Kurumuş dudaklarımı yaladım.
''Solo''
Bu adamı biliyordum.
Kendi ismini kendi oluşturmuştu.
Napoleone Solo.
Soloydu adam.
Yalnız çalışır.
Solonun kelime anlamını kendisine ithaf etmişti.
Napoleon Bonapart
Fatih.
Savaş dehası.
Daha egoist biri olamazdı.
Son derece yakışıklı ve yalnız bir adam.
Adamın resmi üzerindeki ellerim titriyordu.
Selim varlığını hatırlattı.
''Komutanım''
Ona bakmadan konuştum.
''Deniz'in haberi olmayacak bal tuzağından.
Kesin emirdir.''Gözlerim hala dosyadaydı.
Beni
Abisinin evleneceği kişiyi birini etkilemeye çalışırken görmeyecekti.
512yken kolaydı.
Sadece bir hayatım vardı.
Sorumluluklarım yoktu.
Ama şimdi aile olmaya çalışıyordum.
Selim'in bile beni o şekilde görmesini istemezdim.
Ama birileri illaki görecekti.
Kaçamazdım bundan.
''Çık Selim.
Deniz'i bul.
Kendi rolünüze çalışın.''
Yalnız kalıp önce kendimi sonra da dosyayı toparlamalıydım.
Selim bir saniye tereddüt etti ama itirazsız kalktı.
Bu adam büyük balıklardandı.
Operasyon hala terörle mücadeleydi.
Orada bir kulis olacaktı.
Bir anlaşma.
Büyük çaplı.
Babalarla hem de.
Bu kadar geniş çaplı bir operasyon işimize gelirdi.
Yılanın kafasını kesince geriye kalan biraz çırpınıp dururdu.
Herkesin fedakarlık yapması lazımdı bu kesin.
Payıma düşen de buydu.
Jose Saramago'nun dediği gibi.
''Bütün kuşlar mısır yer ama bedelini serçeler öder.''
Şimdi bulunduğum hale isyan etmenin sırası değildi.
Dersime profesyonelce çalışıp bu işi kotarmalıydım.
Kapı çalındı.
Selim ya da Deniz olamazdı.
İçeriye giren adam yabancıydı.
Babamın adamlarından biri olmalıydı.
Elinde küçük bir çanta tutuyordu.
''Ceylan hanım,
Babanızın adamıyım.
Sizin için bir şeyim var''
Histerik bir gülümseme yolladım.
Kesinlikle benim için bir şeyleriniz vardır .
Elimle karşıma oturmasını işaret ettim.
Masaya oturup çantanın kilidini şak diye açtı.
Zarif uzun parmaklarıyla bana şık bir çanta çıkardı.
Elbiseme uygundu kesinlikle.
''Sadece bir çanta değil'' dedim sessizce.
Adam siyah kemik gözlüklerini düzeltti.
''Kesinlikle efendim.''
İçini açıp bir silah çıkardı.
''Çantanın silah olan gözü sadece sizin parmak izinizle açılır.
Silah da sadece sizin ellerinizde ateş alır.
Geriye kalan zamanlarda şık bir aksesuardır.
Bütün güvenlik önlemlerini kolaylıkla atlatır.
Babamın benim için yaptırdığı silah olmalıydı.
Uçakta deneme yapmam korkunç sonuçlara yol açabilirdi.
O yüzden uzanıp elime aldım.
Sanki parmaklarım silahı değil de
Silah benim ellerimi tutuyordu.
Garip bir teknolojiyle yapılmıştı.
Bu silahın elimden düşmesi mümkün değildi.
Dengesi çok iyiydi.
Adama doğrulttum.
İrkildi.
Sonra onun hizasında yavaşça kaydırdım.
Sanki cep silahı değil de uzun namlulu bir silahtı.
''Üç kurşun tipiyle de çalışır efendim.
Kurşunları çıkardı.
Evet uzun namluluydu.
Bir tane lens kutusu çıkardı.
''Gözünüze taktığınızda dürbün görevi görür.
Yalnızca tek göz.''
Her şey düşünülmüştü.
Ama bir şey eksikti.
''Bıçak?''
Adam gülümsedi.
''Babanız onu da düşündü efendim''
Çantadan bu sefer daha değişik bir şey çıkardı.
''Kağıt bunlar''dedim.
Adamın elinde havada dalgalanıyordu.
Buruşuyorlardı bile.
''Sadece benim ellerimde kağıt efendim''
Bana uzattı.
işaret parmağımı üzerinde yavaşça gezdirdim.
Herhangi bir değişiklik olmadı.
''Baş parmağınıza odaklı efendim.
Uygunsuz bir anda açılmaması için vucudunuzda ellerinize uzak taşımanızı tavsiye ederiz''
Baş parmağımı dokundurduğum an kare şeklindeki kağıt
Yavaş yavaş gümüşi bir renk aldı.
Sonra sertleşip üç parçaya dönüşüp ayrıldılar.
Üç bıçak
Üç kağıt.
Etkileyiciydi.
''Başka bir şey yoksa?'' dedim.
Adam yerinde kıpırdandı.
''Sizin korumalarınızdan biri olacağım efendim'' dedi.
Bu da ne şimdi?
''Kendi ekibimle çalışırım.
İlk uçakla geri dönün lütfen
Çıkabilirsiniz''
Adam bir şey söylemeye niyetlendi.
Bakışlarım karşısında susup çıktı.
Adama patlamazdı bu mesele.
Babam beni bilirdi.
Bilseydi yollamazdı diyecek oldum
Bilerek yolladı.
Bu da kabul etmeyeceğim bir şeydi.
Adam ayrıldığında odamda bulunan uçak penceresinden baktım.
İnişe geçiyorduk.
Başlıyordu.
--------------------------------------------
Oğuz
''İki gece önce ''
Cebinden bir zarf çıkardı.
''Değerlendir bunu'' dedi.
İçimde kötü bir his vardı.
Bu zarftaki şey..
Aldığımda kafamı kaldırıp baktım.
''Bu zarftaki şey'' dedim zarfı sallayarak.
Adam zarfı işaret etti.
''Önce aç asker
Sonra konuşuruz''
Açtım zarfı.
Bu adam süpriz yumurtanın içinden oyuncak çıkmayanıydı.
Bu bir işti.
Bir kadından bahsediyordu.
Cateline.
Terörle bağlantılı biri.
Sonra bir otel açılışı.
Otelde kurulacak olan bir sözleşme.
Kağıdı masaya bıraktım.
''Bütün bunların bizimle ilgisi ne?''
Viskisinden bir yudum aldı.
''Ekibin ve Ceylan operasyona gidiyor.
Önceden planlandı.
İçlerinde sen de olacaktın.
Ama seni başka bir pozisyonda değerlendireceğim.''
''Bana bunun bizimle ne alakası var diye sordum'' dedim dişlerimi sıkarak.
''Sen askersin.
Bu da terörün kökünden kazınması için bir tatil bileti.
Şu yurtdışındaki çekirdek kadrodan bahsediyorum asker.
Otel açılışında toplantı olacak.
Üç gün sürecek açılış.
O konseye adam sokmamız lazım.
Biri barış.
Diğeri sensin.
Ceylan da tabii''
Anlamamıştım
''Ceylansa
Bal tuzağı''
Başka türlüsü düşünülemezdi.
Ayağa hışımla kalktım.
''ASLA
ÖLDÜR DAHA İYİ''
Gülümsedi.
Şuan boğazını sıkıp akciğerlerini elimle sökmek istiyordum
''Nasıl babasın lan sen!
İnsan kızına bunu yaptırır mı?''
Cinlerim tepeme çıkmıştı.
''Saçmalama asker.
Otur şuraya''
Oturmaya niyetim yoktu.
''Ya hemen anlat ya da o bardağı kırmadan boğazından geçiririm''
Adam söylediğim orjinal öldürme fikrinden sonra ihtiyatla anlatmaya başladı.
''Cateline sana bu konuda yardım edecek.
Evet Ceylan bal tuzağı yapacak.
Fakat sen bunu engelleyeceksin.
Zamanı geldiğinde.
Sana dosya getirecekler.
Oku.
Kullan bilgileri.
Sen şuan Ceylanı düşünme.
Ekibin onunla olacak.
Sonra sen de otelde olacaksın zaten''
Evet Barış
Altay
Semih
Ali hepsi orada olacaklardı.
Biraz sakinleşmiştim.
Ama çok kolaymış gibi anlatmıştı.
''Bu kadar kolay söylediğinize göre zor olacak''
Hep öyle olmaz mı zaten.
Masa başından konuşanlar için hep kolaydır.
Aslında iyi teklifti.
Git temizle gel.
Basit dinamiği olan çetrefilli bir iş.
''Evet kolay demedim.
Bu kadın.
Zor biri.
Silah tüccarlarından.
Abisini tanırım
Başında uzun zamandır Cateline var.
O da açılışa gelecek ama ikna etmek lazım.''
Kızın önünde çıplak dans mı edeyim.
Hayret bir şey.
''Sen edeceksin.
O kolay.
Asıl sonrası zor.''
Kağıda baktım.
Paristeydi.
Parise gitmeliydim.
''Sıkıntılı kısım.
Çekirdek kadro seni biliyor.
Malum Ceylanı kurtarmak için Azad havaya uçtu.
Ama Ziya kaldı.
Unutma düşmanlarını asker''
Ziya tamamen aklımdan çıkmıştı.
En başta Ceylanla ilk geldiğimiz zaman telsizden temas kurmuştu.
Sonra izlemeye çekilmişti.
Şimdi de beni biliyordu.
Çekirdek kadronun benden haberi vardı.
Ceylanı görmemişlerdi.
Barışı da.
Sadece Azad ve yanındakiler görmüştü Ceylanı
Onlar da havaya uçmuştu.
''Nasıl olacak o zaman.
Hem kadını alıp ikna edeceğim''
Kağıda tekrar baktım.
''Kavalyesi olacağım bir de!
Hadi onu geçtim.
Ceylan o kadının yanında beni görürse
Operasyon falan kalmaz.
Ben de Ceylanın yanında erkek sinek görürsem orayı başlarına yıkarım''
''Yıkmayacaksın asker.
Yıkamazsın.
Çünkü sen gitmiyorsun''
Ne diyorsun lan sen.
İçki mi dokundu bey baba.
Adam bunadı.
Kafa gidip geliyor.
''Anlamadım?'' dedim sesimi yükselterek.
''Bay X gidiyor.''
Hala anlamamıştım.
''Madem başka bir adamı göndereceksin
Ne diye bana tatava yapıyorsun ?'' dedim sinirle.
''Elini kolunu sallaya sallaya oraya giremezsin.
Neyse
Anlamayacaksın sen asker.''
Yerinden kalktı.
Yardımcısına bir şeyler söyledi.
Nasıl bi cehennem lan bu?
Bu işlerden anladığımı sanırdım ama sıcak çatışmadaki gibi olmuyormuş
Şimdi bir sürü bok bok iş.
Takımımdan ayrı tek başıma.
Ayşegül Pariste!
''Sana eski bir arkadaş getirdim''
Kafamı kaldırdım.
Bu kızı tanıyordum.
Bu Ceylanın arkadaşıydı.
Operasyon dosyasında Ceylanı bambaşka biri
Kızıl yapmıştı.
Samanta.
Ayağa şaşkınlıkla kalktım.
''Merhaba Bay X''