A Y I Ş I Ğ I

By kalben21

31.1K 1.3K 477

♡ 𝑇𝑎𝑚𝑎𝑚𝑙𝑎𝑛𝑑ı ♡ ᴄ̧ᴀᴋıʀʙᴇʏ sᴇʀɪsɪ -3- ➷ Yaralı Bir Kalpte Her Geçen Gün Büyüyen Koca Bir Yangın. Ve... More

➷ Giriş ➷
➷ 1. BÖLÜM ➷
➷ 2. BÖLÜM ➷

➷ 3. BÖLÜM ➷

5.1K 315 166
By kalben21


➷ Beğenilerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum. Yıldızları yakmadan geçmeyelim lütfen.

❦ Bölüm Şarkısı :Sufle ; İçinde Aşk Var.

🌾 Keyifle okuyun..


Kadınların hüzünlü prenses olmaktan çıkıp bilge kadın olmaya ihtiyaçları vardır ya hani. Okumak, çalışmak, başarmak, bu akıp giden hayatta fikirleriyle ben de varım demek en temel görevleri olmalıdır ya hani. İşte Asya tam da o ayrımdaydı şuan.

İki yıldır yeterince hüzünlü prenses olmuştu. Vakit, Çakırbey kadınının gücünü, ağırlığını gösterme vaktiydi. O ki buralara kadar gönderilmişti o da Asya Çakırbey ise namını duyuracaktı. İşte buna hiç olmadığı kadar kararlıydı.

"Senin ne işin var burda?"

Karahanlı'nın sesini duyduğu an daldığı yerden silkinerek çıktı ve hipnoz olmuş gibi baka kaldığı gözlerden kaçırdı gözlerini.
"Şey, abim. Abim gelemediği için..." Bir anda duraksadı. Neyin hesabını veriyordu ki? Burnunu havaya kaldırarak nazikçe gülümsedi. "Otel için buradayım. Halledilmesi gereken bazı evraklar var. Aynı zamanda açılışa hazırlanması gereken dünya çapında bir iş bu sonuçta."

Kızın özgüvenle konuşmasıyla kaşları havalandı adamın. Yeşil gözlerini an olsun ayırmadan bakıyordu yüzüne. Şaşkındı. Hem de çok. Mehmet Çakırbey içindi tüm hazırlığı. Bu, efsunkar kız için değil.

" Şaşkınlığımı mazur gör lütfen. Uçaktan Mehmet'in inmesini bekliyorken seni görünce istemsizce şaşırdım." Sözlerinin ardından eliyle kıza yol vererek ilerlemesini istedi. Asya, kalbinin boğazında atmasını duymazdan gelerek minik adımlarla Karahanlı'ya ayak uydurmaya başlamıştı.

" Hoşgeldin. " Boğazı kurumuş gibi seslice temizledikten sonra kalın sesiyle unuttuğu bir şeyi söylermiş gibi söylemişti bu kelimeyi. Adımları yavaşlayan genç kız ise ağzının içinde geveleyerek "Hoşbuldum." Dedi.

Karahanlı'nın onu karşılayacağını keşke önceden bilseydi de böyle eli ayağına dolanmasaydı. Gerçi adamın arazisine iniş yaptı uçak yani ne bekliyordu ki?

Ailesindeki bütün erkekler oldukça uzun boylu ve genleri gereği iri yarıydı. Hatta kendisi bir yetmiş altı boyuyla birçok erkekle aynı boydaydı. Ama bu yanında yürüdüğü adamı neden dev gibi görüyordu. En aşağıya bir doksanın üzerindeki bu adamın cüssesi de çok fazla genişti. Bütün zamanını spor salonunda mı geçiriyordu acaba?

Hızlı hızlı kafasını salladı. Neler düşünüyordu böyle! Hah daha da neler! Resmen adamı röntgenliyordu. Kan basıncı yanaklarına hücüm ederken kulaklarını tekrar doldurdu adamın kendine has erkeksi sesi. "İyi misin?"

Durarak yüzüne bakan adamın yüzüne baktı. Ve istemsizce dişlerinin arasına aldığı dudağını serbest bırakarak başını belirsiz salladı. "Imm şey. Hava baya sıcakmış burda. Malum Türkiye'de henüz yeni yeni ısınmaya başladı." Aahhh, ne saçmalıyordu şimdi de!

"Ada da havalar soğumaz. Yani burası hep böyledir. Hatta bazen sıcağı boğar gibi olur. O anlarda evden hatta klimanın karşısından çıkmamanı öneriyorum." Asya adamın ciddi ciddi hava durumu analizi yaptığına inanamıyordu. Utanmasa elini şak diye yüzüne yapıştırabilirdi.

Bakışlarını adamdan çektiğinde önünde durdukları devasa villayı yeni fark ediyordu. Bu Karahanlı'nın buradaki eviydi. Abisinin nikahına geldikleri zaman burada kalmışlardı.

Beyaz villanın etrafını saran büyük palmiye ağaçları görsel şölen sunuyordu adeta. Bu evi ilk gördüğünde de fikirleri aynıydı. Şimdi de aynı. Muazzam ötesi olduğunu düşünüyordu. İnsanın hayallerini süsleyen hatta ömrünü geçirmek isteyeceği bir yerdi burası.

Ama anlayamadığı şey burada ne işi olduğuydu. Adamın eliyle buyur etmesini gördüğünde bakışları tekrar kirli sakallı yüzüne tırmandı. "Teşekkürler rahatsız etmeyelim biz. Cesur?" Kararsız bakışlarını Karahanlı'nın üzerinden çekip hemen gerisinde ki korumasına çeviren genç kız, önüne gelerek konuşan adama dikkat kesildi.

"Buyrun Asya hanım?"

"Babam nereyi ayarlamışsa oyalanmayalım geçelim bir an önce." Cesur üst üste ağzını açıp kapattı. Çünkü tam da kalacakları yerin önünde duruyorlardı. Karahanlı sessizliğini koruyarak eğlenen bakışlarıyla Asya'yı izlerken Cesur, ellerini önünde bağlayarak boğazını temizledi ve saygıyla konuşmaya başladı.

" Asya hanım başka bir yer hakkında bana bilgi verilmedi. Her gelişimizde Kuzgun bey Mehmet beyi burada ağırladığı için hazırlıklar yine aynı şekilde gerçekleşmiş olması gerekiyor." Aval aval bakmak. Evet evet şuan Asya'nın yüzünde ki ifade tam da buydu. Aptal gibi hissederek öylece Cesur'un yüzüne bakıyordu." Hı? "

" Mehmet Çakırbey gibi önemli bir adamı daha doğrusu kardeşim dediğim adamı başka bir yerde ağırlayamazdım öyle değil küçük hanım?"

Cesur kafasını dimdik kaldırıp düz ifadesiyle Karahanlı'ya bakarken Asya, küçük dilini yutmuş gibi yüz ifadesini şekilden şekile sokuyordu. Onunla aynı evde kalmak mı? Hemde koca yirmi gün! İşte bu olamazdı. Her şey olabilirdi ama bu hayır, asla!

" Ben Mehmet Çakırbey olmadığıma göreee bir sorun yok. Ces..."

"Ama onun canından çok sevdiği kız kardeşisin. Aslında bir Çakırbey olman bile yeterli bunun için. Pek sevgili kadim dostumun ailesini ağırlamaktan gurur duyarım. Buyur lütfen."

Şaşkın bir balıktan farksız olan mavi gözlerini pörtlete bildiği kadar pörtleten Asya, ellerini havaya kaldırarak heycanla sallayıp hızlıca soludu." A, hayır tabi ki buna hiç gerek yok. Cesur bi... "

" Poyraz Çakırbey güvenliğini üst safhada tutmuş olabilir ama adayı avcu gibi bilen benim Asya. Nereden ne zaman bir tehlike gelir, neresi güvenilir ben bilirim. Ki eminim ki aksini istiyor olsaydı adamlarına çoktan talimatını vermiş olurdu. "

Buna inanamıyordu Asya. Kalbi deli gibi atmayı bırakıp yığılacaktı şimdi şuraya. Adamın varlığıyla dolu bir ev mi? Hayalini bile kurması imkansızdı onun için..

" Kuzgun bey haklı Asya hanım. Çakırbey bütün güvenliğinizle ilgili hepimizi toplayıp bir toplantı yaptı. Ama bu bu konuyla ilgili hiç bir emri olmadı." Olsaydı zaten bunu Cesur'dan başkası bilemezdi. Çünkü her an yanında olacak olan koruması oydu.

Yanı başında bir hulk edasıyla duran adama bakmadan sıkıntılı soluğunu dudaklarının arasından veren Asya başını ağır ağır sallayarak sadece " Peki. "Diyebildi. Müsait olduğu ilk an babasını arayıp bu konuyu konuşmalıydı.

"Gün boyu beni evde görmen zordur. Ya otelin oraya gidip işleri kontrol ederim ya da atölyemde tasarımlarımla ilgileniyor olurum. Bu yüzden Kendi evin gibi rahat et lütfen. Herhangi bir şeye ihtiyacın olduğunda veya istediğin bir şey. Esma hanım sana yardımcı olacaktır. "

O esnada kapıyı ardına kadar açan ve içtenlikle tebessüm eden yaşlı kadını gördü Asya. Yüzü çok tatlıydı. Hani ton ton dedikleri sevecen kelime vardır ya işte öyle. "Hoşgeldiniz beyim. Siz de hoşgeldiniz hanım efendi. "

Yaşına göre bir İstanbul hanımefendisi gibi konuşan yaşlı kadına arada kalmışlıkla tebessüm ederek başını eğdi Asya. Kapıdan içeriye girdiğinde dışı gibi içi de bembeyaz bir ev karşıladı onu. Beyaz mobilyalar ve bazı yerlerde uzun yeşil bitkilerle salon huzuru anımsatıyordu.

"Esma hanım bu hanımefendi Mehmet Çakırbey'in kardeşi Asya Çakırbey. Kendisi bir süre misafirimiz olacak. Mehmet bey gibi. Hazırlıklarınızı ona göre ayarlayın lütfen." Hulk gibi hırçın gözlere sahip bir adamın çalışanlarına karşı böyle nazik olmasını beklemiyordu Asya. Şaşkınlığı yüzüne de yansıyordu ki yaşlı kadının heycanla bir şeyler söyleyip yukarıya çıkan merdivenlere yöneldiğini gördü. Belli ki bir erkek için hazırladığı odaya el atacaktı.

Aklına gelen şeyle bakışlarını geniş salona oradan da arka bahçeye çevirdi. Bildiği kadarıyla adamın bir kızının olması gerekiyordu. Bu zamana kadar bir kere bile göremediği kızı. Ama ev bir çocuk için fazla sessizdi.

"Esma hanım dışında etrafta kimse dolanmaz. Lüzumsuz kalabalıklardan hoşlanmam." Aklındakileri okumuş gibi bilmişlikle konuşan adama çevirdi başını. Acaba gözlerinde mi bir sorun vardı. Yoksa bu durumun başka açıklaması olamazdı onun için. Yani bir insan ses tonunu nazik tutup gözlerinden bir ejderha gibi ateşler nasıl fırlatabilirdi ki? "A-anlıyorum."

"Güzel. Sana odanı göstereyim." Yine aynı hareketi yapıyordu. Eliyle önden yürümesi için kibarca buyur ediyordu. Genç kız belli belirsiz gülümseyerek gerginliğini belli etmemeye çalışıyordu çünkü resmen ölüp bittiği adamla baş başa merdiven çıkıyordu.

"Kahvaltı saati sekizdir. Akşam yemeği ise yedi. Bu saatlerde evde, masa da olmaya özen göster lütfen. Misafirimde olsan bunlara önem veririm." Disiplinli bir adam olduğunu zaten biliyordu Asya. Ama saatlere takılacak kadar düşünmemişti. Basamakları tek tek çıkarken durup biraz gerisine çevirdi başını." Çakırbey malikanesinde büyüdüm. Sanırım kurallarını garipsemeyeceğim. "

Karahanlı Çakırbey lafını duyar duymaz ciddileşerek yürümeye devam etti ve ikinci katta bulunan misafir odasının önüne gelerek durdu. "Evet burası odan. Biraz dinlenmeye bak. Çünkü tempolu bir kaç hafta seni bekliyor." Kapalı kapının önünde birbirlerine bakıyorlardı. Asya'nın cam mavisi gözleri parlıyordu. Çünkü Karahanlı ile nadiren ettikleri tek tük kelimelerin aksine bir rekora imza atmışlardı.

Adama bu kadar yakın olmasıyla hızlanan nefesini kontrol altına almak istedi ve ciğerlerine derin bir nefes çekerek yutkundu. "Teşekkür ederim." Diyebildi sadece. Elini pantolonunu cebine yerleştiren adam ciddi yüz ifadesiyle başını sağa eğerek arkasını dönüp gidiyordu ki basamaklara geldiğinde durdu. Asya hala daha peşinden bakıyordu.

Bedenini çevirmeden omzunun üzerinden baktı genç kıza ve ifadesiz sesiyle soludu.
"Kendi evin gibi rahat ol lütfen. Tekrar hoşgeldin." Diyerek iri cüssesiyle basamakları inerek gözden kaybolduğunda yüzündeki ifadesizlik yerini saf öfkeye bıraktı ve hemen telefonuna attı elini. Sinirini birisinden çıkarmalıydı.

Asya ise yaşadıklarının gerçekliğini sorguluyordu. Burada, o'nun evinde olduğuna inanamıyordu. Utanmasa yerinde zıplayacaktı ki arkasındaki kapı aniden açılınca boşluğuna geldi ve ciddi ciddi yerinden zıpladı. "Hiiiiii!" Ağzından kaçan korku nidasıyla Esma hanım endişeyle kızın önüne gelerek mahcupça yüzüne baktı.

"Ben çok özür dilerim Asya hanım. Burada olduğunuzun farkında değildim. Oda da birkaç değişiklik yapmam gerekiyordu da."

"Ahh hayır hayır sizin suçunuz değil. Benim dalgınlığıma geldi." Bir annenin sıcaklığıyla gülümsedi Esma hanım ve karşısında güzelliğiyle dillere destan olabilecek kıza bakarak mırıldandı. "Sizin gibi güzel bir kızın bu denli nazik olması benim algılarımı yıktı açıkçası."

"Nasıl? "

Gülümseyerek kafasını sağa sola sallayan yaşlı kadının tavrı bir şey yok dercesineydi.
"Yemeğe daha saatler var. Sizin için önden bir şeyler hazırlamamı ister misiniz?"

"Hayır aç değilim teşekkür ederim." Kapı ağzından çekilen yaşlı kadına tebessüm eden Asya içeriye girmek için hamle yaptığında duraksayarak Esma hanıma baktı.
"Lütfen. Sadece Asya." Algıları yıkılan kadın karşısında ki mütevazi kıza daha da içten bir gülüş sunarak ellerini önünde birleştirdi ve başını eğdi. Bu galiba onun için kabul etmekti.

Yaşlı kadının saygıyla yanından ayrılıp merdivenlere yönelmesiyle o da kendisi için hazırlanan odaya girdi ve usulca kapıyı örttü.
İlk gözüne çarpan tavandan aşağıya sarkan büyük kristalli avize olmuştu. Bej rengindeki yatak başlığına uyumlu kanat perdelerle dekore edilen oda hayran kaldığı ev gibi muazzamdı. Yatağın hemen karşısında beyaz kapaklı tv ünitesinin üzerinde duran büyük televizyon sevenler için oldukça konfor sağlıyordu ki Asya'nın hiç televizyonla arası yoktu. Yani onun için olmasa da olurdu.

Odayı inceleyen bakışlarla büyük cama yaklaştı ve ince tülü kenara çekerek ön bahçeyi gören manzarayı inceledi. Uçsuz bucaksız denizin sunduğu görüntü tam da ona göreydi. Burada durup bu dudak ucuklatan manzarayı saatlerce izleyebilirdi mesela. Dudaklarında beliren gülümsemeyle gözlerini denizin üzerinden çekerek bahçeye çevirdiğinde o gözlere denk geldi.

O bakışlar gizemlerle doluydu. Söylentiler bir taraftan kulaklarını çınlatırken kalbi diğer taraftan bağırıyordu. Ama o her ne kadar Saf öfkeyle bakıyor olsa da onu sevmek için bir bahane aramamıştı ki. Tıpkı bu zamana kadar aramadığı gibi.

Boğazına oturan yumruyla öylece kendisine bakan adama bakıyordu. Ahşap sandalye de bacak bacak üzerine atmış elinde tuttuğu kristal bardağındaki içkisini yudumluyordu. Parmaklarının arasında ise ısrarla açıp kapattığı zippo çakmağı vardı.

Neden donmuş gibi bakıyordu yüzüne ki? Hiç kıpırdamadan hatta nefes bile aldığını düşünmüyordu Asya. Bu kadar mı hoşlanmıyordu kendisinden. Rahatsızca yerinde kıpırdanan genç kız, bu Yirmi günü nasıl geçirecekti bu evde. Adamın nefes aldığı bu koca evde..

Kapının tıklatılmasıyla çekti gözlerini adamdan ve omzunun üzerinden geriye baktı. Ve sonra bedenini harekete geçirip kapıyı açtı. "Cesur?"

Önündeki iki valizle saygıyla gülümseyen adam valizleri işaret ederek konuşmaya başladı. "Eşyalarınızı getirmek istedim Asya hanım." Kapıyı ardına kadar açan genç kız, iki valizini de içeriye çekmek için hareketlendiğinde Cesur "Müsaadenizle." Diyerek ittirerek valizleri odaya sokmuştu.

"Teşekkür ederim." Mahcup ifadesiyle mırıldanan genç kıza başını eğerek geriye çekilen adam, aşağıya inmek için arkasını döndüğünde Asya, kapıdan dışarıya adım atarak soludu. "Cesur?"

"Buyrun Asya hanım?"

"Yarın işe başlayacağımız için bugün şöyle bir etrafı keşfe çıkalım. Hem oteli de görmek istiyorum. Sanırsam burayla arasında fazla bir mesafe yoktu." Hızlı hızlı başını sallayan Cesur "Tabi Asya hanım. Ben sizi aşağıda bekliyorum." Diyip giderken genç kızda hemen içeriye girerek üzerini değiştirmek için valizini açmıştı.

Beyaz crop tişörtünün altına siyah kısa taytını giyip beyaz spor ayakkabılarını da ayağına geçirdikten sonra odadan çıkmak üzereydi ki kenarda duran güneş gözlüklerini de aldı. Spor giyimi hep çok sevmişti. Kendi evindeki curcunalı günlerden sonra bu ölüm sessizliği taşıyan eve alışabilecek miydi bilmiyordu. Gerçi ne kadar burada kalacaktı ki? Buna alışmasına gerek bile kalmayacaktı.

Alt katta ki büyük salona indiğinde karşısında genişçe gülümseyen kızla burun buruna geldi. Uzun kıvırcık saçları simsiyahtı. Kendisinin en fazla omuzlarına gelecek boyu ve koyu kahverengi gözleri vardı. Gülümsemesi gözlerine yansıyan bu kızda kimdi böyle?

"Merhaba." Sesi de cıvıl cıvıldı. Baharı anımsatacak kadar cıvıl. Dudaklarını zorlayarak kıvırmaya çalıştı. Ama pek başarılı sayılmazdı. Bu hissettiği korku muydu? İliklerine iliklerine işleyen, damarlarındaki kan akışını hızlandıran şey korkunun tohumları mıydı?

"M-merhaba?"

"Asya hanım, değil mi?" Duraksayarak konuşan kız, yaslandığı duvardan sırtını çekerek diklediğinde Asya, onaylayarak kafasını salladı. "Ben Süreyya. Süreyya Yıldız." Elini tokalaşmak için uzattığında Asya ne yapacağını bilemeden öylece baka kaldı kızın eline. Kendini toparlamaya çalışarak eli havada kalan kızın elini nazikçe tutup sıktı.

"Güzelliğiniz. Annemin dediği kadar varmış. İnanılır gibi değil ama saçlarınızın rengini daha önce kimsede görmediğimi söylemem gerekiyor." Annesi mi? Yarım saat önce girmişti bu eve. Ne ara kim görmüştü onu ki? Bir de üstüne üstlük böyle övmüştü.

"Ben.."

"Şey üzgünüm size kendimi tanıtmadım. Ben Esma hanımın kızı oluyorum. Kuzgun beyin buradaki işlerini, planlamalarını ben organize ederim." İçine su serpilmişti. Evet evet resmen içine bir kova soğuk su serpilmişti. Dudaklarının arasından titrek nefesini vererek biraz öncekine nazaran daha samimi bir gülüş sundu karşısındaki kıza.

" Öyle mi? Çok memnun oldum. "

" Ben de çok memnun oldum Asya hanım. Burada olmamın asıl amacı sizin buradaki işlerinizi organize etmek."

Kaşlarını kaldırarak dudaklarını birbirine bastıran Asya at kuyruğu yaptığı saçlarını düzeltir gibi yapıp kırmamaya özen göstererek mırıldandı." Buna gerek yoktu aslında. Kendi işlerimi planlayıp halledebilirim. "

" Kuzgun bey böyle uygun görmüşse vardır bir bildiği Asya hanım. Ben bana verilen emirlere uyarım."

"Ben istemesem bile mi?" Tatlı tatlı sorduğu soruyla gülümseyen Süreyya aynı kararlılıkla konuştu. "Burada bir arkadaşa ihtiyacınız olabilir bence. Otel yeterince adamlarla dolu zaten. Öyle değil mi Asya hanım?" Burnundan gülen genç kız, sevmişti Süreyya'yı. Çok içten bir kıza benziyordu.

"Pekala sen kazandın. Etrafı dolaşmaya çıkıyorum. Buradaki ilk arkadaşım olarak bana katılmaya ne dersin?"

"Bunu kaçırmayı hiç istemezdim ama önemli bir görüşme yapmam gerekiyor. Malum Karahanlı sınırları içerisinde her şey titizlikle ve saatle ilerler. Ama bugünden sonra tamamıyla size odaklı çalışacağım."

Gülümsedi Asya. Sonra elini kaldırıp kızın koluna arkadaşça koyarak sıktı." Bana bir yerden tanıdık geliyor bu kurallar ama neyse." Diyerek daha da gülümsedi. Kafasını sallayarak kapıya yönelmişti ki durup arkasında kalan kıza baktı. Ve göz kırparak şakayla karışık soludu. "Arkadaşlarım bana ismimle hitap eder."

Adımını bahçeye atar atmaz gözleri tereddütle biraz önce adamın oturduğu ahşap sandalyeyi buldu. Ama boştu. Bu bile Asya'ya yetiyordu aslında. Adamın etrafında olması kalbine teselli gibi geliyordu.

Gitmek için arkasını döndüğünde kafasını çarptığı duvarla geri sendeledi. Düşmemek için ise ellerini öne atsa da bir işe yaramayacağını düşünüyordu ki beline dolanan kollarla bedeni iri bedene çekildi. Sımsıkı yumduğu gözlerini usul usul açtığında burnunun ucunda gördüğü yüzle nefesini tuttu. Gerçek olamazdı.

Yemyeşil gözleri ilk defa bu kadar yakınındaydı. Adamın dudaklarının arasından sızan ılık nefesi kendi dudaklarından içeriye çekiyordu. Tiryakisi olduğu bir şeyi çekiyormuş gibi hissediyordu Asya. Hareleri kıpırdamıyordu bile. Öyle yoğun bakıyordu ki Karahanlı, ilk deha bakışlarında öfke yoktu. Heycanla inip kalkan göğsü adamın sert göğsüne vurmaya başladığında anın gerçek olup olmadığını çözmeye çalışıyordu.

Karahanlı'nın elleri gitmesinden korkuyormuş gibi sımsıkı sarılmıştı açık beline. Tenlerinin sıcaklığı birbirine karıştığında Asya, yutkunarak adamın gözlerinden dudaklarına kaydırdı bakışlarını. Gerçekti. Kör kütük aşık olduğu adam sarmıştı bedenini işte. Kalbini sarıp sarmaladığı gibi..

Karahanlı dişlerini sıkarak kızı ayağa kaldırdı ve belini bırakarak bir adım geriledi. O an Asya'nın gözlerinde gördüğü duyguyla daha da bastırdı dişlerini birbirine. Çünkü genç kız üşümüştü. Adamın kolları onu evi gibi sardıktan sonra bırakmasıyla boşlukta hissetti. Pınarlarına dolmaya başlayan yaşları görmemesi için kafasını bahçenin diğer ucuna çevirerek ağaçlara baktı.

"Nereye?" Kuru bir kelime. Onca hissettiği duyguların karşılığı kuru bir kelime miydi gerçekten? Boğazı daha da doldu. Mavi gözlerini gökyüzüne kaldırarak acı bir soluk çekti ciğerlerine. "Etrafı gezeceğim. Otele de öyle bir göz atmak istiyorum."

Adama geri baktığında hala dişlerini sıktığını yanaklarında gerilen kaslardan görebiliyordu.
"Otele?" Sesindeki sıkıntıyı gayet net alıyordu Asya. Bunu görmezden gelerek başını sallayarak onayladı.

"Bu kılıkta mı?" Sözlerinden sonra kafasını eğerek kıyafetlerine baktı Asya. Ve bir anormallik görmeyerek Omuzlarını kaldırıp indirdi. "Ne varmış kılığımda?"
"Şuan orada çalışan otuzu aşkın inşaat işçisi var. Mimarlar ya da mühendisler dışında."

"Eeee?" Hala önemsiz bir şeymiş gibi davranıyordu Asya. Ve merakla adamın ne ima ettiğini çözmeye çalışıyordu. Karahanlı biraz önce geri attığı adımı tekrar ileriye atarak kızın burnunun dibine girdi. "Eee mi?"

Uzun boyuyla, ince beliyle ve dolgun kıvrımlarıyla zaten dikkat çeken bir kızdı Asya. Özellikle beyaza çalan sarı saçları bir erkeği etkisi altına alabilecek güzellikteydi. Üstüne bir de cam mavisi gözleri eklenince girdiği her ortamı avcuna alıyordu.

Uzun bacaklarını gözler önüne seren ve belini komple açıkta bırakan bu kıyafetle oraya gitmesini normal karşılayamazdı. İçinde ki bir dürtü buna hırçınlıkla karşı çıkıyordu. Karahanlı'nın yeşil gözleri kararmaya başladığında daha da eğildi kızın yüzüne. Ve nefesini dudaklarına vererek konuştu.

"İnşaat alanına giderken oraya göre giyinmelisin küçük hanım! Onca adama göz ziyafeti vermek için çabalamamalısın!"

Duyduklarıyla yüzünü ekşiten Asya, burnundan soluyarak ellerini beline yerleştirip dişlerini bastırarak konuştu. "Hulk bozuntusu. Yeşil çuvalında var mı?"

"Hulk?"

"Hıhııı. Hani şu yeşil öfkeli dev!"

Yeterince kızın dibinde olan adam, tam anlamıyla işte şimdi bir Hulk'a dönüşmüştü. Sinirden kıpkırmızı kesilen yeşil gözleri, kasılan iri bedeniyle o yeşil devden farksızdı.

"Sen bana dev mi dedin hemde yeşil bir dev!" Tiksinir gibi konuşan Karahanlı'nın yüzüne bakarak sırttı Asya. Belindeki elleri indirmeden adamın dudaklarından çıkan kızgın nefesleri içine çekti. "Aynaya bir bak istersen!" Hala daha dalga geçiyordu koca adamla. Kuzgun ise kızın gözlerinin içine hipnoz olmuş gibi bakarak sinirle soludu.

"Benim ayarlarımla oynama ufaklık!" Sesi apaçık tehdit vari çıkıyordu ama bu Asya için pek mühim değildi. Çünkü o bir Çakırbey'di.
"Asıl sen benim ayarlarımla oynama Karahanlı! Evinde kalıyoruz diye himayene mi girdik ne bu tavır?"

Dişlerini bastırmaktan kırmak üzere olan adamdan ilk defa çekinmiyordu Asya. İlk defa sonuna kadar zıtlaşmak istiyordu. Burun burunaydılar. Arada minicik bir mesafe kalmıştı. Kafasını yana eğerek bir de öyle baktı adamın sinirden kızarmış gözlerine. Ve dişlerinin arasından tısladı. "İster böyle giderim. İster çıplak giderim..."

Ups! Galiba yanlış sularda yüzüyordu. Çünkü karşısındaki adam kızarmaktan kararmaya geçmişti. Ya dedikleri gibi karısını kurşuna dizmişse! Ve bir salak gibi bu caniyle zıtlaşıyorsa! Korkuyla bedenini geri attı Asya ve tamamen adamda uzaklaştı. Mavi gözlerinin korkudan bağırdığına yemin edebilirdi şuan.

Alt dudağını dişlerinin arasına alarak tedirgin bakışlarıyla baktı adamın hala daha kararmış olan yüzüne. "M-müsadenle." Kahretsin! Bir de korktuğunu tescillemek ister gibi kekeliyordu. Daha fazla beklemeden hızlıca adamın önünden geçerek bahçeden dışarıya çıktı peşinde ki Cesur'la birlikte.

Gözünün ucuyla gerisine baktığında adamın hala daha aynı pozisyonda duruyor olduğunu gördü. Kulaklarından dumanlar çıkıyor gibiydi. Ahh biraz önceki nazik adamdan bu sinir hastası Hulk 'a nasıl geçmişti. Karahanlı ona kancayı takacaktı. Hissediyordu bunu.

**********

Her sokağı mı denize çıkar, her sokağı mı mis gibi kokardı. İnsanın kanına doping aşılayan, alışılmış tatil koylarından epey uzak cennetten bir yerdi adeta. Evlerin çoğu müstakil ve beyazdı. Sarmaşıklarla, rengarenk çiçeklerle süslenmiş bahçelerde eğlenen çocuklar, aileler vardı.

Bütün adayı gezmeye elbette ki zamanı olmamıştı ama gezdiği yerler ona şimdilik yeterdi. Her ne kadar Cesur'u arkadaş gibi bellesede pek konuşmayan birisiyle gezmeye kalkması son derece yanlıştı. Adanın güzelliğiyle birazda olsa Karahanlı'yla yaşadığı atışmayı beyninin arkasına süpürmüştü.

Bahçeye açılan büyük kapıdan geçerken birçok korumanın önlerini ilikleyerek hazır ola geçmesi rahatsız edici olsa da bu duruma alışıktı.

"Cesur?"

"Buyrun Asya hanım?" Pür dikkat genç kıza odaklanan Cesur, ona dönerek gülümsemesiyle başını eğdi. "Bana bir bisiklet bulabilir misin?" Adam, genç kızın yüzüne çıkardı şaşkın bakışlarını. Ciddi olup olmadığını ölçüyor gibiydi.

"Fazla imkansız bir şeyde istemedim oysa." Sevimlice gülerek beklentiyle korumasının gözlerine bakmaya devam ediyordu. Cesur, hızlıca kafasını sallayarak "Tabi ki bulurum Asya hanım." Dedi. Aldığı cevabın hoşnutluğuyla yüzündeki ifadesi değişirken arkasını dönerek eve girmek için kapıya yöneldi.

Ama kapı ağzında duran sarışın adamı gördüğünde durdu. Diğer korumalarda fazla uzun boylu ve yapılıydı ama bu adam onların aksine Karahanlı gibiydi. Fazla kaslı ve iri yarı. Evet evet bu tabir onun için en uygun olandı. "Asya hanım olmalı?" Sesi de fazla ürkütücü çıkıyordu.

Onaylayarak kafasını salladı Asya. Sonra da siz der gibi başını yana eğdi. "Ben Kuzgun beyin sağ koluyum. İsmim Çetin Asya hanım." Diyordu ama daha önce bu adamı hiç Karahanlı'nın yanında görmemişti. Kim bilir daha ne gizemler dönüyordu bu evde.

"Memnun oldum Çetin."

"Ben de memnun oldum Asya hanım." Kıstığı gözleriyle Cesur'a bakarak söylemişti bunu Çetin. Asya hemen arkasını dönerek Cesur'a baktı. Ve onunda gözlerini kıstığını gördü. Belli ki bu ikili pekte iyi anlaşamayacaktı. Kaşlarını kaldırarak hızlıca kapıdan içeriye girdi. Bir kaosa daha gelemezdi.

Büyük salona girdiğinde öylece boş boş etrafına baktı. Kalbi neden böyle hızlı atıyordu ki? O kadar fazla duygu karmaşası yaşıyordu ki bir yanı tepeden tırnağa aşık olduğu adamın yanında olduğu için dans etmek istiyorken diğer yanı bu kadar yakınındayken tutamadığı içim hüngür hüngür ağlamak istiyordu.

Verdiği nefesle omuzlarını düşüren genç kızın aklına kısa da olsa bugün gittiği otel geldi. Adamla bazı detaylar hakkında konuşması gerekiyordu. O esnada arka bahçeye açılan kapıyı fark etti. Boydan boya açılmış kapının üzerini ince tül örtsed de hemen önündeki masada oturan Karahanlı ve Süreyya'yı görebiliyordu. İş konuşuyor olmalıydılar. Çünkü adamın önünde bir kaç kağıt vardı.

Kol kasları gerilen gömleğinin altından kendini belli ediyordu ki bu da Asya'nın üst üste yutkunmasına sebep oldu. Ciddi Yüz hatları ve yeşil gözleriyle daha da onu arzuluyor olmasına utanarak kafasını salladı. İyice alışmıştı bu adamı röntgenlemeye. Kendisine inanamıyordu!

İyice açık kapıya yanaşarak sıcak rüzgarın usul usul havalandırdığı perdeyi kenara çekmek için elini atmıştı ki Karahanlı'nın kalın sesini işitti. "O kızı etrafımda istemiyorum Süreyya. Bütün planlamalarını benimkilere bakıp ayarla."

"Emredersiniz Kuzgun bey."

Dondu. Bedeninden geçen soğuk titremeye birlikte gözünden aşağıya yaşlar süzülmeye başlamıştı. Bu kadar mı nefret ediyordu kendisinden. Bu kadar mı katlanamıyordu varlığına. Dudakları bir çocuk gibi titremeye başladığında ince perdenin arkasından gözlerine hapsoldu adamın yeşil gözleri. Bakışlarından anlayabiliyordu Asya lanetler okuduğunu.

Boğazını düğümleyen acıyla süzülen yaşlarına engel olmadı. Ama anlıyordu genç kız, bir kalabalık şehir kadarmış onsuzluğu. Yalnızlığı. Yaşadığı bu aşkın karşılıksızlığı..

🍂 BÖLÜMLERİN DEVAMI DREAME UYGULAMASINDA OLACAKTIR. SİZLERİ ORADA BEKLİYOR OLACAĞIM.🍂

Sevgiyle Kalın..

Continue Reading

You'll Also Like

3K 135 5
This is a story about one day in the lives of the Yamanlar and Fekeli, basically about one of the many ways we would have wanted our beautiful couple...
16.8K 790 7
Çoçukluğum gözümün önünden film şeriti gibi geçerken elimden hiçbir şey gelmiyordu. Kurtulmak için çığlıklar atarken sesim çıkmıyordu. Yardım etmek i...