Bölüm³³

5.7K 351 60
                                    

Dalgalandığın yerde ne korku ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver.

Arif Nihat Asya | Bayrak  』

Korku,
Beş harf, iki hece.
Ama insan vücudundaki tesiri bir ölüm gibi.

Sıkı sıkı tuttuğum el ve yanında ilerlediğim sedye sanki bir cehennem ateşine doğru gidiyordu. Ayağımın altına batan cam parçaları hissediyordum, her şey beni geri çekiyordu.

Ameliyathanenin kapısı iki yana açıldığında beraber girdik. Karanlık ışıklar teker teker aydınlanırken, yolun sonunda bizi bekleyen onlarca alet vardı. Şimdi çok sevdiği saçlarından ayrılacaktı, birazdan bayıltılacakdı ama yüzündeki gülümseme asla silinmiyordu.

Buraya gelmeden önceki konuşmamız yüreğime bir kaya misali oturmuştu.

"Sevgilim?"

"Efendim?"

"Saçlarım gidecek değil mi?"

"Evet..."

"Olsun, saçsız da seversin sen beni değil mi?"

"Her halinle severim ben seni."

"Ama sen kes saçlarımı olur mu? Son defa senin ellerin değsin."

Ameliyathane sedyesine taşındığında ameliyathane oldukça soğuk olduğu için üstünü iyice örtmüştüm. Bir şey hissetmeyeceğim demişti ama dayanamazdım üşümesine.

Biz kadınlar hep gülümser... seversin gülümser, üzersin gülümser, canı yanar gülümser ama ben bugün hiç gülümsemedim. Ben bugün o soğuk duvarlar arasında ilk defa ağladım. Saçların ayaklarımın ucuna dökülürken sessizce, ağlayabildiğim kadar ağladım. Aşk bir keredir sevgilim ama ben kesildiği için üzüldüğün saçlarına rağmen o ameliyathanede defalarca aşık oldum sana.

Tüm cümleler söylenmiş
Tüm şiirler yazılmış
Tüm enstrümanlar çalınmış
Tüm şarkılar okunmuş
Romanlar okunmuş
Ağıtlar yıkılmış
Çiçekler ezilmişti...
Bana ise sadece bu kadar kıyametin arasında seni sevmek düşmüştü.

Söz verebilir miydin ölene kadar elimi tutacağına dair? Ben söz vermedim sevgilim. Ama ucunda ölüm olduğunu düşündüğümüz bir yola yürürken elini asla bırakmadım.

Hayat gerçekten toz pembe değilmiş ben bunu başına neşter dayandığı an kalbime, dilime vurulan prangalarla öğrendim. Bir şeyler hissediyorum ama ne olduğunu bilmiyorum nefes nefese bir yerden kaçıyorum parmaklarımdan kanlar damlıyor... Gözyaşım senin kanınla harmanlanıyor. Derin derin nefesler almak istiyorum ama her defasında seni nefesini kesilme ihtimali vücuduma ket vuruyor. Özür dilerim sevgilim... elini daha çok tutmadığım için, seni daha çok öpmediğim için, beraber el ele daha fazla yürüyemediğimiz için, evimizde daha fazla anlar yaşayamadığımız için, beraber daha nice kahvaltı sofralarına oturamadığımız için... Bu ameliyat bitecek. Saatler bana yıllar gibi gelse de elbet bitecek. Peki bittiğinde sen nasıl olacaksın? Ya bir daha bana sarılmak için yürüyemezsen? Ya bir daha oğlumuzun elinden tutup parka götüremezsen? Ya bana bir daha sevdiğini haykıramazsan? İşte o an benim ölümüm olacak...

Aşk fevkalade sevgilim ben ise sana uzun uzun bakacak kadar hayran,
Aşk fevkalade sevgilim ben ise seni ömür boyu sevecek kadar aşık.
Aşk fevkalade sevgilim bu hayat ise seni hak edecek kadar şanslı. Benim umudumu asla yitirmiyorum sen de asla yitirme. Oğlumuzun gülüşlerini duy, seni sevdiğimi haykırdığımı duy, hisset ve yaşa...

Görücü UsulüKde žijí příběhy. Začni objevovat