Yazıyı okuduktan sonra aklımda sadece bir şey vardı ve ben de onu yapmaya gittim.
Kafamı kaldırdığımda
''Garnizon Komutanlığı''
Yazıyordu.
Doğru yere gelmiştim.
Dün konuştuğum garnizon komutanının yanına çıktım.
Komutanın askeri beni durdurdu.
''Ceylan Demir''
İçeriye girip haber verdi.
''Özür dilerim komutanım ,girebilirsiniz''
İçeri girdiğimde komutan beni ayakta karşıladı.
Esas duruşta selam verip gösterdiği yere oturdum.
''Komutanım,benim buraya geliş sebebimi biliyorsunuz.
Yeni aldığım bir bilgiye göre de artık burada sizinle kalacağım''
Komutan kafasını salladı.
''Evet kızım,haberim var.
Dün Kara kuvvetleri Komutanlığından bir bilgi yolladılar.
Artık askerimizsin''
Omzumdaki bereyi çıkarıp masaya koydum.
''Komutanım,bu bordo bereyi ben hak etmiyorum.
Burada eğitimlerimi askerlerle birlikte almak istiyorum.
Bordo bereli eğitimlerinden beni geçirin''
Gülümsedi.
''Kızım burası sadece ilk düzey komando eğitimi içindir.
Oğuz gibi bordo bereliler yılın üç ayında gelir seçer ve Kendi taburlarında eğitime devam etmek için götürürler.''
''Yani şuan aslında Oğuz görevde değil mi?''
Anlamamıştım hiç bir şey.
''Görev bitmez kızım,Komandolar 3 ay tatile giderler,
Oğuz ona da gitmez ya,
Arada bir hafta gelir,seçer ve gider.''
Ben de o haftanın içine düşmüştüm sanırım.
''Bu bereyi hak etmem için ne yapmam lazım''
Dedim bütün saflığımla.
''Eğer istiyorsan ,seni komando eğitimlerine sokabilirim,
Oğuza kalacağını söyledin mi,biliyor mu?''
''Hayır komutanım,doğruca size geldim''
Anladım anlamında kafasını salladı.
Sonra tüm ciddiyetle bana döndü.
''Bak kızım,komando mecbur olunduğu için yapılacak bir şey değildir.
Buraya bu askerler gönüllü gelir.
Buraya bu askerler ÖLMEYE gelir.
Vatan için ölebilecek misin?
Sen şuan içinde bulunduğun durumdan dolayı mı bunu istiyorsun,
Kanınla canınla mı istiyorsun buna karar ver önce yarın konuşuruz''
Haklıydı.
Bunu düşünmem gerekiyordu.
Dışarı çıkıp banklardan birine oturdum.
Askerler komutanlığın önünde toplanmıştı.
Belki üç yüz kişi ip gibi dizilmişti.
İki üst düzey asker başlarındaydı.
Askerler üstlerinin emriyle hep birlikte marşa başladılar.
(Video ektedir.)
Bir anda hepsi birlikte Komando Marşına başladılar.
Tüylerim diken diken olmuştu.
Hepsi bu millet için bu vatan için hazırlardı.
Ben ne yapmıştım bu zamana kadar?
Hep kendimi başkasının sürekli değişen çıkarları için ölüme atıp durmuştum.
Belki de birlikten sorgusuz sualsiz ayrıldığım için şanslı olmalıydım.
Geçit devam ederken hepsinin yüzüne teker teker baktım.
Hepsinin tek bir amacı vardı.
Benim amacım neydi?
Neden yaşıyordum?
Bu soruların cevabı yoktu.
Bir vatanım vardı ama benim için bu zamana kadar düşünmediğim bir olguydu
Savaş?
Evet gittim en zor yerlerde operasyonlarda bulundum.
Ama dağda taşta bulunmadım.
Dış müttefiklerimiz bulur adamı,bizi gönderir alır gelirdik.
Çatışmalarımız düzlükte olurdu.
Ya da Oğuzun dediği gibi plazalarda,apartmanlarda olurdu.
İki gün üç gün ben doğa da tek başıma kalmadım.
Şöyle bir bakınca da aslında bu daha eğitimsiz askerlerin yanında benim hiç bir becerim yoktu.
Silah,atış becerileri ayrıydı ama bu kadar şey bilmeme rağmen içlerindeki en vasıfsız da bendim
---------------------
''Komutanım emin misiniz?''
Aynadan ona baktım.
''KAZI ASKER''
Makinayı çalıştırdı.
Saçlarım tutam tutam boynuma döküldü.
Burada kadın olmak diye bir şey yoktu.
Tek tip olmak zorundaydık.
Ben kadın olduğum için beni kenarda tutmalarını istemiyordum.
Madem burada omuz omuz çarpışacaktık,onların da benden şüpheleri olmamalıydı.
Yapabilir mi diye yanınızdakinden şüphe ederseniz o zaman bir anlamı yoktu.
Tekrar garnizon komutanının yanına girdim.
Beni görünce şaşırdı.
Beremi tekrar masanın üzerine bıraktım.
''Ben bu bereyi hak etmek istiyorum komutanım''dedim.
Yanıma yaklaştı.
Babacan tavrıyla iki elini başıma koydu.
''Senin gibi bir askerim olduğu için onur duyarım ,çocuk''
İkimiz de karşılıklı oturduk.
Sanırım benim için bir plan oluşturulması gerekiyordu<
''Seni sıfırdan başlatamam asker,senin bilgin yeterli,sadece tecrüben yok,
O yüzden seni sahada tatbikatlara,eğitimlere göndereceğim
Ama çok dikkat çekmemen için buraya geldiğin gibi eğitimini vermeye devam etmen gerekir''
''Bordo bereli bir kadın askerle daha önce karşılaşmadım,sadece Sevda komutan var sanırım burada''
Araya girdi.
''Sevda Borda bereli değil,sadece komandodur.Bordo Bereli olmak demek hayatını adamak demek
Kadın Komandolarımız var ama Bordo bereli kadın komandolarımız tek tüktür,bu sene sadece siz varsınız.Geçen sene bir komutanımız yaşı gereği emekli oldu.Tabi eğitimleri devam eden iki tanesi mevcut''
Çok zorlu çalışmam gerekiyordu.
Gece gündüz
Uyku uyumadan.
Bu bilince erişmem gerekiyordu.
Düşünceli halimden anlamış olacak ki.
''Şuan sen komando olabilirsin belki kızım,
ama bordo bereli olacaksan,ruhunu bedeninden ayırman gerekir.''
''Görevimi yerine getireceğimden kuşkunuz olmasın komutanım,
Bu vatana layık olmaya çalışacağım''
Komutan gururlu gözlerle bana baktı.
Selamımı verip çıktım.
Lojmana doğru giderken yolda Murat ve Emreyi gördüm.
Onlar beni tanımadılar sanırım.
''Üsteğmenim,tanıyamadınız mı?''
İkisi şöyle bir kez daha bana baktı.
''Kızım ne yaptın kendine,Oğuz seni de mi kendi gibi manyak yaptı?''
''Yok,asker yaptı''
İkisi de yüzüme baktı.
''Oğuz nerede?''
Bir birlerine baktılar.
''Operasyon için çıktı sabah,akşama gelir''
Anlamamıştım.
''Siz niye onunla gitmediniz ki?
''Kızım biz bordo muyuz?''
Değil misiniz demedim.
Bu işleri öğrenmem gerekiyordu.
Ama kışlada çok rütbelere bakmıyordum,zaten çalışma esnasında da onlar berelerini takmıyorlardı.
Sanırım buradaki tek bordo Oğuzdu ve o da gitmişti.
İşin daha da kötüsü bugün vermem gereken bir eğitim vardı.
Psikolojik tahribattı ama onu hemen yakın dövüşle değiştirmeliydim.
''Benim bugünkü eğitimimi Yakın dövüşle değiştirsek olmaz mı?''
Emre bana baktı.
''Tamam ama Sevdanın ekibiyle çalışmak zorunda kalacaksın''
Yapacak bir şeyim yoktu.
Mecbur onunla çalışacaktım.
Psikolojik tahribat gözümü korkutuyordu.
Onun için Oğuzu beklemek en doğrusuydu.
Çocuklar için aşırıya kaçmak istemiyordum.
Beremi kafama taktım.
Başlayacaktım bu işe.
Öğlen yemeğini dikkat çekmemek için askerlerin yanında yemedim.
En kıdemli ben olabilirdim o salonda ve nasıl komut vereceğimi bilmiyordum.
Yemekten sonra eğitim vereceğim alana doğru gittim.
Sevda komutan askerlerini belli bir nizama göre sıralamıştı.
Askerler antrenman kıyafetlerini giymişlerdi.
Sevda komutan da giymişti.
Ben de hemen soyunma odasına gidip,krem rengi askeri t-shrtümü giydim ve alana geri geldim.
Sevda yakın dövüş için konulan standın üzerinde duruyordu.
Beni görünce önce saçlarıma baktı sonra sinsi bir gülüş attı, konuşmaya başladı.
''Ceylan komutanınız bir bordo bereli olarak size bugün çeşitli eğitimler verecek
Eğitimlerimiz yakın dövüşle ilgili olacağı için,ona ben eşlik edeceğim,Lütfen komutanım sizi buraya alalım.''
Rütbe olarak eşittik ama sanırım bulunduğumu sandığı konum dolayısıyla bana saygı duymak zorundaydı.
Standa çıktım.
Öğrenciler benim saçlarımı görünce şaşırdılar.
İçlerinde kızlı erkekli 30 kişilik bir grup vardı.
''Başlayalım komutanım''dedi Sevda.
Askerlere dönerek kendimi tanıttım.
''Arkadaşlar yakın dövüşte sizi avantaja geçirecek bazı şeyler vardır.
1-Vucudunuzun çevik olması gerekir.
Bugün burada her gün yaptığınız sabah koşusu sizi bu çevikliğe hazırlar.
2-Hızlı olmalısınız.
Burada eğitimde size yavaşlatılmış versiyonlarıyla gösteriyorlar.
Gerçek hayat böyle değildir.
Şimdi diğer maddelere sonra geliriz.
Önce ben size işin boyutunu anlatmak amacıyla Sevda komutanınızla bire bir silahsız mücadeleye gireceğim.''
Sevda gülümsedi.Yanıma gelip kulağıma fısıldadı.
''Gerçek olacak komutanım''dedi.
Bu kızı niye bordo yapmadıklarını daha iyi anlıyordum.
Düşüncelerini askerlikten başka şeylere de kadırıyor ve böylece tam olarak ikisini birbirine karıştırıyordu.''
Karşılıklı ikimizde mevzilenmiş yavaş yavaş görünmez bir halkanın etrafında dönüyorduk.
Konuşmaya başladım.
''Rakibinizin gözlerinin içine bakın.Onu tanımanız çok önemli''
Sözümü bitirmeden Sevda yumruk salladı.
Hızlı bir çekilişle yumruğunu tutup kendime çektim.
Şimdi onun sırtı benim göğüsüme geliyordu.
Tuttuğum kolundan fırsat bilerek diğer kolumu yakaladı.
Şimdi tamamen Titanik filminde gibiydik.
Kollarımdan güç alarak beni takla attırdı.
Ama yaptığı hata attırdığı takladan sonra kollarımdan kurtulamamış olmasıydı.
Ben düşerken o da düştü.
Ayağa kalkıp öğrencilere döndüm.
Şok olmuş gibi bakıyorlardı.
''Bu hareketi yapacaksanız,rakibinizi takla attırdıktan sonra onun kollarından kurtulmaya bakın
Yoksa siz de onunla beraber düşersiniz''
Sevda yerden kalkıp üzerime doğru koşmaya başladı
Tam göğsüme tekme attı.
Tekmesini hızlıca geri çekmediği için düşerken
İki elimle birlikte onu da aşağıya çektim.
Elim hala bacağındaydı.
Şimdi onu kilitlemem gerekiyordu.
Bacaklarımı bacaklarına doladım.
Bir elimle bacağını uzattım ve diz kapağına tam tersi yönünde bastırdım.
Bacağı kırılabilirdi.
''Tekme attığınız pozisyonda,çok hızlı olmalısınız.
Yoksa ayağınızı yakalayıp düşürebilirler ve sonrasında kilitleyip tam dizinizden kırabilirler.''
Sevdayı serbest bırakıp ayağa kalktım.
Öğrencilere döndüm
''Sevda hocanız size neyin yapılmaması gerektiğini gösteriyor,iyi izleyin''
Aslında sevda şuan canla başla mücadele ediyordu.
Ama askerlerin önünde onu küçük düşüremezdim.
Ben bunları düşünürken o da arkamdan gelip boğazıma yapıştı.
Uzun boylu güçlü bir kadındı.
Ona sadece güzel demek yetmezdi ama şuan beni boğuyordu.
Tüm gücümle ayağına basıp kendimi geriye ittim.
İkimiz birden düştük.
Ben onun üstüne düşmüştüm.
Ama hala boğazımı bırakmamıştı.
İki dirseğimle beraber karnına vurduğumda kollarının gevşemesiyle
Kurtuldum.
Bu sevda beni öldürmeye yemin etmişti herhalde.
Ayağa kalkmamla bacaklarıyla ayaklarımı öne çekip beni tekrar düşürdü.
Artık sinirlenmeye başlıyordum.
Git gide eğitimdeki herkes başımıza toplanmaya başlamıştı.
Resmen kafes dövüşüydü.
Bu sefer üzerime oturdu.
Kollarımın üzerindeydi.
Yüzüme yumruk atmaya başladı.
Sanırım heyecanlı kalabalık ona da iyi gelmiş,kan dökebileceğini sanıyordu.
Herkes ona tezahürat ediyordu.
Şu kızdan bir yumruk daha yemeyecektim.
512 den geriye kalanlar bana yeterdi.
Bacaklarımı boynuna doladım ve başımın üstünden geriye yuvarladım.
Dudağımı patlatmıştı ama iyi de olmuştu.
Şuan o bir şeylerin sınırına çıkmıştı.
Aklında beni test ediyordu.
Bu sefer hiç korumasız üstüne atladım.
Ve ben de yüzünü yumruklamaya başladım.
Elleri ve ayakları serbest olduğu için beni yana attı.
İkimiz birden ayağa kalktık.
Onun da kaşı patlamıştı.
İkimizin de pes etmeye niyeti yoktu.
Kalabalık artık benim için de tezahürat ediyorlardı.
Bir köşede Emreyle Muratı gördüğüme yemin edebilirdim.
Benim sol böbreğime tekme attı aynı anda da yüzüme bir yumruk daha geçirdi.
Gülümsedim.
Artık burnum kanıyordu.
''O öyle yapılmaz komutanım''dedim ve koşarak
çok hızlı ve sert Bir tekme attım sağ böbrek boşluğuna,
ters yöne doğru savrulmasına fırsat ermeden
ters yönden de bir yumruk geçirdim yüzüne.
Kendine gelmeden son hareketimi yapmam lazımdı.
Tam iman tahtasına da tekme atınca sırt üstü yere yıkıldı.
Göğsüne postallarımla bastım.
Herkes sessizce bekliyorlardı.
''Sanırım herkes alması gereken dersi aldı''
O anda bir alkış tufanı koptu.
Sevda bir şey diyecek durumda değildi.
Ağzından kan gelmeye başlamıştı.
Sanırım dişi,dilini kesmişti.
Benim burnum da kanamaya devam ediyordu.
Eğitim standından atladım ve dışarıya doğru yürümeye devam ettim.
Murat hemen peşimden koştu,arkasında Emre de vardı.
Kolumdan çekti Murat
''Çok iyiydin Ceylan da ,dikkat çekmeseydin daha iyiydi.''
Hışımla Murata döndüm.Emre de yetişmişti.
Bir elimle burnumdaki kanı sildim.
''Ben eğitime normal başladım Murat,ilk yumruğu atan oydu.
Buna da verecek cevabım her zaman var.
Unuttun mu ben de bordoyum''
Arkamı döndüğümde bana sinirli bir çift göz bakıyordu.