Yusuf Abi ( YARI TEXTING )

By masaltoma

2M 99.4K 21K

Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ... More

1- İlk mesaj.
2- "Açıklayabilirim..."
3- Ünversite.
4- Hasret kaldığı insan .
5- Akşam yemeği.
6- "Asker bey."
7- Annem farkında.
8- Yeni arkadaşlıklar.
INSTAGRAM VE KARAKTERLER
9- İlk kez baş başa.
10- Albayın kızı.
11- Yemek sözü.
12- İçini dökmek.
13- Talihsiz tanışma.
14- Ailecek mangal keyfi.
15- "Bana abi deme be Nazlı."
16- Özlem.
17- " Neredesin?"
18- Korku ve Cesaret.
19- "Kömür gözlüm..."
20- Davet.
21- Davet. Part 2.
22- Hırs
23- "Seni seviyorum."
24- İlk öpücük.
25- Telaş.
26- İyi haber.
27- Tedirginlik.
28- Yabancı hisler.
29- İtiraflar günü.
30 - Görücü.
31- Kıskançlık.
KARAKTER FOTOĞRAFLARI
32- Heyecan.
33- Büyük gün.
34- Gerilim.
35- Güven sarsıntısı.
36- "Kim ki bu kadın?"
37 - " Özür dilerim Nazlım."
38 - Yüzleşme zamanı.
39 - " Nazlı yârim..."
40- " İyi ki hayatımdasın."

41- " 41 kere 'Maşallah'!"

4.7K 378 75
By masaltoma

Arkadaşlar ben geldim!!!

Nasılsınız bakalım?

Hayat nasıl gidiyor?

Bölüme geçmeden voteye basalım lütfen.

Eğlenceli ve güzel bölüm olmasını umuyorum.

Keyifli okumalar aşklarım...(⁠ ⁠◜⁠‿⁠◝⁠ ⁠)⁠♡

" Bindallıyı da kuaföre götürelim, üstünü giydikten sonra saçını yapsınlar." Dedi Melisa. Nazlı başını salladı onaylamak için.

" Zeynep nerede kaldı ya." Diye isyankar sesle konuştu Nazlı. Banyodan yeni çıkmıştı. Evlerine insanlar gelmeye devam ediyordu.

" Ayçıl'ı annesine bırakacaktı. Oradan buraya geçecek." Diye cevapladı onu Hazal.

Bugün Nazlının kınası vardı. Nişanlandıklarının üzerinden bir yıl geçmişti. Bu süre içerisinde Nazlı üniversitenin son senesine giriş yapmıştı.

Bu bir yılda Anıl ve Melisa evlenmişti. Yeni evli sayılırdı, çünkü evlendiklerine üç ay olmuştu. Zeynep ise ikinci bebeğine hamile olduğundan tam altı ay evvel kızı Ayçıl'ı dünyaya getirmişti.

Ceren olayı ise tam bir curcuna ile sonlanmıştı. Melisa tüm hanımefendi kişiliğini kenara bırakmış ve Cereni epey pataklamıştı.

Yusuf'un babası ise Cerene oldukça sinirlenmişti. Onca yıllık dostunun karşısında bu duruma düşmek onu utandırmıştı.

Ertesi günü Cerene hiç konuşma fırsatı vermeden ilk otobüs ile İstanbul'a göndermiş ve abisine olan bitenin hepsini anlatmıştı. Cerenin abisi oldukça katı birisi olduğundan, Ceren bu olaydan pek ucuz atlatamamıştı.

Nazlı ve Yusuf ise nişandan sonra düğün hazırlıklarına başladı. İlk önce Yusuf yeni ev almak istese de Nazlı Yusuf'un zaten bir evi olduğu için buna gerek duymadığını, orada yaşayabileceklerini söylemişti.

Yusuf'un kendi evi pek küçük sayılmazdı. Yılda en az on beş günlüğüne ailesi kalmaya geldiği için iki katlı bir ev yaptırmıştı zamanında Yusuf. Tam bir aile sıcaklığını taşıyan evdi. Orada pek kalmasa da kafa dinlemek için gider, her hafta sonu temizlik şirketi gelip temizlerdi.

Nazlı orayı ilk gördüğünde hayallere zaten dalmıştı. O evi yuvası olarak görmüştü ve bunun böyle olmasını istemişti.

Bekar evi olduğu için, içinde oldukça çok eksik vardı. Küçük tadilatlar ile beraber bunu da nazlı yari ile halletmişler.

Bahçeye çardak yaptırmıştılar, mutfağı baştan aşağı dizayn etmişti. Evin belirli bölgelerinde yenilikler yapılırken, eşyaların çoğu Nazlının zevkine göre döşenmişti.

Tek bir şey hariç.

Yatak...

Nazlı standart büyüklükte modern yatak odası takımı ararken, Yusuf ona mâni olmuştu. Yatak odası takımının sadece modelini seçmesini söylemişti.

Ki seçmişti de. Yusuf özel olarak büyük ve geniş yatak yaptırmıştı. Nazlı evini düzenlemek ve temizlik için gelmişti bir hafta önce.

Yatak odası takımı da o gün teslim edilmişti. Nazlı evlerinin yeni halini o kadar çok benimsemişti ki, hayatının geri kalanını burada geçirmek için sabırsızlanıyordu.

Yusuf ile el ele evlerini gezerken en son yatak odalarının önünde durdular. Yusuf yavaşca kapıyı aralandığında Nazlı hayran hayran bakmıştı.

Evin her yerine hakimken. Buraya hiç girmemişti. Sadece mobilyaları, dekorunu seçmişti. Ama içeriye girmemişti hiç.

Büyülenmişti adeta. Herşey o kadar güzeldi ki. Sadece yatak normalden daha büyüktü. İse o an Nazlının beline sarılmıştı Yusuf.

Kulağına eğilerek güzel sesiyle konuşmuştu. " Bir gün eğer çocuklarımız olursa, haftada en az iki gün hep birlikte uyuyacağız, birlikte uyanacağız." Demişti.

Duygulanmıştı Nazlı, gözleri dolmuştu. Yusuf'un kolları arasında yüz yüze gelecek şekilde dönmüş ona defalarca kez sevdiğini söylemiş, aşkını dile getirmişti.

Yusuf Nazlının gözlerini silmiş, ona aynı şekilde karşılık vermişti. Dudakları masum hislerle birleşse de, git gide ateşli hal almıştı.

Çok ileriye gitmeden sonlandırmıştı öpücüklerini. Ertesi gün ise imam nikahı kıyılmıştı. Nazlının giydiği beyaz elbise ile birlikte başına beyaz bir yazma takmıştılar nikah için.

Yusuf daha ne kadar aşık olacağını bilememişti o gün. Düğün için erkanden gelen akrabaların da katıldığı nikahta, Yusuf mehir olarak mal varlığının yarısını Nazlıya vermişti.

Ve onlar artık Allah katında evliydiler. Yusuf ve Nazlı artık birbirlerinin helali olmuştu. Dini nikahın ardından belediyeye gitmiştiler. Aynı gün resmi nikahları vardı. İki nikah için aynı elbiseyi giymek istemişti Nazlı.

Çok zarif olmuştu. Yusuf'un adeta dili tutulmuş, söyleyecek tek bir söz bulamamıştı. Ama gözleri... Nazlıya aşkla bakan o gözler herşeyi açıklıyordu.

Birbirlerinin gözlerine aşkla bakarak 'evet' demişti iki aşık.

O gün iki nikahın ardından evde büyük bir kutlama yemeği yapılmıştı. Bütün aile tek bir masada toplanmıştı. Mutlu bir aile tablosu hakimdi.

Aradan geçen beş günün ardından kına günü de gelip çatmıştı.

Nazlı duş aldıktan sonra aşağıya kahvaltı için indiğinde nişanlısını salonda otururken buldu. Akrabalar ile dolan evde birbirlerine sarılamadılar bile. Dace göz göze gelmekle yetindiler.

" Nazlı..." Mutfağa giren Nazlıyı ilk farkeden annesi olmuştu. " Gel kızım iki lokma ye, tüm gün aç gezersin sen biliyorum ben seni." Diye çekiştirdi annesi.

Diğer yandan teyzesinin kızı olan Yaren ise Nazlının yanına yerleşti. Melisa ortalıkta gözükmüyordu şuan. Kocasının yanındaydı büyük ihtimalle.

" Kız bir işin ucundan tut da sonra git kuaföre, onca şeyi bize kitliyorsun." Yarenin iğneleyici konuşması üzerine annesi kızına kızgın bir tonda seslendi.

" Yaren!" Dedi. Aynen annesine bakarak yeniden önüne döndü ve Nazlı için yapılan mıhlamayı önüne çekti. " Ne var anne ya. Kendi kınası ya hani, bir şeye de kendi eli değsin diye dedim." Nazlı önünden çekilen tavaya baktı bir de Yarene.

Yaren daha ekmeğini banmadan geri önüne çekti ve Yarene döndü. " Senden yardım istediğimi hatırlamıyorum Yaren, hata seni davet ettiğimi de hatırlamıyorum ama gelmişsin onca yolu," dedi ve mıhlamaya ekmeğini banarak ağzına attı.

" Şu koridorun sonunda misafir odası var, git dinlen tüm iş sana kalmasın. Benim için uğraşan yeterince çok insan var." Dedi gözünü kırparak. " Senin yokluğun pek belli olmaz." Dedi sinir bozucu gülümseme ile.

Yaren aldan mora dönerken oturduğu yerden ayaklandı. " Ay şımarığa bak, ne dedim ben şimdi." Dedi üste çıkmaya çalışarak.

Annesi kızının koluna girerek mutfaktan çıkarırken annesi kızına baktı, " Aferin kızıma benim!" Hazal ise kızın arkasından kapak işareti yaptığında mutfakta olan herkes kahkaha attı.

Kapı çaldığında evin gelini olarak kapıyı açmaya Melisa gitmişti. Birkaç akraba içeri girerken, ardından gelen Zeynep gözükmüştü.

" Nerede kaldın Zeyno ya!" Dedi Melisa. Zeynep içeri girdiğinde, " Ay hiç sorma, tam çıkacaktım Ayçıl altına yaptı. Onu yıkayıp, altını temizlyip gelene kadar şu saat oldu." Dedi.

Melisa başını salladığı ve içeriye geçtiler. " Gelin hanım ne yapıyor acaba?" Diye konuşarak mutfağa girdi Zeynep.

Zeynep geldikten sonra sohbete tutuşmuştular. Ardından telefonunu almak için yukarıya çıktığında odasında Yusuf'u görmeyi beklemiyordu Nazlı.

" Yusuf?" Dedi şaşkın mutlulukla. Yusuf oturduğu Nazlının yatağından kalkarak kollarını iki yana açtı. " Niye hiç kocana bakmıyorsun sen?" Dedi huysuzlukla.

" Ya aşkım onca insan var. Hepsi de radar gibi bize bakıyor." Dedi onun kolları arasına girerken. " Bakarsa baksın. Karım değilmisin? Özlüyorum ben seni." Dedi.

Nazlı güldü kısık sesle. " Olmaz ayıp." Yusuf birazcık çekildi. " Sen nasıl çıktın yukarı. Amcam ne diyordu sana?"

Yusuf Nazlının yatağına oturduğunda, Nazlıyı kucağına çekti. " Anıl gıcıklık olsun diye adama benim futbol ile ilgilendiğimi söyledi şerefsiz."

Nazlı başını Yusuf'un omzuna yaslarken dinlemeye devam etti. " Adam Süper ligden başladı, dünya kupasına kadar getirdi konuyu."

Nazlı elini Yusuf'u sakallarına attı. " Tam kalkacağım Anıl yine lafa atladı oturdum kaldım orada." Yusuf Nazlının belini daha sıkı sardı.

" Çok mu sıkıldı benim kocam?" Yusuf'a şirinlik olsun diye konuşunca Yusuf eridiğini hissetti. " Öyle oldu biraz. Seni gördüğümde hepsi uçup gidiyor aklımdan zaten. Sen iyi uyudun mu bakayım?"

Nazlı başını salladı aşağı yukarı. " Uyudum. Yusuf... Aslında sana söylemek istediğim bir şey var..." Dediğinde Yusuf kaşlarını çattı. " Bir sorun yok değil mi?" Diye sordu. Nazlı başını iki yana salladı.

" Dün gece bir çiçek geldi bana..." Dediğinde Yusuf'un çenesi kasıldı. Bir şeylerin yolunda olmadığını farkına vardı. " Kurye getirdi ama kimin gönderdiğini bilmiyormuş."

Yusuf düşündü biraz. " Belki arkadaşların gönderdi?" Nazlı biraz hareketlendi oturduğu yerde. " İsmi yoktu. Sadece yüzbaşıya selam söyle. Mutluluklar yazmıştı. Bir de..." Duraksadı.

Yusuf Nazlının belindeki ellerini sıktı. " Bir de?" Nazlı yerinden kalkarak komodine yöneldi. Çekmeceyi açıp notu çıkardı.

Yusuf notu eline alıp devamını okudu. " Görünmez kaza olur falan dikkat edin." Yazmıştı notta. Yusuf'un kaşları çatıldığında Nazlıya baktı. " Demek aynı nottan sana da geldi..."

Nazlının yüreğine korku düşerken gidip Yusuf'un yanına oturdu. " Neler oluyor Yusuf?" Diye sordu. Yusuf karısını kolunun altına çekerken elinin içindeki notu buruşturdu.

" Bir şey yok güzelim. Birilerinin canı oyun istemiş sadece. Ben halledeceğim. Takma kafana."

İçindeki huzursuzluk hala yerini koruyordu Nazlının. " Kim niye böyle bir şey yapsın ki?" Diye sordu. Yusuf sessiz kaldı.

Bu işi halletmenin zamanı geldi de geçiyordu...

Saat onda evden çıktılar.Yusufun arabasında Hazal ve Nazlı bunerken, Zeynep ve Melisa ise diğer işleri halletmek için evde kaldılar.

" Ay abi sonunda evleniyorsun ya!" Dedi Hazal yola bakarken. Yusuf dikiz aynasından kardeşine baktı. " O ne öyle kurtuluyorum der gibi?" Dedi gözünü kırpıp başını iki yana sallarken.

" Yok onun için değil, sıra ban-" demesine kalmadan Yusuf" Lan!" Diye arkaya baktı anlık. Nazlı kahkaha atarken, Yusuf'un kıskançlık damarı tutmuştu. " Ne evlenmesi Hazal küçüksün daha." Aksini kabul etmeyecek bif tonda.

Hazal gözlerini devirdi. " Dedi benden bir yaş küçük kız ile evlenmek üzere olan abim!" Yusuf bir şey demedi. Aksine yanındaki nişanlısının elini başparmağı ile okşadı ve gözünü kırptı gülümseyerek.

Bu demek oluyordu ki Yusuf Hazal ile uğraşacaktı. " O başka, bu başka. Otuz yaşına gelmeden evlenemezsin." Dediğinde Hazalın gözleri şokla büyüdü. " Otuz mu!?" Nazlı kikir kikir gülerken, Yusufta bu durumdan keyif alıyordu.

" Niye bu kadar şaşırdın. Seni otuz yaşından evvel evlendirmeyeceğimi biliyordun zaten." Rahat bir tavırla. Hazal ise iki koltuğun arasından başını çıkarıp abisine baktı.

" Abi yirmi beş yaşındayım ben ya daha beş yıl var!" Dedi isyan ederek. Yusuf umursamazca eliyle Hazalın başını iteledi. " Ne güzel işte, tanırsınız bir birinizi." Dedi. Hazal yeniden başını uzattı. " Nazo bir şey söyle şu uyuz kocana ya!" Dediğinde Nazlı Yusuf'a döndü. " Beş yıl çok aşkım ya, hiç olmazsa üç yıl daha birbirini tanısınlar!" Dediğinde Hazalın bakışları bu sefer Nazlıya döndü. " Kız ne iki yılı, ben sizin düğünden sonra gelin beni isteyin dedim adama!"

Yusuf huysuz bir bakış attı kardeşine. " Tek taşım yalnız kalmasın yanına söz, nişan, nikah yüzüğü eklemem lazım!" Dedi.

Evlilik teklifi aldığı günden bu yana isteme gününü konuşuyorlardı. Evlilik teklifi planlanmış bir şey değildi, olaylar birden gelişmişti. Abisinin düğünü olduğu içinde isteme işi ertelenmişti.

" Tamam başımın belası, şu düğünü atlatalım." Dedi hiç istemese de. "Konusuruz babam ile." Hazal sevinçle el çırptığında uzanıp abisinin yanağına öpücük kondurdu.

Kuaförün önüne geldiğinde Hazal ilk indi arabadan. Hazalın uzaklaşması ile beraber Nazlı uzanıp kocasının dudağını öptü. " Teşekkür ederim kocacım." Diye fısıldadı.

Yüzlerinin arasında pek mesafe yokken, Yusuf mest olmuş gibi Nazlının güzel yüzüne baktı. " Sabrımı zorlamak hoşuna gidiyor değil mi karıcığım?" Diye fısıldadı elini kaldırıp Nazlının yanağını okşarken.

Nazlı cilveyle başını salladığında dudağına hızla öpücük kondurdu. " Senden gelen her şey başım gözüm üstüne..." Diye fısıldadı. İkisi arabadan indiğinde, Yusuf bagajdaki bindallıyı özenle çıkardı.

Yusuf ve Nazlı el ele kuaförden içeriye girerken, diğer elinde bindallıyı tutuyordu. " Saat kaçta geleyim almaya?" Diye sordu kapının önüne geldiğinde.

Nazlı dudak büktü. " Bilmiyorum ki," dedi ve arkaya bakış attı." Ben seni ararım." Dedi ardından. İçeriye girdiklerinde Yusuf bindallıyı görevliye verdi.

" Abi, sende powerbank var mı?" Diye yanlarına gelen Hazal ile beraber bakışları ona döndü. " Vardı arabada, torpidoda." Dedi anahtarı uzatırken.

Hazal başını sallayarak uzattığında, elinden aldı ve uzaklaştı.

" Bir şey lazım olursa ara tamam mı güzelim." Dediğinde Nazlı masum masum başını salladı. " Tamam." Yusuf Nazlının tatlılığı karşısında dayanamadı ve yanağına öpücük kondurdu. " İnsanın ömrünü uzatırsın sen!" Dedi aşk patlaması yaşayarak.

Utandı Nazlı, kuaför kızlar onlara baktığını sizdiğinde. " Ya Yusuf..." Yusuf kısıkça güldü. " Gidiyorum o zaman ben." Nazlı bu sefer hızlı hızlı salladı başını.

" Tamam hadi git. Herkes bize bakıyor gibi hissediyorum." Yusuf daha da güldü ve bir kez daha öperek uzaklaştı oradan.

🌿🌿🌿🌿


Kınayı getir aney,
Kınayı getir aney.
Parmağın batır aney,
Parmağın batır aney.

Genç kızlar etrafında dönerken gözyaşları içerisindeydi Nazlı. Buruk bir mutluluk gözyaşıydı. Ailesinden, evinden ayrı yaşamaya başlayacaktı.

Yuvanın küçük kızı, artık kendi yuvasını kurmak için kanatlanıp gidiyordu. Yusuf yanında oturan güzel yârinin ellerini kavradı.

Nazlının gözünden akan mutluluk gözyaşına bile tahammülü yoktu.

Söğüt dalı kuş dili,
Söğüt dalı kuş dili.
Oldum yarin düşkünü,
Oldum yarin düşkünü.

Genç kızlar ellerinde yanan yapay mumlar eşliğinde etrafında dönüyordu. Ayşe hanım kızının mutluluğu için göz yaşı dökerken, Feride hanım ise mutluluk içerisinde gözleri dolmuş, tebessüm ile etrafı seyrediyordu.

Hazal elinde kına tepsisi ile yaklaştı can dostuna. Zeynep ve Melisa ise arkadaşlarının mutluluğunu paylaşıyordu. Yüksek sesli müzik değişti o an. Nazlının makyajı akmaya başlamıştı çoktan.

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar,
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar.
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler,
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler.
Annesinin bir tanesini hor görmesinler,
Annesinin bir tanesini hor görmesinler.

Hazal Nazlının yüzünü görmek için duvağı hafif kaldırdığında arkadaşının ağladığını gördü. Kına tepsisini Melisa eline alırken, Hazal arkadaşının elini kavradı.

Avucu açık eli gördüğünde kendi kapattı. " Kapatsana kız elini!" Dedi Nazlının kulağına. Bunu duyan Melisa güldü, gözyaşına rağmen. " Gelin elini açmıyor!" Diye bağırdı.

Herkesin bakışı Feride hanıma kaydı. Yusuf ta annesinin onlara doğru gelişini seyretti. Yanındaki çiçeğinin gözyaşlarını silememiyordu. Onu teselli edemiyordu. Sevdiği kadının mutluluk için bile gözyaşları dönmesine tahammülü yoktu.

Feride hanım gelininin yanına geldiğinde kasesinden iki tam altın çıkardı. Herkes alkışlarken Hazal yavaşca kınayı sürdü avucuna Nazlının.

Ayşe hanım gözyaşlarını durduramıyordu. Küçük Nazlı kızı evleniyordu. Nasıl ağlamasın, nasıl dayanabilirdi ki?

Feride hanım gelinij iki avucuna tam altını yerleştirdi. Kapattı avucunu, kırmızı eldiveni taktı. Ardından Yusuf'a geçti kına için.

Yusuf'un serçe parmağına kına sürecekken Ayşe hanım Hazalın omzuna dokundu. Elinde büyükçe bir kutu vardı. Yusuf, Ayşe hanımın geldiğini gördüğünde yerinde dikleşti.

Büyük kutunun içinden son derece modern bir saat çıkardı. Yusuf itiraz edercesine yerinden kalktı. " Sen benim oğlumsun," dedi Yusuf'un yüzünü okşayarak. " Bu da benden oğluma küçük bir hediye. Kabul etmeni rica etmeyeceğim." Dedi Yusuf'un itiraz için açılan ağzını gördüğünde. " Kabul etmek zorundasın. Ben sana kızımı, kızıma da seni emanet ediyorum oğlum. İkiniz de Allah'a emanetsiniz."

Yusuf mahcubiyetle eğildi ve elini öptü Ayşe hanımın. Sonra sarıldı, Ayşe hanım oğlu gibi gördüğü damadının sırtını sıvazladı.

Geri çekildiğinde ise Ayşe hanımın ellerini kavradı. " Kızın benim gözümün nuru. Gözümün nuru gibi koruyacağım onu. Gözünden tek damla yaş süzülmeyecek diyemem anne..." Dediğinde Ayşe hanımın yanağına bir damla yaş süzüldü. " Ama akıttığı hiçbir gözyaşın sebebi olmayacağım. En az sizin yanınızda ne kadar mutluysa, bu böyle devam edecek. Emanetin başım gözüm üstüne..."

Ayşe hanım başını salladı hızlı hızlı. Başörtüsünün çene kısmı gözyaşları ile ıslanmıştı. Saati takmak için Yusuf'un eline uzandı. Gümüş saat Yusuf'un bileğine taktı.

Yusuf'un serçe parmağına kına sürdü Hazal. Ardından peçeteyle sardı. Yeşil kına eldivenini giydirdi.

Ayşe hanım ise kızına doğru yöneldi. Duvağı kaldırdı ve kızının yaşlarla ıslanmış yüzünü gördü. Ayşe hanım kızının alnını ve iki yanağını öptü. Okşadı yüzünü uzun uzun.

" Annem..." Dedi Nazlı. Hızla atıldı boynuna sarıldı sımsıkı. Onların bu duygusal anına şahit olan neredeyse herkesin gözleri doldu.

Duygu dolu anların ardından kına gecesi devam ediyordu. Oynamaktan ayaklarına kara sular inse bile kimsenin bundan şikayeti yoktu.

Nazlı elinde su testisi ile salına salına oynadı sevdiği adamın karşısında. Yusuf geniş gövdesi ile sandalyede otururken, Nazlı etrafında adına yaraşır bir şekilde süzüldü kuğu gibi.

Elindeki testiyle neşe ile oynadı, Yusuf büyük bir gülümseme ile seyretti onu. Şükretti binlerce kez. Sevdası ömrüne ömür katmaya geliyordu. Hoş gelmiş, sefalar getirmişti...

En sonunda Nazlı testiyi yere vurduğunda, testi onlarca parçaya bölündü. Paralar ve şekerler yere saçıldı. Herkesin gözü yerdeki şekerlerdeyken Yusuf ayaklandı. Nazlı ise ağır adımlarla sevdiğine yaklaştı.

Büyük elleri Nazlının yüzünü kavradı. Alnından öptü uzun uzun. Ardından başını eğdi Nazlıyla göz teması kurabilmek için.

" Bugün sensiz geçirdiğim gecenin son günü, yarın ise senle başlayacağımız sonsuzluğun başlangıcı..." Dedi ve yine öptü alnından.

" Ömrüm ömrün olsun sevdiğim..." Dedi Yusuf.

" Ömrüm ömrün olsun sevdiğim..." Dedi Nazlı.

🌿🌿🌿🌿

Nazlı ellerinin titremesini zar zor zaptediyordu. Kızlar çıkmıştı şimdi odadan. Nazlı hazırdı artık. Prenses model gelinliği ile kuğu gibiydi ateda.

Kuaför evlerine gelmişti sabah. Nazlının saçı ve makyajı ile en ince ayrıntısına kadar ilgilenmesi tam iki saat sürmüştü.

Aşağıda herkes toplanmış damat tarafının gelmesini bekliyorlardı. Fotoğraf çekimi için ayarladıkları mekana gidecek, albüm için fotoğraf çektireceklerdi.

Yusuf ve ailesi gelin almaya davul zurnayla gelmişlerdi. Aşağıda halaylar çekiliyordu. Düğün şimdiden başlamıştı bile.

Odanın kapısı tıklandı ve yavaşça aralandı. Gelen ise babasıydı. Nazlı büyük bir heyecanla babasına baktı. " Kızım..." Dedi Timur bey.

Kızı o kadar güzel ve naif duruyordu ki. Aynı annesine benziyordu. Evet, Nazlı annesinin gençliğinin adeta birebir kopyası gibiydi.

" Baba..." Dedi titrek nefes aldı Nazlı. Timur bey giydiği takım elbisesi ve albay olduğunun nişanesi gibi kalıplı vücuduyla kızına doğru adım attı.

Elindeki kırmızı kurdeleyle birlikte kızına baktı. Önce kızının yüzünü kavradı ve alnından öptü. " Yuvadan uçma vakti ha?" Dediğinde Timur beyin ilk defa o kalın sesi yoktu. Boğuk konuşuyordu, genzind oturan bir yumru, gözlerine hücum etmek isteyen yaşlar vardı.

" Güzel kızım, eğer birgün başın sıkışrsa, aklına ilk gelen biz olalım. Sakın, sakın evlendiğin için bu aileden gittiğini sanma. Sen hâlâ benim küçük kızım olarak kalacaksın. Ve ben ömrümün sonuna kadar küçük kızım ne isterse onu yerine getireceğim, onun yanında olacağım..."

Nazlının yanağına doğru bir damla süzüldü Nazlının. Uzanıp sildi babası parmakları ile. Bir adım daha attı Timur bey. Kırmızı kurdeleyi bir kez bağladı ve yeniden açtı. " Bu odadaki hiçbir şeyine dokunulmayacak..." Dedi ve yeniden doladı beline kurdeleyi, ardından yeniden açtı. " Bu evde sana ait olan hiçbir şey silinmeyecek. Sen bu eve ne zaman gelirsen her şey yerli yerinde olacak..." Üçüncü kez bağlandığında bu sefer açmadı Timur bey. Bir adım geriye çekildi Timur bey.

" Allah seni mesut bahtiyar etsin ceylan gözlü yavrum..." Nazlı daha fazla dayanamadı ve babasına sarıldı. İkili sıkı sıkıya sarılırken içeriye Anıl girmişti.

Baba kız geri çekildiğinde bu sefer Anıl yaklaştı kardeşine. O da alnından öptü kardeşinin. Tıpkı babası gibi.

" Kardeşim..." Dedi Anıl. Nazlının güzelliğine baktı kaldı. Demek büyümüştü kardeşi ha? O küçük kardeşi bugün evleniyor, kendi ailesini kuruyordu.

" Abim..." Dedi Nazlı içli içli. " Mutlu ol. Allah'ım seni bir ömür boyu mutlu güzel kardeşim. Bir gün eğer bir sıkıntın olursa kapımızı çalmaktan çekinme. Biz her zaman senin için uğraşan ailen olacağız. Ve senin için her şeyi yaparız..." Anılın kısa konuşması Nazlının içini burktu.

Belki de şuan farkına varıyordu bazı şeylerin.

Anıl kollarını kardeşine doladı. Nazlı abisinin göğsünde ağladı sessiz sessiz. " Şşt, ağlamak yok..." Diye mırıldandı. Nazlı başını salladı, ama ağlamaya devam etti.

Babası bir koluna, abisi bir koluna girdi Nazlının. Yavaşca merdivenlerden inmeye başladılar. Merdivenin aşağısında onu Yusuf bekliyordu. Çok merak ediyordu sevdiğini. Sabahtan bu yana onu bir jez bile görmemişti.

Deliriyordu özlem içinde. Elinde beyaz güllerin olduğu buket vardı. Siyah takım elbisesi, beyaz gömleği ile yine çok yakışıklı olmuştu Yusuf.

Geniş omuzları dik, bakışları adeta Şahin misali onu bekliyordu. Heyecanlıydı, çok heyecanlıydı ama bunu göstermiyordu. Mesleğinin getirisitdi belkide.

Kameraman bütün bu anları kayda alırken iki genç göz göze geldi. Yusuf yutkunma ihtiyacı hissetti o an.

Bugün sevdiği kadını ilk kez görüyordu. Beyazlar içinde melek gibiydi adeta. Nazlı... Hangi sevabının mükafatıydı bilmiyordu. Onunla olduğu her an Allah'a şükrediyordu Yusuf.

Anıl ve Timur bey ortalarındaki Nazlı ile son merdiveni indi ve birkaç adım daha attılar ileriye doğru.

İkisi de Nazlının elini bırakırken Yusuf hala kendine gelebilmiş değildi. Şaşırıp kaldı o an için.

" Yusuf, oğlum." Dedi Timur bey. Yusuf Timur beyin elini öpüp alnına koydu. Timur bey babacan tavırla vurdu. " Birbirinize saygınızı hiçbir zaman kaybetmeyin." Bir adım geriye çekildi ve ikisine baktı. " Sevgi ve saygıdır bir aileyi ayakta tutan. Aranızda her ne olursa olsun, hep birbirinizde arayın çözümü." İkisi de başlarını salladı. Fotoğraf çektirdi dörtlü bu anları ölümsüzleştirmek için.

Timur bey ve Anıl misafirlerin yanına, dışarı çıktığında Yusuf elindeki beyaz gülleri Nazlıya doğru uzattı. Nazlı büyük bir gülümseme eşliğinde kavradı gelin çiçeğini.

" Çok güzelsin..." Dedi Yusuf. Nazlı heyecanla baktı Yusuf'a. " Sen de çok yakışıklısın, her zaman..." Yusuf sağa sola bakındı. Kimse yoktu kameramanean başka. Önce alnından öptü.

" Seni çok seviyorum..." Dedi Yusuf.

" Seni çok seviyorum...." Dedi Nazlı.

O an aşkla birleşti dudakları.

Dün akşamki tatsız anlar çoktan unutulmuştu. Bir aydır benzer notlar alıyordu. Kim olduğunu araştırıyor ama bir türlü bulamıyordu.

Nazlıya gelen çiçekse bardağı taşıran son damla olmuştu. O notları, çiçekleri gönderen Yusuf'un yan komşusu bir kadındı.

O kadını tanımıyordu Yusuf, kim olduğundan bile haberi yoktu. Ama kadın Yusuf'a takıntılı biriymiş. İki yıl önce taşındığı evde Yusuf'u görmüş aşık olmuştu.

Onun sevgilisi olduğunu öğrendiğinde adeta deliye dönmüştü. Gariptir ki hislerini hiç Yusuf'a söylememişti.

Kadın Yusuf'u ölen kocasına benzettiği icin sürekli onu gözetlemiş. Evleneceğini duyduğunda adeta delirmiş kendince suikast planı yapmıştı.

Ama unuttuğu bir konu vardı. Yusuf bir askerdi. Hiç tanımadığı kadın ile dün akşam bir yüzleşme yaşamıştı.

Kadın ona " Mehmet..." Diye sarılmak istediğinde kadının akli dengesinin yerinde olmadığını anlamıştı Yusuf.

Gerekli görevlilere teslim etmişti kadını. Ve bu konuda böylelikle kapanmıştı.

Çok geçmeden dudakları ayrıldığında ailecek fotoğraf çekimi için yarım saat kadar vakit harcadılar. Ardından herkes arabasına atladığında gelin konvoyu oluştu.

En önde kameraman arabası ilerlerken, onları büyük siyah gelin arabası takip ediyirdu. Adeta gelin aldıklarını belli edercesine kornaya basıyorlardı.

El ele yolculuk ederken Yusuf karısının elini kavramıştı. Nazlı hayran hayran sevdiğine bakıyordu araba sürerken.

Yusuf yandan bakış attı Nazlıya. " Sonunda alıyorum kömür gözlüm seni." Dedi gülümseyerek. Ona eşlik etti Nazlı. " Evet kanıma girdin, ikna ettin en sonunda."

Yusuf elinin üzerini öptü Nazlının. " Memnun değil misin yoksa?" Diye sordu Yusuf tek kaşını kaldırarak. " Güldü Nazlı.

" Memnun değil gibi mi gözüküyorum yüzbaşım?" Nazlı gelinliğinin etekleri yüzünden Yusuf'a pek yanaşamasa da cilve yapmaktan geri durmuyordu.

" Ne gerek vardı düğünü akşam yapmanın." Dedi Yusuf iç çekerek. Nazlı anlamadığı için kaşlarını çattı. " Düğünü gereksiz mi buluyorsun?" Dedi.

O an garip bir mahcubiyet hissetti Nazlı. Acaba düğün için zor durumda mı kalmıştı? " Öğlen yapsaydık işte akşama kadar. Akşam da evimizde olurduk." Dediğinde Nazlı gözlerini devirdi.

Neler kurmuştu iki dakikada kafasında. " Zaten gideceğiz ya evimize Yusuf. Ne bu acele? Pişman oldum sandım." Dedi elinin üzerindeki ele vurdu hafif.

" Ben?" Dedi Yusuf inanamıyormuşçasına. " Ben evlendiğimize pişman olacağım öyle mi?" Diye sordu. "Ne bileyim ben ya? Sen öyle diyince aklıma ilk o geldi."

Yusuf Nazlının elini bıraktı ardından omuzundan kavrayıp kendine doğru çekti. " Ben senle ilgili olan hiçbir şeyden pişmanlık duymam güzel karım." Dedi şakağını öperken.

" Sadece sana daha çabuk kavuşmak için bu acelem." Nazlı çoktan yumuşamış, hattta erimişti Yusuf'un yanında.

" Tamam o zaman." Dedi omuz silkerek. Yanağından öptü. " Ayrıca acele etmemein sebebi sensin." Dedi.

Nazlı başını kaldırıp baktı Yusuf'a. " Ne yaptım ben ya?" Diye sordu masum masum. " Ben çok mutluyum ki. Herşey çok güzel."

Yusuf daha fazla dayanamadı ve Nazlının dudağına öpücük kondurdu. " Çok tatlısın çünkü." Yola baktıktan sonra yine Nazlıya döndü ve kulağına eğildi. " İnsanın yiyesi geliyor..."

Boğuk ses tonuyla konuşan Yusuf, Nazlının yanaklarının kızarmasına sebep oldu. " Ya Yusuf..." Utandığı için bir şey söylemedi. Zaten Yusufta cevap beklemiyordu.

🌿🌿🌿🌿

Çift kanatlı kapının arkasında duran yüzlerce kişi kapının arkasında el ele duran iki aşığı bekliyorlardı.

Yusuf gözlerini Nazlıdan alamıyordu. Nazlının elini sıkıca kavramış salona giriş yapmak için bekliyordular.

" Seni bana nasip eden Rabbime şükürler olsun..." Dedi Yusuf.

" Seni bana nasip eden Rabbime şükürler olsun..." Diye tekrarladı onu Nazlı.

Salonda herkes sus pus olurken 'son yaz' fok müziği çalmaya başladı. Çift kanatlı büyük kapı iki yana açıldığında Nazlı ve Yusuf el ele salona adımlarını atmaya başladı.

Ağır adımlarla kırmızı halıda yürümeye başladı ikili. Nazlı heyecanla etrafa bakıyordu. Yusuf yüzde nadir olan, sadece Nazlının bildiği tebessüm eşliğinde ilerliyordu.

Timur ve Aslan bey gururla bakarken onlara, Ayşe ve Feride hanımın gözyaşları hazırda bekleyiyordu. Anıl ve Melisa el eleydi, Melisa başını Anılın koluna yaslamış ağlamamak için direniyordu.

Hamileliği yüzünden sulug9z olmuştu iyice. Anıl karısını ağlatmamak için elinden geleni yapıyordu. Hatta işteyken bile saat başı karısına onu sevdiğine dair mesaj atıyor, atmayacağı durumda ise otomatik mesaj atma programını aktif ediyordu.

Zeynep ise Demirin yanındaydı. Demirin kucağında küçük kızı Ayçıl vardı. Ömer Asaf ise annesinin elinden tutmuştu kaçmasın diye. Ömer Asaf oldukça hiperaktif bir çocuktu.

Etraftaki balonlar ile oynamak istiyordu ama annesi bir türlü izin vermiyordu ki! Babası zaten oldukça evden çıkmadan önce anneyi yormak yok demişti ama çoktan aklından uçup gitmişti küçük çocuğun.

Askeriyeden bir sürü asker ve görevli buradaydı. Hepsi Yusuf komutanın mutluluğuna şahit olmak içindi. Yusuf'un komutanlığıni yaptığı tim ise tam takırdı.

Oldukça ciddi olan askerler, burada bambaşka kişiliğe bürünmüştü. Samimi ve işten tavırları ile ıslık çalıyor, alkış tutuyordu hepsi.

Yusuf ve Nazlı tam pistin ortasına geldiğinde ilk dansları için ışıklar kapatıldı. Sadece onların üstünde bbuyuk bey ışık açık kaldı.

Nazlı ve Yusuf göz göze geldi. O an ilk dans için seçtikleri müzik çalmaya başladı.

Bana düşlerimi geri ver,
Gerisi hep sende kalsın.
Bana son kez öyle gülüver,
Yüreğim de sende kalsın.

Nazlının elleri Yusuf'un boynuna sarıldı. Yusuf büyük ellerini karısının beline yerleştirdi. Beyaz dumanlar etrafını sardı.

" Bugünün hayalini kaç kez kurdum bir bilsen..." Yusuf Nazlının duyabileceği şekilde konuştu. " Görevdeyken bu anı yaşayamacağım düşüncesine çok kez kapıldım." Diye devam etti Yusuf.

Nazlının birkaç saniye için tavana baktı gözyaşlarını itelemek için. " Defalarca kez hayalini kurdum. Onlarca kez düşledim bu anı."

Bana hatıradır ateşin,
Yanarım, yanarım.
Seni başka kimse bulamaz, kayıbım

Nazlı sadece susuyor, kocasını dinliyordu.

" Hayallerimden ötede yaşıyorum bu anı." Dedi. " Ömrümü güzelleştirdiğin için teşekkür ederim nazlı yârim." Dedi Yusuf.

" Konuşursam ağlayacağım..." Dedi Nazlı. Yusuf alnını Nazlının alnına yasladı. " Konuşma.." dedi. " Gözlerin konuşuyor zaten, biz birbirimizi suskunken de anlarız..."

Ezberimde yüzün,
Silmek öyle kolay mı?
Kaderimde bir düğüm,
Çözmek öyle kolay mı?

Alınları birbirine yaslı danslarına devam ettiler. Huzur buradaydı. Huzur birbirlerinin yanıydı. Birbirlerine o gün sessiz bir söz verdiler.

" Kalbimdeki yerin hep baki olacak... Senin yurdun benim yüreğim olacak...."

Bir bölümün daha sonuna geldik...

Sonraki bölüm final...

Bölümü nasıl buldunuz?

Bol bol yorum ve vote atmayı unutmayınız aşklarım...

Hikayemizin sonu geldiği için çok duygulanıyorum...

Final bölümü ile görüşmek üzere...

Sizleri seviyorum...

Continue Reading

You'll Also Like

15.7K 408 26
"Seninle yeni anılar biriktireceğiz.."💙 aylin ve hakan artık her şeyden uzak yeni bir hayat kuracaklar kendilerine... eskiyi unutacak her şeye yenid...
6.1K 698 32
Eliyle boynuma dokundu. "Bu gece benimsin" dedi fısıltıyla.Ondan tiksiniyordum.İğreniyordum.Suratımı buruşturdum. Hafif bir şekilde kafasını eğip boy...
27.4M 1.3M 81
"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle...
ZIT KUTUPLAR By .

Teen Fiction

13.3K 772 37
"Sakın benim damarıma basma, Kumru Duman." dedi ikaz dolu bir tınıyla. "Ben ne o ağır abi Korhan'a, ne de o çakma delikanlı Kaan'a benzerim... Benim...