Beyaz Kelebek(Beklemede)

By TheNurse17

208K 10.6K 1.3K

"Şşşt.Ağlama küçüğüm.Geçti." O üç cümle yetmişti her şey için.Narin'in küçük kalbini iyileştirmek ve daha so... More

2.Bölümden Alıntı
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
Küçük Bir Not ☺️
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
📌 DUYURU 📯

1.Bölüm

37.8K 1.1K 136
By TheNurse17

Bir anda kurgusu aklıma geldi ve yazmak istedim.Umarım beğenirsiniz.Bu arada hikayemin adını bulmada bana yardımcı olan tatlı mı tatlı arkadaşım VampirePhotoshop'a teşekkürler :)



Bu arada bu bölüm hikaye ile ilgili kafanızda bazı şeylerin oluşması içindi.Bir Arap Masalı olan hikayem bittiğinde Beyaz Kelebek'i yazacağım.Arada yb gelebilir ama düşük ihtimal.Hepinizi seviyoruum :)






Narin,son siparişide götürdükten sonra önlüğünü çıkartmıştı.Kafede ki çalışan arkadaşlarıyla da vedalaşıp kendini,neredeyse 4 mevsim yağmurlu olan İngiltere'nin en işlek caddesine adım atmıştı.Yazlık trençkotuna sarılırken,yağmurun yüzüne çarpmasını seviyordu.İnsanların telaşlı koşuşturmalarına rağmen kendisi herşeyin tadını ala ala gidiyordu.Hayatında mutluluk duyacağı o kadar az şey vardı ki,genç kız bunların kıymetini en iyi şekilde biliyordu.





9 yaşında annesini kaybettiğinde en acı günleri başlamıştı.O günü çok net bir şekilde hatırlıyordu Narin,annesiyle babasının kavgasını,annesinin kendisini arabaya aceleyle bindirmesini ve evden son hızla çıkmalarını,arabanın tırın altına girişini,hastaneye gittiklerinde olanları,herşeyi! Zaten bir insan en kötü geçen zamanlarını nasıl unutabilirdi ki?




Babası kendisini sevgiyle büyüten bir çocuk hiç olmamıştı.Bunun nedenini hiçbir zaman anlamasa da kendisi tüm sevgisiyle babasını koşulsuz bir şekilde sevmişti.En ufak bir şeyde bile babası kendisini azarlarken kendisinden üç yaş büyük olan ablasına hiçbir şey yapmazdı Şevket Bey.Narin'in ufacık bir isteğini bile şımarıklık olarak görürken ablasının ağzından çıkacak tek bir kelimeye bakardı.Küçük kalbi bunun her gece nedenini ağlayarak sorgularken artık bir yerden sonra bırakmıştı.Tek sebebini annesinin ölümünden belki de kendisinin neden olduğu idi.Ve Şevket Bey'de bunu eve en son gittiğinde bağırarak "Canan senin yüzünden öldü lanet olası!" diye söyleyerek kanıtlamıştı.13 yaşındaydı o zaman.Fransa da lisede okuyordu.Tek hatırladığı evde geçirdiği son yaz tatili idi.Bir daha da eve gitmemişti.Tek başına geçirdiği bir sürü yılbaşı,doğum günü ve yaz tatili vardı.





Hayatı boyunca kimseleri kırmamak için uğraşırdı Narin.Kendisi o kadar şeye kırgındı ki,başkalarının hayatında da kırgınlığa sebep olacak diye çok korkardı.Bu yüzden kimseyi üzememek için çok çaba gösterirdi.Özellikle çok sevdiği insanların bir dediğini iki etmezdi.





11 yaşında iken babasının ikinci evliliği ile araları daha kötü olmuştu.Nazan Hanım,babasının kendisine kötü davranmasını bildiği için kendisiyle uğraşması daha kolay olmuştu.Kendini hiçbir şekilde savunamayan Narin,küçük bedeninin kaldıramayacağı kadar çok dayak yemişti babasından.Zaten evinden uzakta kalmasının ilk nedeni Nazan Hanım'ın dolduruşlarıydı.İlk kez 11 yaşında evden ayrıldı ve temelli olarak bir dönüşte hiç yapamadı.





Sadece yaz tatillerinde eve geliyordu Narin.O üç ay ailesi tarafından nedense çekilmez oluyordu.Ablası Burcu'nun "Burası sana ait değil,defol katil!" dediğini çok iyi hatırlıyordu.Ablası ve babasının kızgınlığını anlayabiliyordu Narin.Bazende anlayamıyordu.O kaza onun suçu değildi ki.Sadece arabada ağlayarak annesine neler olduğunu sormuştu.Annesinin ise onu sakin olmasını,herşeyin çok daha güzel olacağını söylüyordu.Ama olmamıştı.Hayatta kendisini seven tek insan ölmüştü.Ve Narin yanlız kalmıştı.





Babasının onu yurt dışına çıkartığı ilk sene çok zor geçmişti.Yabancı bir yere alışmak ve uyum sağlamak zor olmuştu.O senenin yazını iple çekmişti Narin ama değişen bir şey yoktu.Babası ve ablası varlığını reddederek ağzını açtığında ise hakaretleriyle onu susturmuştu.Fazlada konuşamadı Narin.Konuşmak,kendisini ifade etmek hep zordu ona göre.Fazla samimiyet kuramıyor istemsizce kabuğuna çekiliyordu.Ta ki o güne kadar.






Yazın sıcağında babası bahçedeydi.Seslice kendi adını seslenmiş ve şarap mahzeninden istediği bir şarabı getirmesini söylemişti.Mutluluğu her yanından belli oluyordu küçük kızın.Babası kızmadan kendisinden birşey istemişti.Nasıl yerine getirmezdi istediğini?Küçük adımları ama büyük umutlarıyla mahzene gittiğinde yolda kurduğu hayalleri yüzünden şarabın adını unutmuştu.Gözleri sulu sulu şaraplara bakarken,hangisini alacağını bilememişti.Deli gibi mahzende dönmüştü Narin.Babasının istediğini bulmak için çabalarken amacına ulaşamamıştı.Boyunun yettiği yerde olan şarabın birisini kaptığı gibi dışarı çıkmıştı.Mutlulukla geldiği yolu,korkuyla geriye doğru arşınlarken babasının vereceği tepkiyi de ölçmeye çalışıyordu küçük kız.




Babası tek başına bahçedeki koltuklardan birinde otururken,çatık kaşlarıyla kendisine baktığını hatırlıyordu.Narin,onun yanına gittiğinde genç adam önce elinde ki şaraba yüzünü buruşturarak bakmış,ardındansa bağırmaktan çekinmeden küçük kızına yüklenmişti.



"Senden de ancak bu beklenirdi.Geri zekalı! Daha bir şarabı bile getiremiyorsun!"



İçine çekerek,babasının karşısında dururken aniden bağıran adamdan ürkmüş ve titreyeren küçük elleriyle tuttuğu şarap yere düşüp tuzla buz olmuştu.




Daha sonrası ise işi hayal gücüne bırakmıyordu.Babasından yediği güçlü tokat ile yana doğru savrulmuştu Narin.Eli babasının tokat attığı yerde dururken güzel mavi gözlerinde ki yaşlar sicim sicim yanaklarından düşüyordu.Toktların arkasının geleceğini bildiğinden devamını beklerken aniden kulaklarına dolan ses o an hayatını kurtarmıştı.




"Şevket Amca,sen napıyorsun?! O daha küçük.Hangi hak ona böyle davranmanı gerektirir?!"




İşte o ses Narin'in dünyasını değiştirmişti.Küçücük kalbi rotasından şaşmıştı.Sulu gözlerle karşısındaki kişiye baktığında,onun yan evlerinde ki yalıda oturan ailenin,ayrıca babasının iş ortaklarından olan Aşiyanoğulları'nın büyük oğlu olan Devran olduğunu gördü.O zaman 19 yaşında olan ve yeni yeni erkek olma yolunda ilerleyen genç adam,gördükleri karşısında nutku tutulmuştu.Bu evin küçük kızının yatılı okula gittiğini duyduğunda şaşırmıştı.Ama şimdi ki gördükleri çoğu şeyi yerine oturtuyordu.





Babası önce kendisine kötü kötü bakmış daha sonra da bileğini yakalayan gençten kendini kurtarıp arkasına bile bakmadan gitmişti.Narin olduğu yerde ağlarken,Devran onun küçük bedenini kucağına almış,daha sonra da havuzun önünde duran şezlonglardan birine oturturup önüne gelen sarı saçlarını geriye atmıştı.




"Şşşt.Ağlama küçüğüm.Geçti."




O üç cümle yetmişti herşey için.Narin'in küçük kalbini iyileştirmek ve daha sonra da ölürcesine koşmuş gibi hızlı hızlı atması için.O geçirdikleri 20 dakikada küçük kız aşık olmuştu.Kendisiyle ilgilenen genç,ona yabancıydı ama onun hissetirdikleri ve davranışları da yabancıydı.O sadece annesinden almıştı bu kadar güzel şefkati.Genç çocuk saçlarını okşamış,onu teselli etmiş ve elleri babasının vurduğu yanakta gezinmişti.Hayatında iyileştiği tek andı.Kendini bütün değilde,yarım hissediyordu Narin.O hep yarımdı.Öksüzdü.Kalbi yarım atıyordu mesela.Aklı yarımdı.Saftı.İnsanların ona kötü davranışlarında verdiği tepkiler yarımdı.Sarıp sarmalanmadığı için yarımdı.Kimse onu tamamen dinlemediği için yarım.Ama o an,o güzel geçirdiği yaz tatilinin en güzel karesiydi o 20 dakika.En uğurlu rakamıydı o 20.Kendini tam hissettiği tek an.11 yaşında gönlüne aldığı o genci hiç unutamamıştı.Hayatında onu tam hissetiren adamı unutmak mümkün değildi.Devran'ı görebildiği tek yaz tatiliydi.12 ve 13 yaşlarının geçtiği yaz tatilinde geldiğinde ise Devran'ı görememişti.Onun Amerika'ya üniversite için gittiğini öğrenmişti.Zaten 13 yaşında babasının acı suçlamasıyla bir daha da Türkiye'ye dönmemişti.






Ani korno sesiyle,trençkotununa daha da sarıldı genç kız.Aklına geçmişi düşününce böyle dalgın oluyordu Narin.Ve neredeyse ezilecekti.Sürücü olan zenci adamın kendisine kötü kötü bakmalarına sadece baş selamıyla özür dilerken,iki blok ilerde olan evine hızla ilerledi.Gününün yarısını okulda yarısını da part time işinde geçirirken haftalık harçlığını çıkardığı için mutluydu.18'ini geçtikten sonra babasının "Artık reşitsin.Kendi ayaklarının üzerinde dur.Okul masrafların benden ama diğer ihtiyaçların için beni arama!" deyişini çok iyi hatırlıyordu.Zaten itiraz etme gibi bir hakkı olamazdı Narin'in.Babasının vereceği tepkileri bile düşünemiyordu.Peyzaj Mimarlığı son sınıftaydı.Babası önce bu işi seçeceğine çok kızmış ve karşı çıkmış olsa da hayatta tek bu iş için mücadele etmişti Narin.Toprakla uğraşmayı seviyordu.Bütün stresin kendinden uzaklaştığını bilmek ona iyi geliyordu.İnsanları anlamıyordu ve onların yanın da rahat olamıyordu Narin.Etrafında da zaten çok içli dışlı olduğu bir elin parmaklarını geçmeyen insan vardı.Zaten en yakın arkadaşı Buket ona yetiyordu.





Evine geldiğinde ev arkadaşı Jeanne'nin eşyalarının etrafta olduğunu gördüğünde pekte şaşırmadı Narin.Üstelik erkek pantolonu  da tahta zeminde dururken parmak uçlarından salona doğru ilerledi.Trençkotunu çıkarıp yeşil kapeneye bırakırken Jeanne'nin çıplak bacaklarını meydana seren üzerinde sadece mavi kare erkek gömleği vardı.




"Hoşgeldin Narin."

"Merhaba.James mi?"





Narin mutfağa giderken gür altın sarısı saçlarını toplamıştı.Uzun ince,beyaz parmakları kahve makinesini ayarlarken de Jeanne'de yanına gelmiş kalçasını tezgaha dayamıştı.





"Evet James.Barıştık!"





Makinayla işi biten Narin adımlarını buzdolabına çevirirken ev arkadaşının kahverengi gözlerine bakıp gülümsemişti.





"Sevindim.Umarım bir daha ayrılmazsınız."



Atıştırmalık birşeyleri alıp tezgaya koyan Narin kendisine tost ayarlarken,Jeanne su içmiş bardağı makineye yerleştirmişti.





"Birazdan James ile çıkacağız.Gece gelmeyebilirim.Bu arada sana Türkiye'den kargo geldi.Odana bırakmıştım."




Narin kargoyu duyduğu an koşarak odasına ilerledi.Kargo demek Meloş demekti! Melahat Hanım,kendisini bildiğinden beri yalıda çalışan çalışanlardandı.Ama Narin için neredeyse annesinin ölümünden sonra gösterdiği ilgi ve sevgiden sonra ikinci bir anne olmuştu.Mavi renklerin hakim olduğu odaya girdiğinde gardırobun yanında ki kutuyu aceleyle açtı.İçinden önce mor renkte örgü bir kazak çıktı.Narin kazağı kokladığında her yanının cennet koktuğuna yemin edebilirdi.Meloş'u yine durmamış kendi için kazak örmüştü.Kutunun dibinde ise beyaz bir zarf duruyordu.Genç kız hızla zarfı açarken içinden çıkan kağıdı okumaya başladı.





Kınalı kuzum benim,
Seni nasıl özledim anlatamam.Narin'im,minik ceylanım.Sana ördüğüm bu kazağı soğuk günlerde giy emi kuzum? Allah'ımın izniyle son senen.Eve gel artık yavrum 9 sene oldu,dile kolay! Bilirim o küçük yüreğinde böyle olsun istememiştir ama gel artık annem.Şimdi söyleyeceklerimden sonra sakın telaş yapma tamam mı canım yavrum?





Şevket Bey,iki hafta önce kalp krizi geçirdi.Allah'a şükür durumu iyi.Seni görmek istediğini söyledi.Diplomanı alana kadar iki ay İstanbul'da kalmanı istiyor.Önce kızacağını gelmek istemeyeceğini biliyorum.Nedensizce öfkeleneceksin ama sen koca kız oldun.Hem beni de kendin mahrum bırakma.Üstelik o iyi yürekli kalbinin kin tutamayacağını biliyorum altın saçlım.En azından benim için gel.Bende yaşlı kadınım! Ölünce mi geleceksin hayırsız! Hadi ağlatma beni.Kınalı kuzum yanaklarından öpüyorum.Bu hafta içinde seni bekliyoruz.




Okudukları önce içini pırpır ettirirken,babasının durumunu öğrendiğinde ise içinde ki kelebekler solmuştu.Şevket Bozoğlu,kendisine eğitimi dışında babalık yapmamıştı ama Narin onun geçirdiği kalp krizinin küçük bir kısmını şimdi geçiriyordu! Babasıydı o en nihayetinde.En yakın akrabası ve Türkiye'ye döndüğünde uğrayacağı ilk duraktı.Eli hemen telefona giderken üçüncü çalışta açılmıştı.Ama çıkan Nazan Hanım'dı.Babasının ise uyuduğunu söylemişti.Genç kızın iri mavi gözleri duvarda ki saate giderken Türkiye saatinin buradan iki saat ilerde olduğunu biliyordu fakat babası bu saatte uyumazdı.Yine de ısrar etmedi Narin.Nazan Hanım'ın düpe düz konuşturmak istemediğini anlaması için müneccim olmasına gerek yoktu.Sadece bu hafta içinde geleceğini babasına bildirmesini isteyip telefonu kapatmıştı.





Önce işyerinde ki patronunu arayıp durumu bildirdi genç kız.Tek kazancı olan kafeden ayrılması zor olmamıştı.Part time çalışıp kazanabileceği en iyi para bu kafeydi.3 senedir çalışıyordu ve patronuda kendisini sevdiğinden eğer İngiltere'ye dönecek olursa kendisini yeniden işe alacağını söyleyerek vedalaşmışlardı.






Mutluydu genç kız.En azından işinden olmamıştı.Elleri bu sefer Meloş'un numarasına giderken onunla da konuşmuş,kah gülmüş kah duygulanmıştı.Bozoğlu Yalı'sının birazcıkta dedikodusunu yapmış olabilerdi ama kalanının eve geldiğinde öğreneceğini söyleyip Meloş'u ona şart koşmuştu.Ama bilmiyordu ki kadın,sadece arayıp gel kızım dese,işini gücünü bırakırdı Narin.Yeter ki ucunda Melahat Annesi olsundu.





İnternetten uçak biletlerine bakıp kendisi için en uygun zamanı ayarlarken,Jeanne ve James evden çıkmıştı.Tek başına olmanın verdiği rahatlıkla üzerine bol beyaz bir atlet geçirip altınada popusunu zor örten şortu giymişti Narin.Tek başına olmayı seviyordu.Zaten annesi öldüğünden bu yana,yanlızlık üzerinden hiç elini çekmemişti.Kendisini hep yarım hissederken,11 yaşında ki yaz tatiline dönmeyi çok istiyordu.Delikanlı olan Devran Aşiyanoğlu'nu delice görmek,sırf onu görebilmek için babasından olan dayağı yemek ama sonra da onun gelip kurtarmasını istiyordu!





Hayatına kimseleri alamamıştı Narin.Almak için uğraştığında ise gözünün önüne yanağını okşayan kahverengi gözleri ışıl ışıl parlayan genç delikanlı geliyordu.11 yıl geçmişti aradan.Ama onun hissettirdikleri o 20 dakikayı,başka adamların onu iki saat yemeğe çıkarmasında bile hissetmedi.Hissedemiyordu genç kız.Başka erkeklerin yanında kendini güvensiz ve savunmasız hissederken o 20 dakika hayatında en güçlü hissettiği andı.




Ondan haber alması mümkün değildi Narin'in.Özellikle Devran'ı ablası veya babasına sorduğunu düşünemiyordu.Babasının bacaklarını kıracağından hiç şüphesi yoktu!



Düşündükleri kendisine artık traji komik gelirken,İstanbul'da onu nelerin bekleyeceğini bilemiyordu.İstemsizce gülerken,içinde saklayamadığı gülüşü kıkırtı halinde boş salonda yankılandı.Ellerini ağzına örterken kıkırtılarını bastıramıyor kendisi bilmese de dünyanın en güzel notalarına basmış gibi etrafa ses yayıyordu.Biraz televizyon başında vakit geçiren Narin daha sonra arkadaşı Buket'i aramış babasının durumundan bahsetmişti.Genç kız gideceğini duyduğunda önce çok kızmış.Babasının geçmişte ona neler yaptığını unutmamasını söylemişti.Narin unutmamıştı da şu yufka yüreği yine de dayanamıyor,o içinde ki küçük kız yüzyüzce babasından sevgi dileniyordu.Şevket Bozoğlu'nun küçük kızıydı yine de o.İstenmese de,sevilmese de soyadı Bozoğlu'ydu.





* * * * * * * * * * * * * * * * * * *




Narin,camları filmle kaplı arabada ellerini cama yapıştırmış bir şekilde merakla İstanbul'u izliyordu.O kadar çok şey değişmişti ki denizi andıran mavi gözleri her bir kareyi hafızasına kazımak ister gibi bakıyordu.





Bozoğlu Yalı'sının emektar yaşlı şoförü ise evden 9 senedir ayrı olan ve neredeyse sürgün hayatı süren genç kızın davranışlarını gözlemliyordu.Havaalanında onu on dakika trafik yüzünden beklettiği için azar yiyeceğini düşünürken,genç kız yanaklarının iki kenarında ki gamzeyi gösterecek kadar kocaman gülümsemiş,herhangi bir sorun olmadığını söyleyerek ona sarılmıştı!




Remzi Bey,şaşkınlıkla iki valizi bagaja koyarken evin büyük kızı Burcu ile davranışlarını kıyasladığında karşılaştığı manzara çok farklıydı.Burcu Hanım kesinlikle canını okuyacağını,kendisini bekletmesi için para vermediklerini söyleyeceğinden adı gibi emindi yaşlı adam.




"Geldik efendim."




Genç kız mavilerini adama çevirdiğinde mahcup bir şekilde gülümsemişti.




"Teşekkür ederim Remzi Amca."

"Adımı biliyorsun?!"




Yaşlı adam duygulanmadan duramamıştı.9 sene geçmişti.Bu kız eve en son 13 yaşında gelmişti.Hala kendisini biliyor olması yaşlı adamı önemli biri gibi hissettirmişti.



"Sen hep bu evdeydin tabi ki de adını bileceğim Remzi amca.Tekrar teşekkür ederim.Sana da bu sıcakta zahmet verdim."





Nisan ayının ortalarında olmalarına rağmen sıcaklık bastırmıştı.Narin bu yazın çok sıcak geçeceğini anlamıştı.Yaşlı adama tekrar gülümsedikten sonra beraber arabadan inmişlerdi.Yüzüne esen ılık rüzgarla sarı gür saçları dalgalanırken nasıl güzel ve erişilmez olduğundan bir haberdi genç kız.Ve kendisini kıskançlıkla izleyen iki kişiden habersiz.





Yaşlı adama valizleri indirmesi için yardım ettikten sonra beraber onları yalının kapısına kadar taşımışlardı.Remzi Bey ona hoşgeldin diyerek vedalaşırken,genç kız beyaz saçaklı büyük kapıya bakıyordu.Daha sonra mavileri sol tarafına dönüp denizle sıfır mesafeden olan evin konumu sayesinde engin mavilerle karşılaştı.Tuzunun kokusu içine kadar işliyordu.






Kapıyı çalmadan açılmış ve yer yer kırlaşan saçlarıyla Meloş'u onu karşılamıştı.





"Kınalı kuzum! Hoşgeldin!"





Sıkıca sarıldıklarında yaşlı kadının kokusunu içine çekti Narin.Nasılda sevgi kokuyordu bu kadın? Dolan gözlerini saklamaya çalıştı.Meloş'u eğer onu böyle görürse dayanamayacağını biliyordu.Ve öyle de olmuştu.Dolan mavişlerini saklayamamış,Melahat Hanım'da bunu görmüştü.Kadının gözlerinden yaşlar firar ederken,Narin onları tek tek sildi.





"Melahat anne yapma böyle! Bak beni de ağlatacaksın."

"Sakın ağlama seni zilli! Asıl sen beni ağlatacaksın!"

"Ee ağlıyorsun ama?"

"Ağlamıyorum ben.Ağlamıyorum.Kınalımın gelişinin mutluluğu bunlar!"




Tekrar sarıldıklarında istemeden ayrılmışlardı.Genç kız daha Bozoğlu ailesi ile selamlaşacaktı.Beyaz spor ayakkabılarıyla merdivenleri ağır ağır çıkarken elleri ile tahta trabzanlardan güç alıyordu.Merdivenin yanında ki duvarda bulunan aynada saçlarını düzeltmiş,dar paça pantolonu yukarı Fn çekmiş,beyaz t-shirtini de istemsizce oynuyordu.





Merdivenin basamakları bittiğinde küçük holü geçti genç kız.Adımları büyük salona doğru giderken açık kapıdan bütün ailenin ayakta olduğunu gördü.Ablası ve Nazan Hanım,pencerenin önünde kendisini inceleyerek bakarken,Şevket Bozoğlu sadece yüzüne odaklanmış bir şekilde bakıyordu.Önce babasının yanına gitti ve onun elini öptü.Babasının dinamik halinden şimdi bu şekilde biraz çökmüş hali onu üzerken belli etmemeye çalıştı.




"Geçmiş olsun baba."

"Saol bakalım.Hayat nasıl gidiyor?"





9 seneden sonra sorulacak en güzel soruydu.Hayat nasıl gidiyor? Senin istediğin düzeyde ve şekilde demeyi çok istese de bir şey diyemedi Narin.Babasını tanımıyordu artık ve en son tanıdığı şekilde ise hala canının yanacağını tahmin edebiliyordu.




"Güzel gidiyor baba.Hastalığın nasıl? Doktorlar ne söyledi?

"Daha ölmeyeceğimden bahsettiler.Umarım sevincini kursağında bırakmamışımdır."




Elini kolunu nereye koyacağını bilemedi Narin.Mavi gözlerinden dalgalanma geçerken babası hala aynı adamdı.




"Öyle bir şey asla düşünmedim.Ama eğer düşünen varsa onlar adına üzüldüm."



Bakışları Nazan Hanım'ı bulurken onun kara gözlerinin kendisine keskin bir şekilde baktığından kendisi de öyle bakmaya çalıştı.Tabi ne kadar becerebildiğinden emin değildi Narin.Sadece aradan geçen 9 senenin ardından babasının hala aynı adam olması onun için hayal kırıklığıydı.





"Narin! Sözlerine dikkat et.Canımı sıkma!"





Buraya kadardı işte o kötü bakmaları.Babasının azarını duymasıyla o on yaşında ki haline dönerken,ablası ve üvey annesine baş selamı vermiş odasına gitmek için salondan çıkmıştı.Ama Burcu durmamış arkasından yetişmişti.




"Nereye ufaklık?"




Narin kırgınlığını belli etmemek için boğazını temizlerken mavi gözlerini ablasının yeşil ormanı andıran gözlerine çevirdi.




"Odama gidiyorum."




Daha bir adım atmıştı ki ablasının kolunu tutmasıyla olduğu yerde kaldı.




"Maalesef tatlım.Fark ettik ki senin odan güney cepheyi alan en büyük odaymış.Bende sabahları güneş ışınlarını en iyi şekilde alabilmek için oraya yerleştim.Biliyorsun güzellik açısından önemliydi.Babamda senin odanı çatı katına taşıttı."




Çatı katının kullanılmadığını ve harabeden farksız olduğunu biliyordu Narin.Ve hala bıraktığı gibi olduğunu da.Burcu'nun bunu inadına yapmış olduğunu anlamıştı.Sadece omuz silken Narin,umursamaz görünmeye çalışıp alaycı bir gülüş yerleştirdi dudaklarına.



"En fazla 2 ay kalacağım burada.Sorun değil.Hem haklısın güzellik için sabah güneşi çok iyi fikir.Bol bol ışın al.İşe yarar belki."




Burcu'nun kızgın bakışları altında çatı katına çıkarken,hala o söylediklerini ben mi söyledim diye düşünüyordu Narin.Sanırım Buket'i biraz dinlemesinden bir zarar gelmezdi.







* * * * * * * * * * * * * * * * * *





Meloş'uyla odasını toparlarken yorgunluktan canı çıkmıştı Narin'in.Özellikle eşyalarının üzerine çarşaf örtülmeyip toz içinde bırakıldığından emindi.Melahat Hanım düzenli olarak kontrol edip durumu Şevket Bey'e bildirdiğinde de bir sonuç alamamıştı.



Kahve tonlarının ağırlıklı olduğu zemin ve tavanda iki kişilik bir yatak,şifonyer,gardırop ve Narin'in diğer özel eşyaları vardı.Temizlenince adam gibi bir yere benzeyen bu oda genç kızın içini sıcacık etmişti.Üstelik balkonun genişliği ve manzarası da göz dolduruyordı.Bütün boğaz ayaklarının altındaydı genç kızın.Burada yapacağı çalışmaları düşünerek planlar yaptı Narin.Bu balkon ona can olacaktı can.Çatı katının en güzel yanı evdekilerden uzak olacak olmasıydı.Özellikle Burcu ve Nazan Hanım'ı görmek istemiyor ama babası ile arasını da düzeltmek istiyordu.Bunun mümkün olmayacağını biliyordu ama yine de ümit etmekten vazgeçmiyordu genç kız.





"Meloş'um harika oldu."



Kendini yatağa attığında Melahat Hanım'da yatağın bir köşesine oturmuş altın saçlısını izliyordu.Derin derin nefesler alıp veren genç kız,Meloş'undan ses çıkmayınca yattığı yerden dirseklerinden destek alarak doğruldu.



"Ne oldu?"

"Yıllar ne kadar da acımasız.Bu evden gittiğinde salya sümük ağlayan,cılız,çelimsiz pasaklı bir kızdın.Dedim bu kız elin ecnebi memleketlerinde nasıl büyür tek başına? 9 sene! Dile kolay yavrum.Ne bir tatil ne de başka bir şey.Hiç gelmedin! Seni nasıl özledim ben!"




Melahat Hanım,göz yaşlarını silerken,Narin'inde mavileri sulanmıştı.



"Melahat Anne,yapma böyle bak.Kalbimi parçalıyorsun resmen!"

"Demek ki büyüyormuş insan.Öyle yada böyle.Şu haline bak.Yolda görsem tanımam seni şu sağ yanağında iki tane nokta gibi benin olmasa! Maşaallah büyümüş serpilmişsin.Bir içim su olmuşsun yavrum.Allah karşına hep senin için hayırlı olanlarını çıkarsın."

"Meloş!"




Narin,sıkıca ana bildiği kadına sarılırken onun de ellerini ince beline dolanmıştı.



"De hele var mı kalbini çelen?"




Narin anında kızardı.Akşamın karanlığında bile belli oluyordu kızarıklığı.Melahat Hanım,kızaran yanaklarını okşarken Narin'inden cevap bekliyordu.




"Utanma yavrum söyle."

"Yok.Yok anne.Gerçekten."





Telaşla bunu söylemesi,Melahat Hanım'ı işkillendirirken,saçlarını okşadı kuzusunun.




"Koca kızsın sen.Belki ileri düzeyde bile ilişkin olmuş olabilir.Anlat bana yavrum."



Narin,Melahat Hanım'ın neyden bahsettiğini anlayacak yaştaydı.Kızarıklığı artarken utancından ölüyordu genç kız şuan.



"Hayır Meloş.Gerçekten olmadı.Hem yapamam ben öyle şeyler.Benim erkek arkadaşım bile olmadı daha."





Sona doğru sesi kısılırken,iyice utandı genç kız.Hangi devirde olduğunu çok iyi biliyordu ama kalbinde başka bir adam varken başkasına bakamamıştı Narin.Denemişti ama olmamıştı.11 sene önce kalbini çalan adam,hala o kalbi ona vermemişti.




Melahat Hanım ise içine serpilen sulardan sonra derin bir oh çekti.Kolay değildi kınalı kuzusunun yaşadıkları.Annesini kaybetmesi,ailesinin yanında olması gereken zamanda yanında olmaması,babasının dayakları.Kolay değildi küçücük çocuk için bunlar.Narin'i büyürken başına buyruk olur diye korkarken o hiç yüzünü utandırmamıştı.Erkek arkadaşı olur diye tahmin etmişti.Belki biriyle de beraber olmuş olabilirdi genç kız.Belirsizlikler yüzünden hep bunları düşündü Melahat Hanım.Korkuyordu.Kınalı kuzusunun yaralarına dokunmasını bilecek birini istiyordu.Onu tamamen sevip,koruyacak ve şefkat gösterecek birini istiyordu.Onu sadece yataklarından geçen bir kadın olmasını istemiyordu.Allah'a şükür altın saçlısı da bunun farkındaydı.





"Allah'ım karşına senin gibi birini çıkarsın yavrum.Seni sevsin,korusun,kollasın.Her daim mutlu ol evladım.Sen bunu hak ediyorsun Narin'im.Adı gibi olan kızım.Sarı çiçeğim benim."




Narin, dolan gözleriyle Meloş'una sarılırken içinden amin demeyi ihmal etmiyordu.Aklında olan tek isim ise Devran Aşiyanoğlu idi.





* * * * * * * * * * * * * * * * * *




Bugün evde yapılacak olan kutlama için büyük bir organizasyon şirketi evin her yerini neredeyse işgal etmişti.Narin ise bütün bir koşuşturmayı balkonundan inceliyordu.Üzerinde beyaz pjaması olan atlet ve şortu vardı.Kutlama babasının atlattığı kriz ve kendisinin gelişi ile ilgiliydi.Bozoğulları'nın minik sürgün kızı gelmişti.Bütün cemiyetin bu gece burada olacağını biliyordu Narin.




Gece için giyeceği kıyafet bile dolabının askısına asılmıştı.Dizlerinin biraz üzerinde,kalın asklıları olan oldukça sade,siyah renkte bir elbiseydi.Altına da giymesi için siyah topuklu ayakkabılar bırakılmıştı.Bunun kimin bıraktığını tahmin etse de birşey demedi Narin.Burcu'yla enerjisini tüketmek istemiyordu.




Üzerine günlük rahat kıyafetlerini giydikten sonra aşağı indi genç kız.Evin içine konulan uzun ince masalar onun üzerlerini süsleyen pahalı olduğu her halinden belli olan süslerle döşenmişti.Mutfağa doğru ilerleyen genç kız,bu organizasyonda sevdiği tek yanı Meloş'unun çalışmamasıydı.Organizyon şirketinin elemanları gereken herşeyi yapıyordu zaten.Mutfağa girdiğinde Melahat Hanım'ın yanına yerleşti ve onunla muhabbet edip şimdiye kadar olan bitenden bahsettiler.Hava karardığında misafirler gelmeden odasına çıkıp,üzerini giyindi Narin.Siyah elbisesi vücudunu tam bir şekilde sarıp ince belini ortaya çıkarmıştı.Topuklu ayakkabıları giyerek boyunu daha da uzamasını sağlamış ve beyaz uzun ince bacakları ortaya çıkmıştı.Sarı saçlarını ise tarayıp salmıştı.Mavi gözlerine siyah bir eyeliner ve maskara sürmüş kalın ve çizgili belli olan dolgun dudaklarına ise kırmızı rujunu sürüp tamalamıştı.Aynanın karşısında peri kızı gibi durduğundan haberi olmadan aşağıya doğru ilerledi genç kız.





Misafirler çoktan gelmişti.Herkes kendi aleminde idi.Kimisi sohbet ediyor,kimisi masada bulunan açık büfeden yararlanıyor kimiside büyük salona kurulmuş olan orkestrayı dinliyordu.Narin,korkarak etrafına baktığında babasının ve ablasının birkaç insanla konuştuğunu gördü.Burcu'nun üzerinde kendisininkinin aksine oldukça şaşalı bir gece elbisesi vardı.Etrafına baktığında kendi kıyafeti daha çok şirketin getirdiği elemanların kıyafetine benziyordu.Onlarında formaları full siyahtı.Narin bu duruma sadece dişlerini gıcırdatırken,bunun onur kırıcı olduğunun farkındaydı.O ablasıydı onun.Annelerini kaybetmişlerdi.Ama onun varlığını hiçbir zaman yanında hiseetmemişti genç kız.Hep düşmanı gibi karşı tarafta yer alıyordu Burcu Bozoğlu.





Omuz silkip adımlarını Meloş'unun yanına çevirdiğinde kadının pencereden dışarıya baktığını gördü.




"Meloş'um!"




Yaşlı kadın,yönünü Narin'inine döndüğünde onun ne kadar asil bir şekilde kapının önünde durduğunu gördü.




"Bal küpüm benim! Nasılda güzel olmuşsun böyle? Maşallah!"





Narin,yüzünde buruk bir gülümseme ile ona sarılırken mutfak masanının yanında duran sandalyeyi çekip oturmuştu.Melahat Hanım,merakla genç kıza bakarken Narin istemese de cevap verdi.




"Çok kalabalıktı.Sevmiyorum böyle şeyleri.Hepsinin derdi dedikodu.Kim nerde ne yapmış öğrenmeseler meraktan çatlarlar!"




Melahat Hanım,gülerken genç kızın açıkta kalan kolunu sıvazlamıştı.



"Baban seni etrafta görmezse kızar bak sonra."

"Sanmıyorum Meloş.Üstelik etrafta dolanırsam kızar.Sabah odaya gelip ben seni çağırmadıkça görünme gözüme dedi."




Önüne düşen altın saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken,denizleri andıran mavi gözlerine hüzün yerleşmişti.




"Beni kabullenmeyecek.Hiçbir zaman hem de.Küçükken bunu döverek gösterirdi.Şimdi de lafları ve gözleriyle belli ediyor.Asla Burcu'yu sevdiği gibi beni sevmeyecek.Bırak sevmeyi,bana saygı bile duymayacak."



Melahat Hanım ne dese boştu.Yıllardır böyle olan bu duygu durumunu düzeltemezdi.Oda Narin'in yanına oturmuş ve sessizlikle etrafta olanları izlemişlerdi.Zaman böyle geçerken,yalıdaki insanlar sıcağın artmasıyla klimaları açmak yerine dışarıda da kurulu olan  düzene devam etmişti.Evin içi boşaldığında sadece Narin ve Melahat Hanım,kalmıştı.Organizasyon şirketi etrafın toplanmasını çalışanlara bırakırken evde çalışan 4 kadının hepsine yetemeyeceğinin farkındaydı Narin.Bütün düzeni organizasyon ekibi kurduğu halde!






Meloş'unu boş boş oturmasındansa yukarıda kalan bardak-tabak-çatalları getirmeye ikna etmişti.Asansöre binip yukarı kata çıktığında etrafta kalanları bir köşesinden başlayıp tepsiye yerleşti Narin.Tekrar asansöre basıp aşağı indiğinde ise kalanları geri koyuyordu.Bu işlemi üç kere daha tekrar etmişti.Dördüncüsü için asansöre binecekken misafir odalarının birinden gelen sesle olduğu yerde kaldı Narin.Ses duyup duymadığını anlamak için biraz beklediğinde aynı sesi bir kez daha duymuştu.Sanki bir hayvanın acı çekiyor gibi inlemeleriydi.Ses ilerdeki solda olan misafir odasından geldiğini duyunca oraya yavaş yavaş ilerledi.Elindeki tepkisi kendisine engel olmayarak dirseğiyle kapının kulpunu çevirdiğinde göreceğini düşündüğü en son manzara karşısındaydı.





Aşık olduğu,kalbinde her geçen gün daha da büyüyen bir sevgi beslediği adam,onu tam hissetiren,o büyük ve iri ellerin tokat yiyen yanağına dokunduğu ve onları iyileştiren adam,kendisine dokunduğu elle,şimdi bir başkasının belini kavramış,onu duvara dayamış bir şekilde sahip oluyordu.Hemde kendi evlerinde!




Onu nerede görse tanıdı.Gözleri kör olsa bile yüreği yine de kokusundan bile bulurdu Devran Aşiyanoğlu'nu.Ama bu şekilde değil.Sert ve hızla sahip olduğu esmer kadının saçları kavrayıp kendisini ona daha çok bastırırken değil.






Yüreği tuzla buz olurken,gözünden düşen iri bir damlaya engel olamadı genç kız.Görünmeden odanın kapısını kapatacakken ellerinin dermanı kalmayıp elinde ki tepsi tıpkı kalbi gibi tuzla buz olurken yere eğilmiş onları toplamaya çalışıyordu.




Genç adam ise duyduğu ses ile adını bile bilmediği kadından ayrılırken ihtiyacını yarıda kesmenin sinirini yaşıyordu.Aceleyle üzerini düzelten adam,kapının ağzında kırılan bardakları tepsiye koyan kıza ve daha sonra da esmer kadına baktı.






"Çabuk git buradan biri görecek demiştim!"

"Yaşadığım en iyi seksti Aşiyanoğlu.Hoşçakal."



Duyduklarıyla daha da içi ezilebilirmiş gibi ezildi Narin'in.11 senedir tek başına sırtlandığı aşkıyla daha çok mutlu olduğunu fark etti genç kız.En azından hayallerinde Devran Aşiyanoğlu tek kendisini öpüyor ve okşuyordu.Ama gerçek hayat o kadar acımasızdı ki!





Kadının cam parçaların basıp gitmesi daha da beterdi hepsinden.Sanki yüreğine basılmıştı kızın.Acı acı ağlamayıp bağırmak isterken annesinin kaybından sonra ilk kez canı bu kadar çok acıyordu.Cam parçalarına sulu sulu bakarken,kolundan tutulmasıyla sarsakça kalktı genç kız.Ama adam o kadar sert kendisini çekmişti ki cam parçalarını dizlerine geçirmemek için son anda kurtulmuştu!




Odanın kapısı sertçe arkalarından kapanırken Narin ağlamamak için kendini zor tutuyordu.




"Biraz önce gördüklerini hafızandan silmezsen kafanı patlatırım!"





Narin hızlıca başını sallarken kolunu kurtarmaya çalışıyordu.Genç adamın gözlerine bakamıyordu.En son gördüğü gibi olmasını istiyordu onun.Babası kendisine şiddet uygularken,onu bileğinden yakalayıp koruyan,saçlarını okşayan. Ve hatta "Şşt,ağlama küçüğüm geçti." demesini istiyordu.Böyle hayal etmemişti.Devran Aşiyanoğlu,kendisini sarsarken,duyduğu tek şey bu gece yaşananları herhangi bir yerde duyarsa kendisini şirketten attıracağı konusunda tehdit etmişti.Kendisini tanımamıştı bile.11 yıl önce koruduğu o küçük kızı tanımamış ve kendisini temizlikçi olduğu için tehdit etmişti.







En son mavi denizlerini genç adamın kahverengi hareleriyle buluşturduğunda aralarında sessizlik hüküm sürmüştü.Devran Aşiyanoğlu'nun bir an kaşlarının çatıldığını görmüştü.Tanımış mıydı acaba kendisini? Bilmiyordu Narin.Ama bildiği tek şey karşısında ki adam 11 sene önce kalbini amansızca 20 dakika da çalan adam değildi.Yada Narin öyle sanıyordu.




Gerçek gördüklerimiz değildi.Biz ne istersek karşımızdaki de onu görüyordu.Asıl gerçek ise gözde saklı olan,gönülden geçendi.

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 48.9K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
3.4M 126K 70
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
94.8K 731 42
gözyaşlarımı dinlemeden bir anda içime girdi dudağı dudağımda bir eli göğsümde diğer eli kadınlığımdaydı...
654K 24.7K 86
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...