KALBİNİ BANA VER

By Seginus

527K 4K 344

Savaş ve Enis Vera'nın heyecan dolu hikayesi, gizli bir menfaatten doğan anlaşmalı bir evlilikle başladı. Sa... More

K.B.V-1
K.B.V-2
K.B.V-3
K.B.V-4
K.B.V-6
K.B.V-7
K.B.V-8
K.B.V-9
K.B.V-10

K.B.V-5

18.5K 401 16
By Seginus

Afiş için teşekkürler. @evrentrak 😃

O zaman, En&Sav fırtınası başlasın! 🔥🌪
_____________________

-'Pekala.'

Savaş, heybetli cüssesini koltuğa yerleştirdiğinde, zihnimi kemiren sinsi düşüncelerime su serpip, onları savuşturduğu için ona minnet duyarak gülümsedim.

Hızla onun göğsüne sokulup, başımı yasladım sert kaslarına.

Hareketim, yıllarca ormanda tek başına kaldıktan sonra insanların arasına karışmışçasına yabaniceydi.

O da kolunu arkamdan belime sarıp, elini karnımın üstüne koydu.

Rahatladığımı hissettim.

Derin, sesli bir nefes verdim.

Konuşmadık, sessizliğimizi dinledik bir süre. Ben, Savaş'ta huzuru hissetmiştim.

Anne ve babama hiç rahatça sarılamadığımı hatırladım.

Özellikle ölmeden önceki son zamanlarında benim onları yorduğumu ve bana ulaşmaya çalışmaktan artık vazgeçeceklerini söyleyip durmaya başlamışlardı.

Keşkelerim arasında  'Onlara daha çok sarılıp, öpseydim.' söylemi de vardı.

Okula yaşıtlarımdan bir yıl erken başlamıştım. 17 yaşında girdim ilk kez üniversite sınavına. Ailemin yaşadığı zamanlardı. YKS'den aldığım düşük puan sonrası, onların bende tutunacakları bir dal kalmamıştı.

Böylelikle iletişim problemi çektikleri kızlarıyla aralarındaki son ip de kopmuştu.

Ketumdum, onlara karşı ilgisizdim, fazla soğuk duruyordum ve kendime ördüğüm kabuğa onları bir adım dahi yaklaştırmıyordum.

İpleri çok daha önceden koparmaları, belki de benden kurtulmaları gerekirdi.

Bu sene ise YKS'ye, ailemi kaybettikten hemen sonra girmiştim. Aklımı başıma toplayıp doğru düzgün sorulara bakamamıştım bile.

Ben ailem ile sevgi bağını güçlendirmeye çalışmak yerine, inceldiği yerden kopmasına izin vererek veda etmiştim.

Bu bağ onlar öldükten sonra kalbimde tekrar filizlenmişti ve onları düşündüğüm her an güçlenmeye devam ediyordu.

Geç kalınmışlığın acısı büyüktü.

Bundan sonra ne olacağını bilmiyordum.

Tek bildiğim şu an yaslandığım bedende iyi hissettiğimdi. Zaman durmuş gibiydi.

Bu adam hayatıma 2 gün önce değil de çok uzun zaman önce girmiş gibi aşinaydı tenim ona.

Dokunmak istiyordum. Eşsiz bir sanat eseri görüp de dokunmak isteyen insanlar gibi hissediyordum.

Savaş kesinlikle hipnoz etkisi yaratan bir sanat eseriydi.

-'Güzel kokuyorsun.'

Hazırlıksız yakalanmıştım iltifatına.

Benim hep onun için düşündüğüm şeyi, o benim için dile getiriyordu.

Savaş'ın benim kokumu güzel bulması gurur verici hissettirmeliydi ama ben uyuşmuş gibiydim ya da kışın ortasında sıcak yer bulmuş mayışık bir kedi gibi de olabilirdim.

Bu rahatlama hissiyle konuşamıyordum bile, o da anlamış gibi devam etti.

-'Bütün çiçeklerin karışımı gibi, en çok da yasemin, rahatlatıcı bir koku.' Dedi sakin sesiyle.

-'Öyle bir parfüm kullanmıyorum.'

Hatta parfüm bile kullanmıyordum ama beni bakımsız biri olarak görmemesi için ucu açık bir yanıt vermiştim.

-'Biliyorum, bu koku senin tenine özel.'

-'Öyle mi?' Uyuşukluğum kendini heyecana bırakmış, kalbimin ritmi değişmiş ve yanaklarım alev alırcasına ısınmıştı.

Kontrollü yanım üzerindeki örtüyü başına kadar çekmiş, derin bir uykuya dalmıştı.

Savaş'ın yüzünü görmek için başımı kaldırdım.

-'Öyle.' derken üst dudağı arsızca kıvrıldı.

Arsız Savaş kesinlikle düşünceli ve sert Savaş'tan çok daha iyiydi.

Dudaklarımı dişleyerek gülmeye başladım.

-'Rahat ol. Gülerken bile kendini kasıyorsun.' Diyerek parmaklarını dudaklarıma götürdü, dişlerimin arasına gömülmüş dudaklarımı yavaşça özgür bıraktı.

Ellerini çektikten sonra başımı eğip, omuzlarım sarsıla sarsıla ağlamaya başladım.

Duygulanmıştım, ailemi, eski hayatımı, yaşadıklarımı hatırlamak, hiç bilmediğim bir yerde olmak ve bir yabancıyla evlenmek bana çok ağır gelmişti. Bir anda tüm acılarım film şeridi gibi önüme serilmişti.

Savaş çenemi kaldırarak 'Niye ağlıyorsun?' diye sordu.

Yaşlı gözlerimle, delici kahverengilerine baktım.

-'Yaşadıklarım ağır geldi.'

Yaşlar ardı ardına gözlerimden akıp, yüzümü ıslatıyordu. Savaş'ın karşısında zayıf olmak, güçsüz görünmek istemiyordum ama kendimi bir türlü frenleyemiyordum.

Savaş bana iyice yaklaşıp, hafifçe eğildi. Yüzümü iki avucunun içine hoyratça alıp dudaklarını dudaklarımı sürttü.

Daha ben ne olduğunu anlayamadan sertçe alt dudağımı ısırdı.

Fiziksel acının getirdiği dinçlikten, haz alarak inledim.

Refleksle araladığım dudaklarımı hırsla öpmeye başladı.

Diliyle ısırdığı yerde oluşan kanı dudaklarımın çevresine dağıttı.
Ağzımın içine giren dili seri hareketleriyle benimkini okşuyor ve kanın metalik tadını ağzımın her köşesine dağıtıyordu.

Bundan aşırı zevk almaya başlamıştım.

Savaş dudaklarımı emiyor, sonrasında dillerimizi sürtüştürerek vücuduma zevk dalgaları yolluyordu.
Tahrik olmuştum.

Bacak aram karıncalanıyordu.

Patlayan alt dudağımın acısı beni sanki mümkünatı varmış gibi daha da tahrik ediyordu.

Savaş'a acemice karşılık vermeye çalışırken dayanamayıp, ağzının içine sesli bir şekilde inledim.

Savaş inlememle birlikte derin nefesini ağzıma vererek, gözlerimi kapatacak derecede kendimden geçmeme sebep oldu. Sanki nefesi tüm vücuduma yayılıp seks çağrısı yapıyordu.

Tanrı aşkına bana ne oluyordu?

Dizilerde, kitaplarda bahsi geçse de bana hep saçma gelmiş 'İstekli bakire' mitinin gerçek hayattaki uyarlamasına dönmüştüm.

Bu inanılmaz bir deneyimdi!

Daha fazlasını isteyen bedenimi durdurmak çok zordu ama Savaş sadece ağzıma odaklanmıştı. Bu mantığıma göre iyi, bedenime göre kesinlikle kötü bir durumdu.

Dokunuşlarına her ne kadar muhtaç olsam da bunu belli etmedim.

Nefessiz kaldığımı fark ederek ondan ayrıldım.

-'Dudaklarının tadı tam da tahmin ettiğim gibi.' dedi dolgun dudaklarını yalayarak.

-'Nasıl yani?'

- 'Leziz.'

-'Seninkiler de öyle.'
Bunu söylerken utanmıştım.

Biraz önce ne kadar da ateşli öpüşmüştük öyle!

Az önce daha fazlası için yalvaran, hormonların etkisi altındaki vücudum ve zihnim kendine gelmeye başlamıştı.

Savaş'a yaramaz bakışlarımı yollarken konuştum; 'Kocam beni yoldan çıkarıyor!'

Continue Reading

You'll Also Like

TÖRE By KÜBRA

General Fiction

2.7M 82.2K 30
Elif ve Alaz... Berdelle hayatları birleşen iki yürek... Elif Hayatının baharında olan 18 yaşında bir genç kız... Alaz hayatın büyük darbelerine karş...
687K 45.6K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.9M 48.3K 43
Zorunluluktan doğan bir aşk hikayesi Bir berdel sonradan bu kadar güzel olabilir miydi? Birbirlerini sevebilirler mi İlk aşk olabilir mi
5.9M 192K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...