Poseidon

By sunrisevant

3.4K 589 621

Taehyung, okyanusta yaşayan bir deniz erkeğiydi. Babasının zoruyla başkası ile evlenmemek için evden kaçan ve... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
14
15
16 (M)

13

146 27 11
By sunrisevant



-

Bilincimin yarı açık olduğu halde sıcakladığı hissederek üzerimdeki örtüyü bir kenara atmıştım. Yattığım yerin üzerinde tüller olduğu için güneş ışığı direkt üstüme gelmesede sıcaklığını çok net hissedebiliyordum. Sıcaktan nefret ettiğim için bozulmuş sinirimle gözümü açmış ve görmek istediğim bedeni görmek amacıyla bakışlarımı yana çevirsemde gördüğüm boşlukla hafifçe kaşlaramı çatmıştım. Taehyung yoktu.

Anlamayarak yavaşça yattığım yerden doğrularak bir kaç saniye kendime gelmek amacıyla beklemiştim. Ellerimle dağılan saçlarımı düzelttikten sonra dışarıya çıkmış ve etrafa bakınmıştım. Kimseler görünmüyordu, adamlarımda yoktu çünkü onları gece göndermiştim.

Ne yapacağımı bilmez bir halde yavaşça etrafta dolanıp Taehyungu aramaya başladım. Gidebileceği bir yer yoktu, bildiği bir yer de yoktu ve maalesef ki ona ulaşabileceğim bir şey de yoktu.

"Jungkook!"
İçimi kaplayan korkuyla etrafta gezerken arkamdan gelen sesle hızla arkamı dönmüş ve gördüğüm bedenle rahat bir nefes almıştım.

Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeyle bana doğru yaklaşan bedenin yanına gitmiştim.

"Nereye gittin Taehyung?"

"Bunları aldım." Taehyung sevinçle elindeki poşeti havaya kaldırıp bana gösterdiğinde anlamayarak poşetin için bakmıştım. İçindeki iki tane sandviç vardı ama bunları nereden bulmuştu?

"Nereden aldın sen bunları?"

"Uyandığımda ileride bir adam vardı bende ona yiyecek bir şeyleri nereden alabileceğimi sordum, adam da ileride küçük bir büfe olduğunu söyledi bende oraya gidip aldım."

Hızlı hızlı konuşan bedene hafifçe sırıtmıştım. Bırakıp gitmesinden çok korkmuştum. saniyelikte olsa onu kaybettiğimi sanmak berbat bir histi.

"Peki bunları neyle aldın Taehyung?"

Sorduğum soruyla Taehyung mahçupça sırıtmıştı. Ne zaman kendini suçlu hissetse gözlerimi kaçırıp sırıtmaya başlıyordu. Aslında nasıl aldığı açıktı ama yinede onun bu ifadesini görmek için bilmemezlikten gelmek daha eğlenceliydi.

"Ceketinin cebindeki paradan aldım."

Gülerek önümdeki bedene bir kaç adım daha atmış ve dudaklarımı yavaşça alnına bastırmıştım. Taehyung o kadar masumdu ki bazen oturup masumluğuna ağlayasım bile geliyordu.

"Ben acıktım hadi yiyelim!"

Taehyung heyecanla söylenmiş ve elimden tutarak beni dün gece yattığımız alana sürüklemişti. Yavaşça yatağa oturduğumda poşeti açmış ve içindeki sandviçlerden birisini çıkarmıştım. Ekmeğin arasında gördüğüm balıkla seslice gülmüş ve Taehyunga uzatmıştım.

"Aslında taze balık olmadığını bunların dünden kaldığını söylemişti ama yinede almak istedim."

Elimdeki sandviçi alıp yemeye çalışan bir yandan da konuşan bedene gülümsemiştim. Yavaş yavaş insan yaşamına ayak uydurmaya başlamıştı. Bir gün Taehyungun tekrar evine dönecek olması beni çok ama çok korkutuyordu. O insan bile değildi eğer giderse onu bir daha asla göremem ve bir daha da konuşamazdım. Neden bilmiyordum ama bu durum kalbimin korkuyla çarpmasına neden oluyordu. Bir şeyleri inkar etmeyi artık bırakmalıydım, ben Taehyungtan deli gibi hoşlanıyordum. Olmaması gerekiyordu çünkü bizden bir ilişki çıkmazdı.

"Neden yemiyorsun, beğenmedin mi?" Bana asık suratıyla bakan bedene zoraki bir sırıtma sunmuş ve elimdeki sandviçten bir ısırık almıştım. Aklıma gelenler yüzünden bütün keyfim ve iştahım kaçmıştı. Taehyungu kaybetmekten o kadar korkuyordum ki bazen saçma sapan düşüncelere bile kapılıyordum. Mesela onu eve mi kapatsam diye bile düşündüm ama tabiki böyle bir şey olamazdı.

"Jungkook, neyin var?"

Taehyung elindeki yediği şeyi bırakarak bedenini biraz daha bana yaklaştırmış ve endişeyle yüzüme bakmıştı. Ne demeliydim ki? Daha bizim ilişkimizin bir adı bile yoktu.

Bende elimdeki yiyeceği bir kenara bırakmış ve bir elimi Taehyung'un sarı saçlarına atarak yavaşça okşamıştım.

"Taehyung bizim ilişkimizin normal bir arkadaşlık boyutunda olmadığının farkındasın değil mi?"

Önümdeki beden bakışlarını gözlerimden ayırmasa da sessiz kalmıştı. Ondan bir şey beklememem gerekiyordu çünkü onun doğasında aşk denilen şey yoktu, aşkın ne olduğunu bile bilmiyordu.

"Sen bizi nasıl adlandırırsın bilmem ama biz insanlar arkadaş gördüğümüz kişilerle öpüşmeyiz Taehyung"

Taehyung bir kaç saniye daha sessiz kaldığında en sonunda konuşmaya başlamıştı.

"Jungkook ben bilmiyorum. hissettiklerimin ne olduğunu bilmiyorum çünkü ilk defa böyle duygular hissediyorum."

Haklıydı. İlk defa karşılaştığı şeyler olduğunu biliyordum ve bu yüzden ona zamanda tanımak istiyordum ama korkuyordum da, bazı şeyler için geç kalmaktan çok korkuyordum.

"Mesela kalbim ilk defa bu denli heyecanla çarpıyor, ilk defa birisinin bana yaklaşması karnımda garip hislere neden oluyor, ilk defa birisinin gelmesini dört gözle bekliyorum."

Taehyungun kısık çıkan sesiyle söylediklerine tebessüm etmiştim. Onunla aynı duyguları paylaşmak, beni sevdiğini belli etmesi o kadar değerliydi ki.

"Ben bilmiyorum Jungkook, bu hisler ne demek oluyor?"

Yüzümdeki hafif sırıtmayla Taehyungun saçlarında duran ellerimi yanaklarına indirmiş ve baş parmağımla yavaşça yumuşak tenini sevmiştim. Taehyung bu hareketimle tebessüm etmiş ve yüzünü elime yaslamıştı. Ona olan dokunuşlarımın hoşuna gittiğini anlayabiliyordum. Ne zaman tenini yavaşça okşasam gözleri kapanacak gibi oluyordu.

"Biz insanlar buna aşk diyoruz Taehyung."

"Bunun adının ne olduğu umrumda değil, sadece her zaman yanımda seni istiyorum ve ilk defa birine karşı bunları hissediyorum."

Taehyungun beni sevdiğine dair bir şüphem olmamıştı bu yüzden şu an söylediklerine aşırı bir şekilde şaşıramıyordum. Fakat bundan sonra nasıl olacağımızı çok düşünüyordum.
Biz resmen sevgili mi olmuştuk?

"Jungkook, dün öptüğün gibi öpsene beni."

Taehyungun kısık sesle söylediklerine gülümsemiş ve kafamı yüzüne yaklaştırmıştım. Taehyung anında gözlerini kapatmış ve o da yüzünü bana yaklaştırmıştı. Onu daha fazla bekletmemek için yavaşça dudaklarımı yumuşak dudaklarıyla birleştirmiş ve yavaşça öpmeye başlamıştım. Aceleci davranmıyordum, dudaklarının tadını tamamen almak ister gibi ağır ve yavaş bir şekilde öpüyordum. Kaç dakika öptüm bilmiyordum. boş sahilde kaç saat beraber olduk ve kaç kere öpüştük hiç farkında değildim ama yıllar sonra ilk defa bütün her şeyi bir kenara atıp hiç bir aramaya dönmediğim bir zaman yaşamıştım.

-

İçimdeki anlamsız heyecan ve mutlulukla odama girmiş ve kapıyı ardımdan kapatarak masama ilerlemiştim. Sanırım çok uzun zaman sonra şirkete böyle mutlu geliyordum. Hatta çok uzun zaman sonra hayattan zevk aldığımı hissetmeye başlamıştım.

Masama oturduğum anda kapım açılmış ve içeriye babam girmişti. Evet bir de böyle bir sorunum vardı. Babamla aramız iyiydi ama ona kalkıpta bir erkekle sevgiliyim dersem ne diyeceğini kestiremiyordum.

"Müsait misin oğlum?"

"Tabiki baba, gel."

Babam yavaş adımlarla masamın önündeki deri koltuklardan birine oturmuştu.

"Jungkook, bankadan aradılar büyük bir kredi çekme başvurusunda bulunmuşsun?"

Babama bahsetmek istediğim ama bir türlü vakit bulamadığım bu konuyu babamın kendi başına öğrendiğini anlamıştım. Bu tür büyük olaylarda babama danışmadan işe kalkışmazdım ama bu sefer biraz aceleye gelmişti.

"Baba sana söyleyecektim ama fırsatım olmadı. Bu krediyi alırsak ortaklarla bir elektrik ihalesine girmeyi düşünüyoruz. Bu şekilde enerji sektörüne bir adım atmış olacağız ve gelecekte bu sektör bize baya bir şeyler kazandırır diye düşündüm tabi sende uygun görürsen."

"Oğlum sence de bu ihale fazla pahalı değil mi? Çok büyük bir kredi yükünün altına gireceğiz, bunun altından kalkabilecek misin?"

"Tek amacım şirketi daha iyi yerlere taşıyabilmek ve sıkıntı çekmeden ileriye adım atamayacağımızı benden iyi biliyorsun baba. Evet, bir süre ufak tefek sıkıntılar çekeriz ama hemen arkasından güzelliklerle karışlaşacağız."

Babam kafasıyla beni onaylamış ve daha fazla bir şey söylememişti. Sıkıntı çekmemizin normal olacağının farkındaydı benden daha deneyimli biriydi sadece benim yanlış bir şey yapmamdan korkuyordu fakat bende daha dün geçmemiştim bu şirketin başına.

"Sekreterini ara ve ihaleye katılacak olan kişilerin listesini hazırlayıp getirsin, çabuk olsun ama"

Babamın davranışlarını anlayamasamda sorgulamadan kafamla onaylamış ve yan tarafta bulunan şirket telefonundan sekreteri arayıp babamın dediği gibi ihaleye katılacakların listesini istemiştim. Babamın üzerinde gerginlik olduğunu anlayabiliyordum ve bu normal değildi. Kredinin büyüklüğünden kaynaklı olduğunu düşünmüştüm ama kesinlikle onunla alakalı değildi. Bu şirketi kurarken kendisi de bir çok risk almıştı o yüzden bu tür risklerden korkan biri değildi. Ayrıca ihaleye katılacak iş adamlarının isimlerini isteme olayınıda ilk defa yapıyordu.

Dakikalar sonra kapının tıklatılmasıyla gel komutunu vermiştim. Elindeki mavi dosyayla odaya giren kız benim masama yönelsede babamın sesiyle duraksamıştı.

"Bana ver kızım"
Sekreter onay almak istercesine bana baktığında kafamla onaylamıştım. Kız elindeki dosyayı babama verdikten sonra odadan ayrılmıştı.

Babam sayfaları çeviriyor ve sanki bir şeyler arıyormuşçasına inceliyordu.
Saniyeler sonra aradığı şeyi bulmuş gibi bir sayfada duraksamış ve ayağa kalkarak masamın önüne gelip açık olan dosyayı önüme bırakmıştı.

"Kang Daesung, tam tahmin ettiğim gibi ihaleye bu adamda girecek"

Kaşlarımı çatarak önümde bilgileri yazılı olan adamla gözlerimi gezdirmiş ve anlamaz gözlerle bakışlarımı babama çıkarmıştım.

"Bu adam kim?"
Sorumun karşısında dışarıya sıkıntılı bir nefes veren babam koltuğa geri oturmuş ve bir kaç saniyelik sessizliğin ardından konuşmaya başlamıştı.

"Bu adam da bizim gibi babasıyla şirketi yönetiyor. Yıllar önce babasıyla bir ahbaplığımız vardı tabi zamanla araya bir sürü şey girdi derken çok uzun zamandır konuşmuyoruz. Bunları ufacıkta olsa tanıyorsam hiç tekin tipler değil, bir sürü yasa dışı olayları var. Daesung öyle her ihaleye girmez, nadiren ihalelere girer ve eğer kendine rakip gördüğü bir şirkette o ihaleye giriyorsa tehditle veya herhangi bir yolla o şirketi ihaleden çektirir."

Babamın ne demek istediklerini ve yaşadığı endişeyi şimdi çok daha iyi anlıyordum. Daesung denilen adamın Bana bir şey yapmasından korktuğu için ihaleye girmemi istemiyordu ama ben böyle bir şeyden korkup kenara çekilecek biri değildim.

"Baba, kendilerini sektörün kralı sanan bu adamlara öyle olmadığını göstermek gerekmez mi? Ben bu adamlardan korkmuyorum, meydanı da bu adamlara bırakmam."

Hafif sinirli çıkan sesimle babam daha fazla bir şey söylemeyip sessiz kalmıştı. Babam benim yerimde olsaydı o da korkup kenara çekilmezdi onu çok iyi tanıyordum fakat şu an oğlu olduğum için bana zarar gelmesinden korkuyordu. O adamlar bana bir şey yapmayı değil yanıma dahi yaklaşamazlardı. Bu zamana kadar güçlerini kullanıp insanları korkutmuş olabilirlerdi ama ben kendini bilmez üç beş tane adamdan korkmazdım.

"Oğlum sen yinede dikkat et, bu adamlarla çok münakaşaya girme."

Babamın uyarısını onaylasamda sinirlerim şimdiden bozulmuştu. Durduk yere bir şey yapmazdım fakat ufacıkta olsa üzerime gelmeye kalkarlarsa onlara hadlerini çok güzel bildirebilirdim.

-

Bıkkınlıkla üzerimdeki ceketi kenarda duran sandalyeye fırlatmış ve yorgun adımlarla odama doğru ilerledim. Bugün normal günlere göre çok daha geç gelmiştim eve çünkü bu kredi olayı bana bir sürü iş çıkarmıştı. Bu kadar yüklü bir miktarda kredi talep etmem elbet ki kabul görürdü fakat onay verilmesi için şirketlerimin her şeyinin araştırılması gerekiyordu. Bu nedenle işlerim çok uzamış ve Taehyunga da Hoseok aracılığıyla haber verebilmiştim. Taehyung için bir an önce bir telefon almam ve öğretmem gerekiyordu.

Yavaş adımlarla odama girdiğimde yatakta kucağındaki bilgisayardan bir şeyler izleyen beden beni fark etmiş ve bilgisayarı bir kenara koyarak hızlı adımlarla yanıma adımlayıp kollarını bedenime sarmıştı. Günün bütün yorgunluğunu üzerimden alan bedene aynı şekilde kollarımı sıkıca sarmıştım.

"Çok geç geldin."
Taehyung kafasını omzuma yaslayarak konuşmasıyla bir elimi saçlarına atıp yavaşça okşamıştım. Sanırım yeni bağımlılığım Taehyungun yumuşak saçlarında parmaklarımı gezdirmekti.

"Yeni bir projeye başlıyorum bu nedenle bugünler de biraz sıkı çalışacağım bebeğim."

Hala bana sarılı olan bedenin belini bir elimle destekleyip diğer elimlede bacaklarından tutarak yavaşça kucağıma almıştım. Taehyung ilk başta düşme korkusuyla afallasa da sonradan bacaklarını belime kollarını da boynuma dolamıştı.

Yavaş adımlarla yatağa ilerlemiş ve kucağımdaki bedenle oturup sırtımı arkama yaslamıştım.

"Bu işlerden anlasaydım sana yardım edebilirdim."

Taehyung'un kısık sesiyle söylediklerine gülümsemiştim. Sesinden anladığım kadarıyla uykusu vardı ama büyük ihtimalle beni beklediği için uyumamıştı.

"Sen sadece bana sarıl."

Taehyung dakikalarca daha kucağımda kaldıktan sonra açık olan filmden dolayı kucağımdan kalkıp dikkatini yine filme çevirmişti. Bilgisayarda tek bildiği şey film açıp izlemek olduğu için canı her sıkıldığında açıp izliyordu. Aslında bir yandan iyi oluyordu en azından insanlığa dair bir çok şeyi öğrenmeye başlamıştı.

Bende üzerimdeki takım elbiseden kurtulmak amacıyla ayağa kalkıp dolabıma yöneldiğim esnada çalan telefonumla duraksamış ve komodinin üzerine bıraktığım telefonu elime almıştım. Yabancı bir numaraydı. Bekletmeden açıp telefonu kulağıma tuttuğum da yabancı bir sesle karşılaşmıştım.

"Jeon Jungkook?"

"Buyurun?"

"Geç bir saatte aramak istemezdim ama yakın zamanda katılacağınız ihale hakkında konuşmak istiyorum."

Tanımadığım kişinin söylediklerinin ardından babamın sözleri aklıma gelmişti. Bu Daesung denilen adam yada onun bir adamı olabilir miydi?

"Kimsiniz?"

"Kang Daesung."

Duyduğum isimle sinirle gözlerimi kapatmış ve sakin olmaya çalışmıştım. Bana nasıl yaklaşırsa ona o şekilde yaklaşacaktım.

"İhale hakkında ne konuşacağınızı tam anlayamadım. Yoksa erken yapılan bir tebrik konuşması mı bu?"

Alayla karışık yaptığım imaya karşı taraftan bir gülme sesi gelmişti.

"İhaleye katılmayacağınız için tebrik konuşmasına da gerek yoktur diye düşünüyorum."

Daesung denilen adamın kendinden emin bir şekilde söylediklerine kahkaha atmadan duramamıştım. Hem komik hemde sinir bozucu olduğu için gülüyordum. Bu adam cidden kendini ne sanıyordu böyle?

Gülmemi kesip boğazımı temizlemiş ve daha ciddi bir şekilde konuşmaya başladım.

"Ben sizin korkutmaya çalıştığınız küçük şirketlerden biri değilim, 18 yaşındaki bir ergende değilim. O yüzden boşuna nefesinizi tüketmeyin."

"Kendine çok güveniyorsun Jeon."

"İşte bu konuda çok haklısınız. Keşke siz de her olayda önünüze çıkan kişileri tehdit etmek yerine kendinize güvenseydiniz o zaman gözümde biraz daha korkunç olabilirdiniz aksi takdirde kendisine güvenmeyen birinden korkmamı bekleyipte beni aramınız ayrı bir komiklik"

Sözlerimin ardından karşı taraftan sadece iç çekişler duymuştum. Sessizliğinden dolayı telefonu kapatmak üzereyken konuşması nedeniyle duraksamıştım.

"Biliyor musun Jeon, aşk insanın en kötü düşmanıdır."

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Aşk seni bulutların üzerinde gibi hissederken içten içe seni zayıflatmaya başlar, zihnini ele geçirir ve sen bunun farkında bile olmazsın."

Telefonun diğer tarafındaki adamın anlamsız sözlerine karşın bir şey dememiş ve devam etmesini beklemiştim.

"Kendin için korkmuyorsun ve kendine güveniyorsun. Peki o minik Sevgiline zarar vermemden de mi korkmuyorsun?"

-

Selamlarrr

Çok uzun süredir mutlularmış gibi direkt mutluluklarını bozmam şaka mı amk

Ama bunlar çok iyi bir çift olmadı mı yaaa

Neyse neyse biraz kaos yaşayalım sonra her şey huzura ersin sonra ben yine kaos başlatıp huzurlarını bozayım nası fikir ama 🙆🏼‍♀️

Yorum okumayı çok severim ama hiç yorum gelmiyor neyse canınız sağolsun yav

Diğer bölümde görüşmek üzeree 🤍

Continue Reading

You'll Also Like

286K 8.5K 93
Daphne Bridgerton might have been the 1813 debutant diamond, but she wasn't the only miss to stand out that season. Behind her was a close second, he...
6M 253K 63
Jungkook is a single CEO father, and Taehyung is a college student looking for work. Jungkook has children who are afraid of other people, but things...
774K 28.7K 103
The story is about the little girl who has 7 older brothers, honestly, 7 overprotective brothers!! It's a series by the way!!! 😂💜 my first fanfic...