ZORAKİ EVLİLİK

Por TCZeynepYaln

330K 9.5K 662

Beğenmenizi umuyorum yorum bırakın. ^.^ Mais

Zoraki evlilik
Herşeyin başladığı nokta
Eve doğru yolculuk
Kötü gün :(
Sinir şey
Sıkıntı joystik can
Çokkk ÖNEMLİ bir duyuru
Tontonlar'ın Pansiyonu
Pişmanlık
Karanlık
hikaye değişecek
Hastane
Ölümden dönmek
Karışıklık
Hayal'in Hikâyesi
Korku filmi
Kavga
Otel 2
Utanç
Etki
Öpücük
Sevgi
Kavga
Düğün
Kahkaha
Beybi
Yarışma
-Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler-
Pembe

Otel

9.4K 284 18
Por TCZeynepYaln

Bölüme başlamadan önce herkesden çok çok çok ve çok özür diliyorum bayadır yeni bölüm yazmadığımın farkında değilim çünkü çok aşırı derecede yoğundum Ama tabii ki de bu bir bahane değil. Yine herkesden özür diliyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz. Çünkü biraz aceleyle yazdım yetişmesi için. Biraz da uzun yazmaya çalıştım. Haftaya yine sınavlarım var ama boş olduğum sürelerde yazmaya çalışacağım. Tekrardan özür dilerim.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Birkaç hafta sonra:
3 günlük tatil için hazırlanıyoruz. Bu arada bir sürü de olay oldu. Öncelikle Can benimle artık daha samimi olmaya başladı. Ayrıca Damla'yla sinemaya gidip korku filmi izlediğimizi öğrendi. Önce gidip Damla'ya sonra da gelip bana kızdı. Ha birde Can bayadır başka kadınlarla ilişkiye girmiyor. Evet şu zamana geri dönelim. Şuanda ben çanta hazırlıyorum. 3 günlük tatil olduğu için fazla birşey götürmeme gerek yok zaten.
Çantamı son kez kontrol ettikten sonra telefonumu yatağın üstünden alıp aşağıya indim. Can yine döktürmüştü. Evet ortada bir kahvaltı vardı ama mutfaktaki kahvaltı hiç mühim değildi. Yumurta kabukları yerlere saçılmış. Hatta yerde kırık bir tabak bile vardı. Un heryere dökülmüş. Tezgahın üstü yağdan dolayı cila gibi görünüyor.
Neyse kahvaltı hazırlaması da güzel bir şey. Aferin sana canişko. Evet iğrençti bu.
Can bana gülümseyip "Günaydın" dedi.
Ben de ona gülümseyip "Günaydın" dedim.
Şuan da hiç mutfakla ilgilenemeyecektim. Çok açtım ve aç kaldığım zaman hiç hoş şeyler olmuyordu.
Sofraya oturduktan sonra Can yemek yemeğe başladı.
Birkaç dakika sonra yanık kokusu etrafa yayıldı. Ben nerden geldiğini anlamaya çalışırken Can pancake diye bağırdı ve koşarak mutfağa gitti. O sırada da siren sesi gibi alarm ötmeye başladı. Bende arkasından gittim. Tabi yere de yağ dökülünce ayağı kayıp poposunun üstüne düştü. Düşmeden önce de tezgahtaki un poşetini de kendine çekti. Ve şuan ki durum Can bana ölümcül gözlerle bakıyor. Tavadaki pancake siyahtan siyaha renk geçişi yapıyor. Ben de anırmaktan artık arada domuz sesi çıkartıyorum.

Tabi bu domuz sesi artınca Can da benimle beraber gülmeye başladı. Sonra ciddileşip tavadaki pancake'i direk çöpe attı. Bende sandalyeyi alıp tavandaki alarmı susturdum sonra çamaşır odasından viledayı alıp yerleri silmeye başladım. Can da üstündeki unları yere silkeledi sonra o da bana yardım etmeye koyuldu.

Beraber tezgahı, kısacası mutfağı temizledikten sonra kahvaltı etmeye devam ettik. Can yemekten sonra duş alacağını söyleyip yukarı çıktı. Ben de o sırada masayı toplayıp bulaşıkları yıkadım. Yukarı hazırlanmak için çıktım. Tabi kapıyı açmamla kapatmam bir oldu. Can'ı yarı çıplak bir halde belindeki havluyu çıkartırken yakaladım. Allah'tan havluyu çıkarttıktan sonra girmedim. Aradaki zaman farkını tam yakalamıştım. Birkaç dakika sonra Can giyinik bir şekilde çıktı.
Yüzüne baktığımda sırıtıyordu. Gözlerimi devirip içeri girdim. Ha birde söylemeyi unuttum. Kolumdaki alçıyı da birkaç gün önce çıkarttık. Tabi doktor alçıyı keserken ki yüz halimi Can görünce kahkaha tufanına girdi ve doktor bana bundan sonra daha dikkatli olmamı söyledi. Muayene bittiğinde reçeteye kullanmam gereken ilaçları yazdı. Arabaya binerken bile Can hala gülüyordu.
Neyse bu da böyle bir anı olmuş oldu.
Kapıyı hemen kapatıp direk giysi dolabına yöneldim.
Açıkça söylemek gerekirse bu dolaptaki giysilerin yarısından fazlası bana ait değildi. Sadece birkaç parça kıyafet vardı. Onları da ya Can ya da üvey annem getirmişti. Neyse yol uzun olduğu için rahat birşeyler seçmem gerektiğini düşündüm. Siyah kot tayt üstüne de bol ve değişik yazıları olan bir tişört çıkardım. Yatağın yanındaki komidinden iç çamaşırı da aldıktan sonra banyoya girdim. Banyoya girince sıcacık buhar yüzümü yaladı. Kıyafetleri askılığa astıktan sonra kapıyı kitledim ve soyunup üşümeden banyoya girdim. Can benden önce girdiği için su hala sıcaktı. Direk vücudumu keseledikten sonra çiçek kokulu şampuanı başıma sürüp yıkamaya başladım. Son olarak saç kremini de saç uçlarıma yedirdikten sonra iyice durulayıp duştan dışarı çıktım. Bornozumu üstüme geçirip, bir tane de havluyu başıma geçirdikten sonra kurulanmaya başladım.

Son olarak da üstüme tişörtü geçirdikten sonra saçlarımı salık bırakıp banyodan dışarı çıktım. Yatağın üstündeki çantayı aldıktan sonra yavaş ve emin adımlarla merdivenlerden inmeye başladım. Ben indiğimde Can telefonla konuşuyordu. Kendi çantasını da kapının önüne koymuştu. Telefon konuşması bittiğinde arkasını döndü ve beni gördü. Elimdeki çantayı kapının önüne koyup ayakkabılarımı giymeye başladım. O da ayakkabısını hızla giyip hemen çantaları aldıktan sonra arabaya koştu. Anlaşılan acele etmemiz gerekiyordu. Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamadan hemen anahtarla kapıyı kilitledim ve bende Can'ın yanına doğru koşmaya başladım. Tabi ben koşarken yine benim sakarlığım tuttu. Tam yere kapaklanırken son anda kendimi kurtardım. Arabanın kapısını açıp kendimi içeri attım. Can gaza basınca ben de o anki sarsıntıyla hemen emniyet kemerini bağladım. Can şuanda kaçla gidiyordu bilmiyorum ama camdan dışarıyı izlediğimde gördüğüm şey sadece renklerdi. Şeritler ve bariyerler dümdüz görünüyordu. Havaalanına giriş yaptıktan sonra Can hemen arabayı boş bir alana park etti ve hemen arabadan indi. Ben de onun acelesine ayak uydurmaya çalışıyordum.

Kendi çantamı alıp iç hatlara doğru koşmaya başladım. Arkamdan Can arabayı kilitlemişti ve onun da ayak sesini duyabiliyordum. Can bu holdingin patronuydu zaten özel uçakla gidiceğimiz için pek telaş etmesine gerek yoktu ama gerçekten geç kalmaktan nefret ettiğini bugün bana açıkça göstermişti.

Sonunda o kargaşanın içinde uçağa bindiğimizde, ben epey bir yorulmuş ve acıkmıştım. Tamam belki bir kaç saat önce yemek yemiş olabilirdim ama napalım mide bu iste de istiyor. Hem zaten ben yıllık hareket etme sürecimi bugün itibariyle doldurmuştum. Yanıma baktığımda Can dergi okuyordu. Gerçekten çok sıkılmıştım. Bende öndeki gözde olan dergiyi alıp okumaya başladım. Genellikle kozmetikler, oyuncaklar gibi bir sürü şey vardı. Katalog gibi bir şeydi bu. Dergiyi karıştırırken sonunda bulmaca olduğunu fark ettim. En azından şuan ki sıkıntımdan kurtarabilirdi. Can'a döndüğümde hala dergiyi okuyordu. Elimi gözünün önünde salladığımda bana ne var dercesine baktı. Kalem var mı diye sorduğumda gözlerini devirip ceketinin cebinden holdingin isminin olduğu kalemi çıkarttı. Uzattığında hemen alıp bulmacayı çözmeye başlamıştım. Ben başlamıştım mı demiştim, tamam kabul hiç bir şeyi anlamamıştım. Sadece resimdeki ünlüyü bulmuştum o kadar. O da Hadise'ydi zaten. Tam soruyu çözmeye dalmışken Can elimden dergiyi ve kalemi almıştı. Dergiyi kıvırıp kendisi çözmeye başladı. Çözerken çok ciddi görünüyordu. Kaşlarında çok ezici bir bakış vardı. Bir 10-20 dakika sonra dergiyi kucağıma bıraktı. Ona baktığımda kalemi ceketinin cebine koyuyordu. Derginin en son sayfasını açtığımda hepsini bitirmişti. Ağzım açık ona döndüğümde bana alayla baktı.

-"Hem aptal hem sakar hem de sulu gözsün."

-"Bana diyene bak sen de mutfak konusunda hem beceriksiz hem de egoist bir kas yığınısın."

-"Doğru söyle kaslı olmam hoşuna gidiyor değil mi?"

-"Ne alaka ben öyle bir şey mi dedim?"

-"Hayır ama ima etmiş gibi bir şey oldun."

-"Uyucağım ben hadi görüşürüz."

Bu çocuğun benim sinirlerimi bozmada üstüne yok zaten. Ama gerçekten de dediğim gibi uykum gelmişti. Gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlıyordu. Kafamı pek rahat edemediğim koltuğa iyice gömdükten sonra kendimi uykuya teslim ettim.

Kolumun dürtüklenmesiyle yavaş yavaş uykum benden uzaklaşıyordu. Kolumu dürten kişi hala beni dürtmeye devam ediyordu. Gözlerimi yavaşça açarken beni dürten kişiye baktım. Can ve koridorda duran bir hostes bana bakıyordu. Gözlerimi tekrar Can'a çevirdiğimde aç mısın diye sordu.

Kafamı evet anlamında sallayınca hostese dönüp adını hiç duymadığım bir şeyler istedi. Hostes gülümseyip bir tepsi uzattığında Can tepsiyi alıp önümdeki masaya koydu ve kendine de çay istedi. Tepsiye bakınca gözlerim fal taşı gibi açık kalmıştı. Karşımda güzeller güzeli bir pancake tabağı duruyordu. Can'a sarılcaktım ama yine sakarlığım tuttucaktı ve ben elindeki çayı üstüne dökücektim. O yüzden sadece gözlerinin içine bakarak teşekkür ettim. Bu benim birisine minnettar olduğumdaki bakışımdı. Her neyse önümdeki tabağa döndüm. Yemeğe yumuldum desem yalan olmaz.

Son pancake parçasını da yutarken midem şişmişti. Galiba biraz aşırıya kaçmıştım. Ama tadı çok güzeldi. Hostes holden geçerken benim tepsimi de almıştı. Biraz daha kestirmeye karar vermiştim ki pilotun anonsuyla birazdan inecek olduğumuzu öğrendim.

Uçak gürültüyle inerken açıkçası çok rahatsız olmuştum. Normalde de uçak yükselirken ve alçalırken midem kalkıyordu. O zamanlar küçüktüm ve babam benim elimden tutarak hem sakinleştiriyor hem de komik şeyler anlatıyordu. Ama şimdi öyle birşeyin olmayacağını iyi biliyordum. Zaten babam bana tecavüz etmeye kalktığı günden itibaren onunla olan tüm bağımı tamamen kesmiştim. Geçmişi arka perdeye itip ayağa kalktım. Herkes uçaktan iniyordu. Çantalarımızı aldıktan sonra sakin bir şekilde uçaktan indik. Havaalanındaki tünelde ilerlerken bizimle birlikte inen gruba baktım. Bazılarını tanıyordum ama çoğunu daha önce hiç görmemiştim. Holdingde ki tüm personeller gelmişti. Demek ki herkesin tatile ihtiyacı vardı.

Havaalanından çıkarken bir kaç güvenlik görevlisi yanımıza geldi ve bizi özel araca kadar eşlik etti. Güvenlik görevlisinin teki kapımı açarken gülümseyip teşekkür ettim ve araca bindim. Çantamdan telefonu çıkartıp uçak kalkmadan önce kapattığım telefonu açtım. Açıldığı anda 3 tane mesaj sesi ard arda arabada yankılandı. Can'ın da dikkatini çekmiş olmalı ki kafasını buraya doğru çevirdi. Mesajlar kısmına girdiğimde 3 mesajın da Damla'ya ait olduğunu gördüm.

-"Hayal napıyosun?"

-"Hayal alış-verişe gidelim mi?"

-"Hayal öldün mü kız?"

Ben sırıtırken Can da kafasını uzatmış meraklı gözlerle ekrana bakıyordu. Mesajları okumayı bitirdiğinde bana dönüp Damla mı o dedi. Kafamı salladığımda koltuğa geri yaslandı. Bende Damla'nın mesajlarına cevap yazdım. Sonra telefonu çantama atıp arkama yaslandım. Dışarıyı izlemeye koyuldum. Can'ın sesiyle daldığım pencere kenarından ayrıldım. Otel'e geldiğimizi söyleyip kapıyı açtı ve çıktı. Bana yine soğuk davranmaya başlamıştı. Ama çok takılmadım. Çantamı koluma takıp bende dışarı çıktım. Otele baktığımda cidden çok büyük ve gösterişli duruyordu. Can içeri girerken bende onu takip ettim. Ben çok büyük mü demiştim, bu resmen saray gibi. Lobinin tavanından saray yavrusu kadar taşlarla kaplı bir avize sarkıyordu. Lobinin mermerleri altın kaplama gibiydi. Kısacası heryer parıl parıl parlıyordu. Gözlerim Can'ı aradığın da Can lobide kayıt işlemlerini hallediyordu. Sakin adımlarla ona doğru yürümeye başladım. Beni farkedince yandan kısa bir bakış attı sonra adamın elindeki anahtarı aldı. Anlaşılan odaya gidiyordu. Ben de onu takip ettim. Asansöre bindiğimiz de bizden başka kimse yoktu. İkimiz de konuşmadık. Kapı açıldığında kaçıncı katta olduğumuza baktım. 5. kattaydık. Asansörün kapıları kapanmadan indim. Arkama baktığımda Can yoktu. Asansör yukarı çıkmaya devam ediyordu. Kaçıncı katta duracağına bakarken bir yandanda öteki asansörü çağırıyordum. Asansör 10. Katta durmuştu. Çağırdığım asansörde 5. kata yaklaşıyordu. 5. kata geldiği anda kendimi asansörün içine attım ve 10'a bastım. Asansör yavaş hareket ederken içerdeki insanları dikkate almadan bağırmak istiyordum. 9. kata geldiğin de kapı açıldı ve arkamda ki kişiler teker teker çıkmaya başladı. Onlar çıktıktan sonra hemen kapıyı kapatma düğmesine bastım. 10. kata geldiğimde kendimi hızlıca dışarı attım. Sağdaki koridora saptım. Tam o sırada bir kapı kapanıyordu. Hemen kapının önüne koştum. Ama kapı çoktan kapanmıştı. Kapıyı tıklayıp beklemeye başladım. Kapı açıldı ve kapının ardından koca göbekli bir adam çıktı. Ben özür dileyip yanlış kapıyı tıkladığımı söyledim. Giderken adam arkamdan homurdanıyordu.

Continuar a ler

Também vai Gostar

22.1M 899K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
45.6K 1.9K 21
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...
46.8K 97 32
Uzun soluklu bir hikaye. Açık +18 sahneler içerir. Soluksuz okuyacağınız bir hikaye.
318K 18.7K 6
Nisa'nın bir iş çıkışı durakta otobüs beklerken eski eşini kanlar içinde görmesi ile hikayeleri tekrardan başlar... Yanlışlıkla olan "tesadüfler" baz...