58

3.6K 385 7
                                    

Ne yöne gittiğimi bilmiyordum ve meşalem olmadığı için de her yer karanlıktı. Hiçbir yeri görmüyordum ama ayağımdaki zeminin halen taş zemin olduğunu anlayabiliyordum. Ayağım ara ara yaprak gibi bir şeyleri eziyordu. Yılanın alevle boğuşurken çıkardığı sesleri duyuyordum ancak en sonunda kurtulmuş olmalı ki arkamdan gelen sürünme seslerini duydum.

Benden daha hızlıydı. Kendimi zorlayarak daha hızlı koşmaya çalıştım. Ellerimi bir miktar öne uzatıp karşıma çıkabilecek bir engele çarpmamak için önlem aldım. Zihnim son sürat çalışıyordu.

Aklıma, dersteyken cisimleri üç boyutlu hareket ettirebileceğimizi öğrendiğim geldi. Bir kalem ya da kitabı hareket ettirmiştik, hatta çöp kovasını bile hareket ettirmiştim ama neden dev bir yılanı hareket ettiremeyecektim ki? Kitap, çöp kovası ya da kalem hafifti.

Yılansa kocamandı ve sihir güçlerim onu hareket ettirebilecek kadar gelişmiş miydi emin değildim. Ancak çöp kovasıyla yaptığım ilk denemede kovayı yakmıştım ve yanlış sihir yapma ihtimalime karşı, en fazla yılan yanardı.

Koşmaya devam ederken karanlık hiç bitmeyecek gibiydi. Gözlerimi kapattım, hiçbir fark yoktu. Her iki durumda da etrafım karanlıktı. Yılanın sürünerek arkamdan geldiğini bilmeme rağmen bunu duymazlıktan gelerek güçlerimi hissetmeye çalıştım.

Başarım ya da başarısızlığım önemli değildi. Sonucun beni bu yılandan kurtarmaya yetmesi için dua ettim.

Birden sihir güçlerim parmaklarıma doğru hızla aktı ve o anda gözlerimi açıp durdum. Arkamı döndüm ve sihir güçlerimi yılana püskürttüm. Tıslayarak gelen yılanın sesini duymaya devam ettiğimde ani bir karar değişikliğiyle güçlerime olan odağımı kaybetmeden, ikinci bir sihir dalgasını koridordaki meşalelere gönderdim.

Yılan hızla yanıma yaklaşırken halen her yer karanlıktı ve hiçbir şey olmuyordu. Odaklanmaya devam etmeye çalıştım ama odağımı kaybetmiştim. Yılanın yaklaştığını belirten sesler yaklaştıkça bu daha zor oluyordu. Gözlerimi kapattım. Başka çarem yoktu. Koşmaya devam etsem de beni yakalayacaktı.

Ya bu şekilde ölecektim ya da yakalanarak.

En azından yapabileceğim her şeyi yaparak ölmeliydim. Tekrar odaklanmak için sihir güçlerimi düşündüm. Parmaklarımdan akıp kapıyı açtığını ve tüm meşalelerin yerlerinden çıkıp yılana doğru hücum ettiklerini hayal ettim.

Daha fazla odaklanmalıydım.

Ses gittikçe yaklaşıyordu. Birden yılanın tıslayarak haykırdığını duydum. Gözlerimi refleks olarak açtığımda her yer meşalelerle aydınlanıyordu.

Olmuştu.

 Başarmıştım. Meşaleler yılanın üzerine üzerine giderken yılan geri doğru sürünerek onlardan kaçıyordu. Halen sihir güçlerimi hissediyordum ve elimi havaya kaldırıp bir meşalenin bana gelmesini isteyerek parmağımı hareket ettirdim. Meşalelerden birisi yılanı kovalamayı bırakıp bana doğru geldi ve tam karşımda onu almam için durdu.

Biraz rahatlamayla birlikte meşaleyi aldım ve önümü aydınlatması için ileri doğru tuttum. Hızla buradan uzaklaşmak için neredeyse koşar adımlarla yürüdüm. Nereye gideceğimi bilemesem de yılanın geri dönmesi riskine karşılık hızla yoluma devam ettim.

Bir parça rahatlamayla birlikte Kellen aklıma geldi. Kalbim hızla çarparken Kellen'ın yanında Ryan'ı da düşünmeden edemedim. Ryan ve Kellen. İkisi de karanlık yaratıklardı ve ikisini de seviyordum. Ve Kellen'a aşıktım. Prof. Alr ve Melike Karanlık Yaratıkların kötü olduğunu söylemişti ama Ryan ve Kellen farklıydı. Kellen şu an beni arıyor muydu acaba?

SİHİR-KARANLIK ŞATO-Where stories live. Discover now