Görücü Usulü

By piyanonunkokusu

412K 16.4K 2.7K

"Ben seni bu evden emin ellere telli duvaklı gelin edeceğim, ne gözüm arkada kalacak ne de tereddüt edeceğim... More

Bölüm¹
Bölüm²
Bölüm³
Bölüm⁴
Bölüm⁵
Bölüm⁶
Bölüm⁷
Bölüm⁸
Bölüm⁹
Bölüm¹⁰
Bölüm¹¹
Bölüm¹²
Bölüm¹³
Bölüm¹⁴
Bölüm¹⁵
Bölüm¹⁶
Bölüm¹⁷
Bölüm¹⁸
Bölüm¹⁹
Bölüm²⁰
Bölüm²¹
Bölüm²²
Bölüm²³
Bölüm²⁴
Bölüm²⁵
Bölüm²⁶
Bölüm²⁷
Bölüm²⁸
Bölüm²⁹
Bölüm³⁰
Bölüm³¹
Bölüm³³
Bölüm³⁴
Bölüm³⁵
Bölüm³⁶
Bölüm³⁷
Bölüm³⁸
Bölüm³⁹
Bölüm⁴⁰
『 FİNAL 』

Bölüm³²

5.6K 424 21
By piyanonunkokusu

『Saraylarda süremem, dağlarda sürdüğümü;
Bin cihana değişmem, şu öksüz Türklüğümü...』

🎶

Mabet Matiz - Müphem

Keyifli Okumalar ❤️


Sana, uzun uzun bakacak kadar hayran ve bir o kadar aşığım.
İnsanların çoğu bencil.
İnsanlar kötü.
Ne zaman bir dünya telaşından kaçacak olsam, seni sığınak olarak bildim.
Sana sığındım.
Şimdi senden tek dileğim,
Pes etme.

Bugüne kadar seni sevmeyen herkes yerine, ben severim sevgim sana, bize yeter. Daha iyi, daha farklı olmana gerek yok. Sana sarılmayan herkes yerine sarılır; dünyada kimsenin olmadığı, olamayacağı kadar ev olurum. Sen gülümse, ben varım, oğlumuz var.

Aşk sonsuza kadar sürer mi?
Biz sonsuz olalım.

Melek anne ve Işıl'ın yanına doğru ilerlemeye devam ettim. Işıl bebek arabasının başından durmuş babasını bekleyen oğlumu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Ha kızım bitti mi? Gelsin de Yusuf'um gidelim artık."

Derin bir nefes alıp verdiğimde Işıl'da bana döndü.

"Yusuf'u muayne ettik, ben de ettim hocalarım da etti. Emar çektik..."

"Sonuç?"

"Yusuf'un beyninde tümör var."

Sesimin titremesine engel olamıyordum. "Tümör sadece belirli bir kısımda duruyor, henüz yayılmamış ama kötü huylu bir tümör bu yüzden vücuda zarar veriyor. Gereken tek şey ameliyat--"

"N-Nasıl ya?"

Göz yaşı döken Işıl'a döndüm. "Bu ameliyat %25 tedavi ihtimali, %75 ise ölüm, ölüm olmasada felç riski taşıyor."

"Hayır yapmasınlar!" Dedi Melek anne. "Bıraksınlar oğlumu--"

"Ameliyat hemen olmayacak, ben çeşitli hastanelerede muayne ettireceğim zaten."

"Çeşitli hastane derken?"

"İstanbul'a gideceğiz orda da muayne olacağız eğer ameliyat şartsa orda gerçekleşecek."

Melek anne arkasındaki sandalyeye oturdu. "Abimin haberi var mı?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Şimdi onunla konuşacağım, ama ilk önce asla yanında ağlamıyorsunuz, yüzünüz düşmüyor çünkü en büyük ihtiyacı moral."

Aralarından geçecekken Işıl kolumu tuttu ve sessizce konuştu.

"Sen nasıl dayanacaksın?"

Sağ gözümden akan yaş ile konuştum.

"Ölüyor gibiyim..."

Kollarını boynuma dolayıp sarıldığında geri çekilip gözümden akan yaşları sildi. Burukça gülümseyip emar odasına geçtim. Yusuf emardan sonra orda beklemişti.

Başını çevirdiğinde göz göze geldik. "Aşkım?"

"Yavrum gidelim artık, yoruldum."

Sandalyede oturuyordu bende geçip yanındaki sandalyeye oturdum. Elini sıkıca tuttuğumda bana doğru döndü. "Şimdi öyle kolayca çıkamayacağız..."

Kaşları çatıldı. "N'oldu? Kuruntu mu yapıyorsun sevgilim? Bak vallahi iyiyim..."

İyi falan değilsin işte.

"İyisin biliyorum ama ufak bir pürüzümüz var, onunla baş etmemiz lazım."

"Ne?"

"Emar sonuçlarına baktık, yolunda gitmeyen bir şeyler gördük. Beyninde bir tümöre rastladık."

Kaşları daha da çatıldı. "Çözüm ameliyat ama biraz riskli bir ameliyat..."

Gözlerim dolduğunda derin bir nefes alıp devam ettim. "İstanbul'a sevkini istedim. Ameliyattan önce bir hastaneye daha muayne olacaksın. Bütün ihtimaller, değerlerin değerlendirildikten sonra İstanbul'da ameliyat olacağız. Hiç endişelenecek bir şey yok %98 iyi geçecek bir ameliyat. Hemen taburcu da olacağız..."

Gözlerini yumup derin bir nefes verdi. "Bir bu eksikti amına koyayım tam olduk..."

"Niye öyle söylüyorsun?"

Ellerimizin üstüne göz yaşım düştüğünde bana döndü. "Sen niye ağlıyorsun?"

"Beni bilmiyor musun? Kuruntularım işte."

Gülümseyerek ellerinin arasındaki elimi üst üste öptü. "Bir ameliyat değil mi? Oluruz biter gider... Ağlama birtanem benim."

Kolunu omzuma attığında şakağıma bastırdı dudaklarını.

Bir ameliyat değil mi? Oluruz biter gider.
O ameliyatın ucunda ölüm var sevgilim.

"Ağlamıyorum," göz yaşlarımı sildim. "Gidiyoruz, İstanbul'a?!"

"Gidiyoruz tabii, ama ameliyata değil balayına gidiyoruz. O arada da oluruz ameliyatı."

"Ne balayısı?"

"Biz yapamadık balayı, hazır izin bahanemizde hazırken gidelim kafamızı dinleyelim."

Moralinin yerinde olması güzeldi.
Ona ayak uydurmam lazımdı.

"Tamam o zaman ben hastaneyi aradım, Reşat Hocayla görüştüm. Şimdide akşam için uçak bileti alacağım,"

"Ege gelecek mi?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Hastanelerde süründüremem onu, annemde çalışıyor babam da çalışıyor bakacak kimse yok. Burda kalması daha sağlıklı olur. Hem Işıl'ı çok seviyor biliyorsun."

"Tamam o zaman, şimdi çıkabilir miyiz?"

"Çıkalım sevgilim."

☘️

"Tamam mı annecim? Halayı üzmek yok?"

Ege kucağımda hareketlendi. "Biz gidip geleceğiz hemen babam,"

Yusuf boynunu öptü. Ege her şeyden habersiz güldü. "Hadi git bakalım amcaya..."

Alpraslan abi kucakladığında Işıl kollarını sıkıca abisinin boynuna sardı. "Seni çok seviyorum abi..."

"Tatile gidiyoruz Işıl?"

"Olsun." Işıl omuz silktiğde Yusuf saçlarını öpüp geri çekildi. Daha sonra Ege'yi kucakladı. "Oğlum?"

Ege hissetmiş gibi başını göğsüne yasladığında burukça gülümsedim. Yusuf saçlarını, yüzünü öptü defalarca.

"Geleceğim hemen Oğlum sen hala ile git. Babaanne bekliyor ben hemen geleceğim."

Alparslan abi kucakladığında bende son defa sıkı sıkı öptüm. "Annem benim..."

Yusuf, Işıl'la konuşurken Alparslan abi kolumu tutarak durdurdu beni. "Bu ameliyatın maddiyatı falan var mı?"

"Özel hastaneye gideceğiz, tam teşekküllü bir yer illaki olacak. Ama hallederiz biz..."

"Olmaz öyle şey haberleşiriz zaten hallederiz biz."

"Abi--"

"İtiraz yok, siz birde oba yormayın kafanızı."

Yusuf'un konuşması bittiğinde bende geri çekildim. Yusuf elimi tuttuğunda Ege'ye ikimizde el salladık. O elini kaldırıp gel gel yaptığında burukça gülümsedim. Yusuf elimi sıkıca tuttuğunda arkamızda açılan kapıya girdik. Başımı çevirip Yusuf'a baktığımda o elimin tersini dudaklarına götürüp sıkıca öptü.

İyi olacağız, beraber iyleşeceğiz.

Uçağa geçip ikili koltuklarımıza yerleştiğimizde ilk iş telefonlarımızı kapattık. Kemerlerimizi taktığımızda Yusuf kolunu kaldırıp omzuma attığında ona doğru döndüm.

"Başın ağrıyor mu?"

Gözleri yine kan çanağına dönmüştü.

"Abartılacak kadar değil."

Yanağına dudaklarımı bastırdığımda, burnumu şah damarının üstüne yaslayarak derin bir nefes aldım. "Otel ayarladım bize, iner inmez oraya geçer bir duş falan alırız annenleri görmeye gideriz sonra. Ondan sonrada hastaneye zaten..."

Muhtemelen gece yarısı otelde olacaktık.

"Annemlere söylemedim,"

"Süpriz yaparız."

"Olur. Ege'yi getirmediğimiz için çok kızacaklar."

"O da bir dahaki sefere."

Boynuna yaslı başımı kaldırdım. "Gözlerinden öpmek istiyorum, hemen iyleşsinler diye ama gözden öpmek ayrılık getirirmiş. Öpmüşüm gibi olsun mu?" Dediğimde gülümsedi.

"Olsun güzelim..."

Uçağın kalkış anonsunu duyduğumuzda Yusuf kolunu omzumdan çekerek elimi tuttu. "Korkma korkma..." dedim alayla.

"Yavrum helikopterden atlamış adamım bu konuyu hiç açma mağlup gelirsin."

Gülerek başımı omzuna yasladım. Uçak o sırada havalandı.

Yarı uyuyup, yarı uyandığımız bir yolculuk olurken iki saat süren çilenin ardından gece yarısında inmiştik İstanbul havalanına. Yusuf ilk iç pilottan silahını teslim aldığında daha sonra gidip büyük boy valizimizi aldık. Sadece bir valiz yetmişti, gezmeye tozmaya gelmiyorduk ne de olsa. Yusuf havaalanının önünden bir taksi çevirdiğinde arka tarafa yerleştik ikimizde. Yusuf otel ismini söylediğinde bana döndü. Yüzümü incelediğinde bir tepki falan beklediğini düşünerek gülümsedim.

Arkasına yaslandığı esnada ben telefonumu açarak ilk iş Işıl'ı aradım. Eve gitmişlerdi, Ege ilk başta biraz ağlasada arabaları açınca hemen uyumuştu. Melek annenin tansiyonu düşmüştü üzüntüden. Yusuf'a belli etmemek adına hepimiz içimize atıyorduk ama canımız fazlasıyla yanıyordu.

Sessiz geçen taksi yolculuğunun ardından taksi bir virajı döndüğü an karşımıza o heybetli otel çıktı. Elimdeki telefonumu şaşkınlıkla kucağıma bıraktığımda koltukta az da olsa doğruldum.

Burası... Burası evlendiğimiz gece geldiğimiz oteldi.
Her şeyi mahvederek başlatan o yerdeydik.

Taksi durduğunda Yusuf ücreti ödeyerek kapısını açtı. Bende kendi tarafımı açarak indiğimde valizimizi teslim aldığımızda taksi giderken gözlerimiz buluştu.

"Neden buraya geldik?"

"Çünkü biz bu otele bir kaç anı borçluyuz, huzurlu bir gece borçluyuz."

"Yusuf--"

"Bütün kötü anıların üstüne giderek onları mahvedeceğiz Miray."

Elimi tuttuğunda hafif çiseleyen yağmurun altında otele girdik. Vale valizimizi aldığında resepsiyonun önünde durduk. "Yusuf Kandemir rezervasyonumuz vardı?"

"Bakıyorum hemen..."

Bilgisayardan bir kaç işlemi hallederken konuşmasını sürdürdü. "Balayı süiti doğru muyum?"

"Evet," Yusuf onayladığında kadın odanın anahtarını uzattı. Yusuf teslim aldığında tekrardan bana döndü. "Hadi..."

Asansöre doğru ilerledik. "Aynı odayı mı tuttun birde?"

"Balayına gelmedik mi?"

"Delisin sen, gerçekten."

"Yani hatrısayılır özelliklerimiz var bizimde."

Asansöre bindiğimizde dudaklarımda buruk bir tebessüm yer edindi. Burası bize cehennemdi ama cennete dönüştürmeye niyetliydik.

Asansör durduğunda indik beraber. Hemen koridorun sonundaki odanın önünde durduğumuzda Yusuf bahşişi vererek valizi teslim aldı. Elindeki kartı okutarak kapıyı açtığında geri çekilip ilk bana müsaade etti.

Bir adım atarak odaya girdiğimde karşılaştığım görüntü ile durdum. Aynı o gece ki gibiydi. Etrafta güller ve kırmızı balonlar vardı. Yusuf odaya girerek kapıyı kapattığında ben tamamiyle odaya girerek yatağa doğru ilerledim.

Belimin iki yanında kollar hissettiğimde irkildim ve eğilerek elimdeki telefonu, çiçeği ve evlilik cüzdanını yatağın kenarına bıraktım. Çıplak omzumda Yusuf'un dudaklarını hissettiğimde başımı ona doğru çevirdim.

"Çok güzelsin." dedi fısıldayarak. "Hayran olunası bir güzelliğe sahipsin."

Belimdeki parmakları sıkılaştığında tekrardan irkildim bunu farketmiş olacak ki kendini biraz geri çekip konuştu.

"İznin olmadığı sürece asla dokunmam sana, sen ne zaman istersen o zaman yaşanır ne yaşanacaksa...."

Gözümün önüne düşen sahneler beni sendeletirken Yusuf hemen yanımda durdu. "Çok güzel olmuş burası?"

Yusuf ellerimi tutarak kendine çevirdi beni. "Aynı o gece ki gibi oldu, öyle olsun istedim çünkü..."

"Konuşmayalım o geceyi, unutmayacak mıydık? Bırak silinsin her yerden."

Derin bir nefes alıp verdi. "Nasıl istiyorsan."

Eğilip anlımı öptüğünde gülümsedim. Ordan yanağıma inip boynuma ilerlerken konuştum. "Aklından geçeni biliyorum ama yapma aşkım,"

Boynumu öpmeye devam etti. "Niye?"

"Olmaz çünkü başın ağrıyor."

"Prenses miyim kızım ben?!"

Başını sinirle geri çektiğinde kahkaha attım. "Hmm prensessin, benim prensesimsin."

Çenesine bastırdım dudaklarımı. "Ayrıca görülecek hesabımız var seninle unutmadım onu..."

İşaret parmağını bana doğru salladığında kaşlarımı çattım. "Ne hesabı?"

"Sen her hastane nöbetinde başka doktorlarla mı nöbete kalıyorsun?"

"Evet?"

"Niye dün gece ki tek kadın sendin?"

"Her gece öyle, bir kadın doktor iki erkek doktor çalışır acilde. Başhekimle hemşirelerle falan artarda sayı öyle yani."

"Ben bu zamana kadar erkek doktorlarla nöbete kaldığına dair bir bilgi almadım senden. Nöbete gidiyorsun tamam ama kimle nöbet tutuyorsun bunu niye bilmiyorum?"

"Abart aşkım."

"Abartırım dün gece ki o iki angutu sevmedim çünkü..."

"Adam o kadar ilgilendi seninle aşkım ama yani.."

"O meslekti ben karakterini sevmedim,"

"Tamam prenses bir dahakine haber veririm."

"Neyse konumuz onlar değil,"

Kolunu belime sardığında kollarımı boynuna sardım. "Neymiş konumuz?"

"Geceyi taçlandıracağız?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Aşkım gerçekten olmaz, ameliyat sürecindesin septumları tetikleyebiliriz yanlış hareket edebiliriz olmaz diyorum ya!"

"Allah'ım sabır!"

"Uyuyalım hadi,"

"Uyuyalım tabii baş başa kaldık başka ne yapabiliriz uyuyalım! Seninde canın ne zaman Ege huysuz olsa o zaman istiyor! Ne de olsa yapamayacağız ya!"

"İftira atıyorsun şuan," dedim gülerek.

"İftira?!" Kaşları havalandığında tekrardan güldüm. "Hormonlarımı ben mi düzenliyorum sanki?!"

"Bir Ege durmazsa, iki reglsen, üç ben nöbetteysem, dört sen nöbetteysen... ben bir yıldır senin bu geceler dışında istediğini görmedim."

"Aşkım abartıyorsun gerçekten!"

"Sen öyle san..."

"Reglken yersiz yersiz yükseliyorum kabul, nöbetteyken de özlüyorum ya garip oluyor."

"Sen devam et, şimdide ameliyat çıktı başımıza iki yılda o yüzden olmaz."

"En fazla bir aydır o, o kadar değil."

"Sen bir ayı bir yıl yapmada..."

Omzuna vurdum, tabii bu ona sinek ısırığı gibi geldi. "Çok iftira atıyorsun ya sen bana, ne zaman istedinde olmadı acaba?!"

"Şimdi?"

"Şimdi farklı bir durum var ama ortada!"

"Bahane desene sen ona güzelim."

"Öyle mi?"

Kaşlarım havalandığında başını salladı. "Çok kötüsün Yusuf!"

Arkamı dönüp valizimize ilerlediğimde eğilip fermuarını açtım. O yatağa oturmuş pişkin pişkin gülüyordu birde. Ben sana yapacağımı biliyordum...

Gece mavisi saten şortumu ve askılıklı üstünü aldığımda ona arkam dönükken üstümdeki sweatı eteklerinden tutup çıkardım. Kenara indirdiğimde eşofmanımın lastiğine elim gitmişken Yusuf'un sesini duydum.

"Yavrum..."

"Konuşmuyorum ben seninle,"

Eşofmanımıda indirdiğimde ilk şortumu alarak giyindim.

Askılı üstüme uzanacakken nefesini ensemde hissettim. Kolunu çıplak karnıma sardığında omzumu öptü.

"Küsüm ben sana."

Keyifli gülüşünü duydum. "Hasta adama küsülür mü hiç?"

Gözlerimi karnımdaki ellerine kenetlediğimde gözümün önünün buğulanmasına engel olamadım. Alt dudağımı içten sertçe ısırdığımda çenemde parmaklarını hissettim. "Bir bak bakalım bana..."

Başımı kendine çevirdiğinde göz göze geldiğimiz an yanaklarımın ıslandığını hissettim. "Hasta değilsin sen..."

"Hastayım, sana hastayım yavrum. Bundan alâ rahatsızlık mı var?"

Gözyaşlarımı teker teker öptü. Ona doğru dönüp sıkıca sarıldım. Başımı boyun girintisine yerleştirdiğimde gözlerimi huzurla yumdum.

"Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"

Saçlarımı öptüğünde boynunda saklanmaya devam ettim. "Biliyorum güzelim, biliyorum çünkü yuva oldun bana. İnsan nasıl aşık olmaz yuvasına, içindeki huzura..."

Boynuna bastırdım dudaklarımı. "Ege de çok seviyor seni,"

Bunları duymaya ihtiyacı olduğunu düşündüm.
Biz her zaman yanındaydık, bilsin istiyordum.

"Hatta en çok seni seviyor, benden bile çok seviyor."

"Özledim şerefsizi..."

Gülümsedim. "O da seni özlemiştir kesin."

Özlemiştir, bu yüzden o ameliyattan sapasağlam çıkman lazım sevgilim.

"Uyuyalım hadi..."

☘️

Önünde durduğumuz mavi demir kapıyı yavaşça araladığımda ilk ben girdim evimin bahçesine. Annemler güneşli havadan dolayı bahçede kahvaltı yapıyorlardı. Yusuf'ta geldiğinde varlığımızı daha farketmemişlerdi.

"Afiyet olsun!" Gülümseyerek konuştuğumda annemde babamda bana döndü. "Kızım?" Dedi annem şaşkınlıkla. Ayağa kalktıklarında hızlı adımlarla gidip anneme sarıldım. "Ne işin var senin burda?"

"Süpriz!" Annem saçlarımı öperken, Yusuf babamın elini öperek sarılmıştı. Annemi bırakıp babama sarıldığımda bu kolların sıcaklığını özlediğimi farkettim. "Güzel kızım.."

Geri çekildiğimde babam devam etti. "Hangi rüzgar attı sizi buraya?"

"Öyle bir süpriz yapalım dedik."

"Torunum yok mu?" Dedi annem. "Yok onu annemlere bıraktık burda bir kaç işimiz vardı o yüzden yorulsun istemedik."

"Hadi geçin oturun sıcak bir çay getireyim size..."

Yusuf geçip sandalyeye oturduğunda bende kabanımı ve çantamı sandalyeye bırakarak annemin arkasından evime girdim. Mutfağa geçip arkamdan kapıyı kapattığımda annem bana döndü.

"Sen de otursaydın kızım?"

"Anne gel bir,"

Mutfak masasına oturduğumda annem bana döndü. "N'oldu Kızım?"

"Otursana konuşmamız lazım,"

"Hayırdır inşallah,"

Çayın altını kısıp hemen karşıma oturdu. "Şimdi biz buraya Yusuf için geldik. Yusuf hasta..."

Söylediğim kelimeler zincir olup, boğazıma ket vururken sertçe yutkundum.

"Allah'ım sen koru... kötü bir şey mi var?"

"Beyninde tümör gördüler, Şırnak'ta muayne oldu ama daha iyi bir hastaneye getirmek istedim. Birazdan Reşat hocanın yanına gideceğiz o da muayne ettikten sonra burda ameliyat olacak Yusuf."

"Hayati tehlikesi var mı?"

"Var ama en çokta felç riski var."

"Ameliyat olmasa? 

"Bir saatinin bile garantisi olmaz ameliyat olmasa."

"Olsun kızım. Felçlide olsa, ayağa da kalkamasa yanında olur. Hayatta olur. Ölüm daha mı iyi sanki..."

Masanın üstündeki ellerime bakarak derin bir iç çektim. Annem ellerimin üstüne ellerini bıraktı. "Oyh güzel yüzlüm, annem benim... Yusuf çok güçlü evelallah bunu da atlacak bak gör."

"İnşallah anne..."

"Hadi kalk şöyle ailecek güzel bir kahvaltı yapalım."

Annemlerde kahvaltı yapıp çıktıktan sonra hastane saatine kadar Yusuf'un teyzesini ve amcasınıda görmeye gitmiştik. Yusuf üstün körü ameliyat olacağını söyledikten sonra onlardan da çıkıp hastaneye gitmiştik. Direkt Reşat Hocamın odasına çıktığımızda yanımızda getirdiğimiz emar ve kan tahlili sonuçlarını incelenmişti Reşat hoca ve hastanenin beyin cerrahı Prof. Dr Sevinç.

Biz Reşat hocanın odasında yanlız beklerken yarım saatin ardından sadece Reşat hoca dönmüştü yanımıza. Masasına geçip gözündeki gözlükleri çıkardığında devam etti.

"Emarını hastanecek detaylıca inceledik, Şırnak'ta konulan teşhis doğru evlat. Süreci arkadaşlarımla konuştum vardığımız karar ameliyat. Ama riskli bir ameliyat olacak. Ölüm riski yüksek... Biz donanımlı olan hastanemizle beraber felç ihtimali vermiyoruz ki bunun yerini ölüm riski dolduruyor..."

"Ama ellerinden geleni yapacaklar d-değil mi hocam?" Dediğimde Reşat hoca başını salladı. "Tabii ki. Bak evlat bundan öncede girdim ameliyatına ve ne kadar güçlü olduğunu ne kadar dirayetli olduğunu ben bilirim. Bu ameliyatta geçip gidecek emin ol."

"Nasıl derseniz öyle zaten..." dedi Yusuf.

"Şuanda yatışın gerçekleşti, yarın sabah yedide ameliyata gireceksin. Kurulla konuştum Miray ameliyatta bulunacaksın--"

"Oh bu haberi bekliyordum gerçekten, sağolun hocam."

"Rica ederim ama ameliyata direkt etkin olmayacak. Sadece beni asiste edeceksin."

Başımı olumlu anlamda salladım. "Ameliyat yaklaşık 7-12 saat arası sürecek. Sapasağlam çıkacaksın tabii ki ama oğlunu, aileni görmeyide unutma. Hazal size odanızı gösterecek, yarın sabah prosedürler için tekrardan görüşürüz."

"Eyvallah." Yusuf ayağa kalkıp el sıkıştığında Reşat hoca elinin üstüne elini koyduğunda destek olurcasına devam etti.

"Sen Türk askerisin evlat, bu vatana çok şey borçlusun. Borcunu ödemeyi de o ameliyattan sapasağlam çıkmayıda boynunun borcu bil..."

Continue Reading

You'll Also Like

446K 14.6K 25
"Affet bebeğim, seni öldürmek istediğim için affet." #1-baba #12-aile Yayınlama Tarihi; 22.09.2019
1M 28.3K 83
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
562K 17.2K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
478K 7.4K 19
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...