Yusuf Abi ( YARI TEXTING )

By masaltoma

2M 98K 20.8K

Abisinin arkadaşına yaptığı sosyal medya akımından sonra hayatı değişeceğini kim bile bilirdi ki? ... More

1- İlk mesaj.
2- "Açıklayabilirim..."
3- Ünversite.
4- Hasret kaldığı insan .
5- Akşam yemeği.
6- "Asker bey."
7- Annem farkında.
8- Yeni arkadaşlıklar.
INSTAGRAM VE KARAKTERLER
9- İlk kez baş başa.
10- Albayın kızı.
11- Yemek sözü.
12- İçini dökmek.
13- Talihsiz tanışma.
14- Ailecek mangal keyfi.
15- "Bana abi deme be Nazlı."
16- Özlem.
17- " Neredesin?"
18- Korku ve Cesaret.
19- "Kömür gözlüm..."
20- Davet.
21- Davet. Part 2.
22- Hırs
23- "Seni seviyorum."
24- İlk öpücük.
25- Telaş.
26- İyi haber.
27- Tedirginlik.
28- Yabancı hisler.
29- İtiraflar günü.
30 - Görücü.
31- Kıskançlık.
KARAKTER FOTOĞRAFLARI
32- Heyecan.
33- Büyük gün.
34- Gerilim.
35- Güven sarsıntısı.
36- "Kim ki bu kadın?"
37 - " Özür dilerim Nazlım."
39 - " Nazlı yârim..."
40- " İyi ki hayatımdasın."
41- " 41 kere 'Maşallah'!"

38 - Yüzleşme zamanı.

11.5K 783 67
By masaltoma

Arkadaşlar ben geldim!!!

Nasılsınız bakalım?

Merdivenin son basamaklarındayız...

Bol bol yorum bekliyorum sizlerden.

Pamuk eller yıldızlara!

Keyifli okumalar...

Hayatı boyunca hep ketum biri olmuştu Yusuf. Daha doğrusu ailesi dışında herkese. Duygularını sadece onlara yansıtır, sevgisini ailesine ve yakınlarına gösterirdi.

İçinde var olan sevgiyi göstermekten hiç çekinmezdi. Onun bu huyunu ailesi dışında kimse görmezdi, göstermezdi.

Bu yüzdendir ki Nazlıyla konuşmaya başladığında sevgisini ve aşkını saklamak çok zordu. Bir kelimesinden belli ederdi kendini açık ederdi.

Nazlı saf biri değildi, tamam birazcık saftı ama kesinlikle aşkındandı bu durum. O kadar aşıktı ki Yusuf'a, kendi aşkından Yusuf'un hislerini çok geç farketmişti.

Yusuf Nazlının o hallerine şahit oldukça daha çok aşık oluyordu.

Artık onların ilişkisini herkes biliyordu. Evet, bu konuda açık açık sadece Anılla konuşmuş olsalar da, aile bireylerinin hepsi durumun farkındaydı. Yusuf'un anne babası, ablası, kardeşi Hazal. Timur bey ve Ayşe hanım da biliyordu.

Durumdan haberdar olmayan hir tek Anıl vardı. Ona da geçen gün söylemişti Yusuf. Bundan sonrası ne olur bilinmezdi.

Ama bu bilinmezlik bile güzeldi. Çünkü ikisi yanyana, beraberdiler.

" Şurada ineyim ben sevgilim." Nazlının sesiyle ona doğru döndü Yusuf. " Hava soğuk güzelliğim, biraz daha yaklaşayım." Dedi avucundaki elin üstüne dudaklarını bastırdı.

" Abim, evdeydi sabah." Dedi Nazlı. Bir hafta geçmişti son görüştükleri günden bu yana. Ardından Yusuf'un işleri yoğunlaşmış ve sadece telefonla konuşmuşlardı. Anıl bu süreç içerisinde suskunluğunu koruyordu.

Tabi Nazlı bir yere gitmek istediğinde ' ben bırakırım' diye atılmasını saymazsak. Nazlı kızlarla görüşmek istediğinde, lojmana gittiğinde, derse gittiğinde yani denk geldiği her an kardeşine arabayla bırakabileceğini söylüyordu.

Nazlı Yusuf'un işlerinin yoğunluğu yüzünden sevgilisini göremiyordu. Abisinin teklifini bir kabul etse, ikincisinde reddediyordu.

" Yavrum hava buz gibi." Dedi Yusuf kaşlarını çatarak. Yavaşca sağa çekti. " Kalın üstümdekiler sevgilim. Üşümüyorum, hem şurada yirmi adımlık mesafe." Dedi Nazlı. Elini uzatıp Yusuf'un pürüzsüz yanağını okşadı.

Uzanıp yanağına öpücük kondurdu Nazlı. Nazlının çekilmesine izin vermeden kolunu beline attı Yusuf Nazlının.

Dudağına kondurduğu masum öpücüğün sonu ateşli hal almaya başladıklarında ikisi de geri çekildi nefes nefese. Bu işin sonu iyiye gitmeye bilirdi çünkü.

" Hadi git güzelim." Nazlı başını salladı ve arabadan zor da olsa indi. Birkaç adım atıp başını kaldırdığında ise bir an donup kaldı.

" Abi?" Nazlı şok içerisinde duvara yaslı duran abisine baktı. Anıl kaşlarını çatarak arabaya bakarken, Nazlı iyice telaşlanmaya ve korkmaya başladı.

" Hadi güzelim eve git ve beni bekle." Dedi Anıl sonunda gözlerini Nazlıya çevirerek. Yusuf arabadan indi ve Nazlının iki adım yanında yerini aldı.

Sonra ağır ağır Yusuf'a çevirdi gözlerini. " Bizim Yusufla ufak bir görüşmemiz var." Diyerek devam etti sözlerine.

" Abi önce bir konuşsak?" Anıl biricik kardeşini birinin yanında görmeye tahammül edemiyordu. Küçük kardeşi büyümüştü. Hele ki yanındaki adam ise kardeşim dediği çocukluk arkadaşıydı.

" Konuşacağız abim, eve git sen geliyorum şimdi." Oldukça ciddi ifadeye bürünen Anıl aynı ciddiyetle kurdu cümlelerini.

" Abini dinle, eve geç sen." Dedi Yusuf sakin bir sesle. Nazlı tedirginlik içerisinde ikiliye baktı. Yusuf oldukça sakindi, ama Anıl sınırlı duruyordu.

" Ab-" Demesine izin vermeyen Anıl olmuştu. " Nazlı." Dedi otoriter bir ses ile. " Hadi güzel kardeşim eve!" Artık sinirleniyordu çünkü.

Nazlı arkasına baka baka eve doğru yöneldi. Nazlının gittiğine emin olan Anıl Yusuf'a doğru adım attı.

" Ağzını burnunu kırmak istiyorum biliyor musun?" Dediğinde Yusuf'un dudağının sağ köşesi kıvrıldı. " Seni durduran ne?" İki koca cüsseli adam yolun ortasında durmuş bir birinin gözlerine bakıyordu sinirle.

" Kardeşimin pencereden bakıyor olması." Yusuf başını salladı. " Ben sana kardeşimden uzak dur demedim mi Yusuf?" Diye sordu sinirle Anıl.

" Ben de sana durmayacağımı söylemedim mu Anıl?" Yusuf'un özgüven içeren sesi, yürek yuttuğunun kanıtıydı. Anıl güldü başını aşağı yukarı sallayarak.

" Si*tirtme belanı Yusuf." Dedi yakasına yapışarak. Sinirle baktı gözlerine Yusuf'un. " Anıl ne bu haller, tavırlar?" Sakinliğini koruyamadı Yusuf.

" Sanki seni aldattım a*ına koyayım. Seviyorum ulan var mı? Senin raconun bana sökmez çek o ellerini!" Dişlerinin arasından konuşan Yusuf, Anılın gözlerine dik dik bakmaya devam ediyordu.

Yusuf'un yüzüne inen yumruk ile başı sola doğru düştü. Sinirle güldü Yusuf. " İstediğini vermeyeceğim kardeşim." Dediğinde sağ yanağına da darbe indi.

" Kes lan sesini! Evime girip çayımı içtin lan sen benim. Meğer bizimle otururken kardeşime göz koymuşsun lan sen benim!" Yusuf sinirden ne dediğini bilmeyen Anılı itti.

" Bırak lan! Sen hiç aşık olmadınmı lan! Geziyordun Leyla gibi ortalıkta Peri kızı diye diye. Sen bile isteye mi sevdin? Kime aşık olacağına sen mi karar verdin? Aşığım ve Nazlı git demeden ondan gitmem." Dedi soluk soluğa.

Anılın aklını karıştırabilecek cümleler kurmuştu ama Anıl hala sinirliydi. " Lan ben gidip kardeşim dediğim adamın kardeşine göz koymadım anladın mı! Sen dostluğumuza ihanet ettin!" Yusuf sinirle güldü. Ardından gözünü açıp kapattı.

" Anıl, bak kardeşim sinirlisin dedik, eyvallah. Ama kalbe söz geçmiyor ve Anıl. Senden ne kadar utandım, ne kadar yüzüne bakamadım haberin var mı?" Dediğinde Anılın ifadesinde hiçbir değişiklik yoktu.

" Ama ona olan aşkım daha ağır bastı. Ben bu aşkı kalbime de gömerdim inan. Ama onun gözünde kendimi gördüğümde..." Yusuf Anıla sakin bir dille anlatmak istiyordu kendini. Onunla kavga etmek, bunca yıllık kardeşliğini, dostluğunu heba etmek istemiyordu.

" Anıl!" Otoriter ses kulaklara ilişti. İkili sesin geldiği yöne döndüğünde Timur albay tüm heyetiyle kapının önünde kolları arkada bağlanmış ikiliye bakıyordu.

" Eve!" Dedi yine aynı tonla. " Baba geleceğim birazdan." Dediğinde Timur bey kaşlarını olabildiğince çattı. " Lafımı ikiletme oğlum, eve." Anıl siniri biraz yatışmıştı. Başını salladı aşağı yukarı. Babasının önünde kavga etmek istemiyordu.

Anıl sinirle eve doğru ilerledi. Timur bey ağır adımlar ile kendisine doğru yürüyen Yusuf'a baktı. Yusuf'un başı dik, omuzları geride kendinden emin bir şekilde bakıyordu Timur amcasına.

Timur bey karşısında duran oğlu gibi sevdiği afama baktı. Yüzünde sert bir ifade olsa da kızının doğru kişiyi bulduğunu hissediyordu.

Yusuf elinde büyümüştü sonuçta. Her huyunu bilirdi. Kızının her ne kadar büyüdüğünü kabullenmek istemese de, kızının doğru kişiyi kalbine aldığını biliyordu.

Bu yüzdendir ki kızmıyordu onlara, kızamıyordu. Nasıl kızsın sahi? Onlarda kendi gençliğini görüyordu. Ama tek farkla. Ayşe'sinin arkasında durmamıştı ailesi.

Birtanecik hayat yoldaşının kalbinde o kadar yaşanmamışlık ve ukte kalmıştı. Annesinin birebir kopyası olan biricin kızının kalbinde ukte bırakmak istemiyordu.

Hanımından sonra kızının gözlerinde yaşanması mümkünken yaşanmayan şeylerin onu uzmesini istemiyordu.

Timur bey ailesinin tek bir ferdinin üzülmesine katlanamıyırdu.

" Dua et Polat, dua et şuan emekliyim. Yoksa seni o askeriyede süründürmesini iyi bilirdim." Dedi. Yusuf başını salladı belli belirsiz.

" Kızımı üzme evlat! Onun gözünden senin yüzünden bir damla yaş aktığını görürsem, karşında Timur amcanı değil Timur albayı bulursun."

🌿🌿🌿🌿

Annesinin göğsüne başını yaslayan Nazlı dalgınca karşıya bakıyordu. Abisinin tepkisini haksız bilmiyordu ama üzülüyordu işte.

" Benim kuzum..." Dedi annesi başını okşayıp öperken. Nazlı aşağıda ikilinin tartışmasına şahit olmuştu.

" Benim yüzümden anne... Benim yüzümden Yusufa olan güveni sarsıldı." Nazlının kısık sesli konuşmasının ardından Ayşe hanım başını iki yana salladı.

" Senin suçun yok kızım. Anılın tepkisi sadece senin büyüdüğünü kabullenmediği için..." Omuz silkti Nazlı küskün küskün.

" Ben ona ilk yazdım, ilk ben belli ettim hislerimi... Biliyor musun ikimiz de iki yıldır aşıkmışız bir birimize. Ben ona yazmasam o sırf abime ihanet etmiş gibi olmamak için bana açılmazdı...." Ayşe hanım kızının çok iyi anlıyordu.

Bu arada kapının arkasında kardeşiyle konuşmak için gelen Anıl kısık sesli konuşmaları duyuyordu.

Elini kaldırdı ve kapıyı iki kere tıklattı. Kapının tıklanmasını duyan Nazlı annesinin göğsünden kaldırdı başını. Kapı yavaşca aralandığında Anıl içeriye girdi.

" Biraz konuşalım mı güzelim?" Nazlı annesinden uzaklaşarak oturur pozisyona geldiğinde Ayşe hanım ayaklandı. " Ben bir babanıza bakayım." Onları odada yalnız bırakmak isteyen Ayşe hanım odadan ayrıldı.

Ayşe hanımın yerini Anıl aldı ve yatağın başlığına sırtını dayayarak oturdu. Ardından kardeşine gülümseyerek baktı ve bir kolunu kaldırarak Nazlıya baktı. Nazlı abisinin göğsüne başını yasladı ve kollarını sırtına doladı.

" Ben askeri liseye gittiğimde sen altı yaşında falandın. O zamanlar tabi babama özeniyordum, onun gibi asker olmak istiyordum." Dedi Anıl. " Tabi o günden sonra seni hep bıraktığım gibi hatırladım." Dedi.

Nazlı abisini dinlerken sessizliğini koruyordu. " Sahi, sen kaç yaşındasın cimcime?" Dedi Anıl şakayla karışık. Nazlı başını kaldırıp abisinin yüzüne baktı.

" Aşk olsun abi, sen benim yaşımı bilmiyor musun?" Dedi. Anıl burnunu kıstırdı iki parmağıyla. " Biliyorum tabi, on beş yaşındasın sen." Dedi Nazlı kardeşine sıkıca sarılarak.

" Abi ben yirmi bir yaşıma gireceğim." Anıl Nazlının saçının üzerini öptü. " Hayır sen daha on beş yaştasın. Tartışmaya kapalı. Çirkin şey." Abisinin karnına küçük bir sille çaktı.

" Ah, acıdı." Dedi Anıl. Nazlı omzunu silkti. " Gülüm..." Dedi Anıl. " Hmm?" Dedi Nazlı. " Ne zamandan beri?" Diye sordu Anıl. Nazlı utandı biraz.

" Daha çok yeni. Altı yedi aydır..." Anıl kaşlarını çattı. " Buraya taşındıktan sonra mı?" Diye sordu. " Evet ama öncesi de var." Dediğinde Anılın aklı karmakarışık oldu.

" Abim doğru düzgün anlat şunu." Dedi sabırsızlıkla. Nazlı hayatta abisiyle böyle konuları konuşacağını düşünmezdi.

" Abi siz izne gelmiştiniz ya hani iki sene önce." Dedi ve dudağını ısırdı. " Eee?" Dedi Anıl. İki yıldır Yusufla birlikte olduğunu düşündü ve adeta köpürdü. Kendini zor frenliyordu.

" O gün işte şey oldu bana, yani şey oldum." Pat diye aşık oldum arkadaşına diye nasıl denir ki. " Nazlı sen daha demin altı yedi ay oldu dedin." Anılın hafif sinirli ses tonuyla Nazlı durumu daha düzgün anlatmak için abisinin göğsünden ayrıldı ve bağdaş kurarak oturdu. Elleriyle oynarken kaçamak şekilde abisine bakıp, ardından gözlerini ellerine düşürdü.

" Abi siz izne gelip gittiğinizden sonra ben onu hep düşünmeye başladım. Hep bir sonraki gelişinizi bekledim.." dediğinde Anıl hemen araya girdi. " Gelişimizi mi? Onun gelişini mi?" Dediğinde Nazlı abisinin yüzüne baktı.

" Abi ya, niye öyle söylüyorsun?" Dedi masum masum. Anıl başını salladı. " Eee, devam et bakalım."

Nazlı dudağını ısırdı. " İşte üniversite için buraya taşındıktan sonra oldu işte." Dedi kısaca. Mesaj attığını falan hiç söylemek istemedi.

" Nazlı sen Yusuf için mi üniversiteye burayı yazdın?" Diye sordu Anıl sakince. Nazlı başını iki yana salladı. Abisinin böyle düşünmesini istemiyordu.

" Hayır abi..." Abisine yaklaştı. " En sona yazmıştım, onu da babamlar sürekli buraya taşınma konusunu açtığı için, hep birlikte olalım diye." Anıl anlayışla başını salladı. Biliyordu zaten bunu.

" Seviyor musun onu?" Dedi Anıl. Nazlı başını aşağı yukarı salladı sakince. " En çok hangimizi seviyorsun?" Dediğinde abisinin yüzüne baktı. Gözünü kırptı Anıl ardından başını iki yana salladı.

" Seni." Dedi Nazlı gülümsemek. " Aferin." Dedi ve yeniden sarılması için kollarını açtı. " Ama onu d-" demesine izin vermedi Anıl. " Sus bakayım. En çok beni seviyorsun." Kıkırdadı Nazlı abisinin kıskanç tavrına.

Bir süre sessizliği paylaştılar. İkisi birbirine sarılırken, on beş dakikayı geride bıraktı. " Abi..." Diye seslendi en sonunda Nazlı. İkisi yatak başlığına sırtlarını yaslamış, Nazlının başı abisinin omzunda duruyordu.

" Ona kızma olur mu?" Anıl kardeşinin saçlarına öpücük kondurdu. " Bu şuan için mümkün mü bilmiyorum güzelliğim. Biz onunla birlikte büyüdük. Yusuf benim kardeşim, onun kardeşi Hazal da sen neysen o da o. Aynı şey Yusuf içinde geçerli sanıyordum." Dedi Anıl ve derin bir nefes aldı.

Nazlı abisinin kızgınlığını anlıyordu. " Ama değilmiş, ne yapalım?" Başını salladı Nazlı. " Sen mutluysan ben de mutluyum." Dediği an Nazlı şokla başını kaldırdı abisinin omzundan.

" Onaylıyor musun yani?" Heyecanlı sesine mâni olamayan Anıl gülümsedi hafif. " Benim nazlı çiçeğim mutlu olacaksa, ben onun yanında olurum , karşısında değil." Anılın hızla boynuna kollarını sardı Nazlı. Sıkı sıkı sarıldı.

" Seni çok seviyorum abi..." Mutluluk dolu sesiyle mırıldandı Nazlı. Anıl kardeşine kollarını sardı. " Benim küçük meleğim." Ayrıldıklarında ikisinin de yüzünde samimi bir tebessüm hakimdi.

" Büyümüş te aşık olmuş bak sen bizim cimcimeye..."

🌿🌿🌿🌿

" Beyazı giy bence." Dedi Zeynep. Ardından Melisa bebe mavisi elbiseyi eline aldı. " Bu daha uygun bence." Hepimizin elinde bir tane elbise vardı.

" Peki bu nasıl?" Zeynep başka bir elbise seçtiğinde onun da gayet şık ama abartılı olduğunu düşündüğüm için dudaklarımı bilmem dercesine büzdüm. Bana günlük ama güzel bir kombin gerekiyordu.

Biz ne mi yapıyorduk?

Biz akşam yemeği için hazırlanıyordum. Bu akşam Yusuf yemeğe geliyordu. Beraber olduğumuzu öğrendiklerinden sonra ilk kez bugün hep birlikte olacaktık.

Annem gelmişti dün gece yanıma. ' Yusuf oğlumu ara da, yarın akşam yemeğe beklediğimizi söyle.' demişti. Ben heyecandan ne yapacağımı şaşırmıştım açıkçası.

Herkesin birlikte olduğumuzu bildiği ortamda ilk kez bulunacaktım. Çok heyecanlıydım ve sabırsızdı.

" Bence bu uygun gibi." Siyah elbiseyi kızlara gösterdiğimde ikisinin de yüzünde tatmin edici ifade belirdi. " Süper!"

" O zaman bunu giyeceğim?" Dedim kızlara, onlar onayarak başını salladı. " Hadi aşağıya inelim Ayşe teyzeye yardım edelim." Dedi Melisa.

" Aman da aman, sevgili kayınvalidesine de kıyamazmış." Zeynebin söylediğiyle biz gülerken Melisanın yanakları kızardı.

" Tabi kıyamam benim biricik Ayşe teyzem o!" Saçlarını savurup kapıya ilerlerken arkasından biz de çıktık.

" Anne de anne. Şimdiden ağzın alışsın." Odadan çıktıktan sonra Melisaya hafif yüksek tonda söylemiştim. " Çok haklısın güzel kardeşim." Abim odasının önümde durmuş gülerek bize bakıyordu.

" Perim, sen bence anne demek için alıştırmalara başla." Dedi abim Melisaya gözümü kırparak. " İlerde çok kullanacaksın." Diyerek gözünü kırptı.

Melisanın zaten al olmuş yanakları şimdi kıpkırmızı olmuştu. Melisanın bir diğer özelliği ise her ne kadar utansa bile asla o lafın altında kalmıyordu. " Her şeyin zamanı var aşkım, gün gelir Ayşe anne de derim, sadece 'anne' de..." Abimin yaptığı gibi sağ gözünü kırparak merdivenlere yöneldi.

Abim sevgilisinin arkasından hayran hayran bakarken bizde merdivenlere yöneldik. " Ağzını kapat ağzını..." Abime seslendiğimde girdiği transtan çıkıp bana baktı.

" Sinekler girer yoksa, o yüzden söylüyorum abi..." Abim yalandan kaşlarını çattı. " Neye gülüyorsun bakayım sen?" Dediğinde gülüşümü bastırmaya çalışıyordum. Aheste aheste Zeyneple merdivenlere doğru ilerlerken devam ettim konuşmaya.

" Senin gibi birinin ağzını açık bırakacak bir babayiğitte varmış abi. Kim derdi ki dağları titreten Anıl Şahin'in bir kızın arkasından ağzı açık baktığını." Sonlara doğru kahkahamı tutamazken evim öne atılmıştı ki Zeynebi ardımda bırakıp hızla merdivenlere koştum.

Hızla mutfağa girerken annemin arkasına saklandım.

" Anne kurtar beni bu kötü adamdan!" Abim kapıdan içeri girerken elimle işret etmiştim. Abim gözlerini devirirken, annem ve Melisa gülmüştü. Zeynep te abimin arkasında belirdiğinde abim kenara çekildi. " Geç yenge."

" Noluyor yine?" Dedi annem. Ben omzumu silktim. " Birşey yok anne, kardeşimle konuşuyorduk öyle." Dedi sahte gülümseme ile.

" Evet bir şey yok ama beni ona verirsen olacak." Dedim sahte bir üzüntüyle. Abim uğraşmak istemediği için mi bilmiyorum pes etti.

" Ben çıkıyorum." Dedi ve ardından Melisaya baktı. " Bir şeye ihtiyacınız olursa söylersiniz. Askeriyede işlerimi bitirmem lazım."

Sanki nereye gittiğini Melisaya açıklamak ister gibi bir hali vardı. Annem ve ben bir birimize imayla bakıp sırıttık.

" Kıyma getir de öyle git oğlum acelen yoksa?" Annem abime konuşurken ben Melisanın yanına gitmiştim. O da abime aşık aşık bakıyordu, yanına benim geldiğimi bile farketmemişti.

Omzuna omzumla dürttüm. Başını bana çevirdiğinde " Alış sen bunlara alış. Anne demeye de alış."

Melissa bacağımı çimdiklediğinde " Ah!" Diyerek yana kaçtım.

Annemin bizi bir güzel paylaması ile birlikte iş başı yaptık. Zeynebin telefonu bir an bile susmadı.

" Enişte senden ayrılamıyor bakıyorum da?" Annem mutfaktan ayrıldığında konuşan Melisa olmuştu. " Hiç sorma, kendisi şuan evde ben buradayım ya deliriyor." Dedi gülerek.

" Adamın sensiz duramadığı, gördüğü an sonra nikahı bastığından belli." Dedi Melisa. Zeynep güldü.

" Senin de ondan kalır yanın yok hani?" Dedim imayla gülerek. Zeynep eline aldığı sebzeyi doğramaya başlarken konuştu. " Eh, orası öyle tabi."

" Bak bak, havalara bak!" Bol bol sohbet ederek işlerimizi yapmaya koyulduk. Annem yanımıza geldiğinde zevzekliği kenara bırakmak zorunda kalmıştık.

Abimin getirdiği kıyma ile annem kolları sıvamıştı. Kıymalı böreği bir güzel açarak fırına gönderdiğinde, şimdiden o böreği yemek için sabırsızlıkla beklemeye başlamıştık.

Müthiş kokuyordu.

Öğleden sonra Demir abi gelip Zeynebi götürmüştü. Zeynep, " Çok bile dayandı." Demişti Demir abi geldiğini söylediğinde.

Melisa ikimiz işleri yapmaya devam etmiştik. Daha doğrusu annem ve Melisa yapmıştı. Beni dışlnmıştılar!

İkisi hem sohbet ederek, hemde uyumlu şekilde mutfakta o kadar güzel iş yapıyordu ki, ben kenarda öksüz kedi gibi kalmıştım.

Neyse ki bunu takmıyordum. Akşam yemeğine kafamı yormam gerekiyordu. Heyecanım git gide katlanarak artıyordu.

Akşam vakti geldiğinde Melisa ile birlikte odama gitmek istedim ama olmadı. Her ne kadar ısrar etsem de akşam yemeğine katılmak istemedi. Sonunda ikna ettim dediğimde annesi aramıştı.

Babasının tansiyon ilacının bittiğini ve gelirken getirmesini istediğinde pes etmiştim.

Ama abimin birakmaya niyeti yoktu zira Melisa ile birlikte çıkmıştı dışarıya.

Herşey neredeyse hazırdı. Tabak, çatal, bıçak, kaşık takımını yerleştirmiştim. Sadece yemekler kalmıştı. Onu da yemek sattine yakın bir zamanda halledecektim.

Küçük ama temiz hissetiren bir duşun ardından odama geçtim. Saçlarıma fön çekerek düzleştirdim ve ardından elbisemi üzerime geçirdim.

Makyaj masasının önünde oturarak sade bir makyaj yapmaya başladım. Sade ama güzel hir makyaj yapmıştım. Kendi dudak renginde bir ruju hafif bir şekilde dudaklarıma sürdüm. Takı olarak sadece kolye takmıştım

Aşağıdan olacak şekilde at kuyruğu yaptığım saçım ile tamamen hazırdım.

Aynadaki yansımam beni tatmin etmişti. Güzel gözüküyordum bence. Ne çok abartılı ne çok özensiz... Benim için tam dozunda olmuştu.

🌿🌿🌿🌿

Kapı çaldığında Nazlı git gide heyecanlanmaya başladı. Gelmişti işte biricik aşkı.

" Hadi kızım kapıya bak." Annesinin komutu üzerine ayaklanan Nazlı abisine ve babasına bakmadan salondan ayrıldı.

Arkasından Timur bey, Ayşe hanım ve Anıl ayaklandı. Nazlı vestiyer aynasından kendisine son kez baktı, üstünü düzeltir gibi yaptı.

Ardından kabiyi yüzünde kocaman tebessüm ile açtı kapıyı. Yusuf elindeki poşetler, tüm endamıyla kapının önünde duruyordu.

" Hoşgeldin!" Coşkulu sesiyle Yusuf'un yüzünde kocaman gülümseme belirdi. " Çok hoş buldum güzelliğim." Dedi Nazlıyı baştan aşağıya süzerken. Yanağına anı konulan öpücüğün ardından çekildi Nazlı.

" Geçsene içeri aşkım." Salon kapısından sesler gelirken başı oraya doğru döndü. " Geçsene oğlum içeri, hoş geldin." Annem gülümseyerek kapıya doğru gelirken Yusuf başını sallayarak içeri girmişti.

Omuzundan kabanını indirdikten sonra Nazlıya uzattı. Gülümseyerek aldı elinden Nazlı. Elindeki tatlı poşetini de Nazlıya uzattığında göz kırpmayı ihmal etmedi. Ardından Yusuf, Ayşe hanıma döndü ve

" Nasılsınız Ayşe teyzem?" Dedi içtenlikle. Ayşe hanım karşında duran oğlundan ayırmadığı adama baktı.

" İyiyim yavrum, sen nasılsın iyi misin?" Dediğinde salon kapısından Timur bey çıktı. Çok geçmeden Anıl da peşi sıra çıktı.

" İyi çok şükür." Yusuf Timur amcasına doğru ilerledi ve onunda eline uzandı. Timur beyin yüzünde memnun bir ifade belirirken Yusuf'un omzuna babacan bir edayla vurdu.

" Selamün aleyküm!" Dedi Anıl iğneleyici bir tonda. Yusuf Anılı çok iyi tanıdığı için takılmadı buna. " Aleyküm selam. Naber kardeşim?" Dedi Yusuf daha ılıman bir sesle.

" İyi iyi." Onları izleyen Ayşe hanım hemen müdahale etti. " Hadi hadi, içeri geçin sofra hazır."

İçeri hep birlikte geçerken Timur bey baş köşeye kuruldu. Masanın sağ tarafına ise Yusuf ve Anıl otururken, Ayşe hanım ve Nazlıya ise karşı masada yer kalmıştı.

" Biz yemekleri servis edelim." El çabukluğuyla hanımlar servis ederken, Yusuf biraz gergindi.

" İşler nasil evlat?" Timur beyin sorusu üzerine kısa bir sohbet başlamış oldu. Tabi Anıl da katıldı bu sohbete.

Hanımlar yemekleri servis ettikten sonra yerlerine geçtiler.

" Afiyet olsun." Hep bir ağızdan besmele çekerek çorbaya kaşıklarını daldırdılar. " İstanbul'daki eve alıcı çıkmış." Dedi Timur bey.

" Satılığa çıkarmadık ki orayı biz." Anıl konuştuğunda Timur bey onu cevapsız bırakmadı. " Bizim mahalleden ev bakmaya başlayan birisine biri söylemiş bizim rvin bir süredir boş olduğunu. Taşındığımızı söylemişler. Levent amcan aradı bugün almak istiyormuş bizim evi."

Nazlı ve Yusuf birbirlerine kaçamak bakışlar atıp yemeklerini kaşıklarken Timur bey konuşmaya devam ediyordu.

" Beğenmiş bizim evin dış görünüşünü herhalde, mahalleye taşınmak istiyormuş. Satılık mı diye sormuş."

Bir süre daha bu konu hakkında konuştular. İstanbul'daki evlerini satmak gibi bir düşünceleri yoktu.

Ama kiraya vermekten zarar gelmeyeceğini düşündüler. Timur bey bu konuyu karşı komşusu olan Yusuf'un babası ile konuşacağını belirtti.

" Hep te Yusuf'un sevdiği yemekler..." Dedi Anıl burun kıvırıp. Aslında Anıl yemek seçen biri değildi ama bu detay da gözünden kaçmamıştı.

" Yusuf oğluma yaptım zaten. Siz yemek seçmezsiniz diye sormadım size." Ayşe hanım gözlerini belerterek Anıla baktı ve ardından Yusuf'a bakarak gülümsedi.

" Belki benim canım başka bir şey çekti anne? Belki ben bugün senin elinden mantı istedi canım? Hiç sormuyorsun canın bir şey çekmiyor mu diye."

Ayşe hanım yazmasını düzeltti ve oğluna gözünü kısarak baktı. " Yusuf oğlum hergun mu geliyor oğlum. Hem sen ne zamandan beri yemek seçer oldun?" Azarlar gibi konuştuğunda Yusuf güldü kısıkça.

Anıl Yusuf'a bakış atıp annesine döndü. " Seçmiyorum annem, hani senin elinden bir mantı yemek istedim." Dedi şirince.

Ayşe hanım aynı şirin ifadeyle oğluna baktı ama bu ifade biraz sahteydi. " Evlen oğluşum, evlen karın yapsın her gün istediğin menüyü?"

Anılın dudağının sağ köşesi kavislenerek yukarı kıvrıldı. " O da olur annem, o da olur. O gün gelene kadar idare et yeter..."

🌿🌿🌿🌿

Yemekler yendikten sonra herkes koltuklara geçmişti. Yusuf'un getirdiği tatlıyla birlikte çaylar servis edilmişti.

Şimdi ise salonda küçük hir sessizlik hakimdi. Tekli koltuklarda Yusuf ve Timur bey otururken, Üçlü koltuğa Ayşe hanım, Anıl ve Nazlı yerleşmişti.

Anıl kardeşinin omzuna kolunu atmış çayını yudumluyordu.

Nazlı gerginlikle etrafı izliyor, aile bireylerinin yüzünde gözlerini gezdiriyordu. Yusuf ise oldukça rahattı. Hiç olmadığı kadar rahat.

Bugün bu eve yemeğe çağırılmışsa bu iyiye işaretti. " Timur amca." Sonunda konuşan Yusuf olmuştu.

" Söyle oğlum." Dedi Timur bey sakinlikle. Yusuf oturuşunu dikleştirdi. Anıl ve Nazlının yüzüne kısaca bakıp Timur beye döndü.

" Bunu size açık açık soylemek doğru mu bilmiyorum." Dediğinde Timur bey pür dikkat Yusuf'a bakıyordu. Ama lafını kesmek zorunda kaldı.

" Bu yeni öğrendiğim bir konu değil." Dedi sakince Timur bey. Yusuf ve Nazlı zaten bunun farkındaydı ama Anıl oldukça şaşırmıştı.

" Bir bizim haberimiz yok anasını satayım." Diye homurdandı. Timur bey devam etti. " Anıl hastanedeyken bazı şeyleri farkına vardım." Yusuf ağır ağır başını salladı.

" Sizinle daha önce konuşmam gerekirdi. Bu konuyu bizden öğrenmenizi yeğlerdim." Dedi sakince.

" Önemi yok artık. Kızımın bir erkek arkadaşı olmasını istemiyordum yalan yok." Dediğinde Nazlının yüzü düştü ve bedeni kasıldı.

" Kızım okulunu bitirsin, çalışsın ondan sonra bu konuyla karşımda oturmasını isterdim. Ama olmadı işte." Dedi ciddi ciddi.

Yusuf'un rahatlığı uçup gitmişti. Nazlıdan uzak durmasını mı isteyeceklerdi? Hayatta olmazdı! O Nazlı sevgilisi olmadan nefes bile alabileceğini düşünmüyordü.

" Amca, onu bu güne kadar okulundan ve derslerinden geri koyacak bir şey yapmadım." Dedi ama Timur bey yine devam etti.

" Ama karşıma seni getirdiğinde ise işler değişti." Dedi ve yüzü yumuşadı Timurun. Herkes Timur beye dikkatle bakmaya devam ediyordu.

Doğruydu ya, Anıl da biliyordu. Nazlıyı en az ailesi kadar sevebilecek ve koruyacak tek kişi varsa o da Yusuf'tu. Onun ne kadar yiğit bir delikanlı olduğunu, sevdiklerine nasıl değer verdiğini en iyi kendisi bilirdi.

" Timur amca, Nazlı sizin için ne kadar kıymetliyse benim için en az o kadar kıymetli. Biliyorum beni bu konuyla ilgili karşınızda görmeyi beklemezdiniz ama... Ama bazı duyguların önüne geçemiyoruz işte."

Yusuf'un tane tane kurduğu cümleler Nazlının yüreğine yol aldı. Avuç içi terlemişti stresten. İnsanın babasının karşında böyle oturmak oldukça stresliydi.

Ama Yusuf'un kendinden emin duruşu ve konuşması Nazlıyı da rahatlatıyordu.

" Kızım biraz rahatla!" Dedi Timur bey deminden beri kasım kasım kasılan kızına bakarak. Nazlı eteklerini serbest bıraktığında derin bir nefes aldı.

" İyiyim baba." Dedi gülümsemeye çalışarak. Timur bey kızına baktı. Ardından içinden geçen o soruyu sordu.

" Seviyor musun sen bu oğlanı?" Pat diye sorulan soruyla birlikte Nazlının anlık kalbi durdu. Yüzünü allar bastı. Kaçamak bakışlarla annesine baktı.

" Adamın karşısında niye soruyorsun baba. Cevabını aldığında götü kalkacak herifin." Diye homurdandı kısık sesle. Nw yapsın? Biriscik kardeşini kıskanıyordu.

Nazlı abisinin söylemesini duydu. Normalde buna gülerdi Nazlı ana şuan hiç zamanı değildi.

Derin bir nefes aldı ve babasına döndü .

" Seviyorum baba."

Eeevvveeettt bir bölümün daha sonuna geldik!!!

Bu demek oluyor ki finale bir bölüm daha yaklaştık...

Bölümü nasıl buldunuz?

Sizce aile üyelerinin tepkileri nasıl?

Bol bol yorum yazın arkadaşlar lütfen!

Pamuk parmaklar vote atmak için yıldızlara...

Vote atmayı unutmayınız!

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere!!!

Sizleri seviyorum...(⁠◍⁠•⁠ᴗ⁠•⁠◍⁠)⁠❤

Continue Reading

You'll Also Like

11.7M 6.7K 4
"Yeter ama bu kadarı fazla!" sinirden gözüm dönerken Savaş abi yanıma gelip omuzlarımdan tuttu. "Yeter mi? Yüsra ben yanında olduğum sürece kimse sa...
3.3M 119K 65
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
68.6K 2.1K 29
18. YAŞIMA HİTABEN, hâlâ insanları kırmamak için, içindeki öfkeyi dindirmeye çalışırken kendini mahveden kız adına... -Mafya'nın Tutkusu- ❤️🖤 "Neden...
5.1M 280K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...