Sabaha karşı iki gibi Oğuz beni uyandırdı.
''Kalk asker intikale gideceksin''
Zihnen çabuk kendime gelmiştim.
Bugün önemli bir gündü.
Zaten odanın dışarısında sesler vardı.
Herkes yavaştan toparlanmaya başlıyordu.
Timimi bulup hazırlandıklarından emin olmam lazımdı.
Kalkıp kendime geldim.
''Dikkatli ol asker''
Oğuzun keyfi kaçmıştı ama kaçacak bir şey yoktu.
Kalabalık gidecektik.
Yanına gidip sarıldım.
''Mevzide görüşürüz''
Diyecek bir şey yoktu fazla.
Bu odadan çıktıktan sonra başka bir dünya oluyordu her şey.
Hatta bu odadayken bile kapı altından sızıyor,pencere kenarlarından yüzümüze yansıyordu.
Burası da sığınak değildi bizim için.
Bedenimiz burada olsa da aklımızın çoğu dışarıdaydı.
Zaten başka bir türlüsü de düşünemezdi.
Odadan çıktım.
Operasyon için giyindim.
Soyunma odasında da hareketlilik vardı.
Herkes her yerde askerler sürekli birbirlerine bağırıyor acele ediyorlardı.
Çok bir şey bildiklerini sanmıyordum.
Ama bir tatbikat ya da intikal bile onları heyecanlandırıyordu.
Sedat komutanın odasına girdim.
Kalabalıktı.
Bir sürü komutan vardı.
''Gel kızım'' dedi
Ben de masanın başında gösterdiği yere geçtim.
''Ceylan siz iki tim şu istikametten ilerleyeceksiniz.
Diğer timin komutanı Yusuf yüzbaşıyla ilerleyeceksiniz.''
Komutan başıyla selam verdi.
Yaklaşık 35-40 yaşlarındaydı.
Bu araziyi bilmesi iyi olmuştu.
''Arkanızdan bölük olarak ben geleceğim.
Sizin timler ağır silahlar taşımayacak.
Sizin en önemli göreviniz teröristlerin dağlarda gözcüleri var.
Onlar haber yollamadan halletmek.''
Yusuf yüzbaşıyla birbirimize baktık.
Yapılırdı.
Zaten tim o kadar çok askerle olmadığı için
saklanarak ilerlememiz kolay olacaktı.
Ben timimle buluşmak için dışarıya çıktım.
Bütün timler helikoptere sırayla yüklenmek için
Belli bir nizama göre duruyorlardı.
Yüzbaşıyla bizim timimiz toplam 15 kişiden oluşuyordu.
Bu da bir helikopter ederdi.
En önce biz inip bölüğün ineceği alanı çembere alacaktık.
Ortalama yarım saat kadar vaktimiz vard.
İnecekleri yeri görebilecek tüm çevrelerden görüşü engellemeli ve dağılmalıydık.
Yusuf komutan da yanıma geldi.
Timi gösterdi.
Çocuklar tam tekmil hazırdı.
Komutan fazla konuşmayan bir tipti.
Klasik bir sert asker mizacındaydı ama bugün konuşulmayacak bir gün değildi.
Komutanla özel bir görüşme talep edip timden biraz ayırdım.
''Komutanım,nasıl bir yol izleyelim?''
İki dağ sırası var karşılıklı
Ortasında dere yatağı var
Karşılıklı ilerlememiz lazım.
İki dağda da olmalıyız.
İki timi dört gruba bölelim
Her dağa iki grup verelim.
Bir dağa inen iki grubun biri yamaçtan ilerlesin diğeri dağın üstünden ilerlesin.
Çapraz ilerleme yapalım.
Sizin ve benim yanında olduğumuz timler yamaçta olsun.
Ne olacağını bilemeyiz.
Zaten arka bölükler dere tabanından ilerleyecek.''
O da kafasını salladı.
Zaten telsizle sürekli irtibatta olacaktık.
Akıncı 1 oydu
Akıncı 2 de bendim.
İki dağ hattı boyunca karşılıklı ilerleyecektik.
Komutanın dediği gibi dörde böldük timi
Bir grupta ben
Bir grupta Yusuf komutan
Bir grupta benim timim deki gözcü
Bi grupta komutanın gözcüsü
Gruba liderlik edecektik.
Ben kendi timimle dağın bir yamacını iki grup halinde tutacaktım.
Komutan dağın diğer yamacını.
Biz helikopter alanında beklemedeyken Tugay komutanı Sedat komutan yanımıza geldi
''Yürüme planı şu şekilde olacak''
Eline kağıt kalem aldı.
''Dağ sırası bu mu.
Siz önde gidiyorsunuz.
Tamam.
Arkanızdan iki bölüğü arkanızdan dağınık yolluyorum.
Onun arkasından da iki bölük vadi yatağından aşağıdan ilerleyecek.
Belli bir noktada başka bölüklerle birleşeceğiz.
Sizin bileceğiniz şey öndesiniz.
Mağaraları yoklayarak gideceksiniz.
Buldunuz mu.
Uğraşmayıp ilerleyeceksiniz
Arkanızdaki dağınık bölük halledecek.
Onlar yetiştiğinde siz devam edeceksiniz.
Telsizim sürekli açık.
Görüntü almadan ses çıkarmayın.''
Konuşmamız bittikten sonra askerleri helikoptere bindirdik.
Helikopter önce benim timimi atacaktı.
Askerleri gruplara böldüm.
İntikal pozisyonumuzu açıkladım.
Daha fazlasını hem bilmiyordum hem de operasyonun gizliliği için anlatamazdım.
Askerler dinlediler.
Gözcüyle konuştum.
Telsizle irtibat halinde kalmalıydık.
Yusuf komutan da benzer bir konuşma yaptı.
Helikopter bizi bırakmak için alçalışa geçti.
''Hadi çocuklar,
Allah yardımcımız olsun''
Halatla mevkiye indiğimizde komutana telsizle haber verdim.
Çocukları da istikameti gösterip kendi grubumla kayalıklardan aşağıya inmeye başladık.
Grubum ben dahil üç kişiydi.
Yukarıdaki grubum da dört kişiydi.
Karşıya baktığımda Yusuf komutanın timi de dağa intikal haline geçmişti.
Gün ağarmaya başlıyordu.
Çoğu terörist inlerine girmiş olmalıydı.
Arkamızdan dört helikopter de arkamızdaki birliği dağlara dağıttılar.
İntikale geçtiğimizde benim grubumda yukarıdaki grupta belli bir süre görüntü alamadık
Biz üç kişi belli aralıklarla dağ yamacına sıralanarak altlı üstlü dağınık ilerliyorduk.
''Akıncı 1'den akıncı2'ye Görüntü aldık.
Çapraz ateşe başlayın.''
Dürbünü taktım gözüme.
Onların olduğu yamaca baktım.
Şuan görüntü alamamıştım.
Ama mağara girişi görüyordum.
Oradaki grup ateşe başladığı anda ben de grubumla ateşe başladım.
''Gözcü1 konuşuyor,yardıma ihtiyacınız var mı?''
Diğer grubum bizden silah sesi duyunca yardıma gelmeyi teklif ediyorlardı.
Yukarıdaki ilerleyen gruba devam etmesini söyledim.
Yanımdaki askerin birine önümüzü kontrol etmesini söyledim.
Karşıdaki teröristler bizi de fark ettikleri için ikili ateş açmışlardı.
Elime silahı aldım.
Görüntü alamasam da onların karşı ateşe geçmemesi için ateşe başladım.
Bir tanesini vurmuştum.
Yusuf komutanın timi de dağınık halde etraflarından dolaşmaya başlamıştı.
Yaklaşık on dakika sonra arkadaki birlik yetişince biz bıraktık onlar devraldı.
''Kartal konuşuyor sahaya intikal ettik''
Konuşan tugay komutanıydı
En son birlik de dere tabanından ağır toplar ve silahlarla intikale başlamışlardı.
Biz son derece dikkatli bir şekilde ilerlemeye devam ettik.
Gözcü grup bizden daha ilerideydi.
Bir yamacın ucuna geldiğimizde yukarıya tırmanmaya başladık.
Yamaçlardan dolayı daha yavaş ilerliyorduk.
Saat öğlen olmaya başlamıştı.
Önden bizi görenler küçük bir tim olduğumuzu düşündükleri için topluca gelme ihtimalimizi düşünemiyorlardı.
Yakaladığımız gruplar da telsizle bile haberleşiyor olsalar.
Sadece tim olduğumuzu söylemiş olmalıydılar.
Biraz daha ilerlediğimizde Yukarıdaki tepeden gözetlendiğimizi gördüm.
Adamın biri elinde dürbünle yatmış bakıyordu.
Askerlere durumu çaktırmak istemedim.
Adam her hareketimi izliyordu.
Yanımdaki iki askere
''Çocuklar oturun biraz dinlenelim dedim.
Kayalıkların başına oturdular.
Sanki bir şey alacakmışım gibi arkamı döndüm.
''Sakın arkanıza bakmayın.
Herkes önüne baksın''
''Tamam ''dedi ikiside.
''Şimdi asker sen benim arkama geç görüntümü kapat.''
Askerin biri arkama geçti.
Nefesimi tuttum.
Tek bir atış hakkım vardı.
Uzaklığı yüz metre civarındaydı.
Silahımı çıkarıp askerin bacaklarının arasından ateş ettim.
''Gözcü görüntü aldınız mı?''
Yukarıdaki grup daha net görebilirdi.
''Aldık komutanım atış başarılı''
Askerler hayretle bana bakıyordu.
''İsimleriniz ne asker?''
''Selim komutanım''
''Taner komutanım''
''Şimdi dikkatlice dinleyin
Selim sen benim iki metre üzerimden ilerleyeceksin
Taner sen de iki metre altımdan.
Gözünüz açık olsun''
Ayrıldık.
Yürümeye devam ettik.
Arada Yusuf komutana bakıyordum.
Tek tük atışlarla ilerlemeye devam ettik.
Sürekli yamaçlarla karşılaşıp yukarıya çıkıyor yamacı geçip tekrar aşağıya iniyorduk.
Böyle intikal çok zaman alıyordu.
Son yamaca geldiğimizde
Askerlere durun işareti verdim.
Arkasını görebildiğim bir yamaç değildi.
Yusuf komutana telsizle seslendim.
''Komutanım,bizim geçeceğimiz yamacın arkasına bakın''
Biraz daha ilerlediler yamacın arkasından görüntü aldılar.
Onlara ilerlemesini bizim halledeceğimizi söyledim.
Askerlerle yukarıdan geniş bir şekilde ineceğimizi işaret ettim.
Yamacın üstüne çıktığımızda bir mağara aşağımızda kalmıştı.
Görüntü alamıyorduk.
Selimle ben biraz daha ileriden inmeye başladık.
Taner yukarıda bekleyecekti.
Tanerle göz göze geldim.
Elimle 3 bomba işareti yaptım.
O aşağıya salladı.
Sallamasıyla birlikte Selimle ikimiz ateşe başladık.
O sırada Telsizimden gözcüm de ileride görüntü aldığını söyledi.
''Gözcü Yusuf komutanın timiyle irtibata geç,korusunlar sizi''
Selimle ikimiz de çatışmaya giriştik.
Dört kişiydiler.
İkisi mağaranın içinden çıkıp atış yapıp geri çıkıyordu.
Tanere baktım tekrar
Az önce geçtiğimiz yardan ateş açmasını söyledim.
O tekrar geriye dönüp kayalık yamacından ateşe başladı.
Selime ilerle dedim.
Ben de Selimin biraz yukarısından ilerlemeye başladım.
İki kişiyi halletmiştim.
Selim de çok geçmeden birisini yakaladı.
Taner zor durumda kalmıştı.
Benim ortalama beş metre ilerimde bir kişi kalmış gibi görünüyordu.
Mağaranının çıkışına ben yakındım ama adam uzaktı.
Mağaranın yakınına geldiğimde üç el bombasını içeriye salladım.
Mağarayı hızlıca geçtim.
Ağzında durmak istemiyordum.
Taner sonunda adamı halletti.
Dolaşmasını işaret ettim.
Vurduğu adamın yanına gidip silahlarını aldım.
Selim de diğerlerindeki silahları aldı.
Mağaranın içi muallaktı.
Selime bekle işareti verdim.
Selim belimden el bombasını çıkarttım.
Selim de mağaranın diğer girişini tutuyordu.
Taner aşağıya inmiş mağaranın önündeki kayalıktan siper almıştı.
Elimle Selime konuş işareti yaptım.
'Mağaradakiler,çıkın ateş açılmayacaktır.''
Arkamızdaki birlik daha gelmemişti.
Buradan ayrılamazdık.
Bekledik.
Selime tekrar işaret ettim.
Tekrar anons etti.
Kimse çıkmadı.
''Gözcü durumunuz ne?''
''İyiyiz komutanım geri birliği bekliyoruz''
El fenerimi çıkarttım.
Selime sen yakma işareti yaptım.
Oradan bulduğum çubukla el fenerini çubuğa bağladım
Fenere ateş edecekleri için elimde tutup kendime hedef göstermek istemiyordum.
Bacağımdaki bağla feneri sabitledim.
Selimi arkama alıp çubuğu kendimden uzaklaştırdım.
Tabancamı diğer elime aldım.
Otomatik silahı tek elimle tutamazdım.
Uzmanlık alanım da tabancaydı zaten.
Yavaşça ilerledik.
Selimde otomatik silah vardı.
İçeride iki kişinin konuşması geliyordu.
Telsizle haber vermeye çalışıyorlardı sanırım.
Işığı görür görmez ateşe başladılar.
Mağaranın bizim olmadığımız tarafına ateş açıyorlardı.
Ben de selim de ateşe geçtik.
İkisi de kısa süre sonra öldüler.
Mağara geniş değildi zaten.
Taner de arkamızdan girdi.
Telsizde hala konuşma sesi geliyordu.
Kürtçe konuşan biri vardı.
''Kimsin?'' dedim.
''Ben Azad '' dedi.
Gülümsedim.
''Sonunda tanıştık Azad ben Ceylan '' dedim.
Şaşırdı.
''Tc'nin komutanı seni dağa mı saldı '' dedi ukala bir tavırla.
''Ceylan dağda olur Azad
Sen neredesin asıl?''
Genç bir çocuktu.
Sesi öyle geliyordu.
''Ben her yerdeyim
Senin nerede olduğunu da biliyorum
Bekle adamlarım gelip alsınlar ''
''İstihbaratın eksik çalışıyor Azad
Benim asker olduğumu söylememişler sana ''
Sanırım bilmiyordu bir süre bekledi.
''O zaman seni öldürmek daha güzel olacak desene komutan
Dağlardaki adamlarıma haber veriyorum.
Birazdan hepsi çıkacak karşına.
Bakalım Dağ Ceylanı ne yapacak?''