Bahar Rüzgârı

By CalantheRoss

924 178 289

"Bahar Rüzgârı kendi özel çiçeğini yaratmak için herkesi kandırarak estiğinde Fulya Çiçeği bu oyuna düşmez. A... More

Bahar Rüzgârı | GİRİŞ 🍀
1. BÖLÜM 🍀
2. BÖLÜM 🍀
3. BÖLÜM 🍀
4. BÖLÜM 🍀
5. BÖLÜM 🍀
6. Bölüm 🍀
7. Bölüm 🍀
8. Bölüm 🍀
9. Bölüm 🍀
10. Bölüm 🍀
12. Bölüm 🍀
13. Bölüm 🍀
14. Bölüm 🍀
15. Bölüm 🍀
16. Bölüm 🍀
17. Bölüm 🍀
18. Bölüm 🍀
19. Bölüm 🍀
20. Bölüm 🍀
21. Bölüm 🍀
22. Bölüm 🍀
23. Bölüm 🍀
24. Bölüm 🍀
25. Bölüm 🍀
26. Bölüm 🍀
27. Bölüm 🍀
28. Bölüm 🍀
29. Bölüm 🍀
30. Bölüm 🍀
31. Bölüm 🍀
32. Bölüm 🍀
33. Bölüm 🍀

11. Bölüm 🍀

27 6 20
By CalantheRoss

Instagram | calantheross

♫ | Tarkan - Firuze

Çoktan Marmaris'e varmıştık bile. Taksiden inip girmek için ısrar eden insanların yanından geçtik ve güvenliğe öğrenci kimliğimizi gösterdik. Ceyda, partisi için bedava içki yapmış olabilirdi ancak kendi tanıdığı birisi olmadığı sürece okulun öğrencileri dışında partiye kimseyi almıyordu. Mantıklı bir hareketti aslında. Bedava içki olduğu kulaktan kulağa yayılıp burada sebepsizce olay çıkabilirdi.

İçeri girdiğimizde şarkı değişti ve Mehir'in en sevdiği şarkılardan biri olan Rihanna'nın S&M'i çalmaya başladı. Girişteki birkaç basamağı inmeden etrafa göz gezdirmeye başladık. O kadar kalabalıktı ki, göz gezdirme çabamız çok yersizdi. Kokteyl masalarının etrafında çevrilmiş arkadaş gruplarıyla ve ortada kendini kaybetmiş bir şekilde dans eden bedenlerle doluydu her taraf. Müziğin ritmine uygun rengârenk spotlar dışında neredeyse karanlıktı mekân ayrıca. Bu, tanıdık birilerini görmemizi daha da zorlaştırıyordu.

"İnanmıyorum!" Ceyda'nın müziği bile bastıran çığlığını duyduğumda Umut'un boynuna atladığını gördüm. Ceyda, Marmaris'te hiç de tuhaf karşılanmayacak altın sarısı süper dekolteli mini bir elbise giymişti. Gerçekten o dekoltesinden göğüsleri fırlamak için zaman kolluyor gibiydi. Bana sarılırken göğüslerinden birinin üstüme fırlamasından korkmuştum ancak tabii ki de bu gerçekleşmemişti. Bunun olmaması için önlemler almış olmalıydı. Ceyda bana sarılırken kulağıma "Gelebilmenize çok sevindim," dedi sevinçle. Benim için şu an bu sevinci gereksizdi çünkü rol yaptığını ve Mehir'in burada olmasına hiç de sevinmediğini hepimiz biliyorduk. Ceyda rolünü devam ettirerek Mehir'e de sıcak bir karşılama sunmaya çalışırken gözlerimi devirdim.

Umut, Ceyda'nın kulağına bir şeyler dedi sesini daha rahat duyurabilmek için ve Ceyda da ona bir yeri işaret ederek cevap verdi. Sonra hepimize gülümseyip mekândan dışarı çıktı.

"Ben bara gidiyorum," diye bağırdı Mehir ikimize de. Tam Mehir gidecekken Umut onun kolundan tutarak durdurdu ve kulağına bir şeyler söyledi. Mehir de başını sallayıp sol taraftaki bara doğru ilerlemeye başladı.

"Gelmeyeceğimizi düşündüğü için bize masa ayırmamış Ceyda. Sahne kenarında tanıdık birilerini gördüm. Oraya gidelim. Mehir de oraya gelir," dedi Umut kulağıma doğru.

"Mehir bizi bulabilecek mi? Burası çok kalabalık," dedim ben de Umut'un kulağına doğru.

"Barda fazla durup bizi endişelendirmemesini ve sahne kenarına doğru gelmesini söyledim." Umut geri çekilip bana güven verici bir şekilde baktı ve elimden tuttu. Kalabalığın arasından geçebilmek için elimi bırakmadan beni arkasına doğru alıp sahne kenarına doğru ilerledi. "İyi eğlenceler gençler!" diye bağırdığında geldiğimiz kokteyl masasının Ozan ve Mert'in de bulunduğu bir masa olduğunu fark etmemle gözlerim kocaman açılmış bir şekilde bakakaldım.

"Ooo, hoş geldiniz!" diye bağırdı Mert de sesini duyurabilmek için. Ozan da dâhil olmak üzere masadaki birkaç kişiyle selamlaştık kısaca. Mert durmadan hareket eden bedenler havuzunda boğulmadan yüzmeye çalışan garsonun tepsisinden Umut ve bana filtresiz bira aldı. Katlanabildiğim sayılı alkollerin arasındaydı zaten bu filtresiz bira.

Biramdan ilk yudumu alırken gözüm zaten üzerimde olan bakışlarına takılı kaldı. Işık mora döndü, o bakışlar değişmedi. Işık kırmızı, yeşil, mavi ve sarı oldu ama gene de Ozan bana ruhumu görebiliyormuş gibi bakıyordu. Müzik kesildi, etrafımızdaki insanlar yok oldu. Sadece biz kaldık. Bir şey söylemiyorduk. Sadece benim geçmişimin getirdiği hafif buğulu gözlerim onun şımarıklık derecesinde kusursuz hayatının getirdiği parlak bakışlarıyla buluşuyordu. Yabancı değildi, uzun zamandır varlığımın bir parçası olmalıydı bu bakışlar. Bu yüzden pek de bir şey söylemeye ihtiyaç duymuyorduk. Şimdilik.

"Gelmeyeceğinizi zannediyorduk," dedi Mert bize doğru yaklaşarak. Ozan'la oluşturduğum mekânın gürültüsünden ve insanlardan izole olmuş balonumu da patlatmış oldu ne yazık ki.

"Plan değişikliği oldu." Umut'a doğru baktım. Üstünkörü cevaplar verdiğine göre ayrıntıya girmek için doğru bir zaman olduğunu düşünmüyordu.

"Sadece ikiniz mi buradasınız?" Mert'in sorusuna sırıtmadan edemedim. Engel olamıyordu aceleciliğine demek ki.

"Mehir bara doğru gitti. Birazdan gelir," dedi Umut. Ancak Mert'in kulağına eğilip bir şeyler daha dediğinde onu Mehir'in bugünkü ruh hali hakkında uyarıyor olduğunu tahmin ettim. Mert geri çekilip kafa salladı ve bakışlarını bara doğru çevirdi. Ben de Mehir'i görmek umuduyla bara baktığımda barmenin Mehir'i şişe numaralarıyla eğlendirdiğini gördüm. Mehir'in hiçbir zaman eğlencesi sahte olmazdı. Eğer bir şeyden eğlenmiyorsa bunu göstermekten çekinmezdi çünkü. Şimdi tanımadığım bu barmenin onun puslu ruh halini birazcık olsa da aydınlatabiliyor olması gerginliğimin bir kısmını götürmüştü.

Biramdan bir yudum alırken Ozan yanıma geldi ve bir tepki vermeme bile fırsat bırakmadan kulağıma doğru eğildi. "Çok güzel olmuşsun." Kelimeleriyle sıcaklık yanaklarıma doğru yayıldı. İyi ki mekânın ışıklandırması kötüydü. Yoksa üç kelimesinin beni heyecanlandırdığını görmesi beni daha çok utandırırdı kesinlikle. "Bacağın nasıl oldu? Daha iyi misin şimdi?" diye sordu iltifatı için teşekkür etmemi beklemeden.

"Sana önemli bir şey olmadığını söylemiştim. Dinlenince geçti hemen," dedim ben de onun kulağına doğru. Çok kısa bir an için başım döndü birden. Çünkü ona cevap verebilmek için topuklu ayakkabıyla da olsa parmak ucumda yükselmek zorunda kalmış ve yanlışlıkla onun boynuna yakınken nefes almıştım. Bu yüzden sıcak bir yaz gününde serin bir deniz esintisi gibi hissettiren o kokusu dengemi kaybetmeme neden olmuştu. "Kokun..."

"Kötü mü? Alkol mü? Çok da içmedim araba kullanacağım diye. Ter mi kokuyor yoksa? Buraya gelmeden önce duş almıştım hâlbuki." Üstündeki dirseklerine kadar kıvırdığı gömleğini koklamaya çalıştı.

"Güzel kokuyorsun," dediğimde dilime hâkim olabilen yanımı kaybettiğimi anlamıştım o anda.

"Haa! Teşekkür ederim. Duş jelimdendir. Yoksa parfüm kullanmıyorum. Kokuyu beğendiysen duş jelimin markasını söyleyebilirim." Söylediklerine karşılık gülmeden edemedim. Ben bir kere saçmalıyorsam o on kere saçmalıyordu ve açıkçası bu hali çok tatlı oluyordu.

"Barmen olarak Cem Yılmaz'ı mı getirmişler?" diye bağırdı birden Mert. Öfkeli bakışlar fırlattığı yere bakınca Mehir'in barmenin anlattığı bir şeylere kahkaha attığını gördüm. "Verin şu kardeşimizin eline mikrofonu!" Umut, Mert'in omzuna elini koydu ve kulağına bir şeyler söyledi. Mert de önüne dönüp birasından kocaman bir yudum aldı.

Gerilimli bir ortamda Ozan'ın ve Umut'un masada olan birkaç kişiyle sohbete başlamasını izledim sessizce. Müzik fazla sesliydi. Bu yüzden sağlıklı bir sohbet için bağırmak gerekiyordu ve bu da ne kadar sağlıklı sayılabilirdi ki? Bu sağlıklı-sağlıksız muhabbete katılmayarak düzenli aralıklarla hâlâ barda takılan Mehir'i kontrol eden Mert ise masanın gerginliğini daha da büyütüyordu.

Bir süre sonra Ozan ortamda dönen konuşmanın konusunu mezuniyete getirdiği sırada Umut arkada birisine uzanıp onu kolundan tutarak masaya getirdi.

"Parti!" diye çığlık attı Mehir masaya geldiğinde.

"Kaçıncı içkin bu?" diye sordu Umut kaşlarını çatarak.

"Altı tane shot attım ısınma turu olarak. Sonrasında iki bardak votka. Ama oradaki tatlı barmen aynı kendisi gibi çok tatlı meyve suyu koydu içine. Çilekli. Bu da ikinci biram." Mehir birasını bize doğru kaldırdığında Ozan şaşkınlık dolu bir ses çıkardı.

"Ya alkol eşiğin çok yüksek ya da bu gece ölmeyi planlıyorsun," dedi Mehir'in zayıf bedeninde gözlerini gezdirerek.

"Bebeğim! Ben İzmirliyim. Bu acılar bizi öldürür mü be! O zaman dans! O zaman renk!" Mehir tekrar çığlık attı ve elindeki birayı fondip yaparak bitirdi. "Mert! Bana bira alsana! Garsonlar benim için durmuyor," dedi Mert'e dönerek.

"Yeterince içmedin mi yani?" diye sordu Mert kaşlarını kaldırarak.

"Gece daha yeni başladı benim için! Ya bana bira alırsın ya da ben tatlı barmenin yanına dönerim!" Mert başka seçeneğinin olmadığını anlayarak diğer masanın etrafında gezen garsona bir el hareketi yapıp yanımıza çağırdı. Mehir üçüncü birasından yudumlamaya başladığında çalan müziğin ritmine bıraktı kendini.

Dakikalar geçtikçe Umut'un sakinliğine karşılık ben endişelenmeye başlıyordum. Çünkü Mehir alkol komasına girmek için uğraşıyor gibiydi. Belki de artık eve dönmeliydik. Yeterince bedava içki içmiştik hepimiz. Ben hâlâ birinci biramdaydım ancak bu kocaman şişe alkol taraftarı olmayan benim için fazla sayılırdı. Fakat kimse benim endişemi önemsiyor gibi gözükmüyordu. Özellikle Umut ben her müdahale etmek istediğimde beni durduruyordu sanki karşımızda hiçbir sorun yokmuşçasına. Hatta bazen Mehir'in Mert'e olan hallerini videoya bile kaydediyordu.

Christina Aguilera'nın düetlerinden birisi çalmaya başladığında Mehir çığlık atarak bu şarkıya bayıldığını söyledi. İçkisini masada bırakarak Mert'i iyice yanına çekip çok seksi bir şekilde dans etmeye başladı biz ne olduğunu anlayamadan. Pekâlâ. Umut'un şu anki durumu videoya kaydetmesine itiraz edemezdim çünkü ertesi gün biz Mehir'e davranışlarını söylediğimizde elimizde kanıt olmazsa eğer bize hayatta inanmazdı ve inkâr ederdi. Bu yüzden bu noktada video bir zorunluluktu.

Mehir, Mert'in ellerini tutup kalçasına doğru bıraktığında hepimizde Mert'in şu an suratında olan ifade gibi şaşkın bir ifade oluştu. Mert anında ellerini yukarı kaydırdı ve belini tuttu. Ancak Mehir vazgeçmeyerek Mert'in ellerini kalçasına indirdi ve Mert tekrar bir hareket yapamadan kulağına bir şeyler söyledi. Sonrasında ikisi de memnuniyet içinde dans etmeye devam ettiler.

Tekrar Mehir'in başka bir sevdiği şarkı çaldığında bir yudumluk içki molası verip dans etmeye devam ettiler. Hatta dansları o kadar ateşliydi ki Ceyda da dâhil olmak üzere mekândaki çoğu kişinin dikkatini çekmişlerdi. Bu yüzden şarkı tamamen bitemeden Ceyda sahneye çıktı ve mikrofonla konuşmaya başladı.

"Eğleniyor muyuz millet?" diye bağırdığında yüzümü buruşturmak zorunda kaldım. Çünkü mikrofona bağırması çok anlamsız ve kulak tırmalayıcıydı. Ancak kalabalık buna pek aldırmış gibi gözükmüyordu. Yanıt olarak aynı kulak sağır eden çığlık kalabalıktan geldi. "Hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim! Şimdi sadece dans etme işini durduruyorum. Aranızdan bazıları buraya çıkıp şarkı söyleyebilecek. Yani... Karaoke partisi başlasın! İlk şarkı da benden olsun." Ceyda alkışları gülümseyerek yanıtladı.

Ceyda, Rihanna'nın Diamonds şarkısını söyledikten sonra biz ne olduğunu anlayamadan Mehir sahneye fırladı. Rihanna'nın Bitch Better Have My Money şarkısını dans ederek söylemeye başladı. Bu gece özellikle ben ne olduğunu anlayamıyordum ki zaten.

Her şey o kadar hızlı gerçekleşiyordu ki bir filtresiz birayı bile bitirmemiş olmama rağmen sanki sarhoşmuşum gibi takip etmekte güçlük çekiyordum artık. Mehir ne zaman o sahneden inmişti? Ne zaman başkaları da şarkı söylemişti? Veya ne zaman Mehir o sahneye tekrar çıkıp en nefret ettiği şarkıcı Avril Lavigne'in Girlfriend şarkısını Mert'in yanına kadar gelip söylemişti? Hatta Mehir ne zaman tekrar sahneye çıkmıştı? En son Ceyda'nın arkadaşlarından birisi sahnedeydi. Yani, Mehir'in ikinci ve üçüncü çıkışının arasında sahnede olmalıydı.

"Ben de söyleyeceğim," dedi Mert, Mehir onun farkında bile değilken başka bir mikrofon alıp Selena Gomez'in Good For Youşarkısında düet yaptılar. Mehir'in tamamen sarhoş olduğunu Girlfriend'i Mert'in yanına gelip söylediği zaman anlamıştım çoktan. Ancak Mert onun sahneden inmesine izin vermeyip Mehir'e bir düet teklifi daha yaptığı zaman Mert'in de bilincinden şüphe etmeye başlamıştım. Tüm okulun karşısında yaptıklarından yarın sabah pişmanlık duyacaklardı muhtemelen.

Seçtikleri şarkının Beyoncé'nin Drunk In Love şarkısı olduğunu duyduğumda kendi bilincimden bile şüphe ettim bir an. Gerçekten o seksi şarkıyı burada söyleyecekler miydi? Umut video kaydetmeye başladığına göre kesinlikle söyleyeceklerdi.

Dans etmelerine uyumlu bir şekilde karaoke yapıp Beyoncé ve Jay Z'nin Türk versiyonları olarak hayata geçmişlerdi o dakikalarda. Uyumlu oldukları göz ardı edilemezdi. Aldığım enerjilerin beni yanıltmadığını göz önüne alırsak çok iyi çift olabileceklerini bile düşünmeye başlamıştım şimdiden. Mert'in Mehir'i üzebileceği bana pek inandırıcı gelmiyordu.

Şarkı bitince Mehir birasını da alıp yanımıza geldi sevinçle. Kendi Beyoncé anını sonunda yaşadığı için çok mutlu olduğundan bahsedip durdu bir süre. Mert ise sahnede durup sistemden başka bir şarkı seçmeye koyuldu. Ve Mert şarkısını seçtiğinde Mehir'in gözlerinin içine bakarak söylemeye başladı. The Weeknd'in Earned It şarkısı ne kadar normal karşılanabilirdi bilmiyordum ancak onlar için uygun olduğu kesindi. Ta ki bu şarkıyı Ceyda üstüne alınana kadar.

Ortamda insanların uğultusu dışında bir ses yokken Mert sahneden indiğinde "Ya Mert herkesin ortasında böyle şarkılar söyleme bana," dedi Ceyda. Mehir yüksek perdeden bir kahkaha patlatarak Mert'in yanına gitti.

"Sana neden söylesin ki zaten?" diyerek dalga geçtiğinde ben de kıkırtıma engel olamadım. Az önce ikisinin kusursuz bir kimyaya sahip olduğunu görmemiş miydi Ceyda? Şimdi bu neyin özgüveniydi cidden?

"Canım, sen karışmasana. Biz muhabbet ediyoruz." Ceyda sinir olarak saçını geriye doğru attırdı.

"Muhabbet mi ediyorsunuz? Mert de seninle aynı fikirde mi? Mert?" Mehir'in ağzından çıkan cümleler alkolün etkisiyle iyice yuvarlanmaya başladığı için Umut'la birbirimize baktık. Artık eve gitmemiz gerekiyordu kesinlikle.

"Dans edelim mi?" diye sordu Mert, Ceyda'yı umursamadan.

"Müzik çalmıyor şu an yalnız," dedi Ceyda kaşlarını çatarak.

"Bizim dans etmemiz için müziğe ihtiyacımız yok. Değil mi Mehir?" Mert'in teklifi Mehir tarafından algılanmış gibi gözükmüyordu. Çünkü Mehir, Mert'in kolunu sıkıca tutup yere bakarak yüzünü buruşturmuştu. "Ne oldu? İyi misin?" diye sordu Mert.

"Başım, midem..." Mehir devam edemedi ve midesinde olan her şeyi birden Ceyda'nın üstüne çıkardı. Büyük kusmuk dalgası bittiğinde ise bilincini kaybedip yere düşmek üzereyken Mert onu kucağına aldı.

Ceyda çığlık atarak tuvalete doğru koşturmaya başladığında Mert başıyla bize çıkışı işaret etti ve mekânı çok geçmeden olaylı bir şekilde terk etmiş olduk. Grupta en az içmiş ve en az endişeli olan Ozan arabayı getirmeye gitti. Dakikalar içinde geri döndüğünde Umut öne geçmem için işaret verip Mert'le birlikte arkaya yerleşti itiraz etmeme fırsat bile vermeden.

Ozan'ın araba kullanışını biliyordum daha önce de. Ancak bu sefer hızlı kullanmak durumunda kalmıştı. Gene de kasap gibi kullanmadığını söyleyebilirdim. Hızlı ve güvenliydi şoförlüğü. Bir saatlik yolu güvenli bir şekilde yarım saatten az bir vakitte gelmişti. Bu da bir artıydı sanırım onun için. Çünkü herkesin araba kullanışında rahat olamıyordum bazen.

Mert tekrar hiç üşenmeden Mehir'i kucağına aldı ve beş katı yorulmadan çıktı. Mehir'in çantasından ev anahtarını bulup açtım. Hepimiz içeri girince Mehir'in odasına doğru Mert'e eşlik ettim. Mehir sonunda yatakla buluştuğunda Mert bir süre onun üstüne baktı.

"Pijamaları nerede? Böyle yatmasın. Baksana üstüne kusmuk bulaşmış," dediğinde suratında gördüğüm ifade beni şaşırtmıştı.

"Sen mi giydireceksin?" diye sordum gene de ifadesini doğru yorumlayıp yorumlamadığımı anlamak için.

"Bir sorun mu olur? Bikiniyle gezip iç çamaşırlarıyla utanan birisi mi Mehir?" Parmak bastığı nokta karşısında afallamıştım. Mehir ruh ikizini bulmuştu çoktan. Onun için sevinme işimi daha sonraya erteleyerek dolabından pijama çıkardım.

Mert ilk önce Mehir'in topuklu ayakkabılarını çıkardı ve ben de onları yerine güzelce yerleştirdim. Sonra kotunu ve penye mayosunu da zorlanmadan çıkarınca Mehir iç çamaşırlarıyla kaldı karşısında. Ben arkadaşımı elbette görmüştüm iç çamaşırlı bir halde ancak Mert'in bu ilk görüşüydü ve Mert'in Mehir için doğru erkek olduğuna emin oldum o anda. Bakışlarında hiçbir değişme olmadığını gözlemlemiştim çünkü. Onun hakkında kötü bir şeyler düşünmüyor, sadece yardım ediyordu ve bu sadece düzgün yetiştirilmiş iyi karakterli insanların yapabildiği bir şeydi.

Pijama altını yeni giydirmişti ki Mehir aniden uyandı ve ağzını kapatarak odadan çıktı. Kusmuk bulaşmış kıyafetleriyle birlikte biz de onun peşinden banyoya gittik.

"Sadece su çıkıyor ya!" diye söylendi başı klozete doğru eğilmişken.

Ben elimdeki kıyafetleri kirli sepetine atarken Mert de Mehir'in saçını tutmak için onun yanına çömeldi. Artık eve geldiğimiz ve Mehir şu anda güvende olduğu için endişem kaybolmuştu çoktan. Kusması ise beklediğim bir şeydi çünkü bedava olduğu için gereğinden fazla alkol girmişti bünyesine. Asıl kusmasaydı endişelenirdim. Bu yüzden çamaşır makinesini yarın çalıştırmak üzere koyu renkli kıyafetlerle doldurdum rahat bir şekilde. Geri döndüğümde ise Mehir sonunda başını klozetten kaldırdı ve Mert'e baktı.

"Ya sen amma güzelsin! Benim olsana," dedi Mert'in suratına bir elini koyarak. Kahkahamı bastıramadığımda Mehir bana dönüp bakmadı bile. Şu an bünyesinde alkol dışında bir de bol miktarda Mert faktörü olmalıydı.

"Önce dişlerini fırçala sonra senin olurum," dedi Mert gülümseyerek.

"Gülümsemeden önce insan bir uyarır ya! Öyle güzel gülünür mü? Kalbimi kusacağım şimdi."

"Hadi." Mert ayağa kalktı ve koltukaltlarından tutarak Mehir'i ayağa kaldırdı. "Dişlerini fırçala. Ve makyajını temizleyelim." Mehir daha fazla ikiletmeden dişlerini fırçaladı. Mert banyo dolabından iki tane makyaj temizleme mendili bulup birini bana verdi, diğeriyle Mehir'in makyajını temizledi. Mehir, Mert'in üzerine yığılarak odasına kendini tekrar götürtmeden önce ben de makyajımı çıkarabilmiştim.

"Sen de burada kal," dedi Mert'e yatağa pijama üstünü giydikten sonra uzanınca. "Yerde yat ama. Yanıma gelemezsin hemen." Mehir sızmadan önce küçük bir kıkırtı saldı dudaklarından.

"Ben sana battaniye getireyim. Yere serersin," dedim odadan çıkmadan önce. Girişteki koridorda olan yüklükten üç tane battaniye ve iki tane çarşaf çıkardım. Bir tane battaniye ve çarşafı Mert'e verdim ve odadan çıkmadan önce Mehir'in pijamalarından arakladım kendim için. Diğerlerini de salona götürdüm. Umut çoktan iki kanepeden birisine yığılmıştı. Ozan da telefonuyla oynuyordu. "Ozan şunları alır mısın?" Sesimi duyunca hemen fırladı yerinden ve elimdekileri aldı. Yığının üstündeki pijamayı geri aldığımda suratıma şaşkın bir ifadeyle bakıyordu. "Mehir, Mert'i bırakmadı. Burada kalman senin için sıkıntı olur mu? Yoksa evine dönebilirsin yani," diye açıklama yaptım.

"Yok, ne sıkıntısı olacak? Burada iyiyim. Yardım edilecek bir şey var mı?" diye sorduğunda başımı hayır anlamında salladım.

"Sen nerede yatmak istiyorsan oraya geç. Ben üstümü değiştirip geleceğim. Kusura bakmayın sizin için kıyafet yok. Üstünüzdekilerle yatacaksınız yani."

"Ben alışığım zaten. Sıkıntı değil." Gülümsedim ve banyoya gidip üstümü değiştirdim çabucak.

Salona döndüğümde Ozan'ın battaniyeyi iki kat halinde yere serip kanepenin yastıklarından birini alarak uzanmış olduğunu gördüm. Heyecandan midem kasılarak benim için çarşaf serip açtığı kanepeye geçtim. Kısa sürede çok şey oluyordu aslında. Kim derdi ki notlaştığım kişiden başka birinden de hoşlanacağımı ve onunla aynı odada uyuyacağımı?

"Kaç bira içtin sen tam olarak?" diye sordum sessizliği bozarak. Bir tane içtiğini biliyordum fakat o an başka bir konu gelmemişti aklıma.

"Kokuyor muyum yoksa? Bir tane içtim ama kokuyorsam söyleyebilirsin. Uzaklaşırım," dedi telaş yaparak.

"Sakin ol. Sadece merak ettim. Kötü kokmuyorsun." Bakışlarını bana çevirdiğinde gülümsediğimi gördü ve telaşın vücudunu terk etmesini izledim. "O zaman... İyi geceler," diye fısıldadım.

"İyi geceler," diye karşılık verdi o da.

Continue Reading

You'll Also Like

98.7K 5.3K 40
The Wattys2016 Yeni Sesler Kazananı Adem'ini arayan Havva'nın trajikomik hikâyesi. Beni bu bilinmezlik öldürdü. Beni sen öldürdün. ***** "Bu ar...
207K 15.7K 60
Mor bir şemsiye hayatınızın gidişatını değiştirebilir mi? Birce, aklı başında olmanın güvenli bir liman olduğuna inanırdı. Hayat dediğiniz dalgalı d...
4.1K 803 32
Bu zincirin bir parçası olmayı ben istemedim.Bu yolda yandım ve eridim. Bir demirci ustasının elinden geçtim. Eridim ve tekrar zincire döndüm. Bu bir...
8.3K 911 36
Perspektif2016 - Romantizm #1 -Benim ruhum buna mı benziyor yani? Cevap vermeden genç kızın suratına baktı. Bu 'evet' demekti. -Ama bu bir elektrikl...