Anne mi?
Ne annesi.
Kadıncağız gülümsedi bana.
Ben de elimi uzattım.
Ama sımsıkı sarıldı.
O kadar içtendi ki elimi uzattığıma pişman oldum.
''Merhaba kızım'' dedi güleç yüzüyle.
Oğuz da ikimize bakıp gülümsüyordu.
O kadar içten gülümsediğini az görmüştüm.
Bu farklı bir gülümsemeydi.
Bana sandalye çekti.
Oturdum.
Kadın o kadar sevgiyle bakıyordu ki bana.
Gören kızı falan sanabilirdi.
Bu bakışları da beni utandırıyordu.
''Evleneceğinizi duyunca kalktım geldim'' dedi kadın şen sesiyle.
Kafamı kaldırıp Oğuza baktım
Gözleri ışıl ışıldı.
Emrivaki diye buna derler.
Kadına da yok daha evlenme teklifi etmedi oğlunuz mu diyeyim?
Oğlu mu
O bile kesin değil.
Kadın bakışmalarımızı görünce tatlı sesiyle konuştu
''Benim deli oğlum daha sana evlenme teklifi bile etmemiş'' dedi sahte bir kızgınlıkla Oğuza bakarak.
Oğuz da omuzlarını masaya koyup bana döndü.
''Ettik ama hanıma beğendiremedik'' dedi gülümseyerek.
''Evlen benimle nedir ya'' dedim annesinin ortamda olduğunu unutarak.
Kadın kahkaha attı.
O anda tabi ben utançla yüzümü eğdim.
Oğuzu öldürmek istiyordum.
''Hadi ben sizi yalnız bırakayım
Konuşacak şeyleriniz vardır'' dedi Oğuz imalı imalı.
Gitmek zorunda mısın?
Demek istedim.
Ben şimdi ne konuşacaktım ki?
Kadın da tatlı tatlı bakıyordu.
Şuan her istediğini yapabilirdim.
Ama Oğuzu bıçaklamaya yemin etme safhasındaydım.
Oğuz giderken kaybolana kadar acıyla arkasından baktım.
Zaman kazanmaya çalışma yöntemimdi ama kısa sürdü.
Kadıncağız hala gülümseyerek bana bakıyordu.
Sonra masadan uzanıp ellerimi tuttu.
Beklemediğim bir hareketti.
''Benden çekinmene gerek yok hayatım.
Oğuz da senin gibiydi ilk evimize geldiğinde.
Seni anlayabiliyorum'' dedi.
Ne demek evimize ilk geldiğinde.
Kafam karışmıştı.
''Anladığım kadarıyla Oğuz sana anlatmamış''
derin bir nefes aldı.
Bir yandan da ellerimi okşuyordu.
Bilinçli değildi
Sanırım bunu çok sık yapıyordu.
Sevgisini gösterme biçimiydi.
''Oğuz biliyorsun yetimhanedeydi.
6-7 yaşlarındaydı onu ilk gördüğümde.
Bir okul bahçesinde tek başına oturuyordu.''
Gözlerini tavana kaldırdı.
Anladığım kadarıyla dolmuştu gözleri.
Gülümseyerek devam etti.
''Ben de o gün nereden dönüyordum bilmem.
Okulun duvarına oturmuş dinleniyordum.
Baktım Oğuzun yanına bir çocuk geldi.
''Annen baban seni sevmediği için bırakmışlar'' dedi.
Bi anda .
Neden bunu dedi anlayamamıştım bile.
Kafamı çevirdim.
Oğuz çocuğun üstüne atlamış.
Bir yandan ağlıyor bir yandan da vuruyordu.
''Hayır onlar beni izliyor gökyüzünden '' demişti''
Gözyaşları artık tane tane akıyordu.
''Sonra ayırmaya gittim.
Bir genç kız gelip aldı
Bir araca götürdü.
Esirgeme yurdunun servisiydi''
Gözyaşlarını elleriyle sildi.
''Sonra gidip araştırdım.
Çocuğum da vardı.
Neredeyse Oğuz yaşlarında.
Sonra işte Oğuz geldi.'' dedi gülümseyerek.
''Hayatımdaki en güzel yıllardı
Oğuzun evde olduğu yıllar.''
Yutkundu
Ben de yutkundum.
''Sonra nereye gitti?'
Yüzü değişti.
''Askeri okula gitti.
Sanırım kendi hayatını kurmak istedi.
Yalnızlığı severdi.
Hala da sever.
Sessiz bir çocuktu.
Şimdi de öyledir.''
Anlattıklarının benim Oğuz'umla alakası yoktu.
Şaşırdım.
Tanıyamamıştı belki de.
Sonra gözleri ışıl ışıl devam etti.
''Seni anlattığı zaman telefonda.
Sesinin tonu bile değişmişti.
Oğuz
Oğuzum
Oğlum değişmiş gibi geldi.
Hemen seni görmem lazımdı.
Kalktım geldim
Şimdi senin yanında görünce de anladım.
Çok iyi gelmişsin Oğuza kızım
Allah senden razı olsun'' dedi ellerimi okşayarak.
Kendimi hayır işleri yapan zengin biri gibi hissettim.
Oğuz du ya bu.
Ben onu tanıdığımda da çok farklı değildi.
Şimdi biraz daha açılmıştı belki ama
Bana hiç önce ve sonra gibi gelmiyordu.
Biz böyle konuşurken kadının boynuna arkadan biri atladı.
''Sevda!!''
Bi sen eksiktin.
Dur bi dakika siz tanışıyor musunuz?
''İlknur teyzee
Hoş geldiin'' dedi salak bi samimiyetsizlikle.
Sandalye çekip oturmaz mı?
Kadıncağız
''Hoş bulduk Sevda kızım.
Nasılsın'' dedi.
Salak Sevda öyle bir çekti ki sandalyeyi sırtı bana dönük yüzü kadına dönüktü.
Ne kadın beni ne de ben onu göremiyorduk.
Artık nasıl bir araya girmeyse bu.
''İlknur teyzeciğim nasılsın?
Ne zaman geldin?
Bak oğlun hiç haber veriyor mu?
Çok özledim seni''
Bi nefes al be kızım.
Gözlerimi devirdim.
Kadıncağız da
''Sağol kızım yeni geldim sayılır.
Müstakbel gelinimi görmeye geldim'' dedi ballandıra ballandıra
Utanmasam ellerimle göğsümü sıvazlayıp oh çekecektim.
Sevda bi bozulur dimi normalde.
Yok anacım.
Hiç de bozulmadı.
Duymamazlığa getirdi.
''Ya bi gün şöyle üçümüz yemek yiyelim
Eski günlerdeki gibi.
Çok özledim İlknur teyzeciğim sohbetinizi''
Teyze kadar taş düşsün başına
Hayır illa ben senden önce tanıştım yemek yedim ayağına getiriyor işi.
Sinirlenme Ceylan.
''Bakalım kızım.'' dedi hafifçe gülümseyerek.
Sevda malı hala konuşuyordu.
''Nerede kalacaksınız?
Hemen lojmanlardan birini ayarlatayım''
Sanki orgeneralsin be kızım.
Yavaş.
İç çektim seslice.
''Oğuz ayarlamıştır yavrum,sağol'' dedi kadın kibarca.
Sonra ayaklandı.
''Hadi Ceylan kızım,
Oğuzun yanına gidelim biz
Yoruldum bugün''dedi elini bana uzattı.
Ben de ayağa kalktım.
Ya bu Sevda çok yüzsüz.
Yemin ederim çok yüzsüz.
Kadının koluna girmez mi.
''Ben götürürüm sizi hemen '' dedi kadını çekiştirerek
Benim yapacak bir şeyim yoktu.
Kadıncağız arkasına bakıp acı bir gülümseme yolladı.
Ben de ona anlayışla gülümsedim.
Kadıncağızın bir suçu yoktu.
Tekrar çöktüm sandalyeye.
Kadının anlattıklarını düşündüm.
Oğuz dediği gibi bir çocukluk geçirmişti.
Aslında seviniyordum bu güzel insanla karşılaştığı için.
Tamamen yalnız değildi.
Kadın ona gerçekten oğluymuş gibi bakıyordu.
Öyle bir sevgisi vardı ki
Bana bile yetiyordu.
Ben otururken Altay yanıma geldi koşa koşa.
Nefes nefeseydi.
''Koş Ceylan eğlence var'' dedi.
Anlamadım.
Öyle bir gülüyordu ki.
Hemen kalkıp peşinden koştum.
Koridorda Semih Ali ve Barış vardı.
Altay koşup Barışın sırtına atladı.
''Dur oğlum be
Canım acıyo zaten''
Arkasına döndü beni de görünce Altaya bir şaplak attı.
Tam enseye.
Ses çıktı.
''Lan piç
Ağzında da bi bok durmuyo'' dedi.
Sinirlenmişti.
Üstüme alındım tabiki de.
''Ben gideyim o zaman'' dedim arkamı dönme hareketi yaparak.
Semihle Ali kolumdan tuttular.
''Bu anı kaçırmak istemezsin Ceylan'' dediler gülerek.
Beni de kervana kattılar.
Barış bacağından yaralanmıştı.
''İyi misin?'' dedim.
Pantalonunu sıyırmıştı dizine kadar.
Yeni görmüştüm.
Barış derin bir nefes aldı.
''Yemin ederim boğarım seni oğlum'' dedi Altaya
Ben neden fransız kalıyordum ki.
Bir şey demeden arkalarından yürümeye devam ettim.
Revire girdiler.
''Hayır ,ölürüm daha iyi amk'' dedi Barış kapıdan geri döndü.
Dönecekken kollarından Aliyle Altay yapıştı.
İçeriyi göremiyordum bile.
Ayaklarımın üzerinde yükseldim.
I-ıh gene de göremedim.
Hemşire falan vardı heralde.
''Altay helikopteri ayarla koçum,merkeze gidelim'' dedi Barış
Altayın bir yere gitmeye niyeti yoktu hiç.
''ALTAY!''dedi barış bağırarak.
Öyle bir bağırdı ki koridorda sesi yankılandı.
Arkadan bir ses geldi.
''Korkmayan biri varsa o gelsin'' dedi sakince hemşire.
Barış hışımla arkasını döndü.
Ben nefesimi tutmuştum ama bizimkiler resmen anırarak gülüyorlardı.
''Neden korkcam kızım ben'' dedi arkasına dönüp.
Bu sefer de kıza kükrüyordu.
Ama kız o kadar sakindi ki.
''İşiniz yoksa revirin önünü boşaltın.
Hastalar rahatsız oluyor'' dedi sakince.
Kızın bu sakinliğine ben bile hayran kalmıştım.
Şuan Barış uyuzluk yapıyordu.
''Var işim,
Pansuman yapacaksın'' dedi.
Çat diye içeri daldı.
Bugün bu kızın üstüne fazla geliyordu ya hadi hayırlısı.
Kız da arkasını dönüp yürüdü.
''Şöyle geçin lütfen'' dedi duygusuz bir sesle
Barış gösterdiği yere oturmadı.
Gitti başka bir yere oturdu.
Doktor hemen Barış'ın başına geldi.
''Ne oldu komutan?'' dedi.
Bizimkiler gene gülmeye başladılar.
''Köpek ısırdı'' dedi.
Kız da bıyık altından gülmeye başladı.
Barış şimşek gibi gözleriyle kıza baktı
''Komik mi?''
Kız istifini bozmadı.
Biz gülmeyi çoktan kesmiştik bile.
''Evet komik'' dedi hala gülüyordu.
Biz de dayanamayıp gülmeye başladık.
Barış sinirle kafasını çevirdi.
Hemşire solüsyon hazırlayıp bacağını temizlemek için ilerledi.
Kızın bileğini havada kaptı.
Kız yüzüne baktı
''Asit döktüm'' dedi.
Bu sefer ben bastım kahkahayı.
Kimse anlamadı muhabbeti.
Sinirle kızın elini bıraktı.
Doktor elinde karneyle geldi.
''Köpek yaşıyor mu?'' dedi.
Barış
''Yaşamaz mı kuduz gibi it''
Doktor gözlerini açtı.
''Kuduz mu köpek?'' dedi.
Barış sinirle cevap verdi.
''Hayır doktor
Tugayın köpeği
aşılı köpek''
Hemşire kafasını kaldırdı.
''Tarçın mı?'' dedi sevgiyle.
Barış kafasını çevirdi.
''Bilmediği de yok amk.''
Doktor Barışa döndü.
''Gene de aşı yapalım isterseniz'' dedi.
Barış bacağını hızla kızın ellerinin altından çekti.
Bizim tayfa kahkahadan yarılmak üzereydi.
''Yok doktor gerek yok.
Köpeğe baktım ben iyi ''dedi hızlı hızlı.
Hemşire gülmeye başladı.
''İğneden mi korkuyorsunuz yoksa?'' dedi.
Demeseydi iyiydi.
Barış öldürücü bir bakış daha fırlattı.
''Burada işimiz bitti.''
Altayın ensesinden tuta tuta dışarı çıkardı.
Ben de peşlerinden çıktım.
Koridora geldiğimde resmen boğuşuyorlardı.
Hepsi de çocuk gibiydi.
Sonra bir el boynuma uzandı.
Kafamı kaldırdım.
Oğuzdu.
''Neden annemi kurda kuşa bıraktın bakayım sen?''dedi sahte bir kızgınlıkla.
''Canım o kurt kuş anneni kaptı.
Zaten tanışıyorlarmış'' dedim iğnemi de hafiften sokarak.
Güldü çocukları izleyerek.
''Tesadüfen oldu''dedi.
Artık nasıl bir tesadüfse
''Yatakta mı bastı'' dedim sinirle.
Bu sefer daha büyük bir kahkaha atarak bana döndü.
''Hayır asker
Beni görmek için geldiğinde Diyarbakıra o zaman gördü.
Tanıştırmak zorunda kaldım''
Bırah bırah palavere demek istedim ama.
''Ya bırak
Evlenmeyi düşünmüşsün kızla
Hala bana lolo yapıyosun''
Yüzü ciddileşti.
''Ben sana evlenmeyi düşünüyorum mu dedim
Sadece artık öyle bir zamandaydım.''
Neyse bu konuyla daha çok uğraşmak istemedim.
''Bırak şimdi
Annen nerde?''
Yeni hatırlamış gibi kafasını kaldırdı
''Onu lojmana yerleştirdim''dedi
Ne lojmanı
''Burada lojman mı var?''dedim.
''Tabi kızım bu kadar komutan nerede kalıyor sanıyorsun?''
Biz niye tugayın içindeydik o zaman.
Yüzümün şeklinden anlamış olacaktı.
''Çünkü lojmandan burası uzak.
Acil bir şey olduğunda müdahale etmemiz lazım''
''E ben kalıyım bari'' dedim dışımdan düşünerek
''Kızım ben yokum sen nerede kalıyorsun?''
Yani orası da öyleydi tabi.
Önüme döndüm.
''Oğuz!'' diye bağırdı biri.
Kafamı çevirdim hızla.
Oğuzun arkasında bir kız koşarak Oğuza geliyordu.
Oğuz da kollarını açtı hemen.
Kucakladı kızı.
Havada çevirdi.
Bi bitmediniz.