Horace Akademisi

By New_Stone

18.4K 1.5K 371

Misty'nin yaşadığı dünyada 6 farklı tür vardı elfler, şeytanlar, periler, şekil değiştirenler, element kullan... More

0
1
2
3
4
5
6
7
9
10
11
12
13
14
15
16
17

8

839 81 12
By New_Stone

Hepiniz hoş geldiniz 🎉

Medya: Okuyunca anlarsınız yazacak bir şey bulamadım  ಠ_ಠ

-----------------------------------------

**Hatırlatma**

Elimle kızın nabzını yokladım, yavaşlamıştı ancak hala yaşıyordu. Çakıyla parmağıma küçük ama derin bir çizik attım. Akan kanı kızın yarasının olduğu yere doğrulttum. Birkaç damla kanım onun yarasıyla birleştiğinde otları yaranın üzerine bastırdım ve atletimden kopardığım bez parçasıyla kolunu iyice sardım.

Bundan sonrası ona bağlıydı. Eğer mücadele ederse uyanırdı, etmezse de artık kendi bilirdi...

****
Kızı orada bırakmış kendime içebileceğim bir su kaynağı arıyordum. Boğazım kurumuştu ve biraz daha su içmezsem ölüp gidecektim. O değil de acaba kızın başında durup uyanıp uyanmayacağını görüp öylemi su aramaya çıksaydım.

Yada gölgelerimden birini kullanarak da tatlı su kaynağının rahatlıkla bulabilirdim. Ancak biraz pimpirikli biri olduğumdan güçlerimin tükenip te mal  gibi ortada kalacağımdan korkuyordum. Gerçi beni yormayan gölgelerimi kullanabilirdim.

O sırada duyduğum su sesleriyle sesin geldiği yöne  doğru hareketlendim. Sesi takip ederek sonunda buz gibi serin olan berrak akarsuyu buldum. Aceleyle suyun kenarına çöktüm ve avuçlarıma suyu doldurarak kana kana içtim. Yüzümdeki toz toprak gitsin diye yüzümü de yıkadım. Soğuk su sayesinde iyice kendime gelirken aklıma yaralı kız geldi. Uyandığında büyük bir ihtimalle su içmek isteyecekti ancak yanımda onun için doldurabileceğim herhangi bir kap yoktu. Bu şimdi aklıma geldiği için kendime kızdım ve vakit kaybetmeden gölge vezirlerimden birini çağırdım

Beni yormayan gölgelere gölge veziri diyordum. Böylece diğerlerinden daha rahat ayırabiliyordum. Gölge vezirlerimden en çok çağırdıklarımdan biri olan Suny'yi çağırmıştım. Suny benim bedeni ölüp te gölgesi dünyada kalan ilk gölge vezirimdi. Güçlü ve altın sarısı yeleleri olan dişi bir aslan olan Suny sayesinde ilk defa beni yormayacak gölgeler olduğunu öğrenmiştim.

Beni yormaması demek yaşam enerjimi tüketmemesi demekti ve bu tür  gölgelere sahip olmak oldukça zordu. Bu tür gölgeler ben onları kontrol ederken ana bedenleri öldüğü zaman gölge vezirine dönüşüyordu. Eğer ben gölgeyi kontrol etmeyi ana bedeni tam olarak ölmeden birkaç saniye bile olsa erken bırakırsam o gölge bedeni ölünce dünyadaki belirsiz varlığı sonsuza dek siliniyordu. Bu yüzdende çok fazla bu tarz gölgem yoktu ta ki Jeremy ve Yoko ile birlikte karşılaştığım yüzlerce yaratığı kontrol ederken gölgelerimin onları öldürmesi sayesinde hepsi benim gölge vezirim olmuştu.

Suny'e kızın bedenini yanıma getirmesini emrettim. Emrini alan gölgem koşarak yanımdan ayrılarak ormanın içinde gözden kayboldu.

Suny'i beklerken zaman geçsin diye öylesine elimi suya daldırdım ve daire çizecek şekilde hareket ettirdim.

Ben dalmış bir şekilde suyla oynarken birden bire ne olduğunu anlamadan kendimi suyun içinde buldum.

Beyaz kalın ve kocaman bir dokungaç tarafından yakalanmıştım ve son sürat akarsunun derin sularında aşağıya çekiliyorum.

Hazırlıksız yakalandığımdan nefesimi tam tutamamıştım, başarısız bir girişimle çırpınarak beni tutan kalın dokunaçtan kurtulmaya çalıştım. Ne yazık ki bir milim bile kıpırdamamıştı.

Suyun en derinine indiğimizde onu gördüm. Masmavi gözleri ve dikey bir çizgi halindeki irisleriyle oldukça korkunç görünen beyaz devasa bir ahtapottu karşımdaki. Devasa bedenine yakışan uzun ve kalın dokunacıyla beni yüzüne doğru iyice yakınlaştırdı.

Birkaç saniye öylece durduk, ne beni öldürmeye çalışıyordu nede başka bir şey yapıyordu, sadece gözlerini dikmiş öylece bakıyordu, bende çırpınmayı bırakmış ona bakıyordum. Eğer bu bakışmamız devam ederse benimle bakışabilmek için beni aşağıya çektiğini düşünmeye başlayacaktım. Hayır bende bakışmak isterdim ama biraz daha bakışırsak nefessizlikten öbür tarafa geçecektim.

Nefessizlik yüzünden istemsizce elim boğazıma gitti ve yeniden hareketlendim. Dev Ahtapot yapabilirmiş gibi beni daha çok kendine yaklaştırdı ve yüzüme doğru üfledi. Öyle kuvvetli üflemişti ki eğer beni tutmuyor olsaydı şuanda birkaç metre uzağa uçmuş olacaktım. Saçlarım o kuvvetli akımın etkisiyle geriye doğru uçuşurken  yüzüme çarpan hava baloncukları sayesinde sayesinde bir anlık nefes alabilmiştim ve o nefes benim hayatımı kurtarmıştı.

Şaşkınlıkla Ahtapota baktım. Suyun içinde olduğumdan görebilmek için gözlerimi zaten fazlaca açmıştım ama şaşkınlığım sayesinde gözlerimin yerinden fırlayacak kadar açıldığına emindim.

Bir ahtapotun gönderdiği hava kabarcığı sayesinde tek çekimlik bir hava alabilmem mümkün müydü? Alabildiğime göre mümkünmüş demek ki.

Yine ben daha ne olduğunu anlamadan geldiğim zamanki gibi gibi son hızda beni karaya doğru çıkardı. Ve beni az önce durduğum yere hiçbir şey olmamış gibi bıraktı ve dokunacı suyun derinliklerine geri döndü.

Az önce ne yaşadığımı anlamadığım için birkaç saniye boş boş etrafa baktım. Saçımdan ve kıyafetimden damlayan sular oturduğum yeri ıslatıyordu. Yüzüme yapışan saçlarımı geriye ittim ve yerimde doğrularak görebilecekmişim gibi suya bakındım.

Ben herhangi bir beyazlık görebilmek için suya bakınırken arkamdan gelen bağırış sesi ile dikkatim oraya kaydı.

Suny kızı getirmişti, ama nasıl getirmek. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Ağzıyla kızın ense kısmından tişörtünü tutmuş sürükleyerek getiriyordu. Yaralı kızda büyük bir ihtimalle sarsıntı yüzünden uyanmak zorunda kalmıştı. Şuanda güçsüz duruma düştüğünden bağırmak dışında başka bir şey de yapamıyordu.

Kafamı olumsuzca iki yana salladım sanırım bir aslan yerine goril falan çağırmalıydım. En azından zavallı kız gorilin kollarında daha rahat taşınmış olurdu.

Suny, kızı benim yanıma bıraktı ve bana kısaca baktıktan sonra ortadan kayboldu. Denizdeki şeyi düşünmeyi daha sonraya bırakarak yerde ne olduğunu anlamaya çalışarak  bakan kıza baktım.

Gözleri bayık bakmasına rağmen demek ki hala bağıracak ve çırpınacak kadar gücü vardı.

"Susamışsındır diye getirttim, ölüm uykunu mu bozdum yoksa? " Dedim alayla.

Kaşlarını çalarak bana baktı ve zorlanarak ta olsa doğrulup elini belindeki kemere attı. Oradaki kahverengi, küçük kutuya benzeyen şeyi çıkardı ve ağzını açtı ve salladı. Sallanmasıyla beraber çıkan su sesine baktım şaşkınca.

"Mataramda zaten şu vardı aptal" Dedi sinirle. Elindeki mataraya baktım, bunu daha önce nasıl görememiştim.

Ne demem gerektiğini bilmediğimden boş boş yüzüne baktım. Ardından "Sence seni ölümden kurtaran birine karşı fazla kaba davranmıyor musun? " Dedim elimdeki tek kozla.

Yüzünü buruşturarak bana baktı "Gerçekten de aptalsın, hocanın konuşmasını duymadın mı eğer ölmek üzereysek bizi gelip kurtarıyorlardı. Ayrıca kimse sana beni kurtar demedi. "

Gözlerimi devirdim " Hocanın konuşmasını duymayan sensin sanırım, eğer seni kurtarmasaydım ve onlar kurtarsaydı elenmiş olacaktın hatta  şuanda evine dönüş yolunda olacaktın."

Bu gerçek aklına gelmemiş olmalı ki yüzündeki o kendini bilmişlik ifadesi yavaşça dağıldı. O bana alık alık bakarken gülümsedim ve elindeki matarayı alıp suya daldırdım. İçinde azıcık şu kalmış olan matarayı ağzına kadar doldurduktan sonra hala bana bakan kızın eline tutuşturdum ve ayaklandım.

Hiçbir şey demeden oradan ayrılacaktım ki arkamdan bana seslendiğini duydum."Bekle bir saniye" Zorlanarak ayağa kalktı ve yanıma geldi. "Ben... az önceki davranışım için özür dilerim" Dedi utanarak.

Sabahtan beri cırlayan kızın bir anda süt dökmüş kediye dönmesi beni güldürdü. "Sorun değil ufaklık" Dedim ve benden kısa olduğundan dolayı rahatlıkla elimi saçlarına daldırarak kızıl saçlarını karıştırdım.

Saçını karıştırdığım ve aynı yaşta olmamıza rağmen ona ufaklık dememe sinirlendiği için tam bir şeyler söyleyecekti ki onun hayatını kurtardığım aklına gelmiş olmalı ki ağzını kapatmıştı.

Tam onu kızdırmak için tekrar sinirleneceği bir şey söyleyecekken görüşüm birden karardı ve etraf bulanıklaşmaya başladı.

Kendimi akademinin bahçesinde bulmadan önce gördüğüm son şey ise kızıl kızın arkasındaki sudan başını sadece gözlerinin görüneceği kadar çıkarmış olan mavi gözlü devasa ahtapot olmuştu.

------------------------------------
Arkadaşlar gerçekten özür dilerimm

Bölümün 2 gün içinde biteceğini söylemiştim ama münazara yarışması için Avrupa yakasına gitmek zorunda kaldım ve başta o yüzden yazamadım sonra voleybol kursuydu, okuldu derken en sonunda hasta oldum ve evde mal mal yatıyorum. 

Bölümü de hasta hasta  bitirdim ve umduğumdan kısa oldu ancak hemen bitirip atmak istedim sizi daha fazla bekletmemek için.

Umarım seversiniz bir sonraki bölümde görüşmek üzere 👋

Continue Reading

You'll Also Like

339K 5.5K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
23.8M 1.4M 79
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
72.6K 2.7K 13
"Seni çok seviyorum Çavê Şîn. Seninle gözlerimi açıp kapatacak kadar. Seninle doğup ölecek kadar. En çokta o mavi gözlerine aşık oldum."
1.8M 98.2K 50
Zengin, şımarık ve akıl almayacak derecede çılgın olan Pera verdiği büyük parti sonucu kendini dedesi ve babaannesinin yaşadığı köyde, çiftlik evinde...