SİHİR-KARANLIK ŞATO-

By Mrvmdr

386K 30.7K 1.5K

Selen on yedisini doldurmasına bir ay kalmış, küçük kardeşinin yanında kendisini abla gibi hissetme yoksunu s... More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
59
60
61
62
63
64

58

3.6K 385 7
By Mrvmdr

Ne yöne gittiğimi bilmiyordum ve meşalem olmadığı için de her yer karanlıktı. Hiçbir yeri görmüyordum ama ayağımdaki zeminin halen taş zemin olduğunu anlayabiliyordum. Ayağım ara ara yaprak gibi bir şeyleri eziyordu. Yılanın alevle boğuşurken çıkardığı sesleri duyuyordum ancak en sonunda kurtulmuş olmalı ki arkamdan gelen sürünme seslerini duydum.

Benden daha hızlıydı. Kendimi zorlayarak daha hızlı koşmaya çalıştım. Ellerimi bir miktar öne uzatıp karşıma çıkabilecek bir engele çarpmamak için önlem aldım. Zihnim son sürat çalışıyordu.

Aklıma, dersteyken cisimleri üç boyutlu hareket ettirebileceğimizi öğrendiğim geldi. Bir kalem ya da kitabı hareket ettirmiştik, hatta çöp kovasını bile hareket ettirmiştim ama neden dev bir yılanı hareket ettiremeyecektim ki? Kitap, çöp kovası ya da kalem hafifti.

Yılansa kocamandı ve sihir güçlerim onu hareket ettirebilecek kadar gelişmiş miydi emin değildim. Ancak çöp kovasıyla yaptığım ilk denemede kovayı yakmıştım ve yanlış sihir yapma ihtimalime karşı, en fazla yılan yanardı.

Koşmaya devam ederken karanlık hiç bitmeyecek gibiydi. Gözlerimi kapattım, hiçbir fark yoktu. Her iki durumda da etrafım karanlıktı. Yılanın sürünerek arkamdan geldiğini bilmeme rağmen bunu duymazlıktan gelerek güçlerimi hissetmeye çalıştım.

Başarım ya da başarısızlığım önemli değildi. Sonucun beni bu yılandan kurtarmaya yetmesi için dua ettim.

Birden sihir güçlerim parmaklarıma doğru hızla aktı ve o anda gözlerimi açıp durdum. Arkamı döndüm ve sihir güçlerimi yılana püskürttüm. Tıslayarak gelen yılanın sesini duymaya devam ettiğimde ani bir karar değişikliğiyle güçlerime olan odağımı kaybetmeden, ikinci bir sihir dalgasını koridordaki meşalelere gönderdim.

Yılan hızla yanıma yaklaşırken halen her yer karanlıktı ve hiçbir şey olmuyordu. Odaklanmaya devam etmeye çalıştım ama odağımı kaybetmiştim. Yılanın yaklaştığını belirten sesler yaklaştıkça bu daha zor oluyordu. Gözlerimi kapattım. Başka çarem yoktu. Koşmaya devam etsem de beni yakalayacaktı.

Ya bu şekilde ölecektim ya da yakalanarak.

En azından yapabileceğim her şeyi yaparak ölmeliydim. Tekrar odaklanmak için sihir güçlerimi düşündüm. Parmaklarımdan akıp kapıyı açtığını ve tüm meşalelerin yerlerinden çıkıp yılana doğru hücum ettiklerini hayal ettim.

Daha fazla odaklanmalıydım.

Ses gittikçe yaklaşıyordu. Birden yılanın tıslayarak haykırdığını duydum. Gözlerimi refleks olarak açtığımda her yer meşalelerle aydınlanıyordu.

Olmuştu.

 Başarmıştım. Meşaleler yılanın üzerine üzerine giderken yılan geri doğru sürünerek onlardan kaçıyordu. Halen sihir güçlerimi hissediyordum ve elimi havaya kaldırıp bir meşalenin bana gelmesini isteyerek parmağımı hareket ettirdim. Meşalelerden birisi yılanı kovalamayı bırakıp bana doğru geldi ve tam karşımda onu almam için durdu.

Biraz rahatlamayla birlikte meşaleyi aldım ve önümü aydınlatması için ileri doğru tuttum. Hızla buradan uzaklaşmak için neredeyse koşar adımlarla yürüdüm. Nereye gideceğimi bilemesem de yılanın geri dönmesi riskine karşılık hızla yoluma devam ettim.

Bir parça rahatlamayla birlikte Kellen aklıma geldi. Kalbim hızla çarparken Kellen'ın yanında Ryan'ı da düşünmeden edemedim. Ryan ve Kellen. İkisi de karanlık yaratıklardı ve ikisini de seviyordum. Ve Kellen'a aşıktım. Prof. Alr ve Melike Karanlık Yaratıkların kötü olduğunu söylemişti ama Ryan ve Kellen farklıydı. Kellen şu an beni arıyor muydu acaba?

Neden önce Peri Zümresi'nin kaybolduğumu anlamış olmasını değil de Kellen ve Ryan'ı düşünüyordum ki? Özellikle de Ryan'ı. Zümre yokluğumu fark ettiğinde ona haber verebilirdi ancak.

Bir çıtırtı sesi beni düşüncelerimden bıçak gibi ayırdı. Korkuyla çıtırtının geldiği yöne meşaleyi döndürdüm. Bir bidon yığını vardı ve arkasından küçük bir fare korkuyla uzaklaştı.

Rahat bir nefes alarak yoluma devam ettim. Etrafımdaki her şeyi iyi gözlemlemeye çalıştım. Her yer taştan yapılmaydı. Yer yer örümcek ağları ve toz toprak birikintileri vardı. Terk edilmiş bir tünelde olabilirdim.

Epeydir yürüyordum ama bir türlü buradan çıkamamıştım. Aniden orta şiddetli bir yer sarsıntısıyla yere düştüm. Düştüğüm noktada bir delik açılarak beni içine çekti. Korkuyla boşlukta yuvarlanırken başımı sert bir şeye çarptım. 

....


 Bir elin saçlarımı okşamasıyla kendime geldim. Öyle yumuşak ve şefkatle okşuyordu ki güvenli bir yerde olup olmadığımı düşünmeme gerek yoktu. Bu el, kesinlikle güvenliydi.

Gözlerimi açıp baktığımda annemin bana gülümseyen gözlerini gördüm. Uzun bir süredir uyanmamı bekliyor olmalıydı.

"Anne!" dedim şaşkınlık ve sevinçle.

"Şükürler olsun ki uyandın Selen" dedi annem. Yerimde doğrulmama yardım etti ve sımsıkı sarıldık. Onun beni nasıl bulduğunu bilmiyordum ama umurumda değildi. Annem buradaydı.

Benimle.

Sevinçten kalbim pır pır atarken artık hiçbir şeyin önemli olmadığını düşündüm. Bunca zamandır onları bir daha ne zaman görebileceğimi düşünürken, annem yanımdaydı.

"İyi misin Selen?"

"Evet, kendimi çok iyi hissediyorum" dedim. Annem benden uzaklaştığında nerede olduğumuzu görmek için etrafıma baktım. Ama hiçbir yerde olmadığımızı görünce kalakaldım. Her yer bembeyazdı ve beyazlıktan başka hiçbir şey yoktu.

"Neredeyiz biz anne?" diye sordum. Annem saçlarımı okşamaya devam ederken "Sana ulaşmaya çalışıyoruz Selen" dedi.

Anlamayan gözlerle anneme baktım. Onu o kadar özlemiştim ki onun cevap vermesini beklemeden bir kez daha ona sarıldım. Annemde sarıldı. Anne kokusunu içime çektim.

"Kolyeni takmamışsın Selen. Karanlık diyarda olduğunu biliyoruz ama seni bulamıyoruz"

"Bir yer yön kağıdı vardı" derken annemin yüzüne bakmak için uzaklaştım.

"Fazla vaktimiz yok Selen. Peri Zümresi'nin sihir güçleriyle buradayım. Kanım bittiğinde sana ulaşamayız. Bu yüzden bana nerede olduğunu söylemelisin"

"Şu an kan mı kaybediyorsun?" Paniğe kapılıp annemin vücudunu inceledim. Neresi kanıyordu?

"Kolyenin üzerine her saniye kanımdan damlatıyoruz. Bu önemli değil. Ama kanım bittiği zaman sana ulaşamam tatlım. Bana nerede olduğunu söylemelisin"

"Bilmiyorum anne"

"En son ne olduğunu hatırlıyor musun tatlım?" Annemin sesi gittikçe azalıyordu.

"Karanlık bir yerdeydim anne..." derken annem kayboldu.

Bembeyaz alanda tek başıma kaldım.

"Anne" diye haykırdım ama gitmişti. Annem epeydir kan mı kaybediyordu? Ona ne olmuştu şimdi? 

....

Uyandığımda tek başımaydım. Islak ve yapış yapış olan bir şeyin içine düşmüştüm. En son yerin salladığını ve düştüğüm yerde bir delik açıldığını hatırladım. O deliğin içinden geçtikten sonra başımı çarpmıştım ve sanırım buraya düşmüştüm. Rüyamda ise annemi görmüştüm.

Meşalem havada uçuyordu ve halen yanıyordu. Onu alıp neyin içine düştüğüme baktım. Çamura benzeyen bir şeydi ama çamurdan daha pis kokuyordu. Saçlarım bile ona bulaşmıştı.

Kendimden tiksinerek bulunduğum çukurluk alandan çıktım ve yine taş bir zemine bastım. Şimdi neredeydim. Ne zaman ışığı görebilecektim?

Meşalemin aydınlattığı taş zeminde yine bir koridorun uzandığını gördüm. Koridorun köşesinde ise bir kapı vardı. Yine tahtadan yapılma bir kapıydı ama bu seferki dikdörtgen şeklindeydi. Oraya doğru hızlı adımlarla yürüdüm ve kapının yanına gelince durdum. Kapıyı yavaşça aralayıp baktığımda bir bahçeye çıktığını gördüm. Ay ışığından başka hiçbir şeyin aydınlatmadığı bahçe ürkütücü bir görüntüye sahipti.

Çürümüş bitkilerin ve solmuş ağaçların yığıldığı bir bahçeydi. Pek bir seçeneğimin olmadığını düşünerek bahçeye çıktım.

Yerler çamurdu ve her yer sararmış ağaç yapraklarıyla doluydu. Havada esen rüzgâr, ara sıra ıslık sesleri çıkartıp iyice korkunç bir atmosfer oluşmasına neden oluyordu.

Bahçenin sonu bir ormana açılıyordu. İçinden çıktığım yerin neresi olduğuna baktığımda devasa bir şato olduğunu gördüm. Siyah taşlardan yapılma şato öylesine büyük ve korkunçtu ki...

Bu şatoyu rüyalarımda gördüğümü hatırladım. Bir an için rüyalarımdan şüphe ettim. Rüya diye gördüklerim de mi bir çeşit görüntüydü acaba?

İçimdeki güçlü bir his, bu korkunç şatodan uzaklaşmam gerektiğini söylüyordu. Etrafta benden başka hiçbir canlı yoktu.

O an bu şatonun Karanlık Şato dedikleri yer olup olmadığını merak ettim. Bir rüzgar yeli, yerden bir kaç yaprağı alıp kendi etrafında döndürdü ve uzaklaşırken tekrar yere bıraktı.

İçim ürperdi.

Birkaç temkinli adımla bahçede ilerliyordum ki bir el sımsıkı kolumdan tutup hızla beni bir ağacın arkasına çekti.

O kadar hızlı çekmişti ki ağacın arkasında durduğunda bile, eylemsizlik kuvvetim durmamı engelledi ve ona çarptım. Çarpmanın etkisiyle o düşerken ben de üzerine düştüm. Burun buruna geldik.

"Her yerde seni arıyordum!" Saçımdan bir tutam çamur parçası yüzüne düştüğünde mavi gözleri gülümsedi.


Continue Reading

You'll Also Like

102K 4.1K 32
Bir berdel hikayesidir.. Havin sevdiğinden ayrılırken nerden bile bilirdi evleneceği adamın kuzeni olduğunu herşeyden habersiz berdeli kabul etmişti...
51.8K 6.5K 181
Kaderin bir cilvesi olarak, kaba gücü ve keskin içgüdüleriyle tanınan acımasız bir sokak haydutu olan Jun Hao, köle gibi hizmet ettiği patronunun eli...
844K 9.7K 22
Eğer iki farklı hayat yaşıyorsanız hayat gerçekten zordu. Eğer o iki hayattan biri üst düzey bir bürokratın kızı, diğeri ise en çok aranan bir suç ör...
75.8K 5.5K 38
Altı elementin bulunduğu bir okul. Bu okula her şeyden habersiz, bir gece yarısı zorla kaçırılıp getirilen bir baş rol. Annesiyle aynı gece kaçırılıp...