Köy Hayatı Mı?

Autorstwa mrskunefee

234K 9.6K 941

Ceylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak iç... Więcej

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm

28. Bölüm

3.4K 128 18
Autorstwa mrskunefee

Yaklaşık bir aydır görevdeydiler. Pusat, silahıyla ilgilenen Poyraz'a döndü. Aralarındaki husumet çok sebepsizdi ama yine de Pusat ondan nefret ediyordu.

Aziz ise kendi kendine şarkı mırıldanıyordu. "Lan Aziz!" Aziz anında kafasını Murat'a çevirdi. "Ne var?" Murat işaret parmağını dudağına götürdü. "Karga gibi sesin var, sus lan artık." Sedat, Murat'ın bu söylediğine güldü sessizce. "Sedat komik mi kardeşim?"

Sedat net bir cevap verdi. "Evet." Aziz başka bir şey demedi.

Poyraz uzun sessizliğini bozdu sonunda. "Şu karşı da bir yer var sanki." Pusat gösterdiği yere baktı.

Kısa bir yürüyüşten sonra kulübe tarzı yere girdiler. Pusat eliyle komut verip ilerlemeye başladı.

Odaya girerken silahını hazır tutuyordu. Kimse yoktu. Poyraz'ın sesi duyuldu. "Pusat, gelsene buraya." Pusat, Poyraz'ın bulunduğu odaya girdi.

Yerde iki tane leş vardı. Cesetlerin kıyafetleri çıkarılmıştı ve göğüs kısımlarına bırakılmış bir işaret vardı.

S yazıyordu. İki cesette de aynı işaret vardı. "Bu ne lan?" Pusat bu iğrenç görüntüye biraz daha yakından bakmak için eğildi.

"Kim yapmış bunu?" Pusat tekrar ayağa kalktı. "Sarp." Poyraz şaşkınca cesetlere baktı. "Amacı neymiş?" Pusat'ın cevabı yine hızlıydı. "Aklı sıra uyarı veriyor şerefsiz." Kısa bir süre kimseden ses çıkmadı.

🌺

Sarp, yeni sigara paketini açarken fazla heyecanlıydı. İstanbul'a dönmüştü. Takip edildiğini fark etmişti ve aynı zamanda araştırması gereken birisi vardı.

Kapısı yavaşça açıldı ve içeriye bir adam girdi. "Hazır efendim." Önüne dosyayı bırakıp geride durdu. Sarp sigarasını dudaklarının arasına sıkıştırıp önündeki dosyayı açtı ve adam bildiklerini anlatmaya başladı.

"Ceylan Su Taşkın; yaş yirmi dört, Şırnak'ta,küçük bir köyde,öğretmenlik yapıyor. Annesi bu sene içinde vefat etmiş. Bir kız kardeşi var."

Sarp önünde duran fotoğrafa uzun bir süre baktı. "Güzel bir kadınmış." Adam bir şey söylemedi. Sigarasından çektiği dumanı üfledi.

"Tamam yeterli. Gerisini ben öğrenirim." Adam başını eğip dışarıya çıktı.

Uzun bir süre düşündü. Nasıl ulaşacaktı bu kadına?

Sarp, onu bir piyon olarak görüyordu. Bir çıkış yolu gibiydi onun için. Atacağı her adımda öne sürebileceği biriydi Ceylan artık.

Babasına olanlar umurunda bile değildi. Hatta keşke çok daha önceden öldürselerdi onu.

Sarp ise onun oğlu olarak değil, annesinin oğlu olarak bu dünyada var olmuştu.

Her şeyi bir kenara bırakıp Ceylan'ı yanına çekmenin bir yolunu bulmaya çalıştı.

🌺

Elimde poşetlerle askeriyeye doğru ilerliyordum. Bahçesine girdiğim anda içeride duran askerleri gördüm. "Merhaba, bir şey sorabilir miyim?" Asker ilgiyle bana döndü. "Pusat Turan Ulu-" Anında sözümü kesti.

"Gelmediler hâlâ." Suratım düştü. Asker benden uzaklaşırken orta yaşlarda bir adam bana doğru gelmeye başladı. "Öğretmen Ceylan değil mi?" Kafamı salladım. Bana elini uzattı. "Albay Çakır Korkmaz."

Tanıştıktan sonra elimdeki poşete baktı. "Gelmediler henüz. Bana ver istersen ben iletirim." Poşeti kendime çektim. "Yok teşekkürler. Geldiğinde ben veririm." Albay bir şey söylemedi. Geri gidecekken onu durdurdum.

"Bir şey isteyebilir miyim sizden?" Bana döndü.  "Pusat'ın kaldığı yere gidebilir miyim acaba?" Albay biraz bekledi.

"Maalesef bu yasak." Anında yüzüm düşmüştü. Albay dudaklarına fermuar çekermiş gibi yaptı. "Ben görmedim." Eliyle odalarını gösterip gitti. Heyecanla gösterdiği yere doğru ilerledim.

Sessiz bir şekilde kapıyı açınca içeride dört tane yatak gördüm.

Etrafa göz gezdirince Pusat'ın olduğu apaçık belli olan yere doğru ilerledim. Yatağa oturup etrafa bakmaya başladım.

Kafamı yastığa koyup gözlerimi kapattım. "Bu ne?" Yastığın altında elime değen bir şey vardı. Yastığı kaldırınca altında küçük bir oyuncak bebek gördüm. Çok küçük bir bebekti. Elbisesi bile vardı.

Koridorda duyduğum ayak seslerinden korkup bebeği ceketimin cebine koydum. "Ne yapıyorum Allah aşkına ben?" Hızlıca odadan çıktım.

Eve doğru ilerlerken aklımda olan tek soru bu bebeğin kimin olduğuydu?

🌺

Görevleri bitmişti. Pusat odaya adımını attığı an yatağa atmıştı kendini. "Yorgunluktan bayılacağım şimdi." Aziz'in yakınmalarına sadece güldü Pusat.

Elini yastığın altına attı. Sertçe yastığı kaldırdı. "Nerede lan bu?" Hızlıca inip yatağın altına baktı. Yoktu.

Pusat sinirle ayaklandı. Tam dışarıya adımını atacakken içeriye Albay girdi. "Görev zorladı herhalde." Pusat cevap veremeyecek kadar sinirliydi. "Komutanım biz yokken bu odaya kimse girdi mi?" Albay düşündü. "Evet, Öğretmen Hanım girdi." Pusat'ın şimşekleri çakmıştı sanki beyninde.

Albay'ın yanından hızlıca çıkıp köye doğru ilerlemeye başladı.

🌺

Kapının sertçe çalmasıyla ayaklandım. "Pusat?" Hızlıca boynuna sarıldım. "Ne zaman geldin?" Sinirli görünüyordu. "Nerede?" Anlamaz gözlerle yüzüne baktım.

"NEREDE?" Bağırmasıyla ürküp geri çekildim. "Pusat ne oluyor? Ne nerede?" Şakaklarını ovuşturdu.

"HABERSİZ BİR ŞEKİLDE ALDIĞIN EŞYAM NEREDE?" Gözlerim dolmuştu. "Özür dilerim." Pusat hiçbir şey söylemeden içeriye girdi. "Abla ne oluyor?" Ayça bile şaşkındı.

Odama girip etrafa bakmaya başladı. "Pusat!" Ceketimin cebinden bebeği çıkarıp ona uzattım. "Özür dilerim. Almamam gerekirdi." Gözümden yaşlar akmıştı anında. Elimden sertçe çekip aldı.

Hızlı bir adımla üzerime yürüdü. "Bir daha sakın haberim olmadan eşyalarıma dokunma! DUYDUN MU?" Bu gözlerindeki siniri ilk defa görüyordum.

Evden çıkıp kapıyı sertçe çarptı. Ayça ise arkasından bağırdı. "OHA! O KAPI BİZE LAZIM!"

Yanıma geldi. "Ne oluyor buna? Neye bağırdı?" Gözyaşlarımı sildim. "Haklıydı." Ayça ise itiraz etti. "Ne olursa olsun böyle bağırmaya hakkı yok!"

Olayı başından anlattım. Ne zaman geldiğini bilmediğim Maria olaya dahil oldu. "Fazla dağ havası beynini kör etmiş herhalde."

Ayça güldü. "Üzülmeye değmez. Sen özrünü diledin. Gerisi ona kalmış."

Ayaklandım. Tam o anda telefonuma bir mesaj geldi. Pusat beni salıncağın oraya çağırıyordu.

"Gidiyorum ben." Üstümü başımı düzeltip montumu giydim ve gittim. Orada bekliyordu.

Sessizce yanına yaklaştım. Hiçbir şey söylemedi ilk başta. Konuşması gereken kişinin ben olduğumu düşündüm. "Özür dilerim." O ise benden farklı bir şey söyledi. "Ayrılalım." Şaşkın bir şekilde ona döndüm. "Merak etme o sebepten dolayı demiyorum bunu." Önüne geçtim. "Sen ne saçmalıyorsun?"

Gözlerime baktı. "Ayrılalım diyorum." Kalbim çarpmaya başlamıştı. "Ama neden?" Gözlerinde hiç tereddüt yoktu. "Olmuyor bizden. Yeteri kadar denedik." Yutkundum.

"Bayadır düşündüğüm bir şeydi zaten." Ellerim titriyordu. "Sende en kısa zamanda git buradan. Daha fazla birbirimizi yıpratmaya gerek yok."

Titreyen ellerime baktı. Bir anlığına gözlerinde endişe görsem de saniyesinde düzeldi.

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" Kafasını salladı. "Evet." İstemsizce akan gözyaşlarımı sildim. "Gitmemi mi istiyorsun?" Yine kafasını salladı. "Peki." Arkama dönüp yavaş adımlarla oradan uzaklaştım.

Eve geçip hiçbir şey demeden odaya ilerledim. Dolabın içinden eşyalarımı toplamaya başladım. Ayça ve Maria birlikte odama girdiler. "Abla ne oluyor? Nereye?" Ayça'ya döndüm. "İstanbul'a gidiyoruz." Maria'ya baktım. "Sende geliyorsun."

İkisi de şaşkınca birbirlerine baktı. "Abla senin görevin ne olacak? Benim işim peki? Pusat abi ne olacak?"

Parmağımı havaya kaldırdım. "Pusat yok."

Mutsuz bir şekilde yatağa oturdum. "Artık hiçbiri yok. Gidiyoruz buradan." Ayça yanıma oturdu. "Abla ne oldu?" Ağlamaya başladım. "Ayrıldık. Hem de sebepsiz bir şekilde."

İkisi de şaşırmıştı. "Bu adamın derdi ne ya?" Maria yanıma geldi. "Tamam istediğin gibi olsun. Yeni bir başlangıç yaparız. Ama senin görevinin bitmesine henüz iki sene var. Çocuklar çok üzülecek."

Çocukları unutmuştum. "Geri dönecek miyiz?" Bunu hiç düşünmemiştim. "Bilmiyorum."

İkisi de bir şekilde ikna olup eşyalarını toplamaya gittiler.

Bundan sonra her şey çok farklı olacaktı.

...

Moraller yerlerde..

Bir şey demek istemiyorum.

Sizce bundan sonra neler olacak?

Pusat ile Ceylan'ın arası düzelecek mi?

Bu Sarp denen şahısın nasıl planları var acaba?

Her neyse...

Sizleri seviyorum

Yorumlarınızı ve oylamalarınızı bekliyorum 💐

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

5.8K 182 18
Kitap gerçek hayat hikayesinden yarı alıntıdır. Kitabın birazı alıntı birazı kurgudur. Pöh Metehan ve Okul öncesi öğretmenliği okuyan Zeynep'in hayat...
234K 9.6K 55
Ceylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği gari...
24.7K 2.6K 29
Mahalle dediğin nasıl mı olmaz! İşte tam da böyle katibem! Bizim Mahalle gibisini her yerde bulamazsınız, siz en iyisi mi baştan başlayın okumaya! Y...
92.3K 4.2K 43
Duru: Beni parmağıma taktığım yüzüğe baka baka ağlatmayı başardın Duru: O başın göğe erdi mi?