Dağların Asenası

Da birazdanbiseyler

323K 16.6K 1.3K

Yüzbaşı Asena Yılmaz aylar önce içlerine sızdığı teröristlerin arasındayken esir düşen askerleri kurtarmak iç... Altro

1
2
3
4
5
6
7
8
9
Karakterler
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25-
26
27-
28-
30

29

2.9K 221 17
Da birazdanbiseyler

Selamlar,
Ramazan bayramımız mübarek olsun 🌙

Dönüşümüz fazlasıyla yorucu olurken bir an olsun Ali'nin yanından ayrılmamıştım. Daha doğrusu ayrılmamıştık. Barış daha çok toparlayıcı rolü üstlensede hep bizimleydi. Benimleydi.

Resmi işler, hastane işleri vs. derken günler sonra evimize gelmiştik. Anneannem ve annem de buradaydı. Biz hastaneden çıkarken onlar evi halletmişti. Onlarla pek yüz yüze gelmemiştim bu süreçte. Kaçmak değil ama yüz yüze gelmemek için binbir türlü takla atmıştım.

Ve bugün Ali eve çıkıyordu. Artık takla atmaya sebebim kalmamıştı. Eve dönüyorduk.

Barış aracı sürerken Ali sağ ön koltukta oturuyordu. Bende arkada ki yerimi almıştım. Gergin değildim. Aksine babamın varlığı bende ki tüm olumsuz hisleri alıp götürmüştü. Ali iyiydi. Babam yaşıyordu. Barış yanımdaydı. Hayatımda ki üç erkekte benimleydi. Ve ben artık yıkılmaz olduğumu hissediyorum. Ölüm haricine, Allahın izniyle gücümün yeteceğini biliyordum.

"Asena'nın babasıyla tanıştın sen şimdi yani? Eniştemle?" Ali bu durumu sorgulamaya başladığında artık kafamı camlara vurmak istiyordum.

"Senin götünü toplarken tanışmış olduk.Yanında da konuştuk ya oğlum." Barış artık uğraşmaktan bile yılmıştı.

"Ağzını gözünü kırmamış nasıl olabilir bu ya? Eniştem çok değişmiş, değil mi Asena? Artık uzak durursun yeğenimden." Ah Ali'm ah.

"Niye uzak duracakmış benden?" diye kafamı aradan soktuğumda Barış'ın yüzünde ki gülümseme içimi kıpır kıpır etti.

"Artık senin ağırlığın kalmadı kardeşim. Ben babasından onayı aldım mı? Aldım. Daha git köşede silahlarınla oyna." Barış son sözünü söylerken diğer yandan da el frenini çekmişti.

"Dayısıyım lan ben."

"Ya ben adama diyorum, babası onaylamış. Kızımı almışsın demiş oğlum demiş. Bu hala konuşuyor." eliyle hareketler yaparak konuştuğunda diğer yandanda kemerini çözmüştü. "Amcaları da damat diyor bana bu arada."

"Oldum olası sevmezdim o herifleri." homurdanmaya başladı.

"Ufak at civcivler yesin Ali. Hadi çocuk gibi didişmeyi bırakta eve çıkalım." bende kendi kapıma uzandığımda Barış dışarıdan açmıştı. Arabadan indikten sonra yönümü hiç değiştirmeden yüzümde ki gülümsemeyle başımı ona doğru kaldırdım. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim güzelim. Şu dengesiz herifi yukarı çıkartalım hadi." dediğinde ondan öne geçip bize cins cins bakan Ali'ye ilerledim. "Bakışlara bak."

"Babama söyleyeceğim biraz daha böyle davranırsan. Hatta direkt anneanneme söyleyeceğim yukarı çıkınca." dediğimde bir yandan da Ali'nin koluna girmiştim.

"Güzelim sen bırak ben taşırım, ağırdır bu herif." deyip beni kenara kibarca çekti. "Kalk lan nazlı nazlı bakıyor bir de kıza."

"Barış iznim bitince bi dönüşüm var biliyorsun değil mi kardeşim? Hani ben senin üstünüm. Şu tarafta ağzına sıçarım senin." askeriyeyi işaret ettiğinde Barış'ın pek umrunda değil gibiydi.

Laflarının tam aksine Ali'yi dikkatli bir şekilde arabadan çıkartıp, tüm yükü kendine almıştı Barış. Ali de az önce çemkiren kendi değil gibi kendini ona yaslamıştı tüm güveniyle. İşte bunlarda böyleydi. Kedi ve köpek.

Ben merdivenleri kullanırken o ikisini asansöre postalamıştım. Çokta sağlam bi asansör değildi. İkisininde kalıplı olduğunu düşünürsek hiç böyle aksiyonlara gerek yoktu.

Kata aynı zamanda geldiğimizde bizim dairenin kapısıda çoktan aralanmış, anneannem kapıya çıkmıştı. Beni gördüğünde ışıldayan gözleri gülümsememe sebep olmuştu. "Hoşgeldin kuzum benim."

"Hoşbulduk sultanım." deyip yanaklarına sesli bir kaç öpücük bıraktığımda arkamdan gelen homurdanmaları duymuyordum. İkiside çocuk gibiydi.

"Hoşgeldiniz çocuklar gelin içeri." bende ayakkabılarımı çıkartıp içeri geçtiğimde arkamdan da ikisi girmişti.

Barış, Ali'yi anneannemin gösterdiği gibi salonda ki koltuğa yatırdı. Aslında anneannem direkt yatağına yatmasını söylemişti ama Ali bir ton laf ettiği için baş edemeyip salonada hızlıca bi yatak kurmuştuk.

"Ağrın sızın var mı oğlum? Doktor ne dedi?" Anneannem dayımın yanına oturdu.

"Yok annem yok, iyiyim. Doktor iyi olmasam eve niye yollasın? Dimi annem? Artık bi rahat nefes mi alsan?" Ali güzel güzel konuştuğunda darlandığını görüyorduk hepimiz. Ama korkmuştu anneannem ve bunu da bildiği için bir şey diyemiyordu.

"Asenam kurtardı iyisin çok şükür. Allah hepinizden razı olsun ayağınıza taş değdirmesin." son cümlesini Barış ve bana bakarak kurmuştu. Barış başıyla selam alır gibi bi hareket yaptığında amin diye mırıldanmıştı. "Kınalı kuzumsunuz hepiniz. Yemekte hazırladım, aç mısınız? Sofrayı kurarım hızlıca."

"Sofrayı kurdum ben." Annem dümdüz şekilde salona girdiğinde gözlerim onun gözlerine değmeden başımı çevirdim.

"Oo hanımefendi siz de mi burdaydınız?" Ali tüm samimiyetiyle anneme laf attığında duvarlar benim üstüme üstüme geliyordu. Babamı özlemiştim.

"Geçmiş olsun Ali, iyisin değil mi? Sevdiğin yemekleri yapıyoruz dünden beri." derken yerinden kıpırdamamıştı. Laflarıyla samimiyet göstersede Ali, anneme uzaktı.

"Sevdiğiniz yemekleri yaptık. Asenamın da sevdiklerini yaptım. Dolabada koyduk hep. Sonra elinize gelir hep." anneanneme tebessüm edip ayaklandım. "Oğlum size de bir şeyler yaptık, dolaba koyarsınız emi?"

"Ne zahmet ettiniz?" Barışcım tüm kibarlığıyla konuşurken Ali göz devirmişti. "Ellerinize sağlık."

"Ne zahmeti oğlum olur mu öyle laf? Sevdiğiniz yemekleri söyleyin onlarıda yaparız." Canım anneannem. Herkesi anne şefkatiyle sarıyordu.

Muhabbetlerini bozmadan odama ilerlediğimde yerde ki valizleri kenara çektim. Dolabın kenarından kendi valizimi yatağın üzerine yerleştirdiğimde içine gerekli gördüğüm eşyalarımı yerleştirmeye başladım.

Annem çalışıyordu burada uzun süre kalamazdı.

1 haftalık, her ihtimale karşı düşünüp eşyalarımı koyduğumda çokta dolmamıştı. Bakım eşyalarımıda valize koyarken indirimli diye aldığım hayvan figürlü maskeleride gülerek valize koydum.

Nöbetlerim dışında askeriyede değilde kendisinin yanında kalmamı isteyen Barış beye minik bir sürpriz olabilirdi.

Kapım bir kaç tıklatılıp açıldığında Annemi görmeyi beklemiyordum. Elimdekileri valize koyup göz temasımızı bozmadan ona bakmaya başladım.

"Gidecek misin?" dedikten sonra kapıyı da arkasından kapattı.

"Nöbetlerim var. Sizde rahatça kalırsınız burda."

"Askeriyede kalacaksın yani?" dediğinde ima yoktu ama sorma amacını anlamıştım.

"Barışta kalacağım, nöbetim olmadığı sürece." İstediği cevabı almış gibi baktı. Aklından ne geçiyordu bilmiyorum. Babam olsa bilirdim belki ama annemi anlamak artık zordu.

"Sevgili misiniz?" Umrunda mıydı?

"Kızının hayatını mı merak ediyorsun yoksa muhalefet olmak için mi soruyorsun? Bildiğim kadarıyla yıllardır ikinci seçeneği yaşıyoruz. O da muhatap olmak istersen."

"İkimizde zor zamanlar geçirdik." dediğinde savunması beni hayrete düşürüyordu. Babam yaşıyordu ve bunu ona söylemeyecektim.

"Sen sadece kocanı kaybettin. Ben hem babamı hem annemi kaybettim. Zorluklarımızı karşılaştırmayalım istersen. Barış sevgilim bu arada. Ali de biliyor. İstediğin kadar kalabilirsin ama beni ve hayatımda ki insanları huzursuz etme lütfen." Çünkü yaşanacakları az çok tahmin ediyordum. Dili dursa gözü durmayacaktı.

"İyi kendin gibisini bulmuşsun. Baban gibi şehit olduğunda arkanda birini bırakmazsın." dediğinde dudaklarımın arasından tiye alan bir gülüş çıktı. Beni düşünebilme ihtimalini iyi ki tamamen silmiştim. Her defasında hayal kırıklığına uğramak insanı yıpratıyordu.

"Bir gün şehit olursam, kına yak olur mu? Diğer anne babalar, şehit ailesine yakışır bi şekilde dik dururken sen kına yak. Ben demiştim ona ama beni dinlemedi de. İçin rahatlasın. Şimdi odamdan çıkarsan eşyalarımı toparlıyorum." Kalbime oturan yumruyu umursamadan valize elime gelen bir kaç şeyi attım. Sağlıklı düşünmüyordu. Ali'nin tabiriyle cidden kafayı üşütmüştü ama bu haliyle kalplerimizi de üşütmüştü.

Babamın benimle gururlandığı anları düşünerek içimi rahatlatmaya çalışırken odamdan çıkmıştı. Ben babamın kızıydım ve o benimle gurur duyuyordu.

Kimse umrumda değildi.

Babam benimleydi.

Babam benim asker olduğumu görmüştü ve gözlerinde ki ışıltıları görmüştüm.

Usta olmuştum.

Duygularımı saklama konusunda yani. Ama bu iş Barış'a kadardı. Yemek boyunca bir şey olduğunu anlamış bir şekilde yüzüme bakarak beni yoklamıştı.

Anneannem valizimi gördüğünde üzülüp konuşmaya çalışmıştı ama Ali müdahale etmişti.Hep arkamda olduğunu bilmek odamda ki anlardan sonra oluşan yüklerimi hafifletmişti.

Baş başa kaldığımızda Barış'ta kalacak olmam konusunda darlayacağını biliyordum ama o da beni biliyordu. Burada iyi olmayacaktım. O yüzden bana iyi gelecek olanı savunmuştu.

Valizimi karşı dairede boşaltırken -ki bunu asla yapmayacaktım ama Barış bu konuda inat etti- banyoya bakım eşyalarımı yerleştirdim. Daha doğrusu makyaj çantamı bir kenara koydum. İçerisinden lazım oldukça alırdım gereken ürünleri.

"Asena."

"Efendim?" diye banyo kapısından içeriye seslendiğimde tekrar bir dönüş alamadım. Oflaya puflaya Barış'ın odasına ilerledim. "Neden cevap vermiyorsun?"

"Güzel yüzünü göresim geldi." dediğinde dudaklarımda oluşan tebessüme engel olmadım. "Dolabın şu kısmını boşalttım. Eşyalarını rahatça koy. Dilediğin yeri de kullanabilirsin, tüm ev senin."

"Çok yayılmayım ya geri nasıl toplayacağım?" hafiften bi mızırdanmıştım. Ama garip karşılamadı.

"Toplamazsın, eve de hayatıma da yayıl böyle güzel güzel." derken tam karşıma dikilmiş yüzümü avuçlarının arasına almıştı. "Seninle dolsun tüm yaşamım."

"Sarmaşık gibi sararım böyle dersen?"

"Sar, şikayet edersem tüm cezalarına tamamım." dediğinde ellerimi göğüsüne yaslamıştım. Yaydığı huzur bedenimi uyuşturuyor gibiydi.

"Kötüyü çağırmayalım, güzel anıları çağıralım." Yeterince doymuştum negatifliklere. Ben güzel anılara hasret kalmıştım. Ve buna artık doymak istiyordum.

"Çoğaltalım, beraber çoğaltalım.Hatta valiz böyle kalsın, gel bir şeyler izleyelim. Ali dengesizide yok baş başa vakit geçirmiş olalım."

"Güzel fikir, filmi sen seç o zaman. Ben oldum olası karar veremiyorum." dediğimde başını 'hay hay' der gibi sallayıp eliyle içeriyi işaret ettiğinde önden hanımlar kuralına burada uyup salona doğru ilerledim.

Koltuğa oturduğumuzda aramızda bi an bi boşluk belirmişti. Barış hiç bozuntuya vermeden mesafeyi kapatıp bizi ortada buluşturdu. Kolunu omzuma yaslayıp beni iyice kendine çektikten sonra saçlarımın üzerine de minik bi öpücük bıraktı.

Babamın sevgisinin verdiği huzuru şimdi Barış veriyordu.

"Aksiyon mu izleyelim?"

"Hayatımızda yeterince aksiyon yok gibi izleyebiliriz." dediğimde gülmüştüm. Diğer kategorileri düşününce en uygunu buydu.

"Komedi de açabiliriz? Korku?"

"Aksiyon iyidir ya, kafamız dağılsın." dediğimde ekranda bir kaç yere girdi çıktı. Sağa kaydırdı.

En sonunda aklına yatan bir film bulduğunda kumandayı kenara koyup izlemesi kalmıştı.

Filmde ki çatışma sahneleri maalesef ki mesleki deformasyonlar sebebiyle çok fazla konuşmamıza sebep olmuştu. Mesela şu an ki sahneyi ikimizde yüzümüzü buruşturarak izliyorduk.

"Şunu bizim Telli yapsın daha onunla uğraşırsam..." dediğinde başımı kaldırarak ona döndüm.

"360 derece dönen gözleri yoksa imkansız gibi bir şey bu. Dağda yılanla sırtlanla beslensem yine yok yani."

"Hepsi şov işte. Adama bak eli yüzü tertemiz.Tek tel saçı bozulmamış." dediğinde gerçekten bir kaç ter damlası vardı sadece. Dağın başında, güneşin göbeğinde banyodan çıkmış gibi tertemizdi. "Çokta bakma."

"Ya," deyip güldüm. "Seninde saçların pek bozulmuyor. Elin sürekli saçında maşallah, şu önü biraz bozulsa silahı bırakıp düzeltiyosun."

"Senin gözün bende operasyonlarda heralde? Sonra bişey diyince bana kızıyordun." Hoşuna giden tavrıyla konuştuğunda sadece gözlerine baktım. Bir an olduğum anı sorguladım. Ama artık sevgilimdi.

"Sana da bakarım hedefede bakarım. Hafife alma beni. Şu adam gibi olurum bi anda." dediğimde 'öyle mi?' dercesine bi yüz ifadesine büründü. "Ne? Hatırlarsan sen saçını düzeltme mesaisindeyken, seni hedef alan üç kişiyi indirmiştim."

"Evet o an acayip çekici gelmiştin. Bi de bana dönüp bilmiş bilmiş bakmıştın ya, o an senden iyice emin olmuştum." Parmak uçları saç bitimlerimde dolanmıştı. Bakışları fazlasıyla yoğunken duygularda bir o kadar yoğunlaşıyordu.

"Bilmiş bilmiş baktım? O bence saçını başını bırak işine dön de olabilir. Dağın başında kime güzel gözükeceksin? Yiyeceksin kurşunu."

"Sana iyi gözükeceğiz mecbur, malum kalbimizden yedik kurşunu." dediğinde o yüzümü severken gönlümüde cümleleriyle fazlasıyla hoş etmişti. Tek bir kurşun ikimizinde yüreğinden geçmişti.

"Dikkatli bir yüzbaşı olman beni daha çok etkiler. Dediğin gibi kalbimizden yedik kurşunu, yürek mesele." dediğimde ise Barış'ın tebessümü daha bi anlamlı hale gelmiş, daha bi güzeldi. Baş başa oturup vakit getirebildiğimiz, konuşabildiğimiz ilk andı belki.

"Dikkatli bir yüzbaşı demek?" dedikten sonra arkada dönüp duran filmi durdurdu. İzlemiyorduk. "Fazla dikkatliyimdir, biliyorsun."

"Ya, çok iyi bilirim." gülerek konuştuğumda yönünü iyice bana döndüğü için sarmaş dolaş olan halimizden pek eser kalmasada yine temas halinde olduğumuz bir şekilde oturuyorduk.

Barış bir ayağını altına almış bana iyice dönmüştü. Sağ kolu koltuğa yaslıydı. Parmaklarıyla saç uçlarımla oynuyordu. Bende değişen pozisyonuna ayak uydurmak için bacaklarımı toplamıştım.

"Yalan mı? Konu vatan veya sensen, pür dikkat bir adamım. Anlatmak istemeyebilirsin ama annenin canını sıkacak bir şeyler dediğini fark ettim mesela. Mimiklerini okuyabiliyorum. Hareketlerini de öyle." dediğinde anladığının farkındaydım. Çünkü o beni görsün istiyordum. Ondan ufak bir duygumu bile saklamak istemiyordum ve ben bu hisse kulak veriyordum. "Babanın olduğu kadar benimde göz bebeğimsin Asena."

"İki konuda da dikkatli olduğunu biliyorum." gülümsediğimde elimi kucağımdan kaldırıp yüzüne yasladım. Yorgundu. "Senden duygularımı saklamak gibi bir çabaya girmiyorum ama girsemde bir yerde anlayacağını biliyorum. Herkese çektiğim perdeleri sana çekemem. Annemin her zaman ki halleri aslında ama babamın gerçeğini hazmetmeye çalışırken böyle olması biraz zorladı beni. Ama günün sonunda babam kadar beni huzurda hissettiren adamın yanında olduğum için, tüm olumsuz duygularım yok oluyor."

"Bu gerçekle boğuşurken hep yanındayım unutma olur mu? Sırrına da derdinede ortağım." derken öyle bakıp öyle bi ses tonu ile konuşuyordu ki içimi görüyordu sanki.

"Biliyorum, yanıbaşımdasın." Hissettiriyordu. Bunu da sevgisini de her duygusunu hissettiriyordu. "Ama şimdi uyku zamanı. Kaç gündür iyice yoruldun, yarın da sabahtan iş başı."

"Uykusuzluğa alışık olmasak," mırıldanışını yanağına yaslı olan elimi dudaklarına hafifçe çarparak böldüm.

"Zamanımız bol, uyku şart. Fırsatı bulmuşken dinlenelim ki uykusuz kaldığımız gecelere halimiz olsun, değil mi canım?"

"Öyledir, sen diyorsan." dediğinde artık resmen koltukla arasında gibiydim. Oturduğum yerden tabiri caizse sıvışarak kalktım.

"Hadi o zaman." elinden tutup çekiştirdiğimde zorluk çıkartmadan kalkmış beni kolunun altına çekmişti.

"Sen benim odamda yatarsın. Çarşafları da değiştirmiştim, rahatça uyu."

"Sen nerde uyuyacaksın?" dediğimde odaya çoktan girmiştik.

"Salonda uyurum ben, ihtiyacın olan bir şey olursa her yere bak. Bulamazsan bana seslen fark etmez." kolunun altından çıkıp karşısına geçtiğimde kolları belimi sarmıştı. Benim ellerim göğüsüne yaslanırken burada rahat olmam için uğraşmasıda mutlu ediyordu.

"Dağ da, daha yenile yani dip dibe uyuduk. Hatta ben baya sana sokulmuştum diye hatırlıyorum." dediğimde hatırlaması için süre vermeme gerek yoktu. Çünkü direkt hatrına düştüğünü belli etmişti. "O yüzden, bence koltukta yatmana gerek yok.Birlikte uyuyalım."

"Orası yine de farklıydı, rahatça uyu sen."

"Barış uzatmasak mı? Koltukta yatacaksan ben burada kalmam çünkü." dediğimde havalanan kaşlarıma baktı. Ardından gözlerimde bir kaç saniye oyalandı kahveleri.

"Sen rahat edeceksen bana hava hoş güzelim, geç bakalım." istediğim cevabı aldığımda her lafı beni düşündüğünü gösterdiği için yanağına uzanıp minik bir öpücükle teşekkür etmek istedim. Her şey için teşekkür etmeliydim aslında ama hepsi sıraylaydı.

Bölüm sonu.

Continua a leggere

Ti piacerà anche

137K 5.6K 33
Güçlü olmaya ant içmiş bir kız, Defne Demir... Ve şairane ruhlu bir erkek, Rüzgar Karahan... Not: Bu kitap, gücün sadece erkeklere özgü olmadığını gö...
1.7K 165 15
Hayatını yaşayamayan bir kızın abisiyle aynı askeriyede görev alan bir yüzbaşının, kanatsız bir kıza uçmayı öğretmesiyle onu hayata döndüren bir kahr...
1.2M 110K 45
~Bu kitap tüm zorluklara inat aşkından vazgeçmeyip aşkı için savaşanlara ithaf edilmiştir.~ -------------------------- "Aşk mıdır beni,sana bu kadar...
379K 15.5K 31
Bir komutana anonim olarak mesaj atarsak en fazla nolur? ‹ ·_· › Başlangıç: 04.03.2024