Köy Hayatı Mı?

By mrskunefee

254K 11K 1.2K

Ceylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak iç... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm

12. Bölüm

6.4K 230 3
By mrskunefee

Geldiğimizden beri Ayça ile sarılarak oturuyorduk. Kendimden çok Ayça'ya üzülüyordum. Tüm hayatı dağılmıştı. Üniversiteyi bitirmesine bir sene kalmıştı. Okulunu bırakıp benimle gelmişti.

Ayça'ya baktım. Uyumuştu. Onu yatağa düzgünce yatırıp üzerini örttüm. Evden çıkıp biraz kafa dinlemek için salıncağa doğru gittim.

Salıncağa oturup tüm karanlığı izlemeye başladım. "Anne..." Hâlâ anlam veremiyordum. Her şey bir anda olup bitmişti. Dün olan annem, bugün yoktu.

"Tahmin etmiştim buraya geleceğini." Pusat arkadan gelip yere oturdu. Bende salıncaktan inip yanına oturdum.

"Ağla. Bu sefer izin veriyorum." Yüzüne baktım. "Kendini sıkıyorsun, yapma." Yutkundum. "İçine atma. Kır, dök, bağır, ağla. Ama kendini tutma."

Gözlerim doldu. "Pusat..." Kolunu omzuma attı. "Annem yok." Yavaş yavaş gözlerimden yaşlar akmaya başladı. "Buraya gelmeden önce hiçbir şey böyle değildi. Çok mutluyduk." Hıçkırdım. "Pusat benim artık annem yok."

Beni kendine çekti. Kafamı göğsüne yaslayıp sesli bir şekilde ağlamaya başladım. "Pusat, benim kimsem kalmadı." Saçlarımı okşadı. "PUSAT ÇOK YALNIZ KALDIM." Elleri saçlarımda gezindi.

"Ben varım." Gerçekten var mıydı peki? "Pusat ben ne yapacağım? Ayça ne olacak? O çok genç." Beni kendinden uzaklaştırıp yüzüme baktı.

"Halledeceğiz, atlatacaksın. Belki bir günde, belki bir ayda veya bir yılda. Sen gördüğüm en güçlü kadınsın."

Gülümsedi. "Sana o kadar şey söyledim gitmen için. Vazgeçmedin. Başına gelmeyen kalmadı ama hayatına devam ettin."

Yüzüme yapışan saçlarımı arkaya itti. "O yaşadığın kötü şeyler bak hayatına yeni kişiler kattı." Elinin tersiyle yüzümü okşadı.

"Sen fark etmesen bile yaşadığın kötü şeyler seni büyütüyor Ceylan." Yüzüne baktım. O an fark ettim ki birbirimize gereğinden fazla yakındık.

İlk defa Pusat'a bu kadar yakındım. "Ben artık büyümek istemiyorum, Pusat." Ellerimi yüzüme kapattım. "Ayça'ya çok üzülüyorum." Güldü. "Sen neden böylesin? Kendinden çok başkalarını düşünme Ceylan."

Sadece ona baktım. "O benim kardeşim. O benim önceliğim." Saçlarımı kulağımın arkasına attım. "Amına koyayım sen nasıl bir kadınsın ya? Lan buradan gitmeden önce insanların hasta olma ihtimalini düşünüp Tuna'yı çağırmadın."

Bir şey demedim önce. "Elimde olan bir şey değil. Bir şeyin ihtimallerini düşünmeden hareket edemiyorum."

Yüzümü sildim. "Ayça ne olacak?" Anlamsızca gözleri yüzümde gezindi. "Seninle birlikte büyüyecek, öğrenecek." Bu kadar ağlama yeterliydi.

Ayağa kalktım. Pusat'ta benimle birlikte ayaklandı. "Bir şeye ihtiyacın olursa araman yeter." Hafif gülümsedim. "Teşekkür ederim." O da gülümsedi. "Etme, gerek yok."

Üstümü başımı düzelttim. Toparlanmam gerekiyordu.

Ben yavaşça eve doğru yürürken Pusat'ta arkamdan geliyordu. "Ben giderim sen zahmet etme." Sigara paketinden yine sigarasını çıkardı. "Gidemezsin demedim ki."

Yürümeye devam ettim. Arkamdaki sigara kokusu arttı. Burnumu kapattım. "İlerde içer misin şunu?" Güldü. "Alışırsın zamanla." Sinirle yüzüne baktım. "Senin yüzünden pasif içici olmak istemiyorum." Daha çok güldü.

"Sevmiyor musun kokusunu?" Elim burnumda yüzüne baktım. "Sence seviyor muyum?"

Nasıl yapmıştı bilmiyordum ama kafamı dağıtmayı başarmıştı.

Bir duman daha çekip üfledi. "Her seferinde çikolatalı alamam."  Yüzüme doğru çıkan kan basıncı yüzünden tekrar eve döndüm.

"Neyse, iyi geceler sana." Pusat bana doğru eğildi. "İyi geceler, Öğretmen." Arkasına dönüp gitti. Uzaklaşana kadar arkasından baktım.

🌺

"Abla?" Mutfakta kahvaltı hazırlıyordum. Arkamdan gelip bana sarıldı. İkimizde ses çıkarmadık. "Günaydın."

Birkaç dakika sonra mutfağa Maria girdi. "Günaydın." Ayça ile Maria birbirlerine baktılar. "Abla bu kim?" Maria gülümseyip elini uzattı. "Ben Maria." Maria'nın gözünün içine baktım. Olayları anlatmasını istemiyordum.

"Ablanın arkadaşıyım." Ayça tereddütle bir Maria'ya bir de eline baktı. Kafamı salladım. "Ben Ayça." Maria merhametli bir şekilde Ayça'yı kendine çekip sarıldı. Ayça ise ilk başta ne yapacağını bilemedi ve elini Maria'nın beline koydu.

Karşımdaki görüntü nedense çok huzurlu hissettirdi. Birkaç saniye sonra birbirlerinden ayrıldılar. "Abla ben son seneyi okumak istemiyorum. Bir işe girip çalışacağım."

Kaşlarımı çattım. "Saçmalama. İşler birazcık düzene oturunca seni yeniden İstanbul'a göndereceğim. Okulunu bitirip hayalindeki mesleği olacaksın."

Ayça sertçe kafasını salladı. "Hayır istemiyorum. Kendi paramı kazanmak istiyorum. Birbirimize faydamız olsun istiyorum." Gözlerine baktım. Kararlı görünüyordu. Ayça gözlerimin önünde büyümeye başlamıştı bile.

"Ayça ama-" Hızlıca sözümü kesti. "Aması yok abla. Son seneydi zaten. Herhangi bir yerde işe girerim. Sonra senin buradaki görevin bitince elimizdeki parayla taşınırız."

Sonra Maria'ya döndü. "Hem Maria'da bizimle gelir." Bir şey diyemedim. Kendi kararını çoktan vermişti. Hüzünle yüzüne baktım. Hayallerinden vazgeçmişti belki de.

"Hem derslerim kötü gidiyordu zaten." Gözünden bir damla yaş aktı. "Annem de kızıyordu hep. Böylesi daha iyi." Daha fazla durmadı.

Mutfaktan çıkıp gidince Maria ile baş başa kaldık. Maria elini omzuma koydu. "Alışacak." Gülümsedim. Tekrar tezgaha dönüp kahvaltı hazırlamaya devam ettim.

*

Ayça hava almak için biraz dışarıya çıkmıştı. Okulun önündeki kum sahada top oynayan çocukları gördü daha sonra. Yavaş yavaş onları izlemeye gitti.

Onlarla birlikte oynayan bir asker daha vardı. Terden saçları alnına yapışmıştı. Ayça dikkatlice askeri izlemeye başladı. Çocuklarla oynarken fazla eğleniyor gibiydi.

Ayağındaki topu sertçe kaleye atınca tüm çocuklar sevinçle ona doğru koşturdular. Ayça'nın yüzünde istemsizce bir gülümseme oluştu. Asker aniden kafasını kaldırınca Ayça ile göz göze geldi.

Ayça ablası gibi utangaç değildi. Kafasını önüne eğmedi. Birkaç dakika bakıştılar ve sonunda bakışmayı bitiren Ayça oldu.

O askerin yanına yaklaşan başka bir asker daha gördü. Ama onu tanıyordu. Ablası onu anlatmıştı. Pusat'tı bu.

Pusat yavaşça diğer askere yaklaştı. "Aziz yürü işimiz var."

İsmi Aziz'di. Ayça yavaşça tekrar eve doğru gitmeye başladı.

Kim bilirdi, belki yine karşılaşırlardı.

🌺

Yine bir akşam daha olmuştu. Tüm günlerim bomboş geçiyordu sanki. İçimdeki boşluk kapanmayacak kadar büyüktü. Ayça'ya belli etmemeye çalışıyordum.

"Ayça ben Mustafa'ya gidiyorum. Dersimiz var onunla." Kafasını sallayıp beni gönderdi. Telefonundan bir şeye bakıyordu. "Maria, dikkat edin." Maria kafasını sallayınca evden çıktım.

Yavaş yavaş Mustafa'nın evine doğru yola çıktım. Kapıyı çalamadan aniden kapı açıldı. "Hoş geldin güzel kızım." Gülzerin nene yine hissetmişti anlaşılan.

İçeriye geçince orada yalnız olmadığını gördüm. Pusat koltukta uzanmıştı. Uyuyordu. "Gülzerin nene ne oldu?" Gülümsedi Gülzerin Nene. "Arada gelir Pusat oğlum. Kafa dinlemeye, dinlenmeye gelir."

Başına elini koydu Gülzerin nene. "Başının ağrısı tutmuş yine. Çay yaptım, uyudu şimdi. Geç kızım sen."

İlk defa Pusat'ı uyurken görüyordum. "Ben namazımı kılıp geleceğim. Mustafa'da birazdan uyanır. O da dinleniyordu azıcık." Kafamı salladım.

Gülzerin nene gidince Pusat'ı izlemeye başladım. İlk defa tüm yüzü sakin görünüyordu. Uyuyunca daha bir masum olmuştu. Yüzü bebek gibiydi. Gözleri açıkken fark edilmiyordu ama kirpikleri de baya bir uzundu. Nefes alışverişleri sakindi.

Ellerim istemsizce yüzüne uzandı. Ama dokunmadım. "Saçmalama Ceylan." Geri çekildim. Yavaş yavaş uzayan sakalına kaydı gözlerim.

Yanlışlıkla tüm yüzünü incelemiştim. Dudakları, çenesi, burnu, her şeyiyle aslında çok yakışıklıydı.

Düşüncelerimden sıyrılıp geri çekilecekken sertçe kolumdan tuttu. Gözleri kapalı bir şekilde konuşmaya başladı. "Uyuyan bir askere bu şekilde yaklaşılmaz, Öğretmen." Utançla kolumu çekmeye çalıştım. "Özür dilerim." Yavaşça kehribar gözlerini açtı. Keskin bakışlarıyla karşılaştı, bakışlarım.

"Dileme." Kolumu bıraktı ve yavaşça oturur pozisyona geldi. Geri çekildim. Tüm yanaklarım kızarmıştı, bundan emindim. Parmaklarımla oynamaya başladım.

Onun yanındaki bir koltuğa oturdum. Mustafa koştura koştura gelip bana sarıldı. Gülzerin nene namazını bitirmişti.

"Niye uyandın oğlum? Uyusaydın ya biraz daha." Pusat içten bir gülümseme gönderdi Gülzerin neneye. "Sağ ol Gülzerin nenem." İkimizde gezdirdi gözlerini Gülzerin nene.

Bir şey demedi. Parlayan mavi gözleri biraz daha ikimizin üzerinde dolaştı. Pusat ile aynı anda birbirimize baktık. Otururken bile benden daha uzundu.

Daha sonra ben, uzun bir süre Mustafa ile ilgilendim. Bu süre boyunca ise Pusat sessizce bizi izledi. Gülzerin nene ise arada içeri gelip bize bakıyor ve sonra gidiyordu.

"Bugünlük bu kadar yeterli tamam mı Mustafa?" Önce gülümsedi. "T-t-tam..." Yüzüne baktım. "Harikasın." Birbirimize sarıldık. Mustafa ise birkaç dakika sonra esneyerek odasına gitti. "İlk defa birinin Mustafa için bu kadar uğraştığını görüyorum."

Pusat'a döndüm. "O çok akıllı bir çocuk. Matematik işlemlerini hızlıca yapabiliyor, biliyor musun?" Konuşmaya devam ettim. "Matematikteki sayıları önceden beri biliyormuş zaten. Aslında zehir gibi bir çocuk." Pusat koltukta geriye yaslandı ve beni dikkatlice dinlemeye devam etti.

"Azıcık üstüne düşünce hemen açıldı. Çok dışlanmış, annesini de çok özlüyor. Onu anlıyorum." Artık çok daha iyi anlıyordum. "Aslında araştırmak istemiştim annesini."

Pusat hiçbir şey söylemiyordu sadece bana bakıyordu. Dinlemiyor bile olabilirdi. Ben ise aralıksız konuşuyordum. Çünkü konuşmaya ihtiyacım vardı.

"Öğretmen olmak çok zor ama çocukların bana olan sevgisi ve yakınlığı aslında çok güzel." Ayağa kalkıp Pusat'ın yanına oturdum.

Daha rahat konuşmaya başladım. "Ben küçükken de öğretmen olmak isterdim. Babam da hep destekledi beni."

Pusat öne doğru eğildi. Kollarını dizine yaslayıp beni dinlemeye devam etti. "Niye böyle oldu ki?" Elimi çeneme koydum.

"Çok mu konuşuyorum ben ya? Ayça hep dalga geçiyor benimle konuşuyorum diye. Aslında artık konuşacak kimsem kalmadı."

Pusat hâlâ beni dinliyordu. "Anneme ve babama sürekli saçma şeylerden bahsederdim." Güldüm. "Ailem dağıldı, annem öldü, artık konuşmak istemiyorum."

Yüzüm düştü. "Aslında şuan da konuşmak istemiyorum ama ağzım susmuyor." Pusat gülmeye başladı. Önce sessiz sessiz güldü, daha sonra ise gülüşü büyümeye başladı.

Gözlerinden yaşlar gelmişti gülerken. "Ne gülüyorsun?" Yavaş yavaş durdu gülmesi. "Boş konuşmasını dinlediğim tek kişisin."

Yüzüm kızardı. "Çok mu boş konuşuyorum?" Yüzüme baktı. "Evet, hem de çok fazla." Yüzüme bakmaya devam etti. "Ama..." Kafamı yerden kaldırdım. "Ne ama?"

Bir şey söyleyecek gibi oldu fakat vazgeçip bir anda ayaklandı.

"Boş ver Öğretmen. Belki bir gün öğrenirsin."

...

Hayırdır ne oluyoruz Pusatcigim ğşösjdwpqj

Yine biraz geç geldi ama sonuç olarak geldi.

TATİLLLL Karneler nasıl canlarım ciğerlerim?

Neyse...

Yorumlarınızı ve oylamalarınızı bekliyorum 💐

Continue Reading

You'll Also Like

25K 2.6K 30
Mahalle dediğin nasıl mı olmaz! İşte tam da böyle katibem! Bizim Mahalle gibisini her yerde bulamazsınız, siz en iyisi mi baştan başlayın okumaya! Y...
184K 950 10
(+18 cinsellik, argo, kan içerir rahatsız olacaklar ve yaşı tutmayanlar okumasın sonra linç yemeyelim.) Ebeveynlerim, iki baskıcı doktor olarak haya...
93.8K 4.2K 43
Duru: Beni parmağıma taktığım yüzüğe baka baka ağlatmayı başardın Duru: O başın göğe erdi mi?
5.1K 584 21
Daha önce aşık olmuş ama yüz üstü bırakılmış, yaşadığı yıkım yüzünden eskisinden daha tehlikeli olan bir kadın... Daha önce aşık olmamış , s...