tres dracones •targaryen

By captainmikaelson

2.3K 447 592

Üç başlıydı ejderha. Fatih Aegon, düşmanlarına diz çöktürmüştü. İki kız kardeşi ile Targaryen Hanesi'ni en yü... More

üç başlıydı ejderha.
zalim ve güzel.
eğilmez, bükülmez, kırılmaz.
güneş mızrağı.
fatih ve sabah yıldızı.
cehennem korusu.
sadece kardeş.
visenya ve saera.
fatih aegon'un konseyi.
öfke, isyan.
ejderin gücünü isteyenler.
sen ateşten olansın.
kraliçe rhaenys.
imkansızlıklar.

gümüş şans getirsin.

132 29 39
By captainmikaelson

"Eşsiz bir işçilik bu, prenses."

Saera, kılıcı Gümüş'ü inceleyen silah ustasına bakarken gülümsedi.

Silah ustası parmağını çeliğe biraz değdirdi ve bu kan akmasına neden oldu. Valyria çeliği bu yüzden eşsizdi. Çok keskindi.

En meşhur olanları Aegon ve Visenya'ya ait olandı.

"Uzun süredir Güneş Mızrağı'nın silah ustası sizsiniz değil mi?"

Usta Beron onu onayladı ve ilgisini prensese çevirdi. İyi birine benziyordu.

"Annenizi mi sormak istiyorsunuz?"

Saera'nın yüzünden geçen şaşkınlıkla gülümsedi ve başını salladı.

"Prenses Meria ile konuştuğu zaman da oradaydım. İki güçlü kadının birbirine meydan okuması pek sık rastlanan manzara değildi."

Saera'ya oturması için bir yeri gösterdi ve yan yana oturdular.

"Kraliçe Rhaenys gibisini ilk defa görmüştüm. Anlatıldığı kadar değil çok daha güzeldi ve tehlikeli. Kırılgan birinden çok gerçek bir savaşçıydı. Buralarda Prenses Meria'dan korkarlardı. Sözleri ve görüntüsü yüzünden. Kraliçe Rhaenys'e bakarken tek bir an bile korku görmedim. O gittikten sonra Prenses Meria'nın gülüşü salonda yankılandı."

Saera onu dikkatle dinledi. Bu anla ilgili çok şey dinlemişti ama bizzat şahitlik eden birinden duymak daha iyiydi.

"Neden güldü? Küçümsedi mi?"

Beron başını hayır anlamında salladı.

"Aegon iki güzel kadınla değil, iki savaşçı kadınla evlenmiş. Aynen böyle söylemişti."

Saera annesinin savaşçı yönünü duymayı seviyordu. Kılıçlara ya da ölüme meraklı olmaması onu savaşçı olma konusunda eksik kılmıyordu. Üç kardeş arasında ki en iyi ejder binicisiydi annesi.

"Annenizin ölümü bütün diyarı sarstı. Ejderhaların bile öleceğini gördük hepimiz. Kral Aegon savaşı bitirerek en mantıklı olanı yaptı. Zaten onun yaptığını hiçbir insanoğlu yapamazdı. Kraliçe Rhaenys'in ölümü beni mutlu etmedi. Benim de çocuklarım var. Öfkenizi de anlıyorum."

Saera adamın bu kadar anlayışlı olmasını beklemiyordu. Samimi olduğunu görebiliyordu. Bu yüzden tepki vermek istemedi. Kılıcının ucunu kuma saplamıştı.

"Teşekkür ederim Sör Beron."

Beron gülümsedi. Babacan bir tavrı vardı.

"Kibarlığıma şaşırmadınız?"

Saera'nın kendi hakkındaki sorusuyla gülümsemesi küçük bir kahkahaya dönüştü.

"Kaba olduğunuzu düşünmüyorum Prenses Saera. Burada olmaktan rahatsızlık duymanız normal. Ayrıca babanız ve kardeşinizin yanında hiç de kaba durmuyorsunuz. Bu da sizin gerçek kişiliğinizi yansıtıyor. Henüz çok gençsiniz ama güçlü bir kişiliğiniz olduğuna inanıyorum."

Saera'nın cevap vermesini beklemediği için ayağa kalktı.

"Gümüş, size şans getirir umarım."

Beron uzaktan onlara doğru yaklaşan adamı görünce başını eğdi ve prensese döndü.

"İncelememe izin verdiğiniz için ben teşekkür ederim."

Saera gülümsedi ve onun gidişini izledi. Aynı anda Sör Arthur'la denk geldiler ve Usta Beron onun omzuna vurdu muzipce.

"Prenses."

Arthur'u son günler de hiç görmemişti. Babasıyla yaşadığı küçük olaydan sonra seçim şansı kalmamıştı. Onlarla beraber gelecekti.

"Ailenle mi vedalaştın?"

Saera'nın alaycı yorumuyla güldü ve başını salladı.

"Biraz azar işittim elbette. Yine de babam Fatih Aegon'un bana merhamet ettiğini söyledi."

Saera'da ayağa kalktığında yürümeye başladılar bahçeye doğru.

"Kılıcını almadılar mı?"

"Kılıcı hak ettiğim için aldım. Bana ait artık, ölene kadar."

Arthur'un dramatik cevabıyla güldü. Arthur onu izledi bu yüzden.

"Kızıl Kale neredeyse tamamlandı. Oraya döndüğümüzde bana yeminli bir muhafız olacaksın. Buna hazır mısın?"

Arthur düşündü bir süre. Hayatı tamamen değişecekti. Koruması gereken kişi kraldı ama asıl önceliği Saera olacaktı.

"Hazır olmak zorundayım sanırım."

Saera sırıttı ama bu hemen soldu çünkü Maegor'u görmüştü.

Bunun tam tersi ise Maegor'a oldu. Kız kardeşini görünce gözleri ışıldadı ve Arthur'a baktı dikkatle.

Arthur, Saera'nın ondan hoşlanmadığını anlamıştı hemen. Maegor tam önlerinde durdu.

"Sör Arthur Dayne."

Arthur kendini basitçe tanıttı ve bu isim Maegor'un ilgisini çekti. Onun çok iyi olduğunu biliyordu ama turnuvada yer almamıştı.

"Hmm..."

Maegor alaycı bir tavırla ona baktı. Saera göz devirdi.

"Kardeşim çok kibardır."

Maegor sırıttı.

"Sadece kız kardeşime."

Saera kısaca Arthur'a baktı. Bakışlarından geçen şeyleri anlamlandırmaya çalıştı Arthur.

"Turvunada ki başarınızı bütün Dorne duydu. Tebrikler."

Maegor'un sırıtışı yüzünden silinmedi. Saera'nın omzunda asılı olan Gümüş'e baktı.

"Yenemeyeceğim bir rakip olmadı. Belki istisna kız kardeşim olabilir."

Saera tepki vermedi. Maegor ile bir şey yapma isteği yoktu.

"Bunu öğrenmemize gerek yok sanırım. Prenses Saera'yı korumak bundan sonra benim görevim."

Maegor'un yüzündeki sırıtış şimdi silinmişti. Saera'nın keyiflenmesine neden oldu bu.

"Ah evet, sana söylenmedi. Sör Arthur yeni Kral Muhafızları'ndan birisi. Benim muhafızım olacak."

Maegor başını salladı yavaşça ve ikisini inceledi. Arthur'un Saera'ya olan bakışlarında kibarlık vardı.

"Büyük bir seçim. Hanenizden vazgeçeceksiniz."

Arthur omuz silkti.

"Diyarın prensesini korumaktan büyük bir onur var mı?"

Saera iltifatla gülümsedi nazikçe. Bunu nedense Maegor'u sinir etmek için yaptığını düşünüyordu ve hiç sorun yoktu. Erkek kardeşinin her dakika daha da gerilmesini izlemek güzeldi.

"Ayrıca kendisi Prens Aenys ve kızından sonra tahtın varislerinden birisi. Sizden birkaç ay daha büyük."

Maegor adım atacağı sırada Aenys belirdi aniden.

"Öyle. Hanemiz ve diyar için en önemli kişilerden birisidir kız kardeşim."

Aenys gerginliği hissedip elini Maegor'un omzuna koydu. Saera onun sakinleştiğini görünce şaşırdı. Aenys'e saygı bile duymazdı.

"En önemlimiz sensin."

Saera göz kırptı Aenys'e bakıp. Aenys güldü.

"Görüyorsunuz ya Sör Arthur, kardeş konusunda çok şanslıyım."

Saera gülmemek için kendini zorladı.

"Evet evet. Üçümüz çok yakın ilişkilere sahibiz. Özellikle Maegor. Hem kardeşim hem de kuzenim sayılır."

Saera'nın alaycı yorumuyla hepsi güldü ama Sör Arthur şaşırmıştı.

Aegon iki kız kardeşiyle evlendiğinde ve ikisini de kraliçesi ilan ettiğinde krallık şok içinde kalmıştı. Onların gelenekleri farklıydı. Kanı pür tutmak önemliydi.

Saera'nın bunla dalga geçmesini beklemiyordu.

"Belki daha fazlası da oluruz."

Maegor'un sözleriyle göz devirdi Saera.

"Biz, babam ve kız kardeşleri gibi değiliz. Ayrıca senin için bir isim düşünüyorlar sanırım. Hightower Hanesi'nden Leydi Ceryse. Eski Şehir ile ilişkileri düzeltmek için. Çok güzel olduğunu duydum."

Maegor iç çekti ve Aenys'e baktı. Bunu Saera'ya o söylemişti kesinlikle.

"Babam sadece düşünüyor. Mantıklı bir adım olacak."

"Benim gözüm yükseklerde."

Maegor, Aenys'e baktı sadece ve uzaklaştı. Aenys ve diğerleri onun arkasından baktı.

"Onunla evlenmek zorunda kalırsam kılıcınızı boğazımdan geçirin Sör Arthur."

Saera da uzaklaştığında Aenys ve Arthur birbirine döndü.

"İkisi de birbirinden pek haz etmez. Saera'nın gözünde tek kardeşi benim."

Ertesi gün olduğunda Saera'nın aklında bir şey vardı ve hızla giyindi. Antrenman yapılan yerlere doğru yürüdü. Artık neyin nerede olduğunu öğrenmişti.

Güneş Mızrağı'nın muhafızlarından birkaçı sıcak havanın altında antrenman yapıyordu.

Onlara doğru yürüyen altın gümüş saçlı ve mor gözlü prensesi görünce istemsizce durdular.

Silah ustası Beron kılıçların ve mızrakların olduğu yerdeydi. Saera, muhafızların yanından geçerken hepsi ilgiyle ona baktı. Birkaçı gülümsedi. Saera'da gülümsedi ve el salladı.

"Bize kılıç yeteneğinizi göstermek için mi geldiniz Prenses Saera?"

Aralarından birisi daha cesurdu.

"Size ders vermeyi çok isterdim ama başka bir zaman. O zamana kadar biraz daha kendinizi geliştirin."

Muhafızlar güldü. Saera yürüyemeye devam edecekti ama bu gülüşlerin alaycı olduğunu biliyordu. Olduğu yerde durdu ve ellerini önünde birleştirdi.

"Komik olan ne?"

Ona soruyu soran muhafız mızrağını kuma sapladı ve prensesi inceledi.

"Prens Maegor'u izledik. Ölümcül olduğu kesin ama sizi izleyemedik. Bir prensesin güzelliğine sahipsiniz ama dövüş yeteneği olan kişi Kraliçe Visenya değil mi? Kraliçe Rhaenys'in çocukları olarak ne sizi ne de Prens Aenys'i göremedik. Kılıç taşımak kolaydır prenses. Özellikle Valyria çeliğinden yapılmış kılıcı."

"Kiminle konuştuğunu sanıyorsun? Biraz saygılı ol yoksa o dilini keserim evlat."

Usta Beron yanlarına geldi ve muhafıza baktı öfkeyle.

"Fatih Aegon'un kızıyla konuşuyorum Beron."

Saera, Beron'un öfkesine rağmen sakindi.

"Ya da Kraliçe Rhaenys'in kızı demek daha doğru mu olur?"

Kesinlikle nereden vuracağını iyi biliyordu.

"Nasıl istersen öyle de. İki türlü de seni pes etmeye zorlayacak kişi ben oluyorum. Ya da canım sıkılırsa seni Tessarion'a yem ederim. Bu eğlenceli olur."

Saera uzaklaştığında onun geri gelmeyeceğini düşündüler ve alay ettiler. Birkaç dakika sonra Saera kılıç kullanırken giydiği kıyafetlerle geri dönmüştü. Omzunda duran Gümüş'ü çekti ve elinde tuttu kılıcı.

"Sizi yenip gururunuzu kırmak istemem prenses."

Böyle demesine rağmen hepsi şaşırmıştı. Colan adında ki muhafız onu süzdü.

"Ah, gururum mu? Benim gururumu kırabilecek kadar kendini önemli görmen ne kadar... Aptalca."

Beron, Saera'nın yanına geldi.

"Bu aptala uymayın prenses, değmez."

Saera başını hayır anlamında salladı.

"Aksine, paslandım buraya geldiğimden beri."

Colan'a baktı sonra ve sırıttı Saera. Gümüş'ü kınından hızla çekti Valyria çeliği parladı. Saçları Visenya'nın meşhur örgülerine benziyordu.

Kılıcı döndürürken kum alana doğru yürüdü.

"Annemin size hâlâ dert olduğunu bilmek hoş. Gece rüyalarınıza giriyor mu? Şimdi de onun kızını deneyin. Yeni bir kabus."

Colan mızrağını attı sertçe ve bir kılıç aldı.

"Annenizi rüyamda görüyorum evet. Ama korku dolu değil bu rüyalar. Ölmek yerine daha iyi bir işe yarayabilirdi belki de? Yatak ısıtmak gibi."

Onun sırıtışını gördü. Saera kılıcı sıkarken Colan'ın arkadaşları bile kendi arasında onu uyardı.

"Biliyor musun, anneme yapılan her hakaret bana yapılmıştır. Ve burada ki herkeste buna şahit olarak yaşananları anlatabilir. Bir kraliçeye hakaret ettin."

Saera kılıcını ona doğru tuttu. Colan da kılıcı kaldırdı.

"Ölmüş bir kraliçe."

Saera saldırmadan önce sordu.

"Kimsin sen?"

"Colan Martell. Deria'nın kuzeniyim. En azından hakaretim boşa gitmesin. Belki yatağımı sen ısıtmalısın."

Çoğu kişi Targaryen Hanesi'nin gelişinden memnun değildi. Özellikle Maegor en kadim ailelerden biri olsan Lord Uller'in oğlunu öldürdüğünden beri bu daha artmıştı. Colan ve ölen Uller dosttu.

Saera güldü.

"İyi, çok da değerli değilsin."

Onun yerine ilk saldıran Colan oldu. Saera geriye doğru çekildi ve ilk hamlesinden kurtuldu. Biraz sağa doğru çekildi ama kılıçları birbirine çarptı.

Colan bütün gücünü kullanırken Saera kılıcı iki eliyle tuttu ve karşılık verdi. Adamın yüzünde ki sırıtışı görebiliyordu.

Beron, Aegon'a ve Deria'ya haber vermesi için bir muhafızı yollamıştı.

Saera aniden kılıcını çekti ve Colan bocalarken tek dizinin üzerine çöktü ve hızla onun arkasına geçti. Kılıcını adamın ensesine doğrulttu.

"Bu bir. Güç gösterin çok tatlıydı."

Muhafızlar sırıtarak Saera'ya tezahürat yaptı.

Colan kuma doğru savrulan kılıcını alıp aniden ve hızla saldırdı. Bu sefer kılıçları çarpıştığında Saera ona üstünlük kurup kılıcını yere indirdi ve boşta kalan eliyle yere doğru eğilen Colan'ın yüzüne yumruk attı.

"Bu da annem içindi."

Yumruk atmak sandığından çok canını yaksa da belli etmemeyi başardı. Birkaç adım geriledi ve adamın şok içinde yanağını tutuşunu izledi.

Saera elini açıp kapadı ve hemen kılıcını tuttu iki eliyle. Adam da doğruldu ve devam ettiler. Dakikalar süren bir saldırma- savunma anından sonra Colan, Saera'nın kılıcına tekme attı ve düşürmesine neden oldu.

Kazandığına inanıyordu. Saera kılıcına uzanmak için bir hamle yaptı. Kendisine doğru gelen Colan'ın farkındaydı bu yüzden botuna sakladığı hançeri aldı ve onun kılıcı tutan bileğine savurdu.

Bu andan faydalanıp onun arkasına geçti ve dizine tekme attı.

Ve Colan'ın kılıcını da aldı yerden. Bu sırada kendi kılıcını alıp ona doğrultmuştu. Colan kesilen bileğini tutuyordu.

"Bir zevkti."

Saera sırıtıp arkasına döndü ama duyduğu tek kelimeyle durdu.

"Orospu. Sende annen gibi kardeşinin yatağını ısıtacaksın demek ki."

Beron, Saera'nın bakışlarını fark edince ona doğru gitti hızla.

"Prenses, lütfen."

"Kes sesini! Bu yüzden dilini alacaklar duydun mu beni?!"

Beron, Colan'a doğru bağırdı. Colan arkasını dönüp gitmeye başlamıştı bile.

Fazla yürüyemedi. Saera onun kılıcını yere atıp, Gümüş'ü sıkıca tutarken tereddüt etmedi. Herkesin donup kalmasına neden olan bir şey yaptı.

Colan'ın başını bedeninden ayırmak denebilirdi buna belki. Valyria çeliği o kadar kusursuz ve hızlı kesmişti ki, Colan'ın bedeni yere düştü iki parça halinde.

Saera dili vücuduyla kalacak şekilde kafasını kesmişti.

Bir çığlık sesi duyuldu ama Saera kılıcını kuma saplayıp izledi.

"Dili onda kalabilir."

Saera bunu yapacak cesaretin nereden geldiğini bilmiyordu. Bir anda sanki farklı bir şey onu ele geçirmişti ve düşünmemişti bile.

Çığlık, Prenses Deria'ya aitti ve yanında Aegon, Maegor ve diğerleri vardı.

Maegor, Saera'nın kan lekeli kılıcına ve önündeki kesilmiş bedene bakarken yüzünde bir sırıtış oluştu.

"Ne yaptın sen?!"

Deria'nın öfkeli bağırışıyla ona baktı.

"Bir suç işledi, ben de cezasını verdim. Bir prensese hakaret etmenin cezası olmalı değil mi?"

Saera, Colan'a son kez baktı ve kılıcını Beron'a uzattı.

"Temizlerseniz çok sevinirim."

Aegon kızının yanına gitti ve kolundan tuttu sertçe. Onu bir yere sürüklerken Saera karşı çıkmadı.

Bir odaya girdiler.

"Birini öldürdün!"

Aegon'un sesi odada yankılandı.

"Beni buraya getirdin ve duyduğum tek şey anneme edilen hakaretler! Ölmüş olması umrumda değil! O benim annem ve ona hakaret etme cesaretini bulan bu insanlarla aynı yerde oturup, gülüşüyoruz! Midem bulanıyor."

Saera'da ona bağırdı öfkeyle.

"Sen Fatih Aegon'sun! Barışı neden tercih ediyorsun? Annem bu topraklarda senin için öldü ve sen ne yapıyorsun?"

Aegon onu dinlerken derin derin nefes alıyordu. Aenys odaya girdi ve kapıyı kapattı hızla. Sesleri yankılanıyordu neredeyse her yerde.

"Geri dönüyorsun Saera! Bir daha asla, Dorne yakınlarında olmayacaksın anladın mı beni?

Saera alayla bakmamak için kendini zorladı. Bu bir ceza mıydı?

"Annemi sevdiğini söylüyorsun ama intikamı için on üç senedir hiçbir şey yapmıyorsun."

Aenys ona doğru yürüdü ama Saera geri çekildi.

"Ölmüş olsada o benim annem. Bir gün, tanrılar şahidim olsun ki onun yarım bırakmak zorunda olduğu şeyi tamamlayacağım."

İkisine de sinirle baktı ve odasına doğru gitti.

"Saera haklı. Ona ve annenize hakaret etmiş." Aegon oğlunu dinlemedi. Saera'nın yaptığı şeyi düşünüyordu hâlâ.













Continue Reading

You'll Also Like

4.4K 485 27
Uzak şehrin birinde teslim oldum bir mevsim'e.
154K 16.4K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
75K 5.6K 37
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...
221K 21.9K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.