gasoline | chanmin

By _pneumothorax

198K 19.8K 10.1K

Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur. More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.1

3.0

5.7K 758 488
By _pneumothorax

Bircoğunuza bolum bildirimi gelmemis 2.9'u okumayi unutmayinnn optmby

(ayiptir sormasi..... oy sayısı neden normalin YARISINDA😖)

&

Uyandığımda arabada olmayı beklerken büyük bir yatağın içinde olmak bana bir anlığına hafıza kaybı yaşıyormuşum gibi hissettirmişti.

Kalın beyaz yorganı üstümden güçsüzce ittiğimde yavaşça ellerimden destek alarak yattığım yerde doğruldum. Sağ taraftaki boydan pencereye baktığımda dağlık ve ormanlık bir alan görmemle kaşlarım havaya kalkmıştı. Chan bizi nereye getirmişti?

Hava hala aydınlık olduğuna göre en fazla iki saat kadar uyumuştum fakat yine de başım saatlerce uyumuşumcasına ağrımaya başlamıştı.

Bulunduğum odanın kapısının açılmasını duymamla odayı gözlemleyen bakışlarım oraya döndü. Chan'ı elinde tepsiyle birlikte odaya girmeye çalışırken gördüğümde o henüz benim uyandığımı fark etmemişti bile. Dikkatlice, içindekini dökmemeye çalışarak hareket ettiği kaseyi izliyordu.

Sonunda kapıyı açıp odaya girebildiğinde bakışlarını kaldırdı ve göz göze geldik. Uyandığımı gördüğünde şaşırmıştı. "Oh, uyanmışsın. Günaydın," dedi gülümsemeye çalışarak. Yatağıma doğru yaklaştığında ben de iyice doğrularak sırtımı arkama yasladım.

"Günaydın..." dedim kuru bir sesle. O da tepsiyi bacaklarıma bırakarak yatakta yanıma oturmuş, yüzümü incelemeye başlamıştı.

"Dinlenebildin mi biraz?"

Kafamı sallafım ağır ağır. "Vücudum feromonunu alınca direkt kapatmış kendini, dinlenebildim."

"Güzel," diye fısıldadı. "Şimdi bu çorbayı da iç, midene sıcak bir şeyler girsin."

Cümlesiyle bakışlarım tekrardan kaseye düştü. Canım hiçbir şey yemek istemiyordu fakat yaptığı yemekler öyle lezzetli oluyordu ki şu an güçsüz düşen bedenim çorbayı üç saniyede bitirebilirdi.

Bu yüzden zorluk çıkartmadan kaşığı elime aldım ve çorbadan içmeye başladım. Ben çorbayı bitirene kadar sakince beni izledi.

Çorbayı bitirip kaşığı tepsiye bıraktığımda yorgun gözlerim yüzüne çıktı. Bütün bu dakikalarda benim her bir detayımı izlemişti ve bu benim istemsizce çıplakmışım gibi hissetmeme neden olmuş, utanmamı sağlamıştı.

"Neredeyiz?" diye sordum dalgınca. O da incelediği yüzüm dikkatini dağıtmış gibi silkelendi ve dudaklarını yalayarak cevap verdi.

"Dağ evimde... Kızgınlığımı burada geçirdim, kafa dinleyip baş başa vakit geçiririz diye düşünmüştüm."

Cümlesiyle birlikte kafamı salladım ağır ağır. Bayılmış gibi uyumamın henüz dağılamamış olan yoğun feromonlarından ötürü olduğunu anlamalıydım zaten.

"Seungmin," dedi bakışlarımı utandığımdan ötürü ondan kaçırdıktan hemen sonra. "Hım?" diyerek cevap verdim tekrardan ona baktığımda. Tepsiyi önümden alıp yere bıraktı ve biraz daha yaklaştı bana yatakta.

"Yarana bakabilir miyim?"

Sorusuyla birlikte afalladım. Neden pansumanlardan bile kaçmak isteyeceğim kadar korkunç görünen yarama bakmak istiyordu ki?

"Neden?" diye sordum üstelememesini umarak. "Çok kötü gözüküyor, bakma bence."

"Lütfen," dedi. "Sadece nasıl bir felakete sebep olduğumu görmek istiyorum."

Çekinerek bakışlarımı kaçırdım. Bu reddetmediğim anlamına geliyordu. Bakma isteğini hala anlamlandıramasam da onun da bebeğini nasıl kaybettiğini, ne yüzünden kaybettiğini görmesi gerekiyordu. Buna hakkı vardı.

Bacaklarımı ören yorganı biraz daha açtı ve eli eşofmanımın beline gitti. Son kez gözleri izin alır gibi gözlerime baktığında onaylarcasına gözlerimi yumdum. Yavaş hareketlerle eşofmanımı biraz aşağı çektiğinde gerilen bedenim istemsizce karnımı içime çekmeme neden olmuştu.

Kasık bölgem çıplak kaldığında yaranın üstündeki sargıyı canımı acıtmak istemiyormuşçasına bir yavaşlıkla kaldırmaya başladı. O bölgeye o kadar dikkatli bakıyordu ki, bir an bakışları altında un ufak olacağımı sanmıştım.

O açtığı yaramı, ben ise hiçbir hareketini kaçırmak istemediğimden pür dikkat yüzünü inceliyordum. Elinin hareketi kesildiğinde bakışları donuklaştı, dişlerini sıktığını fark ettim. Bir eli yatağın üstünde yumruk olurken nefesini tutmuş olduğunu derin bir nefesi burnundan verdiğinde fark etmiştim. Çok gerilmişti.

"Hoşuna gitmediyse bakma," diye fısıldadım sessizce. Yaraya baktıkça bakışları korkunç bir şekilde vahşileşiyordu.

"Onu mahvetmeliydim..." dedi yaraya biraz daha yaklaştığında. "Ona günlerce işkence etmeliydim," Yaraya iyice yaklaşıp açıkta kalan çevresine, leğen kemiğimin hemen üstüne küçük bir öpücük kondurdu. "Ölüm onun için bir kurtuluş olmalıydı," Dudakları ilerledi, yaraya değmedi ama biraz daha yakınını öptü. "Seni iyileştirmesi için kondurduğum her öpücük sayısı kadar parçaya ayırmalıydım onu."

"Böyle söyleme," dedim gözlerim dolarken. Yaramın çevresini her öptüğünde içim acıyla eziliyor, cümleleri kıyametim oluyordu. Bir öpücük daha kondurup kaldırdı başını. Dolu gözlerime bakarken bir eli yanağıma çıkmış, bense kafamı avuç içine doğru yatırmıştım.

"Sana zarar veren her şeyi," dedi bastırarak. "Her şeyi yok ederim. Bu ilk katil oluşum değildi, istersem son da olmaz."

İçim korkuyla ezilmesi gerekirken tamamen güven duygusuyla dolmuştu. Bu vicdan azabı çekmemi sağlasa da o benim ruh eşimdi. Ona güveniyordum, ona güvenmeye başlamıştım. Onu seviyordum. Burnumu çektim ve yumulan gözlerimi açtım.

"Acımasız bir adammışsın gibi konuşma."

"Söz konusu sensen en acımasız adam olurum. Bunun için delta kimliğim gerekiyorsa bütün dünya tarihin en acımasız deltasını görür."

Yanağımın üstündeki eli yanağımı okşarken bana yaklaştı ve saçlarımın üstünden öptü beni. İçimde korku olmasa da merak ediyordum. Neden ve nasıl bu hale geldiğini, gözünü nasıl kırpmadan katil olduğunu söyleyebildiğini merak ediyordum.

"Neden ilk katil oluşum değildi dedin?"

Yaramın üstündeki sargıyı tekrar yapıştırarak biraz oyalandı. Ardından eşofmanımı da yukarı çektiğinde sessizce yanıma uzanıp beni kolunun altına çekti. Göğsüne yaslanırken uzun zamandır hissetmediğim kadar huzurluydum fakat bu huzur bile bana vicdan azabı veriyordu.

"Her deltaya uygulanan bir eğitim süreci vardır, askerlik gibi... Kendimizi kontrol edebilmemiz için, gücümüzü sağlıklı kullanabilmemiz için eğitim alırız. Bu eğitim sırasındaysa karşımızda suçlular olur, ölümün onlar için ödül olacağı suçlular. Onlardan belki onlarca öldürdüm..."

"Ama normal birini ilk defa öldürdün?" dedim cümlesini bitirdiğinde. Bunu demem onu öfkelendirmiş gibi üstten bana baktı. Bense bakışlarımı ona dokundurmadan üstündeki tişörtünün kumaşıyla oynuyordum.

"Normal biri mi?" diye sordu hiddetle. "O herif benim ruh eşime dokundu. Ruh eşime zarar vermeyi geç, benim bebeğimin canını aldı. İstesem ona günlerce işkence edip ölüm için yalvartabilirdim. Buna hakkım vardı fakat ben yine de onu öfkeme yenik düştüğüm için kısa bir süre içinde öldürdüm. Sakın bir daha o aptal omega için böyle sıfatlar kullanma."

Teninin sıcaklığının arttığını, gerçekten sinirlenmeye başladığını fiziksel olarak görebiliyordum. Yine de vicdan azabım yakamı bırakmıyordu işte... En ufak çıkış yolunda dahi kendimi kabahatli görüp duruyordum.

"Sadece..." diye fısıldadım sesim titrerken. "Sadece kendimi suçlu bulabiliyorum."

"Şşş," Mırıltısıyla birlikte beni iyice kucağına çekti ve sıkıca sarıldı. "En masum olan senken nasıl kendini suçlayabilirsin?"

"Bilmiyorum," dedim güçsüzce. "Hep anne olmak istemişimdir, kendimi bildim bileli. Şimdi rahmime öylece tutunmuş olan bir mucizeyi bencilliğimden ötürü kaybettiğimi bilmek, sadece birkaç gün hissettiğim varlığını hissedememek boğazımdaki yumrunun sürekli orada kalmasını sağlıyor."

Kendimi açıklamaya çalışırken yine kendimi tutamamış, gözyaşlarım usulca yanaklarımdan akmaya başlamıştı. Ömrüm boyunca kendimi suçlamaktan vazgeçmeyecektim bu konuda. O bir katil olduğunu bu kadar rahatça söylerken kendi iç sesim de bana katil olduğumu fısıldıyordu her anımda. Düşüncelerimden sıyrılamıyordum.

"Sen bencil olabilecek son insan bile değilsin... İçinde o kadar bilinmez düşünce varken ve hep hayal ettiğin şeyin birden seni hayatını mahvetme noktasına getirmişken nasıl kendine bencilce kararlar aldığını söylersin? Kimse bu yükü kaldıramazdı. Sana o siktiğimin güvenini biraz olsun verseydim, birazcık verebilseydim, her şey daha farklı olabilirdi."

Cümleleri gözyaşı şiddetimi artırırken aklıma birden gelen fikirle kafamı göğsünde oynatıp gözlerinin içine baktım. Ağlarken birden gülümsememi beklemiyor olacak ki şaşkınca baktı bana. "Chan," dedim ağlamaya devam ederken. "Giden bebeğimin yerine başka bir bedene mucize olabiliriz belki?"

Cümlemle birlikte gülümsedi. Onun da gözleri dolu doluydu, birlikte hayatımıza giren bu olay ikimizi de en derinlerimizden sarsmıştı. "Evlatlık edinmekten mi bahsediyorsun?"

"Evet ama evli olmadığımız için hiçbir çocuğu sahiplenemeyiz. Üstelik daha çok genciz, toyuz; ona iyi bir hayat sağlayamadıktan sonra umut vermenin de manası yok. Belki bir meleğin koruyucu ailesi olabiliriz; bütün masraflarını, ihtiyaçlarını karşılarız... O bizim varlığımızı biz hazır olana kadar bilmez fakat hazır olduğumuzda cenneti yaşatmaya çalışırız ona... Olmaz mı?"

Ben heyecan ve umutla cümlelerimi kurarken o ise dolu gözlerini saklama gereği duymadan gülümseyerek izliyordu beni. Başını salladı aşağı yukarı doğru, bense ağlamamı durduramıyor, kaybettiğim bebeğimin vebalini biraz olsun ödeyebileceğim yeni bir yolla birlikte hızlıca çarpan kalbimle öylece gülümsüyordum.

Kollarımı koynuna sardım heyecanla. Yaramın acıyla sızlamasını umursamadan, dışardan nasıl bitik fakat umut dolu göründüğümü umursamadan sarıldım ona.

"Sen hayatımda tanıdığım en güzel kalpli insansın." diye fısıldadı burnunu boynuma bastırırken. Ağzımdan kaçan hıçkırıkla birlikte istemsizce gülümsedim. Birkaç gün önce kaybettiğim bebeğim eminim ki bu kararımıza gurur duyacaktı bizi izlediği yerden. Onu hiç tanımasam bile özlüyordum, o da bizi tanımasa bile mutlu oluyordur diye düşünmeden edemiyordum.

Geri çekildim gözyaşlarım içinde. Onun da duygusal bir anını yakalamanın getirdiği buruklukla alınlarımızı birbirine yasladım. Artık onunla her şeyi filtresizce konuşup her şeyi ortaya sermek istiyordum. Korkup kaçtığım her şeyi önüne koymak, bak ben buyum demek istiyordum.

"Chan," diye fısıldadım gözümü açmadan. Onun da gözünün kapalı olduğuna emindim.

"Hım?" diye yanıtladı beni. "Söyle meleğim."

Benim kaybettiğim bebeğime ve belki de hayat olabileceğimiz bebeğe hitap ettiğim şekilde bana hitap etmesi beni tekrardan gülümsetti. İçim sıcacık olurken yutkundum yavaşça. "Ben," dedim fakat duraksadım. Artık korkmak yoktu. "Ben seni sadece ruh eşim olarak görmüyorum."

Derin bir nefes çekti içine. Gözlerimi yavaşça açarken onun da kısık bakışlarla beni incelediğini gördüm. Bana çok güzel bakıyordu.

"Senden hoşlanıyorum..."

Cümlemle birlikte bakışları iyice kısıldı fakat hala dolu dolu olduğunu görebiliyordum. Saniye saniye yukarı kıvrıldı dudakları. Gözlerim dudaklarındayken yavaşça yüzüne yaklaştım. Burunlarımız birbirine değiyordu ve gamzesi tam dudağımın hizasındaydı. Yavaşça yaklaşıp gülümsediğinden ötürü ortaya çıkan gamzesine küçük bir öpücük kondurdum.

Geri çekildiğimde tekrardan göz teması kurduk. "Hep kendime senden adım gelmediği sürece sana yaklaşmayacağımın sözünü vermiştim, ilkini çaldığımı öğrendiğimde." diye fısıldadı yavaşça. "Şimdi senden bu kadar güzel bir adım gelmişken cevabımı kuru bir cümleyle vermek istemiyorum."

Cümleleri kalp atışımı hızlandırırken istemsizce dudaklarımı yaladım. O göz temasımızı bozup bakışlarını dudaklarıma düşürürken istemsizce gerilmiş fakat bir o kadar heyevanlanmıştım da.

Gözlerimi kapattığım an dudaklarımda hissettiğim yumuşak dudakları bir an başımı döndürür gibi oldu. Ellerim destek ararcasına omuzlarına çıkıp oradaki tişörtünü sıkı sıkıya kavrarken yapabildiğim tek şey o beni öperken gülümsemek oluyordu. Birkaç saniye sonra onun da dudaklarımın üstündeki dudaklarının gerilip gülümsemeye başladığını hissettim.

Dudağını büküp dudağımın üstüne öpücük kondurmasıyla geri çekildi ve ben heyecanlı hareketlerle gözlerimi açtım. Beni inceleyen fakat bir yandan da gülümseyen yüzü beni görmesiyle biraz daha aydınlandı. "Ben de senden hoşlanıyorum Kim Seungmin."

Cümlesini bitirmesinin hemen ardından tekrardan dudaklarıma yönelmesiyle birlikte gözlerimi hızla kapadım ve bu sefer ben de dudaklarımı oynatarak kelebek öpücükler kondurdum ona. Birkaç saniyenin ardından dudaklarını aralayıp oynatmaya başladığında ben de işareti almış, dudaklarımı onun dudakları için sralamıştım.

Öpüşmek sandığımdan daha masum hissettiriyordu. Bu yumuşaklığa nereye kadar dayanabilirdim bilmiyordum çünkü dudakları bağımlısı olacağım şekilde tatlı geliyordu.

Üst dudağı iki dudağımın arasına girdiğinde ben de dudaklarımı aralayarak dudağını içeriye davet ettim. Alt dudağımı emip bırakırken ben de güçsüzce üst dudağını emiyor, bu garip hisse alışmaya çalışıyordum. Bunca zamandır kendimi öpüşme gibi bir nimetten alıkoyduğuma inanamıyordum.

Kafasını yana eğerek öpüşmemizi derinleştirdi ve alt dudağımı serbest bırakarak üst dudağıma yöneldi bu sefer de. Ben de keyifle alt dudağını içime hapsederken şapırtılı seslerimiz odanın içinde dağılıyor, biz dudak dudağayken gülümsüyorduk.

Bu yüzden nefessiz kalıp ayrıldığımızda yüzümüzde aptal bir sırıtış vardı. Alınlarımızı birbirine yaslayıp nefeslenmeye çalışırken gözyaşlarımın kuruduğu cildim geriliyor fakat ben yine de gülümsemekten kendimi alamıyordum.

Gözlerimi açıp bakışlarımı ona diktim. O da bunu fark etmiş gibi gözlerini açtığında değişen göz rengini fark ederek bakışlarında kaybolmaya başlamıştım. Muhtemelen benimki de değişmişti çünkü birbirimizin gözlerinin içinde kaybolmuşuz gibi bakıyorduk en derinlerimize.

Nefesim biraz kendine geldiğinde sahte bir sinirle soludum. "Bir daha bahanen ne olursa olsun beni bir hafta yalnız bırakmak yok Bang Christıpher Chan."

Sözlerimle birlikte gülüşü büyüdü. "Bir daha ne kadar şiddetli kızgınlık geçirirsem geçireyim, dibinden ayrılmak yok Kim Seungmin."

&

Ben bu kitaba hot cift yazıcam diye basladım niye bu kadar soft oldulsr imdat 😭😭

O kadar tatlı geldiler ki son kısımlarda gözüme... yüzümde sırıtışla yazfım

Bebeklerinin emaneti varmış da onu korumaları gerekiyormuş gibi hissediyorlardı, bu yüzden ilerde her şey yoluna girdiğinde bu iki bebek, başka bir bebeğe bakmaya başlayacak..... o kadar yumuş yumuşum ki bu konuda 🥺

Soft, kısa bir bölüm oldu...... diğer bolumlerde gorusmek uzereee (normalde bugun yetistiremeyecektim, ulan goku dedim uyuma ve yaz!)

Hossa kalıın

Baybayy

Continue Reading

You'll Also Like

269K 18.8K 23
- Tamamlandı - Jimin kedileri çok severdi, Jungkook ise Jimin'i..
78.4K 6.6K 35
Chan ve gelecekte eşi olacak Felix'in arasındaki arkadaşlığı bitirecek ilk olay; omeganın, alfanın yatağında kızgınlığa girmesiydi. FAM - Stray Kids
24.6K 1.8K 21
Dengesiz kitabının ikincisi. İlk kitabı okumadıysanız önce onu okumanızı tavsiye ederim. Jimin komadan uyandıktan sonra her şey daha mı güzel olacak...
8K 1K 11
"Sen kimsin?" dediğimde kulaklarını hızla indirip kaldırmış ama göz temasını hiç kesmemişti. "Ben sokaktaki kediyi nasıl sevdiğini gördüm, beni de ö...