Görücü Usulü

By piyanonunkokusu

412K 16.4K 2.7K

"Ben seni bu evden emin ellere telli duvaklı gelin edeceğim, ne gözüm arkada kalacak ne de tereddüt edeceğim... More

Bölüm¹
Bölüm²
Bölüm³
Bölüm⁴
Bölüm⁵
Bölüm⁶
Bölüm⁷
Bölüm⁸
Bölüm⁹
Bölüm¹⁰
Bölüm¹¹
Bölüm¹²
Bölüm¹³
Bölüm¹⁴
Bölüm¹⁵
Bölüm¹⁶
Bölüm¹⁸
Bölüm¹⁹
Bölüm²⁰
Bölüm²¹
Bölüm²²
Bölüm²³
Bölüm²⁴
Bölüm²⁵
Bölüm²⁶
Bölüm²⁷
Bölüm²⁸
Bölüm²⁹
Bölüm³⁰
Bölüm³¹
Bölüm³²
Bölüm³³
Bölüm³⁴
Bölüm³⁵
Bölüm³⁶
Bölüm³⁷
Bölüm³⁸
Bölüm³⁹
Bölüm⁴⁰
『 FİNAL 』

Bölüm¹⁷

11.5K 300 47
By piyanonunkokusu

piyanonunkokusu takipte kalın 🫶

"Hazır mısın?"

Hızla göz yaşlarımı sildim. Çatallı çıkan sesimle, "Hazırım." Dedim. Valizimi yatağın üstünden indirdiğimde bileğime dolanan bir el hissettim. Yusuf yönümü kendisine çevirdiğinde göz göze geldik. Yüzümü avuçlayarak yanağımdaki ıslaklıkları sildi. "Yanında olamayacağım, özür dilerim."

"Senin elinde değil ki, gelmeyi çok istiyorsun biliyorum ama ben tek başıma başedebilirim.."

Edemem, başedemem.
Annemin hayatımdan kopup gitme ihtimali beni yok ederdi, ben karşı gelemezdim ki.

Anlıma bastırdı dudaklarını. Beni sıkıca göğsüne çektiğinde gözlerimi yumdum. Beni her kokusu ile sarıp sarmaladığında huzur dolardım. Ama şimdi, içimde öyle bir boşluk hissediyordum ki onu da bu boşluğa çekecekmişim gibi oluyordu.

"Hadi çıkalım o zaman,"

Babamın telefonunu kapattıktan sonra Reşat hocayı aramıştım. O muayne etmiş annemi o ilgilenmişti. Kanseri daha çok yeniymiş birinci evrenin en başlarında olduğundan Reşat hoca çok umutluydu. Umarım umut ettiğimiz gibi olacaktı...

Uzanıp valizimi aldığında üstüme şişme montumu giyip telefonumu aldım. Yemeğe gittiğimiz kıyafetler üstümdeydi hâlâ... Saat sabaha karşı dörttü ve annemin yanına gitmek için yola çıkıyordum...

Eve gelir gelmez Oktay hocayı aramıştım. O mümkün olmadığını, izin kullanamayacağımı söylerken Yusuf dakikalar içinde araya Ankara askeriyesinden birilerini koymuş ve halletmişti. Ama kendisi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim çünkü ısrar etsede alamamıştı izni.

Evden çıkıp asansöre bindiğimizde evin anahtarını Yusuf'a uzattım. "Unuturuz sonra kalır bende..."

Anahtarı alıp montunun cebine koydu. Asansör durduğunda Yusuf valizi sürerken arabamızın yanına geldik. Valizi koyup yerleştirdiğimizde kendimizde bindik. Yusuf harekete geçtiğinde kollarımı göğsümde bağlayıp dışarıyı izlemeye başladım.

"Güzelim..."

Yusuf'un sesine döndüm. "Hı?"

"Yapma böyle... Annenin yanına destek olmak için gidiyorsun, doktor nasıl umutlu konuştu duymadın mı?"

"Öyle... Doktorluğun kötü yanı da bu sanırım. Yakınından biri hasta olduğunda her zaman olabilecek en kötü ihtimale odaklanıyorsun..."

"Kötüyü düşünmek için daha çok erken ki annen kötüyü düşünmene zaman bile tanımayacak iyileşecek biliyorsun."

Göğsümde bağladığım elimi tuttuğunda dudaklarına götürüp avuç içimi öptü. Havaalanına gidene kadar sıkıca tuttu elimi. Havaalanına vardığımızda hava aydınlanmaya başlamıştı... Arabadan inip gereken bütün kontrollerden geçtiğimizde uçağa giden kabinin önünde durmuştuk. Yusuf'a döndüğümde ellerimizi buluşturdu o. "Kahvaltıyı halledersinde akşam yemeğiyle uğraşmazsın sen biliyorum, dışarıdan yeme sürekli annene git. Sıkılırsan Oğuzları çağır..."

Elimi bırakıp yüzümü avuçladı. "Aklın bende kalmasın bir tanem."

Anlımı öptü. "Ben hallederim, düşünme burayı..."

Saçlarımı öptü bu sefer. "Her zaman aradığımda aç, habersiz bırakma beni."

Başımı sallayarak kollarımı boynuna sardım. Başımı boyun girintisine yerleştirdiğimde gözlerimi yumup derin bir nefes aldım. Saçlarımı, boynumu defalarca öptüğünde uçağın anonsunu duyunca ayrılmak zorunda kalmıştık. "Seni seviyorum." Dediğimde ellerini iki yanağıma koyup az da olsa kapatarak dudaklarımı öptü. Kısa bir öpüştü ama karşılık verince hiç ayrılmak istemedik.

"Dikkat et kendine, seni seviyorum. Varıncada aramayı unutmuyorsun!"

Anlımı son kez öptüğünde valizi tutup insanların uçağa ilerlediği yerden ilerlemeye başladım. Omzumun üstünden arkama bakıp, kapılar kapanmadan gülümsediğimde o da göz kırptı. Ve iki yana doğru açılan kapılar kapandı.

☘️

"Niye geldin annem?"

"Anne o nasıl söz ya?! Geleceğim tabii ki."

"Seninde evin var kızım, öyle ha diyince ev, düzen bırakılır mı?"

Annemin kumral saçlarına götürdüm ellerimi, "Sen bunları düşünme... Tatil yapmaya geldim ben. Birazdan da seni alıp evimize gideceğiz tamam mı?"

İçli bir nefes aldı. "İnşallah kızım İnşallah."

Şuan hastanedeydik ve detaylı yapılan tetkiklerin sonuçlarını bekliyorduk. Reşat hoca annemle bire bir ilgileniyordu.

Babamın dalgın bakışlarına odaklandığım sırada kapı çalınıp açıldı. Gelen Reşat hocaydı.

"Sonuçlarımız çıktı, emarıda inceledik..."

Umutla kalktım ayağa. "Bende bakabilir miyim hocam?"

"Birazdan inceleriz kızım."

"Sonuç ne Reşat?" Dedi babam kalbindeki titreyişi bize hissettirerek. "Bir iyi bir kötü haberim var size iyi olandan başlayayım kanser göğüsden başka bir organa sıçrama yapmamış, yolun çok başında olduğumuzdan sadece sağ göğsü tehlikede."

"E çok iyi, kemoterapiye başlayalım hemen?!"

"Kötü haberde orda, annenin göğüs çevresinde büyük bir kist de var. Bunu bu kadar süre nasıl farketmediniz bilmiyorum ama kist kötü huylu. Bu yüzden annenin sağ göğsünü almak zorundayız. Göğsünü aldıktan sonra kanser hücresi kendini yok edecektir ama sol göğüste de başlamasına karşılık iki aylık kemoterapi sürecinede gireceğiz."

"Ameliyat diyorsunuz?"

"Kaybedecek vaktimiz bile yok diyorum eğer onaylar verilirse yarın sabah ameliyata alacağız."

Omzumun üstünden anneme baktım ve elini tuttum. "Mecburuz annem..."

"Yapalım Reşat, karım iyi olsun yeter."

"Yapalım hocam," dediğimde başını salladı Reşat hoca. "Miray kızım bir gelir misin?"

Beraber odadan çıktığımızda kapıdan biraz uzaklaşıp durduk. "Miray..." Gözündeki gözlüklerini çıkardı. "Biliyorsun baban canım ciğerim yanında bahsetmedim ki kafayı birde buna takmasın ama burası özel hastane biliyorsun. Ameliyatın, kemoterapinin masrafları... Hastaneyle konuştum,"

Cebindeki ufak senet gibi olan kağıdı uzattı bana. "Çıkan mevla bu, yardımcı olurum ben size kızım-"

"Teşekkür ederim hocam ama ben hallederim, siz babamların yanında açmayın bu konuyu olur mu?"

"Ben arkandayım başın sıkışırsa mutlaka geliyorsun?"

Burukça gülümsediğimde omzuma destek olurcasına dokunup gitti. Arka cebimden çıkardım telefonumu, şifresini girip banka hesabıma girdiğimde biriken mevlaya baktım.

Derin bir nefes alıp verdiğimde, "Yirmi bin..." dedim fısıldayarak. "Sadece yirmi bin eksik!"

Gül'ü arasam?
Saha geçen gün yeni eve taşındı masrafı çok.
Halamları arasam?
Anca kendilerine yetebiliyorlar.

Ekranı kaydırıp son aramalara girdim ve uçaktan indiğimde aradığım Yusuf'u aradım. Telefonu kulağıma yaslayıp bahçeye doğru ilerledim.

"Efendim?"

"N'apıyorsun aşkım?"

"Askeriyedeyim, çalışıyorum birtanem. Sen hâlâ hastanede misin?"

"Evet, annemi yarın ameliyata alacaklar."

"Neden? Kötü bir durum mu gelişti?"

Bahçedeki banklardan birine oturdum. "Yok, kanser daha fazla ilerlemeden göğsünü alacaklar."

"Anladım güzelim, bir şeye ihtiyacınız var mı?"

"Aslında var,"

"Söyle sevgilim?"

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. "Çalıştığım eski hastanedeyiz, Reşat hoca ilgileniyor annemle. Özel hastane biliyorsun ameliyat parası için ufak bir eksiğim va-"

"Ben hallederim, sen Iban gönder bana."

"Babam çok üzgün zaten para konusunu yansıtmak istemiyorum, sadece borç?"

"Saçmalama sevgilim."

"Yusuf lütfen, kabul etmeyeceğim bak!"

"Tamam borç borç..." dedi geçiştirerek. "Iban at bana göndereyim hemen."

"Sadece Yirmi bin, duydun mu?"

"Karıma harçlık göndereceğim ben Allah Allah..."

"Dün araba aldın Yusuf?"

"Yani? Feda olsun sana."

Somurtkan yüzüm güldüğünde devam ettim. "Sadece istediğim kadar göndereceksin?

"Tamam."

"Kapatıyorum o zaman ben konuşuruz sonra olur mu?"

"Olur, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapatıp ayağa kalktığımda hastanenin kapısı iki yana açıldığında Gül gelip oturdu yanıma. "Sonuçlar geldi mi?"

"Ameliyat."

Kollarımı göğsümde bağladığımda Gül derin bir iç çekti. "Nerden geldi bu illet buldu sizi bilmiyorum ki!"

"Ailede genetik falan da değil ben ilk annemde yaşıyorum bu durumu Gül!"

"O da atlatacak endişelenme güzelim benim."

"Tek umudum atlatması, yarın ki ameliyatta bir sorun-"

"Kötüyü düşünme nolur,"

Elimi tuttuğunda burukça gülümsedim. "Sen benim kız kardeşimsin Miray, ben iyisinde de kötüsünde de senin yanındayım. Ama biz her zaman en iyisini isteyeceğiz duydun mu?"

Başımı olumlu anlamda salladığımda sıkıca sarıldı bana. Başımı omzuna yasladığımda derin bir nefes aldım.

İyi olacaktı annem.
O kızının kötülüğünü istemezdi, o hayat arkadaşını terk edip gitmezdi bu yüzden iyi olacaktı.

Gül geri çekildiğinde gülümseyerek konuştu. "Ee evlilik nasıl gidiyor?"

"Rüya gibi,"

Kaşları havalandığında başımı olumlu anlamda salladım. "Artık mantık evliliği değil bizimkisi Gül, gerçekten seviyoruz birbirimizi."

"Yeğenimi ne zaman alıyorum kucağıma?"

"Yusuf'da istiyor ama benim muayne olmam lazım, bir sorun var mı? Hamile kalabilir miyim bilmiyorum."

"Şu yumurtalıklarında oluşan kist yüzünden değil mi?"

"Evet,"

"E kalk randevulu hastalarımı bitirdim muayne edeyim seni?"

Ayağa kalkarak önümde durdu.

"Olur mu ki? Annemi yanlız bırakmasaydım?"

"Baban yanında ya, on dakika sadece bir ultrasonla bakacağız."

Ayağa kalktığımda beraber hastaneye girdik ve Gül'ün odasına geçtik. Gül kapıyı kilitlediğinde üstümdeki hırkayı indirdim ve sedyeye oturdum. Gül tabureye oturduğunda cropumdan gözüken karnıma soğuk bir sıvı döktü. Ultrason cihazını çalıştırarak karnıma cihazı koyduğunda ekrana baktık aynı anda. Yumurtalıklarımda ultrasonu gezdirdiğinde kaşları çatık izledi ekranı. Sessizlik ortamı alıp götürürken bir nokta yakalayıp görüntüyü netleştirdi ve odağını bozmadan konuştu.

"İlişkiye girdiniz mi?"

"Hıhım."

Bir kaç dakika daha aleti gezdirerek ekranı izlediğinde ekranı karnımdan çekip çoklu peçete uzattı bana. Karnımı temizleyip doğrulduğumda Gül bana döndü.

"Şuan bir sıkıntı yok birtanem, hamile kalabilirsin ama gebelik sürecin için bir şey söyleyemiyorum hamile kaldığında bunu daha detaylıca konuşuruz zaten."

"Başka bir sorun yok değil mi?"

"Yok, içiniz rahat olsun."

"Sağol Gül, büyük bir yük aldın omuzlarımdan."

"Rica ederim görevimiz," dediğinde gülümsedim. Veda ederek odasından çıktığımda koridorda ilerlerken telefonumu aldım elime.

Miray; Hastanedeyken, güvendiğim biri de varken Gül'e muayne oldum.

Miray; Doğum doktoru biliyorsun.

Miray; Beraber gidelim diyordun biliyorum ama Gül varken başka birine muayne olmak istemedim.

Miray; Bir problem yokmuş, hamile kalabilirmişim:)

☘️

Gül saçlarımı okşamaya devam ettiğinde omzundaki yerimi sağlamlaştırdım. Bir ameliyathane kapısında beklemek... Bu duyguyu ilk Yusuf'da tattım. O sapasağlam döndü bana. Sende annem, yalvarırım sapasağlam dön bize.

Yaklaşık bir saat olmuştu ameliyat başlayalı... Ben, Gül, Babam, Halam hepimiz kapının önünde koltuklarda oturmuş annemi güvendiğimiz ellere koşulsuz teslim etmiştik.

Babam ve halam karşımızdaki koltukta otururken babama değdi bakışlarım. Gözleri dünden beri dolu doluydu, kalbi acıyordu biliyorum, annemin tüm acısını almak istiyordu biliyordum.

Onun gözleri arkamda bıraktığım koridora takıldığında ayağa kalktı. "Aman oğlum..." dediğinde Yusuf girdi bakış açıma. Eğilip babamın elini öptüğünde Gül'ün omzundan doğruldum. Arkasından Akın, Oğuz, Alparslan abi geldiğinde ayağa kalktım.

"Ne işiniz var burda?"

"Yengemizi yanlız mı bıraksaydık?"

Akın'a bakıp gülümsedim. "Hele sen yeni ayaklandın zaten."

"Nasıl baktıysan turp gibiyim."

Güldüğümde sarıldım içtenlikle. "Hoşgeldiniz."

Geri çekilip Oğuz ve Alparslan abiyede sarıldım. "Ters bir durum var mı?" Dedi Oğuz.

"Yok, bir saat oldu ameliyat başlayalı bekliyoruz."

Arkamda babamla ve halamla konuşan Yusuf'a döndüm. Yanlarına gittiğimde Yusuf bana döndü. Babamla halam yerlerine oturduklarında ben telefonumu koltuğun üstünden alıp koridordan ayrılıp başka bir koridora geldim. Yusuf'ta hemen arkamda geldiğinde göz göze geldik.

"Ne işin var senin burda?"

Kollarımı boynuna sardığımda o da kollarını sardı belime. "Seni tek bırakmak istemedim."

"İzin nasıl aldın?"

"Alparslan abi girdi araya hallettik."

Burnumu boynuna yaslayıp derin bir nefes aldım. "İyi ki geldin..."

Saçlarımı öptüğünde geri çıktık. "İyi misin?"

"İyiyim, Reşat hoca çok umutlu konuşuyor..."

Anlıma bastırdı dudaklarını. "Daha torunlarını sevecek kaynanam iyileşecek tabii ki."

Elini tutup güldüm. "Mesajlarımı gördün mü?"

"Gördüm, ve bir an önce gerçekleştirmek istiyorum."

"Sen değil miydin bana prezervatifi unutma diyen hayırdır?"

"O zaman senin istememenden korkuyordum o yüzden bir ağzını yoklayayım diye söyledim onu."

"Hmm..."

Yanağına dudaklarımı bastırdığımda tek kolunu belime sardı. "Her şey bir düzene girsin o da olur umarım..."

"Sana benzeyen güzel bir kızımız olsun,"

Burnumun üstünü öptü. "Ay evet!" Dedim heycanla. "Benden bir tane daha düşünsene harika bir şey..."

"Ya ya harika bir şey... Etraf makyaj malzemelerinden, kıyafetlerden, bakım eşyalarından geçilmez."

"Abart aşkım."

"Banyoya giriyorum bir dış fırçasını üç saat arıyorum, bakım malzemelerinden görünmüyor."

"Of Yusuf! Abartıyorsun!"

"Sustum,"

Bir gelmesiyle moralim yerine gelmiş kafam dağılmıştı resmen.

"Geçmiş olsun," sesi duyduğum an arkamı dönünce Talha ile göz göze geldim. Bunun ne işi vardı burda?

*Talha, kitabın ilk üç bölümünde falan geçiyor tekrardan hatırlatayım ben; Talha, Miray'ı öncesinde babasından isteyen ama Miray istemediği için babasının evlendirmediği ve Miray ve Yusuf evlendikleri gece Miray'a mesaj atan çocuk.

"Teşekkür ederim."

"N'aber? Uzun süredir yoksun?"

"Sanane birader?!" Yusuf elimi tuttuğunda Talha'nın bakışları ona kaydı. "Miray'la konuşuyorum?"

"Aynen karımla konuşuyorsun."

Talha sesli bir nefes verdi. "Sen bir mağarana dön istersen ha?" Dedi Yusuf'a bakışlarını kenetleyerek.

"Olur döneyim, senide ağırlamamı ister misin? Kemiklerini falan kırarım belki?"

"Olur, bende geçen seferin hıncını alırım. Ne diyorsun?"

Geçen sefer derken?

Kaşlarımı çatıldığında sert bakışmalarını ben kestim. "Bir saniye geçen sefer derken Talha?"

"A aa karının haberi yok mu? Kocan bir gece yarısı evime geldi, sokağın ortasında dövdü beni."

Yusuf'a döndü bakışlarım. "Ne zaman oldu bu?"

"Evlendiğimiz gece..."

"Niye yaşandı böyle bir şey?"

İkisi arasında bakışlarım mekik dokudu. "Çünkü sana mesaj atan gavat buydu." Diyen Yusuf'la o geceyi, gelen mesajları anımsadım.

"Ne?!"

"O öyle bahsettiği gibi değil Miray."

Talha'ya döndük ikimiz. "Nasılmış birader, anlat bilelim? Anlat ki bir daha sikeyim seni. Ne diyorsun?!"

"Yusuf..." dedim önüne geçerek. "Bağırış çağırış istemiyorum lütfen,"

Yönümü Talha'ya çevirdim. Hemen yakınımızda olduğundan sağ elimi kaldırşımla sertçe yanağına indirdim. Başı yana savrulduğunda işaret parmağımı ona doğru salladım.

"Sakın! Sakın bir daha karşıma çıkma!"

Yusuf kolumu tutup beni arkasına aldığında Talha başını kaldırıp ikimize baktı ve daha sonra bizi izleyen hemşirelere döndü.

"Öyle olsun," dedi çenesinde ki elini indirerek. "Ben bunun hesabını sorarım Miray!"

"N'apıcaksın ya?!"

"Kocana mı güveniyorsun sen?"

"Oğlum bak kendimi zor tutuyorum, siktir git!" Dedi Yusuf üstüne yürüyerek. Yusuf'un kolunu tuttuğumda adımları kesildi. Bir atakta bulunmaması için Yusuf'un önüne geçtim. "Görüşeceğiz," İşaret parmağını bize doğru salladı ve çıktı hastaneden.

"Oruspu çocuğu ya!" Dedi Yusuf hiddetle.

"Sen niye bu çocuğun o gece yazan olduğunu söylemiyorsun bana?!" Sesimi bir tık yükselttiğimde Yusuf elimi tutup arkasından yürütmeye başladı. Hastanenin arka bahçesine geçtiğimizde kimsenin olmaması işimize gelmişti. Yusuf beni karşısına aldığında tekrardan konuştum. "Hadi cevap ver?"

"Öğrenip ne yapacaktın?!"

"Ne demek öğrenip ne yapacaktın?! Ya ben o gece resmen taciz edildim Yusuf farkındasın değil mi?!"

"Ben yaptım gerekeni, bitti gitti!"

"Öğrenmek hakkımdı bence?!"

"Gerek yoktu diyorum Miray!"

Derin bir nefes alıp verdiğimde kollarımı göğsümde bağladım. "Tamam, gerek yoktu diyorsan gerek yoktur o zaman değil mi?"

Yanından geçeceğim sırada kolumdan tuttu. "N'apıyorsun?" Dedi gözlerime bakarak. "Babamın yanına gideceğim, yanlız bırakmak istemiyorum."

"Sevgilim..."

"Ne?"

Yüzümü avuçlayarak gözlerimizi mıhladı. "Şuan düşüneceğimiz en son şey o berbat gece, yapma böyle..."

"Bir şey yaptığım yok, öğrenmek hakkımdı diyorum sadece."

"Tamam haklısın ama uzamasın lütfen."

"Ben mi uzatıyorum?!"

"Öyle mi dedim ben şimdi?"

"Ona getiriyorsun ama?!"

"Tamam ikimizde uzatmayalım, konu kapansın  anlaştık mı?"

"Anlaştık."

Anlıma dudaklarını bastırdığında beraber hastaneden içeri girdik. Tekrardan ameliyathane kapısının önüne geldiğimizde herkesin bıraktığım yerde olduğunu sadece Talha'nın anne ve babasının geldiğini gördüm. Yusuf'la yan yana oturduğumuzda babamın bakışları beni buldu. İkimizde gülümsediğimizde o onunla sohbet eden Talha'nın babasına döndü.

Başımı Yusuf'un omzuna yasladığımda o kolunu kaldırıp göğsüne davet etti beni. Gözlerimi huzurla yumduğumda kolumu beline sardım. Gül'ü elinde bir tost bir çay bize doğru gelirken gördüğümde önümüzde durdu saniyeler sonra.

"Miray güzelim dün geceden beri bir lokma yemedin, hadi bir şeyler ye..."

"Canım istemiyor,"

Yusuf göğsünden uzaklaştırdı beni. "Kahvaltı yapmadın mı?"

"Ne kahvaltısı dün akşam yemeğini zar zor yedirdik." Dedi Gül benim yerime. "Gerçekten canım istemiyor..."

Yusuf uzanıp Gül'ün elindeki tostu ve çayı aldı. "Sağol, ben hallederim."

Gül geçip eski yerine oturduğunda Yusuf bana döndü. "Tut," dedi tutup uzatarak. "Yusuf--"

"Tut dedim!" Gözleri ile uyardığında kese kağıdındaki tostu aldım. Paketi elimdeyken açtığında, "Isır," dedi.

"İstemiyorum gerçek--"

"Isır diyorum sesim ulaşmıyor mu?!"

Fısıltı ile sitem ettiğinde güçlükle bir ısırık aldım. Çayı uzattığında elinden alacaktım ki karton bardakta olmasından dolayı sıcaklığı fazlasıyla hissettim. "Sıcak!"

Dudaklarıma yaklaştırıp küçük bir yudum içirttiğinde devam etti. "Hadi bir ısırık daha..."

Tekrardan ısırdığımda onun dudaklarına uzattım. "Ben yedim,"

Çay içirdiğinde gözlerine bakıp gülümsedim. Ağzımdaki lokmayı yuttuğumda tostun altından ittirerek bir ısırık aldırdı ve sonra yine çay içirdi. "Yeter," dedim tostun yarısına geldiğimde. "Biraz daha birtanem hadi..."

"Çok doydum..."

"Kuş kadar yedin aşkım nasıl doyuyorsun?"

"Doydum işte,"

"Benim için bir kaç ısırık daha, çayında bitmedi hem. Çayla yiyemiyorsan meyve suyu falan alalım mı?"

Başımı olumsuz anlamda salladım ve bir ısırık daha aldım. Şuan o kadar tatlıydı ki dünyayı bile yerdim onun için. Çayı uzattığında içtim bir yudum.

Alparslan abi yanımıza gelerek önümüzde durdu ve sessizce konuştu. "Biz çıkıyoruz kardeşim,"

"Karakola mı? Oğuzlara mı?"

"Oğuzlara geçelim, kahvaltı yapacağız annesi bekliyor. Haberleşiriz tekrardan."

"Siz keyfinize bakın, araşırız."

"Yenge bir isteğin var mı? Geleceğiz biz tekrardan."

"Teşekkür ederim, hiç zahmet edip tekrardan gelmeyin."

"Olmaz öyle bir şey lazım olursa ararsınız."

"Tamam abi,"

Alparslan abi babama döndü. "Amca bir saatliğine çıkıyoruz biz, bir isteğin var mı?"

"Yok oğlum Allah razı olsun."

Alparslan abiler gittiklerinde tostumu tehditlerle bitirmiştim ve ameliyathanenin önünde öylece bekliyorduk. Melek anne ve Işıl geçmiş olsun demek için aramıştı. Yusuf'un evli olan amcası ve halası gelip bir saat kadar oturup gitmişlerdi. Saatler akıp giderken Reşat hoca tahmini akşama doğru biteceğini söylemişti ve az bir zamanımız kalmıştı...

Gül'e başımı çevirip konuştum. "Yusuf'u gördün mü?"

"Sigara içiyordu kapının önünde,"

Ayağa kalkıp bahçeye doğru ilerlediğimde bankta oturmuş hem telefonuna bakıyor hemde sigarasını içiyordu. Babamın tansiyonu ufaktan düştüğü için onunla ilgilenirken bahçeye çıkmış olmalıydı. Babam oturduğu sandalyeden ayrılmak istemediği için uzanmayıda kabul etmemişti... Elinde annemin fuları öylece bekliyordu.

Banka arkadan yaklaşarak yanına oturduğumda bana döndü  Yusuf. Telefonunun ekranını kapatarak aramıza koyduğunda arkasına yaslandı. "Baban nasıl oldu?"

"Dengelendi tansiyonu..."

Sigarasından derin bir nefes aldığında bana doğru tam yaklaştı. Başını boynuma yerleştirip dumanı üflediğinde mayışmışlıkla gülümsedim. Başımı başının üstüne yatırdığımda boynumu üst üste öptü. Başını geri çektiğinde uykulu gözlerle baktım yüzüne.

"Miray!"

Gül'ün bağırdığını duyduğumda arkama baktım. Acilin kapısının önünde durmuştu. "Ameliyat bitti!"

Hiddetle ayağa kalktığımda Yusuf'da hemen arkamdan kalktı. Koşarak acile girdiğimde ameliyathanenin önünde duran babamın ve Reşat hocanın yanına geçtim.

"Hocam?" Dedim nefes nefes. "Hepimize çok büyük geçmiş olsun kızım. Ameliyatımız bitti, gayet başarılı bir ameliyattı kisti sorunsuz aldık. Kanseri ilerletecek herhangibir etken kalmadı. Ufak bir tedavi sürecinden sonra tamamiyle atlatacak annen. Endişeleneceğiniz bir şey kalmadı, rahatlayabilirsiniz..."

Gülerek babama sıkıca sarıldım. "Allah'ım çok şükür..." dedi babam saçlarımı okşayarak. Gönlümün üstündeki bütün yüklerken kurtulmuş gibi hissediyordum, annem direnmiş sağlığıyla dönmüştü bize.

Geri çekildiğimde babam Reşat hocaya sıkıca sarıldı. Yusuf'a döndüğümde belime kolunu sarıp sarmaladı beni. "Hadi gülsün yüzün güzelim, geçti gitti..."

Sesli bir nefes verdim koynunda. Saçlarımı öptüğünde geri çekilip benim kadar sevinen Gül'e ve halama sarıldım.

Reşat hoca, "Uyansın, normal odaya alacağız o zaman yanına geçersiniz." Diyerek gittiğinde babam ve halam önceden annem için hazırlanan odaya geçtiler. Yusuf'a döndüğümde kolunu omzuma attı. Şakağıma dudaklarını bastırdığında huzurla yumdum gözlerimi...

Kalbi, dört duvar arası olsa nefessiz kalacağımı bilsem bile hapsolmak isterdim oraya. Sevgisiyle nefes aldırıyordu bana...

☘️

"Anne ya olmaz diyorum!"

"Miray, söyletme beni anneciğim hadi. Bak baban burda, halan burda. Reşat hoca sağolsun başımızda iki geceden beri uykusuzsun, Yusuf'u da al git eve bu gece dinlenin biraz yarın gelin tekrardan."

"Anne--"

"Babam annen haklı hadi, ben halanıda göndereceğim karımla baş başa kalacağım gidin siz hadi."

"Sabah erkenden geliriz ama?!"

"Tamam gelin güzel kızım yeter ki dinlenin bu gece biraz."

Annemin yanına giderek saçlarını öptüğümde o da yanağıma bastırdı dudaklarını. "Aklın kalmasın hadi..."

Koltuğun üstünden hırkamı ve telefonumu aldığımda evin anahtarınıda alarak çıktım. Alparslan abiler Şırnak'a geri döneceklerdi, Yusuf onlarla beraber kapıya kadar gitmişti...

Koridorda karşılaştığımızda önümde durdu. "Hadi gidiyoruz..."

"Nereye?"

"Bizim eve, babam ve halam kalacak bu gece annemin yanında biz biraz dinleyeceğiz..."

"Hadi," dediğinde yan yana yürümeye başladık. Kollarımı göğsümde bağladığımda hastaneden dışarı çıktık ve bahçede parkedilen arabaya doğru ilerledik. Yusuf kapıları açtığında ikimizde bindik. Araba çalıştığı esnada kollarımı göğsümde bağlayıp yorgunlukla arkama yaslandım.

"Her an uyuyabilirim," dediğimde Yusuf kısaca gözlerime baktı. "Gözlerin kızarmış zaten..."

Ona doğru hareketlenip başımı omzuna yasladım. Yusuf kolunu kaldırıp beni göğsüne davet ettiğinde kolumu karnına sardım. "Sabah erkenden gelelim hastaneye olur mu?"

"Olur güzelim."

Başımı kaldırıp yüzünü incelemeye başladım. "Vazgeçtim..." dedim mırıldanarak.

"Neyden vazgeçtin?"

"Sana benzeyen bir oğlumuz olsun... Saçlarınız, dudaklarınız, gözleriniz birbirinin tıpkısının aynısı olsun."

Gülümsedi. "Olsun aşkım," dediğinde başımı tekrardan göğsüne yasladım. "Yatak odamızın karşısında ki odayı ona ayırırız, duvarın renklerini değiştiririz çok güzel olmaz mı?"

"Olur hemde çok güzel olur."

"Heyecanlandım!"

"Bunun için bir an önce çalışmalara başlamamız lazım değil mi sevgilim?" Dediğinde göğsünden doğrulup yüzüne baktım. "Evimize dönelim... başlarız. Hem yeni gecelikler aldım ben, biz gidene kadar onlarda kargodan gelir."

Gülümsediğinde uzanıp yanağından öptüm. Ev sokağımıza döndüğünde evin önünde durdu. Kemerlerimizi açıp arabadan indiğimizde Yusuf kapıları kilitledi ve eve doğru ilerledik. Ben elimdeki anahtarla kapıyı açtığımda ayakkabılarımızı indirip girdik içeriye. Ben uzanıp ışığı açtığımda Yusuf kapıyı kapattı. "Aç mısın?"

Başını olumsuz anlamda salladı. "Yok güzelim."

"Uyuyalım o zaman bayıldı bayılacağım yoksa..."

Merdivenlerden üst kaya çıktığımızda odama girdik. Özlemiştim bu evin, bu odanın sıcaklığını. Işıkları açtığımda Yusuf yorgunca yatağa oturdu. Ben valizimi açıp bir eşofman takımı aldığımda Yusuf'a döndüm. "Ben bir duşa gireceğim, hastane koktum çünkü..."

"Tamam sevgilim,"

Odadan çıkıp karşıdaki banyoya girdiğimde üstümdekilerden kurtulup kendimi sıcak suyun altına attım. Rahatlatıcı bir duş aldığımda gerçekten kendime gelebilmiştim... Üstüme iç çamaşırlarımı ve bir eşofman takımı giyindiğimde saçlarımı havlu ile üstten kurutup banyodan çıktım ve karşıdaki odama geçtim. Yusuf çalışma masamın üstünde duran küçüklük fotoğraflarıma bakıyordu. Bana döndüğünde elindeki çerçeveyi bıraktı.

"Küçükken çirkindim..."

"Her yaşında güzelmişsin," dedi önümde durarak. Gülümsediğimde anlıma dudaklarını bastırdı. "Bundan sonraki her yaşında da güzelleşmeye devam edeceksin."

"Karnım şişken, penguen gibi yürürkende mi? Böyle yüzüm şişecek kilo alacağım..."

"O zaman bebeğimle beraber daha güzel olacaksın."

Derin bir nefes aldım. "Bebeğimiz..." dedim mırıldanarak.

"Olacak sevgilim," Saçlarımı öptü.

"Hayatıma ikinci cemre düşecek, birincisi sendin düştün hayatıma kalbim güneş açtı. İkincisi bebeğimiz olacak düşecek hayatımıza çiçek açacağız..."

Bölüm Sonu:)

Sizce Yusuf'a kız babalığı mı yoksa erkek babalığımı yakışır?

Continue Reading

You'll Also Like

308K 11.5K 25
Başlangıç Tarihi: 28.03.2020 Elvan ve Emre'nin hikayesi, Elvan babası tarafından şiddet gören bir kız ve ona platonik aşık olan Emre'nin onu istemeye...
827 93 39
Eve geldiğim de hızlı bi şekilde içeriye girdim nefes nefese kalmıştım boğazım çok fazla acıyordu koştuğum için ama umursayacak durum da değildim yok...
563K 17.2K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
Yazgı By ki_yzr

General Fiction

1.4K 158 9
"Ölüm emri düşmüştür! Bebek eğer kız olur ise torunum Baran ile evlenecek! Eğer erkek olur ise ölüm emri hüküm sürecektir." İki masum çocuğa büyük bi...