Sevdayı görmemle Yusuf Komutana dönmem bir oldu.
Nasıl bir şokla dönmüşsem,
Yusuf komutan bana döndü.
''Ceylan komutanım?
Sorun mu var timde?''
''Hı?
Yok yok'' dedim.
Sevda hala selama durmuştu.
Yüzü de ifadesizdi.
Onunda bu işten mutlu olmadığını anlamak zor değildi.
''On kişilik öncü timiniz görüş ve emirlerinize hazırdır komutanım!''
Dedi gür bir sesle.
Benim altımda olmanın onda yarattığı siniri tahmin bile edemezdim.
Benim altımda olduğu halde ne kadar sinir olmuştum şuan.
''Sağolun Sevda asteğmenim'' dedim.
Askerleri de rahat konuma geçirdim.
Sevda da konumu gereği yanımda duruyordu.
Dayanamadım sordum.
''Sizin Diyarbakırda olduğunuzu sanıyordum?'' dedim.
Gayet sakin bir tonda.
O artık benim ekibimdendi.
Ve işle başka şeyleri birbirine karıştırmamam lazımdı.
Bizim ve daha da önemlisi askerlerin hayatını tehlikeye atmaktan başka bir şey olmazdı.
Askerlere bakarak konuştu.
''Operasyon için rütbeli olarak beni çağırdılar komutanım''dedi.
Dişlerinin arasından konuşuyordu.
Bana komutanım dedikçe irite oluyordu.
''Yaranız vardı?
Operasyon için uygun musunuz?'' dedim ben de askerlere bakarak.
Askerler de bizi anlamaya çalışıyorlardı.
''Sadece ufak bir sıyrık.
İyiyim komutanım''
MADEM UFAK BİR SIYRIK!
NE DİYE OĞUZUN KUCAĞINDAYDIN!
Cevap vermeden yanından ayrılıp Yusuf komutanın yanına geldim.
''Komutanım başlayalım'' dedim.
Yusuf komutan iki timi birleştirerek operasyondaki görevimizi,
Duruşları,
Takibatı
Her şeyi askerlere açıkladı.
Sonra timlerle baş başa konuşmak için kendi halkamızı kurduk.
Kendi timimle konuşmak bana düşüyordu.
Sevda da yanıbaşımdaydı.
''Sevda komutanınız ve ben bu gün iki grup olarak ilerleyeceğiz.
Sevda komutanınızın grubunda olanlar Gözcü grup diye geçecek.
Dağın zirvesinden ilerleyerek görüntü aldığımızda hilal gibi çevreyi üstten saracaksınız.
Siz görüntü aldığınız da da aşağıdan size yardıma gelerek çembere alacağız.
Grup olarak dağınık halde bulunacaksınız.
Tarama yapacağımız için aynı hattan geniş yürümenizi bekliyorum.
En ufak bir his,
Bir tereddütte es geçmeyin .
Size güveniyorum çocuklar
Şimdi operasyon için bekleme safhasındayız.
Herkes soyunma odasında beklesin.
Komutanınızla birazdan size katılacağız''
Sevda yanımda kalırken diğerleri gitti.
Oğuz konusunu açmak istemiyordum.
Şuan onunla olan durumumuz bunlardan bağımsızdı.
''Sevda,
İntikal sırasında ilk hedefimiz gözcülerinin haber vermesini engellemek olacak.
Grubundaki bir askerini bunun için tetikte bulundur.
Onun dışında telsizle haberleşmemiz aksamasın.
Sonuçta biz bir timiz.
Herhangi bir görüntü aldığınızda mutlaka haber ver.''
Sevda sessizce dinledi.
Sonra nefes alarak konuştu.
''Ceylan komutanım
Ben daha önce bu kadar gizli ve tehlikeli intikallerde bulunmadım.
Sizinle aramızda geçenleri unutmamız mümkün değil ama en azından ertelemek isterim.
Çünkü sizin canınız bana,
benim ki de size emanet''
Sevdadan bu kadar olgunluk
Akıl alır gibi değildi.
Gülümsedim.
''Ben de öyle düşünüyorum asteğmenim ''
Sorun kalmadığına sevinmiştim.
En azından aklımda şüphe kalmayacaktı.
Sevdaya cevap verdiğimde arkadan gelen Oğuzu görmüştüm.
Benim bakışım orada bir iki saniye uzayınca Sevda'da arkasını döndü.
Korktuğum başıma geliyordu.
Hayır ikimizi de gördün git artık.
Ne diye yangına körükle geliyorsun.
Bak hala geliyor.
Bana mı geliyor
Sevdaya mı geliyor.
İkimizin ortasında bir yere bakıyordu.
Akıllıca.
Yaklaştı.
Yaklaştı.
''Serhat komutan seni odasında bekliyor Ceylan asteğmenim '' dedi.
Ben bir iki adım attım.
Ama Oğuz benimle gelmek yerine Sevda'nın yanında kaldı.
Arkamı dönüp pis bir bakış da atmak istemedim.
Ama yürüdükçe arkadan gelecek her türlü konuşmayı da duymak istiyordum
Fakat ses falan gelmiyordu.
Bildiğin benim gitmemi bekliyorlardı konuşmak için.!!
Sinirle daha hızlı yürüdüm.
Serhat komutanın odasına geldiğimde nispeten daha sakindi etraf.
Sadece Orhan komutan vardı.
''Beni istemişsiniz komutanım?''
Masanın üzerindeki kağıtları eliyle toparlayarak oturmam için işaret etti.
''Timler hazır mı?''
''Hazır komutanım da bir terslik mi var?''
Adam dalgın gözüküyordu.
''Yok kızım sorun,
Bu operasyon biraz daha farklı olacak.
O beni düşündüren.''
Anlamamıştım
Nesi farklı olabilirdi ki?
Fark etti.
''Kalabalık bir operasyon olacak asker.
Geniş çapta olacak biraz uzun sürebilir''
Ne kadar uzayabilirdi ki.
Hadi bir hafta olsun.
Omuz silktim.
''Bir ay'' dedi kesin bir sesle.
Yuh.
Bir ay operasyon mu olur.
???
Bakakaldım.
''Asker şimdi biz geçen gün operasyon yaptık bir kampı hallettik.
Ama bu işler böyle yürümüyor.
Bir kere gitmen yetmiyor.
Beş kere on kere aralıklarla girmen gerekiyor.
Çünkü yerlerini değiştirmezler''
''Nasıl yerlerini değiştimezler.
Dağlarda bir sürü yer var''
Dedim iç sesimin mantıklı tavrıyla.
Babacanca ikisi de güldüler bana.
İkisine de tek tek baktım.
Anlayamadığım şey neydi
''Kızım,
Belli yerlerde dururlar.
Lokasyon olarak avantajlı yerler sayılır.
Mesela.
Bir iki kaçış noktası olmak zorunda.
Erzakların gelişi için belli korunaklı yollar isterler.
Bu kadar uygun yerler de dağın her tarafında olmaz.
O yüzden de sürekli dönüp dolaşıp aynı yerlere çöreklenirler.
Bu sebeple de bizim orayı temizlememiz sadece bir kere olmamalı.
Yanıltıcı olur.
Sürekli aralıklarla kamplarını vurmalıyız.''
Kafamı salladım.
Beklediğimden farklı bir operasyon olacaktı.
''İntikali nasıl yapacağız çok uzun sürer o zaman''
''Hayır bu kadar uzamasının sebebi intikal olmayacak asker.
Gene intikali yapacaksın eski operasyon gibi.
Ama bir çok cephede aynı anda çatışacağız.
Sürekli yer değiştirerek destek gerekecek.
Senin de intikalden sonra mevzide değilde saha da olmanı bekliyoruz.''
Yapardım.
Zor değildi.
''Şimdi masa başında konuşmak çok somut olmuyor komutanım
Operasyona çıkınca daha da oturur her şey.
Başka bir şey yoksa ekibimin başına gitmem gerekiyor''
Kafasını salladı.
İkisine de selam verip odadan çıktım.
Çocuklar intikalde zorlanmayacak kadar yemek yemeliydi.
Tim soyunma odasında bekleyecekti.
Ben de soyuma odasına yöneldim.
İçeri girdiğimde Sevda yoktu.
Askerler ayaklandı.
Oturmalarını işaret ettim.
Ben de geçip karşılarına oturdum.
''Zorlu bir intikal yapacağız .
Çantanızda yiyecek bir şey istemiyorum.
Ağırlık bizi yavaşlatır.
Öncü grubuz.
Acıktığınız zaman destek alırız.
Şimdi gidip bir şeyler yiyelim beraber.''
Çocuklar kafalarını sallayıp fazlalık eşyalarını bıraktılar.
Selim yanıma geldi.
''Taner nasıl oldu ?''dedim.
Gülümsedi.
''İyi komutanım çürüğe çıktı anasının dizinin dibinde''
Gülümsedim.
''Sen nasılsın?
Hazır mısın operasyona''
Bir yandan da yemekhaneye gidiyorduk.
''Hazırım komutanım ama
Biraz bencilce olacak belki
Sizin grubunuzda olmak istiyorum'' dedi.
Yemek sırasına girdiğimizde arkamı dönüp gülümsedim.
''Başka bir şansın yok zaten asker''
Yemeklerimizi alıp timin oturduğu masaya geçtim.
Yemek saati olduğu için etraf çok kalabalıktı.
Güç bela sandalyeme oturduğumda askerler yemeğe başlamak için beni bekliyorlardı.
''Afiyet olsun'' dedim.
Yüzüme baktılar.
Yemek duası.
İşte bunu bilmiyordum.
Selim yanımdaydı.
Sakince baktım.
''Asker duayı oku''
Selim- tanrımıza hamdolsun.
askerler- tanrımıza hamdolsun.
Selim- milletimiz var olsun.
askerler- milletimiz var olsun.
Selim- dikkat.. komutanım.
Bi an panikledim.
''Afiyet olsun'' dedim cılız bir sesle
En mantıklısı buydu
''Sağol''dediler hep bir ağızdan.
Bunu da atlatmıştım.
Zor değildi ama karıştırmak istemiyordum.
Yavaşça yemek yemeye başladık.
Askerler operasyonu merak ediyorlardı.
En köşedeki asker
''Komutanım grupları belirlediniz mi?''dedi.
O tarafa döndüm gayri ihtiyari.
Arkadaki masada Sevda ve Oğuzun timi oturuyordu.
Oğuz aralarında yoktu.
Sohbet muhabbet gırlaydı.
''Komutanım?''
Gözüm dalmıştı.
''Belirlemedim asker.''Kendimi toparladım.
Biz burada tim olarak yemek yerken Sevdanın orada olması açıklanabilir bir durum değildi.
Operasyona çıkacaktık.
Ve timinin yanında olması gerekiyordu.
''Daha önce hiç operasyona çıkmamış olan kaç kişi var?''
İki çocuk elini kaldırdı.
Zaten sevda ve ben dahil on kişiydik.
''Siz ikiniz benim timimdesiniz ve Selimi alıyorum.
Bir kişiye daha ihtiyacım var.''
Dedim askerlerin yüzüne bakarak.
Geri kalan beş kişi el atıldı.
''Komutanım sizin operasyonlarınızı dinliyoruz bir haftadır.
Lütfen beni seçin''
dedi içlerinden birisi.
Ama hangisini seçeceğimi de bilmiyordum.
''Sevda komutanınız içinizden seçsin.
Geriye kalan kişi benimle devam eder'' dedim son noktayı koyarak.
Askerlerin beşi de ayaklanıp arka masaya gittiler.
Sevdanın önünde hilal olmuşlardı.
Geriye kalan boşluktan görebildiğim kadarıyla masadakilerin hepsinin yüzünde donmuş bir gülümseme vardı.
Sohbetleri yarıda kesilmişti.
Ali Altay Semih ve Barış bana bakıyorlardı.
Kafamla selam verdim.
Onlar da selam verdiler.
Barış yanında oturan Altaya dirsek atıp tabldotunu alıp masadan kalktı.
Sanırım raconları ben onları görünce devreye giriyordu.
Ne de olsa bana da bi ayıp yapmış sayılırlardı.
Eğer o masada Oğuz da olsaydı.
Olacaklardan ben sorumlu değildim.
Askerler geriye döndüklerinde dördünün canı sıkkın birisi resmen zafer dansı yapıyordu.
Sevda kaşları çatık bir biçimde arkadan seyrediyordu.
Sen askerinle aynı masaya oturmazsan kimse de senin grubunda olmak istemez tabii ki.
Komutan olman statü ifade eder.
Ancak sahada.
Çatışmada.
Her şeyden önce grubundakileri
Hatta timindekileri tanımalısın.
Askerler masaya döndüğünde Sevda masada tek kalmıştı.
Etrafına bakındı şaşkınca.
Sonra kalkarak bizim masaya doğru geldi.
''Komutanınızla konuşmam lazım'' dedi sertçe.
Askerler tabldotlarına uzandığında.
''Siz devam edin ,biz başka masaya geçelim''
Bu ne kendini beğenmişlik ?
Orada oturmuş 9 kişi yemek yiyoruz ve sen hepsini kaldırmaya çalışıyorsun
Allahtan asteğmen,
Mazallah tugay komutanı falan olsa havasından geçilmeyecek.
Sevdanın az önce kalktığı masaya oturdum.
O da ayaktaydı.
Böylece üzerimde hakimiyet falan kurmaya çalışıyordu herhalde.
''Sizi dinliyorum asteğmenim''dedim sakince.
Yüzünden siniri okunabiliyordu.
''Grubunuza nitelikli askerleri seçip,geri kalanının içinden de bana seçtirmeniz ne kadar centilmence sizce?
Böylece operasyonlarınız kendi grubunuz üzerinden daha başarılı yürüyecek öyle mi?'' dedi ağzını burnunu değiştire değiştire.
Gülümsedim.
''Sadece eski bir askerimi yanıma aldım.
Onun dışında da operasyona hiç çıkmamış iki kişiyi aldım.
Sonuncusunu da sizin dışarıda bıraktığınız asker olarak belirledim.
Centilmenlikten bahsediyorsunuz Asteğmenim ama
Askerlerinizi de niteliksiz olarak sayıyorsunuz.''
Gülümsedi.
Masaya karşıma oturdu.
Kendini bana yaklaştırarak konuştu.
''Burada gördüğüm'' dedi yemekhanenin etrafına bakınarak.
''Sizin askerleri etkileme beceriniz.
Sizin tugayınız sizin birliğiniz ve beni burada istenmeyen komutan olarak gösteriyorsunuz''
Nefes alıp ben de masaya yaklaştım.
''Kimseyi etkilediğim falan yok.
Bu askerleri siz benden önce gördünüz.
Talim sahasında en önce siz vardınız.
İçlerinden sadece Selim'i tanıyordum.
Ha onu da yanıma almamın sebebi benim çatışma tarzımı bilmesi ve birbirimizi
tanıyor olmamız.
Eğer siz de askerleri birazcık tanımak isteseydiniz
Soyunma odasına benden önce gelirdiniz.
Yemeğinizi askerlerinizle yerdiniz.''
Gülümsedi.Yüzünde zafer kazanmış bir ifadeyle geriye yaslandı.
''Senin derdin anlaşıldı.
Oğuzun odasındaydım diye böyle yapıyorsun''