Oğuz
Salak salak Orhan komutana baktım.
Ceylan da benden farksız değildi.
''Ne yemeği komutanım?''dedim
Orhan komutan sırtıma vurdu.
''Damat yemeği derler buna.
Kız seni ailesiyle tanıştırır.
Beğenirlerse onay verirler''
Ceylan dalgınca sordu
''Ailem mi?''
Orhan komutan
''Aile dediysek lafın gelişi.
Yemeğe gidince anlarsınız
Helikopter geldi bile acele edin '' dedi yürümeye başladı.
Vay amk.
Şimdi durum değişik işte.
Kızın babasıyla resmi yemek yiyeceğim.
Öyle adamın karşısına geçip bağırdın çağırdın şimdi kedi olacaksın.
Dünyanın en garip yemeği olacak
Ceylan kolumu çekti.
''Giyinmemiz lazım
Vandan aldığım paketleri getir odama ''
Kız olaya hemen adapte olmuş ne giyeceğini düşünüyordu.
Ben ne giyeceğim sahi?
Takım giysem çikolata götürmem lazım.
O da olmaz.
İsteme gibi mi.
Yemek gibi mi.
Yemek ne amk?
Soğuk savaş.
Bordoyu soğuk savaşla sınamayın.
Ben ne kadar sıcak savaştaysam adam o kadar masa başındaydı
Nasıl anlayacağız şimdi birbirimizi.
Hadi beni beğenmedi diyelim.
Beğenmezse ne olur amk
Kıza bi nikah basarım bakar öyle.
Nikah
Evlilik.
Allahım yemek ne ya?
İpucu yok.
Hadi kahveye çağırsa
Beni çekse kenara.
Bi nevi.
Odama geçtim.
Ceylanın eşyalarını aldım.
Maşallah.
Ben de Leventin yerinde olsam yollarım dağa kızı bu kadar alışverişten sonra .
Sonra Levent ben sana ne kötülük yaptım?
Erkek adama bu kadar eziyet yapırılır mı?
İç çamaşırı alırken kabin önü beklemelerini ne çabuk unuttun üsteğmen?
Hadi bana gene acımış
Çocuk da sesini çıkaramamış belli
Gittim yığdım yatağının üstüne.
Hemen paketleri açıp envai çeşit elbise çıkardı.
''Kızım niye aldın bu kadar elbiseyi.
Dağda taş ta mı giyeceksin?''
Bilmiş bilmiş yüzüme baktı
''Gördünüz mü komutanım
Siz yemeğe götürmeseniz de davet edilebiliyoruz''
Hakkımı yiyordu.
''Ben de seni götürdüm burada''
Kahkaha attı
''Umarım kurbağayı saymıyorsunuz komutanım''
''Nesi var kurbağanın.
En tazesiydi.
Yaşıyordu be!
Hem akarsu kenarı mis gibi.
Doğal yaşam.''
Eliyle durdurdu.
''Tamam komutanım.
Ben gerçek bir yemekten bahsediyorum.''
Elbiseleri üstüne getirip aynada bakıyordu.
''Kızım bunlar elbise mi?
Bluz bunlar.
Bu kadar kısa giyemezsin.
Asker dolu burası.
Millet en son ne zaman dişi sinek gördü onu bile bilmiyorum''
Oflayarak yüzüme baktı.
''Türk erkeği moduna hızlı geçtin komutan''
Ellerimi belime koyarak konuştum
''Baban bunları görse bacaklarını kırar
Adamın kanı belli.
Görmedin diye de her şeye izin verecek sanma''
Pençelerini çıkardı.
''İç güvey olma yolunda hızla ilerliyorsunuz komutanım.
Bu kadar yağcılık!
Pes!''
Ne iç güveyi ya
''Kızım ne iç güveyi?
Ters o işler bize.''
Hala elbiseleri deniyordu
''Ceylan hala elbiselere mi bakıyorsun sen?
Çıkarttırma kasaturayı.
Dilek ağacına çeviririm burayı''
Elleriyle göğsümü itti.
''Bak daha bir şey yokken böylesin komutan.
Evlenmem görürsün gününü''
Kolaydı.
Bekle.
''Kızım evlenmesek bile sevgilimsin.
Yüzde yüz söz hakkım var.
Millet yanımda görse böyle elbiseyle ne der haberin var mı?''
Gözlerini pörtleterek sordu.
''Ne derler komutanım''
Büsbütün dalga geçiyordu.
''Hadi kız giymiş neyse de
Yanındaki gavat mı derler''
Şaşırarak yüzüme baktı.
''O ne demek komutanım?''
''Karı pazarlayan demek asker.''
Ellerinden elbise yığınını aldım şaşkınlığından istifade ederek
''Şimdi sen bunları bana ver.
Normal bir elbisen varsa onu çıkar yoksa
Kamuflajla gidersin''
Yeter be!
Her şeye tamam diyecek halimiz de yok
Bordoyum lan ben.
Yakışmaz erkek adama.
Elbiseleri alarak odadan çıktım.
Koridorda herkes elimdekilere bakıyordu.
Semih koşarak geldi yanıma
''Onlar ne lan
Yeni tarzın mı?''
Elimle vuracakmış gibi yaptım
''Şimdi bi çarpıcam görüceksin tarzı
Yasaklı şeyler
Anladın?''
Kahkaha attı piç.
''Senin şirazen kaydı oğlum benden demesi''
Yürümeye devam ettim.
''Şimdi ben kayıcam tam olucak''
Odaya girdiğimde dolabın gözüne fırlattım elbiseleri.
İşin zor kısmına gelmiştik.
Ben ne giyecektim?
Şimdi klasik giyinsem çok ciddiye aldım sanacak adam.
Spor giyinsem de bu bizim kızla dalga geçiyor diyecek.
Adamlar zengin.
Öyle kot gömlek de gidilmez.
Ah Ceylan.
Sen ayrı dertsin ailen ayrı dert be yavrum.
Kırk yıl düşünsem bu hale geleceğim aklıma gelmez.
Oğuz üsteğmen aynada ne giysem diye düşünüyor?
Peh!
''Barış,
Acil durum koçum odama gel''
Biraz dalga geçilmeyi göze alacaktım artık ne yapalım.
Barış malı bir dakika içinde kapıya tekme atarak girdi.
''Lan gerizekalı kapı kilitli değildi''
Barış odayı bi taradı
''Sikik acil durum dedin''
Hiç acil durum demediğim için benden böyle bir şey duyunca
Operasyon kıyafetlerini giymediğine dua etmek lazımdı.
''Tamam oğlum sakin.
Öyle bir şey değil''
Barış hala gergindi.
''Anlatsana amk dilinde sik mi var''
Derin bir iç çektim.
''Gülersen çeneni kırarım''
Gülmeye başladı.
Zaten farklı bi tepki vermezdi bu laftan sonra.
''Noldu lan milli mi olcan?''
Bu çocuk harbi mal.
''Lan senin siktiğin kadar benim unutmuşluğum var''
Hala yüzünde sırıtış vardı.
Mecbur anlatacaksın Oğlum.
''Bak kızın babası yemeğe çağırdı.
Ne giyeceğim?''
Barış bi afalladı.
''Babası mı?
Oha amk
Niye çağırdı?''
Söyleyeyim de kurtulayım.
''Evlendirecek bizi''
Anırdı.
Resmen anırdı.
Götüyle güldü.
''Berdel mi oluyon lan ''
''Mal berdel böyle mi olur?''
''Tamam abi kardeşlerinden biri de beni alsın
Erkek kız farketmez.
Kapağı atmaya bakarım ben.''
''İbnelik yapma lan.
Akıl ver ne giycem ben''
Eliyle ağzını tutuyordu gülmemek için.
Dayak yiyecek haberi yok.
''Abi şimdi bilemedim ben de.
Gömlek giyeceksin kesin de.
Altta kumaş pantolon da kıro gibi olmaz mı?''
Doğru olur.
Elime de tesbih alırım.
Gömleğin de kollarını sıvayıp
Kunduranın da arkasına basa basa yürüdüm mü.
''Gömlek beyaz olsun.
Sen gene kot giy.
Koyu.
Ya Ceylan ne giyecek o önemli.
Biriniz anya biriniz konya olmayın''
Evet.
Doğru söyledi piç.
''Bekle sen burada'' deyip bir koşu Ceylanın odasına girdim.
Bodoslama daldım daha doğru olurdu.
Üzerinde simsiyah yakası hafif dantel bir elbise giymişti.
Ne klasik ne de spordu.
Abartısızdı.
''Ne oldu komutanım'' dedi arkasını dönerek.
''Şey,asker''
Arkamı döndüm.
Amk bu kadar güzel olma be yavrum.
Ne diyecektim ben.
Bir şey demiyecektim.
''Hazırlanmamışsın daha ?''dedi.
Hah.
Bi bakıp gidecektim zaten
Ama kuyruğumuz dik ya.
''Elbiseni kontrol etmeye geldim asker'' dediğim göğsümü kabartarak.
Üzerine baktı.
Ben de tekrar baktım fırsattan istifade.
''İyi idare eder'' dedim.
Hemen attım kendimi dışarı.
Bi koşu tekrar odaya girdim.
Barış yüzüme anlamayarak baktı.
''Ne giymiş?''
Kafamı toparladım
''Sana ne lan hatunumun ne giydiğinden''
Barış fesuphanallah dedi.
''Sana da iyilik yaramıyo yarrağım,ben gidiyorum''
''Git amk.''
Kapıyı çekip gitti.
Ne giyeceğimi biliyordum.
Beyaz gömlek.
Simsiyah hafif dar bir kot.
Şık bir kemer ve klasik ayakkabılar.
Ne klasik ne de spor.
Giyinip parfümümü sıktım.
O sırada kapı açıldı.
Ceylandı.
''Kızım sen beni ruh hastası mı yapacaksın?
Böyle mi dolaşıyorsun askerlerin arasında?''
Bağırmaya başladı.
''Oraya ışınlanacak değiliz komutanım.
Mecbur görecekler.
İyice abaza yaptın sen de milleti.
Hazırsan..''
Bana baktı.
Yutkundu.
Gülümsedim.
Bana karşı bunları hissetmesine bayılıyordum.
Gidip ellerimi beline doladım.
''Rujunu bozmak istemiyorum asker''dedim.
Gülümsedi.
''Ben bulaştırmak istiyorum ama ''
Kan kırmızısı dudaklarına yöneldim.
Çat diye kapı açıldı.
Sinirle kafamı kaldırdım
''Komutanım.
Şey helikopter'' dedi askerin biri.
Götüne girsin o helikopter.
Bakışlarımı görünce hemen kapıyı kapattı.
''Sonra tadına bakacağım o rujun asker''
Ceylan da kapının açılmasıyla toparlanmıştı.
Çıksak iyi olacaktı.
Nereye gideceğimizi bile bilmiyordum.
İkimiz de odadan çıktığımızda bütün askerlerin gözü Ceylanın üzerindeydi.
Elimi beline koydum.
Sonra bakışlar kesildi.
Çocuklara da kızamıyordum.
Ben de bu hatunu görsem.
Neyse inşallah benim düşündüğümü düşünmüyorlardır
Yoksa tugayı komple uçurmam lazım.
Piste geldiğimizde ortada helikopter falan yoktu.
Az önceki çocuk yanıma geldi
''Hani lan helikopter''
''Komutanım,jet yollamışlar.
İlerideki''
Gösterdiği yere doğru baktım.
Bildiğin uçan saray falandı bu.
Gururluyuz ya hani.
Son derece sakin adımlarla yürüdük.
Sanki her gün jetle uçuyorum.
Jetsiz yapamıyorum.
Operasyona jet yoksa çıkmıyorum.
Helikopter falan çok fakir işi.
Ne diyosun amk kendine gel.
Hostes bile var.
Jetin merdivenlerinde karşıladılar.
Bir kırmızı halı eksik derken bizim peder onu da düşünmüş.
Önden Ceylanın geçmesi için yol verdim.
Beyefendilikten kırılmak üzereydim.
Ye kürküm ye amk.
Jete geçtiğimizde her yer deri.
Oğlum Oğuz nerelere düştün sen.
Ceylana baktım.
Hafiften gergin gibiydi.
''Gözünü korkutmasın yavrum bunlar.'' dedim.
Ben biraz durmuş olabilirim.
Adam harbi silah tüccarı ne bekliyorsun amk.
Kaptan yanıma geldi.
''Efendim beyefendinin adasına yaklaşık bir saat sonra inişimiz gerçekleşecek''
Öksürük tuttu beni.
Ada mı dedi o?
Adam demiştir.
Ada dese duramazdım.
Hostes hemen su getirdi.
Ceylan şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
''Ada?'' dedi kısık sesle.
''Ceylan yavrum bence biz ayrılalım.
Davul bile dengi dengine'' dedim .
Öyle amk.
Bizi bi altın banyosuna yatırmadıkları kaldı.
Emaneten duruyorum şu jette.
Sanki gizlice girmiş sinek gibiyim.
Ceylan yüzüme sinirle baktı.
''Ne o komutanım çok hevesliydiniz''
Hevesim götüme kaçtı
''Kızım sakın benden bunları bekleme'' dedim ellerimi kaldırarak
Bilsin canım.
Babamın evinde şöyleydi böyleydi der sonra.
Gülümsedi.
''Rahat değilim ben bu şeylerin içinde.
Zenginlik falan.
Bana göre değil.
Rahat rahat kurbağa bacağımızı yiyemedikten sonra ''
Küçük bir kahkaha attım.
Bu kızı bu yüzden çok seviyordum.
Doğaldı.
Paraya pula tapmazdı.
Dağda taşta da olsa rahattı.
Burun kıvırmazdı.
Şimdi başka bir kızın başına bu gelse.
Ohooo tutabilmek ne mümkün.
Götü kalkardı hemen.
''Ne konuşacağız şimdi'' dedi güzelim.
Ellerini gergince ovuşturuyordu.
''Ben de bilmiyorum.
Konuşacağı şeyler var demek ki''
Ne konuşacaktık ben de merak ediyordum.
Bodoslama evlilik muhabbetine girse Ceylanı zapt edemezdim.
Bunca senenin açıklamasını yapması lazımdı.
Uçak yavaştan inişe geçti.
İkimizde dışarıya baktık.
Büyük bir adaydı.
Sadece kocaman bir ev ve ağaçlıklar vardı.
Başka hiç bir şey yoktu.
Ya da gece gözüyle göremiyordum.
Derin bir nefes aldım.
Sınav başlıyordu.