AURORA

By AdaliaAlyssa

1.8M 144K 35.8K

(Aurora Serisi'nin 1. kitabıdır. Seri iki kitaptan oluşmaktadır.) Özel güçlere sahip 12 insanı başka bir ge... More

•1• "JMA"
•3• "Düşünce Odası"
•4• "Amisit Regina"
•5• "Sis"
•6• "Cupsy"
•7• "On Bir Kişi"
•8• "Toprak"
•9• "Oyun"
•10• "Gizli Kalanlar"
•11• "Teşebbüs"
•12• "Aynı Kelimeler"
•13• "Tuhaflıklar"
•14• "Alev Kadın"
•15• "Yağmur"
•16• "Laila"
•17• "Nehir Kenarı"
•18• "Gök Gürültüleri"
•19• "Simge"
•20• "Zaman Avcıları"
•21• "Ruhların Dansı"
•22• "Semboller, Kitaplar ve Sahipleri"
•23• "Norcross"
•24• "Gece Misafirleri"
•25• "Saklanamayan Sır"
•26• "Buz Dalgası"
•27• "Norveç"
•28• "Tuzak"
•29• "Fedakarlık"
•30• "Korku"
•31• "Kayıp Kraliçe'nin Tılsımı"
•32• "Rüya"
•33• "Dinozor"
•34• "Pteranodon Pterodactyl"
•35• "Kuzey Dağları"
•36• "Griffon&Langfjelteno"
•37• "Lucas'ın Sırrı"
•38• "İhanet"
•39• Final/1 "Yaşam, efsaneleri sever."
•40• Final/2 "Efsaneler, fedakarlıklarda gizlidir."
Duyuru
|İkinci Kitapla Bağlantılı Özel Bölüm|
Beklenen Haber!
Son Not

•2• "Eğitim"

69.3K 4.4K 983
By AdaliaAlyssa

Eğer tüm bunlar bir kabustan ibaretse -bütün kalbimle bunu arzuluyordum- bilinçaltımda ciddi problemler vardı. Mevcut takım arkadaşlarım da duruma itiraz etmezse en azından rüyada olduğumu kolayca kesinleştirebilirdim. O yüzden hiçbirinin tek kelime etmemesini ve bu distopyadan bir an önce kurtulmayı diledim.

"Burası resmen tehlikeler gezegeni." diye mırıldandı, Falicia. Bilge'nin söyledikleri doğruysa bu yaklaşımı olumlu bile sayılabilirdi.

Dan konuştuğunda bakışlarımı ona yönelttim.

"Koskoca bir gezegeni on iki kişi kurtaramaz. Bunu hiç düşündünüz mü?"

Dan'e sonuna kadar hak veriyordum ve Bilge'nin "Siz yapabilirsiniz, farklısınız. En azından Dünya üzerinde." yanıtı kulağa hiç tatmin edici gelmiyordu.

Brian'ın başını iki yana salladığını gördüm. Ardından düşüncemi doğrularcasına konuştu.

"Neden başka insanları da yollamıyorsunuz? Bir ordu şeklinde yollasaydınız en azından, daha avantajlı olmaz mıydık?"

Bu sefer, gri saçlarını özenle geriye taramış olan uzun boylu bir adam cevap verme sırasını devraldı. Diğerlerinin yanında daha genç duruyordu.

"Hayır, onlar size ayak bağı olmaktan başka hiçbir işe yaramazlar. Burada önemli olan sayıca çokluğunuz değil. Sizi güçlerinize güvenerek seçtik. O yaratıklar karşısında elimizdeki etkin silahlar yalnızca sizlersiniz."

"Soyumuzu kurtarmak için tek ümidimizsiniz. Halkınız için bunu yapmalısınız." dedi, acınaklı bir tonlamayla, bana en yakın kürsünün arkasında duran kadın.

Sinir dolu bir kahkaha atmamak için kendimi zor tutuyordum. Beni sefalete mahkum eden halkım için bilmediğim özel güçlerim ve tanımadığım on bir kişiyle birlikte "gezegen arındırma" görevi gerçekten bana mı düşmüştü? Üstelik beni bunu yapmaya zorlayan kurulun tek mantıklı açıklaması başka şanslarının olmamasıydı, öyle mi? Onların değil, bizim başka şansımız yoktu çünkü bizi bu göreve zorla itiyorlardı.

Ortamın sessizliğini fırsat olarak gören Bilge, "Başka sorunuz yoksa odalarınıza çekilebilirsiniz." derken öylece ona bakmaktan başka elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kimsenin itiraz etmeyişine şaşırmamak gerekirdi. Karşı çıksak bize enjekte edecekleri tek bir sıvıyla bile karar verme mekanizmamızdan olabilirdik.

Herkesin oturduğu yerden kalktığını görünce ben de daha fazla bekleme gereği duymadım. Bilge'nin kurulu ise göz açıp kapayıncaya kadar ışınlanmıştı. Ümitsiz bir ifadeyle gözlerimi diğerlerinde gezdirdim.

"Hiçbir şey yapmayacak mıyız?"

Kimse soruma cevap vermedi, aksine hepsi teker teker yanımdan geçip sessizce meydandan ayrılmaya başlamıştı. Lucas'ın gitmeden önce bana bakıp omuz silktiğini gördüm. En azından bir kişiden de olsa elle tutulur bir tepki alabilmiştim. Öylece olduğum yerde dikilirken Cerelia yanıma yaklaştı.

"Kaçmaya meyilli saçma sapan tavırlarda bulunacaksan, akıllıca davran ve böyle bir şeye asla kalkışma. Hepimizi öldürtmeye mi çalışıyorsun?"

Tükürürcesine sarf ettiği bu sözlerin ardından hışımla yanımdan ayrılışını kaşlarım çatık bir halde izlemekten başka hiçbir şey yapamamıştım. Tamam, görünen o ki Cerelia'yla pek de iyi anlaşamayacaktık.

Cerelia'nın sarı buklelerini savurarak yaptığı çıkıştan sonra Isabel görüş alanıma girdi, omuzlarımı düşürdüm ve çaresizce peşinden odama ilerlemeye koyuldum. Eğitim süreci boyunca binanın bize ait kısmını çözene kadar bana rehberlik edeceğe benziyordu.

Odaya geldiğimizde bana döndü ve "Siz meydanda bilgilendirilirken odalarınızın çıkış komutlarını yeniden düzenledik." dedi. "Artık odanın bulunduğu yere yaklaştığında kapı kendiliğinden görünür olacak ve geçişine izin verecek. Bunu daha önceden yapmadık çünkü muhtemelen kaçmaya çalışıp sorun yaratacaktınız."

Hala kaçmaya çalışıp sorun yaratabilirdim. Fakat bu sözde sevecen tavırla sunulan bilginin altındaki kaçmak istemezsin tehdidini kavramak zor değildi. Gülümsedim ve "Teşekkürler, Isabel." demekle yetindim. O da bana aynı şekilde bir gülümsemeyle karşılık verdikten sonra kendimi odama atmıştım.

Usulca yatağa kıvrıldığım esnada tepemde beliren hologram, bahsedilen eğitimden önce yalnızca iki saatim olduğunu bildiriyordu ve bu daha çok tadımı kaçırmıştı. Ölüme hazırlanma sürecinden geçmek istemiyordum. Bu kadar çabuk yaşanmasını daha da istemiyordum. Elimden hiçbir şey gelmediği gerçeği ise her şeyden çok canımı sıkıyordu.

"Neyse," diye mırıldandım, kendimi kısa süreli bir uykunun kollarına bırakmadan hemen önce. En azından arkamda bıraktığım için üzüleceğim bir ailem yoktu. Kaybedecek bir şeyleri olanlardan değildim.

*

Tabii ki üzerimde bu kadar baskı hissederken rahatça uyuyabilmem mümkün değildi. Yarım saatlik bir kestirmenin ardından huzursuzca gözlerimi açmıştım ve dakikalardır öylece tavanı izliyordum. Tahmin edebildiğim kadarıyla sürenin dolmasına az kalmış olmalıydı.

Karnımın gurultusuna daha fazla dayanamayarak yataktan kalktım ve boş bakışlarımı etrafta gezdirdim. Buradaki robot ruhlular acıkıyor muydu bilmiyordum ama benim midem biraz daha bu kadar boş kalmaya katlanamayacaktı. Acıkabileceğimi düşünen kimse yok muydu?

Ayağa kalktım ve Isabel'in beni meydana götürmeden önce odaya eklediği kapıya ilerledim. Tahmin ettiğim gibi banyoya açılıyordu. Odada yiyebileceğim bir şey bulacağımı sanmıyordum. Belki de zenginler çoktan bu meseleyi halletmişti ve bundan bihaberdim. Bu düşünceyle kapsüllerin olduğu tezgaha doğru ilerledim. Üzerindekilere daha önce hiç dikkatlice bakmamıştım. Birkaç etiketi okuduktan sonra "Açlık" ismiyle etiketlenmiş kırmızı sıvıyı keşfetmiştim. Elime aldığım kapsülün kapağını açıp dudaklarıma götürmeden hemen önce tereddüte düşmüş olsam da, nasılsa buradaki hiçbir şey bana görevimden daha çok zarar veremez diye düşünerek sıvıyı bir dikişte içtim ve boş kapsülü yerine bıraktım. Tam bu esnada odaya Isabel girdi.

"Hazırsındır diye düşünmüştüm," dedi beni baştan aşağı süzerken. "Eğitim vakti geldi. Seni götürmem gerekiyor."

Ellerimi iki yanıma açıp kaşlarımı kaldırdım. "Hazır olmak için ne yapmam gerekiyordu?"

Isabel iç çekip kafasını iki yana salladı ve beni az önce göz attığım banyoya itekledi. Bu kadın bana dadılık yapmaktan nefret ediyordu, haksız da sayılmazdı. Banyodaki dolapları ardına kadar açtığında ise giyim tarzımı baştan yaratabilecek kadar çok kıyafetle karşılaşmıştım.

"Sizi en iyi halinizle göreve hazırlamak isteriz." dedi ve yine soğuk bir şekilde gülümseyerek odadan dışarı çıktı. Huysuz bakıcımı sinirlendirmemek için hızlıca eğitime uygun olduğunu düşündüğüm kıyafetleri üstüme geçirdim. En azından ölmeden önce güzel ağırlanıyordum? Bulunduğum yerden ayrılmadan hemen önce gözlerim aynadaki aksime takılınca duraksadım. Açık kahve tonlarındaki saçlarım berbat haldeydi, dudaklarım kurumuştu ve gözlerimin kimi zaman benzetildiği alevlerden eser yoktu. Ruh halimi olduğu gibi dışa yansıtıyordum.

Daha fazla oyalanmamakta karar kıldım ve soluğu Isabel'in yanında aldım. Aceleci bir tavırla ben gelir gelmez önümden yürümeye başlamıştı.

"Hep böyle bakıcılığımı mı yapacaksın?" diye sordum, hızlı adımlarla ona yetişerek.

Başını iki yana salladı. "Hayır, bu seni odandan son alışım. Bugünkü eğitim bitince de son kez odana geri götüreceğim. Bilge Nyxomnis hepiniz için pratik bir ulaşım biçimi düşündü."

"Harika, nihayet biz de ışınlanabileceğiz!" dedim ve sahte bir neşeyle el çırptım. Isabel bu tepkime alaylı bir tonda gülmekle yetindi. Tamam, onu bile güldürdüğüme göre kesinlikle ışınlanmayacaktık.

Bir süre uzun, beyaz ve birbirinin aynısı koridorlarda yürüdük. Burası gerçekten labirent gibiydi. Eğitim alanına vardığımızda Isabel eliyle önümü işaret etti ve hızlı adımlarla uzaklaştı. Ben de görüş alanıma giren diğerlerinin yanına ilerledim. Yine Dominic hariç herkes gelmişti, meraklı bakışlarla etrafı inceliyorlardı. Anlamıyordum, Dominic'in bir ayrıcalığı falan mı vardı? Ben geç kalsam Isabel beni sürükleye sürükleye olmam gereken yere getirirmiş gibi hissediyordum.

Gözlerimi eğitim alanında gezdirdim. Binanın geri kalanından farklı olarak koyu tonlara ağırlık verilerek tasarlanmıştı. Duvarlara gri renkte raflar monte edilmişti ve her rafa farklı türde malzemeler düzenli bir şekilde gruplandırılarak yerleştirilmişti. Etrafı yer yer aydınlatan yer yer ise karanlık bırakan ışıklandırmalar tavandaydı. Epey büyük bir yerdeydik. Ortamın kasvetli havası insanı boğuyordu.

Bakışlarımı gruptakilere çevirdim. Eğitimi bize verecek kişi ya da kişiler henüz ortalıkta yoktu. Hiçbiri ortamda diğerleri varmış gibi davranmıyordu ve bunu çok mantıklı bulmuyordum. Neden konuşmuyorduk? Hepimiz kurban değil miydik? Herkes karmaşasını kendi içinde mi çözmeye çalışıyordu, anlamıyordum. Tereddütlü bakışlarımı ilk yakalayan Falicia oldu ve bana gülümsedi. Tebessüm edip yanına ilerledim, olduğum yerde boş boş dikilecek değildim.

"Bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündüğünü yüz ifadenden okuyabiliyorum." dedi. "Cesaretlisin."

Omuz silktim. "Sadece ölüme gönderilmek istemiyorum."

Umutsuzca başını iki yana salladı. "Bizi oraya gönderecekler, Aisley. Burada kaldığımız sürece onların deney fareleriyiz. Hiç değilse Dünya'da kendi yaşam mücadelemizi veririz, kontrol altında tutulmadan."

Düşünceli bir tavırla onu onayladım. Taraflar şimdiden şekillenmeye başlıyordu, Falicia'yla iyi anlaşacaktık. Öte yandan Cerelia'nın yaratıklardan önce beni öldürme girişiminde bulunabileceğinden şüpheleniyordum. Belli ki diğerlerinin duruma adapte olabilmesi için de biraz daha vakit gerekiyordu. İçeri giren eğitmen olduğunu tahmin ettiğim uzun boylu, fit bir adam düşüncelerimden sıyrılmama neden oldu. Tam karşımızda durup baştan sona bizi süzdüğü esnada kendimi ister istemez mağazada satışa sunulan oyuncak bebeklerden biri gibi hissetmiştim.

"Bir kişi eksik, Dominic nerede?"

"Buradayım."

Son dakikaların başrolünün hızlı adımlarla yerine geçişini seyrettim. Eğitmenin ona bakışlarından anlaşılacağı üzere JMA'in hazzetmediği kişiler listesine Lucas'tan sonra Dominic de adını altın harflerle yazdırmıştı.

"Geç kalmamaya dikkat edin." diye sert bir ikazda bulundu, eğitmen. Sesi fazlasıyla gürdü. Ardından sevimsizce sırıttı. "Bundan sonra burada geçirecek olduğunuz birkaç haftayı güzel atlatmak istersiniz, değil mi?"

Eğitmenin bakışları her ne kadar Dominic'e odaklanmış olsa da ona tepki veren Lucas'tı. Alayla gülüşünü işiten herkesin ilgisi ona kaydı. Eğitmenin sinirini bozan unsur sayısı biraz daha artarsa iyi şeyler yaşanmayacaktı. Ellerini birbirine vurdu ve yüzüne ciddi bir ifade yerleştirdi.

"Daha fazla oyalanmadan başlayalım. Hepinizi ayrı odalara alacağım. Sağ tarafa doğru uzayan koridor boyunca on iki tane kapı var. Bunlar sizin için." Tekrar kısa bir süre bize baktıktan sonra devam etti. Özellikle Dominic ve Lucas'tan hıncını almak ister gibi bir surat ifadesi vardı. Eğitimin içeriğinde hırpalanmak var mıydı? Niye ayrı odalara alınıyorduk?

"Her kapının üzerinde, tasarlanan oda kimin içinse o kişinin ismi yazan tabelalar asılı. İlerleyin. Odalarda eğitmenleriniz bekliyor. Biriniz hariç, Dominic'in eğitmeni benim." Yüzüne büyük bir sırıtış yayıldı. Bir yandan Dominic için hiç zevkli bir eğitim olmayacağı hissiyatına kapılırken bir yandan da kendi eğitmenimi merak ediyordum. Herkes kapılara yöneldiğinde ben de arkalarından ilerledim.

Lydia ve Sara ilk baştaki iki kapıdan içeri girerken odaları görmeye çalışma girişimim başarısızdı. Falicia'nın bir diğer kapıya yöneldiği sırada Bill ve Dan'in de çoktan odalarını bulduğunu fark etmiştim. Bu şekilde herkes odalarını bulana kadar sessizce ilerledik. Nihayet kendi ismimi okuyabildiğimde, derin bir nefes alarak içeriye adımımı attım. İşte başlıyorduk.

Oda karanlıktı. Bir süre gözümün karanlığa alışmasını bekledim. Daha adapte olamadan bir anda yanağımda bir acı hissettiğimde kısa bir çığlıkla yere doğru sendelemiştim. Az önce biri bana yumruk mu atmıştı? Kendimi toparlamaya çalıştığım sırada karnıma inen bir tekmeyle daha çok sarsıldım. Neye uğradığımı şaşırmış vaziyette iki büklüm olurken ayakta kalmaya çalışıyordum. Cidden eğitim adı altında bizi dövmeye mi karar vermişlerdi?! Zar zor savunma pozisyonumu aldım. Eğitmenimin beni niye haşat etmeye uğraştığını öğrenmek sonucu değiştirmeyecekti, kendimi korumalıydım. Sert bir darbeye daha dayanamayabilirdim çünkü karşımdaki kişinin hamleleri epey sağlamdı. Sessizliği dinledim. Arkamdaydı, sıcak nefesini boynumda hissetmiştim. Ani bir hareketle eğilip arkamdakinin karnı olduğunu düşündüğüm yere dirseğimi geçirdim. Kısa inleyişinden bir kadın olduğunu anlamıştım. Geriye dönüp savurduğum yumruğum sıkıca kavrandığında bileğimin bükülmesinin verdiği acıya odaklanmamaya gayret ederek ayağımı diz kapağının arkasına attım ve hızlı bir hamleyle onu yere çektim, bu esnada elinden kurtardığım yumruğumu da göğsüne savurmuştum. Karşı taraftan acı dolu bir inleme daha duyduktan saniyeler sonra oda aydınlandı. Birkaç saniye ışığa alışabilsin diye gözlerimi kırpıştırdım. Nefes nefese kalmış halde, yere serilmiş sarışın kadına dik bakışlarımı yönelttim.

"Beni Dünya'ya varmadan öldürmeye mi çalışıyorsun?"

Yerden kalkmasına yardım etmek için uzattığım elimi tutmadan kalktı.

"Kendini korumayı son derece iyi biliyorsun, Aisley. Tanışalım, ben eğitmenin Clarissa. Birkaç hafta boyunca seni Dünya gezegenine ben hazırlayacağım. Bu da bir ön tanışma olsun istedim," diyerek gülümsedi. Fakat benim yüzümde gülümsemeden çok uzak bir ifade vardı.

"Ne kadar harika bir fikir!" diye sahte bir neşeyle bağırıp somurttum. Biraz soluklandıktan sonra da ekledim. "Ayrıca, fakir kesimde yaşadığımı biliyorsanız iyi dövüşeceğimi de tahmin edebilirdiniz."

İğnelememi dikkate almışa benzemiyordu. Kısa, sarı saçlarını tepesinde küçük bir atkuyruğu yapmıştı. Hafif çekik, kül rengi gözleri vardı. Donanımının beraberinde gelen yapılı fiziği de karanlıktaki beklentilerimi karşılıyordu.

"Sen, oraya gitmeye en hazırlıklı kişi olacaksın. Seni birkaç hafta içerisinde profesyonel bir savaşçıya çevireceğim. Her gün daha iyiye ilerleyeceksin. Bilmen gereken hiçbir detayı atlamayacağız. Şimdi beni takip et."

Sessizce onun peşinden ilerledim. Konuşmaya kısa bir soluklanmanın ardından devam etmeye koyulmuştu. "Dövüş konusundaki becerilerine bir ekleme yapmamıza gerek yok. Dilersen seni daha canlı tutacak antrenmanlar yapabiliriz, az önceki buna bir örnekti. Öfke kontrolü gibi konuların üzerinde de duracağız, arkadaşlarına saldırmanı istemeyiz."

Mavi ışıklar saçan bir duvarın önünde durduk. Daha fazla kapı, duvar ve oda görmeye tahammülüm kalmamıştı. Duvarın içinden savunma, beceriler, düşünce yönetimi gibi tuhaf başlıklar çıkıp parlıyor; daha sonra tekrar duvara gömülüyordu. Clarissa elini uzattı ve savunma kelimesini yukarı kaydırdı. Sanırım böylelikle onu edinmem gereken kazanımlar listesinden çıkarmış oluyordu. Sonrasında bana dönüp gülümsedi.

"Aslında bugün herkes için üzerinde durmayı kararlaştırdığımız konu buydu, dolayısıyla ders başlamadan bitmiş oldu. Takım arkadaşların için de umarım benzer durumlar yaşanmıştır."

Elimi saçlarıma atıp "Şöyle birkaç saniyede bana ileri düzey dövüş teknikleri falan ekleyebiliyorsanız, itiraz etmem mesela." dedim. Kendimi koruyabilmekle uçan tekme atabilmek aynı şey değildi sonuçta, değil mi?

Clarissa bu isteğime gülerek tepki verdi. "Buna ihtiyacın yok. Zaten mutasyona uğramış yaratıklara karşı dövüş tekniği bilmen sana çok büyük avantajlar sunmayacak."

Pozitiflik akan (!) sözlerini es geçtim ve "Gezegen hakkında daha çok bilgi edinebilecek miyim?" diye sordum. Karşılaşacağım türleri bilmek diğer her şeyden daha önemli olmalıydı.

"Bilge Nyxomnis'in izin verdiği ölçüde, neden olmasın." diyerek ellerini iki yana açtı. Neden olmasın mı? Ne yani, orada yüzleşeceğim varlıkları tanımam da mı yasaktı? Tam buna itiraz etmek için dudaklarımı aralamıştım ki Clarissa benden önce davrandı.

"Günün geri kalanında bana ihtiyacın yok." Duvara karşı başka bir el hareketi yaptı ve karşımda beliren kopyasını keyifle önüme sundu. "Sana eğitim süresi bitene kadar simülasyonumla adrenalin dolu dakikalar diliyorum, Aisley. Umarım fazla hırpalanmazsın."

Yutkundum. Ben çaresizce Clarissa'nın bana gerçek darbeler indirecek soyut versiyonuna bakarken o çoktan arkasını dönüp gitmişti bile.

*

Kapıdan dışarıya adım attığım anda derin bir soluk verdim. Clarissa ve simülasyonu, ben bu binadan çıkamadan her bir kemiğimi teker teker kıracaktı. Acılar içerisinde kıvranarak Dünya'ya gönderilemeden can verecektim.

Diğerleri de benden birkaç saniye sonra dışarıya çıkınca sessizlik içerisinde koridorun sonuna ilerlemeye koyuldum. Hızlı adımlarından dolayı herkes bir süre sonra yan yana yürüyor hale gelmişti. Koridor uzundu, kimse tek kelime etmeden yürümeye devam ediyorduk ki sessizliği bozan Jessie oldu. Sanırım birileri artık Dünya'ya gitmeden önce birbirimizi daha iyi tanımamız gerektiğini fark etmişti.

"Eğitmenim olan kadın beni öldürecek diye epey korktum."

Samimi cümlesi havada kalmasın diye ona cevap verdim.

"En azından kapıdan girer girmez karanlıkta dayak yememişsindir."

Arkadan Dan olduğunu tahmin ettiğim çocuğun sesini duydum. Muhabbetimize dahil olmuştu.

"Benimki etimi lime lime etmeden beni rahat bırakmayacak."

Araya karışan bu sefer Dominic'in sesi oldu.

"Beynimi dağıtmak istiyor."

"Benden bunun hesabını soracak olmasalar çoktan o psikopat herifi gebertmiştim," diye yakınan Lucas'a görmese bile gülümsedim.

Fırsatını bulmuşken muhabbete herkesi dahil etmek istiyordum. Önümde yürüyen Sara ve Lydia'ya seslendim.

"Sizin eğitiminiz nasıldı kızlar?"

Lydia "İyiydi," diye kestirip atarken Sara da "Sıkıcı," diyerek somurttu. Dövülmüş gibi durmuyorlardı. Ben ise en iyi ihtimalle yanağımın morardığına emindim. Bill, Brian, Chris, Falicia ve Cerelia ses çıkarmadan yürüyorlardı. Pek istekli tepkiler alamamış olduğumdan onlar gibi sessiz kalmayı tercih ettim. Eğitim odasından çıktığımızda da aynı tavrımı koruyarak Isabel'in peşine takılmıştım. Bugünün bedensel yorgunluğunu saatlerce uyusam üstümden atabileceğime inanmıyordum. 

Continue Reading

You'll Also Like

154K 5.1K 60
On altı yaşına gelen Clair Strayder beş farklı topluluğa bölünmüş olan Chicago'da Bilgelik topluluğunda yaşamaktadır. Her yıl düzenlenen topluluk seç...
22K 4.2K 33
Wattys2019 Korku/Paranormal Kazananı Acıgöl'de yaşayan karanlık güçler, yıllardır köydeki insanların korkulu rüyası olmuştur. Gölün altında yaşayan C...
596 234 9
"Sizde kimsiniz?" "Biz kim miyiz? Bizlere kimsiniz diye sorarsanız buna bizden önce bir çok kişi cevap verecektir. Onlara göre seviyesizleriz. İstedi...
3K 1.7K 37
Ne zaman birşeyden vazgeçseniz vazgeçtiğiniz o şey size geri gelir. 💔💔💔 Aşk; görmekten çok özlemeyi sever, dokunmaktan çok düşlemeyi ve aşk öyle h...