Abelia (Finalsiz bırakıldı)

Od ela_ozgu

252 28 10

Více

-Ön Okuma-
-1-
-3-

-2-

33 5 2
Od ela_ozgu

Çarşamba sabahı kahvaltımı biraz havuç ve yumurtayla geçiştirdikten sonra bahçeye çıktım.

Güzel bir bahar sabahıydı. Havanın tadını çıkarırcasına minik adımlarla posta kutusuna ilerledim. Muhtemelen içinden yüzlerce taziye mektubu çıkacaktı.

Tahmin ettiğim gibi posta kutusunun kapağını açtığımda üstte kalan birkaç tanesi yere düşerken zar zor tuttum. Çok zengin olmasak da, buralarda belli bir saygınlığımız vardı ve tüm bu mektuplar da onun kanıtıydı. Ayrıca Cheryl şifacı olduğundan, insanlar kendilerini iyileştiren kişiye borçlu olduklarını düşünüyor olmalıydılar.

Mektupların hepsini topladım ve içeri götürmek üzere koltuğumun altına sıkıştırdım. Ama aradığım şey farklıydı. Fark ettirmeden posta kutusunun altındaki demire sıkıştırılmış kağıdı el yordamıyla buldum ve hiçbir şey olmamış gibi adımlarımı eve doğrulttum.

Her Çarşamba sabahı bunu yapardım. Posta kutusunun altına sıkıştırılmış kağıdı alır, nerede buluşacağımızı öğrenirdim. Bence bu zekiceydi. Herkes posta kutusuna bakardı. Altına bakmak kimsenin aklına gelmezdi.

İçeri girdiğimde kimsenin olmadığına emin oldum ve buruşturulmuş kağıdı açtım. Zaten herkes uyuyordu, ama yine de ev halkından biri bile olsa yakalanma riskini göze alamazdım.

" Saat İki, Swerfield Çayırları kuzeyindeki kayalıklar."

Bu yeri bilip bilmediğimi hatırlamak üzere gözlerimi birkaç saniyeliğine kapadım. Swerfield buraya geldiğimden beri bana korkunç gelmişti, bu yüzden iyi bir buluşma yeri olduğunu düşünmüyordum. Sapsarı bir düzlük üzerinde tek tük diken ve kurumuş otlar vardı. Ayrıca kayalıkların da akrep kaynadığından emindim.

Bir cebim olmadığından kağıdı sutyenimin içine koydum ve hiçbir şey olmamış gibi yaşantıma devam etmeye başladım.

Saat iki, Swerfield. Usulca fısıldayarak tekrar ettim.

∽∽∽

"Biz acıktık." diyen iki cırtlak sesi duyunca dikkatimi kitaptan ayırıp ikizlere verdim.

"Mary size hemen bir şeyler hazırlasın. Ne istersiniz?"

"Hayır. Bize soslu sandviç yap." dedi Jayden.

"Seninki çok güzel oluyor. Mary güzel yapamıyor." diye ekledi James.

Açıkçası soslu sandviç yapmaktan bıkmıştım, neredeyse günde iki kez yapıyordum, ama bu bir çift sömürgeci imparatorluk sulu gözlerle ve şirin yanaklarla bana istediklerini yaptırıyordu her zaman.

Mutfağa puflayarak ilerledim ve sandviçleri hazırlayıp ellerine verdim.

"Kek de yaparsın, değil mi Azrael?" Jayden konuşurken minik ağzından yiyecekler saçıyordu. Normalde mide bulandırıcı bir manzara olsa da bu sevimli iki yavru kaniş görünümlü yaratıklarda şirin gibi görünüyordu.

Ya da ben alışmıştım.

"Üzgünüm Jayden, bu hafta annenize bakmakla meşgulüm. Mary size yapar."

"Olsun, sen yine de dünyanın en iyi ablasısın."

Bacağıma mengene gibi yapışan James'e baktım ve gülümsedim. Jayden her zamanki gibi somurtup kollarını göğsünde çaprazlamıştı.

Henüz dört yaşındaki çocuklara 'Ben sizin gerçek ablanız değilim.' diyemeyeceğim için James'in yanağına bir öpücük kondurdum ve bana kızgın olan Jayden'ın da saçlarını karıştırıp koltuğuma doğru ilerledim.

Kendimi koltuğa atıp gömüldüm ve bıraktığım kitabı tekrar elime aldım. Bugün onu geri vermem gerekiyordu, bu yüzden okuyabildiğim kadar okumalıydım.

Yasaklı bir kitaptı, ama kapağına bakılırsa bir aşk romanı sanılıyordu. Yine de kraliyet askerleri tarafından ani bir baskına uğrasaydık kellem giderdi. Çünkü kitabın konusu yakın tarihteki barbarlıklardı. Anında isyankâr damgası yerdim ve kafamı vücudumun üzerinde, boynuma bitişikken daha çok seviyordum.

Ne kadar okudum bilmiyorum, belki dört, belki de beş saatti ve kitap bitmişti. Cheryl'a bakmak için üst kata çıktım ve yolumun üzerindeyken de kitabı odamda, güvenli bir yere bıraktım. Bugün daha iyi olacağını düşünüyordum. Gerad istediğim bitkileri ve ilaçları getirmek için bugün yola çıkmıştı ve hâlâ şehirdeydi bu yüzden ilaçları alınca daha iyi olacaktı.

Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Cheryl aynasının karşısına oturmuş saçını tarıyordu. Siyah gür saçları beline kadar geliyordu. Onlara bakmak çok zor olmalıydı.

"Gel, Azrael."

Beyaz suratına bugün gerçekten biraz renk gelmişti. Kendine dikkat ediyordu, iştahı olmadığı halde kendini yemeye zorladığını görmemek için aptal olmak gerekirdi. Ayrıca güçlü bir bünyesi vardı.

Başkalarını da, kendini de iyileştirme gücü olan bir şifacıydı o.

"Herhangi bir ihtiyacın var mı?" diye sordum. Kafasını iki yana salladı.

"Şu mektupları bir halledelim, ne dersin?"

Parmağıyla işaret ettiği yere, masanın üzerine baktım. Bu sabah getirdiğim mektup zarfları masanın üzerinde dağınık bir şekilde duruyordu.

"Çalışma odasına gidelim." dedi ve kendi kendine ayağa kalkmaya çalıştı.

Yanına gidip onu durdurdum. "Gitmek zorunda değiliz. Burada da yapabiliriz. Ufak bir sehpa çekerim, bir şekilde hallederiz."

"Sıkıldım Azrael. Günlerdir tek gördüğüm odadaki mobilyalar, duvarlar ve aynadaki solgun yüzüm."

Anlıyordum. Başımı salladım ve ona yardım ederek kaldırdım. Yürüyebiliyordu, ama zorlandığını anlayabiliyordum.

Koridora geldiğimizde çalışma odasının buraya yakın yapılmasına şükrettim. İçeri girdiğimizde Bay Luca'nın burada olmamasına sevinmiştim. Tüm oda bizimdi çünkü.

Cheryl koltukta kendine bir yer ayarladı ve ben de mektupları teker teker açmaya başladım. Bazılarına sadece teşekkür yazıyorduk, bazılarına ise uzun uzun, sohbet tarzında. Cheryl'ın onlara değer verdiğini anlıyordum.

Mektupların yarısı bittiğinde ellerimi dinlendirmek için durakladım ve hafifçe gerindim. Bir sonraki mektup diğerlerinden kaliteli bir zarfa konmuştu. Üzerinde iyi bir el yazısıyla "Cheryl Luca'ya," yazıyordu.

Açıp sesli bir şekilde okumaya başladım.

"Tanrı eğer birini mükâfatlandıracaksa ona bir melek gönderir, derler. Kızın senin meleğin olacak. Seni her neredeyse beklediğinden eminim. Sadece düşünmemeye çalış. Yaşadığın durumu yaşayan biri olarak sana söyleyebileceğim en iyi şey bu. Zaten böyle bir durumda söyleyecek çok fazla sözcük yok, bilirsin, sözcükler sadece yetersizliği bir kademe daha ifade ediyor.

Daha farklı bir şeyden bahsetmek zorunda olduğum için kendimi öldürmek istiyorum, üzgünüm. Ama iyi değilim. Diğer şifacılar çok fazla vaktim kalmadığını söylüyorlar. Sanırım durumum tahmin ettiğimden daha ciddi. Sana güveniyorum, bu durumda kendimi sana teslim etmek en doğrusu. İyileşmen için bekleyeceğim. Tamamen iyileştiğinde seni burada görmek son arzularımdan. Son vedamı etmek istediğim son kişisin. Belki de eski anılarımızı yâdetmek ihtiyacım olan bir şeydir.

Evlatların nasıl? Hepsinin çok iyi olması için dua ediyorum. Birkaç kez Colt'a Azrael'dan bahsetmiştim ve onunla bizzat tanışmak istedi. Azrael'ı da getir. Onu da görmek istiyorum. Eminim çok güzel bir genç hanımefendi olmuştur.

Son günlerde üçümüzün çocukken yaptığı ağaç ev rüyalarıma giriyor. O da burada olsaydı keşke diyorum bazen. Ama hala sen varsın ve şükrediyorum. İyileşmeni bekleyeceğim Cheryl, sen gelmeden ölmemeye çalışacağım.

Sevgilerle, Catherine Brick"

Cheryl'a baktığımda o anı hiç görmemeyi diledim. Gidip ona sarıldım ve tek kelime etmedim.

Belki de en kötü şeydir, annenizin ağlamasını görmek. İçten içe yanarsınız, çünkü bir zamanlar onun bir parçası olarak dünyaya gelmişsizindir. Annemin gözyaşlarını çok görmüştüm, hissettiklerimi tamamen hatırlıyordum.

Ve Cheryl'ın gözünden düşen her damla, aynı hissi bana yaşatıyordu.

Sonunda kendini toparlamaya karar verdiğinde sanırım on dakika boyunca ağlamıştı. Burnunu çekti ve gözlerindeki yaşları elinin tersiyle sildi.

"Oraya gitmeliyim Azrael."

Onu desteklemek için sırtını sıvazladım. "Gideceksin."

Gözleri yaşlarla ıslanmış olmasına rağmen zorla gülümsedi.

"Seni de görmek istiyor. Onu hatırlıyor musun? Buraya ilk geldiğin sene misafir etmiştik."

Zihnimde zayıf, karamel renginde saçları olan neşeli bir kadın canlandı. Hatırlıyordum.

"Daha kırklı yaşlarında Azrael. Çok genç. Ölmek için çok genç."

Ne diyeceğimi kestiremiyordum. İnsanları teselli etmede iyi değildim. En iyi seçeneği seçip, sadece sessiz kaldım.

"Bir oğlu var, çok yakışıklı bir beyefendi. Seninle tanışmak istediğine inanamıyorum." Ve sonra söylemesinden korktuğum cümleyi söyledi. "Mükemmel bir eş adayı."

Saçlarımı geriye attım ve işkence çekiyormuş gibi söylendim.

"Cheryl, lütfen..."

Derin bir nefes verdi. Bu konuşmalardan onun da sıkıldığını görebiliyordum ve bana uygun bir gelecek hazırlamak için bu durumda bile çabalıyordu.

"Sadece anlatmama izin ver." dedi gözlerime bakıp onay isterken.

Oflayıp puflayarak "Peki." dedim.

"Onu son gördüğümde sanırım on altı on yedi yaşlarındaydı. Her konuda ağırbaşlı davranabiliyor, tıpkı annesi gibi. Ve maddi durumları oldukça iyi. Mesleği-"

Birden sözünü kesti ve düşünmeye başladı. Sanki yanlış bir şey söylemekten korkuyor gibiydi.

"Mesleği, ne?" diye sordum. O ise dudağını çiğnemekle meşguldü.

Cevap vermeyince sorumu yineledim. "Mesleği, ne Cheryl?"

Gözlerini utangaç bir edayla halıya indirdi. "Kıdemli bir subay."

Ağzım açık kalmıştı. İşte şimdi neden söyleyemediğini anlıyordum.

"Kraliyetten, değil mi?" diye tükürürcesine fısıldadım.

Başını salladı. Sinirlerim gerilmişti, sanki bölgesine girilen bir alfa kurt gibi hissediyordum.

"Cheryl, bana bunu nasıl söylersin?"

Sesim odada şimşek gibi gürledi. Şu an gidip bir şeyleri kırıp dökmemek için kendimi zor tuttuğum anlardan birindeydim.

"Azrael, sadece bir düşün ve-"

"O kraliyetten!" Sözünü acımasızca kestim. "Tanrı aşkına, beni pislik bir kraliyet subayına mı uygun görüyorsun?"

Sanki nefes almasını önleyen bir şey varmış gibi eliyle boynunu ovuşturdu.

"Ailemi öldüren o insanları görmeye bile katlanamazken, sen nasıl onlardan biriyle evlenmemi istersin? Annemi nasıl unuttun Cheryl? Sen izlememiş olabilirsin, ama ben onun ölümünü kendi gözlerimle izledim. Onların kanına bulanmış zeminden süzülen kan kokusunu ciğerlerime çektim. Bir anda tüm varlığımı çekip aldılar onlar!"

Başını diğer yöne çevirdi ve gözlerini kapatıp burnunun kemerini sıktı. İşte böyle yaparak konuşmak istemediğini belirtiyordu. Ama bu kez onun istediğini yapmayacaktım.

"Hep böyle yapıyorsun. Sana güvenmişken, aramızdaki sorunlar tamamen ortadan kalkmışken, seni annem gibi görmeye başlamışken..." Son söylediğim sözlerle birlikte gözlerini hızla açıp bana baktı. "Sen hep bir şeyler söyleyip mahvediyorsun."

Adımlarımı kapıya yönlendirdim. Birkaç adım ilerledim ve söyleyecek son birkaç sözüm daha olduğunu hissederek durdum.

"İşte bu yüzden her ne kadar çabalasan da asla annem gibi iyi bir insan olamayacaksın."

Gözlerindeki yaşlar bir bir süzülürken sanki orada hiç bulunmamışım gibi sessizce odadan çıktım.

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

285K 18.2K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
88.9K 1.6K 42
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.
131K 6.5K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...
21.9M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...