Elleriyle kapattığı ağzımı yavaşça gevşetti.
Gülümsedim.
Boynumdaki elini çözdü.
Yaptığı hatanın farkına varmıştı sanırım.
Arkamı döndüğümde arkasını dönmüş çenesini sıvazlıyordu.
Bak böyle yakalanırsın Oğuz bey!
Ne o engel olamadın mı kendine?
Komple sıfatını değiştirsen neye yarar?
Sen bana böyle sarıldığın sürece.
İç çektim.
Özlemişim be arkadan sarılmanı.
Çantamı odadaki konsola yavaşça iliştirdim.
Sakin adımlarla salon diye tabir edebileceğim odanın kısmına doğru yürüdüm.
O çoktan bir koltuğa çökmüş oldukça gergin bir halde halıyı izliyordu.
Geçip karşısına oturdum.
Bacağımdaki yırtmaçla ona güzel bir ziyafet çekiyordum.
Bu da onun sabrını zorlamamın bir yoluydu.
Bir şey demesini bekliyordum.
İçimden zafer çığlıkları atarken.
Beni tanıdığı için önce hasar tespiti yaptı.
Bu kadar sessiz durmam hayra alamet olmayacağı için
Hasar oldukça büyüktü.
Kafasını kaldırdı bir müddet sonra.
''Yanlış yapıyorsun '' dedi sakin bir sesle.
Nefesini sesli bir şekilde bıraktı.
Ellerimi dizlerimin üzerine koyup çenemi dikleştirdim.
''Operasyonu siz yönetseydiniz
Buna siz karar verebilirdiniz.
Sahi sizin adınız neydi?'' dedim
Oyun benim için eğlenceli bir hale geliyordu yavaş yavaş.
Keyfi büsbütün kaçmıştı.
Yüzünü çevirdi
Derin bir nefes aldı.
''Operasyonu yönetmek..'' gülümsedi.
Ah Oğuz sen hiç değişmez misin?
Bin bir suretle de gelsen karşıma.
Aynısın hep.
Güvende hissettiğin tek operasyon kendi yönettiğin operasyondur.
Ama bu sefer bana güveneceksin.
Benim tuttuğum direksiyonda
Yolcu olacaksın.
Aslında düşündüğümüzde ilişkimiz açısından oldukça eğitici.
Çiftler birbirlerine güvenmeli.
Hayatlarını teslim edebilmeli.
Neyse bu başka bir operasyon konusu.
''Bir sorun mu var
Operasyonun gidişatıyla ilgili
Benim pozisyonumda bir sorun yok.
İstediğim gibi gidiyor her şey
Sizin için bir sorun varsa bay?
İsim ne demiştiniz?''
Oldukça doğal soruyormuşum gibi yapmıştım.
Bu da onun dişlerini sıkmasına yol açıyordu.
Senin ciğerini bilirim ben yakışıklı.
Sinirlenme sevgiline.
Tanımasam daha mı iyiydi?
Israrla beni atlatıyordu.
Ben de inat ediyordum.
''X'' dedi.
''İsmim X ''yüzü ifadesizdi.
Baktım yüzüne.
Gözlerine.
Hatta daha gerisine.
''Hep unuturlar '' dedim boşvermişlikle.
Ciddi anlamda hiç düşünememiş miydi?
Bu yabana atılacak bir şey değildi.
Kafasını eğdi.
Dikkatini çekmişti.
''Neyi?'' dedi.
Gülümsedim.
Gözlerimi tekrar gözlerinde birleştirdim.
''Kadınlardaki 6. hisleri'' dedim.
Suratı değişti.
Genişçe gülümsedi.
Evet şimdi bir kaçış lafı daha geliyor..
Buyrun Oğuz bey
Söz sizde
''Hala aynı mevzu değil mi?
Siz gerçekten hastasınız.
Operasyonu sizin yerinize yönetmeyi talep edeceğim'' dedi.
Yok öyle yağma.
Oğuz bey!
Bu sefer ben kahkaha attım.
''Vay be baba.
Damat kıyağı çekiyorsun öyle mi'' dedim kendi kendime.
Kafasını çevirdi.
Canım sen psikolojik testlerden nasıl geçtin?
''Operasyonun sizin kısmı iyi gidiyor demiştiniz?'' dedi ilgiyle.
İçimden gülümsedim.
Geberiyorsun meraktan komutan
Ne olup bittiğini öğrenmek için.
Soloyla durumum ne hepsini bilmek istiyorsun.
Kıvran bakalım.
İstifimi bozmadan devam ettim.
''Siz sizi ilgilendiren şeylerle ilgilenin Bay X.
Şimdi rapor verin bakalım.
Cateline?''
Kollarını koltuk başlarına koydu.
Bacak bacak üstüne attı.
''O iş iyi,
Ama seni bilmiyor.
Bilmesin de.
Solo için kozum sensin.
Cateline'i oyunda tutmak lazım''
Yakalamıştım işte.
Hani sevgiliydiniz siz ?
''Neden bilmesin ki?
Nasılsa sevgilisiniz.
Seni seviyor.
Solo için kozun neden ben olayım?''
Ciddi anlamda eğleniyordum şuan.
Fakat sadece ben.
Hızlıca kalkıp yanıma geldi.
Düşünecek bir saniyem
Geriye çekilecek fırsatım bile olmamıştı.
Kollarımdan tutup çekerek kaldırdı.
''NE İSTİYORSUN KIZIM BENDEN ?'' dedi bağırarak.
Bir adım geri attım.
Söyleyebileceğim ve istediğim tek şeyi haykırdım.
Şimdi az önceki eğlenir halim yoktu.
Oldukça gerilmiştim.
''Gerçeği
Anladın mı gerçeği!!'' bağırıp ellerinden kurtuldum.
Kaçırdığım ellerimi bir çırpıda yeniden tuttu.
Bırakmaya niyeti yoktu.
''GERÇEĞİ Mİ DUYMAK İSTİYORSUN?'' Dedi.
Şuan bileğimi bükmüş dudaklarımla dudakları aynı hizaya gelmişti.
İstemsiz nefesimi tuttum.
Gözlerinden ateş fışkırıyordu.
Gözleri dudaklarıma kaydı.
Özlemiştim.
Deli gibi hem de.
Ama böyle sanki başka bir yüz.
Aldatıyormuş gibi gelecekti.
''Efendim.''
Kapı çalıyordu.
Bileğimi bırakıp belimden tutarak oldukça zarif bir hareketle düzeltti beni.
''Beklediğin biri mi?'' dedi bir eli belindeki silaha kaymıştı.
Hafifçe gülümseyerek.
''Yabancı değil komutan.
Selim'' dedim yanından süzülerek geçtim.
Dişlerini sıktığını hissedebiliyordum.
Gülümseyerek Selimle Deniz'in odasını ayıran kapıya gittim.
Açtım.
Selimle Deniz şaşkınlıkla önce bana sonra da adama baktılar.
''Bizimle birlikte'' dedim .
İçeriye girdiler.
Selim önden yürüdü.
Deniz daha tedirgin gibiydi.
İlk operasyonun gerginliği..
Yanıma gelip kulağıma fısıldadı.
''Kim bu adam ?'' dedi şen şakrak.
Operasyon gerginliği mi demiştim?
Güldüm.
''Kendisine sor '' dedim.
Yüzüme anlamıyormuş gibi baktı.
Fazla oyalanmadan o da adama doğru ilerlemeye başladı.
Selim çoktan adamın yanına varmıştı.
Çocuğa bir şey yapmasa bari!
Selimi tamamen unuttuğum için hızlı adımlarla Denizi geçip yanlarına geldim.
Selim elini uzatıp
''Ben Selim'' demişti.
Adamsa iki elini beline koymuş elini sıkmaya niyeti yok gibi duruyordu.
''Kim olduğunu biliyorum asker.
Oğuzun arkadaşıyım.'' dedi.
Elimi alnıma koydum.
Selim havada duran elini hemen çekip Deniz'e döndü.
Deniz ağzı bir karış açık kalmış halde adama bakıyordu.
''E Yok artık'' dedi.
Yıllardır abisi tarafından takip edilmeye alışmıştı.
Ama Vegas'ta
Operasyonun ortasında.
Ve bizzat abisi tarafından !
Bu biraz fazlaydı.
O da elini beline koyup kafasını arkaya çevirdi.
Ben hemen Selim'in omzundan tuttum.
''Ne o Deniz hanım?
İstediğiniz gibi at koşturuyordunuz.
Rahatsız etmedik ya!'' dedi iğnesini illaki batıracaktı.
Deniz çekeceğin var.
Selim nefeslerin sayılı.
Ve son olarak ben.
Benim akıbetim belli bile olmayacak.
Ben Selim'in kolunu sıktım.
Yapacağı herhangi bir kahramanlık onu kısa yoldan ölüme sürükleyebilirdi.
''Kimsenin yanlış bir şey yaptığı yok.
Operasyon benim denetimimde.
Şimdi iş konuşalım'' dedim.
Fakat o beni dinlemiyordu.
Elini kaldırdı.
Aklına bir şey gelmişti.
Parmağını bana doğru salladı ve
Az önce Selim ve Deniz'in girdiği kapıya doğru ilerledi.
O kadar büyük adımlar atıyordu ki.
Arkasından koşmam gerekti.
Kapıyı açtığı sırada koluna yapıştım.
Odanın içine baktı.
Bir elini kapıya koymuştu.
Bu benim yapıştığım koluydu.
Diğer eli ise kapının pervazındaydı.
O eline alnını dayadı.
Çenesi kasıldı.
Dişlerinin arasından konuştu.
''Bana bu ikisinin aynı odada kalmadığını söyle'' dedi.
Evet.
Ben.
Söyleyeyim.
Ne diyeyim.
Alnını dayadığı elini yumruk yaptı.
Doluyordu sürem.
Fakat o an imdadıma yetişen Barış oldu.
Özel bir koridordan geçen
Barış ve Gül girdiler odaya.
Ben hemen adamın kolunu bırakıp onların yanına gittim.
Ortada sersem tavuk gibi bir o yana bir bu yana koşturuyordum.
Ben onlara hamle yapınca
O da yeni gelenlere baktı.
Boğazını temizledi
Silkindi.
Kardeşini ve Selim'i öldürmeyi bir müddet daha ertelemişti sanırım.
''Hoş geldiniz,
Nasıl geçti sorunsuz muydu?
Yani sorun yok değil mi?''
Ben heyecanlı heyecanlı konuyu değiştirmeye çalışırken
İkisinin de gözü adamdaydı.
Adam da yavaş yavaş yürüyerek Barış'a elini uzattı.
''Birlikteyiz bu işte '' dedi.
Barış ise oldukça düşünceliydi.
Elini tereddüt ederek uzattı.
''Tanışmış mıydık?'' dedi tek kaşını kaldırarak.
Adam ciddi bir suratla süzdü.
Benim kalbim bu kadarını kaldıramayacaktı artık.
Operasyon gizliliğine tüküreyim.
Az önce ölüm tehlikesi
Şimdi Barış ve adam arasında gerilim.
Ay yok.
Resmen bir anaokulu burası.
''Sanmıyorum'' dedi adam yarı ciddi,yarı gülümser bir vaziyette
Bu sırada çocuklardan biri
En yaramazı
Göz hapisimden kurtulmuş konuşmaya başlamıştı bile
''Hani abimin arkadaşıydın?'' dedi.
Adam Deniz'e öldürücü bir bakış attı ama Deniz bu bakışlarla büyüdüğü için hiç istifini bozmadan Barış'a döndü.
''Barış abi,tanıyor musun bu adamı?'' dedi.
Barış hayretle önce bana sonra adama baktı.
Sonra da yüzüne genişçe bir gülümseme yaydı.
''Kızım abinin arkadaşlarının hepsini tanıyan yoktur zaten.
Memnun oldum birader.
Oğuzun arkadaşı benim kardeşimdir.'' dedi adamın omzuna eliyle hafifçe vurdu.
Ben nefes aldım.
''Biraz iş konuşalım'' dedim.
Bir yandan da iki elimle şakaklarımı ovdum.
Bu operasyon sonunda beni bir kliniğe yatırsınlar.
Olmayacak böyle.
Daha bir el kurşun sıkmadan yaşanan gerginliğe bak.
Çaylaklar takımıyız resmen!
Ay ben boşuna yalnız çalışmıyorum!
Hep beraber salona geçtiğimizde
Adam benim yanıma oturmuştu.
İkimiz de tekli koltuklarda yan yanaydık.
yanımızdaki kanepelerde bir tarafımızda Selimle Deniz
Bir tarafımızda da Barış ve Gül oturuyordu.
O, ellerini koltuğun iki yanına sallandırmış
Karşımızda duran uçsuz bucaksız Vegas manzarasını izliyordu.
Biraz gözüm manzaraya takıldı.
Sonra kafamı Barıştan tarafa çevirdim.
''Ne var ne yok?''
Barış hemen dizlerinin üzerine dirseklerini dayadı ellerini birleştirdi.
''Ciwan'ı gördüm''
Tanıdığım biri değildi.
Anlamadığımı fark etmişti.
Fakat o konuşmadan yanımdaki konuşmaya başladı.
''Bir şey ifade etmez.'' dedi gözünü manzaradan ayırmadan.
Barış kaşının birini kaldırıp adama baktı.
Sonra bana döndü.
''Adamları çok sayıda.
Otelin içinde sürekli istihbarat dönüyor.''
İç çekerek arkasına yaslandı.
Ensesini ellerinin arasına aldı.
Yanımdaki konuşmaya başladı.
''Burada herkesin istihbarat ajanları var.
Ordularıyla geliyorlar.
Doğru bilgiyi ayıklamak çok zor.
Kime güveneceğini bilmekse resmen bir hayal.''
Doğruydu.
Havada asılı bir sürü istihbarat vardı.
Bizim çocuklar da topluyordu.
Ali ve Semih.
Ama onların da önce doğruluğunu ispatlaması gerekiyordu.
Hangi kanaldan sağlam bilgi akışı var onu bulmalıydık.
''Basit iş '' dedim.
Parmaklarımı birbirine geçirip esnettim.
Yanımdaki bu sefer manzaradan gözünü ayırmış bana hadi oradan der gibi bakıyordu
''Çalışma odasına gidelim'' dedim yerimden kalkarak.
Deniz'le Gül kaldı.
Erkekler beni izledi.
Sürgülü iki kapıyı açtım.
İçeride boylu boyunca uzanmış bir masa.
Genişçe bir monitör ve bütün elektronik ekipman mevcuttu.
İçeriye girdiğimde oda aydınlandı.
Herkes yerlerini aldıktan sonra.
Masaya eğildim.
Şimdi biraz plaza ajanlığıma soyunmanın vakti gelmişti.
O bile bana dikkatle bakıyordu.
Arada hafiften beni süzüyordu.
İçimden gülümsedim.
Fakat artık biraz çalışmanın vakti gelmişti.
''Neyi bekliyoruz '' dedi Barış ellerini açarak.
Kafamı kaldırdım.
Karşımda duran saate baktım.
Zaman dolmuştu.
İçeriye beklediğim kişiler geldi.
Ali ve Semih.
Masada tanımadıkları biri daha vardı.
Diğerleriyle selamlaştılar.
Adam da kafasıyla selam verdi.
Herkes yerini aldığında Aliyle Semih'e döndüm
''Zorluk yaşıyorsunuz.
Kanalları kullanamıyorsunuz.
Bu dağdaki telsiz dinlemelerine benzemez.
Burada insanların gözünün içine bakarsın.
Havadaki elektriği koklarsın.
Bir adamın sadece elini cebine sokması,
İkinci purosunu yakması,
Yanındaki kadının beline elini koyması bile bir işaret olabilir.
Şimdi aklınızdaki soru
Bunu nasıl anlayacağız?''
Elimle monitöre dokundum.
Bu konunun sorun olacağını biliyordum.
Makyajım yapılırken düzenlediğim belgeler,grafikler vardı.
''Sarı renkli kanal;benim haber alma kanalım.
Solo tabii ki.
ve Cateline'le bağlantılı.
Cateline'in kanalı;mor.
Sarı mor ile kesişiyor.
Bunları metro haritası gibi düşünün.
Her durak bir adam.
Solo'nun sarı ağı oldukça geniş.
Genellikle yer altına iniyor.
Kumar takımı ve biraz da silah tüccarları.
Ama Cateline'in ağı sadece silah tüccarları.
Mor ve sarı kanalların kesiştiği noktalara öncelik verin.
Orada beyefendiyle birlikte çalışacağız.''Bakışlarımı adama çevirerek konuştum.
Hızımı kesmeden devam ettim.
''Kırmızı kanal:Barış'ın kanalı.
Onunki biraz daha geniş ama ayrıntısı az.
Onun temasta bulunduğu adamlar en üst seviye
Ayrıntı az ama istasyonlar çok büyük.''
Adamların sayısı beş anca vardı fakat etki alanları oldukça genişti.
En baba istihbaratlar onlardaydı.
Yani ayıklananlar onlara geliyordu.
Bize yaramazdı kırmızı kanal.
Daha önce bilmeliydik.
Barışa dönerek sözümü bitirip kafamı Selim'e çevirdim
''Selim'in kanalı :mavi.
Görmekte zorlanıyor olabilirsiniz.
Fakat bütün saydığım kanalları kapsıyor.''
Hepsi haritaya kafalarını uzatarak bir daha baktılar.
Gerçekten de küçük bir çizgi halinde mavi şerit geçiyordu.
''Bu da demek oluyor ki;
Temasta bulunduğu kişiler,tam da istihbarat alabileceğimiz kişiler.
Önemli insanların makyözleri,stilistleri,bloggerları,bodyguardları,aklınıza ne gelirse.
Onların yanlarında getirdikleri insanlar.
Mesela kadın bugün yemekten üç saat önce makyözünü çağırması işarettir.
Ya da adamın şoförünün gece otelden tek başına ayrılması''
En önemli kısım aslında maviydi.
Çok fazla ayrıntı vardı.
Fakat izleri doğru takip etmek lazımdı.
Harita kısmı bittiğinde özellikle bir kişi bana çok farklı bakıyordu.
Memnuniyet de değildi.
Bu farklıydı işte.
Hafif arzuyla karışık gurur duymaydı.
Tüylerim diken diken oldu ama esas konuya gelmiştik.
Ellerimi tekrar masanın üzerine koydum.
''Asıl soru şu:
Nasıl doğru istihbarat alacağız.
Her şey belli.
Fakat adamlara gidip ne biliyorsanız anlatın diyemeyiz.
Size verdikleri bilgiler ya da bulduklarınız da aldatıcı olabilir.
Ben sarı kanaldan bir bilgi yayarım.
Bir bakmışım mavi kanaldan çıkmış.
Kanaldaki sızıntılar?
İkili ajanlar?
Kasıtlı yanlış bildirmeler?
Evet,bunu nasıl ayarlayacağız?''
Hepsi önüne baktılar.
Bir kişi hariç.
Dudaklarında işaret parmağını gezdirdi.
Hafifçe sağa sola sallandı sandalyesinde.
''Her kanaldan farklı bilgi yay
Bakalım ortalık ne kadar karışacak?''
Beklediğim cevap buydu.
Gülümsedim.
Farklı etki alanlarına farklı bilgiler yayacaktık.
İş adamlarının kanalına farklı,
Silah tüccarlarına farklı.
Bakalım kesişim noktaları hangi insanlar?
Mesela Solo'yla Cateline'in kesiştiği noktada bay z varsa
Bakalım doğru bilgiyi aktaracak mı Solo'ya ya da Cateline'e .
Çürük yumurtaları ayıklama işlemi de diyebiliriz kısaca.
''Anlaşılmayan bir şey ?''
Semihle Aliye baktım.
Kafalarını hayır anlamında salladılar.
''Benden haber bekleyin.
Hangi kanaldan hangi bilgi yayılacak
Hangi istasyonlara yayılacak bakalım''
Kafalarıyla tamam işareti yaptılar.
Toplantı bitmişti.
Ellerimi açarak çıkabileceklerini söyledim.
Erkekler çıkarken ben de monitörü kapattım.
Bir kişi çıkmamıştı odadan.
Kokusu burnumun direğini sızlatıyordu.
Buram buram parfüm kokuyordu.
Ten kokusunu bastırmaya gene de yetmiyordu.
Farklı bir yüzdeydi.
Ama oydu işte.
Bedenim ısınmaya başlamıştı.
Gözleriyle yakıyor olmasın bu sakın beni.
Masaya yaslanmış bana dönüktü.
Arkamı dönsem yüz yüze gelecektik.
Korkak davranmamalıydım.
Yavaşça arkamı dönerken konuştum.
''Yapacak işleriniz yok mu bay x'' dedim dalga geçerek.
Ellerini ceplerine soktu.
Yüzüne genişçe bir gülümseme yayılmıştı.
Yere baktı önce sonra kafasını kaldırdı.
''Arkadaşım bir ricada bulundu
Onun isteğini yerine getirmeliyim'' dedi.
Bakalım bu işin sonu nereye varacak.
Elimi belime koydum.
Bi elimi de ona doğru açarak konuştum.
''Bu sefer ne isteği?'' dedim sabırsızca.
Hala benimle bu piyesi sürdürmeye kararlıydı ya
Helal vallahi.
Konuşurken gayri ihtiyari uzattığım elimi tuttu.
Değişik baktı.
Oğuz gibi baktı.
Nasıl baktı bilmiyorum ama öyle baktı.
Nefesini tenime değecek şekilde ayarlayarak konuştu.
Nasıl yapıyordu bilmiyorum.
Tane tane.
Nefesini tenimde hissederek.
Nasıl konuşuyordu bu adam?
''Dedi ki;
Sevdiğim kadın orada,
Karşılaşırsan eğer benim yerime mutlaka öp ''
Bir iki saniye bana sanki çikolataymışım gibi baktı.
İçi gidercesine.
Şimdi elimi oynama sırası bendeydi.
Tuttuğu elimi kendime doğru hafifçe çeki
Kulağına eğildim.
''Arkadaşına söyle,
Benim sevdiğim adam gelir kendi öper.
Bence bizim bahsettiğimiz aynı kişi değil''