SON

19.8K 2K 1.5K
                                    

Bölüm şarkısı: Mendilimde Kırmızım Var- Mabel Matiz

4 ay sonra...

Anahtarımı çıkarıp yorgun bir şekilde evin kapısını açtım, ayakkabımı çıkarıp içeri geçerken elimdeki dosyalarla beraber kapıyı kapatıp içeri geçtim. Salondaki temiz koku evime geldiğimi ve rahatlamam gerektiğini haykırıyordu.

Elimdeki dosyaları sehpanın üzerine bıraktım ve sessiz evde kendimi direkt koltuğun üzerine attım. Yamuk bir şekilde otursam bile kendimi düzeltmeye bile ihtiyaç duymadan ayaklarımı sehpanın üzerine koydum.

Akşam olmak üzereydi, uyumama daha çok vardı. Biraz uzansam diye geçirdim içimden ama biliyordum ki bir saat kadar sonra geri kalkacaktım uykum bölünecekti.

Daha yeni soluklanmış, biraz da olsa rahatlamışken telefonumu çıkardım cebimden. Ekranı açmaya fırsatım bile olmadan zil ard ardına çalınca irkildim. Elini hiç çekmeden zile basan kişiye küfürler ederek kapıya vardığımda büyük bir öfkeyle kapıyı açtım. Karşımda duran bedeni görünce daha da sinirlendim.

Akif.

"Naber solcu?" dedi sırıtarak, ayakkabısını hızla çıkarıyordu.

"Sağır mıyım orospu çocuğu niye zile öyle basıyorsun?" dediğimde bana aldırmadan ayakkabısını çıkarır çıkarmaz içeri doğru ilerledi.

"Altıma yapacağım amına koyayım..." diye söylendiğinde neden aceleyle zile bastığını da anlamıştım. Küfür ederek kapıyı kapattım.

O tuvalete girmişken, az önde sehpanın üzerine bıraktığım dosyaları toplayıp odama götürdüm. İş ile ilgili olduğu için güvenip ortaya alamıyordum, başına bir şey gelse beni kovacaklardı gazeteden.

Yatak odasının güneşliğini çekip içeriye gün ışığının girmesini sağladıktan sonra ortaya attığım pijamalarımı yatağın üzerine koydum. O sırada tuvaletin kapısı, açıldı.

"Solcu, sana güzel haberlerim var." dedi Akif içeriden. Yatak odasından çıkıp salona geçerken, fermuarını kapatarak koltuğa ilerleyen adama baktım.

"Bu şehirden taşınıyor musun?" diye sordum yalancı bir hevesle. Evli barklı adam utanmadan el hareketi çekip az önce kalktığım köşeye uzanır pozisyonda oturdu.

"Daha da güzel bir haber."

Yani kendisi de bu şehirden taşınma ihtimalini güzel buluyordu.

Tam koltuklara geçip oturacakken zil yeniden çaldığında yönümü değiştirip kapıya ilerledim. Bu sefer kimin geldiğini biliyordum, kalbim huzurla dolarken kapıyı açtım.

Ömer, elinde poşetlerle kapının önünde duruyordu.

"Hoş geldin Bozkurt." dediğimde gülümsedi.

"Hoş buldum sarı bebeğim."

Eğilip postallarının bağını çözüp çıkardı, elindeki poşetlerin bir kısmını alırken postalları bir kenara koyup uzun boyuyla, üzerindeki üniformasıyla beraber içeri girdi.

Üç ay geçmişti ama yine de onu ne zaman askeri üniforma ile görsem eski günlere gidiyordu aklım. En eski günlere, yirmili yaşlarımıza.

Üniformasına üç ay önce kavuşmuştu, o evden çıkıp gittiğimizi ertesi günü babası onu yanına çağırmamış, kendisi gelmişti yanına. Miraç'ın oğlunu şikayet etmesine izin vermemiş, oğlunun askeriye dönmesi için izin verip elinden geleni yapmıştı.

Oğlunun arkasında durmuştu.

"Kardeşim..." dedi Akif sarhoş bir sesle, Ömer'i görür görmez.

VEDA Onde as histórias ganham vida. Descobre agora