Ölü Ateşin Gölgesi

By iremArslan42

5.1K 511 1.8K

Kendini babasının ve şehitlerinin intikamına adayan Umay, atandığı yerde aynı babası gibi kokan komutanına aş... More

1. Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15.Bölüm
Başrol tanıtma
16.Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
Karakter Tanıtımı 2
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölümü
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm

27. Bölüm

46 4 1
By iremArslan42


Olduğumuz deponun oldukça uzak bir yerine yürümeye başladık. Yüzümdeki sırıtış hala yerindeydi. Ve durduk yere kahkaha atıyordum.

Daha sonra 'bugün benim kurtuluş günüm' diye bağırıyordum. Şuan da ise bomboş bir arazi de sadece çevremiz de ağaçlar olan bir yerdeyiz.

Karşımda babamın, abimin, Yasemin'in, Tayfur'un, Faruk'un, Necip'in ve Nuri'nin katili. Benimde gecelerimi mahveden, gençliğimi bitiren, beni çürüten adamın tam da karşısında duruyordum.

Elimizden kaçmasın diye bayıltmıştık. O bayılarak elimden kurtulamayacağını uyandığında öğrenecekti. Ama benim aklımda ise yaşadıklarımı babam ve Derya'dan başka bilmeyenlere nasıl anlatacağımdı.

Herkes bir arada oturmuş bekliyorduk. Çocukları ailelerine teslim etmiştik. Kasırga timi tam kadro beni bekliyordu. Onlar bir arada otururken bir anda ayağa kalkıp geliyorum diyip geçiştirmiştim. Şuan da karşımdaki dağlara bakarak nasıl anlatacağımı düşünüyordum.

"Artık kaçış yok Umay. Artık gerçekleri gün yüzüne çıkarma vakti" Dedim sesli düşünerek. Daha sonra ayağa kalkıp kasırga timinin yanına gittim. Herkes susmuş bana bakıyordu. Konuşmak için derin bir nefes aldım herkesten uzak olan köşeye oturdum. Tam karşımda siyah. Sağ tarafta Ömer, İlyas,Aras,Batu ve Derya otururken sol tarafta Tuğrul, Alparslan, Mehmet, Zeyno oturuyordu.

"Size anlatacaklarımdan sonra ister kalın bu şerefsize yapacaklarıma bakın isterseniz gidin. En baştan söyleyeyim kalanlar yarın sabah yola çıkacağız. Ben bu şerefsize verdiğim sözü tutacam" Dedim ve sustum. Daha sonra Ömer'e baktım.
"Duyduklarından sonra beni yanında istemezsen seni anlarım. O yüzden asla çekinme söyleyeceklerinden. " Dedim kafamı önüme eğip parmaklarıma baktım. Başımı kaldırmadan konuşmaya başladım.

"Babamın ölümünü hepiniz biliyorsunuz. Abimin ölümüne kendiniz şahit oldunuz. Ama askerlerimin ölümünü sadece poyraz timi biliyor. Biz bir gün operasyonu çıktığımızda bu herif yine bu operasyonun başında yer alıyordu. Ben O gün dedim ki 'bugün O şerefsizi öldürücem' ben bunu söyledikten sonra Yasemin, Faruk, Tayfur, Necip ve Nuri bunu duymuş. Bana dediler ki 'intikamınızı almanız için her şeyde yanınızdayız' ben O zaman çok mutlu oldum. O kadar seviniyodum ki intikamımı alacağım diye. Bu şerefsiz pusu kurmuş. Benim askerlerim bunun peşine düştüler. Orada şehit oldular. Onlar şehit olduktan tam 1 ay sonra o gün abimin doğum günü yaklaşıyor diye ona hediye almak için izin günümde evden çıktım. Yolun yarısında takip edildiğimi anladım. Daha ben onlardan kurtulmaya çalışırken iki tane araba yolumu kesti. "

𝗢 𝗸𝗮𝗿𝗮 𝗴𝘂̈𝗻...

Önümü iki arabanın kesmesi ile birlikte arkamdaki arabada yanımda durdu. Silahımı ekime alıp onlara döndüm ki pamuğa dökülen eteri burnuma yaklaştırdılar. Sonrası karanlıktı.

Uyandığım da etrafıma bakınmaya başladım. İlk önce ne olduğunu anlamaya çalıştım. Önümü kestiler. Beni bayıltıp buraya ketirdiler.

Kaçırılmıştım... Hemen kendime geldim ve etrafımı incelemeye başladım. Bomboş bir odada sadece bir yatak olan odanın içerisindeydim. Ayağa kalkmaya çalıştım ama ellerim yatağın demirlerine plastik kelepçe ile kelepçelenmişti. Kalkamayacağımı anladığım zaman debelenmeyi kestim. Camdan dışarı baktığımda güneşin daha doğmadığını anladım. Saat 4.30 civarlarıydı sanırım.Camdan baktığımda gökyüzünden başka hiç bir şey görünmüyordu. İki veya üç katlı bir binada veya bir depodaydım.

Odanın içerisinde yankılanan kapı açma sesi ile başımı kapıya çevirdim. İşte O adam. Babamın katili. Askerlerimin katili Siyah.

"Öldürecem seni it herif. " Diye bagırdım.

"Bak çok korktum şimdi ne yapmalıyım? " Dedi dalga geçerek. Daha sonra kapıyı kapatıp yatağın boş yerine oturdu. "Bence kork. Çünkü bir gün bu yaptıklarının hesabını vereceksin. Bu da benim sana sözüm olsun. " Dedim yüzünde olan sırıtış midemi bulandırmaya yetiyordu.

"Çok güzelsin üsteğmen" Dedi elini kaldırıp saçıma götürdüğün de kafamı sallayarak engellemeye çalıştım. İşte bugün gömlek giydiğim için kendime lanet ettim. Ayağa kalktı ve kemerini açtı. Bu görüntü midemi bulandırmaya yetiyordu. Yapacağı şeyi anladığım da şuan ölmek için dua etmeye başladım. Tekrardan yanıma gelip yatağın bir kısmına alt kısmı çırılçıplak bir vaziyette oturdu. İki elini birden kaldırıp gömleğin yakalarını tutup iki yana çekti. Etrafa dağılan boncukların sesleri kulaklarıma doldu. Gömleğin altında olan kısa kollu tişörtümü çıkaramadı. İşte bu gün benim keşke ölseydim diyeceğim gündü.


Silah sesleri geldiği an inşallah beni burada öldürüp gider dedim kendi kendime. O pantolonunu giyip kapıyı açıp gitti. "Allah'ım al canımı, yalvarırım al canımı" Diye ağlamaya başladım. Kısa bir süre sonra Derya kapıda belirdi. İlk defa bugün utandım. Koşarak yanıma geldi. Elindeki çakı ile kelepçeleri kesti. Hemen yataktan kalkıp kendimi yere attım. Hemen sonra kusmaya başladım. O görüntü her aklıma geldiğin de daha fazla kustum. Derya yanıma gelip yatağın üzerinden söktüğü çarşafı bacaklarımın üzerine örttü. Daha sonra kapıya gidip örttü. "Ozur dilerim abla. Keşke daha önce gelebilseydim. Bizi affet. " Dedi oda benimle birlikte ağlamaya başladı.


𝗢 𝗴𝘂̈𝗻𝗱𝗲𝗻 𝘂̈𝗰̧ 𝗴𝘂̈𝗻 𝘀𝗼𝗻𝗿𝗮

"Umay abicim hadi yemek ye. Eğer bunları beğenmezsen sana başka bir şey alalım. Bak dört gündür yemek yemiyorsun. " Dedi Tuğrul

"Abi zorlama yemesin" Dedi Derya beni destekleyerek.

"Bir şartla yerim" Dedim ne kadar da yiyemeyecek olsam da

"Söyle? "

"Derya beni babamın mezarına götürecek ama benimle babamın mezarına gelmeyecek. Sonra senin gözünün önünde yerim"

"Kabul" Dedi

Derya ile mezarlığın önüne geldimiz de durdu. "Bizi affet" Dedi tekrardan daha sonra kolunu bırakıp babamın mezarına gittim. Mezarına baş ucuna vardığım gibi dizlerimin üzerine çöktüm.

"Baba ben geldim" Dedim . Daha sonra uzun uzun dua okudum. Dua okuduktan sonra gözyaşlarına boğuldum. "Biliyor musun baba? Ben artık senin masum kızın değilim. Senin masum kızını öldürdüler baba! Baba beni kirlettiler. Senin katilin benim de katilim oldu. Baba ben O gün keşke ölseydim dedim ilk defa"

𝗦̧𝗶𝗺𝗱𝗶𝗸𝗶 𝘇𝗮𝗺𝗮𝗻..

"O gün bu kansız bana tecavüz etti! " Dedim başımı hala yerden kaldırıp kimseye bakmamıştım. Bu benim utanmam gereken bir şey değildi biliyordum ama. Sanki bana baktıklarında o gün oldugum gibi göreceklermiş gibi hissediyordum. Artık herkes susmuştu. Benim hıçkırıklarım, ve burun çekme sesi. Bir anda ayağa kalktım ve koşarak herkesten uzak bir yere oturdum. Arkama dönüp baktığım da herkes başını önüne eğmiş haldeydi.

"Anlattım baba. Beni kirlettiğini anlattım. Artık kimse bana engel olamaz. " Dedim ve dağları inletecek bir şekilde bagırdım. "Ben o günden sonra hep öldüm. Şimdi beni öldüren iti öldürme vakti. "

Bacaklarımı kendime çektim ve kollarımı bacaklarıma sardım. Başımı dizlerime koyup hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Daha sonra titretmeye...
İşte bir kriz daha...

Umay olduğu yerde titremeye başlamıştı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor ve kesik kesik nefes almaya başlamıştı. Şimdi de çoğu kez olduğu gibi bir krize yakalanmıştı.

Derya olduğu yerden kalkıp Umay'a doğru ilerlemeye başladı. Umay'ın yanına yetiştiğin de onun titrediğini gördü. O da biliyordu Umay'ın krizlerini. Arkasını dönüp koşarak kasırga timinin olduğu yere gitti. Yetişemeden bağırdı.

"Ömer! Umay kriz geçiriyor! " Dedi. Ömer hemen ayağa kalkıp oraya doğru koşmaya başladı.

"Olmaz sevdiğim olmaz. Bırakmam seni. Ölsemde bırakmam" Dedi Umay'a yaklaştığın da olduğu yerde durdu. Bir iki adım daha atım Umay'ın yanında durdu. "Umay" Dedi kısık sesle. Umay aniden olduğu yerden kalkıp bağırmaya başladı.

"Gelme, gelme lütfen, "

"Gelmiyorum. Bak buradayım. Benim kim olduğumu biliyor musun? Ömer ben. Ömer. Hadi sevdiğim gel yanıma"

"Gelmem. " Dedi ve daha fazla titremeye başladı.

"Gelmem, gelmem" Diye tekrar etti. Bir yandan etrafına bakıp bir yandan da 'gelmem' diye tekrar ediyordu. Daha sonra arkasını dönüp koşmaya başladı.

"Gelmem. Bu sefer izin vermem" Diyerek daha hızlı koşmaya başladı. Ömer de hemen onun arkasından koşmaya başladı. Ömer Umay'ın kolundan tutup kendine çekip sıkıca sarıldı.

"Bırak beni, lütfen bırak. " Dedi ve devam etti. "Rüzgar! Rüzgar yardım et" Dedi ve daha sonra tekrardan hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

"Geldim sevdiğim geldim. Yanındayım" Umay bir yandan bağırırken bir yandan da Ömer'i itmeye çalışıyordu.

"Güzelim bana bak. Bana bak yalvarırım bana bak. Dayanamıyorum seni böyle görmeye. Dayanamıyorum" Dedi ve oda kendini daha fazla tutamayıp ağladı. Umay ağlarken derin bir nefes aldığı. O sırada Ömer'in kokusunu derin bir şekilde içine çekti. İşte O zaman sevdiği adamı tanıdı.

"Rüzgâr, " Dedi çok kısık bir seste. "Geldin. " Dedi ve sevdiği adamın kollarına yığıldı. "Geldim sevdiğim geldim. Ama beni affet seni kurtaramadım o soysuzun elinden" Dedi ve sevdiği kadının kucağına alıp kasırga timinin yanına gitti.

Eski yerine oturdu ve sevdiği kadını bir bebek gibi kafasını omzuna dayadı.

"Allah'ım sen bizi affet. Ben sevdiğimi koruyamadım. Sen koru! " Dedi
Herkes bir köşeye çekilmiş oturuyordu. Siyah uyanmıştı ama hala olduğu gibi duruyordu. Fakat baygın taklidi yapıyordu. Ama haberi yoktu ki kasırga timi kül yutmazdı. Aradan iki saat geçmişti. Gece karanlığında oturuyorlardı. Umay yavaş yavaş kendine geliyordu. Ve yine yaşadığı hiç bir şeyi hatırlamıyordu...


Gözlerimi açmak için direniyordum ama burnuma dolan sevdiğimin kokusu buna engel oluyor daha çok mayışmama sebep oluyordu. Aklıma gelen şey ile gözlerimi açtım. Herkes bir yerde oturmuş bana bakıyordu. Ben her şeyi anlatmıştım. Herkes her şeyi biliyordu. Gözlerim tekrardan doldu. Hıçkırarak ağlamak istiyordum. Dudaklarımın arasından çıkacak olan hıçkırığa engel olmak için elimi ağzımın üzerine götürüp bastırdım. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi açtım. Başımı kaldırıp Ömer'e baktım.

"Ağla  güzelim benim. Bugün senin kurtuluşun olacak. Mutluluktan ağla" Dedi. İşte o zaman dudaklarımın arasından çıkan hıçkırık mutluluktan çıkmıştı. Gözlerimin tam içine bakıyordu. Sanki yalnız olsak oda benim gibi ağlayacak gibiydi. Kalkıp tam karşısın da oturdum.

"G-gitmemişsin"

"Niye gidecekmişim? Bir sebep mi var? "

"Ben anlattıklarımdan sonra gidersin sandım. "

"Gitmedim. Gitmeyeceğim. Kovsanda kovalasanda gitmeyeceğim" Dedi.

𝘝𝘢𝘭𝘭𝘢𝘩𝘪 𝘣𝘪𝘳 𝘥𝘢𝘩𝘢 𝘢𝘴̧ı𝘬 𝘰𝘭𝘥𝘶𝘮...

Ayağa kalktım. Oda benimle birlikte kalktı. Ondan sonra herkes ayağa kalktı. Hepsine teker teker baktım. Alparslan, Aras, Mehmet, Batu, Tuğrul, İlyas, Zeyno, Derya ve Ömer. Hepsi anlattıklarıma rağmen yanımda kalmıştı. Ben onların bana acıdığı için değil yapacaklarımı görsünler diye yanımda kalmalarını istiyordum.

"Eğer gitmek istiyorsanız gidin. Kırılmam, üzülmem de" Yalan söyledim. Gitmeyin kırılırım, üzülürüm.

"Gitmiyoruz. O zaman yanında olmamıza rağmen senin ne yaşadığını anlamadık ya. Her yemek yemediğin de şehitlerimiz için yemediğini sandık biz. Affet abicim bizi. Eğer bize anlatsaydın, bu şerefsizi sana kendi ellerimle getirirdim. Mesleğim umurumda olmazdı. Keşke söyleseydin"

"Affedecek bir şey yok ki abi. Ama bunu ne ben affederim ne de Rabbim affetmez inşallah. Bana yaşattıklarını misli misline yaşatmak isterdim ama benim yaşadıklarımı düşmanım da olsun yaşasın istemem. Ama emin olsun ki işkence ede ede alacağım canını. Ecdadı gelse alamayacak elimden. Ona verdiğim bir söz var. Kemiklerini köpeklere yem edene kadar acı çekecek. Onun bir mezarı dahi olmayacak. "Dedim ve bağırarak son cümlelerimi söyledim. " O bana tan vakti yaşattıklarının bedelini tan vakti ödeteceğim. Her kese güneş doğarken sen benim hayatımı çaldın ya. Beni yaşarken öldürdün ya. Herkese güneş doğarken o güneş senin ölümün olacak. "Dedim ve koşarak Tuğrul'a sarıldım. Kulağına eğilip " Seninle konuşmak istediklerim var gel benimle abi" dedim ve ondan ayrıldım. Daha sonra ilk Derya'nın yanına gittim. Ben daha ona sarılmadan o bana sarıldı.

"Dediğin gibi en kör bıçak yanımda" Dedi

" Dediğim gibi abinin intikamını da ben alacağım. Abinin de intikamını alacağım."

Evet. Derya'nın abisi Faruk'tu. Ne olursa olsun o benim yıkıldığım gibi yıkılmadı. O her zaman dimdik durdu. Sadece benim yanımda ağladı. Ondan ayrılıp teker teker hepsine sarılıp teşekkür ettim. En son Zeyno'ya geldiğim de ona sarılıp "Tuğrul abi geldiğin de Derya ile birlikte sen gel yanıma sizinle konuşacaklarım var" Dedim ve ondan ayrılıp Tuğrul abi'ye döndüm

"Gel abi"

Kasırga timinden uzaklaştığımız da ikimizde oturduk. Sustuk bir süre sonra ben konuyu açtım.

"Hani dedin ya bizi affet diye. Asıl sen beni affet abi. Benim yüzümden sevdiğinden oldun. "

"Sen, sen nereden biliyorsun bunu? Ben kimseye söylemedim ki" Dedi şaşırmıştı. Çünkü o bile bilmiyordu ki sevdiğini. Daha sevdiğine bile söylememişti. Benim yüzümden Yasemin'inden oldu o. "Çok güzel bakıyordun abi. Sevmeseydin öyle bakmazdın. Asıl sen affet beni abi. Benim yüzümden sevdiğini şehit verdin. Sen hani Ömer'e dedin ya Umay seni nasıl kabul etti diye. Korktum abi. Yemin ederim çok korktum. Bu intikam yüzünden sevdiğimden olurum diye. Bundan iki ay önce Ömer bana gelen kurşunun önüne atladı. O kurşunu da siyah iti sıktı. Doktorlar bana dediki başınız sağolsun. Bana sevdiğin öldü dediler abi. Dünyam başıma yıkıldı sanki. Bir mucize oldu. Ömer hayata geri döndü. İşte o gün ben seni çok iyi anladım. Dün sabah Ömer'in benim sevgilim olduğunu öğrendiğin zaman gözlerin de olan o özlemi gördüm. Sen çok güzel bakıyordun. Ama ben seni sevdiğinden ayırdım abi affet. Benim affedecek bir şeyim yok da senin affedecek çok şeyin var. Benim günahım çok. Ben o masumların vebâlini nasıl öderim bilmiyorum. Şimdi senden beni affetmeni istedim ya, affetme abi. Affetme. Seni anlayamam. Ama emin ol benimde canımı çok yaktılar. Benim abımı de babamı da kardeşlerimi de aldılar. Ama şunu çok iyi biliyorum, daha kavuşamadan ayrılmak çok zor. Belki bende kavuşamadan ayrılırım kim bilir " Dedim ve sustum. Konuşma sırası ondaydı.

"Yalan yok. En başta sana çok kızdım. Ama sonra seni çok iyi anladım. Ben bir kaybettiysem sen altı kaybettin. Şimdi oldu yedi. Ben Yasemin'e söylemeyi çok istedim. Keşke dedim hep. Keşke susmasaydım. Keşke ona,onu ne kadar çok sevdiğimi anlatsaydım. Her gece kendimden nefret ettim. Sonra dedim ki. Benim sevdiğim benim yapamadığımı yaptı. Kardeşim dediği kıza yardım etmek için şehit oldu. Peygamberime komşu oldu. Ben seni affettim. Biliyor musun? Ben sana ne zaman baksam Yasemin'i gördüm. En baştan beri seni ona çok benzettim. Ama ben onu sevdim sana da hep bacım dedim. Bu böyle kaldı böyle devam edecek. Gel sen abine sarıl. Bende sevdiğime benzettiğim kıza sarılayım. Bugün de ilk defa birinin yanında ağlayayım "dedi hemen sarıldım.

Dediğini yaptı. Bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağladı. Sevenleri ayırdım diye kendimden bir kere daha nefret ettim.

" Yasemin'de seni seviyordu abi. Sana söylemedi ama o da seni çok seviyordu. Sen ona bakmadığın da o sana bakıyordu. Oda gelip bana söyledi. Hep imkansız dedi. Ama keşke söyleseydi. İzin vermedim ben. Uzak dur dedim. Sen sevdiğine kavuş dedim. Dinlemedi. "

Keşke izin vermeseydim...


Uzun süre boyunca birbirimize sarılıp ağladık. İlk o benden ayrıldı. İkimiz aynı anda " Allah sabır versin kardeşim " Dedik daha sonra kalktı . Elini uzattı bana. "Bana Derya ile Zeyno'yu gönder abi" Dedim başını salladı. Eğilip saçımı öptü ve arkasını dönüp gitti. Biraz sonra Derya ile Zeyno geldi yanıma. Zeyno Tuğrul'un oturduğu yere oturdu. Derya ise benim yanıma oturdu. İlk Zeyno'ya döndüm.

"Affet kızım beni. Ben abimi koruyamadım. Senin sevdiğini de aldım. Affet. Abime söylediğin zaman nasıl mutlu olduğunu gördüm. Şimdi ayrılığın canını nasıl yaktığını çok iyi bilirim. "

"Abin bana dedi ki 'insanın asker bir sevdiği asker bir bacısı olması çok güzel bir şey. Benim sırtım yere gelmez. Bana zarar veremezler' ben sevdiğimi koruyamamışım, sen abini koruyamamışsın çok mu? " Dedi daha sonra bana sarıldı. "Ben affettim de abin bizi affetsin bize güvendi koruyamadık" Dedi ayrıldığımız zaman o gözyaşlarını sildi.

Bense Derya'ya döndüm. Tam ağzımı atacakken o konuştu.

"Bir gün hep dedim ki benim yaşadığımı kimse yaşamadan beni anlamaz. Benim abimse senin  de kardeşindi. Onunla aran benimkinden daha iyiydi. Benim affedecek bir şeyim yok. Ha illa diyorsan beni affet bir şartla. O it oğlu iti öldüreceğin zaman sağ eline benim yerime bıçak sapla. O zaman seni affederim. Ne de olsa sende beni anlıyorsun. Ama keşke anlamasaydın" Dedi ve bana sarıldı.

"Şimdi hadi gidelim. Batu deli oldu. " Dedi ikisi ayağa kalktı.

"Gelmiyor musun? " Dedi Zeyno

"Geliyorum, gidin siz" Dedim ikisi birlikte arkasını dönüp gittiler. Gözlerimi karşıya diktim. "Allah'ım ben bu kadar kişinin canını yakmayı nasıl başardım? Ben bu kadar seveni nasıl ayırdım? Ben bu vebalin altından nasıl kalkarım? Zeyno ile abimi, Tuğrul ile Yasemin'i, Derya ile abisini ayırdım. Yemin ederim Rabbim ben bir kere daha kendimden nefret ettim. " Dedim ve ayağa kalktım telefonumu çıkarıp açtım. İlk önce saate baktım saaat dörde geliyordu.

"İşte şimdi bu yükü hafifletme vakti. "

~

Hava azıcık aydınlanmıştı. Şuan ne mi yapıyorduk? Siyahın ayaklarını halat ile bağlayıp baş aşağı ayaklarından asmıştım. Bir ayağı bir yere asılı bir ayağı da bir yere asılıydı.Ve üzerinde sadece alt içliği vardı. Kış ayına girmek üzereydik. Dağ soğuğun da bekletecektim. Ama sadece bekletmek olmazdı. Kasırga timi hepsi siyahın karşısına oturmuş gülerek izliyordu. Ben ise yapacaklarım için ayaktaydım.

"Batu bana ıslak odun bul"

"Merak etmeyin komutanım çok uzun sürmez ne de olsa daha dün yağmur yağdı. Hepsi ıslak"

Batu elinde tuttuğu odun ile yanıma geldi. "Buyrun komutanım" Dedi. Odunu elime alıp havaya attım ve ters çevirip geri tuttum. Sonra konuşmaya başladım.

"Ben kimim biliyor musun siyah it? Ben Turan Albayım, dünyayı bir pislikten temizlemek için şehit olan adamım. Ben Yasemin'im. Ben Tayfur'um. Ben Nuri'yim. Ben Faruk'um. Ben Necip'im. Ben seni kardeşi için yok etmek isteyen o şehitlerim. Ben Gökhan'ım. Hiç bir suçu günahı olamayan ama senin isteğin için ölen adamım. Ben Derya'yım. Seni yok etmek isteyen Faruk'un kız kardeşiyim. Ben Zeyno'yum. Hiç bir suçu günahı olamayan Gökhan'ın sevgilisiyim."dedim ve biraz yaklaşıp kısık sesle.

"Ben Tuğrul'um. Seni yok etmek isteyen Yasemin'in sevdiği adamım. " Dedim ve tekrardan geri çekilip dağları inletecek derecede bağırarak.

"Ama Ben Umay Değilim!Ben Senin Ecelinim! Ben Senin Sevdiklerini Elinden Aldığın Kızım! Ben Senin Hayatını Gelmişini Geçmişini Kararttığın Kızım! Ben Senin Bir Saatlik Hevesin İçin Her Şeyinden Olan Kızım! Ben Senin Tecavüz Ettiğin Kızım! ŞİMDİ BU YÜZE İYİ BAK! ÇÜNKÜ ÖLMEDEN ÖNCE TEK GÖRECEĞİN YÜZ BENİM YÜZÜM! "dedim ve elimdeki odunu kaldırıp son hızla özel bölgesine indirdim. Daha sonra bir çok kez bunu tekrar ettim. Durduğum zaman o hala bağırıyordu. Ona baktığım zaman göbeğinden boğazına doğru akan kanı gördüm. Daha sonra arkamı dönüp kasırga timinin yanına gittim.

" Derya en bıçağını ver" dedim bıçağı çıkarıp elime verdi. Diğer elimi ona uzattım.

"Sağ benim, sol senin olsun" Dedim güldü ve elimi tutup ayağa kalktı. Siyahın yanına ilerledik. İlk bıçağı ona uzattım.

"Senin canını ne kadar çok yaktıysa sende onunkini yak. " Dedim elimden bıçağı alıp siyahın avuç içinden tutup elini kendine çekti. Daha sonra bıçağı kaldırıp son hızla bileğine sapladı. Siyah acı ile bağırıp bayıldı. Ama bayılması onu kurtarmayacaktı. Derya'dan bıçağı alıp diğer bileğine ben sapladım. Daha sonra tekrardan kasırga timinin yanına gittim.

"Hepiniz kalkın. " Dedim kimse beni ikiletmeden ayağa kalktı. "Alın bu bıçağı neresine saplamak istiyorsanız saplayın. Ama kafasını Ömer'e bırakın,kalbini de bana. " Dedim hepsi gidip siyahın bir yerine bıçağı sapladı. Sona Ömer kaldı. Eline bıçağı aldı. Bıçağı havaya kaldırdı ve son hızla gırtlağına indirdi. Ama bıçağı geri çıkarmadı.

"Gel al" Dedi ve bir adım geriye gitti. Bilerek yaptığına yemin edebilirim. Gidip bıçağı olduğu yerde tam tur çevirdim.  Üzerime gelen kanlar umrumda dahi değildi. Daha sonra bıçağı çıkarıp kalbine sapladım. Bıçağı çıkarmadım. Herkes geri eski yerine giderken onları durdurdum. "Daha uzağa gidin." Dedim. Oldukları yerden daha uzak bir yere gittiler. Elime bir el bombası aldım ve pimine uzun bir ip geçirip bağladım. Daha sonra gidip siyahı ağaçtan indirdim. Bombayı alıp siyahın koluna bağladım daha sonra ipin ucunu elime aldım. Yavaş adımlar ile geri geri gitmeye başladım.

"BABAM. İNTİKAMINI ALDIM.. " dedim ve bombanın pimini çektim.

𝘉𝘖𝘔!

Etrafı kaplayan toz bulutunun içerisinde etrafa saçılan bedene baktım. Siyah artık gitmişti. Ama benim içim neden soğumadı? Ben neden hala rahat edemedim? Benim sevdiklerim neden gelmedi? Bir hiç uğruna ben neden sevdiklerimden oldum? İnsan neden doğduğu büyüdüğü yere ihanet eder ki? Ölüp gideceğimiz bu dünyaya neden hiç gitmeyecekmişiz gibi davranıyoruz ki?

Toz bulutu ortadan kalktığı zaman arkamı döndüm. Hepsi arkamdaydı. Tam yanıma geldiklerinde tebessüm dahi etmeden elimi uzattım. "Bana bir poşet verin" Dedim Alparslan çantasından çıkardığı küçük çuvalı bana verdi. Elime alıp parçalanan bedeni toplamaya başladım. Hepsini toplayıp çuvala koydum. Çuvalı bağlayıp yere indirdim.


Bir bedenden yedi kişinin intikamını aldım. Peki değer miydi? Benim sevdiklerimi kaybetmene değer miydi? Değmezdi. Bir şerefsiz, kansız, soysuz, için benim sevdiklerimi kaybetmeme değmezdi. Çuvalı indirdiğim yerin iki adım gerisine gidip bir anda çöktüm.

"Değer miydi lan? Benim gibi bir kızı elde etmek için o kadar masumu katletmeye değer miydi? Niye lan niye? Niye benim sevdiklerim de ben değil? Senin isteğin bendim. Niye beni almadın? Takıntılı piskopat manyak! Sevdiklerimden ne istedin de bunları yaşattın bize? Beni öldürseydin ya! Kıyamadın mı oruspu çocuğu ? Hadi babamı aldın anladım! Lan askerlerimden, abimden ne istedin?

Allah'ım sen beni affet! Ben bu yükü kaldıramam! Bu kadar seveni ayırdıktan sonra ben bu yükü taşıyamam! Çok ağır... Vallahide billahide çok ağır! Yetsin Allah'ım! Sevdiklerim ile sınandığım yetsin! Bu yürek bir annenin daha feryadını kaldıramaz!

Baba, abi, Yasemin, Nuri, Faruk, Tayfur, Necip. İNTİKAMINIZI ALDIM. ARTIK MEZARINIZDA RAHAT UYUYUN. SİZİ KORUYAMADIM AMA İNTİKAMINIZI ALDIM. EN AZINDAN BUNU BAŞARDIM!" diye bagırdım. Hıçkırıklarımın arasından kahkaha atmaya başladım. Ama kahkaha acılarımı dindirmek için attığım bir kahkahaydı. Omzuma koyulan bir el ile başımı oraya çevirdim. Ömer...

"Gidelim mi güzelim? "

"Gidelim"  "Bizim karargâhta köpek vardı değil mi? "

"Vardı güzelim. Hadi artık gidelim. Hasta olacaksın" Dedi ve elini uzattı. Elini tutup ayağa kalktım. "Bir gün ben ve birinin arasında kalırsan, diğer kişiyi seç. Çünkü benim için başkasını kırmaya değmez. " Dedim ve Ömer'e sarıldım.

"Eğer bir gün canımdan olacağımı bilsem dahi seni seçerim. Çünkü sana değer. " Dedi ve başımın üzerine bir öpücük kondurdu.

~

Çınar Albay'ın kapısı tıklattım. "Gir" emrini aldığımda kapıyı açıp ilk önce ben daha sonra kasırga timi olarak içeriye girdik. Hepimiz yan yana dizildik ve hazırola geçtik. "Rahat" Dedi.

"Neden dün operasyon bittikten sonra gelmediniz? " Diye sordu. Kimse ses çıkaramayınca ben konuştum.

"Siyahın peşine düştük. " Dedim.

"Peki siyah şuan da nerede? "

"Karargahın bahçesinde"

"Asker sen benimle dalga mı geçiyorsun? Siyah nerede? "

"Estağfurullah komutanım. Dalga geçmiyorum. Siyah şuan da karargahın bahçesinde. " Diye cevap verdim kendimden emin bir ses tonuyla.

"Tamam, gel göster. " Dedi ve kapıyı açıp eli ile dışarıyı gösterdi. Ben kapıdan çıkarken " Hepiniz " Dedi.

................................

3341 kelime ile bitirdim..

Umay'ın yaşadığı peki?

Olm ben üzüldüm lan..

Bölüm nasıldı?

Tuğrul  ve  Yasemin?

Alparslan?

Ömer?

Umay?

Derya?

Batu?

İlyas?

Mehmet?

Aras?

Zeyno?

Umay?

Sonunda intikam alındı...

Oy ve yorum yapmayı unutmayın arkadaşlar....

Continue Reading

You'll Also Like

4.9M 229K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
3.9M 240K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
SÜKUNET By Aralık

Teen Fiction

1.3K 137 5
İki askeri bir araya getiren şey vatandı. Nur ile Kerim'i bir araya getiren ise sükunetti. Alacalı bir sükunet... Yerlebir olmuş ruhların yerlebir ed...
867K 51.5K 68
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...