Gülümse Bana

fndbyk tarafından

109K 4.3K 314

Nisan, liseden beri birlikte olduğu sevgilisi Kerem'le evlenme hayalleri kuran bir üniversiteli. O hayal kura... Daha Fazla

GB - 1
GB - 2
GB - 3
GB - 4
GB - 5
GB - 6
GB - 8
GB - 9
GB - 10
GB - 11
GB - 12
GB - 13
GB - 14
GB - 15
GB - 16
GB - 17
GB - 18
GB - 19 Sezon Finali

GB - 7

4.9K 212 22
fndbyk tarafından

Nisan~

Uzun zamandır konuşulan ve olması muhtemel olan şeylere o kadar odaklanmıştım ki olacak ya da olabilecek şeyleri kaçırmıştım. Bütün hayatımı, geçmişimi, geleceğimi her şeyi ona göre ayarlamıştım. Hayatımı onun üzerine kurmuştum. Ama o bana bir sokak kedisinden farksız davranıyordu. Bu kadar değersiz miydim? Geçmişin hiç mi hatırı yoktu?

O çocuk sinirlerimi çok bozmuştu. Ayrılığım tazeyken bana böyle sorular sorması ya da aptalca yorumlar yapması beni çileden çıkarmıştı. Tepkim fazla değildi; yemeğin başında onu konuşmama konusunda onu uyarmıştım. uyarıma karşı çıkmıştı başka ne yapabilirdim? Birde o yüzsüz halleri yok muydu, ona sırf bu yüzden bir şey fırlatmamak için kendimi zor tutmuştum. Ev benim olduğu için terk edip gidemezdim, kovmak en iyi yöntem gibi gelmişti. Bu olayı bir daha yaşasak yine aynı şeyi yapardım. Haklı olan bendim. 

Her sabahı, akşamı, günü Kerem'i bekleyerek ya da acı çekerek geçiremezdim ama alışana kadar başka ne yapabilirdim ki? Onu takip etmeye kalksam... Bunu yapacak ne isteğim ne de gücüm vardı. Boşuna hayal kurmaya gerek yoktu. O geri gelmeyecekti. Şimdi tek yapmam gereken kalbimi eskisi gibi neşeli bir hale getirmekti.sanki Kerem hiç olmamış gibi hayat dolu ve yenikliklere açık olmalıydım. Tek carem buydu.

Her gün zilin çalmasıyla acılı hayatımdan adımadım kurtuluyordum. Ona ne kadar öfkeli davransam da aslında bu girişimleri hoşuma gidiyordu. Her gün farklı zamanlarda onu karşımda görmek şaşırtıcı oluyordu. 

Farklı öğünlerde kapımda bitiyordu. Zilin her çalmasıyla kalbim Kerem acısını terk ediyordu. Kendimi tekrardan 18 gibi hissediyordum. Bu süprizleri beni şaşırtıp heyecanlandırsa da bu girişimlerinin sonnda muhakkak bir pot kırıyordu. Geçmişimi araştırmaktan bir an olsun vazgeçmiyordu. Savaşcıydı, erkekler böyle onları ilgilendirmeyen şeylere bu kadar takılabilir miydi? 

Kerem'i soruyor, yan odanın-odamın yanındakini-kimin olduğunu, neden ayrıldığımızı,kendimi nedeb bu kadar dağıttığımı...ve daha fazlası. Bunların üstünde durmasının sebebini bir türlü anlayamıyordum. Erkekler daha basit canlılar değiller miydi? Yoksa bu yanlızca Kerem için mi geçerliydi?

bu soruların çoğuna ben cevap verememişken, ona nasıl cevap verebilirdim ki? Bu konu onu ilgilendirmezdi, ilgilendirmemeliydi. Biz arkadaş değildik ve olmayacaktık da. Onunla oturup geçmişimden konuşmak... Ah! Düşünmesi bile beni ürbertiyordu.

Kimdi bu çocuk? Ve neden peşimi bırakmıyordu? Bir an olsun beni ayrılık acımla neden başbaşa bırakmıyordu? Bu soruların cevabı aynı kapıya çıkıyordu. O bir çocuktu ve neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırabilecek deneyimde değildi. 

Bir çocuktu çocuk olmasına ama... öyle muhteşem yemek yapıyordu ki ev hanımları onu kıskanırdı. Oldukça da düzenli çalışıyordu. eğer benim mutfaktaki halimi görse mutfağa adımımı bile attırmazdı. 

Öğle yemeği, akşam yemeği bazense geç yapılan kahvaltılar... hergün onun geleceğini biliyordum ve sanki midem onunla işbirliği yapmışcasına o gelene kadar acıkmıyordu. Bu ilginçti ona gün geçtikçe bağlandığımı biliyordum, bu hiç hoş değildi şunun şurasında onu tanıyalı 2 hafta olmuştu.

Yemek yapmak ona yakışıyordu. Mutfakta yemek yaparken kendini tamamen yemeğe veriyordu. Yanlızca yemeği duyuyor içindeki sevgiyi yemeklerine veriyordu. Bu hoş bir şeydi ama insan merak etmeden yapamıyordu. Böyle yemek yapmayı nerden öğrenmişti ve nasıl böyle düzenlı çalıyordu? Tabiki bunu ona sormayacaktım. Tanımadığım biriyle bu kadar yakın olduğum için kendime kızıyordum. Ama Mete öyle bir şeydi ki günde bir doz kullanılmayınca eksikliği hissediliyordu.

Alarmın sesiyle yataktan fırladım. Bugün finallerim vardı. Sabahtan akşama oradan oraya koşturacaktım. Bıkkınca yataktan kalkıp hazırlanmaya başladım. Saat neredeyse 10 du. Bu iyiydi, ilk sınavıma 2 saatten fazla vardı. Bu da hazırlanmamı yavaş yapabilirim demek oluyordu. 

Üzerime beyaz kısa kollu tişört altına kırmızı dizlerimin biraz üstünde olan şortumu giydim. Havalar oldukça ısınmıştı. Altına beyaz renklı boncuklarla süslü sandeletlerimi giydim. ders notlarımı içine tıktığım lacivert sırt çantamı taktığım gibi evden çıktım. 

Saçlarımı salık bırakmıştım ama buna hava izin vermeyeceğe benziyordu. Sıcak beni öylesine sersemletmiş olsa da sonunda çantanın içınde tokayı bulup özensizce topuz yapabilmiştim. Nasıl göründüğüm umurumda bile değildi. Çünkü sınav heyecanı beni bayağı sarmıştı ve bu haldeyken dış görünüşüme dikkat etmezdim. 

Okula geldiğimde susuzluktan ölmek üzereydim. Koşar adım kafeteryaya inip su aldım. Çevremin insanlarla dolu olduğunu unutmuş olsaydım büyük ihtimalle suyu delicesine içerdim. Ama şimdilik yudum yudum içmek en iyisiydi.

Sınavın olduğu sınıfa girdiğimde herhengi boş bir yere oturup hocanın gelmesinı bekledim. Sınavların bitmesini çok istiyordum. Bu zor dönemimde sınavların iyi geçmesi pek mümkün değildi ama yine de inancım tamdı. 

Yaklaşık 3 haftadır okula gitmiyordum. Gerçi evde çalışıp eksiklerimi kapatmıştım ama emin olamıyordum. 

Hoca sınıfa girip kağıtları bölerek sıraların üstüne koyduğunda kalbimin sesi sanki bütün odayı dolduruyor gibiydi. Kağıtları birer birer alıp arkaya uzatarak dağıttık. Hoca çok geçmeden sınavı başlattı. Önce yapamasam da sınavın sonuna doğru açılmaya başlamıştım. İyiydm, kendime olan özgüvenim geri geliyordu. O aptal hayatımı daha fazla engelleyemeyecekti. İlginç ve yeni bir neşe kaynağım vardı.

Soruların neredeysetamamını yapmıştım. son kez kontrol edip kağıdı verdim. Diğer sınavıma girmeden önce okulun en ücra yerine gidip ders notlarımı okumaya başladım. Bu gireceğim sınav önemliydi. bundan düşük alırsam derstan kalacaktım. Allah'ım ailem bu halimi bır öğrense... Amanın beni gerisin geri  eve götürürlerdi. 

Pislik Kerem! Hayatımı en önemli bir zamanda mahvetmişti. En kısa zamanda aileme Kerem'le ayrıldığımızı söylemeliydim. Boşuna o burnu dik ailenin yanında ezilmelerini istemiyordum. Tamam Kerem'i düşünmek yoktu. Şu anda benim için yanlızca sınav vardı. 'Topla kendini Nisan! Seni terk edip giymesi dünyanın sonu değil. İnsanlar ayrılıp barışırlar. Bu yanlızca senin başına gelmiyo. Kendine gel!' diyerek son bugünün son sınavına girmek icin okulun içine girdim. 

Bugünün son sınavını da olmuş eve gitmeye hazırlanırken arkamdan bir kızın ciyaklarcasına "Nisan!" diye bağırmasıyla olduğum yerde durmaya başladım.Geriye dönüp bakmaya gerek yoktu. Bu benim bölüm hem de en yakın arkadaşım Deniz'di. Onu ve neşeli hallerini severdim ama bunları kaldıracak bir ruh halinde değildim. Ama onu kırmak da istemiyordum.

Yanıma gelmesiyle koluma girmesi bir oldu. Muzipçe suratıma baktı. Bu bakıştan diyeceğinin aptalca olduğunu anlamıştım. Aptalca ama beni gülümsetebilecek bir şeyler. 

"Oha Nisan! Muhteşem görünüyorsun. Ayrılık yaramış."

Gözlerimi devirdim. "Saçmalama Deniz, ayrılık kimseye iyi gelmez." Ayrılık bana kilo kaybettirmekten başka bi şeye yaramamıştı ama sağ olsun Mete geri almama fazlasıyle yardımcı oluyordu.

Bana bilmişcesine gülümsedi. "Tabi ki gelir Baybilibom,örnek sensin." bana hep böyle seslenirdi, aklına nereden geldiğini Allah bilirdi. 

'Saçmalama' dermişcesine gözlerimi ona diktim ama o umursamazca omuzlarını silkti. Yürümeye başladık. Konuşuyordu ama ne hakkında konuştuğunu anlayamamıştım. Heyecanlandığında o kadar hızlı konuşurdu ki bir kelimeyi anlasam bile cümleyi tam anlayamazdım. Konudan konuya atlardı ve yine de kendimi onunyanında rahat hissederdim. Beni gülümsetmeyi başaran insanlardan biriydi. Moralim onun yanında düzelirdi. Tasasızca gülüp beraber kahkaha atabilirdik. Öyle heyecanlı davranırdı ki ister istemez beni de heyecanına ortak ederdi. Birbirimizin sözünü keser, olup olmadık her şeye gülerdik. Onunla arkadaşlık eğlenceliydi. Bir an olsun sıkıntılarınızdan uzaklaşabilirdiniz. 

Bi sorunum olsa çözüm bulmaya çalışırdı. Öyle bir konuşurdu ki bazen karşımda 80 yaşında biri varmış gibi hissederdim. Kişisel konularda ciddi olurdu ve mantılı çözümler bulurdu. 

Daldığımı beni dürttüğünde fark ettim. Sertçe bana bakıyordu. Dalıp gittiğimin farkında değildim. Bu bana bu aralar çok sık oluyordu. 

"Beni dinlemiyor musun?"

Şaşkınca ona baktım."Dalmışım. Bu aralar çok oluyor, kişisel algılama."

"Normal her neyse. Şu arkamızdaki ağacın orada bize bakan çocuğa bak... Su gibi."

Kaşlarımı kaldırıp merakla arkamıza baktım. Kimse yoktu, yanlızca yemyeşil ufak bir ağaç vardı. 

"Orada kimse yok Deniz." dedim bıkkın bir sesle. Beni dinlemedi bile."Evet orada biliyorum, saklandı. Hdi gidip bakalım."diyerek kolumu yakaladı. Bazen akıl almaz şeyler yapardı ve hep onu dizginleyen ben olurdum. İşte bu da öyle anlardan biriydi.

"Deniz saçmalama lütfen. Kimse yok işte, yürü eve gidelim. Okul üzerime geliyor."

"Ama..." diye başlamıştı ki, kolunu tutup onu çekiştiren ben olmuştum. Anne edasıyla,"Eve gidiyoruz." diyerek olaya son noktayı koymustum. Yorgundum ve bir çılgınlıkla uğraşacak gücüm yoktu.

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

4.7K 396 17
Park Chaeyoung aynı grupta olduğu Lalisa Manobal'a aşıktı. Peki ya Lalisa...?
852K 38.9K 70
(Bölümler kaldırılmadan düzenlenecek ❣️) Mela ve Çamer iki ayrı kutup. İkiside Karadeniz gibi hırçın. İkiside karadeniz gibi çok güzel. Mela Annesi v...
389K 20.8K 37
Herkesin bir hayali olduğu gibi onun da bir hayali vardı. Aşık olduğu ünlüyle tanışmak... Ve kader onları tanıştırdıktan bir süre sonra nikah masasın...
26.7K 1.4K 152
Kader ağlarını bu kez acı ile örüyor.