Yattığımız Yataklar, Battığım...

By SchoneWelt

140K 4.7K 2.1K

Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Ünive... More

1. İhtimallere Tutunmak, Amaç
2. İki Kayıp ve Eş Ruh
3. Tanımadığım Hisler, Dipler
4. Buradayım, Filizleniyorum
5. Yenilgiler de Güzeldir
6. Yolumuz Taşlı, Ben Toplarım
7. Bazı Gerçekler, Yangın Akvaryum
8. Açtım Kapılarımı, Tesadüfler
9. Senin Olan Seni Bulur
10. Düş Benimle, Cehenneme
11. Geçmişin Karartıları
12. Kabuk Tutmuş Yaralar
13. Anlaşıldığın Yerde Olmak
14. Susarken Konuşma Dersleri
15. Söyle, Kaçıncı Kayboluşun
17. Tanıyacaksın Gerçek Beni
18. Gecenin Bana Oyunu
19. Üstü Boyanmış Çatlaklar
20. En Başa Dönülmeli
21. İpi Koptu Tüm Hislerimin
22. Kendinden Kaçamazsın
23. Ama Varız, Bunu Anla
24. Kabulleniş
25. Aile Yadigârı
Oneshot - Şimdi, Sabahları Yalnız Uyanıyorum
26. Uykusuz Gecelerin Sabahı
27. Yanımdasın, Bana Rağmen
28. Başlamalıyım Bir Yerden
29. Davetsiz
30. Kaybettiğim Dengeler
31. Yandıkça Güzelleşmiş
32. Boynuna Yasla Beni
33. Yaza Bir Kala
34. Güneş Yerinde

16. Dağılmak Kolay, Peki Sonrası

3.3K 139 57
By SchoneWelt

-------


Son birkaç gündür olduğu gibi annesinin, evin içinde sevinçle yükselen sesi ve tüm çocuklarının isimlerini çağırarak, onlara kahvaltıyı haber vermesiyle uyanmıştı. Bu duruma hala alışamadığı için bir elinin tersi ile kapalı gözünü ovuşturuyor, erken uyandırılmanın vermiş olduğu rahatsızlıkla yüzünü ekşitiyordu. Üçüncü kez ismini aşağıdan duyduğunda yavaşça ayaklarını yataktan çıkmak üzere yerle buluşturdu. Hala oturduğu yatakta eliyle ensesini kaşıyor, kafasını arkaya doğru atmış kendisini sorguluyordu.

Bu günlerde uyum sağlamaya çalıştığı yeni yaşamları her alanda onu daraltmaya fazlasıyla başlamıştı. Gün içinde kapısını yoklayan sinir krizi eşiklerinden bunu anlayabiliyordu. Annesinin yüzü yıllardır olmadığı kadar mutluydu, gününün pek çok zamanını mümkün oldukça evde çocukları ile geçirmeye çalışıyordu. Kahvaltıları, akşam yemeklerini tüm aile beraber yiyorlardı. Pek çok aile için gayet normal olan bu aktiviteler, Soysalanlar için hiç normal değildi. Bu anormalliğin temel sebebinin Yaman Ali olması, Alaz'ın bütün dengesini alt-üst etmeye yetiyordu.

Şimdi duş alıp hazırlanmalı ve aşağı kahvaltıya inmeliydi. Elinden ve yüzünden geldiğince normal davranıp, içinden hiç gelmese bile mümkün olan kısa sürede bu aile saadeti ortamına katlanması gerekiyordu.

Yaman Ali'nin bu evdeki varlığını tüm hücreleri ile reddederken, onun nasıl bu kadar kısa sürede ailesine adapte olduğunu anlayamıyordu. Olabildiğince onunla iletişim kurmuyor, hayatlarının kesişmemesini sağlamaya çalışıyordu. Gerçi bu nasıl mümkün olacaksa? Adamla resmen mümkün olan her noktada hayatları kesişiyordu. Aynı evde yaşayıp, aynı okula gidiyorlardı. Sevgilisi Asi'yi bile onun yüzünden göremediği zamanlar oluyordu. Hayatını bu kadar darlayan ve rahatsız eden bir adama, bir de abi demelerini bekliyorlardı ondan. Asla gerçekleşmeyecekti bu, asla.

Asi'yi ve kendini düşürdüğü son gece macerasından sonra yine kızın güçlü desteği ile kendine gelebilmişti. Onun hayatında, yanında olmadığını düşündüğü bir senaryoda o gecenin sonu nerede nasıl biterdi, o hala burada yatağın üzerinde canlı ve kanlı olarak bunları düşünüyor olur muydu? Pek sanmıyordu. Kızın varlığı her anlamda hayatında ışık saçan ve ona nefes aldıran tek şeydi. Üstelik onu sevdiğini ve tüm zorlukların üstesinden gelebileceği için ona güvendiğini söylemişti. Bu aile zırvalıklarına ve Yaman Ali'nin varlığına katlanmasındaki büyük sebepte ona aitti.

Kızın onu sevdiğini söylediği an geldi aklına tekrar, o günden beri günün çoğunda zaten bu an gözünde canlanıyordu. O anda içinde bulunduğu ruh hali düşünülürse her saniyesini hatırlıyor olması ciddi bir irade ve istek sonucuydu. Çok uzun zamandır beklediği bu itiraf ile tüm gerçekliğinden, sorunlarından ve kederlerinden uzaklamıştı. Tek sözü ve bakışıyla kendisi üzerinde bu kadar hâkimiyet kurması, kıza karşı duyduğu aşkının yoğunluğunu ona tekrar hatırlatmıştı.

Aşağıdan ismi tekrar çağırılınca, yüzünde gülümseme ile daldığı Asi rüyasından birden çıktı ve oturduğu yatağından istemsizce kalktı. Hazırlanıp, bir an önce Asi'ye kavuşmak için can atıyordu. Öncesinde Yaman Ali'ye mümkün oldukça tahammül etmesi gerekiyordu.

***

Masaya vardığında, herkes çoktan yerine yerleşmişti. Annesi eline aldığı peynir tabağından Yaman Ali'nin tabağına dolduruyordu. Görüntü karşısında istemsizce gözlerini kapatıp açtı, yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.

"Günaydın." dedi sesinin enerjik çıkmasına çalışarak.

Annesini onu yanıtlarken, başka bir tabaktan bu sefer zeytin servisi yapıyordu Yaman Ali'nin tabağına.

"Günaydın oğlum, nerede kaldın? Dün yine geç mi yattın?" dedi biraz telaşlı bir sesle.

Alaz onun bu kendisiyle ilgilenir söylemlerini ciddiye alamıyordu, birkaç gündür süre gelen bu anlamsız yoğun ilgisinin sebebinin biricik oğlu Yaman Ali olduğunu bilmeyen yoktu zaten. O yüzden onun sorusunu çokta dikkate almadan Çağla'nın yanındaki yerine oturdu, her ne kadar tam karşısında oturan Yaman Ali'nin ona düz bir ifadeyle bakan yüzünden kaçmaya çalışsa da, saniyelik bir bakışla ona bakmıştı. Aralarındaki soğuk savaş tüm pasif direnişiyle devam ediyordu. Şimdiye kadar sadece Asi için, ona daha fazla zarar vermemek için aralarındaki sınırları belirlemişlerdi. İkisi de ona uymaya çalışıyor, fazla bir karış bile adım atmıyorlardı.

"Yattığım saatleri seninle paylaşmayacak kadar büyüdüm anne, ki zaten küçükken de paylaşmıyordum, ki paylaşsam da hatırlamazdın. Ama neyse...." gözleri birkaç saniye Yaman Ali'nin tabağında annesinin ilgiyle koyduğu kahvaltılıklarda dolandı "...hala kendi kendine yetemeyen bir evladın oldu. Onunla ilgilenir, ona sorarsın artık." dedi. Ortadaki tabaktan aldığı bir peynir parçasını ilgisizce ağzına attı.

Çağla onun bu çıkışına hafif sesli kıkırdadı, Alaz'ın yer ve saat fark etmeksiniz ağzına geleni söyleme huyu hiçbir şekilde değişmiyordu. Aslında tanıdığı kadarıyla Yaman'ı sevmişti. İyi niyetli ve ailesini her şeyden önce koyan, zor şartlarda büyümüş bir gençti işte. Ama onun Ali olduğu gerçeğini öğrendiğinde kabullenmesi Alaz kadar olmasa da zor olmuştu. Onu önceden tanımış olmak belki önyargılarını kırmıştı, ama bir yerde bugün sahip olduğu bütün anksiyete atakları ve birileri tarafından değerli görülme açlığı gibi hala her hafta psikolog seanslarına gitmesine sebep olan sorunlarını oluşturan kayıp abiyi kolayca kabul edemeyecekti.

Günlerdir bu gerilimlere ve imalara artık bağışıklık kazanmıştı Neslihan, o yüzden Alaz'ı ikna etmeye çalışmanın, kendisi için her bir çocuğunun değerinin aynı olduğunu sayıklamanın bir sonuç getirmeyeceğini biliyordu.

"Vazgeçtim, gayet güzel uykunu almışsın oğlum belli, saniyede birden fazla imalı konuşabildiğine göre..." kaşlarını kaldırarak masaya dayadığı dirseklerinden ellerini önüne şaşkınca açmıştı "...ama hepinizin burada, hep beraber varlığı bana her şeye dayanma gücü veriyor. Bu yargılamalar sizlerden bile gelse." dedi ve bir eliyle hemen yanındaki Alaz'ın bileğinden ona gülümseyerek okşadı.

"Sen bu halinle kendine yetebildiğini mi iddia ediyorsun? Arkandan mutlaka toplayan birileri olmalı senin." dedi Yaman karşısındaki adama cevap vermeden duramamıştı. Bir yandan tabağındakileri atıştırmaya devam ediyordu.

Adamın sesindeki imalı tondan ne söylemek istediğini çok iyi anlamıştı aslında Alaz, kesin Asi ile aralarında geçen o geceden bahsediyordu. Haberini olduğunu bilmiyordu afallamıştı.

"Bilmediğin konular hakkında yorum yapmasan mı?" dedi kaşlarını çatarak ve kızgın bir tonda Alaz.

"Bilmediğimi nereden çıkardın?" dedi tek kaşını kaldırarak kinayeli. Alaz'ın damarını yakaladığını hissetmişti, üzerine bastırmaya devam ediyordu. Aslında Alaz'ın hangi konudan bahsettiğini anlamamıştı, sadece ortaya bir laf atmış ve o da buna takılmıştı, o yüzden anın keyfini çıkarıyordu.

Kendini bu herife karşı zayıf ve aciz göstermek istemiyordu, bundan nefret ediyordu. O yüzden bugün kendini tutması gereken süreyi aştığını hissetti. Öfkeyle ağzını açıp, konuşmak üzereyken ortamdaki gerilimi hisseden annesi konuya girmişti.

"E, tamam çocuğum siz gün içinde konuşur halledersiniz bu konuyu. Zaten okula da beraber gideceksiniz, yolda artık dertleşirsiniz." dedi temennilerle dolu bir sesle. Üçünün de henüz bir yakınlık kurma anlamında çok yeni olduğunu biliyor, onları zorlamıyordu ama bir noktada birbirlerini kabullenmeleri gerekecekti.

Alaz anlamaz gözlerle annesine bakarken Çağla konuştu.

"Oldu, bir de servis arabasıyla bizi girişe bıraksınlar anne ister misin? O ne öyle hep beraber gideceğiz. Ben gelmem valla Rüzgar'ı arayacağım, beni de alması için. " dedi eli masadaki telefona kayıyordu.

"Evet, anne biz Çağla ile her zaman ki gibi gideriz. Bu ne alaka şimdi?" dedi Alaz da hırsla.

"Alazcığım ihmalkar olmayıp biraz sorumluluklarını bilseydin, bugünün araç muayene günün olduğunu bilirdin. Yani mevcut şartlarda bir araban yok. O yüzden beraber gitmek durumundasınız zaten." dedi Neslihan bir çırpıda.

Kafasına dank etmesiyle bir an durdu Alaz, o böyle işleri hiç takip etmezdi ki, hayatını yaşamaya devam ederken arka planda gerekli işler kendiliğinden hallolurdu. Aslında kendiliğinden değil de, onlar için çalışan onlarca kişi tarafından hayatlarındaki pürüzler özenle giderildi. Ki Alaz daha farklı pürüzler çıkarabilsin.

"Hıh..." diye sarkastik bir şekilde sesli kıkırdadı Alaz "...ne yapacak bizi abisi mi götürecek, kağıt arabasıyla mı yoksa." dedi alaycı gözlerini Yaman'a dikmişti yine.

Karşısındaki adamın kinayelerinin hiç tükenmeyeceğini anladığı için ona, kendi dilinden cevap vermek istedi Yaman. Ne kadar kendini tutmak istese de Alaz onu delirtecek bir şey buluyordu, yine onu yaşamak zorunda olduğu geçmişiyle vurmuştu. O da onu geleceği ile vuracaktı.

"Kağıt arabasını da iyi sürerim de, dedem sağ olsun bana kağıttan hallice başka bir araba hediye etti." dedi. Bilerek ve isteyerek sinsice Alaz'a bakıyor, onun yüzünün aldığı memnuniyetsiz şekilden dolayı dört köşe oluyordu.

Ece birden atladı. "Evet, abi görmen lazım, seninle oynadığımız araba yarışlarındaki arabalara benziyor." dedi direkt Alaz'a doğru.

Dedesi bir de bu adama araba mı almıştı? İnanamıyordu, şimdiye kadar dedesinden bir hediye alıp almadığını düşünmesi ve sonuca varması hiç uzun sürmemişti, çünkü almamıştı. Kayıp favori torunundan sonra o da dedeliğini rafa kaldırmıştı, ama görünen o ki tozlu raflar açılıyordu. Aklından geçenler ve Yaman'a duyduğu öfkenin giderek artmasına engel olamıyordu. Tüm bunlar olurken nasıl ondan hala bu hayalet abiyi kabul etmelerini beklerlerdi.

Sonra Yaman suskunluğunu bozdu. "Ama bugün olmaz anne, çünkü Asi'ye söz vermiştim. Onunla beraber gideceğiz okula." dedi.

Duyduğu isimle az önce giderek şiddetlenen fırtınalar bir nebze dinmişti, Asi mi demişti? Onunla bugün için okula nasıl gideceklerini konuşmadıklarını fark etti. Bunu atlamış olması da normal değildi, son günlerdeki bulanık zihnine bir örnek dahaydı.

Oturduğu yerde huzursuzca kıpırdadı Alaz, söyleyeceklerini toparlamaya çalışır bir hali vardı.

"Neyse ne, bakalım Eşref Soysalan parasını doğru bir araca yatırmış mı? Hem şimdi sen o kaba davranışlarınla anlamazsın, ilk günden haşat edersin arabayı. Aile varlığını koruma görevini bugün de ben üstleneyim." dedi. Asi için gidiyor olmanın yerine uydurduğu bahanenin gerçekçi olduğunu umuyordu ama karşısındaki hiçbir suratta buna inandıklarına dair bir iz yoktu, aksine hepsi, Yaman dâhil dudaklarını birbirine bastırarak tebessüm ediyordu.

Kahvaltı faslı bitmiş, arabaya binmek için kapıdan çıkıyorlardı. Kapıda, harekete hazır camlarındaki filmler dâhil simsiyah, parıl parıl bir BMW görünce kısa bir an duraksadı. Buydu işte yıllarca kayıp olup, bulunduktan sonra ona sundukları ödül. Peki, yıllarca kendisinden kardeşlerinden esirgenen bu sevgi selinin bir anda bu kadar her yerden taşmasının kendi üzerinde yaratacağı tahribatı gerçekten hiçbiri düşünmüyor olamazdı değil mi? Durduğu yerde ensesini istemsizce kaşıdı ve kafasını eğerek yavaşça salladı. Sonra arabaya binmek için adımlamaya başlamıştı.

Yaman çoktan sürücü koltuğuna yerleşmişti. Arka kapıya yöneldiğini fark ettiği Çağla'yı eliyle kolundan tuttu.

"Kızım geçsene öne." dedi umursamaz görünmeye çalışarak.

Çağla birden afallamıştı. "Sen otursana işte, abinle..." sonra fısıltı halinde konuştu "...hem bu bilmez şimdi bizi bir yerlere yuvarlamadan önce mani olursun Alaz." dedi hafif tereddütle.

"Ya banane, ne hali varsa görsün, arabam var diye hava atmayı biliyor. Görelim bakalım, motoru nasıl bağırtıyor. Yabani. Geç sen öne."

Onun bu ısrarları sonrasında yüzüne anladığına dair bir ifade oturdu Çağla'nın "Sen gerçekten Asi birazdan okula kadar olan 10 dakikalık yolu, senin yanına otursun diye, plan mı yapıyorsun?" dedi inanamayarak ve gülerek.

Alaz umursamaz bir tavırlar ellerini ceplerine atmıştı, bir ayağını sallıyordu.

Bu halini gören Çağla kıkırdadı. Bir eliyle Alaz'ın kolunun üstüne ritmik olarak 2-3 kere hafifçe vurdu. "Bunu diyeceğim hiç aklıma gelmezdi ama gerçekten geçmiş olsun Alaz Soysalan. İstanbul gecelerimizin de başı sağolun bir womanizer kaybettik, acımız büyük. Rest in peace."

Kızın onunla dalga geçmesi ve işin kötüsü söylediklerinin doğru olmasından dolayı utanmış ve huzursuz olmuştu. Kolundaki elini hafifçe itti.

"Abart sen de. Hadi bin hadi." diye onu ön koltuğa yönlendirmeye devam ediyordu.

Sonunda Alaz arka koltukta olmak üzere araca yerleşmişlerdi ve ilerliyorlardı. Daha yeni kardeş olduğunu öğrenmiş üç kişinin kapalı bir mekânda bulunmasından doğacak sessizlik ve huzursuzluk hali her yanından hissediliyordu. Ortamdaki bu havayı Yaman'ın çalan telefonu bozmuştu. Bir eli direksiyonda, bir eli ile telefonu kulağına götürüp konuşmaya başladı.

Hemen yanındaki Çağla çatılmış kaşlarla ona bakıyor ve konuşuyordu. "Bağlasaydın ya telefonu arabaya, kaza yapıp öldüreceksin bizi böyle."

Bir yandan telefondan konuşup bir yandan Çağla'yı dinleyen Yaman anlamaz ve şaşkın bir ifade ile Çağla'ya bakıyordu. "Ne bileyim." dedi fısıltı halinde sonra telefondaki sese döndü. "Sana demedim güzelim, evet, evet, hee anladım. Tamam ya sorun değil, keşke biraz daha erken çıksaydım. Neyse okulda görüşürüz o zaman. Hadi dikkatli git." dedi.

Konuşma şeklinden, "güzelim" ifadesinin tonlamasından ve içinde okul geçen konuşmadan konuştuğu kişinin kim olduğunu anlaması hiç uzun sürmemişti Alaz için. Gerçekten Yaman'ın Asi'nin hayatında kapsadığı alana her gün daha fazla tanık oluyordu, kendisi bugün daha onunla hiç konuşamamıştı bile ama Yaman'ı arayıp onu her konuda bilgilendiriyordu. Memnuniyetsizce iç geçirdi ve kafasını hafifçe ön tarafa doğru eğdi. Sonra hemen konuştu.

"Ne oldu, Asi niye gelmiyormuş?"

"Asi olduğunu nereden anladın ki?" dedi Yaman.

Sorularına sürekli soruyla karşılık vermesinden bıkmıştı bu adamın "Bak cidden uzatma, bir soruya da öylece cevap ver."

Onun bu sinirli halinden yine memnun olmuştu Yaman zevkle gülümsedi ve daha fazla süründürmek istemedi. "Erkenden çıkması lazımmış projesi için ozalitçiye uğrayacakmış, o yüzden çıktım ben okula gidiyorum dedi. Oldu mu yeterli mi açıklama." bıkkın bir sesle konuşuyordu.

Aldığı yanıtla sırtına tekrar koltuğa yaslamıştı Alaz. "Ulan bir gün arabamız yok, kızı yürüyerek ozalitçilerde süründürdük iyi mi?" diye mırıltı halinde kendine dert yanıyordu.

"Aaa evet, bana sormuştu hatta her zaman gittiğim yeri." dedi Çağla birden hatırlayarak.

"E Çağla, fındık Çağla, canım ikizim neden baştan söylemiyorsun, biz neden hep beraber böyle okula gidiyoruz o zaman. Hı?" dedi Alaz dişlerini birbirine bastırarak.

"Aklımdan çıkmış, kafa mı bıraktınız sabahtan beri birbirinizle sataşıyorsunuz. Boşanma davasının son celsesindeki karı kocalar gibi. Üff" diyerek yaka silkelemişti.

Onun bu tepkisine memnuniyetsizce gözlerini devirmişti Alaz ve bir anda önce artık bu yolculuğun bitmesini istiyordu.

***

Okula giriş yapıp biraz ilerledikten sonra yan kaldırımda yürüyen, elinde büyükçe bir poşet taşıyan Asi'yi, zaten okul alanına girdikten sonra onu aramaya başlayan gözleriyle hemen fark etmişti. Alaz oturduğu arka koltukta kıpırdandı.

"Dur, dur yavaşlasana." dedi bir elini öne doğru getirerek, gözleri dışardaki Asi'ye bakıyordu hala. Yaman'ın istediği kadar yavaşlamadığını fark eden Alaz, aniden öne doğru eğilip, direksiyonu yerinden oynatıp, Asi'nin dikkatini çekmek için kornaya basmıştı.

"Dur lan, ne yapıyorsun, kaza yaptıracaksın bana." dedi Yaman canhıraş, direksiyonu eski haline getirmeye çalışıyordu.

Arkasından işittiği ve camları dâhil simsiyah arabanın içindekileri seçmekte zorlanır bir şekilde o yöne gözlerini kısarak bakıyordu Asi. Sabahtan beri uğraştıkları ve taşırken zorlandıkları düşünülürse bugün okuldaki günün nasıl biteceğine şaşırıyordu. Yetmezmiş gibi bir de hangi şımarık veledin canı sıkılmıştı da, oyuncağının kornasına basıp duruyordu böyle.

Ondan tarafa baktığını fark edince arabanın içinde ona doğru gülümsedi Alaz, sonra ifadesi biraz çöktü.

"Bir de bakıyorsun ya, her korna çalana ne bakıyorsun kızım sen." diye huzursuzca mırıldanıyordu. Aniden sesini yükseltti. "Hadi dur burada, benden bu kadar, daha fazla katlanamıyorum." diye kapıyı açmak için elini kapı kilidine götürdü ve Yaman daha tam duramadan, arabadan atladı. Asi'ye doğru büyük adımlarla ilerlemeye başlamıştı bile.

Onun bu telaşlı hareketlerini takip edince Asi'yi gördüğünü fark etmişti Yaman, kafasını hayretle salladı ve bir elini sorar gibi yapıp Çağla'dan tarafa döndü.

"Siz 9 aylıktınız değil mi, erken falan değil. Bu hep böyle tezcanlı mıdır?" dedi sorar gözlerle.

Çağla, Alaz'ın bu aşk sarhoşu hallerine Yaman'ın şok olmasına gülüyordu. "Valla doğumumuzda bir sıkıntı yok, o tamamen Alaz ile ilgili he bir de Asi ile. Asi'den önce kimsenin peşinde bu kadar pervane olmamıştı. O yüzden her geçen gün yapacak daha salak hareketler bulabiliyor." dedi gülümsemeye devam ediyordu.

Şaşkınca kafasını az önce sadece Asi'nin olduğu ama artık Alaz'ın da yanında olduğu, elindeki poşetleri almaya çalıştığı yöne çevirdi Yaman. Alaz'ın ifadesi, kıza bakışı ve ona karşı hal ve tavırları günlerdir aynı evde yaşadığı adamdan ne kadar farklı olduğunu bir çırpıda anlayabiliyordu. Yüzü gülüyor, gözleri ışık saçıyordu. Elleri ve kollarıyla onu sarmalamak için telaşlı olduğunu erkek içgüdüsüyle iyi bir şekilde anlayabiliyordu. Bu adam, içinde bulunan birbirinden farklı bu iki karakteri ile tek bir bedende nasıl yaşıyordu. Hayretler ederek onlardan tarafa tekrar baktı. Camını açıp Asi'ye gülümseyerek kafa selamını verdi. Sonra araç yolundan, önce Çağla'nın fakültesine gitmek üzere yola devam ettiler.

***

Alaz, böyle başlayan sabahlarına bayılıyordu, bu manzara için uyandıktan sonra birkaç saat beklemesi gerekmesine sinir oluyordu. Güne onunla uyanabilmek ve başlamak her şey den çok daha güzel olurdu. Asi'nin şaşkınlıkla yarım açılmış dudakları ve gülümseyen gözlerine bakarken elindeki büyük poşeti almak üzere harekete geçmişti Alaz.

"Benim gözlerim yanlış mı gördü, yoksa sen Yaman'ın kullandığı arabadan mı indin az önce?" dedi Asi, gözleriyle Alaz'ın hareketlerini takip ediyordu. Sonra onun enfes kokusu burnunu doldurdu.

Alaz, kızın üzerindeki fazla yükleri alınca boşta kalan bir eliyle onu sırtından sıkıca kendine çekmiş ve sarılmıştı, güzel kokusunu duyumsamak, yumuşak teniyle temas etmek sabahtan beri gerilen bütün vücuduna çok iyi gelecekti biliyordu. Saçlarına ufak öpücükler kondurduktan sonra Asi biraz geri çekildi, bu fırsattan istifade onu yanağından ve dudağının kenarında da peş peşe öptü.

"Hatta eksik bile görmüşsün, Çağla'da vardı. Abisi bugün bize servis yaptı." dedi, bir elini kızın omzuna atmış okul binasına doğru yavaşça adımlamaya başlamışlardı.

Asi, kendisini çepe çevre saran, dokunuşları ve öpüşleriyle sabahın bu saatinde bile mest eden Alaz'a bir kolunun altında hafifçe kafasını çevirmiş bakıyordu. Baktığı açıdan gördüğü düşünceli gözleri ve onları çevreleyen uzun kirpikleriyle kıza yine bambaşka şeyler düşündürtmüştü, gerçeklikten uzaklaştırmıştı. Sonra Alaz'ın bahsettiği konunun büyüklüğü ile şaşkınlığı arttı. Gerçekten üç kardeş için bu çok büyük bir adımdı.

Yüzü mutlulukla ışıldadı. "Bu çok güzel bir haber, bugünü kesinlikle not alacağım. Keşke sizinle gelip bu durumun keyfini çıkarsaydım, off pişman oldum." dedi hafifçe yüzünü ekşiterek.

"Güzelim, inan kaçırdığın bolca atışmadır, başka bir şey yok. Merak etme. Hem bence çok sevinme bir daha düşmem bu tuzaklara. Yumuşak karnımı buldular oradan oynuyorlar işte. Ne yapacağım ben çok açık veriyorum." dedi birden durdu ve her iki eliyle onu belinden tutarak kendine yaklaştırdı.

Asi, anlamaya çalışır gözlerle ve tebessümle onun açık kahve gözlerine aşağıdan bakıyordu. Onun ağzından duymak için anlamaz gibi sordu.

"Neyi belli ediyorsun ki sen, neymiş senin yumuşak karnın?" dedi, nefesi adamın çenesine, boynuna çarpıyordu.

Belinde olan eliyle onu biraz daha kendine bastırmıştı.

"Bir de soruyorsun..." dedi puslu sesiyle. Gözleri, kızın kara gözlerinde, minik burnunda, soğuktan hafif kızarmış yanaklarında dolandı ve en son dudaklarında biraz daha fazla oyalandı "...hiç utanmıyorsun da beni düşürdüğün bu hallerden değil mi?" dedi gözlerini kısıp, yüzünü biraz daha kıza doğru yaklaştırmıştı.

Aralarından hava geçmeyecek kadar vücutlarının temasları ve adamın nefesini dudaklarında hissetmesiyle, havanın soğukluğunu artık hissetmediğini fark etmişti. Çünkü Alaz yanında olunca kendiliğinden peydah olan o kor sıcaklık içten içe onu yakmaya başlamıştı.

Sonra okulun girişine yakın yol üstüne olduklarının farkına varınca hafifçe gövdesini ondan ayırdı ve konuştu.

"Yani ben utanacak bir şey yapmıyorum, bak sadece duruyorum işte böyle." dedi masumca ve hafifçe yukarı kaldırdığı kaşları ile iki elini yan taraflarına doğru havaya kaldırmıştı.

Onun bu üzerindeki etkisinden habersiz, masuma yatan numaralarına kayıtsız kalamadı Alaz, kafasını hafifçe eğerek güldü sonra vakit kaybetmeden belinden kendine çekerek aralarındaki mesafeyi tekrar kapattı.

Kendisini, vücuduna yaslamasının hızıyla kafasını adamın boynuna gömmüştü Asi, her zaman açık bıraktığı gömleğinin üst düğmeleri sayesinde nefesleri adamın boynunda ve köprücük kemiğinde dolanıyordu.

Teninde hissettiği kesik nefeslerin de etkisiyle Alaz, kızın kulağına doğru eğildi ve fısıltı halinde konuşuyordu. "Sorun da bu ya, öylece duruyorsun ve beni kendine hapsediyorsun. İçimde sebep olduğun, bana hissettirdiklerini çok değil birazını sana gösterebilsem, bana üzüntünden kahrolurdun." kafasını kaldırmadan onu kulağının altından hafifçe öpmüştü.

Bugün ki planında elinde taşıdığı projesini tamamlamak vardı, ama sabahın bu saatinde daha büyük sınavları olacağını nereden bilebilirdi ki. Belinden ona sıkıca sarılmış, yoğun kokusuyla başını döndürdüğü yetmiyormuş gibi bir de kulağına onda yarattığı hisleri arsızca söylüyordu. Acaba kendisinin neden olduğu yangınlardan haberi var mıydı? Şu an bile onu sıkıca tutmasa muhtemelen bacakları kızı ayakta tutacak güçte olamazdı. Eh madem kendi üzerindeki etkisinden haberi yoktu, ona bugünü tamamlamasına yetecek enerjiyi vermenin doğru olduğunu düşündü birden Asi, gözleri mutlulukla parladı.

Dudaklarının zaten hemen dibinde olan adamın köprücük kemiği üzerine nefesini bırakarak konuşuyordu Asi "Bu ifadeler..."dedi minik bir öpücük bıraktı konuştuğu yere "...bana çok tanıdık..." biraz daha yukarıya yine ufak bir öpücük bıraktı "...geldi." son öpücüğünü boynuna doğru çıkarmıştı "...nedense." dedi ve Alaz'ın boynuna gömdüğü kafasını kaldırıp onun gözleri ile buluşmak, duygularını okumak istedi. Teninin sıcaklığı ile buluşan dudaklarındaki titreşimler onu mahvediyordu.

Sadece varlığı ile onda yaşattığı yıkımlardan bahsederken, nefesini ve dudaklarını vücudunda hissetmesiyle bu yaşadıklarının sadece bir ön izleme olduğunu hissettirmişti Asi ona, onu her geçen gün tanımak, her hücresini keşfetmek hayatındaki en büyük zevkiydi. İçinde yükselen sıcaklık ve artan nabzıyla mümkün olsa onu buradan baş başa kalabilecekleri bir yere sürüklerdi. Ya da belki mümkündü, aklına bir fikir gelmiş gibi hınzırca gülümsedi ve kızın elini tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı.

Asi şaşkınca açılmış gözleri ve sürüklenerek Alaz'ı takip eden gövdesinin temposuna ayak uydurmaya çalışıyordu.

"Dur, nereye." diye nafile bir çabayla gülüyor ve gittikleri yeri öğrenmeye çalışıyordu.

Alaz hızlı adımlarla okula girmişti, sıkıca tuttuğu kızın elini bırakmıyor ve ara ara arkasına dönerek ona gülümsüyor, nereye gittiklerini öğrenmeye çalışan nafile çabasına parmağıyla "şşş" hareketi yaparak onu oyalamaya çalışıyordu.

Binanın ikinci katına çıktıktan sonra girdikleri koridorlar giderek tenhalaşıyordu. Varmak istediği yere geldiğinde kapıyı hızlıca açtı ve arkalarından kapattı Alaz. Asi'nin ve kendi elinde taşıdıklarını telaşla yere bıraktı. Onu belinden kucakladığı gibi havaya kaldırdı, gülerek yüzüne bakıyor ve ulaşmak istediği yere giderken kafasını ara sıra kızın göğüslerine yaslıyordu.

Alaz'ın bu bitmek tükenmek bilmez enerjisi ve sevgisini tüm çıplaklığı ile sergilemesi, teninde, göğsünde hissettiği varlığı ile şimdiden başı dönmeye başlamıştı. Aniden masadan düşen birkaç parça eşyanın sesini işitmişti. Ona yer açmak için eliyle masadakileri savuruyordu adam. Kendini masanın uç kısmında oturur vaziyette buldu. Alaz, zarif ama bir o kadar da telaşlı el hareketiyle kızın bacaklarını iki yana ayırmış ve kendi gövdesini ortaya yerleştirmişti. İki eliyle onu belinden aşağı yukarı hareketlerle okşuyordu. İstekli ve tutkulu gözlerini kızın kara gözlerine dikmişti, onda da duygularının karşılığını görebiliyordu.

"Nerede kalmıştık?" dedi aşağıda başlayan o kıvılcımdan bahsederek, sonra yavaşça onu öpebilmek için boynuna yöneldi.

Yoğun öpüşleri ve dudaklarının hareketliliği ile istemsizce ona yer açabilmek için kafasını geriye atmıştı Asi, iki eliyle onu omzundan tutuyordu. Her ne kadar şu an tüm vücudu arzu ve ihtiyaçtan zonklasa da şu an nerede olduklarını bile bilmediği bir oda da bulundukları durum çok tuhaf geliyordu.

"Ah, yavaş." dedi inilti halinde, boynunda neredeyse adamın dişlerini hissetmişti, acının aynı zaman da tatlı olabileceğini bu zamana kadar hiç düşünmemişti. Bu durum daha fazlasını istemesine neden oldu. Omzunda olan parmaklarıyla onda aynı etkiyi yaratmak için tırnaklarını sıkıca bastırmıştı.

Ondan gelen iniltileri duymak ve ellerinin altında kıvrıldığını fark etmek, doyumsuz olan bünyesini daha da harekete geçirmişti. Kafasını gömdüğü boynundan kaldırdı ve kızın istekli gözleriyle buluştu. Bir şey söylemesine izin vermeden dudaklarını buluşturmuştu. Yavaş ve sakin başlayan öpüşlerini, ellerini kendi yüzünde hissetmesi ile hızlandırmıştı. Şimdi o da, bir elini kaldırmış ve başparmağı ile kızın yanağını okşarken onu nefessiz bırakacak şekilde öpmeye devam ediyordu. Yoğun ve çekiştirerek alt dudağını öpüyordu. Dişlerinin arasına alt dudağını hafifçe hapsetti ve Asi'nin tutkundan kapanmış gözlerine baktı. Kendisini de görmesi için belinden onu kendine biraz daha yaslayarak uyardı.

Bacaklarındaki giderek artan yoğun sıcaklık, Alaz'ın onu daha da kendisine çekmesi ile hat safhaya ulaşmıştı. Dudaklarında hissettiği baskı ile girmiş olduğu trans halinden çıkmış ve gözlerini açtığında Alaz'ın tutkudan koyulaşmış gözleri ile buluşmuştu. Aralarında gün geçtikte artan ve hiç duracağa benzemeyen bu yoğun duygular onların sonu olacaktı, bunu içten içe biliyordu. Dişlerinin arasında olan dudağını yavaşça çekerken, emmişti.

Gözlerinde Asi'nin de kendini istediğini görmesi ve dört bir yandan onu kuşatan yoğun kan akışından dolayı, bulundukları yeri ve ortamı düşünmeden masanın üzerindeki diğer eşyaları da sağa sola savurmaya başlamıştı. Belinden tuttuğu eliyle yavaş ve kontrollü olarak onu masaya tamamen yatırmıştı ve üst gövdesinin ağırlığını hafifçe ona yaslamıştı. Yoğun öpüşlerini dudaklarından ayırmış ve boynuna oradan göğüslerine olmak üzere yol çiziyordu.

Kafasını yasladığı tahta masanın verdiği rahatsızlık, içinde hissettiği yangının verdiği rahatsızlık yanında hiç kalırdı. Öylesine tutkuyla ve istekle çevrilmişti ki adamın öpüşlerini daha iyi hissedebilmek için beli yattığı yerde yay gibi kıvrılmıştı, her iki eliyle onu saçlarından, ensesinden tutuyor ve öpüşleriyle yol aldığı teninde daha fazlası için ona eşlik ediyordu.

Gözlerini yukarı devirdiği bir anda bulundukları odaya gözleri ilişmişti, duvarlarında çeşitli posterler ve tablolar asılı, içerisindeki birkaç masa ve fazlaca sandalyenin bulduğu, raflarında pek çok kitap ve evrak olan klasik bürolardan birine benziyordu. Sonra oranın bir büro olduğu gerçeği ile aniden afalladı, burası bir büroydu ve birazdan çalışanlar gelecekti, saat kaç olmuştu. Bulunduğu duruma inanamıyordu.

Yaşadığı telaşı ve içindeki sıcaklığı birbiriyle dengelemeye çalışırken inilti halinde konuşuyordu. "Alaz"

İsmini en uygunsuz tonda Asi'nin dudaklarından işitmesiyle göğüs çeperine kondurduğu öpücüklere aniden ara verip gözlerini ondan gelecek komuta dikmişti. Saniyeler içinde cevap gelmeyince tekrar yukarı doğru hareketlendi ve onu dudağından öperken kesik kesik konuşuyordu "Efendim, güzelim, seni dinliyorum." dedi koyu sesiyle.

"Durmamız lazım birileri gelebilir." dedi nefes nefese ve içindeki durmaması için yalvaran tüm duygulara inat.

"Bunu sen mi söylüyorsun, hem başlatıp, hem de böyle bitiremezsin, oraları çoktan geçtik." dedi nefesi yüzüne çarpıyordu. Bir elini kızın belinden kalçasına doğru indirdi, yavaşça okşadıktan sonra kızın bacağını kaldırıp kendi belini sarmasını sağlamıştı. Her anlamda kendisini ona hissettirmek istiyordu.

Bacağıyla onu belinden sıkıca sardıktan sonra, bir elini yoğunluktan kızaran yanağına götürdü ve hafifçe okşadı. Kafasını masadan ayırarak biraz yükseldi ve onu öptü, sonra konuştu. "Ama burası dedi..." devam edip, itiraz edecekken hemen Alaz söze girdi.

"Hem senin bana bir masa sözün vardı." dedi arsızca gülümseyerek, hala vücudunun ağırlığını çekmemiş ve kızı her yerden çevrelemişti.

Asi yine kuşkulu gözlerle ona bakıyordu, neden bahsediyordu acaba.

"Kanında yasal sınırlar içerisindeki alkol promili olduğunda bu konuyu tekrar masaya yatıralım." dedi çabucak, kızın her bir kelimesini tamamen alıntılayarak.

Şaşkınlıkla gözleri açıldı Asi'nin günler, günler öncesinden onu locadan topladığı zamandan bahsediyordu ve o zaman kendinde bile değildi. Adamın o halden düzelmesi ve kendine gelmesi bir tam gününü almıştı, o geceye dair bir şeyleri hatırlıyor olmasına çok şaşırmıştı.

"Şu an tüm şartları fazlasıyla sağlıyorum, sence? Kafam kristal berraklığında, gerçi kokun ve güzelliğinle başımı döndürüyorsun ve düzgün düşünemiyorum ama senin bahsettiğin bu sarhoşluk değildi. Yani tamamen yasalım...." boşta olan elini kızın başının yanından masaya yaslamıştı hafifçe vurarak sağlamlık kontrolü yapıyordu "...hem masamızda hazır. Ben beklemek için bir neden görmüyorum." dedi hınzırca gülümsüyordu.

Onun bu gayreti ve kendisini ikna etme çabasına önce dudaklarının birbirine bastırarak gülmemeye çalıştı Asi, sonra dayanamadı ve hafifçe gülmeye başladı.

"Sen gerçekten o yüzden mi koşarak bizi masalı ilk odaya getirdin." kendine hâkim olamıyordu ve giderek daha fazla gülmeye başlamıştı.

Altında hareketlenmesi ve ona gülmesiyle Alaz da gülmeye başlamıştı. Ama yükseldikleri bu duygundan inmelerine izin vermeyecekti. Neşeyle gülümseyen dudaklarını aniden buldu ve gülüşlerini zapt etmek için hırsla öpmeye başladı. Kızın tekrar onu kendine kaptırdığını görünce dilini içeri bıraktı ve onunkiyle buluşturdu. Bir eliyle, kendini ona daha fazla yaslamak için uzandığı masadan yükselen kızın belinde dolanıyor onu kendine mümkün oldukça çekiyordu.

Asi, bir süre sonra gülmeye devam ediyordu, hala Alaz'ın zekâsını hafife aldığı için kendine kızıyor ve hayatta istediği bir şey için sınırları nasıl zorlayabildiğine şaşıyordu.

Dudaklarında hissettiği gülücükle öpüşlerini kesmişti Alaz.

"Güzelim bak dikkatimi dağıtıyorsun, tamam sonra beraber güleriz." dedi çocuk gibi ve sitemkâr bir tonda konuşuyor, işine konsantre olmaya çalışıyordu.

İki eliyle onu saçlarından tuttu ve gözlerini görebilmek için hafifçe kafasını kaldırdı Asi. Gülümsüyordu.

"Hafızana hayran kaldığımı söylemeden edemeyeceğim Soysalan. O geceye dair başka neler hatırlıyorsun?" dedi merakla.

Sorusunun cevabı öyle basit ve güzeldi ki Alaz'ın yüzü aydınlandı. Nefesini daha iyi hissetmesi için dudaklarına biraz daha yaklaştı ve konuştu. "Deli gibi âşık olduğum adam dediğini hatırlıyorum ki o ben oluyorum." yüzünde gururla karışık sevinç vardı.

Onu böyle mutlu edebildiği için, içi içine sığmıyordu Asi'nin, gözlerindeki parlaklık ve son günlerde sürekli üzerinde olan asabi halinden sıyrılmış olması onu çok mutlu ediyordu. Yine de ipleri sağlam tutmakta fayda vardı.

"Diyorsun, başka?" dedi. Bir eliyle yavaşça yanaklarını okşuyordu.

O geceye dair hatırladıkları kesik kesik gelip gidiyordu, en kesin hatırladıkları bunlardı ama geri kalanlar yarım yamalaktı, o yüzden sorusuna cevap veremeden bir süre tereddütle bakarak bekledi.

Kendine söz vermişti Asi, Alaz bu konuyu açmadan hiç bahsetmeyecekti ama işte kendini açmıştı ve o zamandan içinde kalanları söylemek istiyordu.

"Başka pek hatırlayamadım, en net bunlar." dedi gülümseyerek Alaz.

"Dur ben sana hatırlatayım." dedi Asi, üstüne tamamen yasladığı gövdesini, sert ve kemikli göğsüne bastırdığı iki eliyle iterek uzandığı masadan kalkmaya çalışıyordu.

Bulundukları yakınlık halini bozacağını fark ettiğinde ve onu kendisinden ittiğinde gelecek konunun ciddiyeti ve arzudan zonklayan vücudunun şiddeti ile içini korku kaplamıştı.

"Bekle, napıyorsun, güzelim, dur." çaresizce onu durdurmaya çalışıyordu ama Asi çoktan ayağa kalmıştı ve elleriyle karışmış buklelerini düzeltmeye çalışıyor, üstüne çeki düzen veriyordu.

İyice kendine çeki düzen verdiğinden emin olduktan sonra Alaz'a baktı Asi. Yüzünde şaşkın bakışı, yakası buruşmuş gömleği, bir şekilde kayarak omzuna çıkmış kolyesi, dağılmış saçları ile ne kadar kendinden geçtiğini fark etmişti. Gülmemek için yanaklarını içerden ısırıyordu, dayanamadı ve yanına adımladı. Elleriyle onu düzeltmeye çalışıyordu. Yakasını düzeltti, saçlarına yetişmek için ayaklarının üzerinde yükseldi ve onları geriye doğru taradı. En sonunda hala omzunda duran kolyesini yerine getirmek için bir parmağı ile onu tuttu, yerine bırakmadan önce parmağı ile kolyesinden onu kendine doğru çekti. Dudakları arasında çok az bir mesafe vardı.

Asi'nin bu soğukkanlı ve tehditkâr tavırları ile gerginliği giderek artıyordu Alaz'ın, az önceki alt üst hallerinden bu aşamaya geçiş hızları çok ani olmuştu. Kızı bu kadar tetikleyecek ne yaptığını öğrenmeye çekiniyordu. Delici bakan kara gözleri ile buluştuğunda hafifçe yutkunmuştu.

"O gece gördüğüm o tablo, ara ara hala aklımda canlanıyor. Kendini, beni umursamadan, kendini yok etmeye çalışman. Etrafında pervane olan kızlar. Bir adım ilerisine geçip, az önce benimle yapmaya çalıştığın şeyi onlarla da yapmandan seni alıkoyan saniyeler. Saniyeler ve ani kararlar Alaz, hayatımızı onlar belirliyor..." kendini ifade etmek için adamın ağzını açacağını fark ettiğinde, diğer işaret parmağını onu susturmak için dudaklarını götürdü ve devam etti "...biliyorum, hayatının en zor gecesiydi. Zaten duygularımla hareket eden yanım, mantığımı yerle yeksan eden yanım o yüzden deli gibi seni istiyor ve her dokunuşunda çekimine kapılıyor. Ama derinlerden bağırarak kafamın içinde yankı yapan o mantığım bana bu yaşadıklarımızın yoğunluğunun, doğru olmadığını ve burada bulunmamam gerektiğini söylüyor. Hoş, hala burada ve bunları konuştuğuma göre arada kalmaktan ve kendimi cezalandırmaktan hoşlanıyor gibiyim..." zinciri biraz daha çekti dudakları dudaklarına temas ederek konuşuyordu şimdi "...ama seninle el ele o ateşe atlamam için beni inandırman lazım Alaz. Tüm benliğinle beni sevdiğine ve ilk zorlukta o eli bırakmayacağına, başka maceralara yelken açmayacağına inandırman lazım." dedi bir süre kara gözlerini adamın şaşkınlık ile açılmış gözlerinde gezdirdi. Sonra aniden zinciri bırakarak onun geriye doğru yalpalamasına sebep oldu.

Az önceki gözü kara halinden hiç eser yok gibi olduğu yerde bir tur döndü ve tebessümle Alaz'a bakıyordu.

Duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. Asi, tanıdığı hiçbir kıza benzemiyordu ve hiçbir zaman kolay bir kız olmamıştı. Bu hale gelmeleri bile ne kadar uzun zaman almıştı, ama şimdi her bir duygusu onu bu denli yoğun isterken, ona tamamen sahip olamamak ve yıktığı güveni tekrar sağlamak için çokça çabalaması gerektiğini kendiliğinden ürperen vücudunda dibine kadar fark etmişti. Yaşadığı çalkantılı olaylar ile eski haline dönmüş ve ona her an eski zamanlarına tekrar dönebileceği gibi yanlış bir imaj çizmişti.

"Asi ben..." dedi konuşmak, kendini açıklamak istiyordu.

Yerdeki çantasını ve eşyalarını alırken Alaz'a bakıyordu Asi. "Biliyorum Alaz, biliyorum ki sen bunun için en iyisini yapacaksın ve kendini ispatlayacaksın..." dedi imalı bir tonda ve tebessüm ederek "...o zamana kadar..." az önce üst üste oldukları masaya ve etrafına saçılan karma karışık dosyalara, kalemlere ve kâğıtlara baktı ve onları işaret etti "...önce burayı toplamakla başlasan iyi olacak gibi." dedi ve ona doğru havadan öpücük atarak, sanki hiçbir şey yaşamamışlar gibi odadan çıktı.

Kafasını iki elinin arasına almıştı ve dışa doğru derin nefesler vererek kendine gelmeye çalışıyordu. Yaptıkları, bir türlü kopamadığı eski benliği ve yanlışlarıyla hayatındaki hiçbir şey şu an yolunda gitmiyor görünüyordu. Gözleri istemsizce yerlerde dağılmış eşyalara kaydı, yerden kaldırmak için bir kaleme uzanmıştı.

Kızın incecik ve dokunduğunda parmakları içine geçen zarif vücudu gözünün önünden gitmiyordu. "Taş olduğunu biliyorduk da Asi kız..." sinirle elindeki kalemi karşı duvara fırlatmıştı "...sen çatlamaz bir kaya çıktın." dedi, aniden değişen yüz ifadesiyle hınzır bir şekilde gülüyordu. Gülüyordu, çünkü hayatında kolay olan şeylere yer yoktu, onu her zaman zorlayan ve daha fazlasını vermesi için kırbaçlayan zorlukların peşinden koşmaya bayılırdı. Asi, hayatının tam ortasında konumlanmış ve dört bir yanı denizlerle çevrili bir adadaydı ve Alaz, nefesini yitirene kadar ona sahip olabilmek için yüzeceğini biliyordu.



-------

Continue Reading

You'll Also Like

116K 14.4K 23
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...
95.7K 7.3K 45
Uyuşturucu bağımlısı bir kadın ve ona aşık olan Kerem Aktürkoğlu. • º • º • º • º • º • º • º • º • º • º • Başlangıç - 08.06.24 Bitiş - 1...
dahlia By julie

Fanfiction

205K 21.8K 30
sıradan bir aşk istemiyorum, lanet bir fırtına istiyorum. uykusuz geceler ve sabahın dördünde bitmek bilmeyen sohbetler istiyorum. tutku ve çılgınlık...
9.5K 2.8K 34
ve işin sonunda, yine o ve ben varız.