ESARETİNDEN KURTULUŞ

By okuryazarbirkiz00

56.5K 2.2K 395

"Kimim ki ben Komutan? Vural Aslanbeyin artığı. Para ile satın aldığı bir o-" Elini Zümrütün dudaklarına bast... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8

1.7

1.5K 68 7
By okuryazarbirkiz00


🌙

Ağlayan oğluna bakarken mırıldandı Zümrüt. "Ha bu felağun kuşi, demirdendir pençesi. Kuş yollarım kanadini, uç da getir annesi." Esaretinden ikinci yılıydı genç kızın. Şimdi kucağında bir yaşında yemyeşil gözlerini doldurmuş oğlu vardı. Onun oğlu, küçük bir kadın olarak girdiği bu evde bir çocuğun annesi olmuştu. Bu neniyi, Ceylan ablası ile söyleyecekti. Sahi Ceylan ablası neredeydi? Her şeyden onu koruyan, Remziye dahi karşı gelen Ceylan ablasını istiyordu Zümrüt. Beş yaşında bir çocuk gibi ağlayıp 'Ceylan ablam gelsin' diye feryat etmek istiyordu. Artık yapamazdı. Anne olmuştu, önceliği çocuğuydu. Kendi annesinin yaptığını yapmayacaktı. Onu çocuklarından ayıran yalnızca ölüm olacaktı. "Neni uşağum neni, oy neni neni. Neni uşağum neni, oy neni neni." Memleketini özlemişti Zümrüt. Yemyeşil ormanlara sırtını çevirip Fatsada nefeslenmeyi özlemişti. Bu cehennemde onun bütün özlemlerini gideren biri vardı. Deniz kokulu oğlu, Egesi. Minik bebeği. "Oğlum adam olacak. Kani deli akacak. Mertluğun destanini benim oğlum yazacak." Ağlayan minik oğlu gibi ağlamaya başladı Zümrüt. O teyze olacaktı, anne değil. Anne olacak yaşta değildi ki o. Cihan amcası neredeydi? Onu neden kurtarmıyordu? "Neni uşağum neni, oy neni neni. Neni uşağum neni, oy neni neni." Ceylan ablası oğul ninisini ikizlerinin iki erkek olduğunu düşünürken esberlemiş. Bir ay boyunca her konuştuklarında söylemişti. Şimdi Zümrütün ezberinde kalan bu nini hala onu kurtarmaya gelmeyen Ceylan ablasını, hiç görmediği minik ikizleri, Kuzey abisini, Cihan amcasını, Serap teyzesini ve Ceylan'dan sonraki en iyi arkadaşı, kardeşi olan Hilali hatırlatıyordu. "Oğlum adam olacak..." Oğluna bakarak mırıldandı bu sözleri. Onun gözlerinde bulduğu bu huzur çok sürmedi.

Kilitli kapı zorlandı. "Kilitlenmeyecek demedim ulan ben sana? Aç şu kapıyı hemen aç!" Canavarları gelmişti. Korkak adımlarla açtı kapıyı. Hemen ardından yüzüne bir darbe aldı. Lanetler okudu kendine, ona bunu yapana, minicik oğlununun göz yaşlarını durduramamasına. "Ne yapıyordun lan? Kendine bir şey mi yaptın?" Vural Aslanbeyin hassas noktasını bu iki senede öğrenmişti Zümrüt. Aslanbeyin hassas noktası Zümrüttü. "Yapmadım, ağlıyordu... Korktum." Oğlunun sesini duymaktan nefret ederdi Vural Aslanbey. "Git Dilana ver şunu. Sonra odaya gel!" Hemen başını iki yana salladı Zümrüt. "Vermem Dilana. Hem hasta oldum ben gelemem ki. Nolur oğlumdan ayırma..." Vural Aslanbeyde Zümrütün hassas noktasını biliyordu. Oğlu, çocuğu. "Defol git Dilana ver onu! Almayacaksın eline, kokuyor pis pis!" Cennet kokuyordu onun oğlu oysa, Vural oğlunun kokusunu hiç bilmedi. "Dilan olma-" bitiremedi sözünü. Kucağında sıkı sıkı tuttuğu oğlu ile yere düştü aldığı darbe sonucunda. "Olacak! Dilan olacak. Bana karşı gelirsen öldürürüm onu! Şimdi siktir git Dilana ver o iti. Gelip beni rahatlatacaksın güzel karım." Nefret etti bir kez daha ondan Zümrüt. Binlerce bela okudu, binlerce kez yalvardı Rabbine. "Bizi bu cehennemden çıkart Allah'ım..." Duaları geçte olsa kabul olacaktı. Çok bekleyecek, çok çekecekti lakin mutlu sona yaklaşacaktı...

...

Haber verdikten hemen sonra Ece ile dışarı çıkmıştık. Arabanın içinde bizi bekleyen oğlum ve Egemeni gördüğümde anlamsız bir gülümseme oluştu yüzümde. Ece ve bana nasıl anne-kız kombini yaptıysa adeta Ege ve kendisine de bizimki gibi bir şey almıştı. İkisinin üzerindeki kamuflaj ceket ve siyah tişörtleri ile birbirlerinin kopyasıydı. "Anne, dedeme gidiyoruz!" Oğlum bu şekilde Egemen'in sürprizini bozmuştu. Babamsız kaç bayram geçirmiştim? Babamın şehitliğine dahi gidemediğim kaç bayram olmuştu? Ben eksiktim, fark ediyordum ki ben babamdan sonra kimsesiz kalmıştım. En azından oğlum hayatıma girene kadar. "Teşekkür ederim." Bu bayram ilk defa bir ailenin içinde olduğumu hissettim. Uyandığımda heyecanla bayramlık giydim mesela, ya da aramam, bayramlaşmam gereken biri vardı bu bayram. Babamın şehitliğine gidecektim. Senelerdir olmayan her şeyi var ettiği içindi bu teşekkürüm. Çocuklarımın yüzünde oluşturduğu o tebessüm içindi. Bizi koruduğu içindi...

Ordu yemyeşildi. İlk nefesimi aldığım, aynı yerde son nefesimi verdiğim yerdi Ordu. Ben ilk nefesimi evimizde almıştım. Beni doğuran kadın hastaneye yetişememiş, babam görevde olduğu için haberi dahi yokmuş o gün geldiğimden. Sakine nene doğurtmuştu beni. Aynı zaman da aynı evin önünde nefesim kesilirken bana nefes veren, benim dünyaya gelmem için uğraş sarf eden kadın sessiz kalmıştı. Ben evimizden Vuralın kolları arasında çıktığımda ölmüştüm. Sakine nene buna sessiz kalmıştı. Eline doğduğum kadındı üzerime toprak atılmasına dahi izin vermeyen. Ben o gün zaten ölmüştüm. Hala bir ölüydüm. Babamın şehitliğinin önünde duran Cihan amcama kavuşmuştum ama ölüydüm. Ben Vurala teslim olduğum o gece ölmüştüm.

"Kardeşim..." Cihan amcamın sesi canımı yakmaya yetiyordu. Hele onun ağladığını duymak, sabitlenen adımlarım istemsizce onu dinlememe sebep oluyordu. Egemene ısrar ettiğim için onlar hemen kaldırımın yanında arabada bekliyorlardı. Gözlerim ona değdi, her an o kadar tetikte gibiydi ki. Arkada olan çocuklarımla gülerek konuşuyor olmasına rağmen gözleri ile her yeri takip ediyordu. "Zümrütüm geldi Oktayım... Emanetin şimdi ablasıyla." Sanki babama bunu inandırmak istiyordu. "Kanatları kırılmış kızımın Oktay... İki tane meleği olmuş bebeğimin." Gözümden akan yaşları durdurmak istedim. Yapabildim mi? Hayır. "Neden geldin diyeceksin onca seneden sonra değil mi kardeşim?" Yanılıyordu. Babam ona gelene git demezdi. "Demez," dedim ağlamaklı sesimle. Aynı benim ki gibi dolu gözleri ile baktı bana ama o benim aksine dolu olan gözlerini hemen sildi. "Zümrüt..." Bir şey demesine izin vermedim. Öylece kolları arasında babamın seneler unutmamak için büyük bir çaba sarf ettiğim fotoğrafına diktim gözlerimi. Ağzımı dahi açmadım ama babamla konuştum. O beni duydu. Cihan amcam ağzını dahi açmadı ama onu hem ben duydum hem de babam...

Çocukları hem Cihan amcamla hem de her an bizimle olduğuna inandığım babamla tanışmıştı. Şimdi evdeki hiç kimse bu akşam Egemen'in gideceğini bilmiyordu. Sanki bizde ailedenmişiz gibi çocuklarım ellerini öptüğünde Harun bey Melek ve Merte ne verdiyse aynısını vermişti. Burada olmak beni uçsuz bucaksız güvene itiyordu. Bu beni korkutan tek şeydi. Beni ölüme yollayan kişi uçsuz bucaksız güvendiğim kişiydi. Bunu kendime her zaman hatırlatıyordum.

"Zümrüt," dedi kulağıma değen nefesi ile ilk defa ondan irkildim. Bunu fark etmiş gibi hemen ardımdaki bedeni gerilmişti. "Efendim," onun Egemen olduğunu kendime hatırlararak konuştum. "Erken çıkmak zorundayım. Çocuklarla vedalaşmak için odaya çıkalım mı?" Ailesinin de haberi yoktu bunu arabada konuşurken belli etmişti ama o çocuklarımla vedalaşmak istiyordu. "Ailen?" Sorduğum soruya cevap vermek yerine çocuklarıma seslendi. "Ece, Ege sizinle bir şey konuşmak istiyorum odaya çıkabilir misiniz?" Ona o kadar güveniyorlardı ki Ege benden izin istemeden hemen kardeşinin elinden tutarak merdivenlere doğru yürüdü.

"Yapma..." Mırıltım sanki nefesim kesiliyormuş gibi çıkmıştı. "Çocuklarıma kendimi bu kadar bağlama Egemen. Bir gün gideceğiz veya sen bugün olduğu gibi gideceksin. Nolursun onlara bir de senin özlemini çektirme..." Çocuktu onlar el bebek gül bebek büyütülmemişti. Şimdi burada onlara sevgi gösteren herkese, bu evde büyüyen o iki çocuğa imrenerek, sevgiyle bakıyorlardı. Burada ayrıldığımda onları elbet özleyeceklerdi. Bana çok kızacaklardı ama Egemenle olan bağları çok farklıydı.

Sanki Egemeni babaları yerine koymuşlardı. Babaları onlara hiçbir zaman gülümsememişti. Ece'nin babası hiçbir zaman saçlarını öpmemiş, örmemişti. Ege'nin babası hiçbir zaman onunla vakit geçirmek istememişti, bir kere dahi oğlum dememişti. Şimdi onlara bunları hissettiren biri vardı. Egemen Denizoğlu. Gidecek olan bu defa biz değil oydu.

"Belki, gitmezsin... Gitme Zümrüt. Çünkü tek özleyecek kişi onlar olmayacak." O da mı özleyecekti? Çocuklarım görmediği sevgi yüzünden ona bağlanırken o neden bağlanmıştı? "Vuralın içeri girdiği ilk gün buradan defolup gideceğim." Kararlı sesim düşüncelerimin tam aksiydi. Onun da söylediği gibi kalmayı diledim, ama yapamazdım. "Sence," dedi merdivenlerin sonuna geldiğimizde. "Özleyen tek kişi çocuklar mı olacak Zümrüt? Bu gitme merakın yalnızca Ece ve Ege mi?" Cevabını bildiği bir soruydu. Sustum. O da cevabını aldı. Yalnızca Ece ve Ege'nin değil kendim de ona bağlanmaktan korkuyordum.

Odaya girdiğimizde çocuklar hem mutlu hem de oldukça heyecanlıydı. "Sonunda gelniz ya, sıkılacaktık neredeyse annecim." Ecenin hal ve hareketleri herkesin yüzünde bir gülümseme yaratıyordu şimdi bizim yüzümüzde bıraktığı gibi. Dilan kızımı neşe ile yetiştirmişti. Hiçbir zaman annesinin söylediği gibi korkmamı gerektirecek bir şey yapmamıştı oğluma. Aksine ona fazlasıyla bağlanmıştı. Aynı Ece gibi. Çıktıkları ilk gün lojmanın kapısına kadar gelmişti. Oradaki görevli Tuğrul abiye haber verdiğinde Tuğrul abi kendisi göndermişti onu. Benden nefret etse dahi yeğenlerini seven biriydi.

Fazla vakti yoktu Egemen'in bunu sürekli olarak kontrol ettiği saatinden anlayabiliyordum ama o bana bakıp söze benim başlamamı istiyordu. "Çocuklar," dedim tartışmak üzere olan Ece ve Ege'ye. "Egemen abiniz bugün Hakkariye gidecek. Vakti az sarılın, vedalaşın." Çocukların sorgulamayacağını düşünmüştüm ama Ege anında Egemen'in bacağına yapışarak konuştu. "Bizde gelelim, nolursun Egemen abi. Söz, söz veriyorum seni hiç üzmeyiz." Onunla aynı anda Ece de diğer bacağına sarıldı. "Egemen abi, gitme lütfen bizseni çok özleriz." Sanırım buradan gittiğimizde çocuklarım en çok bana kızacak... "Geri geleceğim." Sesindeki kararlılığı tanıyordum. Babam da geri gelecekti, onu aradığım gün 'sen sütlaç yaparsında baban gelmez mi demişti.' Ben sütlaçları fırından çıkarttığım da babamın haberi gelmişti...

"Ya canavar gelirse? Ya bizi götürürse? Egemen abi sen yokken ben çok korkarım..." Oğlum neşesini, güvenini, gücünü Egemenden alıyordu. Egemenden ayrıldığı gün bunlarında yok olmasından korkuyordum. "Gelemez, gelemez aslanım. Ben yanınızda olmasam dahi her zaman korurum sizi." Yanımızda olmasa dahi koruyabilir miydi? "Neden gidiyorsun ki Egemen abi? Gitmeden olmaz mı? Biz seni çoook özleriz. Melekle Mert çok özlüyormuş seni öyle mi olucak? Biz de mi çoook özleyeceğiz?" Ece'nin sorusu babama sorduğum bir soruyu hatırlattı bana. 'Ben seni her zaman özleyecek miyim babacım? Ama ben seni özlemeyi sevmiyorum ki. Hep yanımda ol ben seni özleyemeyeyim.' Babamı özleme hakkımı dahi almışlardı... "Hayır, hem ben sizi arayacağım. Konuşacağız güzelim. Benim gitmem lazım, asla korkmak yok tamam mı? Egemen abiniz her zaman yanınızda." Ona daha bir kaç dakika önce çocuklarımı kendine bağlamamasını söylemiştim... "Egemen abi, sarılalım mı?" Egemen Ece'nin sorusu ile anında saçlarındaki ellerini çekip onlardan bir adım uzaklaşarak yere çöktü. Boynuna dolarak iki küçük çocuğun elleri oldu. Ege'nin fısıltı gibi çıkan sesini duydum. "Çabuk gel Egemen abi."

Telefonuna düşen arama ile onlardan ayrıldı. "Emredersiniz Komutanım." Telefondaki kişiyi dinleyip yalnızca bunu söyledi. Benim yapmak istediğim ama yapamadığım şeyi yaptı telefonu kapattığında. Aramızda olan bir kaç adımlık mesafeyi kapatarak yanıma ulaştı ve sarıldı. "Allah'a emanet ol." Sesim titremişti, sahi en son bunu Cihan amcam ile Ordudan götürülmeden önceki görüşmemde söylemiştim. Ben Allah'a en son Cihan amcamı emanet etmiştim. "Siz de siz de Allah'a emanet olun Zümrüt. Çok dikkat et olur mu? Bir de aradığımda açmaya çalış." Bir şey söylememe izin vermeden benden ayrılıp tekrardan çocuklara sarıldı aşağı indiğinde ise salondaki topluluğa yalnızca. "Allah'a emanet olun, kıllarına zarar gelmesin baba. Önce Allah'a sonra size emanetler." Harun beyin veya salondaki herhangi birinin bir şey söylemesime izin vermeden çıktı ve gitti... Gitmek buydu, bizimle de aynı ailesi ile vedalaştığı gibi vedalaşmalıydı. Yapmadı, bizim onlar gibi arkasından bakmamıza, bir umut geri döner vedalaşırız dememize izin vermedi. Çünkü o bizimle vedalaştı...


Oğul ninisini bilir misiniz? Ben çok severim.

•Bayramınız nasıl geçti bu arada???

•Egemenin süprizi?

•Cihan - Zümrüt...

•Bayramlaşma?

•Vedalaşma...

•Çünkü o bizimle vedalaştı...

•Bölüm nasıldı? Sizler nasılsınız?

Continue Reading

You'll Also Like

1.3K 127 23
Necip oğlu Yüzbaşı Fatih ve Abdullah kızı Sâre ' nin aşk hikayesi... Tüm zorluklara rağmen nikahları kıyılan iki genç . Şehadetin nasip aradığı topr...
293K 20K 28
KEMİKLER MİRASI SERİSİNİN BÜTÜN KİTAPLARI BURADADIR. KİTAPLAR BAĞIMSIZ DEĞİLDİR AMA HER KİTAP FARKLI KARAKTERLERİN HİKAYESİNİ KONU ALMAKTADIR. - BİR...
1.8M 48.8K 26
asker ve yeni aile kurgusu Barın elindeki çakıyı incelerken "fazla ses yapıyorsun. Dikkat et." diyerek konuştu. Ses falan yapmıyordum. Askerdim ben...
10.2K 623 37
Fantastik evrenin kapılarını bu kez yepyeni hikayeler için açıyoruz. Yazacağınız her türlü sıradışı ve fantastik öğeleri göreceğimiz bu aylık yarışma...