Yeni Bir Başlangıç (Harry Pot...

By ErtugrulPotter

6.7K 1.2K 203

Üç Büyücü Turnuvası'nın Üçüncü Görevi'nden önce Dursleyler'in başına bir trajedi gelir ve mezarlıktaki olayla... More

Değişiklik Başlıyor
Zümrüdüanka Yoldaşlığı
Madalyon ve Black Adası
Britanya'ya Dönüş
Bir Usta'nın Çırağı
Okula Dönüş
Flitwick'in Zorlu Eğitimi
Profesör Umbridge
Daphne Greengrass
Hogwarts Yüksek Müfettişi
Süpürgeler ve Sırlar Odası
Savunma Grubu
İlk Toplantı
Profesör Harry
Azkaban'dan Toplu Kaçış
Amelia Bones
Röportaj ve Saldırı
Kızdıran Makaleler
Cömert Harry
Toplu Saldırılar
Cenazeler ve Amerika
Randevu
Hogwarts'a Dönüş
Berbat Bir Casus

Uyanış

444 62 4
By ErtugrulPotter

Tonks Konutu, Reading
02.07.1995, 17.36

Harry, gözlerini açarken nerede olduğunu sorgulamadan edemedi. Mezarlıkta veya Hogwarts'ta olmadığını biliyordu. Belli ki birinin evindeydi. Ne var ki burasının kimin evi olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

Kısa süreli ölümünden sonra neler olduğunu öğrenmek için yatağında doğruldu. Ne zamandır uyku durumunda olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.

Yataktan ayrılarak ayağa kalktı. Ne var ki ayağa kalkmasıyla kendini yerde bulması bir oldu. Sanki bir anda bacaklarındaki bütün güç çekilmiş gibiydi.

Onun düşme sesiyle odanın kapısı açıldı ve daha önce gördüğünü düşündüğü bir orta yaşlı bir kadın içeriye girdi. Gerçekten tanıdık geliyordu ama nereden geldiğini hiç bilmiyordu.

"İyi misin, Harry?" diye sordu kadın, sıcak bir şekilde. Ona doğru yaklaştı ve kalkmasında yardımcı oldu. Harry, kadının desteğini itiraz etmeden kabul etti. Normalde zayıf hissetmekten nefret ederdi ama bu sefer bacaklarının tekrar aynı şeyi yapmayacağına güvenmiyordu.

Kadının yardımıyla yatağa tekrardan oturdu ve "Teşekkür ederim," dedi.

"Hiç önemli değil," dedi kadın. Bakışlarını onun üzerine dikmişti. "Nasıl hissediyorsun?"

"Farklı!" dedi Harry, bekletmeden. "Gerçekten farklı. Önceden hep üzerimde çok büyük bir yük varmış gibi hissederdim. Şimdi ise sanki ondan kurtulmuşum gibi hissediyorum. Tek sıkıntı bir anlığına ayakta duramadım."

"Normal!" dedi kadın asasını çıkarırken. "Son bir haftada on santim kadar uzadın. Üzerinde birkaç tespit büyüsü yapabilir miyim? Değerlerini ölçmem gerekiyor."

Harry başını sallayarak onay verdi. Ne zaman Hastane Kanadı'na düşse Madam Pomfrey de aynı şekilde davrandığından buna alışmıştı. Yine de kadının büyüleri yapmaya başlamadan önce ona sorması hoş bir değişiklikti. Sonuçta birçok insan kendisine doğrultulan bir asa gördüklerinde tedirgin olurdu.

Orta yaşlı kadın, asasını onun üzerinde gezdirirken Harry, "Umarım saygısızlık olarak algılamazsınız ama siz kimsiniz?" diye sordu. "Ve burası neresi?"

Kadın asasını indirirken "Benim adım Andromeda Tonks," dedi. Harry'nin gözleri ismi duyduğu anda tanıma belirtisi gösterdi. Akrabaları öldürüldüğünde Dumbledore yeni vasisi olarak onun ismini söylemişti. "İkinci soruna gelirsek burası benim evim."

Harry başını sallarken "Profesör Dumbledore, sizden bahsetmişti, hanınefendi." dedi. "Söylediğine göre siz benim yeni vasim olacakmışsınız. Aynı zamanda da Sirius'un kuzeniymişsiniz."

"Çok doğru." dedi Andromeda gülümseyerek. "Bu arada bana hanımefendi demene gerek yok. Andi diyebilirsin. Sonuçta biz bir aileyiz."

Harry başını sallayarak kabul etti. Aile kavramına pek de aşina değildi. Sözde ailesi olması gereken kişilerin kendisine olan yaklaşımları ve davranışları onların ölümünden dolayı rahatlamasına sebebiyet vermişti.

Yine de ona bir şans vermeye hazırdı. Eğer Sirius, kendi sağlığı ve güvenliği hakkında bu kadına ve ailesine güveniyorsa bir bildiği olduğunu düşünüuordu. Evet, Pettigrew'e de güvenmişti ama aynı hatayı tekrar yapmayacağını biliyordu. Ne kadar pervasız ve bazen baş belası olsa da aptal olmaktan fersah fersah uzaktı.

"Tam olarak neler oldu?" diye sordu Harry merakla. "Buraya nasıl geldim?"

"Bana senin söyleyeceğini umuyordum." dedi Andi. "Üçbüyücü Turnuvası'nın üçüncü görevinin sonunda bit anda Hogwarts'ta ölü bir şekilde belirdin. Sadece sen de değil, Cedric Diggory de ölü bir şekilde belirdi ve sizi getiren kişi Peter Pettigrew'di."

Harry'nin gözleri son bilgiyle beraber sonuna kadar açıldı ve "Peter Pettigrew mi?" diye sordu. "Yani o hain fare herkesin ortasına ortaya mı çıktı?"

"Aynen öyle oldu." diye cevapladı Andi. "DMLE Başkanı Madam Bones, onu hemen tutukladı ve güvenli bir hücreye yerleştirdi. Öyle ki kimsenin ona yaklaşmasına izin vermedi, bakanın bile."

Harry mutluluğun kendisini vurduğunu hissetti. "Bu çok iyi haber." dedi. "Sirius sonunda aklanabilir. Ondan haber var mı?"

Andi, başını sallayarak "Dün buradaydı." dedi. "Görüşte öpüş emri iptal edildi ve yarın yargılanmak için mahkemeye çıkacak. Onu orada temsil edeceğim."

"Avukat mısın?" diye sordu Harry merakla. "Şifacı olduğunu sanmıştım."

"Avukatım." dedi Andi. "Gerçi bu dünyada hukuk cadısı deniliyor ama Muggle dünyasında da Avukatlık sertifikam var. Şifacı meselesine gelirsek kocam St Mungo'da şifacı olarak çalışıyor. Ben de onun sayesinde bu alanda çok bilgi sahibi oldum. Yine o geldiği zaman seni tekrardan kontrol etmek isteyecektir."

Harry başını salladı. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu. Bu yüzden ne durumda olduğunu sormak istedi. "Testlerin sonuçları ne?" diye sordu. "Tamamen sağlıklı mıyım?"

Andi başını sallayarak "Oraya geliyorsun." dedi. "Olman gereken kiloya ve boya yaklaşıyorsun. Sihrin yaralarını ve yetersiz beslenme gibi şeyleri onarmakta iyi iş çıkarıyor ama beni şaşkınlığa uğratan bir şey var."

Harry, içini bir korku kaplarken "Nedir bu?" diye sordu.

Andi, onun tedirginliğini fark ederek "Merak etme, ciddi bir şey değil." dedi. "Sadece, Hogwarts hemşiresi Poppy Pomfrey'den seninle ilgili önceki raporlarını istemiştim. O raporlarla şu anki raporlarımı karşılaştırdığımda sihrin iki katına çıkmış gibi görünüyor."

Harry rahatlayarak nefes verdi. Bunun sebebini biliyordu. Annesi ona söylemişti. Yine de bunu karşısındski kadına söyleyip söylememe konusunda tereddütteydi.

Tereddütü, Sirius'un ona güveniyor olmasıyla son buldu ve anlatmaya başladı.

"Bunun sebebi, daha önce sihrimi engelleyen bir sıkıntım olmasıydı." dedi. "Kısaca açıklamam gerekirse kısa süreli ölümümde annem ile konuştum ve o bana bazı bilgiler verdi. Yara izimde Voldemort'un ruhundan bir parça varmış ve Voldemort bana Öldüren Lanet'i gönderdiğinde beni değil kendi ruhunun parçasını öldürmüş."

Andi şokla baktı Harry'ye. Biraz sararmış görünüyordu. "Böyle bir şeyin mümkün olduğunu bile bilmiyordum." dedi. "Yaşayan bir Hortkuluk."

"Yaşayan bir ne?" diye sordu Harry merakla. Onun ses tonu biraz korkutmuştu açıkçası

"Uzun hikaye." dedi Andi. "Belki daha sonra anlatırım. Yine de yara izinin uzun yıllar sonra iyileşmeye başlamasının sebebi de büyük ihtimal budur."

"İyileşiyor mu?" dedi Harry şaşkınlıkla. "Bu müthiş. Sonunda o aptal, ben Harry Potter'ım simgesinden kurtuluyorum."

Andi gülümsedi ve "Bunun nasıl zorluk çıkarabilecdğini anlayabiliyorum." dedi. "Görüşün ne durumda?"

"Harika!" dedi Harry, bunu ilk başta neden fark edemediğini anlamayarak. "Biri gözlüklerimi mi tamir etti? Eskisinden daha net görebiliyorum."

Andi ona garip bir şekilde bakarak "Gözlük takmıyorsun." dedi.

Harry onun söyledikleriyle şaşkına dönerek elini gözlerine götürdü ve gerçekten gözlük takmadığını fark etti. Şimdi düşününce uyandıktan sonra gözlüğünü taktığını hatırlamıyordu. Bunu neden daha önce fark etmediğini bilmiyordu.

"Bu nasıl mümkün olabilir?" diye sordu, Andi'ye. "Gözlerim nasıl bir anda düzeldi?"

"Açıkçası bilmiyorum." dedi Andi. "Daha önce senin durumunda başka birinin bulunduğunu sanmıyorum. Yine de teorim, o ruh parçasının sihrini kısıtladığı gibi, görüşünü de etkilediği yönünde. Ruh parçası gittiğinde hem sihrin serbest kaldı, hem de görüşün düzeldi."

Mantıklı açıklama karşısında Harry itiraz edecek bir şey bulamadı. Andi'nin söyledikleri oldukça olası geliyordu. Büyük ihtimal de haklıydı.

Üzerine yorgunluk çöktüğünde "Biraz daha uyuyabilir miyim?" diye sordu. "Kendimi yorgun hissediyorum."

"Elbette!" dedi Andi. "Sen uyanana kadar sonra kızım ve kocam eminim ki burada olurlar. Onlar geldiğinde Ted seni tekrar bir kontrol eder ve bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğini tartışırız. Bir sıkıntın yok ama yine de tamamen sağlıklı olana kadar yapmamız gereken bazı şeyler olacak. Ayrıca Albus Dumbledore da seninle konuşmak istediğini belirtti. O da büyük ihtimal burada olur."

Harry başını sallayarak kabul etti. Andi odadan çıkarken yatağına uzandı ve uykunun anında onu ele geçitmesine izin verdi.

Üç saat sonra;

Harry, tekrardan uyandığında nerede olduğunu ve neler olduğunu hatırlamak için kendine biraz zaman ayırdı. Neler olduğunu hatırladığında da yataktan kalkmak için hereketlendi.

Geçen sefer ne olduğunu hatırlayarak bu konuda oldukça dikkatli davrandı. Aykları üzerinde durduğunda bir süre hareket etmedi. Hâlâ bacakları tam gücüne kavuşamamıştı.

Belli ki bir süre bu konuda sıkıntı yaşayacaktı. Andi ona bunun sebebinin bir hafta içinde yaklaşık on santim kadar uzaması dolayısıyla olduğunu söylemişti. Bu yüzden bir süre bu konuda sıkıntı ysşayacaktı. Alışabilmek adına ayakta fazla zaman geçirmesi gerekecekti.

Odanın içinde bir başka kapı vardı ve ona doğru ilerledi. Büyük ihtimal orası tuvaletti. Kapıyı açtığında haksız olmadığını farketti.

Hemen elini yüzünü yıkayıp kendisine geldikten sonra odasından ayrıldı. Merdivenlerden aşağı indi ve evin salonu olduğunu düşündüğü yere doğru ilerledi.

Oraya vardığında üç kişinin oturduğunu gördü. Andi ve büyük ihtimal kocası olan bir adam ve pembe saçları olan bit kız. O da büyük ihtimal kızıydı.

Andi Harry'yi gördüğünde "Harry," dedi samimi bir şekilde. "Uyanmışsın. Gel bize katıl. Seni kocam ve kızım ile tanıştırmak istiyorum."

Harry, Andi'nin onun için bıraktığı boşluğa otururken "Merhaba!" diye seslendi oradakilere. "Açıkçası ne demesi gerektiğini bilmiyordu.

"Wotcher, Harry!" diye selamladı pembe saçlı kız. Oldukça neşeliydi. "Seninle yeniden tanıştığıma sevindi. Seni son kez gördüğümde bir yaşında falandın."

"Daha önce tanıştık yani," dedi Harry. "Seni hatırlamadığım için kusura bakmazsın umarım."

"Hiç de bile!" dedi pembe saçlı kız. "Benim adım Tonks, sadece Tonks. Kesinlikle başka bir adım yok."

Harry, onun neden soyadıyla kendini tanıttığına anlam veremezken Andi gülümsedi ve "Nymphadora!" diye uyardı. "Kendinizi düzgün tanıtın, genç hanım."

Numphadora Tonks, annesinin bakışlarından hiç etkilenmedi ve "O simi senin söylemeni engelleyemiyor olabilirim anne ama kesinlikle başkasının da söylemesine izin vermeyeceğim."

Harry ikisinin atışmasını eğlenerek izlerken Ted ona yaklaştı ve "Dora'nın ismi her zaman bir sorun olmuştur." dedi. "Bir tek Andi, ona bu şekilde hitap ediyor. Başka bir şekilde hitap etmeyi reddediyor. Bu arada ben Ted."

Harry sırıttı ve "Bu ismi neden sevmediğini anlayabiliyorum." dedi. "Andi, sizin bir şifacı olduğunu söyledi, efendim."

"Öyleyim," diyerek onayladı. "Bu arada bana efendim demeni istemiyorum. Yaşlı hissetmemi sağlıyor. Ted diye seslenebilirsin. Karım bana uyandığın zaman sağlık durumunu kontrol ettiğini söyledi ama bir şifacı olarak her zaman kendi raporumu hazırlamam gerektiği anlayaşına sahibim. Bu yüzden kontrol etsem sorun olur mu?"

Harry, "Sorun değil," diye yanıt verdi. "Andi beni bu konuda bilgilendirmişti zaten. Beni yeniden test etmeni bekliyordum."

"Güzel," dedi Ted asasını çıkarırken. Sonra da onun üzerinde dolaştırdı. İşlem tamamlandığında da tekrar konuşmaya başladı. "Her şey normal görünüyor. Andi bana görüşünün bir anda düzeldiğinden bahsetti. Sanırım yara izinde bir parazit varmış. Ne olduğundan bahsetmedi ama onun sihrini engellediğini ve görüşünü de bozduğunu söyledi."

Harry, Andi'nin bu ne olduğunu bilmediği Hortkuluk meselesinden bahsetmediği için içinde bir sıcaklık hissetti. Birisinin onun sırları konusunda bu kadar anlayışlı olması güzeldi.

"Doğru!" dedi onaylayarak. "Açıkçası benim de ne olduğu hakkında hiçbir fikrim olmasa da ondan kurtulduğuma sevindim. Aslında o parazitin varlığı Öldüren Lanet'ten kurtulmamı sağladığı için bu kadar düşmanca gözükmemem gerekir belki de ama onu oraya istemeden olsa yerleştiren Voldemort olduğu göz önüne alındığında iyi bir şey olmadığı konusunda eminim benimle aynı fikirdesindir."

"İnan bana öyleyim." dedi Ted. "Pekâlâ, hiçbir sıkıntın yok. Görüşün de, vücudun da yavaş yavaş tam sağlığına kavuşuyor. Yine de bu süreci hızlandırmak için sana on adet besin iksiri vereceğim ve her gün kalktıktan sonra bunları tüketmeni bekliyorum."

Harry başıyla onaylarken "Yapacağım." dedi. "Başka bir şey var mı?"

"Hayır, hepsi bu kadar." dedi Ted. "Şimdi tam anlamıyla tanışabiliriz. Karım ve kızımın isim tartışması sona ermii gibi görünüyor."

Harry, oldukça somurtkan görünen Tonks'a ve zafer kazanmışcasına gülümseyen Andi'ye bakıp güldü.

Ted de onun gibi gülerken "Bunu neden sürekli annenle tartıştığını bilmiyorum, Dora." dedi. "Hiçbir zaman bu tartışmaları kazanamadın."

Tonks homurdandı ama cevap vermedi. Onun yerine Harry'ye dönüp "Dumbledore, uyandığında seninle konuşmak istediğini söyledi, Harry." dedi. "İstersen şimdi gidip çağırabilirim."

Harry bu meseleyi ertelemenin bir manası olmadığını düşünerek "Olur," dedi. "Yine de Sirius'un da gelmesini dağlayabilir misin?"

"Hiç sorun değil," dedi Tonks ayaklanırken. "Sirius da zaten seni götmek için sabırsızlanıyordu. Uyandığında ona söylememiz için bize söz verdirtmişti."

Harry başını sallarken minnetle gülümsedi ve "Teşekkür ederim, Tonks." dedi. "Gerçekten minnettarım."

Tonks, tercih ettiği ismin kullanılması üzerine gülümseyerek "Sen bana Tonks demeye devam ettiğin sürece sorun yok." dedi. "Her istediğini yapmakta sorun görmüyorum."

Harry ne dediğini düşünmeden söze girdi. "Her istediğimi mi?" diye sordu. Sonra da ne dediğini fark edip kızardı.

Andi ve Ted kahkaha atmaya başlarken Tonks da kızardı ve kaşlarını çatarak "Pislik olma, Potter!" dedi. Sonra da syaklandı ve gitmeye hazırlandı. "Yaklaşık on, on beş dakika sonra görüşürüz."

Gerçekten de gittikten on beş dakika sonra Tonks'un, Sirius ve Dumbledore ile beraber koğuşlara girdiğinin haberi Andi'ye ulaştı.

"Sanırım geldiler." dedi Andi. "Koğuşlar onların varlığını bana bildirdi."

Bir kaç saniye sonra kapı açıldı ve içeriye Tonks'un önderliğinde Dumbledore ve Sirius girdi.

"Harry!" diye haykırdı Sirius ve kendini vaftiz oğlunun üzerine attı. Harry, vaftiz babasının tepkisine gülümsedi ve kollarını ona sardı.

"Nasıl hissediyorsun, yavru?" diye sordu Sirius. "Dün geldiğimde hala komadaydın."

"Çok daha iyi!" dedi Harry. Sonra da Dumbledore'a döndü. "Hoş geldiniz, profesör."

"Teşekkür ederim, Harry." dedi Dumbledore gülümseyerek. "Konaklamandan zevk alıyor musun?"

Harry başını sallayarak onayladı. Gerçekte daha bir gün bile olmamıştı ama ayıp olmasın diye onaylamıştı.

"Çok iyi," dedi Dumbledore. "Bana sormak istediğin sorular var mı?"

"Birkaç tane." dedi Harry. Sonra da Sirius'a dönmeden önce ekledi. "Yine de acelesi yok. Sirius, yarın özgür bir adam olma ihtimalin yüksekmiş."

"Gerçekten de yavru!" dedi Sirius, neşeyle. "Pettigrew sizle beraber ortaya çıktığında Amelia, direkt onu yakaladı. Kaçmaya bile fırsat bulamadı."

Harry, Sirius'un DMLE Başkanı'ndan ismiyle bahsettiğini fark etti ama bunu daha sonra gündeme getirmeye karar vererek bir kenara itti.

"Bunu hak ediyorsun, Sirius." dedi gülümseyerek. "Yıllar önce olması getekiyordu ama buna da itirazım yok."

"Kesinlikle!" dedi Sirius başını sallayarak. "Sonunda özgür bir adam olacağım."

Dumbledore, ikilinin etkileşimine gülümserken Harry'ye "Büyümüş görünüyorsun, Harry." dedi. "Çok daha sağlıklı gibisin."

"Öyleyim, efendim." diyerek onayladı Harry. "Yara izimdeki parazitin ortadan kaybolmasıyla olmam gereken kiloya ve boya yavaş yavaş ulaşıyorum."

Dumbledore, Harry'nin parazitten bahsetmesiyle kısa süreliğine şaşırdı. "Yara izindeki şeyi biliyorsun, yani." dedi.

Harry, Dumbledore'un bundan haberdar olmasına şaşırmadığını hissetti. Güçlü bir büyücü olduğu kadar bilgeydi de. Onun gözünden kaçmamış olması mantıklıydı.

"Annem bana söyleyenr kadar bilmiyordum." diye cevapladı. Dürüst olmaya karar vermişti. "Kısa süreli ölümümde annem bana birkaç şeyden bahsetti. Sihrimi büyük ölçüde kısıtlayan parazit de onlardan biriydi."

Harry'nin annesiyle konuştuğunu duyan Sirius, "Lily'yi mi gördün?" diye sordu şokla. Bu parazit meselesini bir anda unutmuştu.

Harry başını sallayarak, "Ben de şaşırdım." dedi. "O bana parazit meselesini anlatana kadar öldüğümü düşünmüştüm."

"Başka neler anlattı?" diye sordu Dumbledore. "Tabii anlatmak istersen?"

Harry kısa bir süre düşündü. Annesiyle konuştuğu her şeyi anlatma konusunda kararsızdı. Yine de bazı cevaplara ihtiyacı vardı ve bunları da Dumbledore'dan başkasının cevaplayamayacağını düşünüyordu.

O anda karar verdi ve Andi'ye dönerel "Profesör Dumbledore ve Sirius ile özel olarak konuşabilir miyim?" diye sordu.

"Elbette!" dedi Andi. "Biz mutfağa geçeceğiz. Siz de istediğiniz mahremiyete kavuşabilirsiniz."

Onun bu sözleriyle birlikte Andi, kocası ve kızıyla birlikte odadan ayrılıp Harry'yi salonda Dumbledore ve Sirius ile birlikte yalnız bıraktı.

Dumbledore asasını çıkarıp etraflarına doğrulturken "Standart bir mahremiyet koğuşu." dedi. "Konuştuklarımızın dışarı çıkmamasını sağlar. Şimdi anlatabilirsin Harry."

Harry başını sallayarak kabul ederken "Öncelikle merak ettiğim bir şey var." dedi. "Voldemort'un benim peşime düşme sebebi bir kehanet mi?"

Dumbledore ve Sirius aynı anda tepki gösterdiler. Dumbledore, Sirius'tan daha hızlı toparlandı ve "Bunu da Lily anlattı sanırım." dedi.

Harry başını sallarken "Evet!" diye yanıtladı. "Bana bir kehanet olduğunu ve ben doğmadan bir ay önce ortaya çıktığını söyledi. Kehanetin bütün içeriğiyle beraber onu Voldemort's götüren kişinin kimliğini de annemden öğrendim."

Harry'nin gözleri, son sözlerinden sonra öfke ve güçle parlamaya başladı. Dumbledore da bunu fark etti ve hemen Snape'i savunmaya çalıştı.

"Harry, şimdi anlamalısın ki -"

Ne var ki Harry hemen onun sözünü kesti ve "Sakın!" diye konuştu. Bağırmıyordu ama ses tonu onun ne kadar öfkeli olduğunu belli ediyordu. "Dört yıldır bu adamın alaylarına hakaretlerine katlanıyorum. Bir kez bile karşılık vermeye çalışmadım. Her zaman sözümü yuttum. Saygıyla yaklaşmaya çalıştım. Ama buraya kadar! Artık bunlara katlanmayacağım!"

"Kimden bahsediyorsun, Harry?" diye sordu Sirius merakla. Harry'nin öfkesinin ne kadar korkutucu olabildiğini ilk karşılaşmalarında görmüştü. Asasız bir şekilde ona saldırırken ondan yayılan gücü hissetmişti. Harry'nin şu andaki öfkesi Sirius'a o günü hatırlatıyordu. Tek bir fark vardı, şimdi Harry'den yayılan güç çok daha fazlaydı.

Harry, vaftiz babasına dönerken "Snape!" diye yanıtladı. "O şerefsiz on beş yıl önce kehanetin küçük bir kısmına tanık oldu ve onu Voldemort'a götürdü. Voldemort da kehanete göre harekete geçip benim peşime düştü. Pettigrew kadar o da ailemin ölümünde suçlu."

"O piç!" diye haykırdı Sirius. "Onu öldüreceğim."

"Şimdi biraz mantıklı olalım." diyerek ortamı yatıştırmaya çalıştı Dumbledore. "Severus yaptığı şeyin pişmanlığını yaşıyor."

"Öyle davranmıyor." dedi Harry. "Bana olan nefretini herkes biliyor. Yanlış nefes aldığım için benden puan aldı bir keresinde. Hiçbir zaman beni aşağılama fırsatını kaçırmadı."

"Bir rol oynaması gerekiyordu, Harry." dedi Dumbledore sakince. "Voldemort'un geri döndüğüne göre ona ihtiyacımız var. Seninle iyi anlaşırsa Voldemort onu öldürürdü."

"Bir kayıp olmazdı." diye homurdandı Sirius. Şu anda kanı öfkeyle kaynıyordu ama Harry için kendini sakin olmaya zorluyordu.

"Bana masal anlatmayın, efendim." dedi Harry öfkesini gizlemeyerek. "Eğer benim güvenimi kazansaydı, Voldemort daha memnun olurdu. Bu şekilde, benim sırlarıma erişebildiğini söyleyerek Voldemort'u memnun edebilirdi. O bir Slytherin ve bunu bildiğine eminim. O sadece öfkesinin hiçbir suçu olmayan birine yönlendirmekten zevk alan zavallı biri. Benim fikrimi değiştiremezsiniz.

"Yine de içiniz rahat olsun." diye devam etti Harry. "Davranışlarını düzelttiği taktirde bu konuda hiçbir şey yapmayacağım. Aksi taktirde bu bilgi kamuoyuna yansır ve herkes Snape'in ne kadar zavallı biri olduğunu öğrenir. Bunu ona ilettiğinizden emin olun."

Dumbledore başka bir seçeneğinin olmadıpını biliyordu. Harry'nin söylediği her şeyi kastettiğinin farkındaydı. Öyle bir durumda da Severus'u kurtarmasına imkan yoktu. Zaten Cornelius onu karalamak için var gücüyle çalışırken bu haberle birlikte casusunu, Azkaban'a göndermekten çekinmezdi. Severus ile konuşması gerekecekti. Onun Harry'ye ve Gryffindorlara olan tavrının bir gün başına bela olacağını düşünmüştü ama görmezden gelmeyi seçmişti. Şimdi bununla daha önceden ilgilenmediği için pişmandı.

"Pekâlâ," dedi yenilgiyle. "Severus ile konuşup davranışlarını düzeltmesini söyleyeceğim."

"İyi olur," dedi Harry kendini sakinleştirmeye çalışırken "Şimdi merak ettiğim birkaç şey var. Onlardan biri de Voldemort'un dönüşü konusunda halkın ve Bakanlık'ın tepkisinin ne olduğu."

"Bakan Fudge buna inanmıyor." diye açıklamaya başladı Sirius. "Pettigrew, sen ve Cedric ile birlikte Hogwarts'a döndüğünde adını kadehe kimin koyduğunu öğrendik."

"Kimmiş?" diye sordu Harry.

"Barty Crouch Jr." dedi Dumbledore. "Alastor'un nerede olduğunu ararken ortalıkta görünmediğini fark ettim. Böyle bir durumda gözden kaybolmayacağını bildiğimden dolayı sene boyunca size ders veren kişinin Alastor olmadıpını fark ettim. Severus, Çok Özlü İksir malzemelerinin kaybolduğunu söylediğinde fark etmem gerekirdi ama düşünemedim.

"Hemen onun ofisine gittim ve kaçmaya hazırlandığını fark ettim. Deli-Göz gibi davranan kişinin Barty Crouch Jr olduğunu öğrendiğimde çok şaşırdım."

"Onun ölmüş olması gerekiyordu." dedi Harry şaşkınlıkla. "Sirius bana onun Azlaban'da öldüğünü söylemişti."

Dumbledore, Crouch Jr'ın sorgusundan kısaca bahsetti. Belli ki Crouch Sr, ölmekte olan karısının son isteğini yerine getirmek için oğlunu Azkaban'dan çıkarmıştı, yerine de karısını koymuştu. Karısı, oğlunun bedeninde Azkaban'da ölünce herkes Barty Crouch Jr olduğunu sanmıştı.

Ayrıca, Quidditch Dünya Kupası'nda onun asasını arka cebinden alan kişi de oydu. Karanlık İşaret'i atan da yine kendisiydi. Onun adını da Ateş Kadehi'ne atmıştı ve babasını da Hogwarts'a geldiği gece öldürmüştü. Duydukları Harry'yi şaşkına çevirdi.

"Yani Fudge her şeyi inkar etti ve onu Ruh Emici öpücüğüyle ödüllendirdi." dedi Harry düşünceli bir şekilde. "Aynısını Pettigrew'e de yapmayacığını nereden bileceğiz?"

"Yapsa bile bir sorun olmayacak." dedi Sirius. "Benim duruşmam yarın, öyle ya da böyle gerçekleşecek. Ayrıca duruşma sonunda onun Ruh Emici öpücüğünü alacağına hiç şüphem yok. Çünkü Fudge, onun Voldemort hakkında konuşmasını istemeyecek ve En Asil ve En Soylu Black Hanesi'nin görünüşteki Lord'una komplo bahanesini kullanarak onun öpülmesini istecek. Büyüceşura'nın ona bu konuda destek çıkacağına hiç şüphem yok.

"Ayrıca Malfoy da onun fazla sorgulsnmasını istemeyecektir. Voldemort'un isminin geçmesini istemeyeceğinden hemen öpülmesini sağlamaya çalışacak. Bu yüzden yarın bir muhalefet ile karşılaşmayı beklemiyoruz."

"Anlıyorum." dedi Harry. Mantıklıydı ve Harry'nin politikadan nefret etmesini sağlayacaktı. "En Asil ve En Soylu bir Hane'nin ne demek olduğunu bilmesem de Blackler, Malfoylar kadar önemli sanırım."

Sirius sırıttı ve "Çok daha önemli." dedi. "Malfoylar sadece Asil ve Soylu bir Hane. Yine de kendilerini olduklarından daha önemli görmeyi seviyorlar. Bizim yanımızda onlar bir hiç. Potter Hanesi de tıpkı Black Hanesi gibi En Asil ve En Soylu bir Hane. İkimiz de Malfoylar'dan statü açısından çok öndeyiz."

Dumbledore bu noktada araya girerek, "Konuya dönsek, iyi olur." dedi.

Sirius da başını sallayarsl, "Haklısın, Albus." dedi. Sonra da Harry'ye döndü. "Bütün bunları sana Andi'nin öğretmesine izin vereceğim. Siyasetten ve politikadan anlıyor olsam da ikisini de aynı derecede küçümsedim. Andi bu konuda benden bilgili. Zaten bu yüzden avukat oldu. O sana bu konuda eğitim verecek."

Harry başını sallayıp kabul etti. Eski ailelerin bu dünyada çok önemli olduğunu anlamıştı ana bu konuda bilgi sahibi olmakla hiçbir zaman ilgilenmemişti. Belki de ilgilenseydi, Malfoy ile daha iyi ilgilenebilirdi.

Bu konutu daha sonra düşünmeye karar vererek, "Peki Sihir Dünyası, benim yeniden Öldüren Lanet'ten kurtulmam konusunda ne düşünüyorlar."

"Aslında bilmiyorlar." dedi Dumbledore. "Voldemort'un bir süre bu konuda bilgisiz kalmasını istediğimden gizli tuttum. Kehanetin o gece yerine getirilip getirilmediğini bilmiyorum ama yine de Voldemort seni öldürememiş olmasını başarısızlık olarak algılayıp yine peşine düşecektir. Bunu olabildiğince ertelemek istedim."

Harry buna minnettardı. Voldemort'u bir süre düşünmeden rahat bir şekilde yaşamak ona iyi gelebilirdi.

"Bu arada annem, kehanetin tamamlandığını söyledi." dedi Harry.

Dumbledore bu yeni bilgiye ilgi göstererek, "İlginç!" dedi. "Esrar Dairesi'ndeki bağlantımdan bunu onaylatmasını isteyebilirim. Yine de annenin doğruyu söylediğine hiç şüphem yok."

Harry başını sallayarak onayladı. Sonra da "Peki şimdi ne olacak?" diye sordu. "Kehanet yerine getirilmiş olsa da Voldemort'un yine de benim peşimde olacağını söylediniz. Ona karşı zayıf olmak istemiyorum."

Dumbledore bir süre düşündü ve "Bunun için bir ayarlama yapabiliriz." dedi. "Çocukların savaşta yeri olmadığını düşünsem de senin bu konuda pek bir seçeneğin yok gibi görünüyor. Seni eğitmesi için birini tutabilirim."

Harry bu bilgiyle gülümsedi. Artık zayıf olmayacaktı. Düello ve savaş konusunda eğitim alıp kendini geliştirecekti. Öyle ya da böyle bu savaşta olacağı için kazanmaktan başka bir şeyi düşünemiyordu.

"Sizi gururlandıracağım, anne, baba!" diye diye içinden söz verdi.

Continue Reading

You'll Also Like

481K 55.6K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
37.1K 3.6K 40
Gelecekten gelen misafirler... Harry Black, Vanessa Snape, Ron Weasley ve Hermione Granger... Bir kaza sonucu geçmişe, kendi ailelerinin dönemine gid...
15K 955 39
Bir tarafta çıkarları için herkesi kullanan Aydınlık Lordu diğer tarafta hedefleri için herkesi öldürmeyi göze alan fakat ölümden korkan Karanlık Lor...
944 150 9
Ya Salih Emminin oğlu olarak büyüseydi