Horace Akademisi

By New_Stone

18.5K 1.5K 371

Misty'nin yaşadığı dünyada 6 farklı tür vardı elfler, şeytanlar, periler, şekil değiştirenler, element kullan... More

0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16

17

932 102 87
By New_Stone

Hoş geldiniz ❤

**Hatırlatma**

"Hepimiz burada kalma fikrinde hemfikirsek dağılalım ve görevlerimi yapmaya başlayalım şimdiden" dedi Sage. Hepimiz onu onaylayınca her birimiz farklı bir yöne gitmek üzere ayrıldık. Ayrılmadan önce ne olur ne olmaz diye hepsinin yanına gölge vezirlerimden birini yerleştirdim ki birisi kaybolursa ya da başına bir şey gelirse haberdar olabilelim. Tedbir almakta fayda vardı.

****

Hiçbir sorun çıkmadan herkes görevini yapmıştı ve kamp yapacağımız yerde tekrar bir arada duruyorduk. Meyvelerde dahil olmak üzere yiyecek birkaç şey bulabilmiştim ama bir av yakalayamamıştım çünkü hava kararmıştı ve avcı olmayan hayvanlar çoktan ortalıktan çekilmişti. Bu günlük mantarlarla ve meyvelerle idare etmek durumundaydık.

Karanlık bastırsa da önümüzü göremeyecek kadar karanlık değildi. Ayın ışığı sayesinde en azından önümüzü görebiliyorduk.

"Kalacağımız yeri kurmadan önce ateşi yakalım, hayvanlarla uğraşmak istemeyiz" dedim. Bill ve Elvis topladıkları kalın ve uzun odunları yere bıraktılar.

"Haklısın, ateş yakabilen var mı aramızda?" dedi Sage. 

"Ben hallederim, siz geri kalanınız barınağa başlayın" beni onayladılar ve çalışmalara başladılar. Böyle her söylediğimi itirazsız gerçekleştirmeleri hoşuma gitmişti hiç de hayal ettiğim gibi uyumsuz bir grupla karşı karşıya değildim anlaşılan.

Bir iki saat sonra barınağı kurmayı bitirmiştik, ateşi yaktıktan sonra onlara yardıma gitmiştim ve verdiğimiz kısa yemek molası haricinde 2 saat içinde halletmiştik. Elimizdeki sınırlı imkanlara rağmen oldukça güzel bir iş çıkarmıştık. İçi geniş değildi ancak hepimizin sığabileceği kadar uzun olmuştu. Üzerini palmiye ağaçlarından topladığımız yapraklarla kaplamıştık. Herhangi bir yağmur durumunda idare ederdi.  Giriş kısmında o yapraklardan birini asmıştık , girmek için onu kaldırmamız gerekiyordu. 

İçerideyken de kafamız eğik durmamız gerekiyordu. Boy kısmı kısa kalmıştı. Gerçi bu sadece bizim için geçerliydi Sage o kadar kısa boyluydu ki eğilmeden durabiliyordu.

 "Hepinize  iyi geceler benim çok uykum geldi yatıyorum" dedi Laila ve yere serdiğimiz yaprakların üzerine kıvrıldı. Ondan sonra hepimiz bir köşeye geçtik ve gözlerimizi kapatıp uykuya daldık. 

Günün yorgunluğundan sonra uyumak çok iyi gelmişti ta ki daha uykumu tam alamadan uyandırılmasaydım. Kendimi zorlayarak gözlerimi açtım ve beni dürten kişiye baktım. Daha uyuyalı bir saat bile olmamıştı. Yoko başımda durmuş eliyle sus işareti yapıyordu, başımı salladım ve önden o arkasından ben olmak üzere çadırdan çıktık ve biraz uzaklaştık. Çadırı rahatça görebileceğimiz bir yere geçtik

Yoko ile  herkes uyuduktan sonra konuşmamız gerektiğini unutmuştum." Hatırlıyor musun herkes gemiye binerken ben babamla konuşmak için geride kalmıştım" diyerek direkt konuya girdi. Başımı salladım "Profesör Hector ile"

"Evet, her neyse işte biz konuşurken ağzından yarışma ile ilgili bir şey kaçırdı biliyorsun ki ödül olarak tek bir ada var ancak kazanan takım 5 kişilik, hepimiz tek bir adaya sahip olamayacağımız için son yarışmadan sonra kazanan grup belirlenince o gruba ekstra bir yarışma verilecekmiş ve bu yarışmayı kazanan tek kişi adanın sahibi olacakmış. Öğretmenler ile ilgili olan görev diğer takım arkadaşlarımız içinde geçerliymiş ama." 

 " Bir dakika bir dakika bunları bana neden söylüyorsun?" 

"Çünkü seninle birlik olmak istiyorum mükemmel bir plan hazırladım ama bunu tek başıma yapamam"

" Sence de sıradan bir ada için gereğinden  fazla heyecanlanmıyor musun? Tamam başta ben de heyecanlanmıştım ama bu kadar da değil ayrıca neden benimle ortak olmak isteyesin ki Elvis'le olsan daha mantıklı olmaz mıydı?"

"Elvis göründüğü gibi biri değil Misty. Bu birkaç gündür sanki çapkın ve alaycı bir kişiliğe sahipmiş gibi davranıyor olabilir ancak bunların hepsi rol normalde o hiçbir şey umursamaz gülmez bile. Şu anda böyle davranmasının nedeni Laila'dan bir şey elde etmek istemesi. Beni yanlış anlama bu bahsettiğim istek o şekilde bir istek değil. Elvis aşık olacak ya da kızlarla gününü gün edecek biri değil."

"Açıkçası amacını ben de bilmiyorum, her zamanki gibi benimle konuşmuyor. Onunla planımı gerçekleştiremem çünkü bunu kabul etmez güç, ün, para bunların hiçbiri onun umurunda değil. Kazanmak için hiçbir şey yapmayacaktır."

Kaşlarımı çattım ve doğrulamak için sordum "Sanırım aranız pekte iyi değil" Gözlerini bir an için hüzün kapladı.

"Evet aramız pek iyi değildir" diye mırıldandı .Bir şey söylemedim ikimiz de sustuk ve bir süre gecenin karanlığında ormanın seslerini dinledik.

"Bu ada öyle normal bir ada değil" dedi bir anda sessizliği bozarak. Meraklı bakışlarım onu buldu "Nasıl yani?"

"Bildiğin gibi ben bir elfim ve elfler doğayı ve doğadaki manayı sezebilirler. Bu adaya yaklaştığımız an daha gemiye binmemişken oldukça kuvvetli bir mana sezdim, böylesine bir uzaklıktan bile hissedilebildiğine göre bu adanın altında bir maden olmalıydı. Adaya adımı attığım anda ise öyle bir güç hissettim ki" dedi gözlerini kapatıp hayranca gülümsedi.

"Hala da hissedebiliyorum, adanın altı tamamıyla madenlerle kaplı her bir parçasında işlenmemiş cevherler var." 

"Neden hala bana bunları anlattığını anlamıyorum hepsine sahip olabilecekken neden paylaşmayı seçesin ki" dedim şüpheyle.

Ofladı ve bakışlarını kaçırarak cevap verdi "Çünkü madeni hissetsem de yerini bulamıyorum. Her madenin bir girişi ve bu girişin bir koruyucusu vardır. Sen gölgelerini kullanarak bu girişi bulabilirsin diye düşündüğüm için sana geldim ayrıca bu yarışmayı kazanmak istediğini ve güçlü olduğunu biliyorum. Eğer bizim grubumuz kazanırsa aramızda yapılan yarışmada senin kazanma ihtimalin vardı. Ben de sana karşı savaşmaktansa ortak olmayı seçtim" dedi.

 Dalgınca bakışlarım ormana çevirdim teklifi tabii ki de kabul edecektim, bu tekliften benim aleyhime olan hiçbir şey yoktu aksine madenleri çıkartıp işlersek ikimiz içinde kazançlı bir durum oluyordu.

 "Doğru seçim yapmışsın o zaman, anlat bakalım planını "dedim.

 "Bir sözleşme imzalamamız lazım, görünürde yarışmayı sen kazanacaksın ve adanın sahibi sen olacaksın ama aslında ikimizin olacak." Cebinden katlanmış bir kağıt ve kalem çıkardı. Kağıdı elinden aldım ve kısaca bir göz attım. Yarışmayı kazanırsam eğer adanın yarısını Yoko'ya vermem gerektiği ile ilgili bir sözleşmeydi. Çok bekletmeden kağıdı yanımdaki ağaca yaslayarak imzaladım ve Yoko'ya uzattım.

"Kağıdı iyi sakla, bulunmasını istemeyiz. Bunları bizden başka biri duyarsa işler epey zorlaşır."

"Farkındayım. Hadi bizde yatalım artık yarın uzun bir gün olacak" dedi kağıdı katlarken. Peşinden ilerledim ve eski yerlerimize yerleştim. Herkes hala uyuyordu, bende yattım ve yarım kalmış uykuma kaldığım yerden devam ettim.

***

Sabah gözlerimi Sage'in dürtüklemeleri eşliğinde açtım. Barınakta sadece ikimiz vardık, diğerleri nerede bilmiyordum.

"Kalk artık hazırlanmayan bir tek sen kaldın." dedi Sage

"Neye?" 

"Bir araç geldi bizi yarışmanın yapılacağı yere götürecekmiş. Üstünü değiştir de gel seni bekliyoruz" dedi ve dışarı çıktı. Çadırda yada barınakta artık adı her neyse yalnız kalınca bavulumu açtım ve içinden üstüme yapışan kısa gri bir üst ve eşofman çıkartıp giydim. Botlarımın arasına da hançerimi sıkıştırdım ardından kendimi dışarı attım.

 Herkes çoktan bizim için gönderilen golf arabasına benzeyen arabaya binmişti. Bende yanlarına adımladım ve boş kalan tek koltuğa oturdum. Bir yanımda Bill diğer yanımda Elvis vardı "Sonunda gelebildin anma da ağır uykun varmış." dedi hemen karşımda oturan Laila. Onun sözlerini duymazlıktan geldim ve sürücü koltuğunda oturan adamı inceledim. Yüzü yara berelerle kaplıydı ve oldukça sert bir mizacı vardı. Yol boyunca tek bir kelime dahi etmemişti.

Bizi okyanusun kenarına getirdi ardından biz iner inmez de arabayı diğer arabaların yanına bırakıp gözden kayboldu. Sahilin hemen kenarında oldukça geniş bir platform vardı. Üstünde bütün öğrencilere yetecek kadar sandalye vardı. İşin garip tarafı sandalyeler ormana değil de suya doğru dönüktü.

"Görünüşe göre yarışmanın adı boşu boşuna su küresi değilmiş" diye mırıldandı Yoko.

"Ne yapıcaz sudan küre falan mı oluşturmaya çalışıcaz acaba" dedi Elvis alayla. Bakışlarım ona döndü. Dün Yoko'nun söylediklerinden sonra merak etmiştim, neden rol yapıyordu acaba? Onun da bakışları bana döndü ama çok oyalanmadan geri çekti. Gözlerimi kısarak ona bakmayı sürdürdüm ama sonra platformda oluşan hareketlilikle birlikte bakışlarımı ondan çektim. Bu çocuk yüzünden burnuma çok kötü kokular geliyordu.

"Öhm öhm bana dikkat kesilin lütfen" dedi Profesör Mady. Platformun üstündeydi "Hepiniz burada olduğunuza göre ilk yarışmamız olan Su Küresi yarışmasını anlatıyorum." bir spiker gibi konuşuyordu, eliyle arkasında kalan okyanusu gösterdi "Yarışmayı yapacağınız yer burası. Denizin içine size giydireceğimiz özel kıyafetlerle gireceksiniz ve belirli bölgelere bırakılmış altın sandıkları arayacaksınız. Toplamda 20 sandık var yani her gruba 1 tane sandık düşüyor. Tek yapmanız gereken okyanusun içinde sandık aramak ve o sandığın içindeki inciyi bize getirmek. Oldukça kolay öyle değil mi?" diye sordu yüzündeki masum gülümsemeyle. 

"Tabii eğer diğer grupların incilerini çalarsanız bir sonraki yarışmada daha avantajlı olacağınızı söylersem yarışma bir tık zorlaşır sanırım. " diye devam etti şeytani gülümsemesiyle. "Toplamda dört saatiniz var bu dört saat içinde bir tane bile inci bulamayan gruplar elenip akademiye geri gönderilecekler. En çok sandık toplayan grupsa bir sonraki yarışmada dokunulmazlığı elde edecek" diye sonlandırdı cümlelerini ve çıkarttığı kaosu keyifle izlemeye başladı.

"Tanrım eğer bir inci bulamadık diye geri gönderilirsek ağlarım" dedi Laila endişeyle.

"Merak etme duydun ya illa bulmak zorunda değiliz. Bulan bir gruptan alabiliriz de." dedi Sage onu sakinleştirmeye çalışarak.

"Onlarda hemen tabi buyrun diye vereceklerdi zaten." dedi Bill gözlerini devirerek.

"Sen kendine güvenmiyor olabilirsin ama ben kendime güveniyorum birkaç kişiyle başa çıkabilirim" dedi Sage kaşlarını çatarak.

"Bende kendime güveniyorum ama karadayken. Suda bir sırtlana dönüşsem ne yapabilirim ki?" diye öfkeyle söylendi.

"Dönüştüğün hayvan sırtlan mı, neden daha önce söylemedin ki?" Dedi Sage

"Ne fark ederdi?" dedi Bill. Sage tam cevap verecekken sözleri Profesör Mady ile kesilmişti. "Evet şimdi hepiniz oturun." dedi sandalyeleri göstererek. Söylediği gibi herkes kendi gruplarıyla birlikte yerleşti. Herkes oturur oturmaz platform gürültülü bir sesle hareket etmeye başladı.

"Neler oluyor?" dedi yanımda oturan Laila ve korkuyla koluma tutundu. Kolumdaki eline garipçe baktım ama şimdilik sırası olmadığından bir şey demedim.

"Bilmiyorum." dedim etrafıma bakınırken. 

Platform hızlı bir şekilde aşağıya doğru düşüyordu. Sanki bir anda bir delik oluşmuştu da ona düşüyor gibiydik. Etrafımdaki diğer insanların çığlık seslerini çok net bir şekilde duyabiliyordum. Sıkı sıkı altımdaki sandalyeye tutundum ve gözlerimi yumdum. 

Ben gözlerimi yummuş bir şekilde sonumu beklerken oluşan sessizlikle beraber merakla gözlerimi açtım. Açar açmaz gördüğüm manzara ise bu kısa süreli korkuya değmişti. Yerin altındaydık evet ama etrafımız camla kaplıydı ve okyanusun içindeydik. Camın ardında bin bir çeşit okyanus canlısı vardı ve kendi hallerinde bizleri hiç takmadan yüzüyorlardı.

Karşımdaki manzaraya dalmışken kafamızın üstünden gelen sesle başımı yukarı kaldırdım. Gerçekten de bir delikten düşmüş gibi yukarıya baktığımız zaman gökyüzünü görebiliyorduk. Ama o delik otomatik bir şekilde, ses çıkartarak bir kapak yardımıyla kapandı ve içerisi karanlığa büründü. Tek ışık kaynağımız olan gökyüzü kapatılmıştı bu yüzdende karanlığa bürünmüştü.

Neyse ki bu durum çok kısa sürdü çünkü durduğumuz platformdan ışık süzülmeye başlamıştı. Tekrar etrafı görebildiğimiz de başından beri sessizce yerinde öyle durarak tepkilerimiz keyifle izleyen Profesör Mady konuştu "Hepinizin sandalyesinin altında bir paket var o paketin içindeki kemeri belinize takın. Bu hem sizin suyun içinde nefes almanızı sağlayacak hem de suyun içinde rahat hareket etmenize yardımcı olacak"

Elimi sandalyenin altına attım ve siyah paketi aldım. İçinde kırmızı renkli delikleri olmayan bir kemer vardı. İki ucu mıknatısla kaplıydı bu sayede belime rahatça takabilmiştim. 

Taktıktan sonra bir değişiklik hissetmeye çalıştım ama hiçbir yenilik yoktu. Kafamı kaldırıp etrafa bakındım herkes kemerlerini takıyordu. "Şimdi hepiniz bu iki çıkıştan çıkın ve aramaya başlayın süreniz başladı." dedi camın en tepesindeki sayacı göstererek. Dörtten geriye saymaya başlamıştı.

Karşımızdaki koca camda iki kapı belirdi. Kapılar açıktı ama içeriye su girmiyordu. Sınırda duruyordu. Bir kız ilerledi ve elini kapıdan dışarıya uzattı. Elini çektiğindeyse yere su damlıyordu. Takımındaki kişilerle birlikte ilk çıkan onlar oldular ve denizin içinde olmaların rağmen kumda normal bir şekilde yürüyerek uzaklaştılar. 

Onlardan cesaret alan herkes kapılara akın etmeye başladı. Nasıl oldu bilmiyorum ama içerideyken bende kendimi bir anda kalabalıkla sürüklenerek denizin içinde buldum. Panikleyerek saçma bir teşebbüsle nefesimi tutmaya çalıştım ancak nefes alabildiğim gerçeğini hatırlayınca nefesimi geri verdim.

Yanımdaki benimle beraber kendilerini bir anda denizin içinde bulmalarının şokunu yaşayan takım arkadaşlarıma baktım. "Eee aramaya ilk nereden başlasak?"

---------------------------------------------

Geldik bir bölümün daha sonunaa

Söz verdiğim halde geçen hafta bölüm atamadığım için bana kızgın olan arkadaşlarımızdan özür diliyorum. Babam bilgisayarımı kullanmayı yasakladığı için bölüm gönderemedim. Sadece bilgisayarımı değil telefonumdaki instagramı, youtube'u, wattpadimi de kullanmamı yasakladı ve kaldırdı. O yüzden beni mazur görün. Elimde olmayan sebeplerden dolayı atamadım.

Wattpad'e sadece telefonumun google'ından girebiliyordum ve oradan da bölüm yüklenmiyo maalesef. Ama bende bu sürede bu bölümü kağıda yazdım ve şimdi yasağım kalkınca da hemen tekrar buraya yazdım bakarak.

Birde aklıma gelmişken şunu da söyleyeyim. Yazım yanlışlarından dolayı özür dilerim ama zaten bölüm hep geç geldiği için genelde bölümü baştan sona okumaya ve düzeltmeye vaktim olmuyor ve direkt gönderiyorum. Arada sırada kitabın durumuna bakarken bende fark ediyorum bazı yanlışları ve düzenliyorum ama derinlemesine düzenlemeyi kitap bittikten sonra yapabilirim ancak.

Her neyse bir dahaki bölüme kadar sağlıcakla kalın ve bu paragrafta bana istediğiniz soruları yazabilirsiniz. Yorum okumaya bayılıyorum. Ayrıca her türlü eleştiriye açığım beğenmediğiniz noktaları söyleyin.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınnn 💗

Continue Reading

You'll Also Like

73.7K 2.7K 13
"Seni çok seviyorum Çavê Şîn. Seninle gözlerimi açıp kapatacak kadar. Seninle doğup ölecek kadar. En çokta o mavi gözlerine aşık oldum."
921K 21K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
36.3K 465 24
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
79.3K 2.3K 82
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi