Arsız Doyumsuzluk (+18)

By blackwhiteclouds

621K 5.3K 775

"Bakışlarındaki isteğe daha fazla dayanamadım, ama bakışlarından çok altındaki asıl harikanın ıslak ve muhtaç... More

1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
18.
19.
20.

17.

13.6K 201 46
By blackwhiteclouds

Yeni bölümle karşınızdayııım

Umarım beğenirsiniz keyifli okumalar.

Yıldızımı aydınlatmayı, yorumlarda konuşmayı unutmayalım🤍

🍷

Pişmanlık. Birileri için veya kendin için bir şeyler yapıyorsun ya da yapılmasına izin veriyorsun ama sonra yaşananlar için keşke olmasaydı keşke izin vermeseydim diyorsun.

Pişmanlık duygusunu yaşadığın ana kadar bir şeyler yaşanıyor, zaman gidiyor, benliğinden bir şeyler gidiyor ama sonunda pişman oluyorsun ve o zamana kadar olan şeyler bir hiç oluyor.

Herhangi birine bir çaba harcıyorsun, saf duygularını feda ediyorsun sonucunda saf duyguların kalmıyor sen sadece feda etmekle kendinden bir şeyler vermekle kalıyorsun.

İçindeki dört duvarın arasına sıkışmış karanlıkta kalmış ama karanlıktan çok korkan bir çocuğa küçük bir ışık yakılabileceği ihtimalini gösteriyorsun, kendin yapıyorsun bunu, ama sonrasında o çocuk o karanlığa her zaman hapsolacağının farkına tekrar varmanın acısını yaşıyor. Zaten acıdan hissizleşen ruhuna sadece bir darbe daha vuruluyor.

Ama bu seferki darbe o hissizliği bile yıkan bir darbeydi. Sadece ondan beni anlamasını ümit etmiştim, ondan istemiştim bunu, ona ihtiyacım var sanıyordum ama bu zamana kadar kimse yoktu yanımda sadece ben vardım ona rağmen ben ona kendimi açma yolunda bir adım atmıştım fakat hiçbir şeyi umursamadan ondan uzak durmamı istemişti.

Bazen insanların bencilliğine gerçekten anlam veremiyordum. Onu anlamaya çalışıyordum zaten tamamiyle anlayamazdım. Öz kardeşini küçük kızını kaybetmişti ve bunun sebebini bulamamanın çaresizliği içinde daha fazla acı çekiyordu fakat ondan azda olsa beni anlayıp bana zaman vermesi için kendimi açmıştım, ben bu adımı attıysam zaten ona gerçekleri verebilirdim ama eliyle benide içimdeki çocuğuda karanlığa tekrar itmişti.

🍷

İki haftadır işede gitmiyordum evden de çıkmıyordum. Tek yaptığım arada bayılacak dereceye geldiğimde yemek yemek ve müzikle kaçmak için yollar aramaktı.

Onun gerçekler için bana geleceğini biliyordum ama geldiğinde göreceği kişi ona gösterdiğim yanım olmayacaktı. Bu çöküntü benim için fazla bile sürmüştü, ben her zaman bir şeyler yaşardım. Her zaman o karanlıktan çıkamayacağıma inandırılırdım ya da inanırdım ama o karanlıkta korkarakta olsa ayakta kalmayı başarmıştım.

Artık daha fazla bir şeyleri erteleyemeyeceğimi bildiğimden dolayı şirkete gitmek için hazırlanıyordum. Üzerime siyah etekli bir takım giydim. Saçımı makyajımı tamamladığımda güzel olduğumu biliyordum.


Üzerime ince deri bir trenç alıp evden çıkmıştım. İki hafta boyunca babamla ve aile adı altındaki diğer üyelerle muhattap olmamak için telefonlarını açmamıştım. Öfke ve hakaret dolu mesajları devam etmişti ama umursamamıştım. İstediğim kadar izin yapacağımı söyleyip başka da bir şey dememiştim.

Şirkete geldiğimde meraklı gözler üzerimdeydi çünkü ilk defa böyle bir ara vermiştim ve insanlar sebebini merak ediyorlardı. Odama çıktığımda Hale'yi de çağırmıştım.

"Hoşgeldiniz Arya Hanım. Nasılsınız?"

"Hoşbuldum Hale, iyiyim teşekkürler sen?"

"Bende iyiyim teşekkürler."

"Bana en acil olan işleri bir düzene sokabilir misin? Onları halletmeye başlayayım sen diğerlerini söylersin zaten."

"Tabii ki Arya Hanım ben zaten sıraya koymuştum sizin için. Ne zaman geleceğinizi bilemediğim için her gün düzenliyordum hazır şu anda."

"Doğru bir asistan seçimi yaptığımı bana gösterdiğin için teşekkürler Halecim."

"Asıl ben teşekkür ederim."

Hale'nin hazırladığı programa göre işleri hızlıca halletmeye başladım. Geç saatlere kadar işlerin arasında kaybolmuştum. Aniden kapının açılmasıyla daldığım için irkilmiştim.

"NERDESİN SEN İKİ HAFTADIR? NE SANIYORSUN KENDİNİ? TELEFON AÇMAMALAR, SAÇMA SAPAN YANITLAR, NE BU HAREKETLER?"

"Bana bağırmayı kes. Seni kaç kere daha bu konuda uyaracağım."

"Sen kim olarak beni uyarıyorsun?"

"Sen gayet kim olarak uyardığımı biliyorsun babacım. Canım istemedi gelmedim, babamın şirketi değil mi sonuçta?"

"Babasının şirketiymiş. Senin öyle bir hakkın yok. Sen kendini kim sanıyorsun? Yanına bir tane herif aldın diye düzeldin mi sandın? Kendini kabul edilebilir mi sandın?"

Her ne kadar bu sözlere alışkın olsamda gerçekleri böylece yüzüme daha sert vurması içimde bir yerlerin acımasına sebep olmuştu.

"Benim kimse tarafından kabul edilmeye ihtiyacım yok. Bu zamana kadar her zaman kendi başımaydım yanımda duran bir adamla var olmadım."

"Senin kabullenilmeye, normal görülmeye o kadar ihtiyacın var ki acınası durumdasın. Sen yanına bir değil on adamda alsan var olamazsın zaten."

"Kes sesini artık sabrımı sınama."

"Sınarsam ne olacak sen ne yapabilirsin?"

"Sen benim gayet neler yapabileceğimi biliyorsun. En küçüğünden bu şirketini yerin dibine sokarım o zaman kimin var olup olmadığını görürsün."

"Daha fazla kendini düşürme."

"Sanada kendini düşürme diyeceğim ama sen zaten yerden hiç kalkamadın. Seni kimse adam yerine koymadı bu zamana kadar birde karşıma geçmiş bir yere varabilmişsin gibi laf ediyorsun. Git aynaya bak önce kim olduğunu tekrar hatırla."

"Sen iyice sınırını aşmaya başladın yet-"

"Yeter artık çık odamdan daha fazla muhattap olma."

Öfkeden kudurmuş bir şekilde odamdan çıktığında koltuğa kendimi zorla atmıştım.

Arya sen neler duydun neler yaşadın bunlar ne ki? Sen zaten kendinin kabul edilemez olduğunu biliyorsun onlar söylese bir şey değişmeyecek dahada dibe batma.

Kendimi sıkmaktan vücudum kitlenmişti. Sakinleşmeye çalışıyordum ama ağlamam gerekiyordu. Buna izin vermezdim zaten yeterince ağlamıştım bu zamanlarda bir daha onlar için ağlamayacaktım.

Biraz daha sakinleşebildiğimde eve gitmek için yerimden kalktım. Odamdan çıktığımda kimsenin olmadığını görmek içimi rahatlatmıştı en azından şirkettekilere rezil olmamıştık.

Otoparka inip arabaya bindiğimde karnıma sancı girmişti. Aylar sonra regl olacağım için karnımın ağrısı şimdiden keskinliğini belli ediyordu. Düzenli regl olamıyordum, sıkıntılı durumlarım olduğu içinde ilaçlar kullanıyordum buda zaten ihtimali oldukça düşük olan hamile kalma olasılığımı iyice sıfıra indiriyordu.

Karnımdaki ağrılarla baş etmeye çalışarak zorla eve geldim. Eve girdiğimde direkt üstüme polarlı eşofman takımını giyip sıcak su torbasını hazırlamıştım. Bu ağrıyla sabaha kalmadan regl olurdum ve üç gün yataktan çıkamazdım. Bu sefer sekiz aydan fazla süredir regl olmadığım için çok zor geçecekti. Battaniyenin altında kasılmış bir şekilde ağrımla baş etmeye çalışıyordum.

Üç saattir ağrıyla baş etmeye çalışırken artık dayanamayıp ağlamıştım. Daha fazla artmaya devam ederken kontrole gittiğim doktorum Ezgi'yi aramak zorunda kalmıştım. Ezgi acili arayıp keskin bir ağrıkesicili serum bağlamalarını rica etmişti. Eve gelip serumu bağladıklarında ağrımın geçmesi için beklemeye çalışıyordum ama mümkün değil gibiydi.

Saat sabahın dördü olmasına rağmen ben hala ağrıdan ağlıyordum. Serum fayda etmemişti. Artık ağlamayı bıraktığımda acının geçmeyeceğini bilerek cenin pozisyonunu almış bir şekilde duruyordum. Kanamam olduğundan fazla olduğu için o ayrı bir şekilde zorluyordu.

Yerimde kıvrılmış bir şekilde dururken zilin çalmasıyla korkuyla yerimden sıçradım. Bu saatte kim gelmiş olabilirdi ki kapıya birde zile basacaktı. Yerimden zorla ve korkuyla kalktığımda üstümde komik bir şekildeydi. Kırmızı polar eşofman takımının altının paçaları uzun siyah çoraplarımın içindeydi, çoraplarım dizimin altına kadar uzanıyordu. Üstümü umursamayarak korkuyla kapıya gittim. Delikten baktığımda karşımda Demir'i görmek bir yandan rahatlamama sebep olurken bir yandanda gerilmemi sağlamıştı.

Kapıyı açtığımda görünen hali kendinde olmadığını gösteriyordu.

"Neden geldin?"

"Geldim işte nedeninin önemi mi var? Önemli olan gelmiş olmam değil mi?"

"Hayır değil. Hele böyle bir haldeyken gelmiş olman ayrı bir mesele."

"Ne varmış halimde geldim işte beni kapıdan mı kovacaksın."

Kapıdan kovsam ne olacaktı sanki o beni hayatının her yerinden kovmuştu ben onu kapıdan kovsam ne olurdu.

"Kovmayacağım neden kovayım gir içeriye."

İçeri girdiğinde ne kadar yoğun kokabilirse öyle içki kokuyordu. O salona doğru sallana sallana yürürken ben ağrıdan dolayı yürümekte zorluk çekiyordum. İçeri girdiğinde tekli koltuğa oturmuştu. Masanın üzerindeki bitmiş serumu görünce gözleri merakla bana döndü.

"Hasta mısın?"

"Biraz."

"İyi misin?"

"Evet iyiyim. Sen neden geldiğini söylemeyecek misin artık? Verdiğin ara yetti mi? İstedin diye dönmeye mi karar verdin?"

"O araya ikimizinde ihtiyacı olduğunu biliyorduk-"

"İhtiyacım olduğunu bilseydim bitirirdim böyle şeylere girme gereğinde bulunmazdım. Zaten böyle saçma bir şekilde ara verelim bilmem ne gibi sözler bir şeylerin yürütülemeyeceğini net olarak gösterir."

"Benim ihtiyacım vardı."

"Tamam sen böyle devam edebilirsin o zaman, demek ki böyle olmak sana iyi geliyormuş."

"Uzatıyorsun."

"Uzatmak derken? Ben bitiriyorum."

"Birbirimize ihtiyacımız olduğunu biliyorsun."

Kafası ayık olsaydı böyle cümleler kurmayacağını bilecek kadar tanımıştım onu. Böyle bir şekilde kendinden taviz vermezdi.

"Bir şeylerden ne kadar da emin olmuşsun öyle."

"Evet."

"İkimizinde birbirimize ihtiyacı yok. Bu zamana kadar birbirimizin yaşamlarında olmadan devam edebiliyorduk."

"Ama artık var."

"Lütfen daha fazla uzatma zaten yeterince başımız ağrıdı."

"Bitiriyor musun öylece?"

"Neyi bitiriyorum ki? Olmayan bir şeyi bitiremem. Bir şeylerin olabilme ihtimalini sen iki hafta önce kendin yok ettin zaten."

"Beni o duruma sen getirdin."

"Ben getirmişim, sen ne kadar akıllısın ya. Zaten işinize gelmeyince bir şeyleri kabullenemeyince hep suçluyu ben yaparsınız. Ben seni o duruma getirmedim. Ben sana kimseye atmadığım bir adımla geldim, sen önüme o adımı atmamam için öyle bir tümsek koydun ki tümsek seni de beni de aştı."

"İnsanların araya ihtiyacı olabilir neden bir şey-"

"Ya ne diyorsun Allah aşkına? Ben sana kendimi açtım be o an, dedim sana hastayım dedim kolay değil bir şeyler benim için dedim ama sana gerçekleri vereceğimi kanıtladım. Ama sen ne yaptın benim sana kendimi açışımı sikine bile takmadın ara vermeliyiz deyip bana siktiri çektin. Birde üstüne gelmiş uzatma abartma senin yüzünden diye sallanıyorsun. Benimde hatam vardır ben yok demiyorum sana da hak veriyorum ama ben o gece senin yerinde olsaydım sana öyle yapmazdım. Ben benim için çok zor olan bir adım attım orda ama sen beni anında pişman ettin."

İçimdekileri dökünce sanki üzerimden bir yük kalkmış gibi hissetmiştim. Bir şey söylemeden bir süre öylece susmuştu.

"Haklısın."

"Ben zaten haklı olduğum yerleri biliyorum bunu senden duymaya ihtiyacım yok sana ihtiyacım olmadığı gibi o yüzden artık yeter fazla uzadı git artık."

Karnımdaki ağrıyla kıvranırken belli etmemeye çalışırken dahada fazla acı çekiyordum.

"Hiç mi ihtiyacın olmadı iki hafta boyunca hiç mi varlığımı istemedin?"

Bakışlarındaki duyguları ayırt edemiyordum.

"Her şeyi hiç eden birine hiç ihtiyacım olmaz."

"Açelya'yı rüyam-"

"Sakına onu böyle bir konunun içine dahil etme konusunu açma."

Açelyayla ilgili bir şey duymaya hazır değildim şu anda birde üstüne karşıma abisinin geçip onun hakkında bir şey demesi dahada hazır hissetmediğim bir durumdu.

"Senin neyin var?"

Birde hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin neyimin olduğunu sorması dahada sinirlendiriyordu.

"Karnım ağrıyor başka bir şey yok."

"Anladım."

Yerinden hareket etmemesi dahada sinirlerimi bozuyordu. Zaten ağrıların etkisiyle yeterince gerginken birde üstüne bu halini çekiyordum.

"Daha ne kadar oturup beklemeyi düşünüyorsun?"

"Sen geri adım atana kadar."

"Nasıl eminsin geri adım atacağıma?"

"Gözlerinden görüyorum."

"Neyi görüyorsun?"

"Bana, küçük bir ışığa ihtiyacı olan küçük kız çocuğunu."

"Yeterince saçmalamaya başladın kendinde değilsin yeter artık."

"Saçmalamadığımı ikimizde biliyoruz."

"Ben bilmiyorum sen kendi kendine bir şeylere karar veriyorsun her zamanki gibi."

"Sende de ne inat ne çene varmış be kızım."

"Bak gerçekten sinirleniyorum gece gece ikimizde yeterince gerildik."

"Gerginliğimizi giderebilirim bunun için olan yollarımı iyi bilirsin."

"Demir daha fazla pişkin pişkin konuşma git artık."

"İkimizde o aranın sonunun geldiğini biliyoruz."

"NEYİN SONU GELDİ YA NEYİN SONU? HİÇBİR ŞEYİN SONU GELMEDİ SEN GERÇEKLERİ ÖĞRENMEK İÇİN TEKRAR BENİM YANIMDA OLMAK İSTİYORSUN O KADAR BAŞKA BİR ŞEY YOK."

"Bağırma."

"Bağırttırma."

"Gerçekleri bir gün öğreneceğimi ikimizde biliyoruz."

"Sen o ihtimali siktin attın siktirgit şimdi."

"Ayarlarımla oynama kızım."

"Valla yetti artık. Düzelmeyecek bir şeyler bitti kabullen bunu artık."

"Bitmedi."

"Bitti Demir ikimizde biliyoruz."

"Lan ben sana o kadar geldim kendini bana aç diye her seferinde ittin beni. Sonra sen bana geldiğinde olduğum hali gördün ne bekliyordun?"

"Bir şey beklemiyordum beklemeyeceğim zaten tamam?"

"Kestirip atamazsın böyle."

"Hadi ya öyle mi? Ne yapayım söylesene onuda. Sanane be sanane, istemiyorum diyorum anlamıyor musun?"

"Anlamıyorum ne yapıcaz?"

İçimden okkalı bir küfür etmek geldi ama içimde kalmasını sağladım.

"Dalga geçiyorsun sanırım kafan ayık değil çünkü başka bir açıklaması olamaz."

"Kafam gayet ayıldı seni görünce."

"Demir az önceki konuşmayı unutmadım konuyu gevşek bir şekilde çevirip değiştirmeye çalışma."

"Senin ağzın ne kadar bozulmuş görüşmeyeli düzeltelim bi."

"Gerçekten kes sesini ne halt yiyyorsan ye."

Umrumda değildi ne yaptığı. Yukarı merdivenleri çıkabilecek halde değildim ağrıdan o yüzden battaniyeyi üzerime çekip ona sırtımı dönerek kanepeye uzandım.

"Birde arkanı dönüp uyuyacak mısın?"

"O çeneni kapatırsan evet."

Güldüğünü gelen sesinden anlamıştım. Onunla artık daha fazla çene yormaya halim yoktu ne yapıyorsa yapsın ayılınca giderdi herhalde.

Karnımdaki ağrıdan dolayı yerimden hareket edemiyordum kendimi sıktıkça ağrı dahada artıyordu. Ağrıdan nefes bile zor alırken sessizce yerimde ağlıyordum.

"Arya iyi misin?"

Cevap vermedim. Dismenore olduğum için ağrımın çok fazla olduğunu biliyordum ama bu sefer her zamankinden kötüydü. Ağrıkesici serum azda olsa fayda etmediyse birkaç gün böyle olacağım anlaşılıyordu.

"Arya?"

"Efendim."

"İyi misin?"

"Evet susar mısın uyumaya çalışıyorum."

"Pek öyle görünmüyorsun."

Karnımdaki sancı yetmezmiş gibi birde Demir'in yarattığı gerginlikle uğraşmak istemiyordum. Ben yerimde sessizce tek yapabildiğim şey ağrıdan dolayı ağlamak olurken birden Demir tepemde dikildi.

"Neden ağlıyorsun?"

"Karnım ağrıyor."

"Özel döneminde olduğun için mi?"

"Evet Demir regl olduğum için özel dönem ne be."

"Her neyse işte ne iyi gelir hastaneye gidelim mi?"

"Fayda etmiyor gerekli değil."

"Böyle ağrıdan ağlayacak mısın o zaman sadece?"

"Evet çünkü yapılabilecek bir şey yok."

"Sıcak bir şeyler yapmamı ister misin iyi gelir belki."

"İyi gelseydi yapardım zaten boşuna uğraşma."

"Odana çıksana yatağında rahat olursun."

"Yok iyiyim burda."

"Değil gibi duruyorsun, çıkarmamı ister misin?"

"Gerek yok sadece sessiz olsan her şey daha iyi olur hı?"

Söylediğimi umursamadan battaniyeyi üzerimden çekip beni kucağına aldı. Yerimden hareket ettirmesiyle sancı saplandığında inlemiştim.

"Sıcak bir duş aldırmamı ister misin hafifletir belki biraz."

"Yok istemiyorum."

"Tamam."

Yukarı odaya çıktığımızda beni yorganın altına uzandırmıştı. Cenin pozisyonunu almış bir şekilde yerimde ağrıdan ağlamaya devam ettim.

"Yanına uzanmamı ister misin? Karnını ovalarım belki bir faydası olur."

Ona cevap verebilecek durumda değildim o yüzden sessiz kaldım. Üzerindeki gömleği çıkarıp yatağa girdiğinde arkadan sarılıp vücudumu vücuduna yasladı. Eşofmanımın üst tarafını yukarı doğru kaldırıp sıcak elini karnımda gezdirmeye başladı.

Bir süre sonra vücut sıcaklığıyla ve karnıma yaptığı masaj etkisiyle ağrım ilk anlara göre daha az şekildeydi. O halde nasıl uykuya daldığımı bilmez bir şekilde kollarının arasında uyuya kalmıştım.

Gözümü açtığımda hala akşamki şekilde duruyorduk. Demir'in sıcak nefesini boynuma hissediyordum. Gözümü açmamı beklermiş gibi ağrılarım tekrar başladığında dün geceden biraz daha az ağrılıydı ama yapabileceğim bir şey yoktu.

"Günaydın."

Uyuyor olduğunu düşünmüştüm.

"Günaydın."

"Uzun bir süre sonra kollarımda uyanman güzel oldu."

"Keyfiyeten olan bir şey değildi. Hadi çekil git artık kendine de gelmişsin yeterince."

"Ağrıların geçti mi."

"Geçmez o yüzden daha fazla boşuna beklemene gerek yok."

"Nasıl bir inat var sende."

"İnat falan değil Demir olması gereken. Gerçekten dün geceden beri yoruldum yeter artık."

"Bak tamam yaptığım doğru bir şey değildi, bunun için seni suçlamam da doğru bir şey değildi fakat benide biraz anlaman lazım."

"Ben seni anlamak için çaba gösteriyorum ve sana da haklı sebepler çıkartıyorum merak etme. Tamam birbirimizi anladık bitti halloldu durum ama devam etmeyecek asıl bunu anla artık."

"Neden?"

"Pişman ettin çünkü bazı şeyler için."

"Ne için?"

"Sorgulayıp durma ne için olduğunu biliyorsun."

"Bilmiyorum anlatsana."

"Dalga mı geçiyorsun benle?"

"Hayır gayet ciddiyim. Ne için seni pişman ettiğimi senden duymak istiyorum."

"Dün sana yeterince açıkladım bir daha kendimi yormayacağım."

"Uzatıyorsun gerçekten."

"Başlarım uzatmana bana bu lafı kullanıp durma."

"Ne olacak peki bundan sonra?"

"Hiçbir bok olmayacak önceden nasıl devam ediyorsa öyle devam edecek. Sen yatağına aldığın kadınlarla devam edeceksin bende kendi hayatıma nasıl devam ediyorsam öyle edeceğim."

"Yatağıma aldığım kadınlarmış. Kendi hayatın nasıl devam ediyor acaba?"

"Senin olmadığın her şekilde."

"Yani sende başkalarıyla olacaksın."

"Olurum olmam bu seni ilgilendiren bir durum mu hayır seninki de beni ilgilendirmez."

Bunu söylerken bile içimdeki kıskançlık hissi ortaya çıkıyordu. Ama bir şeylerin böyle olması gerekiyordu.

"Bok ilgilendirmez. O kadar süre birlikte olmuşuz sonra me olduğu belirsiz piçlerle mi birlikte olacaksın?"

"Düzgün konuş. O zaman sende ne olduğu belirsiz bir piç misin yani öyle demeye getirdin?"

"Kızım benim ayarlarımla oyna-"

"Asıl sen benim ayarlarımla oynama saçma sapan konuşma."

"Kim saçma sapan konuşuyor ben mi saçma sapan konuşuyorum? Sen değil miydin bunları diyen?"

"Ben senin hayatına alacağın kadınlar hakkında konuşuyor muyum?"

"Ben hiçbir kadını hayatıma almıyorum sadece yatağıma alıyorum senin dışında."

"Gördük nasıl aldığını hayatına tekmeyi bastın. Bir daha böyle bir zayıflığa izin verir miyim ben?"

"Zayıflık falan değildi gayette ağzıma sıçmayı biliyorsun hanımefendi."

"Yeter artık yeter."

"Bence de yeter artık sıktı bu konuşma düzelsin bir şeyler."

"Ya sen laftan anlamıyor musun? Düzelmeyecek bir şeyler DÜZELMEYECEK."

Bağırmamla karnıma sancı girdiğinde elimde olmadan inlemiştim.

"İyi misin?"

"Gidersen iyi olacağım."

"Gitmiyorum."

"Ne bok yersen ye Demir."

Ona sırtımı döndüğümde bana yaklaşmak için hareketlenmişti.

"Uzak dur."

Söylediğimle geri yerinde kalmıştı. Abarttığım düşünülebilirdi ama ben bir daha aynı şeylerin yaşanmasına izin veremezdim. Gerçekler için bir adım attığımda yaptığı ortadaydı, kendimle ilgili gerçekleri ona verdiğimde bana tekrar aynısını yapmayacağı ne malumdu.

"Bak gerçekten o gün o sözleri söyleyen dilimi sikeyim. Özür dilerim. Sen bana kendini açmak için bir adım atmışken sana öyle hissettirmem asla doğru değildi o yüzden hak veriyorum sonuna kadar sana ama ne zamana kadar böyle gidecek? İkimizde birbirimizin yokluğuyla bok gibi olmuyor muyuz?"

"Varlığımızda bok gibi şeyler yaşatıyormuş onun için yok olmak daha iyi."

"Hiç mi isteğin yok yanında olmama karşı?"

Sesindeki küçük çocuk isteği buruk bir şekilde gülümsetmişti.

"Sence olması bir şeyleri mi değiştirecek?"

"Evet."

"Neyi değiştirecek?"

"Bu ayrılığı sonlandıracak."

"İstemiyorum Demir. Lütfen daha fazla zorlama."

"İkimizde istediğimizi biliyoruz sen daha fazla zorlama."

Cevap vermedim. İstemem bir şeyi değiştirmezdi onun ne için geldiği belliydi zaten.

"Demir, Açelya hakkında gerçekleri öğrenmek istediğin için istediğini biliyorum onun için artı bir şeye gerek yok kendimi hazır hissettiğimde sana anlatırım zaten. Birbirimizin hayatında olmamıza gerek yok bunun için."

"Sadece bunun için mi olduğunu düşünüyorsun?"

"Gayet açık değil mi?"

"Sen bu kadar eminsen demek ki açık değilmiş."

🍷

Umarım beğenmişsinizdir.🫶🏻

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Sizce bundan sonra ne olacak?

Gelecek bölümde görüşmek üzere seviliyorsunuz leydilerim 💖

Continue Reading

You'll Also Like

433K 4.1K 13
Üçgen ilişkinin tam ortasından bir hikaye... Paramparça olmuş bu kalpte, Yaralarla kaplı bu bedende, Şüphe ve güvensizliğin amansız fırtınasından buğ...
1.4M 44.9K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
126K 2K 10
Soğuk ellerini cayır cayır yanan tenime değdirdi. Dudaklarımdan çıkan kısık sesli bir küfür ise ahenkle süzülerek havaya karıştı. "Siktir!" dedim ve...
178K 4.4K 45
Sözde, "ben Emre'yle sadece el ele tutuşup sarılabilirdim ilerisini yapamazdım, yaptıramazdı." ... 'Her zerrini istiyorum.' demişti uyuduğum yerde ku...