Yattığımız Yataklar, Battığım...

By SchoneWelt

100K 4K 1.8K

Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Ünive... More

1. İhtimallere Tutunmak, Amaç
2. İki Kayıp ve Eş Ruh
3. Tanımadığım Hisler, Dipler
5. Yenilgiler de Güzeldir
6. Yolumuz Taşlı, Ben Toplarım
7. Bazı Gerçekler, Yangın Akvaryum
8. Açtım Kapılarımı, Tesadüfler
9. Senin Olan Seni Bulur
10. Düş Benimle, Cehenneme
11. Geçmişin Karartıları
12. Kabuk Tutmuş Yaralar
13. Anlaşıldığın Yerde Olmak
14. Susarken Konuşma Dersleri
15. Söyle, Kaçıncı Kayboluşun
16. Dağılmak Kolay, Peki Sonrası
17. Tanıyacaksın Gerçek Beni
18. Gecenin Bana Oyunu
19. Üstü Boyanmış Çatlaklar
20. En Başa Dönülmeli
21. İpi Koptu Tüm Hislerimin
22. Kendinden Kaçamazsın
23. Ama Varız, Bunu Anla
24. Kabulleniş
25. Aile Yadigârı
Oneshot - Şimdi, Sabahları Yalnız Uyanıyorum
26. Uykusuz Gecelerin Sabahı
27. Yanımdasın, Bana Rağmen
28. Başlamalıyım Bir Yerden
29. Davetsiz
30. Kaybettiğim Dengeler
31. Yandıkça Güzelleşmiş

4. Buradayım, Filizleniyorum

3.1K 134 81
By SchoneWelt

Selam,

Gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Olayları hem Asi hem de Alaz bakış açısından aktarmak çook zevkli :)

İyi okumalar. Dilerim seversiniz.


Sevgiler

-------

Alaz, ders çıkışı Asi'yi yakalayamamış olmanın burukluğuyla aracına doğru yürüyordu. Çağla onu koridordayken, sonu gelmez eğlence fikirlerinin detayları ve dönemin bitirme projesi için kendisine verilen görevin heyecanını paylaşarak uzunca bir süre kilitlemişti. Bu sırada Asi çoktan gözden kaybolmuştu.

"İnanabiliyor musun, dönem kapanış etkinliklerinde kullandığımız büyük salonun iç tasarımını modernize etme görevini bana verdiler, bana Çağla'yaa" diye büyük bir heyecanla mutluluğunu paylaşıyordu genç kız.

"Kızım bir de seviniyorsun buna ya off, bir Soysalan'a, kendi sahip olduğu üniversitesindeki salonun duvarlarını git boya diye proje vermişler. Bence var ya bu net hocaların işçi sınıfı kini, demedi deme. Büyük rezillik" dedi genç adam aceleyle, gözleri bir yandan arka tarafta Asi'yi arıyordu. "Sen ne anlarsın modernizasyondan ben de gelmiş kime anlatıyorum, iki dakikada enerjimi sömürdün Alaz ya. Seni, sene sonunda göreceğim başyapıtıma hayran hayran bakarken." dedi ve yanından geçerken ikize kasıtlı bir şekilde çarptı.

Aracının kapısını açarken önce göz yanılması yaşadığını sandı, dokunarak bir duyusuyla daha teyit etmek istedi gördüğün şeyi gerçek olup olmadığını. Ama evet gerçekti, aracın ön kapısı boydan boya çizilmiş ve göçmüştü. Üstelik bu göçük tek bir çizikle olacak iş değildi. Yapan kişi, ardı ardına aynı yerin üzerinden geçmiş sanki her defasında da zarar verme hırsı perçinlenmişti.

Anlık şokla "Kim?" diye iki adım mesafesindekilerin duyabileceği şekilde bağırdı. "Kim lan, bu ne cesaret?" diye kendi kendine histerik konuşmaya başlamıştı. "Kim Alaz'ı kesebilir lan, hangi yavşak?" diye iyice bağırmaya başlamıştı şimdi, artık sesi on adım mesafeden de duyulur olmuştu.

Alaz'ın bu histerik hallerine normalde alışık olan Tolga hemen yanına gelip adamı sarstı. "Alaz sakin ol ne oluyor?" dedi merak içinde, bu sırada gözü kapıya kaymış ve sebebini anlamıştı.

Sarsılma ile anlık öfke patlamasından ayrıldı ve düşünme yetileri biraz daha yerine gelmişti. Parçaları yerine oturtarak en son kuyruğuna bastıklarını listeliyordu şimdi, bir tanesinde durdu, birileri yine pençelerine mesai yaptırmıştı, Asi.

Tabi ki o yapacaktı. Alaz'ın değer verdiği, sahip olduğu kişilere, eşyalara, objelere her neyse zarar verilmesine göstereceği tepkileri bilmeyen ve buna cesaret edebilecek tek çömez genç kızdı. Arabasına değer verdiği söylenemezdi aslında, sevdiği araçları arasında ilk üçe bile girmezdi bu model ama onu çılgına çeviren buna cüret edebilmiş olmasıydı. Üstelik bu kadar göz önünde ve etrafında sayısız öğrenci varken nasıl soğukkanlılıkla bu derin darbeleri verebilmişti. Kızın içindeki patlamaya hazır öfkeye hayran olmamak elde değildi, içten içe bu cüretini kendi karşısında gözlerinin içine bakarken de göstermesini istediğini fark etti Alaz, o zaman kan akışının çok daha hızlı olacağına emindi.

"Birileri oyun oynamak istiyor, biz de oyununa kural bozucu olarak katılalım bakalım." dedi öfkesi hala dinmemiş bir şekilde burnundan soluyarak. Böyle anlarda Alaz'a çok soru sormaması gerektiğini bildiği için Tolga sessizce onu dinlemişti.

Sonraki günlerde fevri tepki vermemeye karar verdi genç adam. Asi'yi kampüste görüyor, etrafındaki insanlara gülücük saçarak sohbet edişini, derslere katılıp, hocaların sorularına cevap verişlerini takip ediyordu. Kapının son halinin sorumlusu bu kız deseler on kişiden onu da, o koyu darbeleri gördükten sonra inanmazdı. Bu pamuk minik eller bunları yapamaz derdi. Bu duruma çok şaşırıyordu Alaz, nasıl bu kadar uçlarda yaşayabiliyordu bu kız, onu tanımasının üzerinden bunca vakit geçmesine rağmen hala karakterini okuyamamış olmaması sinirlerini bozuyordu. Sinirlerini bozan başka biri daha vardı, Taner yavşağı.

Bu gözlemleri sırasında fark etti ki, adam kızın dibinden ayrılmıyordu. Aynı dönem dersleri alıyor olmaları da bu durumu hiç kolaylaştırmıyordu. Bu adamın gizlediği bir yüzü vardı, buna çok emindi. İstediğini elde edene kadar her yolun deneyecek tiplerdendi. Asi gibi her an tetikte bir kızın bunu anlamamış olması ve onunla takılıyor olmasına içten içte kızıyordu. Kimi zaman o otururken kıza çay taşıyor, notlarını fotokopi makinasında çoğaltıp kızla paylaşıyor, grup projelerinde onun ekibine dahil olmak için arkadaşlarını ayarlıyordu.

Böyle durumlarda gözlerini devirerek oğlanın hareketlerinin antipatikliğini kınıyordu Alaz.

"Bir de halı ol, yere yat istersen, a.koduğum yavşağı" dedi bu anlardan birinde bulunduğu ortamı fark etmeden ve istemsizce. Kafede Tolga'nın da olduğu arkadaşları ile oturmuş, önüne siper aldığı bir arkadaşının arkasından, arka masadaki Taner ve Asi'yi kesiyordu yine.

"Efendim" dedi yanındaki arkadaşı bu tepki üzerine Alaz'a doğru.

"Ne? Ne efendim?" dedi afallamış bir şekilde sesin geldiği yöne dönerek. Dışından mı konuşmuştu yoksa farketmeden.

"Ne bileyim oğlum halı malı bir şeyler diyordun demin." diye cevap verdi.

"He şey, halı saha diyordum. Şu elemeler geçsin de, basket antrenmanını atlayalım halı saha yapalım ya, paslandık." diye hızlıca toparladığını düşünerek cevap verdi Alaz.

Verdiği bu tepkilere inanamadı. Alaz'ın tek istediği şu an genç kızın oyununa farklı bir boyut kazandırmaktı. Öyle bir boyut ki bir daha kendisinin alanına asla burnunu sokamayacaktı. Sırf bu yüzden olayların biraz durulması ve kızın onu unuttuğunu sanması için süre vermişti. Bugün o süre doluyordu ve planını devreye koymanın zamanı gelmişti. Çağla'nın şifresini her daim bildiği telefonundan, Asi'yi kapalı havuza çekmesi için gerekli olan yemi attı. Hayır deme ihtimaline karşı emrivaki bir tavırla mesaj yazmıştı, aslında kendisi olmuştu, çünkü onun söylemleri genelde komut niteliğindeydi. Birkaç dakika sonra cevap gelmişti.

"Tamam, geleceğim."

Aslında genç kızdan beklenmeyecek derecede hızlı bir yanıttı, olası ret mesajları için ikna niteliğindeki cevaplarını hazırlamıştı Alaz çoktan, bunlara gerek olmamasına sevindi. Bir yandan da ikizinin Asi'ye verdiği güven ve iyi intibası içini sızlattı. Öyle ki genç kız, ikiletmeden davetini kabul etmişti.

Çağla'nın insan ilişkilerinde becerip onun yapamadığı şey neydi, gerçekten kendisi bu kadar yanlış anlaşılmaya müsait ve hırçın bir miydi? Olaylara verdiği tepkilerin boyutu ona hiç abartı gelmiyordu, her şey olması gerektiği gibi oluyor diye düşünüyordu. Karşı taraf onu anlamıyorsa bu onları problemiydi. Evet, Alaz'ın hayat görüşü buydu.

Çağla bu olaydan sonra canını okuyacaktı bunu biliyordu, kendi hayatını bu zorba davranışlarıyla mahvettiği yetmiyormuş gibi bir de, ikizinin itibarını Asi'yi oyuna getirmek için fena halde harcıyordu.

Planı için gerekli düzeneği çoktan hazırlatmıştı, şimdi sırada kapalı havuza gidip, Asi'yi onu göremeyeceği bir yerden takip etmek vardı. Bir süre bekledikten sonra kapıda hafif, adımlarından ses dahi çıkmayan minik bir karartı belirdi. Karartının her daim hırçın buklelere sahip olan yoğun bir saç formuna gelmesiyle, bu kişinin Asi olduğunu anlamıştı Alaz. Öyle ki havuzun üstünde bulunan asma katta görünmemek için birkaç adım geri çekildi ve kızı görebileceği bir pozisyonda gizlendi.

Genç kız vücuduna tam oturan bol paça pantolonu ve havaların soğuması ile üstüne bir şeyler giymek zorunda kaldığı crop tişörtünü oversize, bir omzu açıkta bırakan kazağı ile tamamlamıştı. Bu kadar basit giyinip nasıl böyle göz alıcı olabildiğine şaşırdı Alaz yine.

Asi'nin gözleri bulunduğu mekanın loş ışığından etrafı seçmeye çalışır gibi şaşkındı. Başta öyle sanmıştı Alaz, ama sonrasında bunun loş ışıktan değil de, ilk defa böylesine devasa camekânla kaplı, içerisinde ay ışığının süzüldüğü, havuzdan usul usul su seslerinin geldiği, dışardan bakıldığında huzur dolu bir atmosferde bulunma halinden gelebiliyor olacağını düşündü.

Sahi olabilir miydi böyle bir şey, "Yok canım daha neler" diye kendi kendine mırıldandı. Bu yaşa gelmiş herkes bir şekilde böyle bir yer görmüştür ne var ki bunda diye basitçe kendini cevapladı.

Alaz, camların ancak, çocukların yoksulluktan çıplak olan ayaklarına battığı, onlara zarar verdiği için kendilerinden uzak tutulması gereken maddelerden olduğu gerçek dünyalara çok çok uzaktı.

Bir süre saatini kontrol ederek etrafı kolaçan etti genç kız, onun bu meraklı hali kendisini asma kattan, tepeden izleyen Alaz'ı içten içe güldürüyordu. "Her şeye bak iyice, aman geri durma zaten, Asi kız" diye kıkırdadı.

Uzunca bir süre içerdeki soyunma odasında oyalandı genç kız, öyle ki neredeyse Alaz merakından aşağı inecek ve kontrol edecekti. Çok küçük bir umutla onu üstünü değiştirirken uygunsuz bir şekilde yakalama ihtimaline tutunmuş olabilirdi. Genelde bol kıyafetler tercih ediyordu ama Alaz tanıştıkları ilk andan itibaren genç kızı farklı anlarda süzerek devam ettiği kategorizasyon çalışmasında oldukça yol katetmişti. Çalışmaları onu iyi bir noktaya getirecek gibi duruyordu. Hala tam olarak kararını vermiş değildi.

O bu düşünceler halindeyken Asi, üzerinde ince bir havlu sarılı olarak havuzun başında belirdi. Alaz kızdan bu davranışı henüz beklemiyordu, en azından bu kadar hızlı. Asi her hareketi ve cesareti ile onu şaşırmaya devam ediyordu. Daha henüz kimse aslında gerçek olmayan partiye gelmeden, kız kendi partisini kendi başlatıyor, kendi kurallarını kendi yazıyordu. Henüz bu şoku atlatamadan havlusunu şezlonga bıraktı ve saniyeler içinde kendini havuza attı. Öyle ki Alaz hangi bikiniyi seçtiğini ve üzerinde nasıl durduğunu fark edememişti bile. İçten içe bu fırsatı kaçırdığı için yüzü ekşidi.

Havuza atlamasının üzerinden epeyce süre geçmişti ama genç kız yüzeye henüz çıkmamıştı, yukarıdan baktığında da çırpınır gibi bir hareketlenme görememişti Alaz. Bu durum onu endişelendirdi ve aşağı inmek için telaşla merdivenlere yöneldiği sırada, kulaç atma sesini duydu.

Asi, suyla müthiş bir uyum içinde dans eden bir deniz kızı gibi hızlıca ama bir o kadar da zarifçe yüzüyordu. Bir vücudun bulunduğu ortama bu kadar ahenkle uyum sağladığını gördüğünü hiç hatırlamıyordu Alaz. Genç kızın giydiği , buradan baktığında mavi olduğunun fark ettiği bikini de onu daha da bütünleştirmişti. Kafası yaşadığı anın büyüsünden uyumuş bir şekilde dakikalarca onu seyretti.

Dakikalar birbirini kovaladı, Asi yorulmadı. En sonunda havuzun kenarına her iki kolunu dayayıp çenesini kollarının üzerine koydu ve gözlerini kapadı. Şimdi salonu sadece onun nefes nefese sesi dolduruyordu. Bir soluk içeri, bir soluk dışarı.

Alaz, mest olmuş gözlerle kızı izlerken, duyduğu bu nefesler ona hiç yardımcı olmadı. Aksine vücudundaki erkeksi hormonları tetiklenmiş, kan gövdesinin şu an hiçte sırası olmayan bölgelerine doğru akın etmeye başlamıştı. Bu tahrik olma halinden bir an önce sıyrılmalı ve planını uygulamaya devam etmeliydi. Gözlerini sıkıca kapadı, bir elini alnına dayadı ve içinden saymaya başladı. Bu şekilde kaça kadar saydı hatırlamıyordu.

Sonraki hatırladığı şey kızın çantasını soyunma odasından aldığı ve havuzun başına doğru yürüdüğüydü.

Nasıl oldu da bu hale geldiler anlamıyordu Asi, şimdi elleri ve vücutları birbirine kenetli bir şekilde havuzun dibini boyluyorlardı. Alaz'a attığı kafanın şiddeti yüzünden kendi başı da zonkluyordu ve yarın çok daha ağrıyacaktı bunu biliyordu, tabi şu bataklıktan çıkabilirse.

Alaz iki eliyle kızı belinden kavramıştı, genç kız gayri ihtiyari her iki bacağını adamın beline, kollarını da boynuna sarmıştı. İkisi de tamamen bilinçsizce hayatta kalma güdüleri ile hareket ediyordu ve suyun yüzeyine çıkmaya çalışıyordu. Önce Alaz'ın kafası yüzeye çıktı sonra Asi'nin kara saçları görünür oldu. Gözlerindeki fazla sulardan kurtulmak için kafalarını sağa sola sallıyor kendilerine gelmeye çalışıyorlardı. İkisini de yukarda tutmak için bir yandan ayaklarını çırpıyor, bir yandan da kızın belini daha sıkı sararak duruşunu düzeltmeye, düzgün nefes alışını duymaya çalışıyordu genç adam.

Asi düzgün nefes almaya başlayıp gözleri, Alaz'ın havuzun ışığın etkisiyle bal rengine dönmüş gözleri ile buluşunca bulundukları durumu ve her bir uzvundan genç adamı kavradığının farkına vardı. Alaz'ın suratındaki hınzır gülüş halinden çok memnun olduğunu gösteriyordu.

"Gerizekalı senin yüzünden düştüğümüz şu hale bak." dedi artık güçlü durmaktan yorulmuş ve kendini koyvermiş bir şekilde genç kız.

"Ben ne yaptım? Ha ne yaptım? Sen yaptığın hareketin etkisinin farkında mısın? Kafa attın sen ya kafa, sonrası malum bak nerdeyiz." diye karşılık verdi olanca umursamaz haliyle.

"Bugün ki tüm notlarım, proje çalışmam hepsi dibi boyladı. İnanmıyorum ya, bunları yerine tekrar nasıl koyacağım?" diye gerçekleri daha da kavramaya başlıyordu Asi.

Her ikisi de havuzun içerisinde sarmaş dolaş bulundukları pozisyonu bozmamış, olayın şoku ile birbirlerini suçluyorlardı.

"Suçlamak anlamaktan kolay, bir kere de zoru seç Alaz ya, gerçekten hiç şaşırtmıyorsun. Hiç büyümemiş bir çocuk gibisin." dedi genç kız.

Artık bulundukları bu çok yakın temas onu rahatsız ediyor, bir an önce adamdan uzaklaşmak burayı terk etmek istiyordu. Kolları ve bacakları ile adama sarıldığı kendini çözdü ve adamın yüzüne doğru eliyle koca bir su dalgası ittirerek suyla adeta yüzünü tokatladı.

Beklemediği anda kız kendini çözmüş ve birbirlerine temaslarını kesmişti. Oysaki kızın hissettirdiği yumuşaklık ve soğuk bedeninden nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde yayılan sıcaklığa bir süre daha sahip olmak için bu şekilde derisi sudan büzüşene kadar saatlerce bekleyebilirdi genç adam. Sonrasında aldığı su darbesi ile gözüne, ağzına ve burnuna kaçan sulardan kurtulmaya çalışıyor, bir yandan söyleniyordu "Off Asi yaa off!!"

Asi, çoktan dibi boylamış çantasını dalarak kurtarmış, şimdi merdivenlerden havuzun dışına doğru çıkıyordu.

Eline aldığını sırılsıklam telefona bakarak "Ya bu da bozuldu tabii, şu hale bak her yerinden su çıkıyor." diye hayıflanıyordu. En azından Yaman'ı arar kendisini bir şekilde buradan kurtarması için yardım isterdi. Kuru kıyafet getirirdi, dışarısı çok soğuktu ve bütün kıyafetleri sular içindeydi.

Alaz da paçalarından sular akarak havuzun merdivenlerinden dışarı çıkıyordu şimdi. Üzerine yapışan ıslak gömleği zayıf ama kaslı olduğu her halinden belli olan üst gövdesini tüm çıplaklığı ile sergiliyordu.

Bu kadar rezil bir durumda bile genç adamın böylesi heykel gibi görünmesi zaten bozuk olan sinirlerini iyice zıplatmıştı Asi'nin.

Her daim dağınık olan koyu kızıl saçları, suyun etkisiyle biraz olsun durulmuştu, yoğun bir şekilde klorlu suya maruz kalmış gözleri hafif kızarmış ve hiç olmadığı kadar mahzunlaşmıştı. Yaşadığı olayın adrenali ile el ve kollarındaki damarlar belirginleşmiş, vücudunun büyük bir bölümüne hakim olan uzun sporcu kasları tüm ihtişamları ile ıslak kıyafetlerinin altından iyice belirmişti. Bu haliyle gerçekten dışarıdan bakan birisi onu yaptığı yaramazlıktan pişman olmuş bir çocuk olarak görebilir ve çabucak affedebilirdi. Ama hayır, Alaz'ın görünüşünün çoğu insan üzerinde bıraktığı bu etki tuzağına düşmeyecekti genç kız.

"Uslu durup çanta ile buradan çıkmama izin verseydin bunların hiç biri başımıza gelmeyecekti." dedi çoktan yayıldığı şezlongdan kıza doğru.

"Niye? Bırakayım da çantamı al, ben burada kalayım kıyafetsiz, gecenin bir körü. Hiçbir hareketinin sonucunu düşünmez misin sen?"

"Zaten olay da o değil mi, sana oynamak için alan açıyor, pas veriyorum işte."

"Oyun mu, senin için bu yaşadığımız oyun mu yani, şu hale bak benim için hayati önemi olan notlarım gitmiş, telefonumdan süzgeç gibi su çıkıyor, sen bana oyun diyorsun." dedi gergince genç kız.

"Sen bunu benim kapımı çizerek göçertmeden önce düşünecektin, önden düşünecektin. Sonradan değil Asi kız tamam mı?" dedi şimdi sesinde biraz da olsa ciddiyet kırıntısı vardı.

"Ohh iyi yapmışım." dedi iyice bağırıp eli ile göğsünden aşağı doğru -canıma değsin- hareket yaparak. "Keşke boydan boya, tüm kaputu, arka kapıyı, bagajı çizseymişim, tekerleklerini delseymişim keşkee.." diye devam ediyordu söylenmeye.

Bu sırada biraz şaşkın ve kızın hayal gücünün genişliği ile hayrete düşmüştü Alaz, onun bu histerik bir şekilde planlarını anlatmasına içten içten gülüyordu. Genç kızın aklından geçen bu teoriler, o gün gerçekleşmesi çok muhtemelmiş gibi gelmeye başlamıştı, aslında sevgili aracı biraz ucuz yırtmıştı gerçekten.

"Ne yapıyorsan yap, çıkar bizi bu durumdan hadi" diye az önce üzerine sardığı, etrafındaki tek kuru şey olan havluya iki eliyle belinden tutunmuş, Alaz'ın olduğu şezlonga doğru yürüyordu.

"Böyle iyiydi, havluya gerek yoktu aslında.."dedi hınzırca, kızın aklı başına geldiğinde telaşla havluyu üzerine örttüğü fark etmiş, manzarası bozulduğu için durumdan pek memnun olmamıştı.

Yaptığı bu imalı yorum karşısında elinin altında olan ıslak kazağını yumak haline getirip adama doğru hırsla fırlattı. "Hala havlu diyor, laftan anlamaz mısın sen? Çabuk güvenliği mi arıyorsun ne yapıyorsun bu durumu çözüyor, bizi buradan çıkarıyorsun." dedi iyice sinirlenerek.

Sporcu refleksleri gayet formunda olan Alaz, üzerine son sürat gelen kazak parçasını rahatça kavradı ve elinde oynamaya başladı.

"Sen de ki bu cesareti anlamlandıramıyorum Asi kız. Çok zeki biri olmana rağmen olayların varabileceği noktaları kestirememen beni hayrete düşüyor." dedi ve devam etti. "Demezler mi gecenin köründe, normal saatlerinde çoktan kapalı olması gereken bu havuza nasıl giriş yaptınız, üstüne üstlük kuralları hiçe sayarak olanca kıyafetinizle havuzun içine daldınız diye, heh söyle bana?"

"Bilmem. Başlarsın yine her zaman ki gibi siz kimsiniz ben Alaz Soysalan'ım canım istedi açtım geldim, size ne? diye üsten üsten konuşmaya. Ben mi düşüneceğim bunu da, sen kılıfını hazırlamışsındır beni buralara getirip bu saçma oyununa alet ettiğine göre, oyunbaz." dedi genç kız iyice sinirlenmişti. Eline geçirdiği, ıslaklığından epeyce ağırlaşmış kot pantolonunu da adamın yüzünü hedefleyerek fırlatmıştı. Alaz'ın onu da ustaca yakalamasına uyuz olmuştu, uzun ince parmakları, geniş eli ve bedenine zıt yaptığı zarif manevralarla geçilmez bir duvar örmüştü sanki. Çok kısa bir zaman önce tamamını kendi çıplak belinde hissettiği ellerdi bunlar.

"O konuda haklısın her zaman bir B planım vardı." dedi hınzırca, yüzündeki çokbilmiş gülümsemesinin sahte olduğunu anlamamasını umarak.

Çünkü planı yoktu.

Onun planı eşyaları alıp, kızla yüzleşip buradan ayrılmak ve kızı oracıkta çaresiz bırakmaktı. Kendini bu oyundan kurtarmak onun çözeceği işti, ama işte şimdi genç adam da aynı duruma düşmüştü.

Kızın kendisine fırlattığı kıyafetlerinin iyice suyunu çıkarmak için sıkmaya başlamıştı şimdi elleriyle, en azından buradan çıkmaya yetecek kadar kendilerini örtse yeterdi.

"Ne yapıyorsun, hiçbir baltaya sap olamadığın şu dünya da sıkma makinası mı olmaya karar verdin, şu anda?" diye bayat bir espri yapmıştı Asi, kendisinden beklenmeyerek. Ama bulundukları durumun çaresizliği ve çözüm için aklında bir fikir olmaması, doğru şekilde düşünmesini engelliyordu.

"Ha ha ha, hatırlat buna daha sonra güleyim çünkü şu an gerçekten daha fazla seni çekemeyeceğim." dedi Alaz, hala ellerindeki kıyafetleri sıkmak, içerisinde son damla kalmayacak hale getirmeye çalışıyordu.

Bu kumaşlar sünger miydi böyle, içerisinden onlarca su çıkmıştı. Bunun kumaştan mı yoksa Alaz'ın aslında göstermediği kadar güçlü kollarının onlara uyguladığı kuvvetten mi olduğunu anlamaya çalışıyordu Asi. Bir yandan da çocuğun aklındaki çözümü merak ediyordu.

O bu düşüncelerdeyken Alaz ellerinde iyice suyunu çıkardığı kıyafetler ile kıza doğru yanaştı. "İşte oldu, eve kadar idare edecektir. Hadi giyin, gidiyoruz." dedi.

"Bu halde mi? Nasıl gideceğiz dışarısı eksi kaç, kesin hasta olacağız ıslak ıslak, off, daha Cesur yeni iyileşmişti." dedi istemsizce.

Eve bir hastalık girdiğinde üçü birden art arda hasta olurlar, birbirlerini her zaman ki gibi kollamaya çalışırlardı. Yine o dönemlerden birindeydiler ve Cesur iyileşmiş olmasına rağmen Yaman veya Asi hasta olmamıştı. Bu duruma fazla sevinmiş olacaktı ki işte, yine başına bu olay gelmişti.

Duyduğu erkek ismi ile irkildi birden Alaz. Cesur mu demişti? Yoksa aynı evi paylaştığı bir erkek arkadaşı mı vardı genç kızın. Yok ya ailesinden biridir diye düşündü sonra, aklına gelen ilk ihtimali hiç beğenmemiş, tadını kaçırmıştı. Bu ikinci ihtimale tutunmak istiyordu. Mantık olarak birincisi daha akla yatkındı Asi gibi alımlı ve kendi ayakları üzerinde duran bir kızın hayatında birisinin olması doğal bir durumdu. Zaten Alaz mantık adamı değildi, genelde hep mantığına zıt hareketler yapması ile meşhurdu. Şimdiye kadar ki içinde bulundukları çatışma halinden kızın ailesi ve özel hayatı hakkında hiçbir şey bilmediğini fark etti. Bu durumdan kurtulduklarında ilk işi bu konuya eğilmek olacaktı.

Cesur isminin onda yarattığı tüy ürpertmesine ve aklında savaştığı ihtimalleri göz ardı ederek normal bir şekilde cevap verdi.

"Daha iyi bir planın varsa onu yapalım, ya da burada sabahlayalım ne dersin, sabah beraber kahvaltı eder, derse geçeriz." dedi şımarıkça. Bu ihtimali de çok sevmişti, ama biliyordu evrende dinozorların tekrar var olması bu ihtimalden daha olasıydı.

"Saçmalama, ver şunu." diye çekiştirerek adamın elindeki kıyafetlerini almaya çalıştı. Ama Alaz bilerek sıkıca tutmuştu ve bırakmıyordu. İtme-çekme kuvveti ile birden genç kızın göğsü, adamın sert kemikli gövdesi ile çarpıştı. Yüzleri arasındaki mesafe yok denecek kadar azalmıştı. Kokuları, bakışları birbirine karışmıştı. Alaz uzun boyunun avantajı ile kıza yukarıdan bakıyor, Asi yaşadığı temasın vücudunda yarattı etkinin şokuyla kocaman açılmış gözleri ile ona karşılık veriyordu.

İşte yine yapıyordu. Genç adam, kızın kişisel alanını hiçe sayarak tüm cephelerden kuşatmaya çalışıyordu Asi'yi. Ama o kendini korumayı her anlamda öğrenmiş gerçek bir savaşçıydı.

"Yediğin dayak az geldi yenilerini istiyorsun, ver şunları, bırak beni." dedi sertçe.

Elini daha da çekiştirerek sanki aralarında boşluk varmışta bunu daha fazla kapatabilirmiş gibi genç kızı daha da kendine çekti Alaz.

"Bazı ödüller için..." burnu nerdeyse kızın biçimli minik burnunun ucuna değecekti, gözlerini hisli bir şekilde kısmış, sanki genç kızın kokusunu hafızasına yazmaya çalışıyordu "...dayak yenilmesi gerekiyorsa..." şimdi gözlerini kızın dudaklarına sabitlemişti. "...yenilir yutulur Asi kız." dedi olanca arsız gülümsemesi ve her zaman ki kendine has rahat hareketleriyle. Bahsettiği şey kesinlikle dayak değildi.

Bulunduğu duygu durumu ve her bir köşeden adamın kendine değen teninin yarattığı sıcaklığın yoğunluğu asla yardımcı olmuyordu. Adamın dudaklarına kilitlenmiş gözlerini fark ettiğinde anlık bir akıntıya kapıldığını hissetti. Ama içerisindeki savaşçı ve hayatta kalma içgüdüleri tekrar bir tuzağa çekildiğini ona haykırıyordu. Karşısındaki yürüyen "womanizer" Alaz Soysalan'dı ve aynı anda hem yeşil hem kırmızı hem sarı sinyaller verebilecek kadar karmaşık olabiliyordu.

Bu düşünceler ile sertçe itti adamı ve kıyafetlerini çekip aldı. "Bırak, senin artık kalmış yemeği bile yemen yasaklanmalı." dedi. Buradaki "yemek" metaforunda ana öğenin kendi olduğunu bilmek utandırmıştı onu, yüzüne yayılması muhtemel pembeliği önlemek için fena halde çaba gösteriyor ve hızla konuyu değiştirdi. "Defol buradan üstümü değiştireceğim." dedi.

Alaz, kızın uysallıktan hırçınlığa aniden geçen duygu durumunu fark etmişti. Yaşadıkları çok kısa süren gerilim dolu yakınlaşma sırasında onlarca anlamlandıramadığı duyguyu bir arada yaşamış, yüzüne yansıtmamak için çaba harcamıştı. Kız yine dirayet gösterip aralarındaki bağı koparmasaydı, saniyeler içinde kızın dudaklarına kapacağını biliyordu.

Sanki hiç kendisine söylenmemiş gibi üzerinden şapır şupur su damlayan kıyafetlerini çıkarmaya başlamıştı genç adam. "Gerçekten anlama kabiliyetin ve eğitim hayatında bu seviyelere gelebilmiş olman beni hayrete düşürüyor. Ben üstümü giyineceğim git dedim sen ne yapıyorsun." dedi Asi olanca hırsıyla.

"Hayatta her şey senin etrafında dönmüyor, benim de bunların iyice suyunu çıkarmam gerekiyor, içimde biriken enerjiler sayesinde oldukça kolay olacak." dedi Alaz pekte masum olmayan bir gülümsemeyle, az önce yaşadıkları yoğun anın genç adamın üzerinde bu denli etki bırakabileceğini hiç tahmin etmemişti Asi. Üstelik bundan çekinmiyor arsızca dile getirecek kadar rahat davranıyordu.

Hızlıca tüm kıyafetlerini çıkarıyordu, tam pantolonunu da çıkaracaktı ki Asi ellerini gözlerine götürdü. "Dur, dur. Ne yapıyorsun, bekle, tamam ben gidiyorum, gerizekalısın gerçekten ya." diye kızmaya başlamıştı.

Ellerinin, görüşüne el verdiği ölçü de görebiliyordu, adamın çıplak vücudu iç çamaşırı hariç karşısındaydı ve ne kadar görmemek için çabalasa da, içinde bir yerlerde filizlenen merak nedeniyle gözlerini alamadı. Kısa bir an için kendi parmaklarının, adamın oldukça sert olduğu belli olan göğsünde dolaşmasının üzerinde yaratacağı etkiyi düşündü. Sonra biçimli çenesini okşar, boynunda gezinirdi. Ama çabucak sıyrıldı bu düşüncelerden, nereden aklına doluyordu böyle fikirler, bir süre Rüya'nın önerdiği romantik filmleri izlemeyecek ve kitapları okumayacaktı.

Alaz kızın bu çabasına akustiği yüksek bu ortamda yankılanacak şekilde ve genişçe gülüyordu. İçten içe Asi'nin bu şekilde meydan okumalardan geri durmayacağını ve kızı kışkırtacağını düşünüyordu. Kısmen başarılı da olmuştu ve kızın sinir uçları ile oynamayı başarmıştı.

Kıyafetlerini olabildiğinde sıkarak, ıslaklığını aldıktan sonra kum grisi BMW'nin yanına gelmişlerdi şimdi. Alaz, kızın iki kolunu göğsünde birleştirerek sıkıca tuttuğu çantayı, arka koltuğa koymak için elinden almaya yeltendi. Genç kız, çanta için verdiği savaşın yoğunluğundan hala kurtulamadığı için onu sıkıca tutmaya devam etti.

"Gerek yok ben tutarım, bunun on metre yakından geçmeyeceksin bundan sonra Alaz." dedi. Adam kızın bu tepkisine gülümsedi, aslında yaşadıklarından ders alması ve zaten çelik gibi olan gövdesine yeni katmanlar eklemesi onu şaşırtmamıştı.

"Tamam, öyle olsun bu gecelik bu kadar arbede yeter, gerçi sonuçları güzel oluyor." diye de takıldı. Yaşadıkları her yakın temas aklından geçerken.

Asi, çaktırmadığını düşünerek göz ucuyla ön kapıya baktı, verdiği hasarın boyutunu tekrar görmek ümidiyle, ama koca koca darbeler ile zedelediği göçükten eser yoktu, aksine otoparkı aydınlatan sokak lambasının ışığında bile araç parıl parıl parlıyordu.

"Güzel gözlerini bu karanlıkta boşuna yorma, göremezsin. Benim hayatımda iz bırakmak kolay olmayan bir eylemdir." dedi olanca küstahlığıyla genç adam. Aracın o halini gördükten sonra, genç kızın bu cüretini ve yenildiği oyunu hatırlamamak için hemen yenisi sipariş vermiş, değiştirtmişti Alaz. Her zaman ki gibi işler istediği şekilde gitmeyince oyunu bozuyor, baştan başlatarak yeni sayfa açıyordu.

"Hem bak sen onu mahvetsen bile, yine o senin yanında ve seni gideceğin yere götürecek hem bu yolda eşlikçin olacak. Bence her konuda bu kadar önyargılı olmamalısın Asi kız." diye devam etti aynı anda Asi'nin kapısını açıyordu. Yine bin bir ima içeren ve üstü kapalı ifadeler kullanmıştı. Bu çocuğu anlamak için bir sözlük var mıydı, Asi'nin buna ihtiyacı olacak gibi duruyordu.

Asi sahte bir gülümseme ve gözlerini kısarak adama "Tabi, tabi" der gibi cevap verdi ve deri olan ön koltuğa yerleşti.

Aracın içi tamamen Alaz kokuyordu, bu da yetmezmiş gibi genç adam bagajdan çıkardığı spor kıyafetlerinin olduğu belli olan çantadan kendi kapüşonlusunu kızın üstüne örtmüştü. Artık buna emin olmuştu. Bu çocuk evden çıkmadan parfüm banyosu yapıyor olmalıydı. Zaten yakınında olduğunda hissettirdiği duygulardan çokça rahatsız olan Asi, bir araba dolusu, bedenini arzu ile gıdıklayan koku ile ne yapacağını şaşırdı. Hafifçe camını araladı.

"Dur üşüteceksin öyle." dedi Alaz, çoktan açtığı koltuk ısıtma ayarını en yükseğe çıkartarak. Üzerindeki tüm kıyafetler ıslak olmasına rağmen içinde çokça sıcak hissetmeye başlamıştı Asi, dışarıdan gelen ve Alaz kokmayan hava dalgası tekrar onu kendine getirmişti. "Tamam şimdi kapatırım." diye mırıldandı, adamın bazı anlarda bu kadar düşünceli olmasına çokça şaşırarak.

Aralarında şimdiye kadar normal geçen tek diyaloglardı heralde, Asi usulca evin yolunu tarif ediyordu, aslında uygun bir yerde inip taksi ile devam edebilirdi. Ama yaşadığı olayların yoğunluğu ile hem duygusal hem de fiziksel olarak çok yorgun hissediyordu. Hem de adamın kurduğu bu tuzağı, kendisini bıraktırarak cezalandırıyordu.

Birkaç dakika sonra Alaz'ın playlistinden bir şarkı çalmaya başladı.

Kahret beni mahvet
Yine çıkar yolun bana elbet
Söyle ne bu derdin
Yakar beni aşk alev, alev

Alaz'ın çok sevdiği, yakından takip ettiği ve çalma stilinde örnek aldığı Ufuk Beydemir'e aitti bu şarkı. Genç adam melodinin ve sözlerin etkisiyle yanında usulca ve kendisi yüzünden yorgunca, ıslak kıyafetler içinde mayışmış, masum kızı süzdü.

Bir yerlerde gözüne ilişmişti. "İnsan ara sıra evini yakmalı ve çıkıp seyretmelidir." 

Aklına nereden ve neden bu sözün geldiğini anlamlandıramadı. Heralde Çağla'nın o süslü notlarından okumuştu. Ama bu belirsiz anda aklına gelmesi onu düşündürttü. Asi onun yakın hissedebileceği evi değildi ki, hatta teorik olarak bir şeyler paylaştığı arkadaşı bile sayılmazdı. Aynı klasmanda savaşmayı sevdiği ve bundan zevk aldığı biriydi sadece, ya da o öyle mi sanıyordu.

Sen ve ben birdenbire beliren
Durdurulmaz aklımda bir dünya
Sen ve ben birdenbire beliren
Durdurulmaz aklımda bir dünya

Asi, bu şarkıyı ilk defa dinliyordu. Şarkının radyodan değil de, Alaz'ın özellikle hazırladığı playlistten geldiğini fark edince daha da şaşırdı. Böyle huzurlu hissettiren ve duygu yüklü parçalar dinliyormuş havası yoktu, Alaz daha çok "Linkin Park" veya "Ret Hot Chili Peppers" adamı gibiydi. Müziğin ritmi, koltuğun ısıtması, sıcak kapüşonlu ve aracın Alaz kokusu onu iyice mayıştırmıştı, öyle ki yan tarafından kendine doğru olan, içinde bir anlam aramaya çalıştığı belli olan bakışları fark edemiyordu.

Girdikleri mahalleyi fark edince, navigasyon yanlış mı çalıştı acaba diye ekrana bakıyordu genç adam. Ama sonra genç kız hafif uykusunda aniden uyandı, geldiklerini fark etti.

"Tamam burası ben burada iniyorum." dedi çabasız ve yorgunca.

"Dur Asi nereye, yanlış geldik heralde burada nereye gideceksin." dedi genç adam anlamaz bir şekilde etrafındaki gecekondu mahallesine bakıyordu.

Genç kızın, adamın yaşadığı şoku anlayabiliyordu. Alaz belki de hayatında hiçbir zaman böyle bir ortam görmemiş, burada yaşamanın hayatta kalmanı zorluklarını aklına getirebilecek biri değildi.

"O kadar doğru geldik ki, burada ki tek yanlış ancak sen olabilirsin gibi duruyor." dedi anlık olarak çok farklı dünyalara ait olmalarının gerçeğini fark etmiş bir şekilde. Şimdiye kadar hep adamın oyun alanında ve hayal alemindeydiler ama şimdi Asi'nin sahasında ve gerçekliğindeydiler. Bundan gocunmuyor, hatta gurur duyuyordu. O ve kardeşleri hiçlikten gelip, var olmayı başarmışlardı ve şimdi de daha iyisi için çabalıyorlardı.

Sesine yayılan hüznü belli etmemek ve hemen toplamak için "Birkaç dakikadan fazla buralarda dolanma yoksa aracını sen içindeyken bölmeye başlarlar bak. Hem benim gibi de kibarca çizip bırakmazlar, söyleyeyim." diye tehdit vari konuşarak ekledi.

Alaz, bulunduğu ortamı ve genç kızın söylemlerini anlamaya çalışırken, Asi araçtan inmeye yeltenmişti. "Asi, bir dakika, nereye?" diye arkasından seslendi. Ama kız aracı terk etmişti ve arkasına bakmamıştı.

Geri dönüp Alaz'a bakmamak için kendini zor tutmuştu, bu akşamlık gerçekten kotasını doldurmuştu, adamın yüzünde yaşadığı şoku çekemeyecekti şu anda. İnerken telaştan üstünde olan kapüşonluyu da bırakamamıştı ve şimdi geri dönüp bırakmak çok garip olacaktı, o yüzden yanında götürmeye karar verdi. Evin kapısı aralanıp Cesur'u görünce her ikisi de şaşırdılar.

"Cesur, nereye bu saate, hayırdır." dedi tüm sorgulayan haliyle genç kız.

"Sana da hayırdır bu saate eve gelmeler falan." diye karşılık verdi yakalanmış olmanın verdiği telaş ve sitemle.

"Ne olacak okuldaydım geldim işte" dedi tereddütle, detay vermek istememişti. Zifiri karanlık havanın ve kısmen kuru olan kapüşonlunun üzerindeki ıslaklığı belli etmemesini ümit ediyordu. Hem havanın soğukluğu, hem de bir an önce ıslak kıyafetlerden kurtulmak istediği için hiç sorgulamadı, yarın nasıl olsa ifadesini alırdı Cesur'un.

"Ne halin varsa gör ya gerçekten, git hadi nereye istersen." dedi ve yanından geçerek evin kapısına yöneldi.

Kız dikiz aynasından kaybolana kadar gitmemeye niyetliydi Alaz, bu muhitte bu saatte nasıl bu kadar rahatça davranabiliyordu. Asi'nin hayatı hakkında hiçbir şey bilmiyor olduğu gerçeği tekrar canını sıkmıştı, paslanıyor muydu? Onunla aynı seviye ve sertlikte oyun oynamaya o kadar kendini kanalize etmişti ki bunları öğrenmek hiç aklından geçmemişti.

Biraz sonra genç kızın kendi boylarında bir erkek ile konuştuklarını fark etti. Pek sevgi dili ve dostça bir konuşma olmadığını oturduğu yerden anlayabiliyordu Alaz. Acaba aynı evi paylaştıkları "Cesur" bu muydu? Neden bu saate ve bu halde eve geldiği için tartışıyorlar mıydı? Bu düşünceler kafasının etini yiyordu şimdi, merak içten içe onu kemiriyordu.

Kız konuşmayı fazla uzatmadı. Havanın soğukluğu ve kızı düşürdüğü sırılsıklam halden dolayı olsa gerek diye düşündü, derme çatma mavi bir kapısı olan tek katlı bir eve giriş yaptı. Konuştuğu adam da şimdi Alaz'ın aracının yolun kenarında olduğu yöne doğru söylenerek, elleri kollarını sallayarak yürümeye başlamıştı. Adam yaklaştıkça bu yürüme biçimi ve parlak sarı saçlar Alaz'a daha da tanıdık gelmeye başlıyordu.

Cesur göz ucuyla bu saatte burada olacak kadar salak olabilecek bu pahalı aracın içindeki kişiye doğru bakmaya çalıştı, ama koyu filmlere sahip camlardan içerisini pek göremedi. Fazla da umursamadan yoluna devam etti, zaten yetişmesi gereken yere geç kalmıştı acele etmeliydi.

O yanından hızlıca geçerken Alaz bu akşam yaşadığı şokların üstüne bir yenisini eklemişti.

Bu adam kendi arkadaş çevresinde "Bellboy" lakabıyla nam salmıştı ve uzun zamandır Alaz'ın telefonlarını açmıyordu. 

Continue Reading

You'll Also Like

13.3K 475 6
Tamu, cehennem demekti. Parya hiçbir sınıfa ait olmayan, ayaktakımı demekti. Bu hikayede biri günahlarını cehennemde yanarak öderken, diğeri yalnızlı...
3.4K 544 29
Bunca zaman boyunca aşkla hiç işim olmadı. Bunun kontrol edebileceğim bir şey olduğunu ve istemediğim için birine aşık olmadığımı düşünürdüm. Ama yan...
94.4K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
557K 51.6K 50
Kitabın ismini 'Çok Güzel Hareketler Bunlar' olarak okumayın. ©Tüm hakları saklıdır.