gasoline | chanmin

By _pneumothorax

176K 18K 9.1K

Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur. More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1

2.4

5.4K 609 488
By _pneumothorax

(Deltacık × Seungmin)

Seungmin:
Flört mü

Deltacık:
Flört

Seungmin:
Flörtler bildiğim kadarıyla
Birbirlerine karşı bir şeyler hisseder

Deltacık:
Kurtlarımız hissediyor
Yetmez mi

Seungmin:
Bilmem
Denemeden bilemeyiz

Deltacık:
Bence de

Seungmin:
O zman..

Deltacık:
Heyecanlandın sanırım

Seungmin:
Hayir
Ne alakası vaf

Deltacık:
Hissediyorum|

Sana bir şey teklif etmek istiyorum

Seungmin:
Ne gibi

Deltacık:
Benimle bir etkinliğe gelir misin?
Flörtüm ve ruh eşim olarak

Seungmin:
Kalbim|
Ne etkinliği?

Deltacık:
İş ortağımızın yurt dışı bağlantılarıyla ilgili
bir terfi haberi geldi
Kutlama yemeği verilecek

Seungmin:
Sen gerçekten beni oraya götürmek istiyor musun
Yani..
Basın olacak, iş arkadaşları vesaire

Deltacık:
Ruh eşim olarak yanımda olmanı istiyorum

Seungmin:
Ruh eşi olarak mı

Deltacık:
Ve de flörtüm olarak tabii

Seungmin:
Olanilif
Ne zman olavak bu etkinlik?

Deltacık:
İki gün sonra
Müsait misin?

Seungmin:
Evet, sanırım

(Görüldü.)

Chan
Ne giymem gefekiyor
Çok gerildim
Gelmem konusunda emin miyiz

Deltacık:
Eminiz tabii ki
Seni yanımda istiyorum
Şu an yanaklarının kızardığını ve telaşla tırnak etlerini yemeye başladığını hayal edebiliyorum

Seungmin:
Yok öule ni sey

Deltacık:
Ne giydiğin önemli değil
Kendini rahat hissetmen yeter
Muhtemelen zaten orada gerileceksin

Seungmin:
Yicem😭😭|
Tamam ben yine de elimdekilerden birkaç seçenek atsam sana olur mu

Deltacık:
Tamamdırr

Seungmin:

Şöyle bir takımım var ama çok gotik kaçar gibi geldi 😭😭

Bu da çok spor durur diye düşündüm zaten rengi de gitmiyor bana pek 😔

Bunu da instaya foto atmak için almıştım ama sonradan beğenmedim ve atmadım

DUR BEKLE
BU GELMEYEVEKTİ
GÖRMEİDN SİLECEĞGİM

Delta:
Siltir|
Bu ne|
Due
Bwkle
Yani
Dur
Silmw
Sükeyim ne diyprjm|

Seungmin:
Silmeyeuim mi
Yanlışlıkla üstüne tıkladım 😭😭
Çok utamdım şu an

Deltacık:
Amınakoyauım|
Bu sırt ne|
İlk defa onu böyls görmüşsün gibi tepkiler vwrme chan|
İlk defa çıplak bir sırt da görmüyoesun|
Sikeyim hayır onun oldupunu bilmek çok çok farllı hissettiriyor|

Fotopraf
Çok güzel
Gwrcekfen

Seungmin:
Güzel mii
Utandım ama
Normalde böyle şeyler çekmem pek
Ama herkes cildimin güzelleştiğini söyleyince çekmiştim öyle 😭

Deltacık:
Ne zamandan bu fotoğraf

Seungmin:
Şey..
O geceden üç gün sonra 😖

Deltacık:
Öyle söylemeleri normal o zaman
Ruh eşiyle cinsel birliktelik yaşayanların ciltleri yenilenir, sıkılaşır ve parlar
Öyle olurmuş yani

Kurdum ve penisim de sakin olsa keşke|

Seungmin:
Öule miymis
Aaa ahaha ben de diyorjm meden herkes cildimi övmehe başladı 😅😅
Hem sen nereden biliyorsun bütün bunları

Deltacık:
Herkes mi övdü cildini
Bütün herkes mi
Yani çevrendeki tanıdık tanımadık herkes mi

Seungmin:
Denk geldiğim arkadaşlarım falan
Sohbetimin olduğu insanlar işte
Soruma cevap vermedin

Deltacık:
Kaç alfa yavşadı kim bilir|
😡😡|
😡senle tanıştıktan sonra araştırma yaptım hem beraber okuduğumuz kitaplardan birinde de yazıyordu

Ya siktir bu emojiyi silmemişim|

Seungmin:
Ya bu emoji ne ahhaahjaj

Deltacık:
Güldün mü sen

Seungmin:
Evet sesli bir şekilde hem de!!
Delta bana kırmızı suratlı emoji gönderdi
Çok komik ahahahqjqh

Deltacık:
Bakayım nasıl gülüyorsun

Seungmin:
Ha
Ne

Deltacık:
Güldüğüne inanmadım
Kanıt olarak fotoğraf gerekli

Seungmin:
Haa
Güldüm ama!!
Kanıtlayacağım

Bakk

Deltacık:
Ama yüzün gözükmüyor 😕|
Ama yüzün gözükmüyor

Seungmin:
Ay
Yani
Şu an pek fotoğraf atacak durumda değilim
Ondan

Deltacık:
Keşke bana özel bir fotoğrafın olsaydı

Seungmin:
Bundan sonra hep böyle açık mı konuşavaksım

Deltacık:
Yazıp yazıp sildiğim ne varsa
Gönder tuşuna basmaya karar verdim

Seungmin:
Yazıp yazıp ne siliyordun acaba

Deltacık:
Bazıları duymak istemeyeceğin türden olabilir

Seungmin:
🤨

Deltacık:
Kurdum hakimiyet kurduğunda
Salak saçma şeyler yazabiliyorum

Seungmin:
Salak saçma demek
Merak ettim

Deltacık:
Etme
Yani
İllaki bir gün görürsün

Şu an bile o fotoğrafla kendimi saatlerce
çekesim var|
Aynen chan yazıp yazıp silmeyecektin aynen|

Seungmin:
Merak ettiğim için
O günü iple çekeceğim!!

Deltacık:
Sikrir
Ben de o günü iple çekiyorum

Seungmin:
Öğrenmemi istediğin bir şey demek ki 🤭

Deltacık:
O böyle tatlı davrandıkça|
Azgın kurdumdan utanıyorum|

Seungmin:
Aaa bu arada
Gönderdiğim takımlardan hangisi daha hoş olur
Araya kaynadı

Deltacık:
Hayır üste çıkıp bi daha o fotoğrafa bakamam|
Son attığın güzeldi bence ☺

Hangisiydi ya|

Seungmin:
Benim de içime en çok sinen oydu
Tamamdırr
Teşekkür ederim

&

Seungmin:
Chan
Sakin ol
Herkes bize bakıyor

Deltacık:
Nasıl sakin olayım seungmin
O orospu çocuğu gözlerimin içine baka baka beni seninle tehdit etti
Buraya geleceğini bilmiyordum
Bilsem adımını bile attırmazdım buraya

Seungmin:
Ona şu an istediğini veriyorsun
Ben yanındayım sakin ol

Deltacık:
Seni baştan aşağı süzerek
Senin ruh eşin olduğuna göre
Yatakta seni memnun etmiş olmalı dedi
Bunu söyleyebilecek cesareti nasıl bulabilir kendinde

Seungmin:
Kim bu adam

Deltacık:
Dongwoo diye bir piç kurusu
Aile husumetlerimizden dolayı zamandında kardeşiyle beni mühürlemeye zorladı
Şimdi ruh eşim olduğunu duyunca öfkeden köpürmüş olmalı
Buraya gelebilmesinin başka açıklaması olamaz

Seungmin:
Aile husumetleri yüzünden çocukları birlikteliğe zorlamak kaçıncı yüzyılda kaldı
Böyle saçma bir şey olabilir mi ya

Dektacıj:
Seni buraya getirmemeliydim

Seungmin:
Sorun yok
Söylediği şeyler benim umurumda değil

Deltacık:
Durdurmamalıydın beni
Orada suratını dağıtmalıydım

Seungmin:
Kendi ağzınla söyledin bunun önemli bir yemek olduğunu
Bir şerefsiz için mahvetmeye gerek yok

Deltacık:
Biraz daha oturduğumuz masayı dikizleyip sana bakmaya devam ederse
Bu yemeği mahvetmekten güzel bir keyif alacağım

Seungmin:
Terasa çıkıp
Hava almak ister misin

Deltacık:
Bana şöyle bakma

Seungmin:
Nasıl

Deltacık:
İstediğin her şeyi yaptırabilecek gibi

(Görüldü.)

Çıkalım

&

Dışarıya belli etmemeye çalışsam da çok gergindim. O adam biz o büyük salona gireli henüz on dakika olmadan dibimizde bitmiş, sanki burada geçireceği her saniyeyi Chan'a zehir etmek istermiş gibi bir tavırla bizi selamlamıştı.

Dedikleri hala kulağımda yankılanıyordu.

"Erkek omegalarla ilgilenmediğini sanıyordum. Kardeşimi ilgi alanım penis değil dolgun göğüs ve kalçalar diyerek reddetmiştin... Yanındaki güzellik ruh eşin olduğuna göre yatakta seni epey memnun etmiş olmalı, ha?"

Daha ortamın atmosferine ve üzerimdeki onlarca göze alışamayan ben adamın sözleriyle dumura uğramıştım. O an şoktan kıpırdayamasam da Chan'ın öfkeyle adamın üstüne yürümesiyle kendime gelmek zorunda kalmış, Chan'ı feromonlarımla sakinleştirmeye çalışmıştım.

İşe yaramıştı.

Masaya geçtiğimizde midem altüst olmuş durumdaydı. Adamın kurduğu cümleler öylesine mide bulandırıcıydı ki dolan gözlerimi daha fazla tutamayacak, tuvalete koşup içim dışıma çıkana kadar ağlayarak kusacağımı sanmıştım.

Böyle bir tavırla ilk kez karşılaşıyordum. Kendimi çok basit hissetmiştim. Tek vasfı deltanın ruh eşi olmak olan ucuz bir omega gibi.

Fakat bütün bu hissettiklerimi sineye çekip şu an Chan'ın sakinleşmesini sağlamak zorundaydım. Feromonları o kadar yoğundu ki masanın etrafındaki insanlar yüzünü buruşturmadan duramıyor, yanına yaklaşamıyordu. O an o yoğun öfkeli kokuyu almadığım için onun ruh eşi olduğuma şükretmiştim.

Şimdi ise mesajlaştığımız gibi terasa çıkmıştık. Chan ikide bir öfkeyle saçlarını dağıtıyor, öylece gecenin karanlığını izliyordu.

Yavaşça yanına yaklaşarak onun gibi yüksek şehir manzarasını izlemeye başladım. Esen serin rüzgar mide bulantıma biraz iyi gelmiş fakat zaten dolu olan gözlerimi daha da sulandırmıştı. Dokunsalar ağlayacak durumdaydım.

"Yok ben sakinleşemiyorum. Gidip o herifi gebe-"

Bana dönerek kurmaya başladığı cümleler gözlerimi ona çevirmemle yarıda kesilmiş, endişeyle yüzüme bakmaya başlamıştı. O an daha fazla dayanamayıp gözlerimi kaçırmış fakat bir damla gözyaşının yanağımdan süzülmesine engel olamamıştım.

"Hey," diye fısıldadı bana bu gece duyduğun en yumuşak tondaki sesiyle. Ardından eliyle çenemi kavramış bakışlarımı ona çevirmemi sağlamıştı. "Sikeyim, ağlama."

Bunu demesiyle düğmeme basılmış gibi yüzümü buruşturarak ağlamaya başlamam bir olmuştu. Bütün gece kendimi sıkmaktan o kadar yorulmuştum ki Chan'ın duyduğum tek narin sesiyle birlikte kendimi salıvermiştim.

Bazı anlarda bana kırılgan ve dokunsa kıracakmış, bu yüzden dikkatle yaklaşması gereken bir eşyaymışım gibi yaklaşıyordu ve bu ona sarılarak ağlamak istememe neden oluyordu.

Beni böyle görmesiyle iki elini yanaklarıma çıkartarak gözyaşlarımı sildi. "Şşş," dedi fısıltılı sesiyle. Yüzünden endişe akıyordu. Şu an gördüğüm yüz ifadesi aynı tuvalette beni ağlarken bulduğu yüz ifadesine benziyordu.

"Şimdi gerçekten o herifi sikmek istiyorum." dedi dişlerini sıkarak. Bir yandan hala yenisi gelen yaşlarımı siliyor, bir yandan da beni rahatlatmaya çalışıyordu.

İstemsizce yaydığı feromonlarla biraz olsun rahatlasam da hala sessizce ağlıyordum. Birden ellerini yüzümden çekmesiyle boşluğa düşmüşüm gibi hissetmiş ve gözlerimi yumarak buna alışmaya çalışmıştım. Birkaç saniyenin ardından kollarını kocaman açarak beni kendine çekmesi ise beklediğim bir şey olmamıştı.

Şaşkınlığımı üstümden atmamın ardından o beni kollarıyla sıkıca sarmışken ben güçsüzce ceketine tutunmaya başlamış, çenem omzuna yaslanmış şekilde hareketsizce ona yaslanmıştım.

Ondan şefkat görmek alışık olduğum bir şey değildi. Birkaç kere daha görürsem bağımlısı olmaktan korkuyordum.

"Özür dilerim," dedi bir eli hala sırtımı sararken. Diğeri ise saçlarıma çıkmıştı. Hangi ara dokunuşlarımıza bu kadar tanıdık olmuştuk bilmiyordum. "Benim yüzümden yine hak etmediğin şeyler duydun."

Birkaç dakika o şekilde durduk. Son dediklerine cevap vermediğimden o da susmuş, öylece beni sarmaya devam etmişti. Kokusu ve sıcaklığı beni anlamadığım bir hızda mayıştırırken arka taraflarda terasın kapısının sürekli açılıp kapandığını ve insanların olduğumuz yere girip çıktığını duyuyor fakat tepki veremiyordum.

Birden üstümdeki sersemlikle mırıldandım. "Adamın dedikleri doğru muydu?"

Kaşlarını çattığını göremesem de hissetmiştim. Birkaç saniye sessizce bekledi. Saçlarımdaki eli de hareketlerini kesmişti. O cevap vermeyince tekrardan konuştum. "Erkek omegalara olan ilgin hakkında dedikleri."

Birkaç saniye daha sessizce beklediğinde cevap vermeyeceğine ikna olmuştum ki yutkunmasının ardından sesini duymam bütün dikkatimi ona vermemi sağlamıştı.

"Evet," diye fısıldadı. Duymak istemediğim cevabı almamla yavaşça kafamı aşağı yukarı salladım anladığımı belirtmek istercesine. Kafamdaki eli de bu hareketimle birlikte saçlarıma sürtünmüş, okşamaya kaldığı yerden devam etmişti.

"Erkek omegalara ilgi duymuyorsun yani?"

Kendimi tutamadan sorduğum ikinci bir soruyla dilimi ısırmıştım. Onun ruh eşi olarak bunu merak etmem normal olarak karşılanabilirdi fakat yine de onun kafasında benim hakkımda saçma sapan düşüncelerin oluşmasını istemiyordum.

Kafasını salladı aşağı yukarı doğru. Bu hareketi kalbimi anlamadığım bir şekilde kızgın aleve dokundurmuşçasına yakarken mide bulantımıysa tekrardan meydana getirmişti. Bedenim benim bile kendime şaşırdığım tepkiler veriyordu. Karnımdaki garip bir his bütün bedenimi titretmiş, kriz geçiriyormuşum gibi hissetmeme neden olmuştu.

Neydi bu? Kendime mi yediremiyordum yoksa gururuma mı?

Ruh eşi bir erkek omegaydı ve onun erkek omegalara ilgisi yoktu... Komik bir fıkra gibi geliyordu insanın kulağına.

Ben düşüncelerimde kaybolmuşken onun sesini tekrardan duymamla ne zaman sıktığımı bilmediğim dişlerimi gevşettim. "Erkek omegalara değil, tek bir omegaya ilgi duyuyorum artık."

Cümlesiyle birlikte istemsizce kafamı ona doğru çevirdim. Bunu yapmamla burnum boynuna çarpmış, feromonunu direkt olarak içime çekmiştim. Yoğun toprak kokusu zaten mayışmış bedenimi iyice sersemletirken onun kollarını gevşetmesiyle birlikte aramıza biraz mesafe girdi. Artık direkt olarak gözlerimiz kesişiyor, aramıza giren mesafeden birbirimize bakıyorduk.

"O ne demek?" diye sordum yaptığı imayı doğru anlayıp anlamadığımı bilmediğim için. Daha detaylı konuşmasını istiyordum.

"Bence sen ne demek istediğimi gayet iyi anladın omega."

Omegam diye düzeltti kendi içimde kurdum. Onu sahiplenmesini istiyordu. Bu söyleyiş tarzı benim de içime otururken bakışlarımı kaçırdım. Birden yine ona karşı kendimi istemsizce kırgın hissetmiştim.

Kafamı çevirdiğim gece manzarası bile kafamı dağıtamazken o hala bana bakıyordu. Bana biraz daha yaklaştığını ve gayet belli ederek saçlarımı kokladığını hissettim. Daha da yaklaştığında artık dudakları şakaklarıma değiyor, dudaklarını tenimde hissetmek ise aklımı başımdan alıyordu.

Ne ara yumduğumu bilmediğim gözlerim sesini duymamla yavaşça açıldı. "Neden bana yüzünü çevirdin omega?"

İnatla bana hala omega demesi iyiden iyiye daha çok sinirimi bozmaya başlamıştı. Boşlukta sallanan ellerimden birini ceketine çıkardığımda kumaşı biraz sıkmış, biraz da vücudunu kendime çekmiştim.

Dudakları şakaklarımda sabit kalmayıp tenime sürterek aşağı inmeye başladığında yavaş yavaş bütün tüylerim diken diken oluyordu. Sıcak nefeslerini direkt olarak tenimde hissediyor, dudaklarının kuruluğu ve çizdiği tenim sanki karıncalanıyordu.

Dudakları bu sefer tam elmacık kemiğimin üstünde durduğunda nefesini göz kapaklarımda hissediyordum. Şu anki varlığı bana huzur veriyordu.

Dudaklarını büzerek bulunduğu yeri ıslakça öptü ve o bölgeye nefesini vererek konuştu. "Yoksa bu huysuz, yaramaz kurda omegam mı demeliyim?"

Ben hala öpücüğünün etkisinde kalmışken bir de bana istediğim gibi omegam şeklinde hitap etmesi kurdumu iyiden iyiye iyice uyandırmış, karnımın kasım kasım kasılmasını sağlamıştı. Hevesle kafamı ona doğru çevirdiğimde birbirine çarpan burunlarımız ve arasında bir nefeslik mesafe bulunan dudaklarımız bize sanki işlenmemesi gereken bir günahı fısıldıyordu. Onun gözleri hala benim gözlerimde olsa da ben hala ıslaklığını hissettiğim bir şekilde beni öpen dudaklara bakmadan edememiştim.

"Bana öyle seslenebilmek için önce hak etmelisin deltacık."

Gözlerimi dudaklarından çekip gözlerine dikerek konuşmamla huyumdan vazgeçmediğimi görmüş ve bu dip dibeyken nefesini suratımda hissedeceğim şekilde gülmesine neden olmuştu. Ceketindeki elimi yaka kısmına doğru sürükleyerek yukarı çıkarıp bu sefer orayı sıktığımda birkaç saniye sonra oradan onu kendime çekip dudaklarına yapışacak kadar kararmıştı sanki gözlerim. Kurdumu nasıl kandıracağını iyi biliyordu.

Bu hareketimle onun da bakışları dudaklarıma düştüğünde yüzlerimiz arasındaki mesafenin sıfıra ineceğini sandım. Fakat tam o an kopan gürültüyle titreyerek irkilmiş, bakışlarımı korkuyla sesin geldiği yere çekmiştim.

"Buradalar! Çifte kumruları burada yakaladık!"

Birden terasa doluşan flaş ışıkları ve kameralarla birlikte ne yapacağımı bilemez bir şekilde Chan'a çevirdim bakışlarımı. O ise bıkkınca ve nefretle onlara bakıyor, giderek bize yaklaşan adamlara gözlerini deviriyordu.

Bana sarılı olan kollarını üstümden çekerek çiçeklerimizin olduğu kollarımızı yan yana getirdi ve ellerimizi birleştirdi. Hızla kameralara ters yönde yürümeye başlamamızla arkamızdan homurdanmalar duyulmaya başlamıştı.

"Bugün yeterince yorulduk, röportaj vermeyeceğiz arkadaşlar." diyerek aksi bir tavırla onlara hitaben konuştuğunda ben de arkasında hızlı adımlarına ayak uydurmaya çalışıyordum. Flaş ışıklarını ve gazetecilerin homurdanmalarını iyice arkamızda bıraktığımızda terastan çıkmış, büyük salonun ortasına adımlayarak bütün bakışların sanki hiç üstümüzde değilmiş gibi iyice üzerimize toplanmasını sağlamıştık.

Chan çıkış kapısına doğru yürürken fark etmediği fakat kılıç kadar keskin bakışları üstümüzde olan Dongwoo'ya bakarak kaşlarımı kaldırmış, daha onun bakışlarının öfkeye evrilmesine müsaade etmeden Chan'ın avucumdaki elini havaya kaldırarak dudaklarımı parmaklarımızın üstüne bastırmıştım. Ardındansa hiçbir şey olmamış gibi bakışlarımı önüme çevirmiş ve şaşkınca arkasına dönüp bana bakan Chan'a omzumu silkerek umursamaz bir tavırla kafamı oynatmıştım.

Ellerimiz arabaya binene kadar ayrılmamış, valeden anahtarları aldığımız gibiyse içeri girerek bu büyük salondan ayrılmıştık.

İkimizin de arasındaki bu garip elektriklenme yol boyunca suskun kalmamıza neden olmuş, yolculuk boyunca biraz önce ne yaşadığımızı sorgulamamızı sağlamıştı.

Az kalsın öpüşüyorduk, az kalsın öpüşüyorduk, az kalsın öpüşüyorduk! Kurdum kendini inandırmaya çalışıycasına içimde koşturup duruyordu.

Bu farkındalıkla istemsizce dizlerimin üstündeki ellerim olduğu yeri sıkmıştı. Böyle bir alışkanlığımın olduğunu birkaç gün önce Chan'ın evinde yaşadığımız olaydan sonra fark etmiştim. Her ne kadar o kazadan sonra kendimi yapmamak için zorluyor olsam da kendimi engelleyemeden gerildiğimde bir şeyleri kavrayıp sıkıveriyordum işte.

Evimin önüne geldiğimizde derin bir nefes alarak hızlı çarpan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım. Şu an Chan'ın da aynı durumda olduğunu hissediyordum. İkimizin de heyecanlandığımızda veya gerildiğimizde sessizleşmesi istemsizce ne kadar benzediğimizi yavaş yavaş fark etmemi sağlıyordu. E tabii tuh eşiydik biz. Hala garip geliyordu.

Cesaretimi toplayarak yavaşça ona doğru döndüm. O da beni bekliyormuş gibi anında bakışlarını bana çevirmiş, bakışları ise gerginle yaladığım dudaklarıma düşmüştü.

Boğazımı temizledim. Her ne kadar şu durumda mantıklı bir teklif olup olmadığını bilmesem de umursamamaya çalışarak sordum. "Bana kahve içmeye gelmek ister misin?"

Bu sorunun özünde bu gece benimle kal, beraber uyuyalım yatıyordu. O da bunu fark etmişti, bunu sırıtışını gizlemeye çalışmasından anlamıştım fakat sonrasında aklına bir şey gelmiş gibi kaşları çatılmıştı.

"Sabah şirkette çok erkenden bir toplantı var, ona gitmem gerek."

Bu cevabının ise benimle uyuduğunda alarmı bile duyamayacak kadar derin uyuyup toplantıyı kaçırmamak istememesi olduğunu biliyordum. Sanırım böyle üstü kapalı imalarla yaşamaya alışacaktık. Ruh eşi olmanın sandığım kadar basit bir şey olmadığını böyle ufak detaylar bana tekrar tekrar kendini hatırlatıyordu.

Benim de yüzüm düşmüş olacak ki omuzları çaresizlikle aşağı indi. "Yarın yanına elinden güzel bir yemek yemek için uğrayabilirim ama."

Cümlesiyle birlikte yüzüme yarım yamalak bir sırıtış oturmuş, onun gözleri ise sırıtışıma takılmıştı. Kafamı salladım aşağı yukarı doğru.

"Akşam 7'de bekliyorum o zaman seni."

"Anlaştık."

"Anlaştık."

Yüzümden silinmeyen sırıtışımla elim kapının kulbuna gittiğinde bir şey unutmuşum gibi hızla ona doğru döndüm. Onun ise gözleri hala en ufak ayrıntımı kaçırmak istemiyormuş gibi üzerimde geziniyordu. Bir daha cesaretimi toplayamayacağımı bildiğimden ikinci kez düşünmeme izin vermeden ona yaklaştım ve gamzesinin üzerinden yanağını öptüm. Bunu onun yaptığı gibi sesli ve ıslakça yapmıştım. Geri çekildiğimde telaşla kapıyı açmış ve koşar adımlarla eve ilerlemiştim.

Onu arkamda nasıl bıraktığımı bilmiyordum fakat benim eve girdiğimde bile kalbim heyecandan yerinden çıkacakmışçasına deli gibi çarpıyordu.

&

Selamlarr

Biliyorum ilk defa bu kadar geç bölüm attım ama her şey ramazanın suçu!! (Ramazan kim dermişsiniz 🤣🤣

Bütün uyku düzenim bozuldu ve iki haftadır gün boyu uykusuzluktan ötürü ölü gibiydim. Bugün anca şöyle oturup adam akıllı içime sinecek şekilde yazabildim. İçime sinmeden bölüm atıp bir şeyleri mahvetmek istemiorm.....

Şimdilik gidiyorrr

Hepinixi öpüom

Baybayy



Continue Reading

You'll Also Like

1.3K 145 5
yaktığım ellerimsin @chanbaekfest için yazılmıştır
926 141 13
"burası mutlu bir ev." tw:sinir problemleri, kendine zarar verme, zorbalık, şiddet, yeme bozukluğu ! slow update
39.3K 1.7K 16
"SENİ SEVİYORUM JEON JİMİN!!" "SENİ SEVİYORUM JEON JUNGKOOK!!"
275K 10.9K 76
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi