Power And War 2// Hyunın

By Skzandmarvel

5.4K 785 650

Aşkı ve bebeği için kendi canından vazgeçerek büyük bir fedakarlık yapan Jeongin, bir gün gözlerini açtığında... More

1
2
3
4
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19(Final) 🌳🔥👋
Özel Bölümm✿♡☆

5

277 46 45
By Skzandmarvel

Jeongin'in çorbası, duyduğu cümleyle boğazında kalırken öksürdü. Minho endişeyle kalkarak onun sırtını hafifçe pat patladı ve ovaladı. Peter'da ayağa kalkıp sürahiden su doldurdu hızlıca. Minho öfkeli bakışlarını ona yönelttikten sonra elindeki suyu aldı. Peter sessiz bir özür mırıldandı.

"İyi misin tatlım?" Minho, öksürükleri dinmiş oğlunun sırtını sıvazlamaya devam ederken yüzüne doğru hafifçe eğildi endişeli gözlerle. Jeongin onun neden bu kadar panik yaptığını anlayamaz iken gülümsedi kısaca.

"İyiyim efendim, sağolun." Jeongin yanında dikilmeye devam eden Peter'a saniyelik, yandan bir bakış attı. Söylediği şeyin şaka olmasını diledi.

Minho'nun içi rahat etmese de, fazla dikkat çekmemek için yerine oturdu eşiyle. Jeongin verilen suyu sakinleşmeye çalışarak içerken, Minho sahte olduğu belli olmayan bir kahkaha attı. Sahte bir şekilde kahkaha atarken, masanın altından yanında oturan Peter'ın bacağını cim cikledi. Peter ses çıkartmamak için alt dudağını ısırdı.

"Eşim Peter çok şakacıdır." Minho Peter'ın kolunu tutup ona döndü. Yüzündeki yapmacık gülümseme yerli yerinde dururken sıktığı dişleri arasından konuştu.

"Öyle değil mi hayatım?" Peter, bacağındaki tutuşun sertleşmesiyle tepki göstermemek için büyük bir çaba sarf etti. O da Minho'ya gülümseye çalışarak konuştu.

"Evet evet." Daha sonra Jeongin'e dönüp güldü yalandan. "Çok şakacıyımdır ben." Minho ona son kez gülümseyerek baktıktan sonra, gözlerini ve elini çekti. Peter bacağındaki tutuşun kaybolmasıyla rahat bir nefes verdi.

"Peter, eski eşimden pek haz etmezdi de. O yüzden öyle söyledi." Jeongin rahatlarken kıkırdadı.

"Bir an gerçek sandım." Elini normalin aksine hızlı bir şekilde atan kalbine götürdü. Minho, ufak kıkırtılarını duymayı özlediği oğluna özlemle baktı.

Yemeklerini yemeye başlamışken Peter sohbet açmak niyetiyle Jeongin'e soru yöneltti. Aynı zamanda, Jeongin'den bakışlarını çekemediği için doğru düzgün yemeğini yememiş olan eşinin sırtına attı elini. Minho sırtında hissettiği güven verici elle, kendisine gülümseyerek bakan Peter'a baktı.

"Veterinerlik yaptığın kliniği sen mi açtın?" Minho bakışlarını oğluna çevirdi.

"Benim üzerime olarak gözükse de babam açtı. Üniversiteden mezun olduktan sonra sıkıntı yaşamayım diye açtı. Zaten annem ve babamı görmüşsünüzdür. Onlarla birlikte alt katınızda yaşıyorum." Jeongin bitmek üzere olan çorbasından bir kaşık aldı.

"Aslında bu zamana kadar hep ben sıkıntı yaşamayım diye, bana böyle iyiliklerde bulundular. Üvey olduklarına inanmakta zorlanıyorum bazen." Jeongin gülümseyerek anlatırken Minho başını yemeğine gömmüş, Peter'da onun sırtını sıvazlıyordu.

"Gerçek ailemden daha fazla koruyup kolladılar beni. Onlar ne kadar teşekkür etsem az." Daha sonra gülümsemesi buruk bir hâl aldı. "Gerçek ailem beni terk etmeyi seçmiş iken, onların beni bırakmamış olması tarif edemeyeceğim şekilde bir mutluluk oluşturuyor içimde." Minho onun dedikleriyle omuzlarını düşürdü. Canı yanıyordu. Oğlundan böyle sözleri duyuyor olmak, suçluluk hissini ağırlaştırıyordu.

"Peki gerçek ailen," Minho boğazının tıkanmasına neden olan yumrunun gitmesi için yutkundu. Dolmaması için uğraş verdiği gözlerini Jeongin'e çıkardı. "Seni bulduğunda, yanına geldiğinde istemez misin onları?" Jeongin başını iki yana salladığında, Minho nefesinin kesildiğini hissetti.

"Açıkçası beni bırakan bir aileyi istemiyorum. Sonuçta benim yanımda olabilirlerdi ama onlar yetimhaneye bırakmayı tercih ettiler." Minho zoraki bir şekilde gülümsedi.

"Ben bir kurabiyelere bakayım." Titrek sesini duyurmamak için kısık bir sesle konuştu. Ardından masadan kalkarak mutfağa gitmeye başladı. Mutfağa girdiği gibi akmaya başlayan göz yaşlarıyla tezgaha yaslandı güç almak istercesine.

Peter onun arkasından gitmek istese de, Jeongin'in şüphelenmemesi için yerinde oturmaya devam etti. "Her ne kadar baban açsa bile, genç yaşta bu sorumluluğu aldığın için tebrik ederim seni. Umarım daha yüksek bir mertebeye ulaşırsın. Nasıl mutlu olacaksan öyle olsun." Jeongin, samimiyeti nedeniyle istemsizce gülümsedi Peter'a.

"Teşekkür ederim." Peter'da ona gülümsedikten sonra yemeklerine devam ettiler. Peter boynundaki mühür izinin parladığını hissederken hemen eliyle kapattı boynunu ve Jeongin'in anlamaması için dirseğini masaya yasladı. Mühürlü eşinin yoğun üzüntüsü, aralarındaki bağdan ona ulaşıyordu. Mühür yerindeki parlamanın görünmemesi için bastırdı elini.

Gözlerini saniyelik kapatarak Minho ile iletişim kurmaya çalıştı, aralarındaki haberleşme bağından. Ancak Minho kafasında yankılanan eşinin sesini görmezden gelmeyi tercih ediyor, göz yaşları kesilmiş yüzüne su çarpıyordu. Peter sıkıntılı bir şekilde nefes alıp vererek gözlerini açtı.

Minho oğlunu geri kazanmayı aklından çıkarmadan, onun için çabalamaktan vazgeçmeden yüzündeki geniş gülümsemeyle yanlarına geldi. Pes etmek yoktu. Peter eşinin gülümsemesini gördüğünde dikleşti. Minho ona bakarak gülümsedikten sonra yerine geri oturdu.

"Kurabiyelerde pişmek üzere." Jeongin kurabiye lafını duyduğu gibi daha hızlı yemeğe başlamıştı. Bu Minho'nun gözünden kaçmaz iken, çaktırmadan gülümsedi. Küçük tilkisi hâlâ kurabiyelere aşıktı.

Yemeklerini sohbet ederek, Jeongin'in onları biraz daha yakından tanımasıyla geçmişti. Minho her ne kadar izin vermese de, Jeongin ve Peter'da sofranın toplanmasına yardım etmişti. Üçlü birlikte sofrayı topladıktan sonra salona geçmişlerdi.

Peter ve Jeongin çarpraz bir şekilde koltuklarda otururken, Minho elindeki süt ve kurabiye dolu tepsiyle içeri girmişti. Jeongin koltukta heyecanla dikleşirken, bu tatlı sevincini fark etmemeleri için fazla bir tepki vermemeye çalıştı.

Minho elindeki kurabiye tabağını ve ballı sütü, oğlunun önündeki masaya bıraktı. Kendisine ve eşine de koyduktan sonra, süt sevmediği için ona portakal suyu koyduğu Peter'ın yanına oturdu. Jeongin Minho'ya teşekkür ettikten sonda kurabiye aldı eline.

Yemek için yaklaştığı kurabiyenin kokusu buram buram burnuna gelirken, başına saplanan acıyla gözlerini kapattı sıkıca. Yüzünü acıyla buruştururken başını tuttu, kafasına dolan anıya anlam vermedi.

.....

Yanan birkaç parmağının ardından sonunda kurabiyeleri tabağa koymayı başaran Jeongin omuzlarını dikleştirerek, tepsideki kurabiye tabağına ve ballı sütlere gururlu bir şekilde baktı. Hah, ondan marifetlisi yoktu!

"Ya senin bu oğlun çok marifetli baba." Jeongin yüzündeki sırıtışla salona girerek babasına doğru ilerledi. Minho oğluna güldüğünde, göğsüne giren sızıyla yüzünü buruşturmamak için zor tuttu kendini. Jeongin'e kötü olduğunu daha fazla belli etmek, onun üzülmesini istemiyordu.

Jeongin babasının doğrulmasında yardımcı olduktan sonra sırtının arkasına yumuşak yastığı yerleştirdi. Koltuğun önündeki masaya tepsiye koydu, kendisine de bir sandalye çekerek oturdu. Jeongin tepsiyi koyarken, Minho'nun dikkatini çeken kızarıklıklar kaşlarının çatılmasına neden oldu.

"Parmaklarına ne oldu birtanem?" Sesi halsizce çıksa bile hâlâ aynıydı, naif ve yumuşaktı ses tonu.

Jeongin parmaklarına baktıktan sonra gülümsemeye çalışarak ensesini kaşıdı. "Biraz becerememiş olabilirim tabi." Minho ona 'afferin' bakışı attıktan sonra oğlunun parmaklarını, ellerinin arasına aldı.

Kuruyan dudaklarını diliyle ıslattıktan sonra, Jeongin'in kızarık parmaklarına birer öpücük kondurdu. "Daha dikkatli ol küçük tilkim, tamam mı?" Minho öpmeyi bırakarak onay bekleyen gözlerle baktı, kendisini ufak tebessümüyle izleyen oğluna.

"Ederim." Jeongin'de onun alnına uzun sayılabilecek bir öpücük bıraktıktan sonra saçlarını okşadı. Ellerini birbirine çarparak "hadi artık yiyelim!" Dedi çocuk sevinciyle.

.....

Minho ve Peter oturdukları yerden hışımla kalkarak Jeongin'in yanına gittiler. Peter kaşlarını çatarak ne olduğunu anlamaya çalışırken, Minho oğlunun önünde diz çöküp onun gamzeli yanaklarından tutarak yüzünü inceledi. Jeongin yanaklarında hissettiği ellerle içine dolan huzuru, sıcaklığı anlayamadı.

Peter ne olduğunu anladığında yutkundu. Bugünün geleceğini biliyordu. Bunun iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi olduğuna emin olamamıştı. Jeongin'in hafızası yerine geliyordu...

Jeongin başındaki acının gidip, yerine hafif bir sızının gelmesiyle derin bir nefes alıp verdi. Kendisine sorulan soruya karşı iyiyim diyerek gözlerini kırpıştırdı. Minho onun üzerinden endişeli bakışlarını ayıramaz iken, eşinin kolundan tutarak kaldırmasıyla yerine geri oturdu.

"İyi olduğuna emin misin?" Minho alt dudağının içini gergince ısırırken, başını ovalayan gence sordu.

"İyiyim, korkulacak bir şeyim yok." Jeongin, Minho'ya gülümseyerek sütünden içti. Kafasının içerisine dolan anıya anlam verememişti hâlâ. Kulağına çalınan sesler yabancı iken, bir o kadarda tanıdıktı aslında.

Jeongin, Minho'nun kaçamak bakışları altında kurabiyelerini yemeye devam etti. En sonunda kurabiyesini ve sütünü de bitirdikten sonra, bu akşamki yemekler için teşekkürlerini sıralayarak, gitmek için dış kapıya gelmişti.

"Dediğim gibi, bize de bekliyorum. Annemin yemekleri enfestir."

"Teşekkürler tatlım. İstediğin zaman gelebilirsin." Minho oğluna genişçe gülümsedi. Ardından emin olamasa da, kendini daha fazla tutamadığı için kollarını ona sardı. Jeongin ilk başta duraksasa da, bu sefer onun sarılmasına karşılık verdi. Minho aldığı karşılıkla gözlerini mutlulukla kapatırken, son kez derince çekti oğlunun kokusunu.

"İyi geceler küçük tilkim..." Jeongin, Minho'nun kısık sesle söylediği şeyi duyamadığı için kaşlarını hafifçe çattı. Minho sarılmaya devam ederse ağlamaya başlayacağını bildiğinden geri çekildi.

"İyi geceler Jeongin. Haftaya kediciğimle birlikte görüşmek dileğiyle." Peter elini genç oğlana salladı. Jeongin gülümseyerek saygıyla önlerinde hafifçe eğildikten sonra evden tamamen ayrılmıştı.

Minho'nun gülümsemesi, kapanan kapıyla yavaşça soldu. Peter'a dönerek yorgun, bitkin ses tonuyla konuştu. "İçerideki tabakları sen toplar mısın? Benim uykum varda." Minho onun cevabını beklemeden yatak odasına adımlamaya başladı.

Peter, onun arkasını döndüğü gibi sıcak gözyaşlarının aktığını biliyordu. Salondaki tabakları toplayarak mutfak tezgahına koydu. Yatak odasına giderken yüzüğüne üfleyerek, siyah toz bulutu eşliğinde üzerinde pijamaların belirmesini sağladı.

Minho sırtı kapıya dönük olduğu için, odaya giren bedeni arkasında hissettiği ağırlıkla anlamıştı. Gözlerini sıkıca yumup dudaklarını birbirine bastırdı hıçkırığını duyurmamak için. Ağladığını görmesini istemiyordu.

Peter onun arkasına uzanarak kolunu beline sardı. Minho arkasından sarılarak boynuna öpücük konduran Peter ile dudaklarının arasından kaçan küçük hıçkırığına engel olamadı. Peter onu kendisine çevirdiğinde, Minho başını villianın boynuna gömdü. Sıcak göz yaşları eşinin boynuna akarken, hıçkırıklarını dizginlemeye çalışıyordu.

"Bir başkasına ailem diyor. Beni yabancı birisi olarak tanıyor." Minho boğuk sesiyle konuştuktan sonra hıçkırdı. Peter onun ağlamasından nefret ederken, kendisine çekerek sırtını sıvazlamaya başladı ve saçlarına ufak bir öpücük verdi.

"Kötü düşünme. Jeongin elbet anlayışla karşılayacaktır. Onun iyiliği için yaptın kediciğim. Söz veriyorum sana, oğlunla eski mutlu zamanlarına geri döneceksin. Ve ben ne yapılması gerekiyorsa yapacağım. Yeterki siz mutlu olun." Burnunu çekerek başını yukarı kaldıran Minho'nun göz yaşlarını sildi şefkatle.

"Ağlama daha fazla. Küçük tilkin ağladığını görse üzülürdü." Minho kızarık gözleriyle tebessüm etti. Peter onun gözyaşlarını silse bile istemsizce yenisi geliyordu.

Minho tebessümünü silmeden başını olumlu anlamda sallayıp ağlamasını durdurmaya çalıştı. Küçük tilkisi ağladığını görse üzülürdü. Ağlamamalıydı, onu geri kazanmak için güçlü olmalıydı.

"Her zaman bana güç veriyorsun. Sana o kadar minnettarım ki." Peter onun minnettar tebessümüne karşı gülümsedi başını hafifçe yana yatırıp. Minho yüzünü onun suratına yaklaştırıp bir elini tombul sincap yanağına koydu. Gözlerini Peter'dan bir saniye olsun çekmez iken, tüm içten duygularıyla fısıldadı. "Seni seviyorum Peter." Peter yıllardı duymayı beklediği cümleyi şimdi duyuyor olmasıyla gülümsemesini genişletti.

"Bende seni seviyorum kediciğim." Minho'nun gözleri, onun aralık dudaklarına kaydığında tüm odağı pembelikler olmuştu şimdi. İçindeki hisse engel olamayarak eğildi pembeliklere. Peter hayalini kurduğu anın gerçekleşiyor olmasıyla gözlerini kapadı. Minho dudaklarını, üzerine eğildiği bedenin dudaklarıyla birleştirdiğinde ikisinin de mühürleri parlamaya başlamıştı.

Duygularının uzun bekleyişi sona ermişti artık.

İlk birkaç dakika hareketsiz kalan pembelikler Peter'ın, Minho'nun üst dudağını kavramasıyla son bulmuştu. Minho'da onun alt dudağını kavradığında, ikili yavaş bir öpüşmenin içerisine girmişti. İlk dudaklarını ayıran Minho olurken, ıslanmış dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarını kaçırdı. Peter, yüzü kızarmaya başlayan eşine kıkırdayarak yanağına sulu bir öpücük verdi.

"Utangaç kediciğim benim." Minho gizleyemediği gülümsemesiyle, mühürlü eşinin boynuna gömüldü tekrar. Hiç şüphesiz eşinin boynuna saklanmaya bayılıyordu. Minho kollarını saklandığı bedenin beline sararken, Peter elini onun sırtına yerleştirdi. Boşta kalan eliyle de yumuşak saçları okşamaya başladı.

İkiside birbirlerinin, ruh eşi bağlarından hızlanan kalp atışlarını dinleyerek uykuya dalmışlardı...

......

Jeongin yüzündeki gülümsemeyle, evli çiftin evinden çıkmıştı. Telefonuna gelen bildirim sesiyle dikkati dağılmıştı. Telefonunu cebinden çıkarıp kimin yazdığına baktı. Dört kişilik arkadaş grubundan gelen komik mesajlara kıkırdarken alt dairesine inmeye başladı.

Evine gitmeyi es geçerek, biraz temiz hava almak için dışarı çıkmaya karar verdi. Merdivenlerden inerken telefonuna odaklandığından, tam başka bir basamağa geçecek iken çarpıştığı bedenle anlık telefonunu düşürecek gibi oldu.

"Özür dilerim-" Jeongin telaşlı bir şekilde çarpıştığı bedenden özür dileyecek iken, gördüğü bedenle iliklerine kadar titrediğini hissetti. Çarpıştığı bedenin güzelliğine nutku tutulmuştu sanki...

"Sorun değil." Kucağındaki bebeğiyle, sorun olmadığı belirtmek istercesine gülümseyen beyaz saçlı adamın konuşmasıyla kendine geldi. Başını iki yana salladı kendine gelmek istercesine.

"Özür dilerim efendim. Dikkatli olmalıydım." Jeongin onun önünde özür dileyerek eğildikten sonra, beyaz saçlı adamın elindeki poşetten basamaklara düşen elmalara gözü kaydı.

"Benim hatam..." Kucağında ağlamaya başlayan bebeğiyle basamaklara dökülen elmaları toplamak için hareketlenen bedeni durdurdu hemen. "İzin verin hatamı düzelteyim, ben toplarım." Jeongin kendini fazlasıyla mahçup hissediyordu.

"Aslında biraz yardım fena olmaz." Teniyle aynı renkte olan beyaz saçlara sahip olan adam kucağındaki ağlayan bebeğini susturmak için olduğu yerde iki yana sallanırken, elmaları hızlı hızlı toplayan gence sırıttı.

Jeongin tüm elmaları topladıktan sonra poşeti karşısında ki adama uzattı. "Gerçekten çok özür dilerim, affedin." Beyaz saçlı adam başını iki yana salladı.

"Daha fazla özür dilemeyin lütfen. Sorun değil, olabilir böyle şeyler. Ağlaması dinmeye başlayan bebeğinin hırkasının şapkasını gülümseyerek örterken konuşmasına devam etti. "Ona birşey olmasın yeter." Jeongin, başını babasının omzuna yatırdığı için yüzünü görmediği bebeğe baktı.

"Ah bu arada, sanırım sizde bu binada oturuyorsunuz. Bende bu sabah taşındım," Beyaz saçlı adam elini karşısındaki gence uzattı. "Hyunjin, Lee Hyunjin." Jeongin kendisine uzatılan eli tuttu. Nedense vücudunu bir heyecan sarmalamıştı sanki.

İkisinede tenlerinin, ellerinin birleşmesiyle ürperti gelmiş, gözleri parıldamıştı. Hyunjin'in gözleri ateşin en koyu rengini alırken, Jeongin'in gözleri ormanın en koyu yeşilini almıştı. Jeongin boynunda hissettiği tekrar eden kaşınma hissiyle kaşlarını çatarken, karşısındaki bedenin gözlerinin bir anlığına kırmızı olduğunu sandı. Ancak bunun gerçek olamayacağını da biliyordu.

"Yang Jeongin."

"Tanıştığıma memnun oldum Jeongin." Hyunjin dudaklarında ki sırıtışla, kaşlarını çatarak boynunu tutan Jeongin'e baktı.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Diğer bölüm, birinci kitabın finalindeki sahnenin devamını anlaticak
HAZIR MİYİZ

Continue Reading

You'll Also Like

960 168 10
Eğlence için okulun popüler çocuğunu arayan Seungmin'in numarasını gizlemeyi unutacağı kimin aklına gelebilir ki? -ARKADASLAR NUMARAYİ GİZLEMEYİ UNUT...
11.3K 1.4K 15
yeonjun, kai'ın ısırılmaktan yara olan dudaklarını fark eder. texting + düzyazı ©rozeixs | 06.05.2021 - 13.03.2024
2.3K 146 15
changbin: Hyunjin minho adını çıkarını bulup miyavlatacağını söyledi geçmiş olsun kardeşim
354 78 20
Senbenibekliyeon Merhaba lc waikiki bey bir şey sorabilir miyim? Lc waikiki Merhaba, buyrun size nasıl yardımcı olabiliriz ? Senbenibekliyeon Ben...