Minik çıtırtı sesleri duyarak uyandım. Göz kapaklarım binlerce kilo ağırlığında gibiydi ama yine yavaşça araladım gözlerimi.
Karanlık bir odada küçük bir ışık görüyordum. Dikkatli bakınca bunun bir sobanın ışığı olduğunu fark ettim. Gözlerim karanlığa alışınca az eşyalı minik bir odanın ortasındaki yatakta olduğumu anladım. Yatağın solunda, ayak ucuma koluyla kafasını yatağa koymuş yerde oturarak uyuklayan birini gördüm. Bu saçları karanlıkta bile tanırdım.
Doğrulmak istedim ama vücudumda çok ağırdı, kendimi tekrar yatağa bırakınca Ali'yi uyandırdım istemeden.
Şaşkın şaşkın bakındı sonra beni görünce yanıma yaklaştı
"İyi misin" deyip elini yüzüme koydu.
"Ne-nerdeyim ben? Ne oldu?"
"Banulardaydın. Sonraa... Ben de arkadaşımdan bunu öğrenince Banu'nun başına bela açacağını tahmin ettim ve kontrole geldim."
"Banuyla aramdakileri biliyor musun ki?"
"Evet ilk günkü kavganızın bir kısmını ben de görmüştüm."
"Sen kurtardın yani beni?"
"Şey.."
"Neden yaptın bunu?!"
Sesim gittikçe yükseliyordu. "Senden uzak durmamı istedin. Ben de uzak duracağımı söyledim ama hala ... Sen..."
Neden yaptığımı bilmiyordum ama deli gibi ağlamaya başladım. Aklımdan hiçbir düşünce geçmiyordu sadece deli gibi ağlamak istiyordum.
Ali yavaşça yanıma gelip bana sarıldı.
Oysa üzgün olduğum kadar sinirliydim de.
"Uzak dur benden!" deyip iteklemeye başladım.
"Şşş Deniz iyi değilsin..."
Var gücümle vurmaya başladım.
"Senden nefret ediyorum! Hepinizden !"
Ben bir yandan ağlıyor, bir yandan vuruyordum. O ise kollarını "teslim" der gibi iki yana açmış ona vuruşlarımı sakince izliyordu.
"Lanet Banu'dan da İpek'ten de nefret ediyorum. Hepinizden anladın mı?!"
Zaten bitkindim, çabucak yorulup durdum.
Bir an öylece bakıştık.
Sonra kollarını yavaşça çevreme doladı ve beni göğsüne doğru çekti.
"Canının yandığını biliyorum ama hepsi geçecek. Sen güçlü bir kızsın hepsini atlatacaksın."
Bir şeyler söylemek ya da yapmak istiyordum ama beynim bomboş gibiydi. Onun kollarının verdiği güven ve yanaklarımdan süzülen gözyaşlarımın sıcaklığından başka hiçbir şey yoktu benim için o an.
Derken eli ürkekçe, kırpılmış saçlarıma gitti.
"Deniz, sen tanıdığım en cesur kızsın. Hatta en cesur insansın. Kendin ol yeter, bu her şeyi çözecek."
"Evet" dedim gözyaşlarımı elimin tersiyle silerken boş gözlerle. "Ben Deniz Arkın'ım."
******
Bana yıllar gibi uzun gelen bir süreden sonra yine aynı yatakta bu kez tek başıma uyandım. Daha önce yanımda olan adamın sıcaklığından eser yoktu. Kendimi çok daha iyi ve toparlamış hissediyordum. Aklım kesinlikle başımdaydı.
Yalnız uyanmanın buruklu üzerine düşünmeye çok müsait bir ortamdı ama karnımın gurultusu bir anda tüm beynimin odak merkezi oldu.
Yiyecek bir şeyler aramak üzere yataktan çıktım. Kalkar kalkmaz kapını yanındaki masada duran büyük sandviçleri gördüm. Doğruca onlara gidip tamamını yedim.
İşte şimdi beynim tamamen yerindeydi artık.
Alinin benimle beraber çantamı da getirdiğini görünce deli gibi sevindim. Hızla aynamı çıkarıp saçlarıma baktım. Baya kırpmıştı saçlarımı o beyinsiz ama insan içine çıkabilecek gibi bir şekil verebileceğimi düşündüm. Sadece iyi bir kuaför lazımdı.
Ama her şeyden önce... SAAT KAÇTI?
Saat sabaha karşı 5ti. Eve varabilirdim hala! Tüm bu olaylar büyümeden girebilirdim odama!
"Tabi hala aynı gündeysek kızım!" dedim kendime. Sonra telefonuma bakıp rahatladım.
Nerede olduğumu anlamalıydım. Kapının dışından tuhaf gürültüler geliyordu. Yavaşça araladım. Karanlık ve geniş bir koridor görüyordum. Depo gibi bir yerdi burası. Demir merdivenleri görünce yavaşça aşağı indim.
Aman Allah'ım! Ali beni dövüştüğü yere mi getirmişti? Yoksa burada mı yaşıyordu bu çocuk?
Gözlerimi kısıp ringi görmeye çalıştım. Tabi ki Ali oradaydı.
Yine karşısında kendisinden çok daha cüsseli bir adam vardı ve yine onun canını okuyordu. Yavaşça merdivenlerden aşağı birkaç basamak indim. Sonra birden buraya ilk geldiğim gün beni ringe atlamaktan vazgeçiren adamı gördüm. Gerçekten o muydu? Biraz daha yaklaştım. Bayağı bir tiryakisiydi herhalde bu işin. Dövüş bitti, insanlar "GÖLGE!" tezahüratlarıyla coşuyordu. Ben de adama bakıp yüzümü buruşturdum. İyi birine benziyordu ama böyle boktan bir şeyin parçasıydı ve bu iğrençti. Çelişkili bir durumdu yani.
Düşüncelere öyle dalmıştım ki bana yaklaşan gençleri ancak "Naber fıstık?" diye sorduklarında fark ettim. Merdivenlerde bayağı aşağı inmiştim onlar da biraz yukarıdaydı. Bir an tekrar yukarı mı çıksam yoksa aşağıdaki kapıya mı yönelsem bilemedim, öylece kaldım. İki gençten biri hızlıca üst basamaklara geçti. İkisinin arasına kalmıştım.Sarhoştular ve eğlence istiyorlardı. Sorun çıkmadan sessizce uzaklaşmak istiyordum çünü çok ciddi sapıklar gibi görünmüyorlardı. Evet bunu anlıyordum galiba artık... "Gecesi kaça?" dedi bir tanesi ve elini belime dolamaya çalıştı. Onu sakince itekledim. Bu kez arkamdan diğeri kolumu yakaladı ve beni kendisine doğru çekti "Çok güzelsin bunu biliyor musun?" dedi. Kolumu çekmeye çalışıyordum ki tuhaf boğuk bir ses duydum. Baktığımda merdivenlerin yanındaki genç yere serilmiş duruyordu. Morluklarla ve kanlarla dolu yüzüyle Ali ona bakarak yumruğunu sıkıyordu. Onu devirmişti.
Diğer çocuk hızla kolumu bıraktı ve teslim olmuş gibi avuçlarını kaldırdı "Abi kusura bakma. Pardon biz şey sandık... Şey.." deyip koşar adım uzaklaştı. Ali de arkasından pis pis bakıp gidişine izin verdi.
Salondaki herkesin soluğunu tutmuş bizi izlediğini fark edince utanıp başımı eğdim.
Bu kez Ali kolumu sertçe tutup çekiştirmeye başladı ve sessizce "Yürü. Hemen." dedi.
Onu dinleyip beni kapıdan çıkarmasına izin verdim.
Sokaktan tamamen çıktığımızda hala kolumu tutuyordu. Hava alacakaranlıktı.
"Bırakacak mısın acaba? Canımı yakıyorsun."
Şaşkın şaşkın bakarak elini çekti. "Özür dilerim. Çok özür dilerim!"
"Yok tamam azcık sıktın sadece."
"Hayır Deniz! Tüm bu olanlar için. Seni asla buraya getirmemeliydim. Ben... Sana bir şey yapmadılar değil mi?"
"Yaa abartma tamam ben neler atlattım sadece kafaları güzeldi."
"Ben öyle görünce... Sinirim hala geçmedi! LANET OLSUN DİĞERİNE DE VURMALIYDIM!" elini sıkıp yanındaki duvara bir yumruk geçirdi.
"Ali sakin olur musun?"
"Tamam. Seni eve bırakacağım şurdan bir taksi çevirelim. Ama önce.. Çantanda peçete su falan var mı?" diyip yüzünü gösterdi.
Yol boyunca takside hiç konuşmadık. Ama ben sessizce yüzündeki ve ellerindeki kabuk tutmaya başlayan yaralara baktım. Ciddi bir ifadeyle yola bakıyordu. Bu çocuk kesinlikle tuhaftı. Bir insan kendine neden yapardı bunu diye düşünüp duruyor bir yandan da "Canın çok yanıyor mu?" diye sormak, ona sarılıp üzülme demek istiyordum.
Taksiden indiğimizde arka bahçeye yürüdüm. O da peşimden geldi. Çitin önünde durdum ve öbür tarafına atlamak için ellerimi üzerine koydum.
"Deniz."
Ellerimi bırakıp ona döndüm. "Evet?"
"Bir daha asla görüşmeyeceğiz. Başını da belaya sokmayacağım."
"Sen bir şey yapmadın ki..."
"Hayır neyi kast ettiğimi biliyorsun polislerle olan gece ve bu gece seni depoya götürmemeliydim ama mecburen..."
"Benim suç-"
"Deniz git."
"Hayır beni dinleye-"
"DENİZ! GİT!"
"Ama saçma-"
"DENİZ DEFOL GİT! Yeter tamam mı? Bir daha dahil olmayacağım hayatına. Kim haklı kim saçmalıyor umrumda değil. Okulda görürsen de selam falan verme. İki yabancı olalım."
"Ya sen bana yardım ettin. Şimdi neden böyle yapıyorsun?"
"Kızım kafan almıyo mu aması maması yok! SİKTİR GİT! Seni öyle Banu'nun elinde görünce acıdım sadece, hepsi bu. Sonra da başıma bela oldun."
"Belaysam eve bırakmana gerek yoktu! Kurtarmana falan da!"
"Hala konuşuyorsun keşke kurtarmasaymışım. Sadece baban zengin biri anlaşılan her okul çıkışı şoför falan yolluyo başına bişi gelse benden bilirler diye getirdim. Aramızdakiler de netleştiğine göre hadi evine!"
Daha fazla uğraşacak gücüm yoktu. Arkama bakmadan duvardan atlayıp eve girdim.
Hikayeyi severek okuyorsanız beğeneceğini düşündüğünüz 1 (bir) arkadaşınıza söyleyin veya whatsapptan gönderin 🙌🏼 Bu kez oy ve yorum değil farklı bir şey yapalım 😂❤️