VEDA

Από khaleessiiii

620K 64.7K 29.4K

[TAMAMLANDI] Bela'nın üçüncü kitabı. Περισσότερα

TANITIM
1- SURİYE
2- GÖZLERİNE
3- TAKİP
4- SİYAH
5- KARDEŞ
6- DİRİ VE ÖLÜ
7- SARI BEBEĞİM
8- SARIYI KANDIRMA OPERASYONU
9- HUZURSUZ
10- DELİLER
11- MEZAR
12- SİNİR KRİZİ
13- SARI HUYSUZ
14- DALGA GEÇMEK
15- POLİS
16- EV
17- İHANET
18- SONUMUZ GELDİ
19- ÜLKÜCÜ
20- BOZKURTLARIN YAŞANTISI
21- GECE
22- HAYIRDIR?
23- SEKS
24- YABANCI RÖNTGENCİ
25- MİRAÇ
26- UMAY ABLA
27- DELİ ÖMER
28- AKİF
29- AKİF'İN DÜĞÜNÜ
30- HAPİSTE YATARIM
31- MİRAÇ'IN TEKLİFİ
SON
DUYURU

SONDAN BİR ÖNCE

13.2K 1.5K 713
Από khaleessiiii

Durgundum.

Miraç'ın haklı sözlerinden sonra geri Ömer'in yanına dönene kadar aklımda sadece onun söyledikleri vardı.

Kimse beni anlamıyordu, kimse bizi anlamıyordu.

Haklılardı ama bu düşüncemi değiştiremezdi.

Ömer olmadan nefes alamazdım, belki ilk yanlışında onu silseydim her şey daha kolay olurdu. Silmiştim de gerçi ama izimi silememiştim. O zamanlarda bile biliyordum onun benden vazgeçmeyeceğini, sadece şansımı deniyordum.

Bizim, bizden başka kimsemiz yoktu.

Eve dönerken onu aramıştım, telefonu ifadesiz bir sesle açmıştı. Ona geri döneceğimi bildiği için beni iki saat boyunca arabanın içinde, evlerinin biraz gerisinde beklemişti. Ben olmadan eve girmek istemediğinden.

Şimdi ise ailesiyle oturmuş yemek yiyorduk, masada ikimiz hariç herkes çok mutluydu. Yine ablası, eniştesi ve yeğeni gelmişti yemeğe.

Ömer, gergince oturuyordu. Ağzını bıçak açmıyordu, yemeğine odaklanmıştı yalnızca. Hem babasıyla olan konuşmasından, hem de son tartışmamızdan dolayı olduğunu biliyordum.

Böyle zamanlarda korkutucu görünüyordu, benim için değil ama yeğeni bile onun gerginliğinden etkilenip uslu uslu yemeğini yiyor, göz ucuyla dayısına bakıyordu.

"Oğlum, Akif'in kaynanası çok tatlı bir kadın değil miydi ya?" dedi annesi gülerek, kaç gündür düğünden bahsediyorlardı bıkmadan. Dedikoduda anne kızın üstüne yoktu.

Ömer cevap vermedi, annesi kızı bir şeyler söylerken yeniden seslendi. Ömer kafasını kaldırıp baktığında sorusunu tekrarladı.

"Akif'in kaynanası diyorum, çok tatlıydı sevdim."

"İyi anne, ne güzel." dedi Ömer sertçe 'bundan bana ne' dermiş gibi.

Annesi anında bozuldu, yüzü asıldı. Ne olursa olsun bir anneydi o da, beni hiç sevmese de oğlu tarafından kalbi kırılınca üzülüyordum.

Alttan Ömer'in bacağını hafifçe sıkınca bakışlarını bana çevirdi. Dişlerimi sıkarak ona baktım, birkaç saniye yüzüme bakıp sıkıntılı bir nefes alıp önüne döndü. Çatalını satala bastırırken geriye yaslandı.

"Anne," dedi üzgünce yemeğine dönen kadına, annesi kafasını kaldırıp oğluna baktı. "Bir tabak daha pilav verir misin?"

Annesi anında gülümsedi ve masadan destek alarak yaşlanmaya yüz tutmuş vücudunu biraz zorlanarak da olsa kaldırdı. Evet, gönlünü almıştı.

Ömer'in bu küçük isteği bile hiç Ömer'lik bir davranış olmadığı için insanları mutlu ediyor, değerli hissettiriyordu. Başkasının annesi olsa, daha çok bozulabilirdi bu tavıra ama onun annesi biliyordu oğlunu. Böyle zamanlarda yabancı gibi durmuyordu muhtemelen, beş yaşındaki oğlunu karşısında.

"Tamam oğlum." dedi annesi, önündeki tabağı aldı ve mutfağa gitti.

Ömer gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştı, gerginliği onu da rahatsız ediyordu demek ki.

"Yarın yanıma gel Ömer," dedi birden büyük ülkücü Bey, Ömer anında yeşillerini açıp babasına baktı.

Afallamış gibiydi, büyük ülkücü bey ise ona kısaca bakıp yemeğine yemeğine devam etti.

"Tamam..." dedi Ömer, sonunda istediği oluyordu. Dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldı, hin bir gülümsemeydi.

Ben de rahatlamıştım, bir şeyler yoluna giriyordu sonunda.

O sırada zil çaldığında sanki bir saniye süren mutluluğum anında koşarak uzaklaşmıştı. Gergince yerimden kipirdandi, aynı şekilde yanımdaki bedenin gerildiğini hissedebiliyordum.

Kapı açılıp kapandığında ilk annesi bir tabak pilavla beraber içeri girdi, ardından ise tahmin ettiğim kişi Miraç girmişti salona. Sabah gördüğüm kıyafetleri vardı üzerinde.

Rahatsız edici bir gülüşle masaya ilerledi, yanımdaki beden ayağa kalkmaya meyillense de yeniden bacağından tutup ona engel oldum.

"İyi akşamlar Özçelik ailesi." dedi gülümseyerek, yayvan adımlarla boş sandalyeye ilerlerken bakışları benim üzerimdeydi.

"Hoş geldin." dedi Ömer'in ablası ve eniştesi.

"Hayırlı akşamlar oğlum." dedi büyük ülkücü bey.

"Miraç oğlum aç mısın?" dedi annesi masaya oturmadan.

"Yok, sağolun aç değilim." dedi, baş köşeye yani hemen yan tarafıma oturdu. Onun olduğu tarafa kafamı çevirmemeye çalışıyordum.

Eğer ona bakarsam, kan çıkardı.

"Erdal'ın tabağı bitmiş ama teyzecim, isterseniz yenileyin." dediğinde donup kaldım, adımı anması bile iyi değildi şu an. "Aç kalmasın."

Ömer bir küfür mırıldanırken yerinden kıpırdandı, bu sefer daha sıkı tuttum onu.

Annesi anlamsızca ona baktı, o cevap vermeden ben atladım.

"Yok, teşekkürler elinize sağlık." dedim sadece panikle. Ardından Ömer'e döndüm, biraz yaklaştım.

"Askeriye işini düşün, sesini çıkarma lütfen." dedim, yarın çıkıp gidecektik. Sadece bugün sabretmesi gerekiyordu. 

"Erdal'ın maşallahı var yine bugün."

İşte bundan sonra yanımdaki adamı tutmam mümkün değildi.

Ömer hızla elimi iterek ayağa kalktı, sandalyesi arkaya düşerken saniyeler içinde belindeki silahı çıkardı ve sürgüsünü çekip namlusunu ona doğrulttu.

Ablası çığlık atarken, herkes ayaklanmıştı. Büyük ülkücü bey dışında herkes.

"Orospu çocuğu." dedi Ömer öldürücü bir sesle, sesinin etkisi silahtan daha büyük bir etki bırakmıştı.

Ömer'in yeğeni ağlamaya başladığında annesi korku dolu gözlerle direkt kucağına aldı ama olduğu yerden de gidemiyordu.

Miraç ise oturduğu yerden gülerek bakıyordu sadece, istediği buydu demek ki. Kışkırtmak için söylemişti.

"Ömer!" dedi eniştesi biraz korku dolu biraz da uyarıcı bir sesle, kardeşine silah doğrultan adama.

"Ömer, indir şu silahı." dedim dişlerimin arasından. Bir elimi silahı koluna, diğerini de karın bölgesine koymuştum. Ama onun gözü karşısındaki adamdan başkasını görmüyordu.

Sinirden titriyordu, yeşilleri alev alevdi.

Annesi, ablası korkuyla seslenirken çocuğun ağlaması iyice strese sokuyordu. Ömer'in kimseyi duymadığına emindim.

"Potansiyel bir suçluya vatan emanet edilmiş, görüyor musunuz şu rezilliği?" dedi Miraç bakışlarını herkesin yüzünde gezdirip gevşek gevşek konuşurken. "Silahını sivile doğrultacak kadar manyak birini, ordunun başına koymuşlar."

Ömer onun yanına adımladığında tüm gücümle onu durdurmaya çalıştım ama engel olamadım, iki büyük adımda yanına gittiğinde Miraç'da ayağa kalkıp namlunun ucuna geldi. Ama birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı sadece.

"Sana bir daha onun adını ağzına alırsan, imalarda bulunursan kafana sıkarım demedim mi?" Ömer dişlerinin arasından konuştuğunda arkasından gidip kolunu tuttum ama engel olamıyordum.

Annesi de ikisinin yanına gelip ne Ömer'in diğer yanına geçti. "Oğlum Allah aşkına dur." dedi ağlarken.

"Gör bak, nasıl biriyle birliktesin." dedi Miraç bu sefer. "Kimi zaman sevgilisinin adını ağzıma aldığım için kafama silah dayar, kimi zaman da kendisine saygısızlık ettiğim için. Öyle narsist, egoist biri kendisi."

Gülerek, onun gözlerinin içine bakarak söylediği şeylerden sonra aralarında önceye dayanan bir husumetin de olduğunu anlamıştım. Ömer üzerine yürüdüğünde bu durumu sorgulayamadan yeniden onu tuttum.

"Ömer, yeğenin burda." dedim korkuyla.

"Ömer," en sonunda babasının sert sesini duyduğumuzda herkes ona döndü. Ayağa kalkmış sinirle oğluna bakıyordu. "Eğer o silahı indirmezsen, seni o kışlanın kapısına bile yaklaştırmam."

Ömer'in babasını da dinlemediğin düşünürken göz ucuyla ona baktı, burnundan hızlı hızlı soluklar alıp veriyordu. Miraç gözlerini ondan ayırmadan sinirli bir gülümsemeyle bakıyordu.

"Bozkurt, lütfen." dedim onu çekiştirirken.

Ömer az önceki sözlerin etkisiyle olsa gerek, onu biraz zorlanarak da olsa yönlendirmeme izin verdi. Kolundan tutup çektiğimde silahını hâlâ doğrultuyordu ama birkaç adımdan sonra silahını indirip arkasını döndü.

Arkada hâlâ sesler gelirken tek düşüncem bir an önce bu evden çıkıp gitmekti, yoksa katil olacağını biliyordum.

Tam salonun kapısına gelmiştik ki Ömer adımlarını durdurdu, dilini dişlerinin üzerinde gezdirip birden arkasını döndü ve daha ne olduğunu anlamadan silahını ona doğrulttu.

Ve ateş etti.

Gözlerimi silahtan çıkan sesle saniyelik olarak kapatırken, çığlık sesleriyle gözümü açtım.

Miraç'ın kolundan kanlar geliyordu. Kolunu tutmuş, yüzünü buruşturmuştu.

"Aynı şey senin başına gelmiş olsa," dedi Ömer, kasılmış vücudumla ona baktım. Babasına bakıyordu, babası da sanki sıkılan silahtan hiç etkilenmemiş gibi bakışlarını oğluna dikmiş ifadesizce izliyordu. "Aynısını yapardın, daha fazlasını yapardın."

Babasına saniyerlece baktıktan sonra bana doğru döndü, gözlerinde hiçbir ifade olmadan bileğimden tuttuğunda ona engel olmadan peşinden yürümeye başladım.

Evden çıkıp gittik, son kez.

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
ZAAF Από Khalesi

Εφηβική Φαντασία

3.6M 197K 37
[TAMAMLANDI] Sinan homofobikti, ama Karan onun zaafıydı.
GÜZEŞTE Από Khalesi

Εφηβική Φαντασία

1.1M 119K 42
[TAMAMLANDI] "Yıldızlar...onlar seni gerçek aşkına götürecek."
6.4M 535K 48
Taehyung, hastalanan evcil hayvanını götürdüğü veterinere ilk görüşte aşık olur ve onun dikkatini çekebilmek için bütün yolları denemeye başlar. önem...