Pamuk Öğretmen

By yazmadanduramayan

801 76 8

"Pamuk, bir şey mi oldu? İstanbul da olduğunu bilmiyordum." dediğinde ellerimle oynamaya başladım. Onu beklem... More

Tanıtım
1. BÖLÜM "Koca Meraklısı Değilim!"
2. BÖLÜM "Cesaretsiz Bir Kadının Kalbi"
3. BÖLÜM "Mustafa Kemaller..."
4. BÖLÜM "Sana Kaçtım!"
5. BÖLÜM "Sadece Bir Nikah "
6. BÖLÜM "Bir Bebek"
8. BÖLÜM "Tensel Çekim"

7. BÖLÜM "Beni Sevme Ama Yaşa!"

65 6 0
By yazmadanduramayan

Yapayalnız,
hayatında kimseden
gerçek değer,
gerçek sevgi görmemiş biri
sevgi göstermeyi,
değer bilmeyi,
gönül almayı
bilebilir miydi?

7. Bölüm

Sabah uyandığımda Kürşad yanımda yoktu. Birkaç saatte olsa onun göğsünde uyumuştum ve bu iyi hissettirmişti. Kürşad taburcu işlemlerini halledip geldiğinde birlikte hastaneden çıktık. Eve doğru ilerlerken ortamda sıkıcı bir sessizlik vardı. İkimizde konuşmuyor yolu izliyorduk. Bakışlarımı pencereden yüzüne çevirmeye korkuyordum çünkü Kürşad hiçbir şey söylememişti bana.

Evet dünden sonra bir şeyler söylemesini bekledim ama doğru düzgün yüzüme bile bakmamıştı. Ne olduğuna anlam verememiştim ama bu kalbimi kırmıştı. Belki de hiçbir şey benim sandığım gibi değildi, o da sadece anlaşmalı bir evlilik olarak bakıyordu, bana karşı bir hissiyatı yoktu. Bu sadece benim kuruntum da olabilirdi. 

Araba durduğunda evin önünde olduğumuzu ancak anlayabilmiştim. Kürşad kenarda duran, ne zaman aldığını bilmediğim ekmek poşetini alıp aşağıya indiğinde bir robot gibi onu taklit ettim. Aramızdaki sessizlik sürerken birlikte asansöre bindik. Sonra o evin kapısını açtı, birlikte içeriye girerken hala sessizlik devam ediyordu ve bu canımı sıkmaya başlamıştı.

Mutfağa ilerlediğimde güzel kokular burnuma doluştu, gerçekten çok acıkmıştım ama kapıdan içeriye girdiğimde sucuklu yumurta pişiren Semiha Teyze'yi görmeyi beklemiyordum.

"Kahvaltıyı ben hazırlayacağım Pamuk, sen içeride dinlenece-" Kürşad konuşarak içeriye girdiğinde annesini gördüğü an cümlesi yarıda kalmıştı. Semiha Teyze göz ucuyla önce bana , sonra Kürşad'a baktı. Beni baştan aşağı gelişigüzel süzdüğünde utanarak yerimde kıpırdandım.

"Anne?" Şaşkınlığını atıp sessizliği bozan ilk Kürşad olurken daha sonra ona Semiha Teyze katılmıştı. "Nereden geliyorsunuz çocuğum?"

"Hastaneden." diye cevap Kürşad boş bulunup. Semiha Teyze endişeyle bize döndüğü sırada araya girdim. "Önemli bir şey  yok Semiha Teyze. Ben biraz halsiz kalmışım serum taktılar."

Ocağı kapatıp sucuklu yumurtanın piştiği tavayı masanın ortasına bıraktı ve masaya gelişigüzel oturdu." Teyze de neymiş kızım aşk olsun, sen anne de bana." dediğinde Kürşad'la ikimiz birbirimize baktık. Elini belime koyup masaya ilerlettiğinde midem saatlerdir boş olduğu için sancımaya başladığında istemsizce yüzümü buruşturup, elimi mideme bastırdım. Semiha Teyze tek kaşını kaldırarak bana baktı. " Ayşe'nin tahmini doğru mu kızım hamile misin yoksa?"

Utanarak başımı önüme eğdim. İçimden hayır demek gelse de sessiz kalmaya çalıştım. Bu tür durumlar beklenmedikti ve ne yapacağımı bilememiştim. Annem aklıma geldiğinde hüznümü bastıramadım. Anında gözlerim dolduğunda kendimi anneme nasıl affettireceğimi düşünüyordum. Hemen yanımda oturan Kürşad elini omzuma koyduğunda kızardığına emin olduğum gözlerimi yüzüne çevirdim.

"Al bak ağladı ağlayacak, kesin hamilesin kesin."

"Anne, yo-" Kürşad konuşmak istese de Semiha Teyze izin vermedi.

"Sen sus eşşek sıpası, bende diyorum bunlar niye gizli gizli evlendi. Hakkınız kötek vallahi çocuğum sizin." Sinirlenerek yerinden kalkıp mutfaktan çıktığında, nereye gittiğini anlamak zor değildi. Annemle konuşacağına emindim. Kendince bir varsayımı kesinleştirmişti.

Kürşad elini dokunmaya çekinerek çeneme koyduğunda hafifçe başımı kaldırdı ve gözlerimizi birleştirdi.

"Herkes hamile olduğuna emin. Bir bebek yapmamız gerekiyor." dediğinde gözlerim şokla açıldı. Kalbim hastaneki düşüncelerimle birleşerek hızlı hızlı atmaya başladı. Onunla aynı yatakta olmak düşüncesi zihnime düştü yine ve midemden aşağı ılık ılık bir şeyler akmaya başladı.

Kürşad'ın beni bu gergin ortamdan çıkarmak için alayla söylediği bir cümleydi ama benim bir anlık gafletim yüzünden ifadesi yavaş yavaş ciddileşti. Çok yakınımdaydı ve yerinden çıkacakmış gibi atan kalbimin atışlarını duymamasına imkan yoktu.

"Siktir Pamuk!" dedi ne yapacağını bilemeyerek. O da hayli şaşkındı. "Gerçekten bunu istiyor musun?" Çenemdeki eli kasıldığında, nefesleri hızlanmış, gözlerimin değdiği mavi bakışları koyulaşmıştı.

Aptal kafam ne yaptığını idrak ettiğinde hızlıca bakışlarımı kaçırdım ve masadan kalkarak ondan uzaklaştım. "Hah," dedim sesim içime kaçmadığı için sevinerek. "Ne münasebet, ne bebeği isteyecek mişim senden?"

Üste çıkmak için ona çemkirsem de  heyecanım beni ele veriyordu. Bakışlarım buzdolabının üzerindeki süslerde gezdirdiğim süre boyunca ellerim de birbiriyle oynuyordu. Kürşad yavaşça oturduğu yerden kalkıp dibime girdiğinde önce vücudunun sıcaklığı etrafımı sardı sonra kokusu burnuma doluştu. Refleks olarak geriye doğru bir adım attığımda elini başımın üzerinden uzatarak arkamda kalan  mutfağın kapısını kapattı.

"Neden bu kadar heyecanlandın o zaman?" Yüzü yüzüme çok yakınken, gözleri bir tılsım gibi beni kendine çekerken bakışlarımı kaçırmak çok zordu.

"H-Heyecanlanmadım." kekelediğim için kendime kızarken Kürşad'ın bakışları içimi, kalbimi, görmek istercesine derin bakıyordu. Anında etkisine girip aklım bulanıklaşırken bir adım daha geriye attım ama sırtım kapıya değdi. Bakışlarımı Kürşad'ın ayaklarının dibine çevirip sağ tarafından kaçmak istedim ama elini bir bariyer gibi kapıya  koyarak engelledi. Hemen diğer tarafına döndüğümde diğer eliyle de orayı kapattı. Şimdi kapıyla onun arasında kalmıştım kalbimin sesi kulaklarıma büyük bir gürültüyle doluyordu. Bir anda kocaman bir sıcaklık bedenimi sarmış cayır cayır yakıyordu.

Yüzü iyice bana yaklaştığında yeni yeni çıkmaya çalışan sakalları yanağıma sürttü. "Yani şimdi seni  o güzel dudaklarından öpsem..." deyip durduğunda yutkundum ve nefesimi tuttum. İçime karışıp beni saran bu duygu tutku muydu, şehvet miydi , neydi bilmiyordum ama beni mahvediyordu. Bakışlarım ilk defa bir erkeğe bu kadar yakın olmanın yabancılığıyla istemsizce dudaklarına kaydı. Ellerimi kaldırıp ikimizin arasına koyduğumda azıcık da olsa aramıza bir mesafe girmişti. "..heyecanlanmazsın yani?"

Dudaklarım güçlükle aralandı. "Hayır, sakın!" diye çemkirdim yine. "Şuraya lak diye kusarım bak!" Tehdidimle başını geriye atıp kocaman bir kahkaha attığında afalladım. Benimle oyun oynuyordu ve bende onun bu oyununa düşmüştüm resmen. Kaşlarımı çattığımı görünce gözlerini tekrar gözlerime dikti.

"Deneyelim mi?" diye sorduğunda sesindeki arsız ton bacaklarımı titretti. Son birkaç dakikada hissettiğim yabancı duygular bedenime bir sarmaşık gibi dolandı. Onu itmek için elimi kaldırdım ama Kürşad belimi tek eliyle kavrayıp beni kendine çektiğinde sırtım kapıdan uzaklaşmış göğsüm göğsüne çarpmıştı.

"Sakın!" dedim ama içten içe beni öpmesini istediğimi o an fark edemediğim onunla inatlaşmaya devam ettim. "Çığlık atarım."

Beni duymadı, yüzünü yüzüme yaklaştırdığında beni gerçekten öpeceğini düşünerek çığlık attım. Güçlü sesimle neye uğradığını şaşırıp kısık sesli bir küfür savurduğunda kapı açıldı. Sırtıma çarpan kapıyla Kürşad'a doğru savruldum ve onunda boşluğuna denk gelmiş olmalıydı ki birlikte yere düştük. Daha doğrusu o yere, ben de onun üstüne.

"Çocuğum ne oldu?.. Tövbe estağfurullah mutfakta olacak iş mi?"

Semiha Teyze'nin girmesi ve söylenerek çıkması bir olurken yüzümü utançla Kürşad'ın göğsüne gömdüm. Allah'ım çok utanıyordum. Kürşad gülmeye başladığında göğsüyle birlikte bende havalandım. Buna daha çok güldü.

"Artık hamile olduğuna emin oldu." Sinirle elimi yumruk yapıp omzuma vurduğumda daha çok gülmeye başladı. Sinirle üzerinden kalkıp mutfaktan çıktığımda hala gülüyordu.

Çok güzel gülüyordu insafsız.

Gülümseyerek merdivenlerden çıkmaya başladım. Odamın önüne geldiğimde kapısı açıktı ve Semiha Teyze odamın kapısının önündeydi. Bakışlarım önce yüzüne değdi çok kısa bir an  sonra tekrar yere çevirdim.

"Pamuk, kızım. Seninle şöyle biraz konuşalım mı?" diye sorduğunda tedirgin olsamda başımı salladım. Semiha Teyze benim kaldığım odaya girdiğinde peşinden girdim. Eliyle yatağı gösterdiğinde oturdum o ise hemen yanıma oturdu. Herkesi hiçe sayarak gizlice evlendiğimiz için bize kırgın olduğunu biliyordum ve bu yüzden hem üzgündüm hem de çok utanıyordum.

"Bu oda da mı kaldın gece?" diye sorduğunda hemen başımı salladım. Anaç tavrı, sakin ses tonu annemi hatırlatıyordu.

"Evliliğimizin ilk gecesinde Kürşad'la ayrı uyudunuz yani?" ne diyeceğimi bilemeyerek bakışlarımı kaçırdım. Evet desem ardı ardına beni terletecek sorular soracaktı, hayır desem utançtan ölürdüm.

"Şey.." diyebildim, zaman kazanmak istedim. Semiha Teyze elini omzuma koyup hafifçe okşadı. Bu ben her şeyi biliyorum dokunuşu muydu?

"Hamile değilsin." Onaylamamı beklercesine gözlerime baktı uzun uzun. Bu konu artık canımı sıkmaya başlamıştı. Bakışlarımı Semiha Teyze'nin yüzüne çevirerek kırgın kırgın baktım. "Değilim Semiha Teyze. Neden herkesin aklına ilk bu geliyor anlamıyorum. Tamam herkesten habersiz nikah kıydık, sizlere saygısızlık etmişiz gibi algılayabilirsiniz. Bunun için özür dilerim ama ben hamile değilim ve Kürşadla da bu yüzden evlenmedim."

Konuşmam bitene kadar kararlılığımı görmesi için gözlerimi gözlerinden asla ayırmadım. Semiha Teyze'nin kısa bir an gözleri ışılsa da hemen eski haline döndü.

"Niye bu odada kaldın peki?" diye sordu ama cevabımı beklemeden tekrar konuşmaya girdi. "Bak kızım seni çocukluğundan beri tanırım, bilirim, severim de." Bu konuşmanın devamının pek de iyi olmayacağını o an anlamıştım.
"Evlenmenizi herkesten evvel en çok ben istemiştim ama şimdi bu konuda içime sinmeyen bir şeyler var ve çok huzursuzum. Oğlumu sevmediğini biliyorum, bu evliliği her ne sebeple yaptığınızı bilmiyorum ama Kürşad'ın gözlerimin önünde eridiğine bir kere şahit oldum inan ikincisini kaldıramam."

Semiha Teyze'nin ağzından çıkan her kelime bir bir beynime doluştuğunda nasihat veren bir kadın mıydı yoksa oğlunu korumaya çalışan bir anne mi ayıramadım. Ama bir şeyler bildiği kesindi ve bu beni ölesiye korkutuyordu. Beni çepeçevre saran bütün soru işaretlerini şimdilik görmezden geldim, daha sonra ayrı ayrı kendi içimde muhakemesini yapacağımı biliyordum. Yüzümdeki ifade nasıldı bilmiyorum ama kendimi belli etmemek için çok zorladım. Dudaklarımı iki yana kıvırdım hafifçe. "Anlayamadım Semiha Teyze. Onu sevmesem neden evleneyim?" diye yalan söyledim. Tamam onun yanında olmak beni huzurlu hissettiriyor, kırılmış yanıma iyi geliyordu. Tedirginim, kendimi saklayabilen bir insan olmadığım için her an her şeyi ortaya dökecekmişim gibi geliyordu.

"Bana yalan söyleme Pamuk!" bir an bakışları kızgınlıkla dolduğunda yüzüme sert bir rüzgar çarptı. Kendine gel, iyi şeyler olmuyor demekti sanki bu.

"Semiha Teyze ben ya-"

"Sus!" Elini kaldırarak bana engel olduğunda gözlerimin ardı sızladı. Bu kadar alıngan olmaktan nefret ediyordum. Semiha Teyze neden bana böyle davranıyordu?

"Sizi gördüm Pamuk, dün gece." Kaşlarım anlamsızca çatıldı. "O adam, benim oğlumun dostum dediği adamla ele ele gecenin bir vakti gördüm sizi. Kürşad bunu öğrense ne olur?"

Aslan.

Semiha Teyze bizi görmüştü ama nasıl? Yanlış bir şey yapmadığımı bilsem de beni suçluyordu. Konuşmak istedim bir şeyler söylemek ama içimden kendimi açıklamak gelmedi. İnsanlara kendimi açıklamayı bırakmıştım çünkü.

"Amacın ne bilmiyorum Pamuk ama kalbinde ve hayatında başka bir adam varken oğlumla evli kalamazsın. Yeterince açık mıyım kızım? Annenin hatrı olmasa bu kadar sakin kalamazdım bunu da bilesin."

Titreyen kirpiklerimi birbirine bastırıp gözyaşlarımı engelledim. Karşımdaki kalp hastası yaşlı bir kadın olmasaydı, içimdeki saygı bile ortalığı yıkamama engel olamazdı. İçimdeki kırgınlığı, öfkeyi dizginledim. "Sana kendimi açıklamayacağım Semiha Teyze çünkü yanlış bir şey yapmadım. Müsadenle.."

Usulca yataktan kalkıp gideceğim sırada Semiha Teyze elimden kavradı. "Yanlış olmadığını düşündüğün şey iki adamı bir-"

"Anne!" Tam o anda Kürşad'ın sesi odaya yayıldı. Bakışlarım ona doğru dönerken mavi gözleri cayır cayır yanan bir ateş çukuru gibiydi. Tüylerim diken diken oldu, kalbim kasıldı. Bana neden öyle bakıyordu ki?

"Ben gördüğümü söylüyorum." Semiha Teyze altta kalmayacak kadar kızgındı. Ayağa kalkıp ellerini beline koyduğunda hedefi doğrudan Kürşad idi.

Fakat Kürşad hedef olmayı değil hedefe giden kurşunun çıktığı silahtı. Diğer türlüsü fıtratına tersti bir kere. Birkaç adımla yanıma geldi, parmakları usulca avucumdan kayarak parmaklarımın arasına yerleştirdi. "Ben onu seviyorum. Evlenmenizin tek sebebi bu, başka sebepler altında onu kırmayı bırakın artık."

Sesi sert değildi ama netti, sitem ediyordu. Beni koruyordu, dimdik arkamda duruşu beni sahiplenişi hoşuma gitmişti. Elimi tuttuğu elini sıktım ve bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde gözyaşlarımı daha fazla tutamadım. Alt kirpiklerime bulaşan ıslaklığı onlara çaktırmadan sildim.

"Başka bir adamla gör-"

Kürşad annesinin konuşmasının sonunu getirmesine izin vermedi. "Biliyorum, bende oradaydım. Sandığın gibi bir durum değil annem."

Yutkundum, anında pişmanlıkla dolup taşarken gözlerim yüzünün bana dönük olan tarafında takılı kaldı. Semiha Teyze onaylamaz bakışlar atarken odadan çıktığında az da olsa yumuşadığını biliyordum.

Annesi odadan çıkar çıkmaz Kürşad elimi aniden bıraktığında afalladım. Kapıdan çıkmak üzereyken onu durdurdum.

"Sandığın gibi değildi, sadece konuştuk." Kimden bahsettiğimi bilmiyordu ama önemli değildi. Bakışları hayal kırıklıklarıyla bana döndüğünde onu üzdüğümü fark ettim.

"Bana açıklamak zorunda değilsin Pamuk."

Kırgınlığı kelimelerine yansımıs olsa da ses tonu bir demir kadar sertti. "Ama.."

Başını iki yana salladı. "O şanslı kişi kim bilmiyorum ama lütfen evimin önünde olmasın benim gururumu da düşün rica ediyorum!"

Kalbime bir ağırlık çöktü, güzel gözleri gözlerimden yavaşca uzaklaştı ve kapıdan çıkıp giderken onu üzmüş olmak beni mahvetti.

Bazen hak etmeyen insanlara tüm kalbini sunarken hak edenlere bir sevgi kırıntısı bile veremiyordu insanoğlu. Onu tanıdığım süre boyunca bana karşı tek bir kabalığını dahi görmemişken onu defalarca azarlamış, sert çıkmıştım. Her şeye rağmen benim iyi hissetmem için elinden geleni yapmış, haksız olduğum bu durumda bile beni savunmuştu.

Dış kapının kapanma sesi duyulduğunda yerdeki yumuşak halıya oturdum. Sırtım yatağın kenarına yaslanırken göz yaşlarım bir bir dökülmeye başladı.

Yapayalnız, hayatında kimseden gerçek değer, gerçek sevgi görmemiş biri sevgi göstermeyi, değer bilmeyi, gönül almayı bilebilir miydi?

Son birkaç gündür verdiğim kararlar sık sık değişkenlik gösterirken yine kaçmayı seçtiğim bir andaydım. Zaten hiçbir zaman savaşmamıştım. En küçük aksilikte , o aksiliğin olduğu ortamı terk ederdim anında. Sorunlarımın böyle çözüleceğine inandığım çoğu zaman bir yığın sorununun benim içimde biriktiğini fark edememiştim.

Şimdi ondan kaçmayı düşünen bir yanımın aksine, ona alıştığımı ve varlığının bana verdiği o gücü özleyeceğimi söyleyen bir yanım daha vardı.

Akşama kadar oturduğum yerden kalkmadım ve düşündüm. Orhan hocanın attığı mesajları görmezden geldim. Psikoloğumun bana seans verdiği tarihi istemediğimi, görüşmeye gelmeyeceğime dair kısa bir cevap yazdım. Annemi aradım, açmadı. Kürşad gelmedi, aramaya cesaret edemedim. 

Zaman akıp giderken telefonumun melodisi hareketsiz duran bedenimi hareketlendirdi. Heyecanla elime aldığım da Orhan Amcanın aradığını gördüm. Saat dokuza geliyordu, önemli bir durum olmadığı sürece beni aramazdı. Birde huzursuz olsamda daha fazla beklemeden telefonu açtım.

"Orhan Amca?"

"Pamuk kızım iyi akşamlar nasılsın?" Sesi kötü mü geliyordu yoksa bana mı öyle gelmişti.

"İyiyim, bir şey mi oldu Orhan amca sesin hiç iyi gelmiyor?"

Derin bir nefes aldı. "Bugün kan sonuçlarını Antonio'ya gönderdim, bu hafta içerisinde Ankara'ya geliyor." Antonio Orhan amcanın arkadaşı, ameliyatımı yapacak olan doktordu.

"Orhan amca ben bu hastalıkla yaşamayı kabul ettim, sen de et. Tedavi olamam."

"Başka şansımız yok. Tümörün ürettiği bir bakteri kanına karışmış."

Telaşla oturduğum yerden kalkarken "Ne demek bu?" diye sordum.

"Bir tür zehir, saniyede tam 3 bin tane üreyebiliyor.  Antonio'yu buraya çağırdım bu yüzden vücudundaki kanı temizlememiz gerekiyor bakteriler çoğalıp kan hücrelerini yemeden transfer yapmamız gerekiyor. Bir de kan grubun nedir? "

Arka arkaya söyledikleri bu hastalığı öğrendiğim ilk andan beri ilk defa bu denli korkutmuştu beni. "0 Rh pozitif." Arkadan sesler geldi, Orhan amca kan bankasında kan olup olmadığını öğrenmek için birileriyle konuştu. "Elimizde yeterli kan yok, ailende veya çevrende seninle aynı kan grubundan olan birisi var mı?"

Görmeyeceğini bilsem de başımı iki yana salladım. "0 Rh pozitif olan sadece benim bizim ailede. Hatırladığım kadarıyla arkadaşım Rabia da değil, başka da arkadaşım yok zaten."

"Tamam ben diğer hastanelere haber göndereceğim. Antonio geldiğinde sana haber vereceğim ve sende ne işin varsa bırakıp hastaneye geleceksin. Bu bakteri kan hücrelerini yiyor ve eğer önüne geçemezsek 24 saat içinde beyin ölümün gerçekleşir. Bu hastalığı ciddiye almalısın Pamuk. Her şey çok geç olmadan yap şunu!"

Donuk bakışlarım halının desenlerini ezberlerken başımı iki yana salladım. "Bir bebek söz konusu Orhan amca. Bir bebeğe sahip olmanın kolay olmadığını biliyorsun."

"Sen evlisin, bir bebeğe sahip olacak tüm kolay yollar senin elinde."

"Sandığın gibi bir evliliğim yok, bir bebek sahibi olamam. Bu tek başıma vereceğim bir karar değil."

"Tüp bebek yapalım? Yapay döllenme yoluyla bu mümkün?"

"Bahsettiğin şu sperm bankaları mı?"

"Antonio bizim için temin eder."

"Hayır, babasının kim olduğunu bilmeyeceğim, tedavinin işe yarayacağını bile bilmiyoruz . Bu durumda bir bebeği dünyaya getiremem."

"Bütün yolları kapatıyorsun Pamuk. Evli olduğunu tekrar hatırlatmaktan çekinmiyorum."

"Kürşad'tan bunu isteyemem." Şu an onunla konuştuğumuz bu konuya inanamıyordum.

"Hmm" dedi Orhan amca, sesindeki hüzünlü ton gitmiş yerini imalı bir ton almıştı. "Demek adı Kürşad, ne iş yapıyormuş bakalım bu Kürşad."

Güldüm. "Asker."

Memnun mırıltılar çıkardı. "Elimi öpmeye de getirmedin güceniyorum vallahi."

İç çektim. "Geliriz"

"Tamam kızım benden haber bekle . Antonio Ankara'ya iner inmez haber vereceğim."

Onu onayladım ve vedalaşarak telefonu kapattım. Başımı geriye yasladım.

Tam derin düşüncelerin girdabına kendimi bırakıyordum ki gelen sesle yerimden sıçradım.
"Neymiş benden isteyemeceğin şey?"

Kalbimin atışları korkuyla hızlanırken kapıya yaşlanmış duran Kürşad'ı gördüm. Kollarını göğsünün üzerinde birinine bağlamış garip bir ifadeyle bana bakıyordu. Üzerinde hala sabahki kıyafetleri vardı. Ne yani hiç gitmemiş miydi? Beni dinlediğini fark etmem biraz gecikmeli olsa da bu gerçekle sarsıldım. Ne kadarını duymuştu? Hepsini mi, yoksa sonuna mı yetişmişti? Daha da önemlisi sorusuna verecek bir cevap bulmam gerekiyordu. Her zaman arkasına saklandığım o yolda karar kıldım.

"Sen beni mi dinliyorsun oradan?" diye çemkirmemle gözlerini devirip omzunu yasladığı kapıdan ayırdı ve yavaş adımlarla gelip yanıma oturdu.

"Evet." dedi çok rahat bir tavırla ama altında gizlediği bir şey olduğunu sezdim. "Ve hiç hoşuma gitmeyen şeyler duydum Pamuk?"

Korkuyla ona baktım. Ne duymuştu, ne kadarını biliyordu. Cevap vermek istemediğim için ayağa kalkarak kaçmaya yeltendim ama beni kolumdan tutup kendine çekti.  Uzatıp araladığı bacaklarının arasına oturmamı sağladığında öylece ona bakıyordum.

"Sperm bankaları hiç etik değil." diye fikrini sundu bana. Mavi okyanusları doğrudan gözlerimin içine bakıyordu. Söylediği şeyle gözlerim şokla açılırken yanaklarım utançla kızardığında onları saklamak için başımı yere eğdim.

Sıcak parmakları nazikçe çenemi kavradı ve kendine bakmaya zorladı. Anlatmamalıydım, ona hastalığımdan bahsetmemeliydim ama neden bunun için delice bir istek duyuyordum?

"Bana bak güzelim." içim bir hoş olurken aciz bir köle gibi ona itaat ettim ve bakışlarımı gözlerine çıkardım. Şimdi o okyanusların rengi bambaşkaydı. Hayatımda hiç görmediğim kadar güzel bir mavilik içine bütün şefkati, merhameti hapsetmişti.

"Neden bir bebeğe ihtiyacın var?" Sanki ben her şeyi biliyorum zaten ama sen anlat istiyorum, der gibiydi bakışları. Elleri ellerimi kavradı. Her şeye rağmen, güzel bakışlarına, sıcak ellerine, samimi sözlerine karşı yine de sustum.

"Bana kızgın olduğunu sanıyordum?" dedim en sonunda gözlerine bakarak ve konuyu değiştirmeye çalışarak. Ona hastalığımdan bahsetmeyecektim. Hatta itiraf etmeliyim ki sabah olanlardan sonra bir an her şeyi, onu ardımda bırakıp kaçmak istemiştim. Derin bir iç çekti, başını hüzünle iki yana salladı. "Sana kızamıyorum ki? Ama görüştüğünüzü bilmiyordum." Kırılmış gibiydi, bir an yüzüne yerleşen derin hüzün avuçlarımın içine dökülecek gibiydi. Onu kırdığımı bilmek, beni çok üzdü. Bu hayatta benim yüzümden kimsenin kalbinin kırılmasını istemezdim. Normal hayatımda da böyleydi şu anda da. Sadece o an içimden geleni yapmak istedim ve yaptım. Avuçlarımın arasına yerleşen ellerini sıktım.

"Onunla görüşmüyorum." dedim hızlıca. Uzun süre konuşmamaktan kuruyan dudaklarımı yaladığımda bakışları dudaklarıma kaydı. Ben devam ettim. "Evlendiğimi duymuş, veda etmeye gelmiş. Çok sarhoştu bir an boş bulunup aşağıya indim. Onunla görüşmüyorum, seninle evliyken de görüşmeyeceğim." Dürüstçe ona olanları ve içimdekileri açıklarken bakışları gözlerimde, ilgiyle beni dinliyordu.

"Görüşmeyeceksin?"

Başımı iki yana salladım. "Görüşmeyeceğim."

"Ama onu hala seviyorsun, öyle değil mi?" Gözleri acıyla bana bakarken ona istediği cevabı vermeyecektim.

"Bunu neden merak ediyorsun?"

Baktı, baktı, baktı. Sanki mavi okyanusları bana bunun cevabını veriyor gibi uzunca baktı ama hiçbir şey anlamadım.

"Hala anlamadın değil mi?"

Ona anlamsızca bakmaya devam ettiğimde sabrı kalmamışçasına ellerini ellerimden çekti ve büyük avuçları belimi kavradı. Anında, seri bir hareketle beni kucağına çektiğinde kalçalarım sağ dizinin üzerine yerleşti, göğsüm sert göğsüne çarptı, saçlarım yüzüme döküldü, bense şokla kalakaldım yine. Sıcak parmaklarıyla saçlarımı yüzümden ayırdı. Eli yavaşça alnımdan aşağı kayarak yanağımı okşadığında refleks olarak yanağımı avucuna yasladım. "Pamuğum." diyen sesi kulaklarıma ulaştığında hep mesafeli çıkan ses tonu ilk defa bana karşı bu denli yumuşak, içten ve çaresizdi. Zira öyle bir tınısı vardı ki boğazımdan kalbime doğru ılık ılık bir şeylerin aktığını hissettim. Karnımda mayhoş bir sızı peyda olurken sadece bir kelimesiyle nasıl böyle etkisi altına girebildiğimi düşündüm. Sıcaklığı beni iyice sarmış, bedenimi uyusturmuştu. Kalbim tabiri caizse kulaklarımda atıyor, hızlı soluk alışlarım Kürşad'ın yüzüne çarpıyordu. Ellerimi nereye koyacağımı bilemez bir şekilde ikimizin arasında dururken artık ne olduğuna emindim.

"Elimi kolumu bağlayan tek şey o kalbindeki.." devamını getirememe nedenine anlam veremedim ama kimden bahsettiğini çok net anlamıştım.

Gözlerine yerleşen çaresiz ve kederli ifade beni bir anda dumura uğrattı. Onu hep ciddi , konuşurken bile asla eğilmeyen birisi olarak tanımıştım. Tıpkı, bütün ömrünü vatanını korumak için hep dik durmaya adamış bir askere yakışır şekildeydi. "Onu oradan atabilmen için nelerimi vermezdim." Bir itiraftı. Ama bana değildi. Daha çok kendine bunu itiraf ediyor gibiydi. Mümkün olmadığını biliyor oluşu, belki de beni çok iyi tanıması asla onu kalbimden atamayacağımı düşündürüyordu.

Aksini iddia edemezdim. Bahsettiği, benim yıllardır kapanmayan yaramdı.

Aklıma düşürdüğü bir ihtimal beynimin içinde yankılandı. Asla gerçekleşemeyeceğine inandığım ama içten içe de bildiğim bir ihtimal.. Bana bu saçma evlilik anlaşmasını teklif etmesinin nedeni , beni sevmesiydi. Artık buna emin olmuştum. O an ne hissedeceğimi bilemediğim anlardan birini daha yaşadım. Güzel gözleri doğrudan yüzüme bakarken konuşmaya devam etti, bende sessizce dinlemeye. "Beni sevmeni sonsuza kadar bekleyebilirim ama bir gün yollarımızı ayırıp bu anlaşmayı bitirdiğinde ona gideceğini bilmek çok kötü hissettiriyor."

Hayran bakışlarım yüzünde gezinirken yaptığı itirafı, inceliği, her şeye rağmen, onu sevmediğimi hatta başka birisini sevdiğimi bildiği halde benimle olmak için çabalaması farklı hissettirmişti. Sevgimin karşılığı olmadığını düşünüyordu ki zaten ben de öyle sanıyordum dün geceye kadar, buna cesaret edebilmişti.

"Gitmeyeceğim." dedim kendimden emin bir şekilde. "Bu anlaşma bittiğinde, senden ayrılsam da ona gitmeyeceğim. Kalbimdeki yerini bir anda silip atamam Kürşad, yıllardır hep aynı yerde ama onu hayatıma almayacağım, ona gitmeyeceğim."

Başını eğdi. Küçük bir çocuk gibiydi. Uzaktan gören birisi onun asla bir asker olduğuna inanmazdı. Tüm gücü, heybeti karşımda eriyordu sanki. "Beni sevmeyeceksin!" diye mırıldandı. "Ama benden isteyemediğin o bebeği sana verebilirim."

"Her şeyi biliyorsun değil mi?" diye sorduğumda pes etmiştim. Başını usulca salladı. "Nasıl bir hastalığın var, ne boyutta bilmiyorum, istersen bana anlatma ama tedavi ol lütfen. İstemediğini söyledin telefonda, duydum. Belki bir anlaşma yaptık. Sikimde bile değil, ben hep yanında olurum Pamuk. Beni sevme ama lütfen yaşa."

"Sana her şeyi anlatacağım Kürşad." Elimi kaldırıp, içimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak yumuşak yanağına koydum, tıpkı onun yaptığı gibi. "Sana, bana baktığın gibi bakabilir miyim bilmiyorum, bunun için bana kırılma lütfen ama, " Söyleyeceklerimi birkez daha düşündüm. "İkimize ait bir bebek bu dünyaya gelirse aile olabilmek için elimden geleni yapacağım. Sana söz veriyorum."

Derin bir iç çekti. Yanağımdaki eli usulca dudaklarıma kaydığında alt dudağımda gezindi. Yutkunuşunu içimde hissettim neredeyse , bütün bedenim titredi. "Şimdi.." yüzünü yaklaştırdı biraz daha. "Tam şu anda .." nefesi yüzüme hafif bir meltem sıcaklığında çarptığında kalbim yerinden çıkacak sandım. "Seni öpmek istiyorum."

Sonra dediğini yaptı ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

****

Hellö.

Ben geldim, bölümü nasıl buldunuz bakalım?

Yorumlarda buluşalım bir de küçük yıldızı doldursanız benden mutlusu olamaz.

Bundan sonra her pazar bölüm atmaya çalışacağım. Sevgiyle kalın ♥️

Continue Reading

You'll Also Like

182K 12.3K 20
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
783K 54K 34
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
130K 9.2K 89
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
1.4M 52.6K 54
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...