıştık onu.
Sabah olmak üzereydi.
Cüneyt ben ve Barış uçağın lobisinde yeni oturabilmiştik.
Yorgunluk,adrenalin bedenden sıyrıldığında vuruyordu yavaş yavaş.
Üçümüz de dalmış,transa geçmiş beynimizi dinlendiriyorduk.
''Uyandılar mı?'' dedi Barış dalgın dalgın dışarıya bakarken.
Benim yerime Cüneyt cevap verdi.
''Uyansalar haberin olurdu'' dedi hafif gülümseyerek.
Ellerimle saçlarımı karıştırdım.
Uçak o kadar temiz ve lükstü ki.
Bense bir o kadar kirli.
''Hadi herkes odasına geçsin,
Güzel bir duş alın.
İyi bir uyku çekin.
Bir daha ne zaman uyuyacağımız belli olmaz'' dedim.
Uçak hareketlendiğinde Solotürkler bize eşlik ediyordu.
Oldukça güvenli bir yolculuktu.
Artık vatanımıza dönmenin vakti gelmişti.
Üçümüz de odalarımıza dağılmıştık.
Odaya geldiğimde Ceylan yatakta uyuyordu.
Az bir zaman daha uyurdu.
O uyanana kadar Yusuf'u halletmiş olurduk.
Yatağa yaklaştım.
Deniz Ceylanı giydirmiş rahatça yatağına yatırmış olmalıydı.
Söylene söylene yapmıştı büyük ihtimalle.
Saçlarına gözüm ilişti
Oldukça kısa zamanda uzamışlardı.
Fakat sürekli topladığı için uzun zamandır açık görmüyordum.
Operasyonlardan ikimize zaman ayıramamıştık .
Saçlarının yastığa uzanan kısımlarını ellerimle taradım.
Güzel bir duş alıp yanında uyumaktan daha güzel bir şey olamazdı.
---------------------------------
Ceylan.
Bembeyaz çarşaflar içindeydim.
Sanki bir otel odasında..Hem de balayındaydım.
Rahat bir gecelik yumuşacık yastıklar,
Saçlarım salınık.
Öyle huzurluydu ki her şey.
Gerçek olamayacak kadar..
Kendimi bir o kadar huzurlu hem de hiç olmadığım kadar mayışık hissediyordum.
Geceler boyu uyumuş da hala uykusu olan biri gibiydim.
Yerimden hafifçe kıpırdandım diğer tarafıma döndüm.
Tekrar uyumaya çalışırken zihnim benden önce uyanmış olacak ki bir terslik olduğunu söyledi bana.
Ben nasıl buraya gelmiştim?
Rüyalarda, o rüyanın içine nasıl düştüğünüzü asla bilemezsiniz.
Nasıl geldiğinizi,kiminle geldiğinizi..
Ben de şuan öyle bir an içindeydim.
En son neyi hatırlıyordum.
Operasyondaydım.
Bir anda yatakta doğruldum.
Saçlarımı kulağımın arkasına ittim.
Evet ben operasyondaydım doğru ya!
O kadar uzak bir zaman dilimiydi ki bana şuan..
Oğuz
Oğuzu hatırlıyorum.
Geldi.
Sarıldık.
Ama neden?
Neden?
Aklıma sürekli bu soru geliyordu.
İstemsizce elim enseme gitti.
Koşarak aynaya gittim.
Ensemde bir damar girişi vardı.
Pislik Oğuz beni bayıltmıştı.!
Operasyonumu çalmıştı!
Kan beynime sıçradı.
Anestezik bir madde mi vermişlerdi
Anca kafamı toparlayabilmiştim.
Uçakta olduğumu idrak ettim.
Bir yere götürüyorlardı beni.
Kısa süreli bir panikdalgası üzerimden geçtiyse de Oğuz'un burada olduğunu hissediyordum.
Üzerime giymek için bir şeyler bakındım.
Komidinin üzerine askeri kıyafetlerim bırakılmıştı.
Üzerinde de bir not duruyordu.
''Operasyonun en iyi kısmı hala senindir asker..''yazıyordu.
Buruşturup attım.
Bundan o kadar kolay kurtulamayacaksın Oğuz komutan
En iyi operasyon kendi yaptığım operasyondur.
Gerisi fasa fiso .
Bir çırpıda üstümü giyindikten sonra hala ayakta durmakta zaman zaman güçlük çeksemde
Odanın kapısını açtım.
Selim kapımın önünde dikilmiş bekliyordu.
Bıkkınlıkla nefesimi verdim.
''Geç içeri asker''dedim kolumu kapının pervazından çekerek.
Selim net bir selam verip içeriye girdi.
Fakat onun içeriye girmesiyle üzerine kapıyı kilitledim.
Bir kuş kafeste.
Sakin adımlarla koridorda yürümeye başladım.
İhtiyacım olan kişi Gül'dü.
Uçakta herkes dinlenmeye çekilmiş görünüyordu.
Ses seda yoktu.
Uçağın kuyruk tarafına doğru bir hol kıvrılıyordu.
Sanırım buraya hapsetmiş olmalıydı Barış ayısı kızı!
Ben koridoru dönmüştüm dönmesine fakat karşımda yarma gibi biri dikilmişti.
Beni görünce selam verdi.
''Sorgu için mi komutanım'' dedi.
Yakalanmıştım fakat istifimi bozmadım.
''Evet sorgu için'' dedim net bir sesle.
Ay bu Barış bir de kızı sorgulayacaktı.
Amma uzatmıştı.
Fakat tam kapıyı açacağım sırada asker önümü kesti.
''Cüneyt ya da Oğuz komutanım bu konuda bir haber yollamadılar
Kusura bakmayın komutanım'' dedi.
Hoppala.
Gül'e karışacak bir Cüneyt kalmıştı!
''Asker,'' dedim kaşlarımı çatarak.
''Çekil'' dedim net bir sesle.
Askerin pes etmeye niyeti yoktu.
''Komutanım içerideki şahıs oldukça eğitimli
İzin verin komutanlar gelsinler'' dedi.
Artık dayanamıyordum.
Bir elimi kapının koluna atıp bir yandan da söylenmeye başladım.
''Minicik kız
Amma da korkutmuş Barış'ı..'' dedim kapıyı açtığımda.
Fakat gördüğüm manzara oldukça garipti.
Yusuf komutan?
Elleri bağlı?
Komple bağlı?
Başında iki asker daha var.
Beni görünce başını hızlıca öne eğdi.
Fakat ben önce kapıdaki askere döndüm.
Sonra Yusuf komutana döndüm.
Sonra tekrar askere döndüm.
''Neler oluyor burada?'' dedim oldukça yavaş ve anlamsız bir ses tonuyla.
Tanıdık bir ses yanıtladı.
''Kasa Yusuf'muş.''
Kafamı yavaşça Oğuza çevirdim.
Oğuz Yusuf'un başındaki askerlere çıkın işareti verdi.
Şimdi odada üçümüz kalmıştık fakat ben boş gözlerle Yusuf'a Yusuf komutan bildiğim adama bakıyordum.
Şuan aklımda ne Oğuz'un beni bayıltması ne operasyon ne de başka bir şey vardı.
Yusuf komutan dediğim adam
Yan yana çarpıştığımız adam.
Suyumuzu bölüştüğümüz adam.
Orada bulduğum sandalyeye çöktüm.
Ellerimi başımın arasına aldım.
Dişlerimle üst dudağımı ısırdım.
''Sorgulamak istersin '' dedi Oğuz.
Bu daha çok bir soruydu.
Kafamı iki yana salladım.
Adam bana hala bakmıyordu.
''Sorgulanacak bir adam yok.
Öldürün gitsin'' dedim.
İşte o zaman kafasını kaldırıp bana baktı.
Şaşkınlık vardı gözlerinde.
Benimkilerde ise ihanetin acısı.
Oğuz bana değil adamın arkasındaki bir şeylere odaklanmıştı.
Yerimden hafifçe kalktım.
Yusuf'un titrek sesi
''Ceylan'' diyecek gibi oldu.
Konuşmasını saniye bile duymak istemiyordum.
Hızlıca çıktım odadan.
Dışarıda bekleyen askerlerle göz göze geldik.
Ben az önce takip ettiğim yolu gerisin geriye döndüm ve az önce Selimi kilitlediğim odanın kapısını açtım.
''Dışarı asker'' dedim Selime bakmadan.
O dünden razıydı.
Selim'in kapatmak üzere olduğu kapıdan Oğuz'un girdiğini hissettim.
Arkam dönük konuşmaya başladım.
''Bana acilen bir bilgisayar bul
Sanırım Türkiye'ye dönüyoruz.
Bir uçak ayarla ben tesise geçiyorum.
Gül gelsin yanıma'' dedim sakince.
Oğuz tok bir sesle konuştu.
''Kafandaki ne asker'' dedi.
''İhanete uğradık diye yas tutacak halimiz yok.
Karşı savunma geliştirmemiz lazım.
Sen tugaya git temizliklere başlayın.
Komuta zincirinde kim varsa sorguya almanın bir yolunu bulalım.
Ve acil olarak tüm tugayı operasyona çıkartacağız.
Başlarına da güvendiğin bordoları dikeceksin.
Biz operasyondan gelene kadar temiz bir tugay elde edelim.
Ayrıca şu kasadaki bilgiler konusu var.
Kafamı çok karıştırıyor.'' dedim düşünceli bir şekilde.
''Bilgiler bende '' dedi.
Kafamı karıştıran şeyi merak ediyordu.
''Sorun o değil.
O bilgileri kime vereceğiz?
Babama mı?
Devlete mi?
Komutana mı?
Basına mı?
Kime?''
Kimseye güvenemez olmuştum.
Basına versek direkt tutuklanır hatta öldürülürdük.
Devlet bu bilgileri yok edebilirdi.
Askerler ne yapacaktı
Bu bilgilerle darbe yapacak halleri yoktu ya?
Oğuz bir anda kolumdan tuttu.
''Biliyordun asker.
Yusuf'u biliyordun.''
Gözlerimi kaçırdım
Evet biliyordum.
''O yüzden Gül'ü Barış'ın önüne yem attın.
Bu kadar profesyonel bir kızın yakalanacağını ya da açık vereceğini düşünmüyordum zaten.
Barış'ın aklını oyaladın.
Beni de Avcıyla oyaladın.
Eğer seni bayıltmasaydım kendi başına Yusuf'u yakalayacaktın.''
Kolumu kurtardım sert bir şekilde.
''Sen ve Barış olaylara duygusal yaklaşıp elimi ayağımı doluyordunuz.
Bunu sen de biliyorsun.
Eğer beni bayıltmasaydın bu operasyonu ne kadar başarılı tamamlayabilirdin?''
Oğuz ellerini başının arasına aldı.
İşaret parmağını bana doğrulttu.
Gözleri ateş saçıyordu.
''Sen ve arkamdan iş çevirmelerin asker.''
Durdu burnundan soludu.
''Fazla.''
Durdu ve çatık kaşlarıyla bağırmaya devam etti.
O bağırdıkça içim titriyordu.
''Bu işi çözdükten sonra
Bu işi çözdükten sonra
Sen ve ben oturup tekrar konuşucağız''
Diyerek bağırdı
Kapıyı yüzüme çarparak çıktı .