Peri Masalları Gerçek Değildir

By busrakopru

79.9K 12.4K 3.6K

Sizce peri masalları gerçek midir? Büşra Köprü More

Giriş
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65

52

597 119 55
By busrakopru

Bir süre hiçbir şey söylemeyerek sadece yüzüne bakıyorum. Burada olmasına o kadar şaşırıyorum ki dengem bozuluyor. Hani haftaya geleceklerdi? Ben, kendimi bu karşılaşmaya hazırlamadım ki! Ne diyeceğim? Ona kızmalı mıyım yoksa bir şey olmamış gibi mi davranmalıyım?

Derin nefesler alıyorum. Sakin olmam gerek. Duygularımı belli etmemeliyim. Beni ne kadar incittiğini öğrenmesini istemiyorum. Bana acımasını istemiyorum. Her ne sebeple benden uzak durduysa önce onu öğrenmeliyim. O, bir şeyler öğrenecekse bundan sonra olmalı.

-İyi akşamlar Uğur.

Sesimi güçlükle çıkarıyorum. Onun aksine ben buruk da olsa gülümseyemiyorum.

-Nasılsın?

-İyiyim, teşekkürler. Sen?

-Ben de iyiyim. Biraz konuşabilir miyiz? Vaktin var mı?

-Hım...

-Seni çok tutmamaya çalışırım.

-Hım...

Uğur dudaklarını sağa doğru kıvırıyor:

-Yoksa benimle konuşmak istemiyor musun?

Gözlerimi kaçırıyorum:

-Beni gafil avladın. Birden seni karşımda görmeyi beklemiyordum.

-Doğru, özür dilerim. Normalde haftaya cuma yola çıkacaktık ama ben daha erken dönmek istedim. Babam da ricamı kırmadı.

-Hım...

-Rüya, bana bakar mısın?

Gözlerimi yavaşça onunkilere çeviriyorum. Beyaz tişörtü, kot pantolonu, küpeleri, yüzükleri ve bileklikleriyle sanki hiçbir şey değişmemiş gibi görünüyor. Saçlarının tuhaf siyahlığı bir parça daha normalleşmiş. Gri değil ama yine de aşina olduğum bir görüntü... Böyle görünüyor olsa da çok şey değiştiğinde ona bakmak kalbimi kırıyor. Neden bana böyle bir şey yaptı ki? Onu uzaklaştırmak için ne yapmıştım?

-Özür dilerim. Eğer gerçekten benimle konuşmak istemiyorsan gideceğim. Sadece sana bir an önce açıklama yapmak istedim. Samsun'dan sırf seninle yüz yüze konuşabilelim diye erken döndüm. Eve vardığımızda da bir duş alıp direkt buraya geldim.

Hayretle gözlerim irileşiyor.

-Tamam, seni dinleyeceğim.

-Teşekkür ederim. Bir yerde oturmak ister misin?

-Aslında pek istemiyorum. Şu an kalabalık bir ortama girmek içimden gelmiyor.

Ya ağlarsam? Herkese rezil oluruz. Bunu düşünmek bile beni strese sokuyor.

-Anlıyorum. Burada mı konuşalım?

-Belki... Ya da bizim eve gelebilirsin. Balkonda konuşabiliriz.

Uğur dudaklarını ısırarak beni süzüyor.

-Ailenin yanında?

-Yok, onlar içeride olurlar.

-Hım... Tamam, sen öyle istiyorsan öyle yapalım.

Aslında öyle istemesem de aklıma bir tek bu çözüm geliyor. Uğur'un konuşması beni çok üzerse o gittiğinde hemen odama da kapanabilirim.

Yukarı çıkmadan önce annemi aramak için izin istiyorum. Uğur benden uzaklaşarak konuşmayı duyamayacağı bir mesafeye geçtiğinde iç çekerek anneme durumu açıklıyorum. Şaşırsa da sorun olmadığını belirtiyor. Babamla uğraşma işini de ona bırakmamı söylüyor. Böylece gerçekten rahatlayarak anahtarımı çıkarıyorum.

Evime ulaştığımızda ailem durumu bildiklerini pek de belli etmeyen tebessümleriyle Uğur'u karşılıyor. Bir süre havadan sudan konuşup annemin ısrarla hazırladığı tepsiyle birlikte balkona çıkıyoruz. Minderlere yerleşip akşam yemeği sayılmayacak aperitiflerden atıştırarak sessiz kaldığımız birkaç dakikanın ardından Uğur etrafına bakınarak boğazını temizliyor.

-Kapıyı kapatabilir miyim?

-Tabii...

Utandığını fark edince gülümsemek istesem de kendimi tutuyorum. Uğur kalkıp balkonun kapısını kapatıyor. Ailemin bizi dinlemek gibi bir saygısızlık yapacağını düşünmesem de yüksek sesle konuşursak elbette işitme ihtimalleri var. Uğur neden bunu bu kadar önemsiyor bilemesem de bana karşı çok kötü bir üslup kullanmamasını umuyorum. Kalbimi daha fazla kırarsa ne yaparım, bilmem.

-Şimdi daha iyi...

-Sanırım.

-Rüya, nereden başlayacağımı tam olarak bilmiyorum. Sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki elim ayağıma dolanıyor.

Omzumu silkerek tepsideki su bardağına uzanıyorum. Ne diyebilirim ki?

-Bana epeyce kırılmış olmalısın. Kızdığını düşünmüyorum. Keşke bana kızsaydın, bu kırılmandan daha iyidir ama sanmıyorum. Bu yüzden öncelikle seni incittiğim için özür dilerim.

Gözlerim dolsa da ona bakmıyorum. Sessizce bekliyorum.

-Şunu bilmelisin ki senden planlı bir şekilde uzak durmadım. Sadece birden fark ettim ki seninle konuşurken sinirli hissetmeye başlamışım ve içimden ters bir şeyler söylemek geliyor ama nedenini bir türlü çözemiyorum. Kalbini kıracak bir şey söylerim diye korktuğum için bir süre senden uzak durursam hislerim yatışabilir diye düşündüm ve böylece birkaç gün senden uzak durmaya karar verdim.

Onu sinirlendiriyor muymuşum? Ama neden? Olabilecek en kibar şekilde konuşmaya, yoğunluğuna karşı daima anlayışlı olmaya çalışıyordum. Nasıl tüm çabama rağmen onu kızdırmış olabilirim?

-Ama nedense hislerim normale dönmedi. Buna anlam veremediğim için bir süre kendimi sorgulayıp durdum. Sonunda sebebini anladığımdaysa beni hiç arayıp sormadığını fark ettim. Böylece seni kendimden uzaklaştırmaya başladığımı anladım.

Uğur derin bir nefes aldığında yüzüne bakmayı çok istesem de ellerimi kucağıma yerleştirip onları izliyorum.

-Zaman geçip giderken hepsinden çok üzüldüğüm şey ne oldu biliyor musun Rüya?

Cevap vermiyorum. Belli ki o da cevap vermemi beklemiyormuş.

-Seni çok özledim. Gerçekten çok özledim. Artık birini özleyebileceğimi bile düşünmüyordum. Hayatımda ne kadar büyük bir yer kapladığını anlayamamışım meğerse... Sadece bir kişi... Sadece bir arkadaş... Bir tek Rüya'yla konuşmuyorum, geri kalan her şey aynı; diye düşünüp durdum. Ailemle olan ilişkim, arkadaşlarım, köydeki düzenimiz... Her şey aynı, o hâlde neden bu kadar yalnız hissediyorum? Neden bir şey kaybetmişim gibi odağımı yitiriyorum? Rüya gerçekten de hayatımda bu kadar büyük bir öneme mi sahip?

Sözleri beni o denli şaşırtıyor ki nabzım hızlanırken bir an ona bakmadan edemiyorum. Uğur bana değil, gökyüzüne bakıyor.

-Ama öyleymiş. Fark etmemek benim hatam... Bu yüzden gerçekten çok özür dilerim Rüya. Seni incitmeyi asla istemezdim. Aptallık ettim. Bunu da çok geç fark ettim. Böyle davrandığım için kendimden çok utanıyorum. Bana bir şans daha veremez misin?

Kaşlarımı çatarak onu izliyorum. Söylediği bazı şeyler çok hoşuma gitse de esas problemi açıklamadığını neden fark etmiyor?

-Özrünü kabul ediyorum. Benden durduk yere uzaklaşman kalbimi gerçekten çok kırdı. Ama lütfen beni aydınlat. Ne yaptım da bana bu kadar kızdın ki? Kendimi sorgulayıp dursam da asla elle tutulur bir sebep bulamadım.

Uğur hafif bir tebessümle bana bakıyor:

-Gerçekten beni affediyor musun?

-Evet.

-Emin misin?

-Eminim. Çünkü ben de seni özledim. Gerçekten özledim, diyorum onu taklit ederek.

-Peki... Beni affeder affetmez yüzsüzlük etmiş olacağım ama senden bir şey isteyebilir miyim?

-Olur ama hâlâ sebebini söylemeni bekliyorum.

-Söyleyeceğim. Lütfen ayağa kalkar mısın?

Şaşırsam da dediğini yapıyorum. Neden söylemiyor ki? Ne yapmış olabilirim? Gerçekten aklıma bir şey gelmiyor. Mükemmel ve kusursuz olduğumu düşünmüyorum elbette ama Uğur'a karşı nasıl bir hata etmiş olabilirim ki? Onun bana böyle kızmasına ne sebep olmuş olabilir?

-Teşekkür ederim. Sen gerçekten çok nazik birisin Rüya. Sanırım en çok bu yönüne hayranım.

-Lütfen böyle şeyler söyleme...

Gülümseyerek başını iki yana sallıyor.

-Yüzüne bakarken hâlâ bir parça utanıyorum. Gözlerini kapatabilir misin?

-Tamam, diyerek yine isteğini yerine getiriyorum.

İç çekerek öylece beklerken Uğur boğazını temizliyor.

-Samsun'a gitmeden önce bunu yapmayı çok istemiş ama bu isteğimi anlamsız bulduğum için kendimi tutmuştum. Sonunda sebebini anladığım için şimdi yapmak istiyorum ama tabii iznini almadan bunu yapamam. Ancak eğer cevabın olumsuz olacaksa lütfen bunu yüzüme bakmadan söyle.

Gözlerimi açmasam da gerginlikle boğazımı temizliyorum.

-Tamam.

Saniyeler geçip gidiyor. Uğur derin bir nefes alıp bekliyor. Rüzgar hafifçe tenime değerken sıcaklığı yazın hâlâ bitmediğini anımsatır gibi bedenimi sarıyor. Öylece, sessizce, gözüm kapalı hâlde beklerken komik görünüyor muyum acaba?

-Rüya, sana sarılabilir miyim?

Neredeyse gözlerimi açacak gibi oluyorum. Böyle bir şey söylemesini beklemediğim için bir süre tepki veremesem de sözlerini idrak ettiğimde yüzümde hafif bir tebessüm oluşuyor. Bana sarılmak mı istiyormuş? Hem de gitmeden önce?

Başımı onaylarcasına eğiyorum. Uğur birden beni kollarının arasına aldığında tereddütle gözlerimi aralıyorum. Hiç böyle bir şeyi yapabileceğimi düşünmemiştim. Önce deterjan kokan tişörtü, deodorantının kokusu ve bedeninin sıcaklığı dikkatimi çekiyor. Ardından kalp atışlarının nasıl da hızlı olduğunu anlayarak şaşırıyorum. Beni dikkatle, nazikçe kucaklıyor. Geri çekilmesini istemesem de çekileceğini düşünüyorum ama uzaklaşmıyor. Kolları bir parça daha sıkılaştığında sessizce konuşuyor.

-Sana çok kızgındım çünkü...

Susup iç çekiyor. Heyecanla bekliyorum. Ona sarılmak o kadar çok hoşuma gidiyor ki tüm kırgınlığımın geçtiğini hissediyorum.

-Kıskanmıştım.

-Ne?

Sesim hayretle yükseliyor.

-Özür dilerim.

-Ama... Ama neyi kıskanmıştın?

-Seni...

-Uğur, anlayamıyorum. Beni kıskandığın için mi benden uzak durdun?

Sözleri o kadar saçma ki geri çekilmek istiyorum ama bana izin vermiyor.

-Evet. Çünkü... Cenk'ten bahsedip duruyordun ve sen ne zaman ondan heyecanla bahsetsen içimden ters bir şey söylemek geliyordu. Üstelik o da grupta senden bahsedip duruyordu ve o, sanki çok yakınmışsınız gibi konuşup durdukça beni daha da sinirlendirdi.

-Ama... Bu çok saçma! Sana Cenk'ten bahsedip durduğum yoktu.

-Vardı.

Uğur huysuz bir sesle itiraz ettiğinde nutkum tutuluyor.

-Özür dilerim ama gerçekten saçmalıyorsun.

-Tamam, belki sürekli değildi ama bana öyle hissettirdi.

Sesi bu kez suçlu çıkıyor. Bir kez daha geri çekilmeye çalışıyorum ama aldırmıyor.

-Cenk senin arkadaşın, diyorum onu aklın yoluna davet etmeye çalışarak.

-Biliyorum.

-Ayrıca onunla yakın bile değilim. Sadece kardeşine özel ders veriyorum.

-Evet ama...

-Uğur, gerçekten anlayamıyorum. Bana bunun için neden kızmış olabilirsin ki? Günlerce senin yoğun olabileceğini düşünerek kendimi teselli ettim. Sessizce bekleyip durdum. Senden haber alamadıkça ne kadar üzüldüğümü biliyor musun? Sonra arkadaşlarınla hâlâ iletişimde olduğunu öğrendim. Anladım ki tek konuşmak istemediğin kişi benmişim. Kendimi sorguladım, suçladım, bekledim, bekledim ama senden haber alamadım. Şimdi de gelmiş bana böyle tuhaf şeyler söylüyorsun.

Sesimi yükseltmek istemesem de sustuğumda, ne kadar çok enerji sarf ettiğimi anlıyorum.

-Özür dilerim Rüya, diyor.

Geri çekilip yüzüme bakıyor.

-Sen bunu fark etmemiş olabilir misin bilmiyorum ama Cenk, tanıdığım en çapkın adamdır.

-Biliyorum, diyerek kaşlarımı çatıyorum.

Uğur üzüntüyle başını eğiyor. Artık sarılmıyoruz ama benden uzaklaşmıyor.

-Ayrıca kızları kendine çeken özel bir mıknatıs gibidir. Tanıştığımızdan beri buna öyle çok şahit oldum ki...

-Tamam da bundan bana ne?

Uğur güldüğünde bir an öfkem yatışıyor ama sonra yine kaşlarımı çatıyorum:

-Lütfen beni aydınlat!

-Ondan hoşlanıyorsun sandım. Seni de etkilemeye başladığını düşündüm. Bu beni çok kızdırdı. Başta gerçekten sebebini anlayamadım ama sonra fark ettim.

Ağzım açık bir hâlde söylediklerini idrak etmeye çalışıyorum.

-Rüya, bunu bu şekilde söylemek istemiyordum. Henüz ben bile yeni farkına vardığım için hem çok şaşkınım hem de aptalın teki olduğumu düşünüyorum.

Uğur hafifçe öne doğru eğiliyor. Gözlerimiz birbirine kenetli hâlde beklerken usulca konuşuyor:

-Senden hoşlanıyorum. Hem de çok... Bunu fark etmemiş olmam dünyanın en aptalca şeyi ama Cenk'ten bahsettiğin zaman anladım ki seni kimseyle paylaşamam. Paylaşmak istemiyorum. Tekdüze, donuk, duygusuz dünyamda böyle bir hayat ışığı oluşabileceğini aklımın ucuna bile getiremezdim ama öylece, birden hayatıma girdin. Şimdiyse benim için gerçekten çok değerlisin.

-Ben... Ben...

Konuşmaya çalışsam da olmuyor. Kekeleyerek ona baktığım birkaç saniyeden sonra pes ediyorum.

-Gökyüzü, daima yıldızları içinde saklıyor. Bazen biz onları göremesek de öyle, değil mi? İşte bana böyle hissettiriyorsun. Kendimi kapkaranlık sanıyordum. Meğerse benim içimde de yıldızlar varmış, seni bekliyorlarmış.

Uğur elini cebine atıp bir kolye çıkarıyor. Yıldız haritası şekildeki kolye loş ışığın altında parlıyor. Şeffaf yüzeyine bakarken gözlerimin dolduğunu hissediyorum. Sözleri beni gerçekten gafil avlıyor. Ben, ona olan hislerimi kendime bile itiraf edemezken bunları söylediğine inanamıyorum. Oysa asla onun benden hoşlanmayacağını, sadece arkadaş olacağımızı düşünüp duruyordum.

-Seni üzdüğüm için gerçekten çok üzgünüm. Bir daha böyle bir şey yapmamak için gayret edeceğim. Senin gibi nazik, düşünceli olmak için çabalayacağım.

-Sen de gayet nazik birisin.

-Pek sayılmaz.

-Ben... Gerçekten çok şaşkınım...

-Farkındayım. Ben de biraz şaşkınım ama birkaç haftadır bunları düşündüğüm için artık etkisi hafifledi.

-Benden hoşlanıyorsun, diyorum soru sorar gibi.

Gülümseyerek başını sallıyor.

-Evet, çok...

-Arkadaşça değil?

Uğur güldüğünde kalbim yumuşacık oluyor.

-Hayır, arkadaşça değil. Söylemek kulağa çok tuhaf gelecek ama kabul edersen erkek arkadaşın olmak istiyorum.

Hayretle ellerimi yüzüme kapatıyorum.

-Hemen cevap vermek zorunda değilsin. Sadece aramıza koyduğum bu saçma sapan mesafeden kurtulmak için iznini istiyorum. Sonra sana ne kadar değer verdiğimi anlaman için elimden geleni yapacağım.

Yanaklarımı sıkarak rüyaya benzer bu tuhaf mutluluk, şaşkınlık ve huzur dolu balonun patlamasını beklesem de elime geçen tek şey hafif bir sızı oluyor.

-Rüya Eslem, sözlerim tamamen gerçek... Burada rüya gibi olan yalnızca sen varsın.

Ağzım açık kalınca Uğur gülüyor. Belli ki tepkilerim onu çok eğlendiriyor.

-Senden çok hoşlanıyorum. Köyde yorgunluktan ölecekmiş gibi hissettiğim zamanlarda ses kayıtlarını dinleyerek kendimi ödüllendiriyordum.

-Hayır, hayır...

İtirazlarımı duymazdan geliyor.

-Sesin çok güzel. Gülüşün çok güzel. Nezaketin çok güzel... Senin gibi bir çocukları olduğu için ailen nasıl da şanslı... Bir ara onlara teşekkür etmeliyim.

-Uğur!

Utançla yüzüm yanarken adı dudaklarımdan bir çığlık gibi süzülüyor.

-Peki, susuyorum. Ben en iyisi gideyim. Uykusuzluk ve yorgunluk yüzünden tükenmek üzereyim. Ben gidince sen de güzelce uyu, dinlen ve sabah tekrar konuşalım. Olur mu?

Başımı sallıyorum. Uğur kolyeyi işaret ederek başını yana eğiyor.

-Takabilir miyim?

-Şey... Evet.

Gülümseyerek arkama geçiyor. Saçlarımı nazikçe kenara çekip kolyeyi boynuma takıyor. Elleri tenime değdiğinde ürperiyorum ama bu yalnızca iki saniye kadar sürüyor. Sonra Uğur geri çekiliyor.

-Şimdi gideyim o hâlde...

-Tamam.

-İyi geceler Rüya...

Uğur esniyor. Eliyle ağzını kapatırken gerçekten çok yorgun görünüyor. Kendini zorlamasa gözleri kapanacakmış gibi bir hâli var.

-İyi... İyi geceler, diyorum zorlansam da.

Gülümseyerek el sallıyor ve beni balkonda yalnız bırakıyor. Birkaç dakika geçtiğinde onu yolcu etmediğimi ancak fark ediyorum. Utançla ellerimi yüzüme kapatırken annem balkonun kapısını çalıyor.

-Rüya, iyi misin?

Yerimden sıçrayarak annemden kaçmaya çalışıyorum:

-Evet, evet! Çok iyiyim anne. İyi geceler! Hiçbir sorun yok, merak etmeyin! Her şeyi hallettik!

***

Continue Reading

You'll Also Like

71.3K 9.9K 44
'İleride kızım olduğunda ona asla okutmayacağım yazarlar listesi yapıyorum, dinlemek ister misin?' Nil elinde kahvesiyle mutfak penceresinin pervazın...
722K 30K 47
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
43.7K 573 1
Basit, tekdüze bir hayatı vardı. Bunun pek de hoşuna gittiği söylenemezdi. Tam da hayatının monotonluğundan şikayetçi olurken bir zamanlar hayatının...
473K 33.7K 33
"Meryem!"diyen güçlü, biraz endişe bulduğuma yemin edebileceğim sesi beynimi zonklattı. "Ölüyorum galiba."dedim kesik bir sesle. Netliği yavaş yavaş...