I'm a Loner (외톨이야)

By coyotectrs

77.2K 5.5K 2.4K

Soru: Kız arkadaşım beni, bizim sınıftan bir çocukla aldatıyor ve haberim yok sanıyor. Çocuk cılız bir şey, i... More

Loner -1-
Loner -2-
Loner -3-
Loner -4-
Loner -5-
Loner -Final- P:1

Loner -Final- P:2

13.6K 780 475
By coyotectrs

Gerçek ya da değil. Kyungsoo buradaydı.
Jongin'in, onu bir oyunun içine dahil edip sevdiğini söyleyerek göklere çıkarıp, aniden ittirmesi ve yere düşürmesi bir olmuştu.

Kyungsoo kelimenin tam anlamıyla çakılmıştı.

Ama buradaydı işte. Jongin ona yine sevdiğini söylemişti ve Kyungsoo bunun doğruluğuna bile kafa yoramadan -ki büyük ihtimalle inanamazdı- Jongin sarılmıştı. Sıkıca.

Kyungsoo ise hayatı buna bağlıymış gibi, tek bir saniye bile düşünmeden diğerinin sarılışına karşılık vermiş ve ne öncesine, ne de sonrasına kafa yormuştu.

Jongin'i, Jongin'e ait olan her şeyi delice seviyordu. Elinde değildi, durduramıyor ve gittikçe artan sevgisine engel olamıyordu.

***

"Eğ-eğer.. istersen..yani..." Sırtlarında çantalarıyla caddede yürüyorlarken, Jongin'in aç olduğunu belirtmesiyle, Kyungsoo teklifini sunmaya çalıştı. Ama sadece çalışma aşamasında kalmıştı.

"Kyungsoo, rahat ol tamam mı?" Jongin durdu ve elini onun bileğine dolayarak diğerini de durdurdu. Kyungsoo'nun ona çevrilmiş yüzüne doğru diğer elini uzattı ve yanaklarında gezdirdi. Küçük olan sadece bu dokunuşla bile eriyebilirdi.

Jongin birden onun yanağını sıktığında, diğerinin gözleri kocaman olmuştu. "Çok tatlısın yaa."

Birkez daha diğerinin göğsüne doğru çekildiğinde, Jongin ellerini onun sırtına bastırdı ve Kyungsoo'nun kafası Jongin'in göğsüne çarptı. Heyecandan nefes almayı bile unutmuştu.

Sarılışı iyileştiriciydi.

Ve dudakları, toplum içinde oldukları gerçeğini yadsıyarak Kyungsoo'nun kulağına değdiğinde, Kyungsoo neye uğradığını şaşırmıştı.

Önce kıkırdağını öptü, kısık bir nefes verdi ve tekrar öperek, elini sıcak yanakların üzerinde gezdirmeye devam etti.

Birden çekildiğinde, Kyungsoo üşüdüğünü hissetmeden edemedi.

Ama Jongin, ellerini onun yüzüne koyup ona doğru eğilmeye başladı ve hadi ama .. sokağın ortasındaydılar!

Kyungsoo'nun gürültülü yutkunuşu, kırmızı ışıkların yanması, arabaların durması ve Jongin'in dudaklarını, küçüğün yaralı kaşına bastırması bir olmuştu. Dudakları kaşından, elmacık kemiğine doğru inerken titrememek elde değildi.

Elmacık kemiğinin üzerindeki açık renk çürüğe, acı vermeyecek bir dudak baskısı uyguladığında, Kyungsoo belli belirsiz gülümsedi.

Fakat gülümsemesi, dudağının kenarına çarpan dudaklar yüzünden donakalmıştı.

Jongin, tereddüt bile etmeden Kyungsoo'nun çenesinin kenarına da birkaç öpücük bırakıp geri çekildiğinde, Kyungsoo titrek bir nefes vermişti.

"Ee? Önerin neydi?" Jongin ona sevimli bir şekilde gülümseyerek baktığında, Kyungsoo, "Ah.." dedi. "Ben düş-düşündüm de, eğer is-istersen sana bir şeyler h-hazırlayabilir..im."

"Yani size gidiyoruz?"

Kyungsoo, soruyla bariz bir şekilde kızardı ve kafa salladı.

Heyecanla çırpınan kalbi yüzünden zorlukla da olsa iç çekivermişti.

Bize gidiyoruz.

***

"Yani, cidden kendin hazırlayacaksın?" Esmer, yıkadığı sebzeleri tezgaha dizen çocuğun beline sarıldı ve dudaklarını kapatıcıyla kapatıldığı için görünmeyen izlerin üzerinde gezdirdi.

Kyungsoo başta sessiz bir inleme bırakıp başını onaylarcasına salladı, ardından, 'evet' diyerek sakin kalmaya çalıştı.

"Çok yeteneklisin.. Kyungsoo." Jongin onun adını, inler gibi erotikçe söylediğinde Kyungsoo nefesini düzene sokmaya çalışıyordu.

Bir yanı onun için okul bile değiştiren çocuğun ona tekrar aynı şeyleri yaşatmayacağını söyleyerek Jongin'e koşulsuz güveniyordu çünkü Jongin'i daha önceden de tanıdığı için biliyordu ki; o aslında aşırı yumuşak kalpli bir insandı, çevresindekileri kırmamak, incitmemek için elinden geleni yapardı fakat- Kyungsoo'ya böyle davranması... Böyle yakın...

Anlam veremiyordu işte. Mantığına yatmıyordu.

Daha boynunda gezinen dudaklara bile alışamamışken, Jongin dilini kapatıcıyı ortadan kaldırmak ister gibi boynunda boylu boyunca gezdirince, Kyungsoo bıçağı bırakarak tezgaha tutundu.

Tezgaha tutunmak için azıcık da olsa eğilmesiyle, kalçaları Jongin'in kasıklarına çarptı ve birdenbire, esmer oğlanın Kyungsoo'nun beline sardığı elleri sıkılaştı. Jongin onun boynunu hızla yalarken, Kyungsoo başını iki yana sallayarak ağlak bir ses çıkardı.

Nefesi tökezledi.
"Jongin..."

Açığa çıkan morlukları sertçe öpen erkek yüzünden Kyungsoo'nun inleyişleri mutfağa düştü. Uzun oğlan, önündeki çocuğun pantolonunun düğmesini tek elle çözdü ve iç çamaşırından içeri doğru süzülüp sertleşme sürecine girmek üzere olan erkekliği avcunun arasına aldı. Kyungsoo başını geriye attığı anda, yanağı Jongin'in yanağına değmişti.

Jongin bir müddet onu sıvazladıktan sonra elini ve bedenini çektiğinde, Kyungsoo da nefes nefese ona döndü. Esmer, okul gömleğinin düğmelerini açmaya başlayacağı anda, dış kapıdan gelen tıkırtılar ve yumuşak bir seslenme yüzünden panikle duraksamışlardı.

"Kyungsoo?" bir kadın sesi duyuldu.

"Okuldan, erken mi çıktın? Nerdesin? Woah.. burada başka ayakkabı ve çanta var. Arkadaş mı edindin?"

Jongin açtığı düğmeyi iliklerken, Kyungsoo boğazını temizledi ve "Anne?" Diye karşılık verdi. "Elemelere katılıp eve döndüm. Mutfaktayım."

Kırmızı biberleri hızla ve ustaca keserken, adım seslerinin yaklaştığını duyabiliyordu. Annesi seslenmeden içeri girseydi, kim bilir neler görürdü?

"Ay... Buradasınız. Bu da kim böyle?" Kyungsoo, biberleri bırakarak arkasına döndü ve Jongin'in konuşmasıyla tedirgin bir şekilde bekledi.

"Kim Jongin." Jongin saygıyla eğilmişti ama Kyungsoo'nun annesinin yüz ifadesi yüzünden şaşırmıştı.

Evet, Kyungsoo'nun annesi Jongin'i biliyordu.

"Yakışıklıymış." İç çekerek gülümsedi ve bir an bile tereddüt etmeden, "Jongin bizi biraz yalnız bırakabilir misin?" Diye sordu.

"Ah... Pekala."

"Kyungsoo'nun odasında bekleyebilirsin. Üst katta, en sonda."

Jongin kafa sallayarak mutfaktan çıktı ve bunu bekleyen kadın, oğluna yaklaşarak "Onu hayatından çıkaracağını söylemiştin." Dedi. İnanamıyormuş gibi Kyungsoo'ya bakıyordu.

"Yapamıyorum." Kyungsoo, mutfak masasının etrafındaki sandalyelerden birine oturduğunda, annesi de karşısındaki yerini aldı.

"Kyungsoo, bunu senin için söylüyorum. İncinmeni istemiyorum."

"Bana, beni sevdiğini söyledi!" Kyungsoo savunmaya çalıştı. Annesi gözlerini kapattı ve sinirlendiğini hissederken, "Ağlarken de bunu söylüyordun!" Diyerek cevapladı. "Ona nasıl böyle çabuk güvenebilirsin?"

"Ama anne," Kyungsoo boğuk bir sesle konuştu. "Ben, gerçekten.."

"Seviyorsun, anlıyorum." Annesi anlamaya çalıştı. "Yine de, tekrar ağladığını görmek istemiyorum. Sen sevdiği için üzülmeyi hak edecek son insan bile değilsin."

"Teşekkür ederim." Kyungsoo büyüğün elini tuttu. "Fakat bana güven lütfen. Çünkü ben de Jongin'e güvenmek istiyorum. Onun kötü biri olmadığını biliyorum, anne. Öyle olsaydı bu kadar çabalamazdı."

Kim sırf intikamını alırken birini üzdüğünü fark edip onun için okul değiştirir ve her sabah masasına favori atıştırmalıklarını bırakırdı ki? Üstelik bunları yapmasaydı bile, Kyungsoo onu öncesinde de tanıyordu ve söylemişti işte- Jongin bu kadar iyi biri olmasaydı ona zaten bu kadar körü körüne tutulmazdı.

Annesi ikna olmuş gibi ayağa kalkıp Kyungsoo'nun saçlarını karıştırarak, "Birkaç dosyamı alıp çıkıyorum. Aranızdaki sorunu, çözmeye çalışın." dedi. "Bir daha seni öyle hallerde görmek istemiyorum." Büyük kadın, ağlamamak için dudaklarını birbirine bastırdı ve mutfaktan çıkmadan evvel oğlunun saçlarını öptü.

***

Beyaz çarşaflı bir yatak, kapıyı açmanızla karşınızda duran duvarda, yanlamasına yerleştirilmiş bir şekilde duvarın sağ tarafında duruyordu. Yanında komodin, duvar kenarında pencere vardı.

Yerde siyah-basit bir halı, duvarda sabitlenmiş televizyon ve başka bir duvara, dolapların biraz yanına monte edilmiş raflar vardı. Raflardaki cdlerin hepsi film gibi duruyordu. Yatağın önündeki pufun üzerinde, Kyungsoo'nun geçen okuduğu kitap açıktı.

Jongin, kendini Kyungsoo'nun yatağına attı ve tavanı izlerken gülümsedi. Yatak, Kyungsoo gibi kokuyor klişelerine girmeyi istemezdi ama öyleydi.

Jongin yeni geldiği halde beklemekten sıkılmıştı, bu yüzden doğrularak yan döndü ve hiç gocunmadan komodinin çekmecesini açtı.

Pekala... Dürüst mü olmalıydı? Kyungsoo'nun günlüğü varsa, bulma umuduyla açmıştı ama daha kullanılmamış kayganlaştırıcı şişesi bulmanın tuhafına kaçmadığını inkar da edemezdi.

Bilmem kaçıncı kere, Kyungsoo gerçekten tuhaf diye geçirdi. Onun masum mu yoksa azgın mı olduğunu bile ayırt etmek zordu.

Komodini biraz daha karıştırınca, siyah bir zarf gözüne ilişti ve dikkatini çekmeyi başardı.

Başta, açıp açmama konusunda kararsız kalsa da, zarfın üzerinde Jongin'e yazması yüzünden, kaşları yukarı kalktı ve merak yüzünden kasıldı.

"Merhaba... Jongin.
Bunu sana verirler mi, ya da benden sonra eline ulaşır mı bilmiyorum ama okursan, beni görmeye gel ve benim için bir şeyler getirmeyi unutma."

Jongin anlam veremedi. Bu tam olarak, neyin nesiydi?

"Kız arkadaşın ve seninle olan her şey için çok özür dilerim. Sanırım senin aşkın konusunda fazla takıntılıydım... Aranızı bozmak istememiştim -birazistemişolabilirim-

Bana her zaman imkansız geldiğin için, işte belki de bu yüzden senden çekindim. Konuşmaya, hatta dokunmaya bile çekindim. Sıranda bıraktığın su şişesinde kalan son yudumu içecek kadar zavallı bir haldeydim ama o bile umut vericiydi. Dokunduğun şeylere dokununca kendimi sana daha yakın hissettim, aynı sınıfta oluşumuz bile mutluluk hissini yaşattı.

Tüm bunlara rağmen, bana hep uzaktın.

Bir sevgilin vardı. Sen de onunla mutluydun.

Bana sevimli olduğumu söyleyip, koluma dokunduğunda kalakalmıştım. Konuştuğun biri benimle konuşmuş, dokunduğun bana dokunmuştu.

Belki kulağa korkunç geliyordur veya tüylerin ürperiyordur ama benden ne beklersin ki? Ben gerçekten umutsuz ve seninle kafayı yemiş biriydim.

Başlarda, sadece takıntılı olduğumu düşündüm ama bu öyle bir şey değildi. Aşkım, korkunç bir hal aldı.

Ve her şey birden gelişti. Kendimde değildim ve tek düşündüğüm, senin dokunduğun birine dokunacak olmamdı. Ama, sen ona dokunmamıştın bile. Neye uğradığımı şaşırdım. Sonrasında çok ağladım. O ise peşimi bırakmadı. Öğrenirsen benden nefret edeceğini biliyordum. Tanrım bunun düşüncesi bile canımı acıtıyorken, gerçek oluşu çok daha zordu.

Kantinde yanıma gelip benimle konuştuğun ve bir şeyler aldığın gün sabah kadar uyumamışken, sevdiğini söylediğin, öptüğün zamanı hatırladığımda, kalbim acıyla gümbürdüyor.

Ve gerçekten dayanmadığım için, lütfen kötü hissetme çünkü en az acı veren ölümü seçtim. Haplar uykumu getiriyorken ve kelimeler bir ninni gibi beynimde dönüyorken, ne yazacağımı hatta ne söylemem gerektiğini bile toparlayıp aktaramıyorum.

Bu yüzden, bu kadar yeterdi.
Beni görmeye gel. Un-"

"Yemek hazır!" Kyungsoo aşağıdan seslenirken, mektubun devamına baktı.

"-utma."

Jongin, elindeki kağıdı alarak nefesini düzenlemeye çalıştı. Kanı donmuştu. Bütün bunları aklı almıyordu ama parçaları birleştirince, tüm bu olanların başka bir açıklaması da yoktu.

Kyungsoo ondan hoşlanmıyor veya sevmiyordu. Aşıktı.

Hatta bu aşk, çok fazlaydı.

Fakat, her şeyden önemlisi... O intihar etmeye mi kalkışmıştı?

***

Yemek boyunca sesi çıkmayan çocuk, yemekten sonra Kyungsoo'ya yardım etti ve Kyungsoo'nun odasında duran yatağın üstüne oturduklarında, "Neden Kyungsoo, benim gibi bir pisliği nasıl böyle seversin?" Diye sorarak, Kyungsoo'nun şaşkınlıkla ona dönmesine neden oldu.

"Sana bunu... Düşündüren ne?" Kyungsoo cılız sesiyle konuştuğunda, Jongin sadece "Okudum." Dedi.

"Neyi o- Mektubu mu?" Kyungsoo biraz geri çekilirken, ikinci soruyu çekinerek sormuştu. "Jongin, benden nefret e-etme ben sa-"

"Sana bir şey olsaydı, nasıl hissederdim biliyor musun?" Jongin aklına dolan düşünceyle bile sinirlendiği halde sesini yükseltemedi çünkü bu haklı olduğu bir konu değildi. "Üstelik benim aptalca bir intikam planım yüzünden incinen de sendin. Yani benim yüzümden ölecektin."

"A-ah... Ben sadece dayanamadığımı hissettiğim için yaptım." Kyungsoo kafasını iki yana salladı. "Senin suçun değildi. Hem..." Gülümseyerek, kafasını kaldırdı ama Jongin'e bakacak cesareti bulamadığı için tekrar ellerine bakarak, dudaklarını dişleyip devam etti. "Bir daha seni göremeyeceğimi düşününce, vazgeçip hapları kustum ve annemi aradı-" Jongin, Kyungsoo'nun yüzünü avuçları arasına alıp kafasını kaldırırken gülümseyerek, "Demek bana bu yüzden öyle bakıyordu." Dedi.

Kyungsoo, bir an için -sadece birkaç saliseliğine- ona baktığında, gözgöze geldiler ve Kyungsoo hızla bakışlarını kaçırdı.

"Bana bak."

Jongin, gerçekten istekli bir şekilde söylediğinde Kyungsoo nefesini yeniledi ve Jongin'e baktı. Harbiden kalbi eriyordu, Jongin ona çok güzel bakıyordu. Birkez daha bakışlarını kaçıracakken, Jongin bunu anlamış olacak ki, "Hayır." Diyerek gülümsemesini genişletmişti. "Bana bakmaya devam et."

Kyungsoo hızla atan kalbi yüzünden, daha şimdiden yorulduğunu hissediyordu. "B-bu çok..zor."

"Alışırsan, zor gelmez." Jongin parmaklarını onun yanağına sürttüğünde, Kyungsoo titremişti.

"Ban-bana böyle bakma." Kyungsoo fısıldadı.

"Nasıl, böyle mi?" Jongin ona birazcık yaklaştığında, koyu gözleri daha parlaktı.
"AMAN TANRIM!" Kyungsoo bağırdı. "Yapma şunu!"

Elini kalbinin üzerine götürdü ve hafif bir baskı uygulayarak 'ya yavaşlarsın ya da seni orada sıkıştırırım' tehditi gönderdi.

"Böyle bir şeye bile kızarıyorsun ama çekmedende lube var." Jongin geri çekilip başını yastığa koyarken, Kyungsoo somurtarak ona döndü. "Ne ima etmeye çalışıyorsun?" Kaşları çatıktı.

"Kayganlaştırıcı gördüm ya-"

"Bir kere, o senin alacağın kayganlaştırıcıydı!" Kyungsoo dizlerinin üzerinde doğruluğunda, elleri belindeki yerini almıştı.

Jongin onun bu haline gülecekken, dediklerini idrak edip duraksadı. "N-ne?" Bu sefer konuşamayan oydu.

Kyungsoo ağzından kaçırdığı şey yüzünden, gözlerini sıkıca kapattı. Utançtan ölebilirdi.

"Susadın mı? İnip bir şeyler getireceğim. Ne istersin???"

Ayaklanacağı sırada, Jongin onu yakalayıp yanına çekti ve ikisini yatakta uzandıkları tatlı bir pozisyona sokarken, Kyungsoo'nun kafasını göğsüne çekip çenesini saçlarının üzerinde gezdirdi.

"Anlat bakalım."

"H-hı? Neyi?" Bilmiyormuş gibi yaparak sorduğunda, Jongin elini onun omuzuna sardı ve daha yakınına çekerken tehditkar bir sesle, "Anlatana kadar buradan ayrılamazsın." Dedi.

"O zaman kesinlikle anlatmıyorum." Kyungsoo, kafasını sert göğüsü saran beyaz okul gömleğinin üzerine sürttü ve bir kedi gibi mırıltı çıkardı. (Y/N: selam sana cmd :"('<8-8+1+2)

"Kyungsoo..." Jongin'in eli, gömleğinden içeri girip göbek deliğinin üzerinde gezinmeye başlayınca, Kyungsoo nefesini tutarak Jongin'in göğsüne tutundu.

"Anlat bana." Jongin onun karnını okşadı ve saçlarını öperek, konuşmaya teşvik etti.

"O gün, alıp almamakta kararsız kaldığın kayganlaştırıcı. Başta aldın ama sonra çekinip yerine geri koydun. Ben de satın aldım. Senin dokunduğun bir objeye kolay kolay sahip olamazdım. Aslında seninle olmak bile sadece hayal olarak kalır diye düşünmüştüm ama o gün.." Kyungsoo, hızla konuştu ve sonunda susarak sessizliğine devam etti. "Ahh..." Jongin sinirle dişlerini gıcırdattı.

Ama o gün, Jongin onu hunharca becermişti? Ve Kyungsoo'yu yaralarıyla bırakıp siktir olmuştu.

Kendi canına lanet okuyacağı aklına gelmezdi.

"Kyungsoo..." Jongin doğruldu ve onun doğrulmasıyla diğeri de kumandası esmer olandaymış ya da onun hipnozu altındaymış gibi aynı şeyi yaptı.

Jongin duraksadı. Ne diyeceğini bilemiyordu çünkü söylemek istediği bir sürü şey vardı. Yeniden göz göze geldiler ve o an dili açıldı. "Her şeyi unutalım." dedi büyük bir istekle. "Silip atalım ve bugün ilk defa birlikte olduğumuzu varsayalım."

"Ha?" Kyungsoo aval aval onun yüzüne bakarken Jongin eğildi ve dudaklarını, Kyungsoo'nun hafif kuru dudaklarına bastırdı. Dudaklarını çekip Kyungsoo'ya baktığında, kirpikleri kırpışıp duran çocuk onu izliyordu. "Gömleğim." Jongin biraz da olsa çekinerek konuştuğunda, Kyungsoo ellerini uzatıp ilk düğmeyi açmaya çalıştı. "Bana bakarak yap, hep bana bak." Jongin kısık bir sesle istediğinde, Kyungsoo ona doğru baktı. Bu defa ikinci düğmeyi açıyorken, Jongin onu tekrar öpmeye başlamıştı.

Sırtı yumuşak yatağa ve başı yastığına düştüğünde, Jongin üzerindeydi ve Kyungsoo onun son düğmelerini açarken öpücüklerine karşılık vermeye çalışıyordu. Düğmelerin hepsi açıldığında, Kyungsoo ellerini onun omuzuna çıkardı ve beyaz gömleği koyu tenden soyutlayarak çıplak kalan tene usulca dokundu. Jongin'in sıcak teninin verdiği güven duygusunu seviyordu.

Jongin gömleğinin düşmesiyle, Kyungsoo'yu son bir kere daha öpüp çekildi ve altında yatan çocuğun gömleğinin düğmelerini sakince açtı. Her bir düğmenin, açıldıktan sonra ortaya çıkardığı beyaz ten baştan çıkarıcıydı.

Jongin, onun gömleğini kendininkinin yanına gönderdi ve dudaklarını Kyungsoo'nun boynuna bastırıp milim öteye sürerek indiği yeri de öptü. Saniyeler sonra, göğsüne kadar inmişti. Dudaklarının altında duran göğüs ucuna, dudaklarını sürtüp kuru kuru öperek, aşağı doğru ilerledi ve göbeğine kuş tüyü kadar hafif öpücükler bırakarak bir yandan da Kyungsoo'ya baktı.

Kyungsoo, onu izliyordu ve bakışlarının kesişmesiyle hafifçe iç çekmişti. Jongin, ona bakmayı sürdürerek Kyungsoo'nun beline art arda birkaç öpücük bırakarak kalktı ve inip kalkan göğsü izleyerek pantolunu soydu. Elleri, Kyungsoo'nun siyah okul pantolonunun düğmelerine uzandı ve çözüp beyaz bacaklardan indirerek derin bir nefes aldı.

İkisi de iç çamaşırıyla kaldığında, Kyungsoo'nun bacak arasına yerleşip sağ bacağını omuzuna, sol bacağını beline yerleştirerek Kyungsoo'ya yaklaştı ve incecik kumaşın altındaki cansız erkeklikleri temas halinde bulundurarak iki gencin de aynı anda inlemesine neden oldu. Birbirlerine bu kadar yakınlarken sürtündükleri erkekliğe dolan kıpırtıları kendi bedenlerinde yaşanıyormuş gibi netçe hissedebiliyorlardı.

Yavaş bir tempoyla, aralarında sadece boxer bulunan penisleri her temas ettirişinde, ikisinin ağlak ve istekli sesleri havaya karışıyordu.

Gerçek anlamda sertleşene kadar devam ettirdikleri bu döngü, iç çamaşırları neredeyse zevk suyuyla ıslanmak üzereyken sonlanmıştı. Jongin, daha önce almaktan vazgeçtiği ve 'olmasa da olur' dediği kayganlaştırıcıya, büyük bir ihtiyaç duyarak çekmeceyi açtığı gibi ulaşarak Kyungsoo'ya uzattı.

Kyungsoo, Jongin'in uzattığı kayganlaştırıcıyı alıp aval aval onun yüzüne bakarken, Jongin'in birden boxerını indirmesiyle gözlerini kapattı.

Tamam.
Bakın.
Alay falan etmeyin.
Bu refleksel bir şeydi!

Jongin gülerken saçlarını arkaya doğru savurdu ve Kyungsoo yutkunup elindeki şişeye baktı.

"Senin sürmeni istiyorum." Jongin açıkladığında, Kyungsoo aklında oluşan görüntü yüzünden inlemeden edememişti.

Eline biraz kayganlaştırıcı döktüğü sırada, hala biraz tereddütlüydü. Gözleri tekrar Jongin'in üyesini buldu ve kuru eliyle onu kavrarken, diğeriyle kayganlaştırıcıyı yaymaya başladı. Kafasını kaldırıp Jongin'e baktığında, ağzının açık kaldığını fark etti. Bu tatmin ediciydi.

İşi bittiğinde ellerini çekti, sabırsız bir nefes verdi ve Jongin'in onu yatağa uzatmasına izin verdi.

Boxerı bacaklarından inerken, savunmasız hissediyordu. Sonunda ikisi de çıplak kaldığında, esmer olan yanına uzandı. Koyu renk göğsü, beyaz sırtına değiyordu.

Jongin el yordamıyla, penisini Kyungsoo'nun deliğine yasladı ve yavaşça içeri doğru ittirdi. Jongin'in onu dolduruşu, Kyungsoo için inanılmaz bir histi. İlki gibi acıtmadığı için de, daha çok sevdiğini inkar edemezdi.

Esmerin elleri beline sıkıca dolandı ve hareketleri arttı. Dudakları omuzunu okşarken nefes nefese fısıldadı.

"Çünkü her bir yanım
Aşık her bir yanına"

Kyungsoo diliyle dudaklarını ıslattı ve, gözleri zevkten kaymadan önce eşlik etmeye çalıştı.

"Tüm çıkışlarını ve uç noktalarını seviyorum senin,
Tüm o mükemmel kusurlarını..."

Jongin yanağını Kyungsoo'nun yanağına sertçe sürterken, göbeğinin üzerindeki elini beyaz tene geçirdi ve sıkarak destek alırken kısık ve hırıltılı bir sesle devam etti.

"Bana her şeyini ver,
Ben de sana her şeyimi vereyim."

Zevk noktasının, ardı arkası kesilmeyen vuruşlarla uyarılması yüzünden Kyungsoo konuşamadığı için tuhaf bir ses çıkararak başını salladı ve Jongin onun için söyledi.

"Çünkü ben her şeyimi sana veriyorum
Ve sen de her şeyini bana veriyorsun."

Jongin, onun bedenine sardığı ellerinden birini yüzüne doğru görürdü ve Kyungsoo'nun kafasını kendine doğru çevirip inlemeler ve kısık nefesler fırlayan ağızlarını zorlukla birleştirdi. Sesler yüzünden doğru düzgün öpüşemiyorlardı ama bu ikisi için de sorun değildi.

Göbeğini sıkıca tutan el aşağı kaydı ve sert arkadaşına tutundu. Kyungsoo başını biraz daha geriye attığında Jongin onun yüzünün her bir yanını öpebildi. Elindeki sertliği insafsızca okşarken, kolları arasında kendinden geçen ve zevk yüzünden bağırmamak için yastığı ısırmaya başlayan küçüğü izledi.

Kyungsoo, yastık yüzünden boğuk ve güçsüz çıkan çığlığıyla Jongin'in eline gelirken göz kapakları, kirpikleriyle birlikte titriyordu.

Jongin birkaç vuruşla onun içinde bitmişti. Ve bu kadardı. İlk seksleri ikisi için de çok iyiydi. "Sanırım her geçen saniye sana daha da kapılıyorum." Jongin ara ara nefes alıp bir daha itiraf etti ve biraz soluklanmak için başını beyaz sırta yasladı.

Nefesini düzene sokabildiğindeyse, Kyungsoo'yu kendine döndürmeye çalıştı fakat kısa erkek dönmemek için direndi. "Hey?" Sızlanarak küçüğün omuzunu dürtükledi. "Uyuyor mus- Kyungsoo neden ağlıyorsun?" Jongin başını kaldırdığında gördüğü yüzle, kaşlarını bariz bir şekilde çatarak sordu. "Yoksa canını mı acıttım?" Kyungsoo yüzünü yastığa gömse de başını sallayarak reddetti ve Jongin rahatlamadan edemedi. İkinci bir şansı bok etmiş olmayı kesinlikle istemiyordu.

"Ağladığında bile çok güzel olduğunu söylemeli miyim sana?" Çıplak omuzda baş parmağını gezdirerek kısa olanı rahatlatmaya çalıştı.

"Ama yine de ağladığını görmek istemiyorum artık."

"Üzgünüm, bu gerçekten alışık olmadığım bir şey... Yani, seninle olmak. Gerçekten seninle olmak. Ve ben hislenmeden edemiyorum." Kyungsoo konuşurken, Jongin onu kendine çevirdi ve bu sefer direnmemesine mutlu olarak göğsüne doğru çektiği oğlana kollarını sardı. Dudakları ve ellerinden biri saçlarının üstündeydi. Bıktırana kadar sevecekti Kyungsoo'yu. Yine de ötekinin gözünü korkutmamak için aklındaki cümleyi yumuşatarak çevirmeyi seçti.

"Öyleyse, seni bana alıştıracağım."

***

Ay bittigggg ;_; up uzun yazdım ve smutu uykulu şey ettiğim için nasıl oldu bilmiyorum bile t.t

Gözlerimden uyku akıyor yahu jxjdjd
Gidiyom ben !!1!!!!!1111! Yorum yapın bayü

Continue Reading

You'll Also Like

2.3K 124 8
Gece gece çikolata krizine giren jimin ve Ona çikolataları getiren jungkook
513K 58.7K 34
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
1.1K 138 19
Öncelikle bu @bangtataelove hesabında yayınlanan Sen kimsin hikayesinin kaldığı yerden devamıdır. Hikayenin başını okumanızı tavsiye ederim. Ve ilk h...
195K 16.9K 56
jswang "naber sürtükler" grubunu oluşturdu. jswang sizi gruba ekledi.