BEN GRİ

Por meluwayne

177K 10K 3.4K

Meraklı biri olduğum, inkar edilemez bir gerçekti. Ben; tozlu kütüphane raflarının arasında nefes alan... Mais

BEN GRİ
SİYAH ŞAH
1.RENK: AZSOSYAL
2.RENK: BAHÇE
3.RENK: İSTEK
4.RENK: KARAKTER
5.RENK: İRİS
6.RENK: PEMBE
CENNET'İN MODELİ
7.RENK: HİKAYE
8.RENK: GERÇEK
9.RENK: SEÇENEK
10.RENK: PLANLAR.
11.RENK: KUTLAMA
12.RENK: İYİ BİRİ
13.RENK: TANIDIK
14.RENK: KURNAZ.
15.RENK İKİZ
16.RENK: GÖZYAŞI
17.RENK: KONUŞMA
18.RENK: SIR
19.RENK: SEVMEK
20.RENK: TURŞU
22.RENK: MERDİVEN
|Arda Poyraz Yıldırım'dan|
|ARDA POYRAZ YILDIRIM'DAN 2|
|ARDA POYRAZ YILDIRIM'DAN 3|
|ARDA POYRAZ YILDIRIM'DAN 4|
23.RENK: DÖNÜŞ
24.RENK: MAYIN
25.RENK: ÇİRKİN
26.RENK: ARAF
27.RENK: EMİR
VE FİNAL.
|SON SÖZ|
Doğum Günü | Özel
-ÖZEL BÖLÜM-

21.RENK: NEDEN?

2.6K 183 52
Por meluwayne


AFRA'NIN AĞZINDAN...

Sağ, yer yer seyrekleşen kaşından damlayan kanı defalarca silmeme rağmen yine akıyordu.

"O kızı hayatımıza aldığına inanamıyorum."

O çok sevdiğim, belki de uğruna her şeyi yapacağım gülümsemesi suratına yerleşirken elimdeki kanlı pamuğu diğerlerinin yerine bırakıp temiz bir pamuk daha çıkardım. Gece rengine benzettiğim belki de her kızın içinin erimesine sebep olacak gözleri, ardımdaki banyo fayanslarına daldı. Pamuğa kahverengi, yarayı temizlemek için kullanılan sıvıyı döküp pansumana devam ettiğim vakit, dişleri, sıvının yarasında verdiği yanma hissi yüzünden sıkıldı ve arasından derin bir nefesi ciğerlerine doğru çekti. Uyuşturucudan kararmış ciğerlerine...

"Keşke bir haber verseydin be güzelim!"

Bana ne zaman kızsa veyahut da sinirlense 'güzelim' diye seslenirdi, beni güzel bulduğu için değil yani. Aksi takdirde günün yedi, yirmi dört saati başımda dikilir 'çirkin şunu yap' veya 'çirkin kalk şunu getir' gibi emirlerini yağdırırdı. O; sadece önem verdiği, kendince değerli gördüğü insanlara lakap takar, geri kalan insanlığı değil lakaplarına, bahçe paspasına bile layık görmezdi. Eğer ağabeyim Araf Ali tarafından lakabın varsa, hayat da önemli biriydin. En azından onun hayatında. 

Aklıma 'fare' lakabı gelince istemsizce pamuğu tekrardan sertçe bastırdım. Fare, Cennet demekti; Cennet ise o kadın... Adını duymak bile yeterince tiksindirici bir konuyken ağabeyim ısrarla kızın bir suçu olmadığını, tüm suçun o haysiyetsiz annesinde olduğunu söylüyordu...

Ne fark eder ki? O da onun kanını taşımıyor mu?

"Soruma hâlâ cevap vermedin?" Olmadık kişiler için en olmadık kişinin canını yaktığım aklıma düşünce pamuğu yavaşça çekip yarasına üflemeye başladım.

"O kızı hayatımda istemiyorum. Senin hayatında da istemiyorum."

Derince, bıkkınlık dolu nefesini tekrardan kararan ciğerine çektiğinde bende, uyuşturucu etkisini gösteren sıvıyı kaşına sürmeye başladım, dikişlerini patlatmış ve yeni, yine, yeniden dikmek zorunda bırakmıştı.

"Of, Afra..." derin bir nefes alıp devam etti, "O kız dediğin kişinin kim olduğunun farkında mısın?" Kaşlarını çattı ama sinirli bir halde değildi. Bıkmıştı. "Farkındayım ve umurumda değil. Sen annemizin başına neler geldiğinin, kimin yüzünden geldiğinin farkında mısın?"

 "Yeter!" Elimi hızla iterek ayağa kalkmıştı. "Cennet, bu olayın neresinde!" Sesini yükseltince suratımı buruşturdum. "Ne demek neresinde?" Ben de ayağa kalkıp karşısına dikildim. İkimizde sinirliydik ama ben, ondan daha sinirliydim. O kızın masum olduğunu düşünmesine katlanamıyordum, onu sevmesi sinirlerimi bozuyordu. 

"Babanın yaptıklarından sen sorumlu değilsen, Cennet'te annesinin yaptıklarından sorumlu değil." Ses tonu sakinleşmişti şimdi. "Böyle düşünmene inanamıyorum..."  Bu yola baş koyduğumuz her an sorduğu o lanet soruyu tekrar sordu; "Cennet'in bizimle gelmesini istiyorum. Biliyorsun öyle değil mi?" Kafamı bile sallamadan, tabir-i caizse bu söylediklerini bir şekilde umursamadan yaptığım işe verdim kendimi, "Nasıl oluyor da her seferinde bir yerlerini yaralayıp geliyorsun yanıma?"  Gülümsemekle yetindi. Küçük, güzel bir gülümseme. 

Babam gittikten, annem intihar ettikten sonra bana Araf bakmıştı. Her ne kadar aynı yaşta olsak dahi Araf; tıpkı bir baba gibi davranmış ve beni koruyup kollamıştı. Ben acımla yüzleşmeye korkarken o sanki hiç acı çekmiyormuş gibi sadece benimle ilgilenmişti. Etrafa olan nefreti; çocuk yaşta büyümesinden idi, çocuk yaşta 'baba' olmasından. Benim babam.

"Sahi söylesene nasıl becerdin kafanı yarmayı?"  Tekrar tekrar ve tekrar hayranı olduğum gülümsemesi yerleşirken yine aynı keyifle mırıldandı.

"Fare kemirdi diyelim."

XX

CENNET'İN AĞZINDAN

Bir ucu bardakta, öbür ucu ağzımda olan pipetin ağız kısmını biraz daha çiğnedim. Kaşlarım kendiliğinden yukarı kalkarken, dudaklarım pipetin çiğneyiş şekline göre büzüşüyor yahut da düz bir çizgi alıyordu.

"Ve sonra yardım etti Cennet, nesini anlamadın ki ?" Saati pek tutmadım ama eminim yarım saattir Arda, Araf Ali ile tanışmasını anlatırken ben; önümdeki pipeti çiğniyordum.

Arda'nın maddi durumunu, özel hayatını pek bilmesem de burs aldığını zaten biliyordum. Arda'nın her zaman için çok mutlu biri olduğunu zannediyor olsam da, şu an bunun için tekrar düşünmem gerektiğini fark ettiğim.

Hakkında çıkan dedikodular, az önce anlattığı, Ali ile olan bağı.... Birden her şey beynime hücum etmiş gibi hissettim ve ellerimin üzerine yasladım başımı.

İşte o an fark ettim.

Yanılmıştım, Arda'nın rengarenk bir kalbi falan yoktu, sadece maske takmıştı. Maskeyi fark etmemiştim, çünkü ona aşık olmakla meşguldüm. Aşk böyle bir şey işte, aşık olduğunuz kişinin gerçekleri görmenizi engelliyor, sizi ona karşı kör ediyordu. 

Kör olduğum için pişman değildim, en azından şimdilik.

Arda ile ilk karşılaşmamız gözümün önüne perde gibi indi bu sefer. Oturmuş, bir şeyler karaladığı o hali... Dişlerini geçirdiği ceketin kollarına kadar anımsadım hepsini. Onunla güldüğüm, onunla kavga ettiğim anları da...

İyi ya da kötü, biz güzel bir ikiliydik. Gözümün önüne gelen sahneler devam ederken, Arda anlamadığımı düşünüp yine, yeniden kendini açıklamaya çalışırken ben hala onun geçmişini sorguluyordum. Hatta şimdiyi de.

Sahi Arda hakkında ne biliyordum?

Hiç. Koca bir; hiç.

Ailevi durumunu nasıl olduğunu bile bilmediğim bir çocuk vardı şu an karşımda, doğum günü ne zamandı Arda'nın, annesinin adı neydi mesela? Bu en ufakları idi... Hiç tanımadığım birine mi aşık olmuştum, yoksa onun maskesine mi?

Kahretsin, neden hakkında hiçbir şey bilmiyorum?

Kalbinin içinde herkes için bir yer olduğunu, orasının rengarenk bir sığınak olduğunu düşünürdüm.. Sadece bir düşünce de mi kaldı yani? Artık kalbinin siyah, hemde katran siyahı olan bir sır kutusu gibi görüyorum. Neden?

Maske takabilirsin, seni yargılamam, yemin ederim bunu yapmam. Maske takmayan kim var? Ama neden, bana neden kullandın o maskeyi?

Haykırmak istediğim onca söz, sormak istediğim onca soru varken -en çok da 'neden'iken-ben sessizce kafamı kaldırıp pipetimi çiğnemeye devam ettim. 

"Neden?" İçimden konuştuğumu zannederken dışımdan sormuştum bunu; neden.

Arda kaşlarını çatmış beni anlamaya çalışırken bende yavaşça pipeti bıraktım.

"Ne 'neden'?"

'Neden' denilen soru kalıbı, aslında insanın en çok canını yakan soru kalıbıydı. İçinde binlerce haykırış binlerce serzenişi barındıran tek kelimeydi belki de hayatta.

Peki benim 'neden'imde ne vardı?

Son zamanlarda sadece saçma sapan hareketlerde bulunmuş, saçma davranışlar gerçekleştirmiştim. Aslında en başından başlıyordu belki de benim nedenim; Neden bana kendini iyi biri olarak gösterdin? Çok eğlendin mi benimle oynarken? Çünkü ben sol tarafını hissetmiyorum da. Ama anlamıyorum, neden?

Bir insana kötülük yaparken bir sebep gerektirmez miydi, kişi sırf canı istediği için mi kötülük yapardı?

"Araf diyorum, neden sana yardım etti? "

Ben senin canın yanmasın diye uğraşırken, sen neden benimle oynadın?

"Yani o Araf Ali, neden yardım etsin ki?"

Neden o gün benimle tanıştın? Hocayı mı atlatamadın?

"Neden bana söylemedin?"

Neden bana 'turşu'm demek istedin? Neden beni sahiplendin?

Neden?!

Binlerce 'neden' boğazıma doluşmuş, binlerce hayal kırıklığı boğazıma batarken ben aklımdan hiç mi hiç geçmeyen soruyu sordum; Araf Ali neden yardım etti?

Neden? Senden korktuğum için mi? Hiç sanmıyorum!

Belki de hâlâ kalbin kırılmasın diye uğraştığımdandır...

Sen benim kalbimi kırmamış, paramparça etmiş üstünde tepinmiş, yumruklarınla döverken ben hâlâ senin kırılmaman için uğraşıyorum. Saflığımdan mı yoksa? Yoksa...

Salağın tekiyim.

"Bana okulda burs verenin o olduğunu ben de sonradan öğrendim. Bence senin sandığın kadar kötü biri değil, insanları yorumlama konusunda kötüsün." Gülümsedi, gülümsemesine gülümsedim. "Fark ettim." Yavaşça eğilip aklımdaki bir çok neden ile pipeti ağzıma alıp tekrar çiğnemeye başladım, eğlenceliydi aslında fakat bu şu anlık dikkat edeceğim son şeydi.

"Ee, bir şeyler daha yiyelim mi yoksa kalkalım mı?"

Arda ile ilgili her şey güzeldi ama bugün... Maskesini fark etmem canımı acıtmıştı. Durun, düzeltiyorum; bana karşı maske taktığını fark etmem canımı acıtmıştı. 

"Ne? Ne dedin?" Anlık bir irkilme ile ona tekrar odaklandım.

"Kalkmıyor muyuz?" Saçlarını karıştırıp suratını buruşturdu. "Kalkalım." Sessizce mırıldanarak fikrimi söyledim. 

Şu an fark ediyordum da hayatım tam anlamıyla nedenlere bağlanmıştı. Düşünmeden yaptığım onlarca hareketleri şu an sorgularken aslında geciktiğimi fark etmekte ayrı bir sinir katıyordu insana. Bir çok şeyi yeni yeni fark etme sebebim, kesinlikle geriye dönüp ilk defa sorgu yaptığımdandı.

Kahretsin!

Fazla aptal, fazla gerzek ve fazlaca salaktım!

Ya da kısaca; aşıktım işte.

Zaten karışık olan kafamı iyice kendim karıştırınca kalkmak için yeltenmiş, Arda'nın da hareketlenmesine sebep olmuştum. Ne diyecektim? Uzak dur benden mi?

İşin aslını öğrenmeden yargısız infaz yapmayacak gerekirse Arda'yı araştıracaktım.

Yapamayacağımı pekala hepimiz biliyoruz, birbirimizi kandırmayalım, ama kesinlikle yargısız infaz yapmayacaktım.

"Benim acil gitmem lazım. "

Birden ağzımdan çıktı bu söz, nefes alamadım. Hızlıca kafeden dışarı fırlarken, adımlarım sıklaştı; arkama hiç bakmadım. 

Arda, tamam bana maskeyle gösterdi kendini ya Araf Ali? O neden Arda'ya burs veriyordu? Hayır, Arda'nın anlattıklarına inanmamıştım, bu işin içinde bir iş vardı. Çözmem gereken çok soru vardı.


MELUSİNA'DAN SEVGİLERLE.

Instagram: meluwayne

Youtube: Melusina Wayne 

Continuar a ler

Também vai Gostar

447K 6.8K 19
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
70.7K 7.8K 45
İnsanlar okulunda okuyan birçok vampir vardı. Hyunjin felix'i çıkarları için kullanmak istiyordu. Çünkü kraliçe öldükten sonra başa geçecek olan oydu...
7.9K 951 21
Yavaş yavaş ölüyorum. Bunu biliyorum. Kimilerine göre bu bir intihar. Ama ben yüzlerce kişi ölmesin diye kendimi "FEDA" ediyorum.
115K 9.6K 23
Başını eğdi ve kadının ter ve tozla kaplı kokusunu içine çekti. "Ne kadar canını yakabileceğimi, ölmek için yalvarana kadar seni süründürebileceğimi...